deplasman maçlarımızı seyrettiğimiz yüksek promilli mekân; küçük park'ta önü alınamayan pub çılgınlığının son halkalarından biridir.
yalnız, canlı müzik yapmaya başlamışlar; o kadar başarısız ki elemanlar, işlerini ellerinden almamak için, ben bile, zor tutuyorum kendimi. o ne biçim ses, ne biçim gitar çalıştır lan oğlum? bi' hotel california'ya kanacak adam mıyız biz? mamak türküsü'ne kanar gibi olduk tamam ama, onu bırak şimdi.
neyse, cumartesi[ybkz]swh[/ybkz] görüşürüz. ayak altında dolanmayın fazla.
birsen tezer ve jehan barbur ile birlikte, yurdum hatun vokallerinin g3 tayfası olan kadife sesli ablamızdır. şöyle de bir yorumu vardır ki...
http://www.youtube.com/watch?v=lW1-N3GHB0w
http://www.youtube.com/watch?v=lW1-N3GHB0w
takımı ayağa kaldıracak, sürükleyecek, en azından kalp masajı yapacak bir oyuncunun yokluğunun buram buram hissedildiği karşılaşmadır.
pota altı savunma becerimizin oldukça düşük, pota altı ve ikili oyun hücum becerilerimizin ise neredeyse sıfır olmasından dolayı; zorlanmadan tamamlayamıyoruz hiçbir maçı. "iyi" olarak nitelendirebileceğimiz herhangi bir oyuncu yoktu bugün sahada, hücum anlamında. serhat çetin'e ayrı bir parantez açmak lâzım belki ama, koyunun olmadığı yerdeki abdurrahman çelebi olabiliyor kendisi anca. neden mi? öyle top kayıpları yapıyor ki şut ritmini bulup da oyuna konsantre olduktan sonra, "o üçlükleri hiç atmasaydın keşke be adam!" dedirtiyor. serhat'ı eleştirdiğime bakmayın siz; bizim adımıza, maçın görünürlerde olan tek oyuncusuydu zira. diğer oyuncuların eleştirilebilecek düzeyde dahi performans gösterdiğine inanmıyorum ben bugün.
ilk devredeki maçta da alabora etmişti bizim tekneyi kafsinkaf; olası bir playoff eşleşmesinde yanınıza alacağınız üç şeyi şimdiden düşünmeye başlayınız ey bahtı karakartallar.
pota altı savunma becerimizin oldukça düşük, pota altı ve ikili oyun hücum becerilerimizin ise neredeyse sıfır olmasından dolayı; zorlanmadan tamamlayamıyoruz hiçbir maçı. "iyi" olarak nitelendirebileceğimiz herhangi bir oyuncu yoktu bugün sahada, hücum anlamında. serhat çetin'e ayrı bir parantez açmak lâzım belki ama, koyunun olmadığı yerdeki abdurrahman çelebi olabiliyor kendisi anca. neden mi? öyle top kayıpları yapıyor ki şut ritmini bulup da oyuna konsantre olduktan sonra, "o üçlükleri hiç atmasaydın keşke be adam!" dedirtiyor. serhat'ı eleştirdiğime bakmayın siz; bizim adımıza, maçın görünürlerde olan tek oyuncusuydu zira. diğer oyuncuların eleştirilebilecek düzeyde dahi performans gösterdiğine inanmıyorum ben bugün.
ilk devredeki maçta da alabora etmişti bizim tekneyi kafsinkaf; olası bir playoff eşleşmesinde yanınıza alacağınız üç şeyi şimdiden düşünmeye başlayınız ey bahtı karakartallar.
rakip takımın 10 kişi kalmasının ardından; televizyondan, yanlışlıkla, 27 ocak 2013 galatasaray beşiktaş maçının gösterildiği karşılaşma.
hatalarımızdan asla ders almadığımızı ve almayacağımızı gözümüze sokan karşılaşma.
roberto hilbert'in yedeği olacak olan rıdvan şimşek'i gönderip de, mehmet akgün'ü getiren hocamızın; orta sahada deli gibi baskı yapan rakibe karşı, 4-2-4 ile galip gelme arzusuna kapıldığı karşılaşma.
her ne kadar oyundan alınması anlamsız olsa da; manuel fernandes'in, sakatlığın fiziksel ve ruhsal bunalımından hâlâ kurtulamadığını beyan ettiği karşılaşma; arz ederiz.
