(bkz: up up up)
kendisine küfür eden beşiktaşlı emreleri su üstüne çıkarmıştır.bu adama laf edenin kulağını çekerim,bacağındaki kıllara "tek mi çift mi" yaparım,meme ucunu sıkarım,giderken arkadan çelme takarım,kafasına arkadan vururum, eşofmanını indiririm,ayakkabı bağcıklarını birbirine bağlarım, tam gerinirken erojen bölgesine cücük hareketi yaparım,soğuk havada kulağına fiske vururum,kalabalık metrobüste götüne pandik atarım,taşaklarına bengay sürerim,uyurken yüzünü ayakkabı boyasıyla boyarım,yemekhanede sırasına kaynak yaparım, ders bitsin diye beklerken hocaya soru sorarım,ensesine şaplak atarım, uygun adımda yürürken arkadan botuna basarım,bulunduğu asansörden inerken osururum, tam dosya indirirken modemini kapatırım,evinin önündeki çöp tenekesine torpil atarım, kedisinin kuyruğuna teneke bağlarım..akıllı olun.
16 haftaya kadar galatasaray'ın başında kalmasını dilediğim teknik traktördür.
kartal sözlük'ün eksik yanlarından biridir.her maç başlığında o an olan olaylar ya da detaylar paylaşılmaktadır/paylaşılmalıdır.sözlüklerin yapısı gereği bu yazım biçimi çok yaygın ve gereklidir.ancak her maçın ardından, analiz gücüne güvenen yazarlar tarafından maç analizleri de yapılmalıdır.sözlüğün kalitesini artıracak entryler tam olarak da bunlardır.bunun yanında takım analizleri, oyuncu analizleri de yapılması gerekmekte.gerekirse istatistikler, deneyimler, taktik bilgileri eklenerek güçlendirilecek bu entryler, bir çok yazar ve ziyaretçi açısından ufuk açacak nitelikte olacak olup, kalite çıtasını da yukarı taşıyacaktır.bu işe kalkışıp kolları sıvayacak arkadaşlar için örnek bir analiz verelim:
http://www.fourfourtwo.com.tr/2014/10/03/tottenham-karsisindaki-besiktas/
hatta bunun yanında maçın istatistiklerine ulaşılabilecek bir adres de verelim tam olsun:
http://tr.matchstudy.com/TSL2014-15/TSLmatch.aspx?id=0103
çok doğru ya da hatalı olması mühim değil.yazalım, çizelim, tartışalım.iki satırlık entrylerle yetinmeyelim.
http://www.fourfourtwo.com.tr/2014/10/03/tottenham-karsisindaki-besiktas/
hatta bunun yanında maçın istatistiklerine ulaşılabilecek bir adres de verelim tam olsun:
http://tr.matchstudy.com/TSL2014-15/TSLmatch.aspx?id=0103
çok doğru ya da hatalı olması mühim değil.yazalım, çizelim, tartışalım.iki satırlık entrylerle yetinmeyelim.
maçta 3 adet önemli hakem hatası vardır.birisi lehimize verilmeyen penaltı, ikincisi cicinho'nun 2.sarıyla oyundan atılmaması, üçüncüsü demba ba'nın elle kontrolü sonrası golün geçerli sayılmasıdır.
(bkz: #375395)
(bkz: #375395)
adam bildiğin pekmez virali.geçen veli'ye de sordular "enerjinin kaynağı ne" diye,"olcay'ın babasının pekmezi" dedi.yeminle olcayın babası pekmez ticareti yapıyorsa köşe olabilir.
hakikaten bu adam hakkında yazmalara doyamıyorum (bkz: #371611)
fitbol anlamında bu adamdan yana ciddi şüphelerim vardı.kendisinin beşiktaş'a geldiğinden beri uğraşmakta olduğu sorunları hepimiz biliyoruz.ancak işi zaten bunlarla uğraşmaktı.
sir samet zamanında oynatılan dan-dun oyundan takımı kurtarmaya çok uğraştı.önce takım savunması yapmaya çalıştı, sonra pas oyunu oynatmaya.sonra ikinci yarı sendromları başladı, onu da çözdü.gol takımın gol atamama sıkıntısı ortaya çıktı,onu da dün çözdü gibi.ancak hala önünde skoru tutabilmeyi öğrenmek gibi bir sınav var.beşiktaş geçen seneki gibi ikinci yarılar oyundan düşmüyorsa da, rakibi oyundan düşürmeyi beceremiyor.yani ikinci, üçüncü beşinci golleri atabilmek lazım.şampiyon olabilmek için bazı güçsüz takımları böyle yenebilmek lazım.mesela dünkü 19 ekim 2014 beşiktaş sivasspor maçını ele alalım.ikinci yarının başında gerçekten zımba gibi başlayan bir takım vardı.öncelikle beraberliği bulduk, sonra öne geçtik.bunları yapana kadar rakip üzerinden müthiş bir baskı kurduk.ancak buradan sonra takım bir anda vites düşürdü.oysa ki biraz daha soğukkanlı hücumlar yaparak, gol bulabilmek için riske girecek sivas'ın gardını 3.golle birlikte düşürebilir, daha sonra mental olarak düşen rakibe bir gol daha atabilirdik.oysa senaryo şöyle gerçekleşti.0-1 den 2-1'e gelen maçta beşiktaş tempoyu düşürdü.zaten düşük tempodan ve duran toplardan beslenen sivas durumu 2-2'ye getirdi.bundan sonra tekrar teppoyu yükseltip 3-2 öne geçtik ve tempoyu yine düşürdük.3-2'den sonra risk almamayı anlıyorum.hem az bir zaman vardı, hem de çok zor öne geçmiş olmanın verdiği psikoloji vardı.ancak 2-1'deki düşüşü anlayamıyorum.takım tempoyu bıçak gibi kesti.çünkü takım bu geri dönüşün yeteceğini düşündü.oysa futbolda 1 farklı skorlar her zaman risklidir.ha eleme maçındasındır.1 farklı galibiyet ve beraberlikler sana yarıyordur, o zaman anlamlı olur yaptığın.ama lig maçında bu olmamalı.takım kimi düşük takıma 3-5 atmalı.oyunu koparabilmeli.hocanın aşması gereken yeni sorunu bu diye düşünüyorum.
