son olarak recep tayyip erdoğan'ın da sahip çıktığı rahmetli sanatçı. arkadaş bu ülkede ne sağ ne sol kaldı. siyaset bilimi okuyan aklımı sikeyim.
ahmet kaya
kızı melis kaya yıllardır aynı şeyi söylüyor; "arkasından yapılanlar, onu yaşadığı zamanlardan daha çok incitiyor, lütfen rahat bırakın."
"burda, bu şarkımı söylerken,
Benim türkiye'de yaşadığım çok zor günlerde,
Bir merhabasını istediğim,fakat o merhaba'yı benden
Esirgeyen
Ulusal anlamda bu kaderi paylaştığım,
Bütün arkadaşlarıma ve dostlarıma
İnce bir sitemdir...
Umarım,
Beni anlarlar"
http://www.youtube.com/watch?v=s9l2d6kFdUg
insanın içini yakıyor ya büyüksün iki gözüm.
tanım: türkiyenin gelmiş geçmiş en iyi, en başarılı sanatçılarından.
Benim türkiye'de yaşadığım çok zor günlerde,
Bir merhabasını istediğim,fakat o merhaba'yı benden
Esirgeyen
Ulusal anlamda bu kaderi paylaştığım,
Bütün arkadaşlarıma ve dostlarıma
İnce bir sitemdir...
Umarım,
Beni anlarlar"
http://www.youtube.com/watch?v=s9l2d6kFdUg
insanın içini yakıyor ya büyüksün iki gözüm.
tanım: türkiyenin gelmiş geçmiş en iyi, en başarılı sanatçılarından.
yaşamasına sebep olacağını bilsem; kim bilir neler vermezdim. kah pir sultan dedi, kah şeyh bedrettin...insan dedi üstüne basa basa. sen rahat uyu, minik yürekli dev adam.
sanatçı
öyle kalsın benim için.
çok seviyorum şarkılarını diyeceğim ama bir dönem o kadar dinlememek için nefret ettim akıl almaz. yapamadım.
öyle kalsın benim için.
çok seviyorum şarkılarını diyeceğim ama bir dönem o kadar dinlememek için nefret ettim akıl almaz. yapamadım.
Hep Sonradan diye bir şarkısı vardır ki beni benden alır.
biraz akşam ve biraz çakırkeyif olduğunuz an dinlerseniz yüreğinizin yerinden iki saniyeliğine kıpırdadığını hissedersiniz.
bu topraklara gelmiş en güzel ses.
16.11.2014 tarihi itibariyle ölüm yıl dönümü olan sanatçı
bu nasil hapis tanrım..
sabah sabah bu ne hikmet, bu ne sis ?
kalbime son mermiyi sıkmak
sana mı düştü ey güzel paris ?. dizelerinin sahibi yusuf hayaloğlu'nun can yoldaşı , biri için yazılmış en duygulu bu şiirde özne olan , tam anlamıyla 'sanatçı' kimliği bulunan bu ülkeye çok şey öğreten ve öğretmeye devam edecek olan ölümsüz kişilik.
sabah sabah bu ne hikmet, bu ne sis ?
kalbime son mermiyi sıkmak
sana mı düştü ey güzel paris ?. dizelerinin sahibi yusuf hayaloğlu'nun can yoldaşı , biri için yazılmış en duygulu bu şiirde özne olan , tam anlamıyla 'sanatçı' kimliği bulunan bu ülkeye çok şey öğreten ve öğretmeye devam edecek olan ölümsüz kişilik.
ölümünün üstünden yıllar geçmiş ancak etkisi hiç azalmamış sanatçı.
yusuf hayaloğlu'nun "işte gidiyorum" şiirinde kendisinin söylemek isteyip de sustuğu ne varsa dökülmüş uyaklara dolmuştur.
anlatacaklarım var benim de...
sene 98... samsun'dan yeni taşınmışız iskenderun'a... ayağımızın tozuyla konsere gittik. 5 temmuz stadı tıklım tıklım dolu. ahmet kaya gelecek, elbette halk konseri... o gün belki de yanımda yıllar veya günler ardından tanışacağım insanlar var omuz omuza belki de alakasız bir noktasında stadın ama illa ki aynı şarkılar ağzımızda...
