katarsis

kel kör kirpi
antik yunanca günah veya suçtan arınma anlamına kelen kelime. Aristoteles'in poetika adlı kitabında kullandığı bu kavram, tragedya seyircisinin yaşadığı ruhsal arınmayı ifade eder. izleyicinin seyrettiği olaylar karşısında korku, kaygı gibi çeşiti duygular hissetmesi ve finalde bütün bunları üzerinden atarak rahatlaması anlamına gelir.

şöyle ki, kötü bir karakterin film boyunca yaptıkları yüzünden hissettiklerimiz, onun filmin sonunda hakettiği cezayı bulmasıyla rahatlamaya dönüşür. özdeşleşim kurduğumuz iyi karakter başına gelen bütün sorunları hallettiğinde bunu kendimiz gerçekleştirmiş gibi bir rehavet yaşarız.

bunun etkisi gerçek hayatta bir sorunun üstesinden gelmek ya da bir başarı kazanıp taktir edilmek hissiyle benzerdir.
bu boşalma isteği ve/veya gereksinimi benzer filmleri seyretme alışkanlığında da belirleyici bir unsurdur.

futbol seyircisinin de bir futbolcu veya takımla kurduğu özdeşleşimle katarsis yaşadığı söylenebilir.
saniyede yirmidört kare
dilimize arınım veya duygusal arınım olarak çevrilen sözcük. psikanalizle oldukça yakın bağları olan sinema sanatı da [ybkz]swh[/ybkz] [ybkz]swh[/ybkz] katarsisi kendi lehine kullanabilir. özellikle popüler sinema kuşağında, seyirciye tatmin ve beğeni duygusunu yaşatan şey katarsisin ta kendisidir. seyirci filmin kahramanı ve olaylar ile bir özdeşleşme yaşar. filmin içine girer. sinemanın en büyük büyüsü olan bu özdeşleşme sırasında, kahramanın başından geçen olaylar doruk noktasına ulaşır (yani klasik filmlerde iyilerin kazandığı nokta) seyirci filmin başından sonuna kadar kendi ile özdeşleştirdiği karakter vasıtasıyla duygusal boşalımını yaşar. bu filmin başarı kriterini belirleyen ögelerden birisidir. seyirci filmden çıktıktan sonra gerçek manada rahatlamış olur.

bazı yönetmenlerse bu klasik algıyı kırıp, karakterlerini seyircinin özdeşleşemeyeceği ve katarsise ulaşamayacağı şekilde bile isteye yapar. misal fransız yeni dalga akımı, seyircinin filmi bilinçsizce izlememesi için çeşitli teknikler geliştirip seyircinin filmin içinde değil 'dışında' olup anlatılanları bilinçli anlamasını hedeflemiştir.

türkiye sinemasından birkaç örnek vermek gerekirse, mesela çağan ırmak filmlerinde özdeşleşme üst noktada olup, örneğin babam ve oğlum'un doruk noktasında [ybkz]swh[/ybkz] ağlayıp, rahatlayıp ardından olayların durulması ve sonuç bölümünün seyircinin başından bu yana 'istediği gibi' olmasıyla katarsisini yaşayabilirken, zeki demirkubuz filmlerinde karakterler 'sorunlu' olduğundan en baştan özdeşleşme kurulamayıp, devamında da masumiyet filminde olduğu gibi 'tam katarsis' yaşanacakken yine olaylar gelişir/karışır ve ''mutlu'' son yaşananamaz.

neden bekliyorsun?


bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?

üye ol