son olarak da kelime kelime olmasa da bu adam dün şunları dedi ki bu ligde bunlari diyebilecek karakterde ve götte adam yok:
"hakemler konusunda şunu söyleyeceğim. geçen hafta ersan'ın pozisyonu kırmızı karttı, bunu söylemiştim. hakemlik gerçekten zor bir meslek, kabul edelim.evde bor görüntüyü ileri geri sardırıp karar vermekle o an karar vermek çok farklı. maçın başındaki penaltıyı(elle oynamadan bahsediyor) süzememesini anlarım. ancak cicinho'nun pozisyonunu anlamıyorum. her yerde bunun sarı olacağı yazıyor (2.sarıdan kirmizi olacakti).hakem kararlarını konuşuyorum çünkü onların kararları benim işimi etkiliyor, özel hayatımı etkiliyor, başarımı etkiliyor, bir sonraki maçımı etkiliyor.hakemlerden tek ricam iyi niyetli olmaları. gerisi önemli değil."
fitbol anlamında bu adamdan yana ciddi şüphelerim vardı.kendisinin beşiktaş'a geldiğinden beri uğraşmakta olduğu sorunları hepimiz biliyoruz.ancak işi zaten bunlarla uğraşmaktı.
sir samet zamanında oynatılan dan-dun oyundan takımı kurtarmaya çok uğraştı.önce takım savunması yapmaya çalıştı, sonra pas oyunu oynatmaya.sonra ikinci yarı sendromları başladı, onu da çözdü.gol takımın gol atamama sıkıntısı ortaya çıktı,onu da dün çözdü gibi.ancak hala önünde skoru tutabilmeyi öğrenmek gibi bir sınav var.beşiktaş geçen seneki gibi ikinci yarılar oyundan düşmüyorsa da, rakibi oyundan düşürmeyi beceremiyor.yani ikinci, üçüncü beşinci golleri atabilmek lazım.şampiyon olabilmek için bazı güçsüz takımları böyle yenebilmek lazım.mesela dünkü 19 ekim 2014 beşiktaş sivasspor maçını ele alalım.ikinci yarının başında gerçekten zımba gibi başlayan bir takım vardı.öncelikle beraberliği bulduk, sonra öne geçtik.bunları yapana kadar rakip üzerinden müthiş bir baskı kurduk.ancak buradan sonra takım bir anda vites düşürdü.oysa ki biraz daha soğukkanlı hücumlar yaparak, gol bulabilmek için riske girecek sivas'ın gardını 3.golle birlikte düşürebilir, daha sonra mental olarak düşen rakibe bir gol daha atabilirdik.oysa senaryo şöyle gerçekleşti.0-1 den 2-1'e gelen maçta beşiktaş tempoyu düşürdü.zaten düşük tempodan ve duran toplardan beslenen sivas durumu 2-2'ye getirdi.bundan sonra tekrar teppoyu yükseltip 3-2 öne geçtik ve tempoyu yine düşürdük.3-2'den sonra risk almamayı anlıyorum.hem az bir zaman vardı, hem de çok zor öne geçmiş olmanın verdiği psikoloji vardı.ancak 2-1'deki düşüşü anlayamıyorum.takım tempoyu bıçak gibi kesti.çünkü takım bu geri dönüşün yeteceğini düşündü.oysa futbolda 1 farklı skorlar her zaman risklidir.ha eleme maçındasındır.1 farklı galibiyet ve beraberlikler sana yarıyordur, o zaman anlamlı olur yaptığın.ama lig maçında bu olmamalı.takım kimi düşük takıma 3-5 atmalı.oyunu koparabilmeli.hocanın aşması gereken yeni sorunu bu diye düşünüyorum.
son olarak da kelime kelime olmasa da bu adam dün şunları dedi ki bu ligde bunlari diyebilecek karakterde ve götte adam yok:
"hakemler konusunda şunu söyleyeceğim. geçen hafta ersan'ın pozisyonu kırmızı karttı, bunu söylemiştim. hakemlik gerçekten zor bir meslek, kabul edelim.evde bor görüntüyü ileri geri sardırıp karar vermekle o an karar vermek çok farklı. maçın başındaki penaltıyı(elle oynamadan bahsediyor) süzememesini anlarım. ancak cicinho'nun pozisyonunu anlamıyorum. her yerde bunun sarı olacağı yazıyor (2.sarıdan kirmizi olacakti).hakem kararlarını konuşuyorum çünkü onların kararları benim işimi etkiliyor, özel hayatımı etkiliyor, başarımı etkiliyor, bir sonraki maçımı etkiliyor.hakemlerden tek ricam iyi niyetli olmaları. gerisi önemli değil."
kartal vuruşundan sonra gelen harekettir.