küçüğüm tabi o zamanlar, bilmiyorum kürt nedir, ne demektir, biz neden kürtüz, abim neden sırf mardinli olduğu için dayak yemişti dokuz kişiden samsun'da, babam neden ihale yarışlarında zorlanırdı gizli kimlik kargaşaları yüzünden, polisler neden kürtleri arabalarına alır gezdirir gezdirir evlerine geç saatlerde yollardı hiçbirini idrak edemeyecek yaştaydım. sadece tüm ağır sohbetlerin fasulyesiydim başı okşanan...
ahmet kaya da bilmediklerimdendi, kimdi bilmiyordum o gün. temsil ettiği şeyi, elindeki sazın sıralanmış notalarından ibaret sanırdım. oysa bir tarihin acılarını sıralıyordu notalarında, sonradan öğrendim.
çok şeyi de sonradan öğrendim. yapay gölün bile tutmadığı köyüme 80'de adı kürtçe olduğu için devletin adakent adını koyduğunu, nice baba oğluna babasının ismini kürtçe olduğu için koyamadığını, kürt olduğu için yani bir bakıma doğuda doğduğu için yani bir bakıma izmirli olmadığı için işten atılan memurların olduğunu, 60 bin kürtün devlet eliyle zalimce katledildiğini hep sonradan öğrendim...
işte onun yaptığı da sesi kısılan ve azınlık olduğuna inandırılmaya çalışılan bir milletin sesi olmaktı. o gün çok da anlamadan sadece sesine sazına türkülerine kaptırırken kendimi ne kadar seviyorsam sonrasında da öyle sevdim...
başta bahsettiğim şiirde şöyle diyor ahmet kaya için;
"hiçbiriniz hiçbir dilde beni anlamadınız
ben başımı verdim
sizinse insafsız bir linç oldu karşılığınız"
işte gitti...
ağladıkça yeşeren dağlarımızda hala yankılanıyor türkülerin, yankılanacak sonsuza dek...
masum kalan tüm çocuksu duygularımla, yüreğimde güvercinler yetiştiriyorum, tüm penceresiz kalan çocuklar, tüm memleket hasreti çeken sürgünler, tüm evsizler, tüm özgürlük sevdalıları ve tüm diğerleri için.... ve senin için...
ışıklar yoldaşın olsun, sakalları çocuk kokan adam...
yusuf hayaloğlu'nun "işte gidiyorum" şiirinde kendisinin söylemek isteyip de sustuğu ne varsa dökülmüş uyaklara dolmuştur.
anlatacaklarım var benim de...
sene 98... samsun'dan yeni taşınmışız iskenderun'a... ayağımızın tozuyla konsere gittik. 5 temmuz stadı tıklım tıklım dolu. ahmet kaya gelecek, elbette halk konseri... o gün belki de yanımda yıllar veya günler ardından tanışacağım insanlar var omuz omuza belki de alakasız bir noktasında stadın ama illa ki aynı şarkılar ağzımızda...
küçüğüm tabi o zamanlar, bilmiyorum kürt nedir, ne demektir, biz neden kürtüz, abim neden sırf mardinli olduğu için dayak yemişti dokuz kişiden samsun'da, babam neden ihale yarışlarında zorlanırdı gizli kimlik kargaşaları yüzünden, polisler neden kürtleri arabalarına alır gezdirir gezdirir evlerine geç saatlerde yollardı hiçbirini idrak edemeyecek yaştaydım. sadece tüm ağır sohbetlerin fasulyesiydim başı okşanan...
ahmet kaya da bilmediklerimdendi, kimdi bilmiyordum o gün. temsil ettiği şeyi, elindeki sazın sıralanmış notalarından ibaret sanırdım. oysa bir tarihin acılarını sıralıyordu notalarında, sonradan öğrendim.
