bir ömür de geçse, beşiktaş'ın adını şikeye bulaştıran kişilerden olduğu gerçeği unutulmayacak insan.
beşiktaş'ın en büyük hayal kırıklıklarındandır. sen yıllarca sakatlığının geçmesini bekle, tam iyileşmişken patates olduğunu hatırla. şike kayıtlarında kendisi için "ismail futbolcu falan değil, biliyorsun" demişti şimdi hatılayamadığım birisi tayfur havutçuya. çok kızmıştım ama gerçeğin öyle olduğu net bir şekilde ortada. ama sözleşmeye geldiğinde 1.5 m € istemeyi biliyor. kendisiyle yedek sol bek olarak 1m€'dan fazla yıllık ücrete sözleşme imzalayan enayidir. başka bir şey demiyorum.
geçen hafta yaptığı iki hata ile takımının maçı 2-0 kaybetmesine yol açmış, mesafe olarak uzak olsa da kalben hala beşiktaşlı kalabilmiş oyuncularımızdandır.
bu sene sosa, atiba, gomez ve cenk ile birlikte şampiyonluğa inanan 5 oyuncudan biri. yüzünden, vücut dilinden çok net anlaşılıyor. çok istiyor ve çok çalışıyor. eğer şampiyon olursak takımda tutmamızın en zor olacağı oyuncudur efenim.
kalan maçlarda, kerim'in ardından oyuna girmesi gerekiyor. öncelik kerim'in olmalı, çünkü hem kafa hem fizik anlamında daha hazır olan o. gökhan hızlı yükseldiği gibi hızlı da bir düşüşe uğradı. kimse sakatlık demesin. bunun altında ciddi mental problemler var. oyunda ayakları titriyor ve sürekli ofsaytta kalıyor. işin ilginci sanki ofsayt diye bir kuralın varlığından haberdar değil. ofsaytta iken ısrarla top istiyor/bekliyor. bahsettiğim akhisar maçı değil, milli maçta kırmızı gördükten sonraki süreci.
umarım tez zamanda toparlanır da devre arası kendisini 10m€ üstüne okutabiliriz.
umarım tez zamanda toparlanır da devre arası kendisini 10m€ üstüne okutabiliriz.
oyununu geçiyorum, bence en iyi maç sonu röportaj veren fitbolculardandır. klişelerden kaçınmaya çalışıyor, akıcı ve sakin konuşuyor ve doğru tespitler yapıyor.
mümkünse artık gol atmaması gereken futbolcu. böylece yavaş yavaş eriyip ait olduğu ikinci lig takımlarına gidebilir. ama beşiktaş'ta yattığı yerden para almak varken böyle bir yola girmez, giremez. en başta menejeri buna izin vermez. çünkü bilir ki "beşiktaş'ın çocuğu", "çalışkan çocuk", "fedakar çocuk"... gibi sıfatlara sahip oyuncular, beşiktaş'ta her zaman yer bulabilir, sözleşme imzalayabilir. yoksa teknik anlamda arnavutluk dahil hiçbir ülkenin birinci liginde oynayabilecek kapasite değil kendisi.
mümkünse defanstan oyun kurmaya çalışmaması gereken stoper. kesicilğine diyecek yok ama gaza gelip orta sahaya (hele hele aradan) atmaya çalıştığı her topu kaptırıp kontra yememize sebep oluyor. ersaan ayarla bunları...
sok diye kısaltılabilecek hadisedir.
"underrated" kelimesinin beşiktaştaki karşılığıdır. overrated için ise;
(bkz: mustafa pektemek)
bu cenk maç seçmez, kenarda beklerse küsmez, çalışkandır, bitiricidir, futbol ve pozisyon bilgisi yüksektir, fiziği iyidir, yaratıcıdır, ahlaklı ve düzgün bir adamdır... adamın her anlamda iyi sıfatları saymakla bitmiyor ama bir türlü gereken övgüyü almıyor. bu adam milli takıma alınmıyor ortalığın yanması lazım normalde, bizim yakmamız lazım. bütün spor yazarlarının defaatle bu konuyu gündeme getirmesi lazım. ama yok, tık yok. açık konuşmak gerekirse bu adam fenerde ya da galatasarayda oynasaydı milli takımın gediklisi olurdu ve milli takım şu anda gruptan çıkmış olurdu.
umarım takıma da küsmez, küstürülmez. şenol hoca bu sene kendisinden çokça yararlanacak gibi duruyor. inşallah kendisini de bizi de utandırmayacak.