dentinho'dan[ybkz]swh[/ybkz] "benden adam olmaz" şarkısının remix'ini dinlediğimiz karşılaşma.
sinan kurumuş'un, daha kırk kutu forma ıslatması ve kendisi hakkında acele edilmemesi gerekliliğini fısıldadığı karşılaşma.
ersan adem gülüm'ün, muhteşem porto performansının kredisini daha ne kadar kullanmaya niyeti olduğunu artık açıklamasının farz olduğu karşılaşma.
allan mcgregor ve olcay şahan'a ayan beyan küfür edenlerin, tam olarak nereye saklandıklarını anlayamadığımız karşılaşma.
tomas sivok'un bayrağını, kaptan ibrahim toraman'ın taşımaya çalıştığı karşılaşma.
hugo almeida'dan, bu sezon kendisinden bize artık fayda gelmeyeceğini, saçlarımızı okşayarak gözyaşları içinde anlatmaya çalıştığı karşılaşma.
mamadou niang'ın kulaklarının çınlatıldığı karşılaşma.
"artık 3 5 2 mi oynasak lan acaba?" diye hunharca fikirlere kaptıran karşılaşma.
hakemlerin, yine, bildiğiniz gibi, görevlerini yerine getirdiği karşılaşma.
tamamlanmasının ardından, hiçbir basın organı aracılığıyla, kendisinden haber almamak konusunda inat ettiğim karşılaşma.
gecenin en karanlığında, en soğuğunda, boş rakı şişesi ve sigara paketine boş gözlerle bakıp kalmamıza neden olan karşılaşma.
kanserin, bedenlerimizde, 1-2 santim daha yayılmasının baş aktörü olan karşılaşma.
hatalarımızdan asla ders almadığımızı ve almayacağımızı gözümüze sokan karşılaşma.
roberto hilbert'in yedeği olacak olan rıdvan şimşek'i gönderip de, mehmet akgün'ü getiren hocamızın; orta sahada deli gibi baskı yapan rakibe karşı, 4-2-4 ile galip gelme arzusuna kapıldığı karşılaşma.
her ne kadar oyundan alınması anlamsız olsa da; manuel fernandes'in, sakatlığın fiziksel ve ruhsal bunalımından hâlâ kurtulamadığını beyan ettiği karşılaşma; arz ederiz.
dentinho'dan[ybkz]swh[/ybkz] "benden adam olmaz" şarkısının remix'ini dinlediğimiz karşılaşma.
sinan kurumuş'un, daha kırk kutu forma ıslatması ve kendisi hakkında acele edilmemesi gerekliliğini fısıldadığı karşılaşma.
ersan adem gülüm'ün, muhteşem porto performansının kredisini daha ne kadar kullanmaya niyeti olduğunu artık açıklamasının farz olduğu karşılaşma.
allan mcgregor ve olcay şahan'a ayan beyan küfür edenlerin, tam olarak nereye saklandıklarını anlayamadığımız karşılaşma.
tomas sivok'un bayrağını, kaptan ibrahim toraman'ın taşımaya çalıştığı karşılaşma.
hugo almeida'dan, bu sezon kendisinden bize artık fayda gelmeyeceğini, saçlarımızı okşayarak gözyaşları içinde anlatmaya çalıştığı karşılaşma.
mamadou niang'ın kulaklarının çınlatıldığı karşılaşma.
"artık 3 5 2 mi oynasak lan acaba?" diye hunharca fikirlere kaptıran karşılaşma.
hakemlerin, yine, bildiğiniz gibi, görevlerini yerine getirdiği karşılaşma.
tamamlanmasının ardından, hiçbir basın organı aracılığıyla, kendisinden haber almamak konusunda inat ettiğim karşılaşma.
gecenin en karanlığında, en soğuğunda, boş rakı şişesi ve sigara paketine boş gözlerle bakıp kalmamıza neden olan karşılaşma.
kanserin, bedenlerimizde, 1-2 santim daha yayılmasının baş aktörü olan karşılaşma.