çok şeyi de sonradan öğrendim. yapay gölün bile tutmadığı köyüme 80'de adı kürtçe olduğu için devletin adakent adını koyduğunu, nice baba oğluna babasının ismini kürtçe olduğu için koyamadığını, kürt olduğu için yani bir bakıma doğuda doğduğu için yani bir bakıma izmirli olmadığı için işten atılan memurların olduğunu, 60 bin kürtün devlet eliyle zalimce katledildiğini hep sonradan öğrendim...
işte onun yaptığı da sesi kısılan ve azınlık olduğuna inandırılmaya çalışılan bir milletin sesi olmaktı. o gün çok da anlamadan sadece sesine sazına türkülerine kaptırırken kendimi ne kadar seviyorsam sonrasında da öyle sevdim...
başta bahsettiğim şiirde şöyle diyor ahmet kaya için;
"hiçbiriniz hiçbir dilde beni anlamadınız
ben başımı verdim
sizinse insafsız bir linç oldu karşılığınız"
işte gitti...
ağladıkça yeşeren dağlarımızda hala yankılanıyor türkülerin, yankılanacak sonsuza dek...
masum kalan tüm çocuksu duygularımla, yüreğimde güvercinler yetiştiriyorum, tüm penceresiz kalan çocuklar, tüm memleket hasreti çeken sürgünler, tüm evsizler, tüm özgürlük sevdalıları ve tüm diğerleri için.... ve senin için...
ışıklar yoldaşın olsun, sakalları çocuk kokan adam...
"kızım büyüsün
ve beni anlasın
bu "vatan hainini" korusun diye hayatın şerrinden
korusun da
babaların ölümünden bıksın diye dünya..."
1999/paris
ve beni anlasın
bu "vatan hainini" korusun diye hayatın şerrinden
korusun da
babaların ölümünden bıksın diye dünya..."
1999/paris
hayatta bir kez okunması gereken bu şiire konu olmuş ; yüreği devrimci, gülüşü demokratik , hayalleri özgür bir uçurtma olan o gerçekten de gerçek adam.
İşte Gidiyorum
Karsiliksiz bir aska kurban ettim ömrümü!.
Iste gidiyorum,
Toprak alsin benim de bu hazin öykümü..
Iste gidiyorum, gurbet yorgunu gövdemi
Cukura kim indirecek?
Iste gidiyorum,
Bu menhur cinayeti, simdi cikip kim üstlenecek?
Cürüdü gözlerim, yüregim, bu yagmurlu sehirde..
Iste gidiyorum,
Beni kaldirin, hicranim kalsin tenesirde..
Size yüzyillardir sesini kaybetmis
Bir türküyü söyleyecektim..
Ve bir yayla rüzgari sefkatiyle
Kirpiginizin ucundan öpecektim..
Bir masum türküydü sadece
Yüzbünlerce magdurun gönlünde
Belki söyleriz hep birlikte
Belki, mahserin birinci gününde..
Nasil sevmistim hepinizi.. nasil böyle oldu akibetim?
Ve nasil cöle döndü
O benim gül-gülistan memleketim?
Iste gidiyorum, hicbiriniz, hicbir dilde beni anlamadiniz,
Ben basimi verdim, sizinse
Insafsiz bir linc oldu karsiliginiz..
Iste gidiyorum,
Penceresiz bir dünyanin bilinmez labirentine..
Iste gidiyorum,
'Saclarindaki yildizlari artik koparabilirsin anne!.?
Sonunda kaptirdim gönlümü
Ölüm denen o kaypak türküye..
Ve iste kurtuldun benden
Şen olasin ey Türkiye !
Elbet benim de vardi,
Kendime ve yurduma dönük umutlarim..
Belki biraktigim yerden sürdürür
Dostlarim, karim ve cocuklarim..
Catladi yüregim, catladi sazim..
Demek ki böyleymis yazim..
Sizlere armagan olsun
Sizlerden ödünc aldigim bu yürek sizim..
Bu nasil hapis Tanrim..
Sabah sabah bu ne hikmet, bu ne sis ?
Kalbime son mermiyi sikmak
Sana mi düstü ey güzel Paris ?.
Iste gidiyorum, kalmadi söyleyecek son bi sözüm..
Dediginiz gibi olsun be !
Dediginiz gibi olsun gözüm !.
Iste gidiyorum,
Tükenmisti inancim, bu nankör hayata dair..
Belki benim icin birkac misra döktürür
Hayaloglu diye bir sair!..
İşte Gidiyorum
Karsiliksiz bir aska kurban ettim ömrümü!.
Iste gidiyorum,
Toprak alsin benim de bu hazin öykümü..
Iste gidiyorum, gurbet yorgunu gövdemi
Cukura kim indirecek?
