şıpsevdi sakızında yazdığına göre;
*birinizin makarnayı pişirirken diğerinin sosu hazırlamasıdır.
*o işteyken buzdolabının buzlarını çözmektir. [ybkz]swh[/ybkz]
*ev işlerini paylaşmaktır.
*başucunuzda daima size bakan birinin bulunmasıdır.
aşk
herkesin farklı anlam yüklediği duygu pıtırcığı olan bir kelime.
yediğin tokattır hayattan, ya kendine getiren, ya da acıdan hayata küstüren
bir rakı bir de beşiktaşk tır. gerisi de bildiğin yalandır.
kürk mantolu madonna da maria puder ile raif efendi arasında geçen şu diyalog aşkı anlatmaya yeter diye düşünürüm.
aşk hiç de sizin söylediğiniz gibi basit sempati veya bazen derin olabilen sevgi değildir. o büsbütün başka, bizim tahlil edemediğimiz öyle bir histir ki, nereden geldiğini bilmediğimiz gibi, günün birinde nereye kaçıp gittiğini de bilmeyiz. halbuki arkadaşlık devamlıdır. ve anlaşmaya bağlıdır. nasıl başladığını gösterebilir ve bozulursa bunun sebeplerini tahlil edebiliriz. aşka girmeyen şey ise tahlildir. sonra düşünün, dünyada hepimizin hoşlandığımız birçok kimseler, mesela benim hakikaten sevdiğim birçok dostlarım vardır. şimdi ben bütün bu insanlara aşık mıyım?
ben fikrimde ısrar ederek:
evet! demiştim. en çok sevdiğinize hakikaten ve diğerlerine birer parça aşıksınız!
maria hiç beklemediğim bir cevap vermişti:
şu halde niçin beni kıskanmadığınızı söylüyorsunuz?
söyleyecek bir şey bulamayarak bir müddet düşündüm, sonra izah etmeye çalıştım:
içinde hakikaten sevmek kabiliyeti olan bir insan hiçbir zaman bu sevgiyi bir kişiye inhisar ettiremez ve kimseden de böyle yapmasını bekleyemez. ne kadar çok insanı seversek, asıl sevdiğimiz bir tek kişiyi de o kadar çok ve kuvvetli severiz. aşk dağıldıkça azalan bir şey değildir.
maria gözlerini sabit bir noktaya dikip uzun uzun daldıktan sonra:
benim beklediğim aşk başka! dedi. o bütün mantıkların dışında, tarifi imkansız ve mahiyeti bilinmeyen bir şey. sevmek ve hoşlanmak başka, istemek, bütün ruhuyla, bütün vücuduyla, her şeyiyle istemek başka.. aşk bence bu istemektir. karşı koyulamayan bir istemek!
o zaman onu yakalamış gibi kendimden emin bir edayla:
bu söylediğiniz bir an meselesidir. dedim. içinizde mevcut olan sevgi, alaka, sarih olarak bilinmeyen bazı vesilelerle, zamanı tayin edilemeyecek olan bir anda, birdenbire birikir, yoğunlaşır; nasıl tatlı tatlı ısıtan güneş ışığı bir zaman sonra bir noktada toplanıyor ve yakmaya başlıyorsa, kuvvetini fevkalade arttıran bu sevgi de sizi sarar ve tutuşturur. onu dışarıdan birdenbire gelen bir şey zannetmek doğru değildir. o, içimizde zaten mevcut olan hislerin bizi şaşırtacak kadar şiddetlenivermesinden ibarettir.
aşk hiç de sizin söylediğiniz gibi basit sempati veya bazen derin olabilen sevgi değildir. o büsbütün başka, bizim tahlil edemediğimiz öyle bir histir ki, nereden geldiğini bilmediğimiz gibi, günün birinde nereye kaçıp gittiğini de bilmeyiz. halbuki arkadaşlık devamlıdır. ve anlaşmaya bağlıdır. nasıl başladığını gösterebilir ve bozulursa bunun sebeplerini tahlil edebiliriz. aşka girmeyen şey ise tahlildir. sonra düşünün, dünyada hepimizin hoşlandığımız birçok kimseler, mesela benim hakikaten sevdiğim birçok dostlarım vardır. şimdi ben bütün bu insanlara aşık mıyım?
ben fikrimde ısrar ederek:
evet! demiştim. en çok sevdiğinize hakikaten ve diğerlerine birer parça aşıksınız!
maria hiç beklemediğim bir cevap vermişti:
şu halde niçin beni kıskanmadığınızı söylüyorsunuz?