yıllardır bu adamı izliyorum, hala iyi mi kötü mü bir oyuncu olduğuna karar veremedim.adama bakıyorsun, keko gibi gol kaçırmış."olmaz bundan yae" diyorsun.ertesi maç bakıyorsun fantastik işler yapmış.kendisi hakkında sadece şunu söyleyebilirim, mental kapasitesi teknik kapasitesinin oldukça üstünde.yani sahada ancak kendine çok güvenebilen bir futbolcunun yapabileceği işleri yapıyor.doğru yerlere koşuyor, çoğu zaman doğru tercihler yapıyor.misal o golü atamasa da, golü atana kadarki zincirin bütün halkalarını doğru yapıyor.doğru koşu+doğru kontrol+doğru köşeye vuruş... bundan sonrası olmuyorsa olmuyor ama ne yapmak istediğini net olarak gösteriyor.ayrıca efendi oluşu, kendine iyi bakması gibi konular da kendisinin artısı.sevdirdi kendini kerata.
rıdvan'ı pek sevmesem de kendisi hakkında yaptığı şu yoruma katılmamak elde değil:
-oğuzhan'ın arabası 160 basıyorken kendisi 120'de kullanıyor.
hakikaten kendisini geliştirme ivmesi çok düşük.o kadar yetenekli ki, bu hali bile bize yetiyor.ancak kendisine yetmemeli.
-oğuzhan'ın arabası 160 basıyorken kendisi 120'de kullanıyor.
hakikaten kendisini geliştirme ivmesi çok düşük.o kadar yetenekli ki, bu hali bile bize yetiyor.ancak kendisine yetmemeli.
geçen seneki galatasaray maçındaki hatasından beri hala kendisine tam olarak güvenilemiyor ve her seferinde hata yapıp bize bir şeylere mal olacağı hissitatı veriyor. aslında kendisini dünkü golden mesul saymak saçma.çünkü yediğimiz golün kendisiyle hiç bir alakası yok.kendisini ancak gereksiz yere rakibe pozisyon vermekle eleştirebiliriz ve eleştirmeliyiz.bunun dışında ön yargılı olup kendisine sürekli yüklenmek anlamsız.zaten devre arasında martin linnes'in yedeği olacaktır.
ilk golde pozisyon hatası olmayan yarı-zenci berezilyalı sol bekimiz.kendisi orta yapılması ihtimaline kaşı ön direğe yakın bir bölgede tolganın önününde beklemektedir.hava topunu ön direkte kesmek kendisinin öncelikli görevidir.ön direğe koşu yapan da costa'yı tutmak ise başta olcay olmak üzere veli ve atiba'nın görevidir. üzerine gelen sert şuta vurmaya çalışmak ise refleksif bir harakettir.bunlardan kaçabilen henüz görülmemiştir.
güntekin onay ve ali ece de besiktaş'in molde'ye kapora verdiğini, devre arasinda da üstünü tamamlayıp imzayı arttıracağını söylemiştir.
(bkz: #372103)
(bkz: #372103)
aslında bu maçı hem Beşiktaş, hem de bursa açısından değerlendirmek gerektiğini düşünüyorum.çünkü yaptığı ekstra işlerle beşiktaş’ın maçı ele almasını engelleyen bir bursa vardı.
Bursa dersine gerçekten iyi çalışmış.oyunun ilk saniyesinden itibaren baskılı başladılar.hem toplu hem topsuz oyunda ne yapacaklarını gerçekten biliyorlardı.top beşiktaş’tayken önde pres yapıp savunmayı öne çıkarıyorlar, topu kaptıklarında ise özelllikle orta alanda ani daralmalar ve genişlemeler yaparak hakimiyeti ele geçirdiler.örneğin daralıp sağ kanattan çıkmaya çalışırken, yaklaşık bir 10 sn gecikmeyle beşiktaş’ın o bölgeye yığılmasını bekliyor, sonra aniden kanat değiştitrip ileri uç oyuncularıyla gol arıyorlardı.yüksek tempo ve seyirci desteği, beşiktaş’ı bir anda afallattı.oyuncular saçma sapan hatalar yapmaya, kendi kendilerine takılıp düşmelere başladılar.ilk 15dk’dan sonra Beşiktaş oyunu yavaşlatmaya çalışsa da, taraftarın desteğiyle oyunu soğutturmadı bursa.gerçekten burada taraftarın hakkını vermek lazım.bayık tezahüratlar yapmadılar,kareografi yapmadılar,maçı boşlamadılar…onlar da tam olarak maça konsantreydi.beşiktaş her top aldığında ıslıkladılar, her pozisyonda bağırdılar.hakemi ve beşiktaş’ı baskı altına almak için çok uğraştılar.kısmen başarılı da oldular.
İlk yarı bursa üstünlüğüyle devam etti diyebiliriz.tek eksikleri goldü.çok pozisyon harcadılar.ancak golü atamayınca, soyunma odasına giderken mental olarak düştüler.tabi bir de oynadıkları yüksek tempolu oyunun faturasını ikinci ödediler.özellikle bursalı oyunculardaki kasılmalar-çekmeler bundan dolayıdır.
Bu esnada Beşiktaş ne mi yapıyordu, hiçbir şey.özellikle orta alanda isabetli paslaşmalar yapıp oyunu ele almayı bir türlü beceremediler.hatta orta alanı o kadar bursa’ya teslim ettiler ki, ileriye atak yapamaz olduk.stoperler topları ileri doğru şişirmeye başladı.tabi bu pek işe yarayan bir şey değil çoğu zaman.ben bu orta alanda oğuzhanın eksikliğini çok hissettim.velinin yanına gelip (önüne değil yanına) en azından orta alanda bir pas kanalı daha açmalıyı.hem defansta hem de orta alanda topu ayağına alan ileri bakıyor, karşısında üç bursalı görüyordu.işi gücü bırakıp ortaya doluşmalı ve pas üçgenleri kurmalıydı Beşiktaşlılar.bunu yapamadılar.