Iste gidiyorum,
Bu menhur cinayeti, simdi cikip kim üstlenecek?
Cürüdü gözlerim, yüregim, bu yagmurlu sehirde..
Iste gidiyorum,
Beni kaldirin, hicranim kalsin tenesirde..
Size yüzyillardir sesini kaybetmis
Bir türküyü söyleyecektim..
Ve bir yayla rüzgari sefkatiyle
Kirpiginizin ucundan öpecektim..
Bir masum türküydü sadece
Yüzbünlerce magdurun gönlünde
Belki söyleriz hep birlikte
Belki, mahserin birinci gününde..
Nasil sevmistim hepinizi.. nasil böyle oldu akibetim?
Ve nasil cöle döndü
O benim gül-gülistan memleketim?
Iste gidiyorum, hicbiriniz, hicbir dilde beni anlamadiniz,
Ben basimi verdim, sizinse
Insafsiz bir linc oldu karsiliginiz..
Iste gidiyorum,
Penceresiz bir dünyanin bilinmez labirentine..
Iste gidiyorum,
'Saclarindaki yildizlari artik koparabilirsin anne!.?
Sonunda kaptirdim gönlümü
Ölüm denen o kaypak türküye..
Ve iste kurtuldun benden
Şen olasin ey Türkiye !
Elbet benim de vardi,
Kendime ve yurduma dönük umutlarim..
Belki biraktigim yerden sürdürür
Dostlarim, karim ve cocuklarim..
Catladi yüregim, catladi sazim..
Demek ki böyleymis yazim..
Sizlere armagan olsun
Sizlerden ödünc aldigim bu yürek sizim..
Bu nasil hapis Tanrim..
Sabah sabah bu ne hikmet, bu ne sis ?
Kalbime son mermiyi sikmak
Sana mi düstü ey güzel Paris ?.
Iste gidiyorum, kalmadi söyleyecek son bi sözüm..
Dediginiz gibi olsun be !
Dediginiz gibi olsun gözüm !.
Iste gidiyorum,
Tükenmisti inancim, bu nankör hayata dair..
Belki benim icin birkac misra döktürür
Hayaloglu diye bir sair!..
hayatımda müthiş bir yere sahip dava adamı, sanatkar, bestekar, yorumcu, baba ve insan.
kiminiz okurken siktir lan orospu çocuğu diyordur belki, olsun...
içimde fazlaca büyüttüm ben bu adamı. öldüğünü öğrendiğimde beynimden vurulmuşa döndüm.
duygularımı en korktuğum zamanlarda öyle bir dile getirmiştir ki; o yüzden bambaşka bir yerde, nirvanadadır benim için.
şu mermi içimi delmeseydi eğer, seni alıp götürecektim derken içimi darma dağın eden,
ama sen ağlama dur derken sakalının her bir telinin titrediğini gören ben...
kasedini cebimde taşıyıp pikniğe gittiğimiz gün geldi aklıma. kemerime taktığım kaset çalarda yankılanıyordu sesi boş arazi arasında.
siz benim neden sustuğumu nereden bileceksiniz diyordu gırtlağının en naif yerinden çıkan şarkıda...
yasak olduğu için mi tatlıydı yoksa gerçekten bir bağımlılık mıydı bilmiyorum.
bildiğim tek şey sesini her duyduğumda tüylerimin diken diken olması.
devriye gezen askerlerden dayak yemiştik 5 arkadaş bu kaset yüzünden...
kaset çaların tadına varamadan paramparça olmuştu.
çok zor şartlarda doldurduğum kaset postalların altında toz duman olmuştu.
arada kendi sesimiz de vardı halbuki.
90'lık raks...
iki şarkı bir şiir işte...
içimde biriken nefretin müsebbibiydi postallar.
sabahlara kadar yazarım belki ama olmuyor işte...
omuzlarımdan parmak uçlarıma kadar damarlarım çekiliyor sanki.
ben dinlemeye devam edeceğim.
belki yenileri olmayacak eserlerinin ama bıraktıkları yeter de artar bile..
uzun lafın kısası ahmet kaya; (vurgula: sağcıların kısık sesle, solcuların yüksek sesle dinlediği sanatkardır.)
kiminiz okurken siktir lan orospu çocuğu diyordur belki, olsun...
içimde fazlaca büyüttüm ben bu adamı. öldüğünü öğrendiğimde beynimden vurulmuşa döndüm.
duygularımı en korktuğum zamanlarda öyle bir dile getirmiştir ki; o yüzden bambaşka bir yerde, nirvanadadır benim için.