(bkz: mustafa pektemek)
bu cenk maç seçmez, kenarda beklerse küsmez, çalışkandır, bitiricidir, futbol ve pozisyon bilgisi yüksektir, fiziği iyidir, yaratıcıdır, ahlaklı ve düzgün bir adamdır... adamın her anlamda iyi sıfatları saymakla bitmiyor ama bir türlü gereken övgüyü almıyor. bu adam milli takıma alınmıyor ortalığın yanması lazım normalde, bizim yakmamız lazım. bütün spor yazarlarının defaatle bu konuyu gündeme getirmesi lazım. ama yok, tık yok. açık konuşmak gerekirse bu adam fenerde ya da galatasarayda oynasaydı milli takımın gediklisi olurdu ve milli takım şu anda gruptan çıkmış olurdu.
umarım takıma da küsmez, küstürülmez. şenol hoca bu sene kendisinden çokça yararlanacak gibi duruyor. inşallah kendisini de bizi de utandırmayacak.
aşırı yetenekli topçu. o kadar yetenekli ki yetenek fazlalığından basit gol atamıyor. yoksa olayın laubalilikle, bencillikle filan ilgisi yok yani. arada gördüğü kırmızılar ise kendini takıma adamıyor diyenlere qapak niteliğinde. o bisim kıymetlimiss.
hiçbir şey değişmeyecek. 31 yaşına kadar değişmemiş bir adamın karakterini değiştirmesini nasıl bekliyorsunuz anlamadım. yine yeniden takım savunmasını felç edecek, hücum organizasyonlarını sabote edecek, gereksiz yere kart görecek ve beklenildiği hiçbir anda beklenilen katkıyı yapamayacaktır. bunu görmek neden bu kadar zor?
ben de isterim sahada yeteneğini konuşturan, liderlik yeteneğiyle takımı sırtlayan, forma sattıran bir adam görmeyi ama bu adam chelsea, barcelona, inter gibi kulüplerde bunu yapmamışken bizde yapacağını düşündüren ne? bu adamı Rijkaard, hiddink ve jose morinho (ki kendisine iki defa şans verdi) adam edememişken şenol güneş'in edceğini düşündüren ne? hadi ilk gelişinde kariyeri ve tekniği filan gözünüzü kör etti diyelim. peki yaşananları göre göre, aynı yanlışa tekrar tekrar düşmek niye?
kendisi tekeri patlak ferrari gibidir. porto buna hava basar, 200km/s hız yapar ve satar. gittiği yerde ise lastiği iner, önce yavaşlar sonra kenara çekip dörtlüleri yakıverir.
umarım yanılırım.
ben de isterim sahada yeteneğini konuşturan, liderlik yeteneğiyle takımı sırtlayan, forma sattıran bir adam görmeyi ama bu adam chelsea, barcelona, inter gibi kulüplerde bunu yapmamışken bizde yapacağını düşündüren ne? bu adamı Rijkaard, hiddink ve jose morinho (ki kendisine iki defa şans verdi) adam edememişken şenol güneş'in edceğini düşündüren ne? hadi ilk gelişinde kariyeri ve tekniği filan gözünüzü kör etti diyelim. peki yaşananları göre göre, aynı yanlışa tekrar tekrar düşmek niye?
kendisi tekeri patlak ferrari gibidir. porto buna hava basar, 200km/s hız yapar ve satar. gittiği yerde ise lastiği iner, önce yavaşlar sonra kenara çekip dörtlüleri yakıverir.
umarım yanılırım.
(bkz: #387208)
yazılabilecek, çizilebilecek çok şey var ancak hiç keyfim yok.buna rağmen deneyelim.galatasaray mağlubiyetini iki eksende değerlendirmek gerekiyor;
birincisi bizatihi bir derbide daha kaybetmek ve bu kronikleşmeye başlayan sorunla ilgili bilimum ergenin saldırısına uğramak.şimdi tabi yenen takım dalgasını geçer, makarasını yapar, maçtan önce şöyle böyle çakacağız diyenlerin capslerini alır ve dalgasını geçer.bunlar olağan şeyler.hatta bence "siktik-soktuk" da diyebilir.şık olmasa bile mağlubiyette sen insanlara bunun biletini veriyorsun.hatta tam bu yüzden baskı fazladır bu tip maçlarda, bu yüzden derbidir.yıllarca konuşulur buralardaki olaylar.yani fazla buralara takılıp sinirden coşmamak en iyisi.neyse bu ilk kısmıydı.