Derken dakikası tartışılsa da ozzy-sosa değişikliği geldi.ardından devre arasında necip-serdar.bence ikisi de yerinde değişikliklerdi,bilic’e artı puan.zaten necip dediğin hücum anlamında hiçbir şey yapamayan, savunmada da kör-topal idare eden bir adam.bir profesyonel olarak hiçbir özelliği yok.arada topu alıp hızlıca ileri doğru topu sürer.ama bu esnada etrafına hiç bakmadığından yalnız kalır ve rakibin içinden geçmeye çalışır.adam o kadar gelişime kapalı ki bir insanın içinden geçilemeyeceğini dahi idrak edemedi [ybkz]swh[/ybkz] neyse dün bunları da yapamadı zaten.oğuzhan da bahsettiğim sıkıntıları yaşadı, maç içinde var olamadı bir türlü.
İkinci yarıda baskıyı kırarak oyuna ortak olduk.ancak yine de kontrolü elimize alabildiğimizi söylemek zor.yine de pozisyonlar bulduk.olcay 2 tane kaçırdı ki birisi gerçekten çok netti(sosanın içeriye kestiği pastaki pozisyon).üçüncüde ise yine sosa’nın asistiyle golünü yazdı.neticede çok iyi oynamadığımız bir maçta 3 puanı alabildik.
Burada bahsetmek istediğim bir konu daha var.civelli denilen şerefsiz gökhan’la hava topuna çıktı bir pozisyonda.gökhan’a dirsek attı, sonra yere inerken de çenesini gökhan’ın başına çarptı.kendi ve etrafındakiler olayın net olarak bilincindeyken hala hakeme gidip ne yüzle dirsek attı dediler onu anlamadım.yine aynı civelli bir korner pozisyonunda ayağını omuz hizasına kaldırarak sivok’un kafasına vurdu ve yerde kanlar içinde kalan adamı göre göre hala itiraz ediyor, vir vir konuşuyor.orada sivok’a ciddi bir şey olmadığı için hepimiz şanslıyız.yine fernandao denilen dallama da pedroyu göre göre benzer bir hareket yaptı.atiba’nın üstüne yürüdü.maçın sonunda tolgaya yaptığını ise tolga gerçekten ödetti.hem ona hem civelli’ye yaptığı atarla içimin yağlarını eritti kaptan.sadece anlamadığım adamın ensesinde tuta tuta götürüp nasıl terbiye ettiği.o kadar sinirliydi ki bu fernandao denilen dallama ürktü sanırım kendisinden.zira tolga’nın ifadesinde “seni evinden alırım götünü başını oynatma” vardı.normalde böyle şeylerle övünmem ama tolga gerekli dersi verdiği için gerçekten sevindim.
Bursa dersine gerçekten iyi çalışmış.oyunun ilk saniyesinden itibaren baskılı başladılar.hem toplu hem topsuz oyunda ne yapacaklarını gerçekten biliyorlardı.top beşiktaş’tayken önde pres yapıp savunmayı öne çıkarıyorlar, topu kaptıklarında ise özelllikle orta alanda ani daralmalar ve genişlemeler yaparak hakimiyeti ele geçirdiler.örneğin daralıp sağ kanattan çıkmaya çalışırken, yaklaşık bir 10 sn gecikmeyle beşiktaş’ın o bölgeye yığılmasını bekliyor, sonra aniden kanat değiştitrip ileri uç oyuncularıyla gol arıyorlardı.yüksek tempo ve seyirci desteği, beşiktaş’ı bir anda afallattı.oyuncular saçma sapan hatalar yapmaya, kendi kendilerine takılıp düşmelere başladılar.ilk 15dk’dan sonra Beşiktaş oyunu yavaşlatmaya çalışsa da, taraftarın desteğiyle oyunu soğutturmadı bursa.gerçekten burada taraftarın hakkını vermek lazım.bayık tezahüratlar yapmadılar,kareografi yapmadılar,maçı boşlamadılar…onlar da tam olarak maça konsantreydi.beşiktaş her top aldığında ıslıkladılar, her pozisyonda bağırdılar.hakemi ve beşiktaş’ı baskı altına almak için çok uğraştılar.kısmen başarılı da oldular.
İlk yarı bursa üstünlüğüyle devam etti diyebiliriz.tek eksikleri goldü.çok pozisyon harcadılar.ancak golü atamayınca, soyunma odasına giderken mental olarak düştüler.tabi bir de oynadıkları yüksek tempolu oyunun faturasını ikinci ödediler.özellikle bursalı oyunculardaki kasılmalar-çekmeler bundan dolayıdır.
Bu esnada Beşiktaş ne mi yapıyordu, hiçbir şey.özellikle orta alanda isabetli paslaşmalar yapıp oyunu ele almayı bir türlü beceremediler.hatta orta alanı o kadar bursa’ya teslim ettiler ki, ileriye atak yapamaz olduk.stoperler topları ileri doğru şişirmeye başladı.tabi bu pek işe yarayan bir şey değil çoğu zaman.ben bu orta alanda oğuzhanın eksikliğini çok hissettim.velinin yanına gelip (önüne değil yanına) en azından orta alanda bir pas kanalı daha açmalıyı.hem defansta hem de orta alanda topu ayağına alan ileri bakıyor, karşısında üç bursalı görüyordu.işi gücü bırakıp ortaya doluşmalı ve pas üçgenleri kurmalıydı Beşiktaşlılar.bunu yapamadılar.