+4'ümle meyhaneden katılacağım maçtır, heyecanına.
henüz, hatalı bir gol yememiş olan kalecimizdir.
ekstra kurtarışları çok fazla sayıda olmasa da; olmayacak golleri, kova misâli, içeri almayan vasatın üzerinde bir kaleci kendisi.
yerin dibine sokanların mutsuzluk sebebi ise; bozuk saat hesabı, yakın tarihte[ybkz]swh[/ybkz] oscar cordoba gibi bir kaleciye sahip olmamızdır.
ekstra kurtarışları çok fazla sayıda olmasa da; olmayacak golleri, kova misâli, içeri almayan vasatın üzerinde bir kaleci kendisi.
yerin dibine sokanların mutsuzluk sebebi ise; bozuk saat hesabı, yakın tarihte[ybkz]swh[/ybkz] oscar cordoba gibi bir kaleciye sahip olmamızdır.
yaşama amacımız olmasa da, pek çoğumuz için, yaşama aracımız olan ironik zamazingodur.
aracımız olmasına ses çıkarmamamız[ybkz]swh[/ybkz] ve durumu kabullenmişliğimiz ise, tokatların en büyüğü olmakla beraber, yattığımız yerde kulaklarımızı bol bol çınlatacaktır gelecek nesiller aracılığı ile.
dört çocuk salık verir örneğin kimi zaman, siya-si kisvesine bürünerek.
aracımız olmasına ses çıkarmamamız[ybkz]swh[/ybkz] ve durumu kabullenmişliğimiz ise, tokatların en büyüğü olmakla beraber, yattığımız yerde kulaklarımızı bol bol çınlatacaktır gelecek nesiller aracılığı ile.
dört çocuk salık verir örneğin kimi zaman, siya-si kisvesine bürünerek.
pekin'de, hava kirliliğinin felaket boyutlara ulaşmış olması sonucu; servetine sertvet katmak için fırsatçı kapitalist zihniyet tarafından bulunan[ybkz]swh[/ybkz], satılan gazdır.
http://www.ulusalpost.com/haber/magazin-ve-yasam/cinli-milyonerden-ilginc-bulus-/7893.html
http://www.ulusalpost.com/haber/magazin-ve-yasam/cinli-milyonerden-ilginc-bulus-/7893.html
uzun yıllar sonra tekrar kavuştuğumuz; asabî, yırtıcı, tehlikeli oyuncu tipidir.
(bkz: mamadou niang)
(bkz: mamadou niang)
başarılarla ve gollerle dolu bir beşiktaş serüveni yaşamasını dilediğim yeni zenci[ybkz]swh[/ybkz] golcümüz.
batuhan karadeniz gibi bir adama yattığı yerden bir dünya para bayıldığımız düşünülünce; uzun süreli bir sakatlık geçirmediği müddetçe[ybkz]swh[/ybkz], bu adama verilen/verilecek olan para[ybkz]swh[/ybkz] çok da umrumda değil. faydalı olacağına dair inancım tamdır.
edit 1: adam zaten sakat sakat gelmiş ya la. bu adam form tutana kadar mustafa pektemek de sahalara döner sanki; e dentinho da kadroya katıldı... çift forvet oynamak adına alındığını ummaktan başka çaremiz yok şu an.
edit 2: bedelsiz olarak gelmiş bir de; güzel haber.
edit 3: sadece tanımı yazılsa, yeterli olabilecek bir entry imiş bu.
batuhan karadeniz gibi bir adama yattığı yerden bir dünya para bayıldığımız düşünülünce; uzun süreli bir sakatlık geçirmediği müddetçe[ybkz]swh[/ybkz], bu adama verilen/verilecek olan para[ybkz]swh[/ybkz] çok da umrumda değil. faydalı olacağına dair inancım tamdır.
edit 1: adam zaten sakat sakat gelmiş ya la. bu adam form tutana kadar mustafa pektemek de sahalara döner sanki; e dentinho da kadroya katıldı... çift forvet oynamak adına alındığını ummaktan başka çaremiz yok şu an.
edit 2: bedelsiz olarak gelmiş bir de; güzel haber.
edit 3: sadece tanımı yazılsa, yeterli olabilecek bir entry imiş bu.
fenerbahçe'nin, spor toto süper lig 2012 2013 sezonunun ikinci devresi için devreye aldığı öze dönüş[ybkz]swh[/ybkz] politikasının ikinci ayağıdır[ybkz]swh[/ybkz][ybkz]swh[/ybkz]. kendileri için şu aşamada pek mantıklı bir transfer olarak görünmese de, bizim için herhangi bir sorun görünmemektedir. uğur boral'ı alsalardı iyiydi aslında ama...