ikincisi her ne kadar bilic öyle yapmıyoruz dese de, bazı sorunların aşılamadığının görülmesi.tecrübe, sakinlik, beceriklilik bir denge içinde seyretmesi gerekir böyle maçlarda.işte bu anlamdaki eksiklikler büyük maçlarda ciddi olarak yüzümüze çarpıyor.bu tür maçlarda terazinin bir tarafında sakinlik-sabır, diğer tarafında kazanma arzusu-beceriklilik vardır.amaç bu iki kefeyi dengede götürebilmek.kazanma arzunu sakinliğin önüne geçirirsen dün veli'nin düştüğü duruma düşüyorsun.oysa melo'yu en çok tanıması gereken o.melo önce hakem bakmazken sana sataşır.daha sonra kışkırttığı oyuncuların karşısında topla oynar ki müdahale etsinler diye.müdahale gelirse yerde kıvranır kart aldırır.müdahale temizse sürekli itiraz ederek ya da rövanş fauller yaparak daha da kışkırtır.sonunda ya sert müdahaleden, ya itirazdan sana o kartı verdirtir.burada iki seçeneğin var.ya o yapmadan sen ince ince doğrarsın onu, ya da uğraşmazsın.bu kadar hareketleri tahmin edilebilir bir oyuncuya karşı bunun dışında davranmak ahmaklıktır ve veli bir ahmaktır.aynı olcay gibi, necip gibi.tam da bu yüzden bu adamlar yedek kaldığı zaman şampiyon olabiliriz ancak.hepsini severim ama olcay-necip-veli ve malesef oğuzhan bu takımın iyi yedekleri olmalıdır.çünkü kalite anlamında yetersiz olmalarının dışında mental olarak da hala çok zayıflar.gerçekten önemli dönemeçlerde bulunan gergin maçları, hele ki karşıda usta provakatörler varken kazanabilmek takımı olgunlaştıracak.ligimizde melo,emre,fernandao,civelli...gibi adamlarla başa çıkabilmek, teknikten fazlasını gerektiriyor.
neyse neticede genç diye övündüğümüz bir kadro var ancak kadro o kadar genç ki, her şeyi beraber öğrenmeye çalışıyorlar.ancak biz kendilerine yapabilecekleri hatalar için geçen sene koca bir sezon verdik.bundan sonra şampiyonluk potasında olunduğu için böyle hatalara tahammül etmek mümkün değil.
ara transfer döneminde giderilmesi gereken iki eksik bulunuyor bence.birincisinden hiç bahsetmeyip ikincisine değinelim, çift yönlü bir orta saha oyuncusu.çoğu kişi defansif orta saha demiş ancak şu andaki eksik daha çok orta sahanın ortasını parselleyip çift yönlü pas dağıtabilecek bir oyuncu bence.tecrübeli ve hırslı bir orta saha, sosa ile birlikte orta sahanın hep diri kalmasını sağlayabilir.veli'nin bu işi pek beceremediği ortada.daha verimli daha diri bir oyuncu lazım.bize büyük ölçüde şampiyonluk kapılarını açabilecek hamle bence budur.
daha yazılacak çok şey var ancak şimdilik bundan ötesine giremiyorum.
birincisi bizatihi bir derbide daha kaybetmek ve bu kronikleşmeye başlayan sorunla ilgili bilimum ergenin saldırısına uğramak.şimdi tabi yenen takım dalgasını geçer, makarasını yapar, maçtan önce şöyle böyle çakacağız diyenlerin capslerini alır ve dalgasını geçer.bunlar olağan şeyler.hatta bence "siktik-soktuk" da diyebilir.şık olmasa bile mağlubiyette sen insanlara bunun biletini veriyorsun.hatta tam bu yüzden baskı fazladır bu tip maçlarda, bu yüzden derbidir.yıllarca konuşulur buralardaki olaylar.yani fazla buralara takılıp sinirden coşmamak en iyisi.neyse bu ilk kısmıydı.