Derken dakikası tartışılsa da ozzy-sosa değişikliği geldi.ardından devre arasında necip-serdar.bence ikisi de yerinde değişikliklerdi,bilic’e artı puan.zaten necip dediğin hücum anlamında hiçbir şey yapamayan, savunmada da kör-topal idare eden bir adam.bir profesyonel olarak hiçbir özelliği yok.arada topu alıp hızlıca ileri doğru topu sürer.ama bu esnada etrafına hiç bakmadığından yalnız kalır ve rakibin içinden geçmeye çalışır.adam o kadar gelişime kapalı ki bir insanın içinden geçilemeyeceğini dahi idrak edemedi [ybkz]swh[/ybkz] neyse dün bunları da yapamadı zaten.oğuzhan da bahsettiğim sıkıntıları yaşadı, maç içinde var olamadı bir türlü.
İkinci yarıda baskıyı kırarak oyuna ortak olduk.ancak yine de kontrolü elimize alabildiğimizi söylemek zor.yine de pozisyonlar bulduk.olcay 2 tane kaçırdı ki birisi gerçekten çok netti(sosanın içeriye kestiği pastaki pozisyon).üçüncüde ise yine sosa’nın asistiyle golünü yazdı.neticede çok iyi oynamadığımız bir maçta 3 puanı alabildik.
Burada bahsetmek istediğim bir konu daha var.civelli denilen şerefsiz gökhan’la hava topuna çıktı bir pozisyonda.gökhan’a dirsek attı, sonra yere inerken de çenesini gökhan’ın başına çarptı.kendi ve etrafındakiler olayın net olarak bilincindeyken hala hakeme gidip ne yüzle dirsek attı dediler onu anlamadım.yine aynı civelli bir korner pozisyonunda ayağını omuz hizasına kaldırarak sivok’un kafasına vurdu ve yerde kanlar içinde kalan adamı göre göre hala itiraz ediyor, vir vir konuşuyor.orada sivok’a ciddi bir şey olmadığı için hepimiz şanslıyız.yine fernandao denilen dallama da pedroyu göre göre benzer bir hareket yaptı.atiba’nın üstüne yürüdü.maçın sonunda tolgaya yaptığını ise tolga gerçekten ödetti.hem ona hem civelli’ye yaptığı atarla içimin yağlarını eritti kaptan.sadece anlamadığım adamın ensesinde tuta tuta götürüp nasıl terbiye ettiği.o kadar sinirliydi ki bu fernandao denilen dallama ürktü sanırım kendisinden.zira tolga’nın ifadesinde “seni evinden alırım götünü başını oynatma” vardı.normalde böyle şeylerle övünmem ama tolga gerekli dersi verdiği için gerçekten sevindim.
Şimdi bilindiği üzere kendisi görevi sir samet aybaba’dan devraldı.aybaba garip bir adamdı.bence futbola 1920’ler mantalitesinde bakıyordu.kendisi döneminde oyun sistemimiz şuydu,” ölümüne hücum et,dönebilirsen geri dön”
Bunun sebebi olarak Beşiktaş 2012-2013 sezonunda çok fazla gol atmış ve çok fazla ve basit goller yemiştir.bu da zaten ne yaptığını tam olarak bilmeyen bir takımda bulunan bütün özgüveni yerlere düşürmüştür.artık Beşiktaş 2-3 farkla bile öne geçse, hem futbolcuların hem de taraftarların kafasındaki “acaba maç buradan döner mi” sorusu hiç eksik olmamaktır.bu da büyük takım psikolojisini kaybetmekte olan beşiktaş’a son darbeyi vurup mantaliteyi Anadolu klubü seviyesine indirmiş,feda denilen sezonda üçüncü olmakla övünmeye zorlanmışızdır.bu dönemde takımda fernandes ve olcay ön plana çıkmıştır.samet aybaba’nın bazı hareketleri çok eleştirilmiştir.örneğin kaybedilen maçlardan sonra bütün suçu oyunculara atıp aradan sıyrılmaya çalışması, bazı oyuncular arasında ayrımcılık yapması ve falanca “şu kadar alıyorken hasan da alıyorsa önce onu oynatırım” temalı bakış açısı çok eleştirildi.neyse burası bilic’in başlığı ama onun devraldığı dönemden de biraz bahsetmek istedim.
Sezon bitti ve takım bilic’le anlaştı.bu dönemin transfer politikasına değinmeyeceğim ama çok yararlı ve zararlı transferler oldu.hilbert’in gitmesi ve dany’nin gelmesi kötülere örnekken pedro,tolga,töre ve atiba iyilere örnek olabilir.bence en iyi transfer ise jose sambade’dir.