söyleyecek bir şey bulamayarak bir müddet düşündüm, sonra izah etmeye çalıştım:
içinde hakikaten sevmek kabiliyeti olan bir insan hiçbir zaman bu sevgiyi bir kişiye inhisar ettiremez ve kimseden de böyle yapmasını bekleyemez. ne kadar çok insanı seversek, asıl sevdiğimiz bir tek kişiyi de o kadar çok ve kuvvetli severiz. aşk dağıldıkça azalan bir şey değildir.
maria gözlerini sabit bir noktaya dikip uzun uzun daldıktan sonra:
benim beklediğim aşk başka! dedi. o bütün mantıkların dışında, tarifi imkansız ve mahiyeti bilinmeyen bir şey. sevmek ve hoşlanmak başka, istemek, bütün ruhuyla, bütün vücuduyla, her şeyiyle istemek başka.. aşk bence bu istemektir. karşı koyulamayan bir istemek!
o zaman onu yakalamış gibi kendimden emin bir edayla:
bu söylediğiniz bir an meselesidir. dedim. içinizde mevcut olan sevgi, alaka, sarih olarak bilinmeyen bazı vesilelerle, zamanı tayin edilemeyecek olan bir anda, birdenbire birikir, yoğunlaşır; nasıl tatlı tatlı ısıtan güneş ışığı bir zaman sonra bir noktada toplanıyor ve yakmaya başlıyorsa, kuvvetini fevkalade arttıran bu sevgi de sizi sarar ve tutuşturur. onu dışarıdan birdenbire gelen bir şey zannetmek doğru değildir. o, içimizde zaten mevcut olan hislerin bizi şaşırtacak kadar şiddetlenivermesinden ibarettir.
---------------alıntı---------------
Aşka gönül ile düşersen yanarsın.
Zeka ile düşersen kavrulursun.
Akıl ile düşersen çıldırırsın.
Duygu ile düşersen gülünç olursun.
Aşka düşmezsen kalabalığa karışırsın, ezilirsin.
......Sersem sersem bakınıp durma bir yol seç......
---------------alıntı---------------
Aşka gönül ile düşersen yanarsın.
Zeka ile düşersen kavrulursun.
Akıl ile düşersen çıldırırsın.
Duygu ile düşersen gülünç olursun.
Aşka düşmezsen kalabalığa karışırsın, ezilirsin.
......Sersem sersem bakınıp durma bir yol seç......
---------------alıntı---------------
---------------alıntı---------------
yorulacaksan, zorlanacaksan, şikayetçi olacaksan, keşkelere sığınacaksan, söze "ama" diye başlayacaksan girme aşk yoluna. aşk yolunda u dönüşü yoktur!.. aşk der ki sana; yolumdaysan başım feda yoluna ama bil ki senin de başını isterim yoluma!.. kahır kapris gelecekse senden amenna!.. ama ayağına diken batarsa yolumda ah edip vahlanma !. aşk bilek gücü değildir. yürektir. yüreğin yetmiyorsa düşme yollara !
(bkz: hz.mevlana)
---------------alıntı---------------
yorulacaksan, zorlanacaksan, şikayetçi olacaksan, keşkelere sığınacaksan, söze "ama" diye başlayacaksan girme aşk yoluna. aşk yolunda u dönüşü yoktur!.. aşk der ki sana; yolumdaysan başım feda yoluna ama bil ki senin de başını isterim yoluma!.. kahır kapris gelecekse senden amenna!.. ama ayağına diken batarsa yolumda ah edip vahlanma !. aşk bilek gücü değildir. yürektir. yüreğin yetmiyorsa düşme yollara !
(bkz: hz.mevlana)
---------------alıntı---------------
---------------spoiler---------------
...önce ağlayacak kadar kötü hissettim kendimi, sonra sarkan dudaklarımı sımsıkı gererek, burnumu çektim, dişlerimi sıkarak bu korkunç sınavın korkusuna kapıldım. Bağırıp, çağırmak: "sen kendini ne sanıyorsun!" diye haykırmak geçmedi değil içimden... Fakat sustum. Sonuçta, kapısı açık durmasına karşın köşkün bahçesine girmeye ilk cesaret eden çocuk ben olmuş, onun bana "Mabel" demesine izin vermiştim. O halde sonuna dek gitmeli, onu gerçekten hak etmeliydim!
çok sonraları farkına varacağım önemli bir öğretinin ortasına bu kadar genç yaşta düştüğümün ayırdında değildim tabii. Ne o sırada tam beş yıllık tüm yaşantım boyunca, ne de daha sonraları sevgisini ve ilgisini kazanmak için bu denli uğraşıp, didindiğim, uğruna acı çektiğim bir başkası olmayacaktı hayatımda. Bir tek o. Bir tek Ada.
Ada!
Kumral Ada.