ikincisi her ne kadar bilic öyle yapmıyoruz dese de, bazı sorunların aşılamadığının görülmesi.tecrübe, sakinlik, beceriklilik bir denge içinde seyretmesi gerekir böyle maçlarda.işte bu anlamdaki eksiklikler büyük maçlarda ciddi olarak yüzümüze çarpıyor.bu tür maçlarda terazinin bir tarafında sakinlik-sabır, diğer tarafında kazanma arzusu-beceriklilik vardır.amaç bu iki kefeyi dengede götürebilmek.kazanma arzunu sakinliğin önüne geçirirsen dün veli'nin düştüğü duruma düşüyorsun.oysa melo'yu en çok tanıması gereken o.melo önce hakem bakmazken sana sataşır.daha sonra kışkırttığı oyuncuların karşısında topla oynar ki müdahale etsinler diye.müdahale gelirse yerde kıvranır kart aldırır.müdahale temizse sürekli itiraz ederek ya da rövanş fauller yaparak daha da kışkırtır.sonunda ya sert müdahaleden, ya itirazdan sana o kartı verdirtir.burada iki seçeneğin var.ya o yapmadan sen ince ince doğrarsın onu, ya da uğraşmazsın.bu kadar hareketleri tahmin edilebilir bir oyuncuya karşı bunun dışında davranmak ahmaklıktır ve veli bir ahmaktır.aynı olcay gibi, necip gibi.tam da bu yüzden bu adamlar yedek kaldığı zaman şampiyon olabiliriz ancak.hepsini severim ama olcay-necip-veli ve malesef oğuzhan bu takımın iyi yedekleri olmalıdır.çünkü kalite anlamında yetersiz olmalarının dışında mental olarak da hala çok zayıflar.gerçekten önemli dönemeçlerde bulunan gergin maçları, hele ki karşıda usta provakatörler varken kazanabilmek takımı olgunlaştıracak.ligimizde melo,emre,fernandao,civelli...gibi adamlarla başa çıkabilmek, teknikten fazlasını gerektiriyor.
neyse neticede genç diye övündüğümüz bir kadro var ancak kadro o kadar genç ki, her şeyi beraber öğrenmeye çalışıyorlar.ancak biz kendilerine yapabilecekleri hatalar için geçen sene koca bir sezon verdik.bundan sonra şampiyonluk potasında olunduğu için böyle hatalara tahammül etmek mümkün değil.
ara transfer döneminde giderilmesi gereken iki eksik bulunuyor bence.birincisinden hiç bahsetmeyip ikincisine değinelim, çift yönlü bir orta saha oyuncusu.çoğu kişi defansif orta saha demiş ancak şu andaki eksik daha çok orta sahanın ortasını parselleyip çift yönlü pas dağıtabilecek bir oyuncu bence.tecrübeli ve hırslı bir orta saha, sosa ile birlikte orta sahanın hep diri kalmasını sağlayabilir.veli'nin bu işi pek beceremediği ortada.daha verimli daha diri bir oyuncu lazım.bize büyük ölçüde şampiyonluk kapılarını açabilecek hamle bence budur.
daha yazılacak çok şey var ancak şimdilik bundan ötesine giremiyorum.
(bkz: #385344)
(bkz: #385344)
futbol asla sadece futbol değildir!
simon kuper denilen bir ingiliz yahudisi kendi imkanlarıyla dünyayı dolaşır ve futbolun sadece bir spor olmadığını ve insanları birleştiren, toplumları şekillendiren bir organizasyon olduğunu anlatmaya çalışır.futbolun sadece para harcamak ve kazanmak olmadığını, insanların rüyalarına girdiğini, hayaller kurmasına sebep olduğunu, hiç birbirini tanımayanların omuz omuza sarılıp birlikte bağırmasının güzelliği anlatmaya çalışır.
günümüzde futbolun endüstrileştiği çok kişi tarafından söylenir.endüstriyel futboldan benim anladığım şudur; sadece ve sadece büyük stadlarda, büyük takımlar tarafından oynanan, milyonlarca dolar kazanıp pahalı arabalara binmek için her türlü çirkefliğin yapıldığı, amacın spordan ziyade ticaret olduğu ve dolayısıyla sporun değil ticaretin kurallarına göre işlemesidir.dolayısıyla kramponu-forması olmayan, bir spor okuluna yazılmayan çocukların futbol oynamasını istemezler,büyük takımların milyon dolarlık oyuncularının falanca şehire gidip para ve efor sarfetmesini istemezler.