Hazırlık maçlarının kötü geçmesi sezon öncesi pek umut vermese de, tromsö ile oynanan iki maç bize bazı şeylerin değiştiğini hissettirdi.mesela beşiktaş’ı bir anda takım savunması yapıyorken bulduk.geçen senekine nazaran çok daha ayakları yere basan, iyi pas yapan bir takım vardı sahada.birşeylerin değişmeye başladığı belliydi.daha sonra ilk dört haftadaki iyi performansı herkes biliyor zaten.bu süreçte bilic’i hepimiz sevdik, göklere çıkardık.metalciydi, solcuydu,bizden biriydi falan filan..biz yine Beşiktaş taraftarı olarak, şampiyonluk türküleri söyleyerek gittik gs maçına.ancak o maç bizim yüzümüzde bir tokat gibi patladı.emek hırsızı burak elle topu alıp golü attırıyor, ardından yaptığı kritik hata sayesinde hem serdar kurtuluş’u hem de maçı kaybediyoruz.melo’nun ve bazı şerefsiz taraftarların gazıyla yüzlerce kişi sahaya iniyor,maç tatil ediliyor ve asıl bombalar sonra patlıyor.önce 0-3 hükmen malup oluyoruz, sonra 4 maç saha kapatma cezası alıyoruz. 3 maç da bilic’e fatura kesiliyor.http://www.milliyet.com.tr/iste-pfdk-kararlari--besiktas-galatasaray-1768912-skorerhaber/
Sonraki süreç şöyle; yeni kurulmuş bu genç takım 8 hafta taraftar yüzü göremiyor(zaten olimpiyatta ne kadar görür o da ayrı konu), üç hafta da kenarda hocalarını göremiyorlar.neticede ardından çok kötü oynayıp antalya’ya 2-0 yeniliyor, ardından kötü bir oyunla eskişehiri 1-0 yeniyoruz.sonraki 3 beraberlik ise zaten yerle bir olan moralleri yerin dibine sokuyor.işte bilic’in ilk hatası bu.ilki ceza almak, ikincisi ise kriz yönetimi yapamamak.gs hezimeti sonrası takımını yönetemiyor ve dağılıyor onlarla birlikte.
Sonrasında tam bir toparlanma yaşamaya başlamışken zor bir dönemece giriyoruz.önce fenere 2 puan bırakıyoruz, ardından sivasa.zaten bundan sonrası olaylı Kasımpaşa maçı.hem kasımpaşa’ya yeniliyoruz (daha sonradan bu maçı 3-0 kazandık), hem de bir şerefsizin sahaya girip fernandes’i tekmelemesini izliyoruz.derken öyle-böyle ilk yarıyı kapatıyoruz.derken bilic yine kamp döneminde oyuncuları toparlıyor ve Trabzon deplasmanında alınan beraberlikten sonra 5 maçlık bir seri yapıyoruz.sonra yine bir gs maçında, çok gereksiz bir penaltıya sebep olan dany, hem kendini, hem maçı hem de önder özen’i yakıyor.bundan sonra bir aşağı bir yukarı derken sezonu yine üçüncülükle bitiriyoruz.bize bolca uzatılan şamp.ligi dalını bir türlü tutamıyoruz.
Bilic, geçen sezon genel olarak 4-2-3-1 oynatmaya çalışsa da, yoğun sakatlık fırtınası sebebiyle atiba’yı hemen hiç kendi mevkisinde oynatamamıştır.elinde de forvet olarak bir tek almeida olduğundan, başka bir şey oynatması mümkün görünmüyordu zaten.
Benim açımdan bilic’in en önemli eksikliği oyunu okumasıdır.maç öncesi analizlerinde bir sıkıntı olduğunu düşünmüyorum, zira Beşiktaş genel olarak hep iyi başladı maçlarına geçtiğimiz sene.ancak oyunu okuyamaması, gerekli değişiklikleri gerekli zamanlarda yapamamsına, bu da bir çok puanın ikinci yarılarda kaybedilmesine yol açmıştır.ben şahsen bilic’in bir değişiklik yapıp da, oyunu Beşiktaş lehine çevirdiğini daha görmedim.özellikle maç sonuna doğru uygun değişiklik yapmayı, vücut diliyle maçı rölantiye aldırmayı, ya da idmanda oyuncuları bu yönde çalıştırmayı beceremedi.
Israrla ve inatla ekibine bir yardımcı kabul etmedi.terzic ve jurgevic’in yanına bir türk almayı hiç düşünmedi.oysa böyle kalifiye bir yarımcı hem takıma abilik yapabilir, hem motivatör olabilir hem de takımın mental düşüşlerini durdurabilirdi.yani bilic bunları çok iyi yapamamakla birlikte, yapabilecek birilerini almaktan da çekindi, hala da çekiniyor.kafasındaki düşünce ne, bunu bilmek gerçekten zor.öte yandan Beşiktaş yönetimi de kendisine gerçekten iyi bir hareket alanı sağlamakta.elinden gelen transferleri yapmaya çalışıyor ve en güzeli aziz yıldırım gibi idman basmıyorlar.bilemiyorum, belki biraz da öyle yapmak gerekiyor.buna rağmen bilic istenilen şeyi sağlayamıyor gibi görünmekte.
Ancak kendisinin büyük de bir mazeret listesi vardı geçen yıl.stad, tff,hakemler, sakatlıklar, transfer sıkıntısı gibi herkesin bildiği konular.bunların bir kısmı hala devam etmektehatta.ancak benim kendisinin kalmasını istememin altında yatan bunlar değil.
1-bol alternatifli bir kadro yaratabilmiş olması: şu anda takımda hiç kimse alternatifsiz değil.bu sayede dar bir kadroyla bile bir çok karşılaşmaya yetebilirsiniz.
2-oyun mantalitesini değiştirip ikili forvete dönmesi
3-geçen sene yapmak isteyip yapamadığı şeyleri bu sene daha iyi yapabilmesi: örn ;takım savunması.