şu mermi içimi delmeseydi eğer, seni alıp götürecektim derken içimi darma dağın eden,
ama sen ağlama dur derken sakalının her bir telinin titrediğini gören ben...
kasedini cebimde taşıyıp pikniğe gittiğimiz gün geldi aklıma. kemerime taktığım kaset çalarda yankılanıyordu sesi boş arazi arasında.
siz benim neden sustuğumu nereden bileceksiniz diyordu gırtlağının en naif yerinden çıkan şarkıda...
yasak olduğu için mi tatlıydı yoksa gerçekten bir bağımlılık mıydı bilmiyorum.
bildiğim tek şey sesini her duyduğumda tüylerimin diken diken olması.
devriye gezen askerlerden dayak yemiştik 5 arkadaş bu kaset yüzünden...
kaset çaların tadına varamadan paramparça olmuştu.
çok zor şartlarda doldurduğum kaset postalların altında toz duman olmuştu.
arada kendi sesimiz de vardı halbuki.
90'lık raks...
iki şarkı bir şiir işte...
içimde biriken nefretin müsebbibiydi postallar.
sabahlara kadar yazarım belki ama olmuyor işte...
omuzlarımdan parmak uçlarıma kadar damarlarım çekiliyor sanki.
ben dinlemeye devam edeceğim.
belki yenileri olmayacak eserlerinin ama bıraktıkları yeter de artar bile..
uzun lafın kısası ahmet kaya; (vurgula: sağcıların kısık sesle, solcuların yüksek sesle dinlediği sanatkardır.)
sözlük ahalisinin bir kısmı sayesinde dün deli gibi rakı açıp, rakının yanında dinlemek istediğim sanatçı. resmen iştah açtırdılar bana dün.
ölümünün üzerinden 15 yıl geçmiş olan malatyalı sanatçı.
hürriyet gazetesinin zamanında vay şerefsiz diye başlığa taşıdığı sanatçı. bir kürtçe şarkı ve klip için linç edilen topraklarından sürülen yüreği kocaman insan. ölümü hala dün gibi. şarkıları ilk kez dinleniyormuş gibi son seste hala.
'' vallahi apo'yu özledim'' diyen sanatçı. ben demiyorum ahmet kaya diyor. ben de inanmamıştım ama kanlı canlı görüntüleri var.
afedersiniz mal mısınız? neyi eksiliyorsunuz. adam ben apoyu özledim diyor lan, apoyu özledim demesini beğenmiyorsanız söyleyin.
afedersiniz mal mısınız? neyi eksiliyorsunuz. adam ben apoyu özledim diyor lan, apoyu özledim demesini beğenmiyorsanız söyleyin.
kendisini 1990 yılında bir bodrum akşamında, daha gölköy ve türkbükü popüler olamamış, bir sakin yazlık beldesi iken.. yusuf hayaoloğlu ile birlikte , yemek yediğimiz lokantanın yanında denizin kenarına yerleştirdikleri küçük bir masa ki pantalonlarını sıyırmış ve ayaklarını denize sokmuşlardı, masanın üzerinde bir küçük kavun ve iki duble rakı eşliğinde, ahmet kaya hem bağlama çalıp hem söylerken, sırf kendilerine müzik yaparken dinleme şansına eriştiğim büyük sanatçı.bir süre sonra kendilerine yaptıkları müzik tüm sahili etraflarına toplamıştı. o gün daha çok sevdim kendisini. sonrası malum, türkiye'me yakışır bir linç ve saçmalıklar komedyası. şimdi ise sırtından para kazanmaya çalışan bir sürü it kopuk, acun efendi bile kendisinden faydalanmakta, bir sürü yeteneksiz şarkılarını rezil etmekte. umarım yattığı yerde huzurludur... o akşam esen haifif meltem, bağlamanın acı tınısı, açık havada bile içimizi titreten sesi asla unutulmadı, 26 yıldır bir çok konsere gittim ama o tadı bir daha hiç bir yerde alamadım...
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?