bu noktada uğur meleke'den bir alıntı yapmak istiyorum:
"10 Ekim 2010’da Cizre’de bence tam ne olduğunu bile bilmedikleri bir hadisenin 12’nci yıldönümünü protesto etmek için bir araya gelen (ya da getirilen) 10-12 yaş arası çocuklar, ellerinde taşlarla polis barikatına doğru ilerlerken birden duraksadılar. Çünkü karşılarındaki polisler, onlara bu kez biber gazıyla değil, plastik top çuvallarıyla karşılık veriyordu. Polisler çocuklara doğru topları attıkça, çocuklar polislere doğru koşmaya başladılar. Ellerinden taşları bıraktılar, çünkü hepsi o 50 kuruşluk plastik toplara hasrettiler. Taşları unuttular, canları istediği gibi, rüyalarında gördükleri gibi, hayalini kurdukları gibi plastik toplarla oynadılar sokakta. Sonra da dağıldılar evlerine akşam olunca, yorulunca, diğer bütün yaşıtlarının yaptığı gibi.
Önceki gün, dün ve bugün oynanan, ve çoğu Süper Lig takımını angarya muamelesi yaptığı Türkiye Kupası’nın da varlık nedeni budur aslında: Birleştiricilik. Plastik bir topun tahmin bile edemeyeceğiniz kadar güçlü barışçı enerjisi. Dünyanın her yerinde taşa ve sopaya karşı kurabileceği üstünlük. Kuzeyle batıyı, güneyle doğuyu kavuşturması. Türk’ün Çerkez’i, Kürt’ün Laz’ı kucaklaması. Cizre’deki çocuğun bir gün büyük adam olursa, Cizre İlçe Stadı’nda Demba Ba’yla, Gökhan Gönül’le, Sneijder’la karşılıklı oynama ihtimali. Bu ihtimalle uyuması geceleri... Bu ihtimalle uyanması gündüzleri..."
ve ekliyor:
"Lâkin hemen her değerin olduğu gibi Türkiye Kupası’nın da içini boşalttık el birliğiyle... Filozof kulüp başkanları, “Türkiye Kupası’nın gelirleri, yıldızların maç başı ücretlerini karşılamıyor” gibi bahanelerle sakilleştirdiler, âtıllaştırdılar kupayı. Oysa bu denli büyük futbol ulemasının, sporcu kontratlarına misalen, “Lig maçı bedeli 5, Avrupa maçı bedeli 7, kupa maçı bedeli 2’dir” yazmayı düşünmeleri bu kadar zor muydu sahi?"
buradaki beşiktaş'lı kardeşlerimden ricam şudur; lütfen türkiye kupasını "boş", 3.lig takımlarıyla yapılan maçları "angarya" görmeyin.sarıyer maçına olan ilgiyi hatırlayın, oradaki insanların beşiktaş'ı izlerkenki heyecanlarını unutmayın.aynı şekilde batman petrol sporluların fenerbahçeyi izlemek için stadı dolduruşunu da unutmayın.geçen sene niğdelilerin beşiktaş'ı karşılayışını unutmayın.
futbol herkesindir:
http://www.hizliresimyukle.com/images/2014/12/22/1111.jpg
http://www.hizliresimyukle.com/images/2014/12/22/2222.jpg
simon kuper denilen bir ingiliz yahudisi kendi imkanlarıyla dünyayı dolaşır ve futbolun sadece bir spor olmadığını ve insanları birleştiren, toplumları şekillendiren bir organizasyon olduğunu anlatmaya çalışır.futbolun sadece para harcamak ve kazanmak olmadığını, insanların rüyalarına girdiğini, hayaller kurmasına sebep olduğunu, hiç birbirini tanımayanların omuz omuza sarılıp birlikte bağırmasının güzelliği anlatmaya çalışır.
günümüzde futbolun endüstrileştiği çok kişi tarafından söylenir.endüstriyel futboldan benim anladığım şudur; sadece ve sadece büyük stadlarda, büyük takımlar tarafından oynanan, milyonlarca dolar kazanıp pahalı arabalara binmek için her türlü çirkefliğin yapıldığı, amacın spordan ziyade ticaret olduğu ve dolayısıyla sporun değil ticaretin kurallarına göre işlemesidir.dolayısıyla kramponu-forması olmayan, bir spor okuluna yazılmayan çocukların futbol oynamasını istemezler,büyük takımların milyon dolarlık oyuncularının falanca şehire gidip para ve efor sarfetmesini istemezler.