4-ligi daha iyi tanıması ve takıma daha hakim gözükmesi
5-takımın iyi top oynaması:şunu kabul etmek lazım, Beşiktaş bu sene iyi oynuyor.bu dünkü maçta da böyleydi, rize maçında da, Arsenal maçında da.doğrudur, hücumda bitiricilik anlamında sıkıntılar yaşanmakta, ancak demba ve sosa tam da bunun için alındı.demba’yı konuşmaya gerek yok, sosa da iyi sinyaller verdi dün.bu adamların oynaması durumunda bu yönde bir sıkıntı kalacağını düşünmüyorum.
edit:burada söylediğimin dışında bir gelişme olduğu için editliyorum.bilic bence ilk defa yaptığı değişikliklerle maçı çevirdi.dünkü bursa maçında oğuzhan'la sosa'yı, necip'le serdar'ı değiştirerek önce baskıyı kırdı, sonra sosa'nın yaptığı iyi işlerle maçı aldı.beşiktaş değil, bilic aldı.
Bunun sebebi olarak Beşiktaş 2012-2013 sezonunda çok fazla gol atmış ve çok fazla ve basit goller yemiştir.bu da zaten ne yaptığını tam olarak bilmeyen bir takımda bulunan bütün özgüveni yerlere düşürmüştür.artık Beşiktaş 2-3 farkla bile öne geçse, hem futbolcuların hem de taraftarların kafasındaki “acaba maç buradan döner mi” sorusu hiç eksik olmamaktır.bu da büyük takım psikolojisini kaybetmekte olan beşiktaş’a son darbeyi vurup mantaliteyi Anadolu klubü seviyesine indirmiş,feda denilen sezonda üçüncü olmakla övünmeye zorlanmışızdır.bu dönemde takımda fernandes ve olcay ön plana çıkmıştır.samet aybaba’nın bazı hareketleri çok eleştirilmiştir.örneğin kaybedilen maçlardan sonra bütün suçu oyunculara atıp aradan sıyrılmaya çalışması, bazı oyuncular arasında ayrımcılık yapması ve falanca “şu kadar alıyorken hasan da alıyorsa önce onu oynatırım” temalı bakış açısı çok eleştirildi.neyse burası bilic’in başlığı ama onun devraldığı dönemden de biraz bahsetmek istedim.
Sezon bitti ve takım bilic’le anlaştı.bu dönemin transfer politikasına değinmeyeceğim ama çok yararlı ve zararlı transferler oldu.hilbert’in gitmesi ve dany’nin gelmesi kötülere örnekken pedro,tolga,töre ve atiba iyilere örnek olabilir.bence en iyi transfer ise jose sambade’dir.
Hazırlık maçlarının kötü geçmesi sezon öncesi pek umut vermese de, tromsö ile oynanan iki maç bize bazı şeylerin değiştiğini hissettirdi.mesela beşiktaş’ı bir anda takım savunması yapıyorken bulduk.geçen senekine nazaran çok daha ayakları yere basan, iyi pas yapan bir takım vardı sahada.birşeylerin değişmeye başladığı belliydi.daha sonra ilk dört haftadaki iyi performansı herkes biliyor zaten.bu süreçte bilic’i hepimiz sevdik, göklere çıkardık.metalciydi, solcuydu,bizden biriydi falan filan..biz yine Beşiktaş taraftarı olarak, şampiyonluk türküleri söyleyerek gittik gs maçına.ancak o maç bizim yüzümüzde bir tokat gibi patladı.emek hırsızı burak elle topu alıp golü attırıyor, ardından yaptığı kritik hata sayesinde hem serdar kurtuluş’u hem de maçı kaybediyoruz.melo’nun ve bazı şerefsiz taraftarların gazıyla yüzlerce kişi sahaya iniyor,maç tatil ediliyor ve asıl bombalar sonra patlıyor.önce 0-3 hükmen malup oluyoruz, sonra 4 maç saha kapatma cezası alıyoruz. 3 maç da bilic’e fatura kesiliyor.http://www.milliyet.com.tr/iste-pfdk-kararlari--besiktas-galatasaray-1768912-skorerhaber/
Sonraki süreç şöyle; yeni kurulmuş bu genç takım 8 hafta taraftar yüzü göremiyor(zaten olimpiyatta ne kadar görür o da ayrı konu), üç hafta da kenarda hocalarını göremiyorlar.neticede ardından çok kötü oynayıp antalya’ya 2-0 yeniliyor, ardından kötü bir oyunla eskişehiri 1-0 yeniyoruz.sonraki 3 beraberlik ise zaten yerle bir olan moralleri yerin dibine sokuyor.işte bilic’in ilk hatası bu.ilki ceza almak, ikincisi ise kriz yönetimi yapamamak.gs hezimeti sonrası takımını yönetemiyor ve dağılıyor onlarla birlikte.
Sonrasında tam bir toparlanma yaşamaya başlamışken zor bir dönemece giriyoruz.önce fenere 2 puan bırakıyoruz, ardından sivasa.zaten bundan sonrası olaylı Kasımpaşa maçı.hem kasımpaşa’ya yeniliyoruz (daha sonradan bu maçı 3-0 kazandık), hem de bir şerefsizin sahaya girip fernandes’i tekmelemesini izliyoruz.derken öyle-böyle ilk yarıyı kapatıyoruz.derken bilic yine kamp döneminde oyuncuları toparlıyor ve Trabzon deplasmanında alınan beraberlikten sonra 5 maçlık bir seri yapıyoruz.sonra yine bir gs maçında, çok gereksiz bir penaltıya sebep olan dany, hem kendini, hem maçı hem de önder özen’i yakıyor.bundan sonra bir aşağı bir yukarı derken sezonu yine üçüncülükle bitiriyoruz.bize bolca uzatılan şamp.ligi dalını bir türlü tutamıyoruz.