"şeref" konusunda beşiktaş taraftarına ayar ve ders vermeye, atar yapmaya kalkışan komik insanlar topluluğudur.
melo, eboue, engin baytar ve burak yılmaz ile birlikte, arif erdem'in evinde görülmüşler en son.
melo, eboue, engin baytar ve burak yılmaz ile birlikte, arif erdem'in evinde görülmüşler en son.
kevin garnett ismini duyunca zihnimde serbest serbest çağrışan, üşüyen ülkücülerin takımıdır.
ilk yarı skoruyla[ybkz]swh[/ybkz] sona ermiş olan maçtır.
geceyi gündüze karıştırıp yatağın yolunu bulmakta zorluk çektiğim için, kalkıp da yetişemediğim maç olmuştur.
kusura bakmayın çocuklar, yanınızda olamadım.
kusura bakmayın çocuklar, yanınızda olamadım.
adam gibi takımını oynatmış, şampiyonluk elde etmiş[ybkz]swh[/ybkz], adam gibi ayakta kalmaya çalışmış, koluna giren olmayınca da gün itibariyle adam gibi istifa etmiş olan adamdır.
2-1 değil; takım ruhumuzu, taraftarca kendimizi kaybettiğimiz maç oldu.
ilk 11'i gördüğünde, futbolu az biraz bilen bir beşiktaşlı'nın, maçı kazanamayacağımızı tahmin etmesi hiç de güç değildi. ben ise, beraberlik maçı olacağına inandım; inanmak istedim belki de işte.
mehmet akgün denilen arkadaşın zayıf halka olacağını düşünürken başlayan maç, bir an önce bunu kanıtlama gayretine düşmüş gibi, yüzümüze vurdu acı gerçeği. savunmadaki yerini kaybederek arka direkte bomboş bıraktığı emre çolak durumu 1-0'a getirdi. roberto hilbert'in savunmaya yardıma gelmemesi ile[ybkz]swh[/ybkz] sağ kanadımız kangren oldu çıktı; samet aybaba da bu duruma 45 dakika arka çıktı ki, asıl sorun burada başlıyor.
güvenimizi teslim ettiğimiz manuel fernandes'in bu maçta form tutmasını bekliyorduk, olmadı. necip uysal'ın topu hızlı bir şekilde hücum alanına geçirmesini ve rakibin dengesiz yakalanmasını bekliyorduk, olmadı. veli kavlak'ın adam olmasını hâlâ bekliyorduk, olmadı. olcay şahan'ın, sabri sarıoğlu'nu sekiz edeceğine inanıyorduk, olmadı. filip holosko'nun yalnız kalmayacağını umuyorduk, olmadı. peki neden olmadı samet hocam? çünkü iki adet bek ile -ki birisinin ne halt olduğunu henüz biz de bilmiyoruz- kanadı kontrol etmeye kalktın; çünkü oğuzhan özyakup gibi hızlı ve teknik bir oyuncuyla rakibin orta sahasını zor durumda bırakmak yerine, veli ile durumu kotarmaya ve kendin zor durumda kalmamaya çalıştın; çünkü bekleri ya bek ya da futbolcu olmayan bir takıma karşı kanat organizasyonları geliştirmek yerine, şişirme futbolu oynattın.
hâl böyle olunca, ilk 15 dakika topla oynayamadık bile; sadece savunma yapmaya çalıştık ki, onu da beceremedik. rakibi ne kadar az rahatsız edersen, o da senin üzerine o kadar çok ve çok adamla gelir. geriye düştük, yine toparlanamadık. 15. dakikadan sonra biraz toparlar gibi olduk, hatta 1-2 de pozisyon bulduk, fakat bulduğumuzla kaldık. velhâsılı özümüzü inkâr edercesine karşı takımın üzerimize gelmesini bekledik, gelip ikinciyi de attılar: ibrahim toraman'ın, topun rüzgârına kafa attığı pozisyonda, albert riera'nın kaleyi görmeden vurduğu kafa ile skor 2-0 oldu.