bu noktada uğur meleke'den bir alıntı yapmak istiyorum:
"10 Ekim 2010’da Cizre’de bence tam ne olduğunu bile bilmedikleri bir hadisenin 12’nci yıldönümünü protesto etmek için bir araya gelen (ya da getirilen) 10-12 yaş arası çocuklar, ellerinde taşlarla polis barikatına doğru ilerlerken birden duraksadılar. Çünkü karşılarındaki polisler, onlara bu kez biber gazıyla değil, plastik top çuvallarıyla karşılık veriyordu. Polisler çocuklara doğru topları attıkça, çocuklar polislere doğru koşmaya başladılar. Ellerinden taşları bıraktılar, çünkü hepsi o 50 kuruşluk plastik toplara hasrettiler. Taşları unuttular, canları istediği gibi, rüyalarında gördükleri gibi, hayalini kurdukları gibi plastik toplarla oynadılar sokakta. Sonra da dağıldılar evlerine akşam olunca, yorulunca, diğer bütün yaşıtlarının yaptığı gibi.
Önceki gün, dün ve bugün oynanan, ve çoğu Süper Lig takımını angarya muamelesi yaptığı Türkiye Kupası’nın da varlık nedeni budur aslında: Birleştiricilik. Plastik bir topun tahmin bile edemeyeceğiniz kadar güçlü barışçı enerjisi. Dünyanın her yerinde taşa ve sopaya karşı kurabileceği üstünlük. Kuzeyle batıyı, güneyle doğuyu kavuşturması. Türk’ün Çerkez’i, Kürt’ün Laz’ı kucaklaması. Cizre’deki çocuğun bir gün büyük adam olursa, Cizre İlçe Stadı’nda Demba Ba’yla, Gökhan Gönül’le, Sneijder’la karşılıklı oynama ihtimali. Bu ihtimalle uyuması geceleri... Bu ihtimalle uyanması gündüzleri..."
ve ekliyor:
"Lâkin hemen her değerin olduğu gibi Türkiye Kupası’nın da içini boşalttık el birliğiyle... Filozof kulüp başkanları, “Türkiye Kupası’nın gelirleri, yıldızların maç başı ücretlerini karşılamıyor” gibi bahanelerle sakilleştirdiler, âtıllaştırdılar kupayı. Oysa bu denli büyük futbol ulemasının, sporcu kontratlarına misalen, “Lig maçı bedeli 5, Avrupa maçı bedeli 7, kupa maçı bedeli 2’dir” yazmayı düşünmeleri bu kadar zor muydu sahi?"
buradaki beşiktaş'lı kardeşlerimden ricam şudur; lütfen türkiye kupasını "boş", 3.lig takımlarıyla yapılan maçları "angarya" görmeyin.sarıyer maçına olan ilgiyi hatırlayın, oradaki insanların beşiktaş'ı izlerkenki heyecanlarını unutmayın.aynı şekilde batman petrol sporluların fenerbahçeyi izlemek için stadı dolduruşunu da unutmayın.geçen sene niğdelilerin beşiktaş'ı karşılayışını unutmayın.
futbol herkesindir:
http://www.hizliresimyukle.com/images/2014/12/22/1111.jpg
http://www.hizliresimyukle.com/images/2014/12/22/2222.jpg
kızıyorum bu çocuğa. çocuğa dedim ama artık çocukluk bir şey de kalmadı. kendisi 26 yaşında orta yaşlı bir futbolcu artık. futbolcu dediğin genel anlamda 23'üne kadar gelişir, 29'una kadar performans verir, 29'undan sonra da artık kendini ispatlamış veteran oyuncu kıvamına gelmeye başlar. tabii ki futbolcu bu aşamaları geçmek için başta kendi sağlığı olmak üzere antrenman kapasitesini, fizik gücünü ve motivasyonunu hep üst düzeyde tutmalıdır. bunun yanında kendi eksiklerini tespit edip gidermeye ve ekstra özellikler kazanmaya çalışır. örneğin hücum oyuncusuysa duran top çalışır, stoperse oyunu kurabilmek adına pas çalışır, modern bir bekse hızını artırmaya çalışır...