Bilic, geçen sezon genel olarak 4-2-3-1 oynatmaya çalışsa da, yoğun sakatlık fırtınası sebebiyle atiba’yı hemen hiç kendi mevkisinde oynatamamıştır.elinde de forvet olarak bir tek almeida olduğundan, başka bir şey oynatması mümkün görünmüyordu zaten.
Benim açımdan bilic’in en önemli eksikliği oyunu okumasıdır.maç öncesi analizlerinde bir sıkıntı olduğunu düşünmüyorum, zira Beşiktaş genel olarak hep iyi başladı maçlarına geçtiğimiz sene.ancak oyunu okuyamaması, gerekli değişiklikleri gerekli zamanlarda yapamamsına, bu da bir çok puanın ikinci yarılarda kaybedilmesine yol açmıştır.ben şahsen bilic’in bir değişiklik yapıp da, oyunu Beşiktaş lehine çevirdiğini daha görmedim.özellikle maç sonuna doğru uygun değişiklik yapmayı, vücut diliyle maçı rölantiye aldırmayı, ya da idmanda oyuncuları bu yönde çalıştırmayı beceremedi.
Israrla ve inatla ekibine bir yardımcı kabul etmedi.terzic ve jurgevic’in yanına bir türk almayı hiç düşünmedi.oysa böyle kalifiye bir yarımcı hem takıma abilik yapabilir, hem motivatör olabilir hem de takımın mental düşüşlerini durdurabilirdi.yani bilic bunları çok iyi yapamamakla birlikte, yapabilecek birilerini almaktan da çekindi, hala da çekiniyor.kafasındaki düşünce ne, bunu bilmek gerçekten zor.öte yandan Beşiktaş yönetimi de kendisine gerçekten iyi bir hareket alanı sağlamakta.elinden gelen transferleri yapmaya çalışıyor ve en güzeli aziz yıldırım gibi idman basmıyorlar.bilemiyorum, belki biraz da öyle yapmak gerekiyor.buna rağmen bilic istenilen şeyi sağlayamıyor gibi görünmekte.
Ancak kendisinin büyük de bir mazeret listesi vardı geçen yıl.stad, tff,hakemler, sakatlıklar, transfer sıkıntısı gibi herkesin bildiği konular.bunların bir kısmı hala devam etmektehatta.ancak benim kendisinin kalmasını istememin altında yatan bunlar değil.
1-bol alternatifli bir kadro yaratabilmiş olması: şu anda takımda hiç kimse alternatifsiz değil.bu sayede dar bir kadroyla bile bir çok karşılaşmaya yetebilirsiniz.
2-oyun mantalitesini değiştirip ikili forvete dönmesi
3-geçen sene yapmak isteyip yapamadığı şeyleri bu sene daha iyi yapabilmesi: örn ;takım savunması.
4-ligi daha iyi tanıması ve takıma daha hakim gözükmesi
5-takımın iyi top oynaması:şunu kabul etmek lazım, Beşiktaş bu sene iyi oynuyor.bu dünkü maçta da böyleydi, rize maçında da, Arsenal maçında da.doğrudur, hücumda bitiricilik anlamında sıkıntılar yaşanmakta, ancak demba ve sosa tam da bunun için alındı.demba’yı konuşmaya gerek yok, sosa da iyi sinyaller verdi dün.bu adamların oynaması durumunda bu yönde bir sıkıntı kalacağını düşünmüyorum.
edit:burada söylediğimin dışında bir gelişme olduğu için editliyorum.bilic bence ilk defa yaptığı değişikliklerle maçı çevirdi.dünkü bursa maçında oğuzhan'la sosa'yı, necip'le serdar'ı değiştirerek önce baskıyı kırdı, sonra sosa'nın yaptığı iyi işlerle maçı aldı.beşiktaş değil, bilic aldı.
bence takımı çok yerden yere vurmaya gerek olmadığı karşılaşma. ben sadece gençlerin -ozzy-töre-olcay-cenk- kafa olarak maça hazır olmadıklarını gördüm. herhalde biraz küçümsediler rakiplerini ve bu yüzden çok bonkörce pozisyon harcadılar. enseyi karartmaya gerek yok ancak demba ba olmadığı zamanlarda gol olarak epey kısırlık yaşadığımız ortada.
(bkz: sen gel mübarek adam)
(bkz: sen gel mübarek adam)
maçtan önce: kolay maç olacak, boruyu döşeyeceğiz
maçtan sonra (yenmişse): bu sene şampiyonuz, uefa'da en az yarı final
maçtan sonra (yenilmişse): bu sene bizden bi bok olmaz, bizi kanser etti
maçtan çok sonra: halkın takımı beşiktaş, sevinmek için sevmedik
pek şaşmıyor, böyleyiz malesef
maçtan sonra (yenmişse): bu sene şampiyonuz, uefa'da en az yarı final
maçtan sonra (yenilmişse): bu sene bizden bi bok olmaz, bizi kanser etti
maçtan çok sonra: halkın takımı beşiktaş, sevinmek için sevmedik
pek şaşmıyor, böyleyiz malesef
kısa sürede sakatlanarak uyum sorununu aşıp gerçek bir beşiktaşlı olmuş fitbolcudur.aynı sorunu yaşayan demba ba ile artık beşiktaşımızda top koşturmaya hazırdır.
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?