şimdi artık biliyorum ki, bütün yaşantımız içinde ancak bir/ kaç kişiye böyle bir hak tanırız. Onu şımartır, yüz verir, alttan alır ve hatta ona teslim bile oluruz. O da bunu, zaten taa en başından bilmektedir. Eğer çok şanslı değilseniz, karşınızdaki şımarır, ipin ucunu kaçırır. Bin pişman olur, incinir, düşkırıklarıyla yaralanır ve acı çekersiniz sonunda. Bazan, çok ender de olsa şanslısınızdır ve bir mucize yaşarsınız. çünkü, karşınıza dilinize akraba biri çıkmıştır. (Tanrım mucizeleri ne çok seviyoruz böyle!) O sırada kaç yaşında olduğunuzun kesinlikle hiç önemi yoktur. (Hayır yoktur!) Ve ben şanslıydım!
"Tamam Ada!" diye bağırdım arkasından, yaş akmaması için sımsıkı kıstığım gözlerim yanarken.
---------------spoiler---------------
[ybkz]swh[/ybkz][ybkz]swh[/ybkz]
...önce ağlayacak kadar kötü hissettim kendimi, sonra sarkan dudaklarımı sımsıkı gererek, burnumu çektim, dişlerimi sıkarak bu korkunç sınavın korkusuna kapıldım. Bağırıp, çağırmak: "sen kendini ne sanıyorsun!" diye haykırmak geçmedi değil içimden... Fakat sustum. Sonuçta, kapısı açık durmasına karşın köşkün bahçesine girmeye ilk cesaret eden çocuk ben olmuş, onun bana "Mabel" demesine izin vermiştim. O halde sonuna dek gitmeli, onu gerçekten hak etmeliydim!
çok sonraları farkına varacağım önemli bir öğretinin ortasına bu kadar genç yaşta düştüğümün ayırdında değildim tabii. Ne o sırada tam beş yıllık tüm yaşantım boyunca, ne de daha sonraları sevgisini ve ilgisini kazanmak için bu denli uğraşıp, didindiğim, uğruna acı çektiğim bir başkası olmayacaktı hayatımda. Bir tek o. Bir tek Ada.
Ada!
Kumral Ada.
şimdi artık biliyorum ki, bütün yaşantımız içinde ancak bir/ kaç kişiye böyle bir hak tanırız. Onu şımartır, yüz verir, alttan alır ve hatta ona teslim bile oluruz. O da bunu, zaten taa en başından bilmektedir. Eğer çok şanslı değilseniz, karşınızdaki şımarır, ipin ucunu kaçırır. Bin pişman olur, incinir, düşkırıklarıyla yaralanır ve acı çekersiniz sonunda. Bazan, çok ender de olsa şanslısınızdır ve bir mucize yaşarsınız. çünkü, karşınıza dilinize akraba biri çıkmıştır. (Tanrım mucizeleri ne çok seviyoruz böyle!) O sırada kaç yaşında olduğunuzun kesinlikle hiç önemi yoktur. (Hayır yoktur!) Ve ben şanslıydım!
"Tamam Ada!" diye bağırdım arkasından, yaş akmaması için sımsıkı kıstığım gözlerim yanarken.
---------------spoiler---------------
[ybkz]swh[/ybkz][ybkz]swh[/ybkz]
korkunun ecele olan faydasıdır.
karşıdaki insanın mükemmel biri olduğunu düşünmek ile 5 para etmez biri olduğunu düşünmek arasında geçen zaman boyunca hissedilen duygudur.
aşk mı? aşk annene olan karşılıksız,amaçsız, delicesine olan tutkudur.
yenilecek yutulacak gibi değil.
görülecek hissedilecek gibi değil.
nedensiz, mantıksız, saçma bir şekilde gelir girer hayatınıza.sorduğunuz soruların cevabı hep olumsuzken yolunuz olumluya çıkar ve vereceğiniz cevaplar hayırken karşıdan evet olarak geri döner.
kontrol sizde değildir..
korku yüreğinizde bir yerdedir ancak cesaret ondan hep üstün gelir...
koyverip gitmek en iyisi gibi gelir artık..nasılsa çoktan ipler elinizden gitmiştir..zevkini almaya bakarsınız.
sonu için veya çok geç gelecek bir son için dua edersiniz hoş tanrı bile zamanı geldiğinde kurtarıcınız olmayacaktır.nasıl siz bu ateşin içinde yanarken O orada öylece seyrederken..
görülecek hissedilecek gibi değil.
nedensiz, mantıksız, saçma bir şekilde gelir girer hayatınıza.sorduğunuz soruların cevabı hep olumsuzken yolunuz olumluya çıkar ve vereceğiniz cevaplar hayırken karşıdan evet olarak geri döner.
kontrol sizde değildir..
korku yüreğinizde bir yerdedir ancak cesaret ondan hep üstün gelir...
koyverip gitmek en iyisi gibi gelir artık..nasılsa çoktan ipler elinizden gitmiştir..zevkini almaya bakarsınız.
sonu için veya çok geç gelecek bir son için dua edersiniz hoş tanrı bile zamanı geldiğinde kurtarıcınız olmayacaktır.nasıl siz bu ateşin içinde yanarken O orada öylece seyrederken..