ikinci yarının santra vuruşu ile birlikte, bu sezon alıştığımız görüntüde bir baskı seyrettik 30-40 saniyeliğine ve bu baskı sonucu oluşan korner atışında fernandes'in ortası ile tomas sivok kafayla skoru 2-1 yaptı. bu kadar erken beklenmeyen gol, takımı da motive etti ve oyunu kontrol eder gibi olduk 5 dakikalığına. ardından, yavaş yavaş, tempo tekrar düşmeye başladı; 60. dakikada felipe melo denilen arsızın oyundan atılmasıyla birlikte tekrar yüksel...eceğine ve puan ya da puanlar alacağımıza inandık bir an. olmadı, olduramadık; rakip 10 kişi kalmışken, biz, onların üstüne dahi gitmedik. bilakis onlar geldi; farkı tekrar ikiye çıkarmak için saldırdılar ve gol pozisyonlarına girdiler. işte bu dakikalarda bendeniz, çileden çıktım ey ahâli. böyle bir şey olamaz: sen ki, bu sezon taraflı-tarafsız herkesin ağzı açık bir şekilde ve imrenerek izlediği hücum futbolunu sergileyen takımsın. sen ki, korkmadan rakibine saldıran; gol yese dahi, çoğu zaman bir fazlasını atabilen bir takımsın... farkı bire indirmişsin, rakibin yorulmuş ve 10 kişi kalmış, neyi bekliyorsun daha? hugo almeida sakat, mustafa pektemek yüzünü unutturmuş, bruno ferreira bonfim dentinho denilen adam sadece 1-2 idmana çıkmış: sinan kurumuş'u neden aldın ki? geleceğe yatırım için miydi yüzbinlerce euro, bonservisi olmayan oyuncuları transfer edebilmek için canını dişine takarken? oynat işte arkadaş şu adamı, şu takımı. kimdendir, nedendir korkun? oyna sen yeter ki, ister 3 ye ister 5, ama oyna lan! üzerine dahi gitmedik galatasaray'ın; ne oyun kuran, ne topu kullanan, ne de boşa kaçan vardı: takım, "nasıl hücum edilmez"in resmini çizdi resmen. hakikaten helâl olsun, böylesini kastamonuspor dahi yapamazdı, hakikaten yazıklar olsun.
7 ekim 2012 fenerbahçe beşiktaş maçından sonra, bir daha böyle bir anlayış ve böyle bir gamsızlıkla oynayacağımızı düşünmüyordum. kaldı ki hoca da sürekli dile getiriyordu, o maçı asla unutamadığını. e be hocam, ne değişti? ne ara unuttun yerlerin dibine hep birlikte sığamadığımız o geceyi? devşirme beklerle ve minimum sayıda hücum oyuncusuyla oynayıp da ne zaman maç kazandın kariyerinde bi söylesene hele bana? söz, kimseye söylemeyeceğim.
gökhan süzen ve tomas sivok ve ekran başında dahi maçı oturarak izleyemeyen satch haricinde ayakta kalan kimse yoktu; acı tablonun özeti buydu.
ilk 11'i gördüğünde, futbolu az biraz bilen bir beşiktaşlı'nın, maçı kazanamayacağımızı tahmin etmesi hiç de güç değildi. ben ise, beraberlik maçı olacağına inandım; inanmak istedim belki de işte.
mehmet akgün denilen arkadaşın zayıf halka olacağını düşünürken başlayan maç, bir an önce bunu kanıtlama gayretine düşmüş gibi, yüzümüze vurdu acı gerçeği. savunmadaki yerini kaybederek arka direkte bomboş bıraktığı emre çolak durumu 1-0'a getirdi. roberto hilbert'in savunmaya yardıma gelmemesi ile[ybkz]swh[/ybkz] sağ kanadımız kangren oldu çıktı; samet aybaba da bu duruma 45 dakika arka çıktı ki, asıl sorun burada başlıyor.
güvenimizi teslim ettiğimiz manuel fernandes'in bu maçta form tutmasını bekliyorduk, olmadı. necip uysal'ın topu hızlı bir şekilde hücum alanına geçirmesini ve rakibin dengesiz yakalanmasını bekliyorduk, olmadı. veli kavlak'ın adam olmasını hâlâ bekliyorduk, olmadı. olcay şahan'ın, sabri sarıoğlu'nu sekiz edeceğine inanıyorduk, olmadı. filip holosko'nun yalnız kalmayacağını umuyorduk, olmadı. peki neden olmadı samet hocam? çünkü iki adet bek ile -ki birisinin ne halt olduğunu henüz biz de bilmiyoruz- kanadı kontrol etmeye kalktın; çünkü oğuzhan özyakup gibi hızlı ve teknik bir oyuncuyla rakibin orta sahasını zor durumda bırakmak yerine, veli ile durumu kotarmaya ve kendin zor durumda kalmamaya çalıştın; çünkü bekleri ya bek ya da futbolcu olmayan bir takıma karşı kanat organizasyonları geliştirmek yerine, şişirme futbolu oynattın.