şimdi yıllardır "pektemek gol demek" diyoruz ama daha kendisinin oyun stilinin eksilerini artılarını bile konuşamıyoruz (şurada istatistiksel olarak bir şeyler karalamıştım:#345668 ) neden? çünkü kendisi sürekli sakat. üstelik sakatlığı kronik de değil. hep darbeye bağlı sakatlıklar.
kendisini oyuna vermesini, sürekli çalışıp didinmesini takdirle karşılamayan yoktur herhalde. hatta kafası yarıldığı halde oyuna devam etmesi, ileride çocuklarına anlatabileceğin tarzda bir olay. ancak güzel kardeşim pektemek, kendine dikkat etmen birinci kural. yani öyle toplara giriyor, öyle hareketler yapıyorsun ki sürekli kendini sakatlıyorsun. elbette her oyuncu sakatlanır. ancak oyuncunun profesyonelliğini değerlendirirken, sakatlık yaşayıp yaşamadığı da dikkate alınır. çünkü gerçek bir profesyonel, iyi oynamak için önce sahaya çıkmak gerektiğini bilir. olcay şahan sence yetenek abidesi mi? hayır. ancak adam kendisine baktığından dolayı oynuyor. oynadıkça form tutuyor, form tuttukça kendini geliştiriyor. ancak sen tam performans çağında olmana rağmen ortalıklarda yoksun. sezon başında heyecanlandık, bu sefer olacak mı acaba dedik. ama daha 12.haftada 2 büyük sakatlık 1 kart cezası aldın. bu nedir gardaşım:
http://www.transfermarkt.com.tr/mustafa-pektemek/verletzungen/spieler/58602/sort/tage.desc
edit:bugün tv'de duydum.sakatlık dolayısıyla 58 maç kaçırmış.yani neredeyse iki sezonu gitmiş.bunun form tutması filan kafadan bir sezon daha ekle.kariyerinin üç sezonu bombok geçmiş.daha neyin peşindesin?
şimdi yıllardır "pektemek gol demek" diyoruz ama daha kendisinin oyun stilinin eksilerini artılarını bile konuşamıyoruz (şurada istatistiksel olarak bir şeyler karalamıştım:#345668 ) neden? çünkü kendisi sürekli sakat. üstelik sakatlığı kronik de değil. hep darbeye bağlı sakatlıklar.
kendisini oyuna vermesini, sürekli çalışıp didinmesini takdirle karşılamayan yoktur herhalde. hatta kafası yarıldığı halde oyuna devam etmesi, ileride çocuklarına anlatabileceğin tarzda bir olay. ancak güzel kardeşim pektemek, kendine dikkat etmen birinci kural. yani öyle toplara giriyor, öyle hareketler yapıyorsun ki sürekli kendini sakatlıyorsun. elbette her oyuncu sakatlanır. ancak oyuncunun profesyonelliğini değerlendirirken, sakatlık yaşayıp yaşamadığı da dikkate alınır. çünkü gerçek bir profesyonel, iyi oynamak için önce sahaya çıkmak gerektiğini bilir. olcay şahan sence yetenek abidesi mi? hayır. ancak adam kendisine baktığından dolayı oynuyor. oynadıkça form tutuyor, form tuttukça kendini geliştiriyor. ancak sen tam performans çağında olmana rağmen ortalıklarda yoksun. sezon başında heyecanlandık, bu sefer olacak mı acaba dedik. ama daha 12.haftada 2 büyük sakatlık 1 kart cezası aldın. bu nedir gardaşım:
http://www.transfermarkt.com.tr/mustafa-pektemek/verletzungen/spieler/58602/sort/tage.desc
edit:bugün tv'de duydum.sakatlık dolayısıyla 58 maç kaçırmış.yani neredeyse iki sezonu gitmiş.bunun form tutması filan kafadan bir sezon daha ekle.kariyerinin üç sezonu bombok geçmiş.daha neyin peşindesin?
taraftar sayısına +1 yazmamız gerekmektedir :http://www.hizliresimyukle.com/images/2014/12/05/IMG-20141204-WA0008.jpg
kendisi hakkında mini bir beste yaptım:
"kara daşşağını deli gönlüme,
bağlamışam çözülmüyor demba baaaa,demba baa"
"kara daşşağını deli gönlüme,
bağlamışam çözülmüyor demba baaaa,demba baa"
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?