şiirler yazma nedenidir. aşk yoksa şiirde yoktur çoğu zaman.
dört tarafı hüzünle çevrili yara parçasıdır.
Nev'in en güzide şarkılarından biridir. aslında tanım niteliğindedir bu şarkı. sözleri de aşağıdaki gibidir.
Bir şarkısın dilimde bozuk plak gibiyim bütün gün
Aklım fikrim hep sende
Nasıl bir duygu ki bu
Ne zaman seni düşünsem koşmak geliyor içimden
Nereye gitsem ne yapsam
Gözlerim hep seni arıyor tüm yollar sana çıkıyor şimdiden
Nasıl bir duygu ki bu ne zaman seni görsem
Bir kuş kanatlanır göğsümden
Zaman sensiz geçmiyor senleyse yetmiyor
Daha şimdiden özledim bir dahaki gelişini
Sanki dünyam küçüldü barıştım bak hayatla
Ama yokluğun korkutuyor
Ben ki küskünüm en az bin yıldır
Yılmışım boş vermişim derken
Ne ara çaldın kalbimi bilmem
Üstelik bir davet bile etmedin geldim sana
Ama gözlerin her şeyi anlatıyor aşk..sen nelere kadirsin...
Bir şarkısın dilimde seni söyleyip geziyorum
Sonra şaşıyorum kendime
Nasıl bir duygu ki bu inanmak geliyor içimden
Kalbim bir şansı hak ediyor
Zaman sensiz geçmiyor senleyse yetmiyor
Daha şimdiden özledim bir dahaki gelişini
Sanki dünyam küçüldü barıştım bak hayatla
Ama yokluğun korkutuyor
Ben ki küskünüm en az bin yıldır
Yılmışım boş vermişim derken
Ne ara çaldın kalbimi bilmem
Üstelik bir davet bile etmedin geldim sana
Ama gözlerin her şeyi anlatıyor
Aşk sen nelere kadirsin
http://fizy.com/#s/1ajeov
Bir şarkısın dilimde bozuk plak gibiyim bütün gün
Aklım fikrim hep sende
Nasıl bir duygu ki bu
Ne zaman seni düşünsem koşmak geliyor içimden
Nereye gitsem ne yapsam
Gözlerim hep seni arıyor tüm yollar sana çıkıyor şimdiden
Nasıl bir duygu ki bu ne zaman seni görsem
Bir kuş kanatlanır göğsümden
Zaman sensiz geçmiyor senleyse yetmiyor
Daha şimdiden özledim bir dahaki gelişini
Sanki dünyam küçüldü barıştım bak hayatla
Ama yokluğun korkutuyor
Ben ki küskünüm en az bin yıldır
Yılmışım boş vermişim derken
Ne ara çaldın kalbimi bilmem
Üstelik bir davet bile etmedin geldim sana
Ama gözlerin her şeyi anlatıyor aşk..sen nelere kadirsin...
Bir şarkısın dilimde seni söyleyip geziyorum
Sonra şaşıyorum kendime
Nasıl bir duygu ki bu inanmak geliyor içimden
Kalbim bir şansı hak ediyor
Zaman sensiz geçmiyor senleyse yetmiyor
Daha şimdiden özledim bir dahaki gelişini
Sanki dünyam küçüldü barıştım bak hayatla
Ama yokluğun korkutuyor
Ben ki küskünüm en az bin yıldır
Yılmışım boş vermişim derken
Ne ara çaldın kalbimi bilmem
Üstelik bir davet bile etmedin geldim sana
Ama gözlerin her şeyi anlatıyor
Aşk sen nelere kadirsin
http://fizy.com/#s/1ajeov
maşuk beşiktaş değilse uzak durulması gereken his.
(bkz: aşkın tarifi 108 yıldır aynı)
şebnem ferah'ın öyle olsun böyle olsun diye nitelendirmelerde bulunduğu şarkısı..
http://www.youtube.com/watch?v=KKDNoHulI7k&NR=1
http://www.youtube.com/watch?v=KKDNoHulI7k&NR=1
ölümle yaşam arasında nasıl bir çizgi vardır biliriz...aşkta neyin arasında olduğu belli olmayan derin bir ızıdıraptır...
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?