hâl böyle olunca, ilk 15 dakika topla oynayamadık bile; sadece savunma yapmaya çalıştık ki, onu da beceremedik. rakibi ne kadar az rahatsız edersen, o da senin üzerine o kadar çok ve çok adamla gelir. geriye düştük, yine toparlanamadık. 15. dakikadan sonra biraz toparlar gibi olduk, hatta 1-2 de pozisyon bulduk, fakat bulduğumuzla kaldık. velhâsılı özümüzü inkâr edercesine karşı takımın üzerimize gelmesini bekledik, gelip ikinciyi de attılar: ibrahim toraman'ın, topun rüzgârına kafa attığı pozisyonda, albert riera'nın kaleyi görmeden vurduğu kafa ile skor 2-0 oldu.
ikinci yarının santra vuruşu ile birlikte, bu sezon alıştığımız görüntüde bir baskı seyrettik 30-40 saniyeliğine ve bu baskı sonucu oluşan korner atışında fernandes'in ortası ile tomas sivok kafayla skoru 2-1 yaptı. bu kadar erken beklenmeyen gol, takımı da motive etti ve oyunu kontrol eder gibi olduk 5 dakikalığına. ardından, yavaş yavaş, tempo tekrar düşmeye başladı; 60. dakikada felipe melo denilen arsızın oyundan atılmasıyla birlikte tekrar yüksel...eceğine ve puan ya da puanlar alacağımıza inandık bir an. olmadı, olduramadık; rakip 10 kişi kalmışken, biz, onların üstüne dahi gitmedik. bilakis onlar geldi; farkı tekrar ikiye çıkarmak için saldırdılar ve gol pozisyonlarına girdiler. işte bu dakikalarda bendeniz, çileden çıktım ey ahâli. böyle bir şey olamaz: sen ki, bu sezon taraflı-tarafsız herkesin ağzı açık bir şekilde ve imrenerek izlediği hücum futbolunu sergileyen takımsın. sen ki, korkmadan rakibine saldıran; gol yese dahi, çoğu zaman bir fazlasını atabilen bir takımsın... farkı bire indirmişsin, rakibin yorulmuş ve 10 kişi kalmış, neyi bekliyorsun daha? hugo almeida sakat, mustafa pektemek yüzünü unutturmuş, bruno ferreira bonfim dentinho denilen adam sadece 1-2 idmana çıkmış: sinan kurumuş'u neden aldın ki? geleceğe yatırım için miydi yüzbinlerce euro, bonservisi olmayan oyuncuları transfer edebilmek için canını dişine takarken? oynat işte arkadaş şu adamı, şu takımı. kimdendir, nedendir korkun? oyna sen yeter ki, ister 3 ye ister 5, ama oyna lan! üzerine dahi gitmedik galatasaray'ın; ne oyun kuran, ne topu kullanan, ne de boşa kaçan vardı: takım, "nasıl hücum edilmez"in resmini çizdi resmen. hakikaten helâl olsun, böylesini kastamonuspor dahi yapamazdı, hakikaten yazıklar olsun.
7 ekim 2012 fenerbahçe beşiktaş maçından sonra, bir daha böyle bir anlayış ve böyle bir gamsızlıkla oynayacağımızı düşünmüyordum. kaldı ki hoca da sürekli dile getiriyordu, o maçı asla unutamadığını. e be hocam, ne değişti? ne ara unuttun yerlerin dibine hep birlikte sığamadığımız o geceyi? devşirme beklerle ve minimum sayıda hücum oyuncusuyla oynayıp da ne zaman maç kazandın kariyerinde bi söylesene hele bana? söz, kimseye söylemeyeceğim.
gökhan süzen ve tomas sivok ve ekran başında dahi maçı oturarak izleyemeyen satch haricinde ayakta kalan kimse yoktu; acı tablonun özeti buydu.
fâilleri artık nâil olmuş; meçhule giden yolda halkı tarafından da vurulmuş, unutulmuş büyük insandır.
bir tek allah'ı unutmuyoruz, gerisi tıraş; balık hafızasının kitabını baştan yazarız milletçe.
o derece...
bir tek allah'ı unutmuyoruz, gerisi tıraş; balık hafızasının kitabını baştan yazarız milletçe.
o derece...
işini, altında çalışanlara çobanlık ya da mobbing uygulamak olarak idrak etmiş olan arsız müdürdür kimi zaman.
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?