çift vuruşu iyi değerlendiren ronaldo, takımını 2-1 öne geçirdi.
ronaldo'nun penaltı atışını değerlendiremediği maç.
sevgili ile maç izlememiş olmak. sevgilim vardı da gelmedi değil, stadyumdan daha eski bir tarihten beri sevgilim yok. haliyle benim sevgili yapıp, beraber maç izlemeye gelmemi beklemezdi inönü stadı.
emekli olacağı manu'nun official twitter adresinden duyurulan teknik direktör. bir devrin sonu, sakızlar öksüz kalacak gibi..
https://twitter.com/ManUtd_PO/status/332046629156818944
https://twitter.com/ManUtd_PO/status/332046629156818944
maçı bitiminde, uçak ve otobüs dönüş saatlerinin uymaması[ybkz]swh[/ybkz], konaklayacak yer gibi sorunlardan dolayı gelememe ihtimalimin yüksek olduğu karşılaşma. en son bursa ve kadıköy deplasmanlarındaki maçlardan sonra bu kadar üzülmüştüm sanırım.
eğer gelemezsem, kombine kartımı ihtiyacı olan arkadaşlar arasında yapılacak kura sonucunda, şanslı talihliye devredeceğimi belirtmek isterim.
eğer gelemezsem, kombine kartımı ihtiyacı olan arkadaşlar arasında yapılacak kura sonucunda, şanslı talihliye devredeceğimi belirtmek isterim.
recep ivedik filmleriyle tanınmaya başlayan, 1986 doğumlu oyuncu. leyla ile mecnun dizisiyle birlikte iyi bir çıkış yakalamıştır. bu diziden ayrıldıktan sonra '' beni böyle sev '' dizisinde izlemekteyiz.
öyle bir güzelliği var ki, ne giyse, nasıl fotoğraf çekinse hepsi mi yakışır bir kadına ? gülümsemesi, sempatikliği başa bela olur. ah o eşşek gözleri yok mu bir de.. aşık olmamak elde değil. kendisine hayranlık duymaya başladıktan sonra, hayranlık duymak gibi bir duyguyu bir daha başka bir kadın için hissetmedim. [ybkz]swh[/ybkz] [ybkz]swh[/ybkz]
öyle bir güzelliği var ki, ne giyse, nasıl fotoğraf çekinse hepsi mi yakışır bir kadına ? gülümsemesi, sempatikliği başa bela olur. ah o eşşek gözleri yok mu bir de.. aşık olmamak elde değil. kendisine hayranlık duymaya başladıktan sonra, hayranlık duymak gibi bir duyguyu bir daha başka bir kadın için hissetmedim. [ybkz]swh[/ybkz] [ybkz]swh[/ybkz]
sözlükte emeklilik sistemi olsa, yüklü bir miktarı alacağını düşündüğüm yazar. başlığı görünce girinin kendisinden olduğunu anlamayanımız yoktur sanırım. [ybkz]swh[/ybkz]
saf güzelliğe sahip olan oyuncu. mankenim diye piyasada kendine yer bulan kadınlardan üst düzey bir güzelliği var. sadece gülüşüyle, sempatikliğiyle bile birçok kişiyi geride bırakır. yine de bir zeynep çamcı değildir benim gözümde.
cümlenin geri kalan kısımları da ingilizce ise sorun olmayandır. ingilizceye hakim olan kişiler, türkçe konuşurken araya ingilizce kelime sıkıştırmazlar. bunu yapan kişiler ya gösteriş meraklısıdır, ya da yeteri kadar ingilizcesi yoktur. bir şeyi yarım öğrenmek zararlıdır çoğu zaman. ya tam öğrenin, ya da hiç girmeyin o işlere.
şampiyonluk sonrası, selçuk inan ile birlikte ligtv'de pazartesi gecesi futbolu programının konuklarıydı. açıkçası selçuk için biraz seyrettim programı. burak yılmaz'ın '' benzema bana benzemeye çalışıyor '' gibi söylemlerini duyana kadar.
kanal değiştiremeden önce verdiğim tepki :http://25.media.tumblr.com/2fddf8562cc46cccae1caeb3637ea48c/tumblr_mlzgraO3Av1rfp0sko3_250.gif
kanal değiştiremeden önce verdiğim tepki :http://25.media.tumblr.com/2fddf8562cc46cccae1caeb3637ea48c/tumblr_mlzgraO3Av1rfp0sko3_250.gif
şampiyonlar ligi ön elemesine katılabilmek adına önem arz eden müsabaka. şampiyonlar ligi demek para demek, bu dönemde ilaç gibi gelecektir. rakibimiz fenerbahçe'nin galatasarayla oynayacağı maçı hesaba katarsak, mutlaka kazanmamız gerekir. içeride oynadığımız maçlarının istatistiklerini düşününce biraz endişelensem de, şeref bey'e veda maçında galibiyetle ayrılacağımızı düşünüyorum.
konaklama sorununu çözdüğüm takdirde, evimize, inönü'ye, anılarımızın başkentine veda ederken yerimi alacağım. şimdiden bir bürüklük oldu içimde. hiç kolay olmayacak.
konaklama sorununu çözdüğüm takdirde, evimize, inönü'ye, anılarımızın başkentine veda ederken yerimi alacağım. şimdiden bir bürüklük oldu içimde. hiç kolay olmayacak.
sezon sonu adı liverpoolla anılan ispanyol forvet.
http://www.fourfourtwo.com.tr/2013/05/05/liverpoolun-yeni-ispanyol-krali/
http://www.fourfourtwo.com.tr/2013/05/05/liverpoolun-yeni-ispanyol-krali/
siyah beyaz başlamamıştı her şey. resimler rengarenkti o zamanlar benim için.. hâlâ seninle doğmuşum seni yaşarım, beşiktaşlı olunmaz beşiktaşlı doğulur gibi bestelerin bu kısımlarında sesim biraz kısık çıkar. evet, nasip olmamıştı bana '' doğuştan beşiktaşlı '' olmak. bunun için üzülmüyorum. aksine şükrediyorum bu sevdaya geçte olsa bağlanabildiğim için. şaşıranlar olacaktır. çünkü ilk defa bahsedeceğim bu konudan. saklamadım hiçbir zaman, sadece konusu açılmadı veya fırsat olmadı. insanların takım tutma hikayeleri genellikle anne - baba, akraba üzerinden belirlenir. öncelik babadır her zaman. baba hangi takımlıysa çocuğun o takımın taraftarı olması diretilir. elbete istisnalar vardır. benim için biraz farklıydı durum. mütevazi bir ailenin çocuğuydum. futbolla ilgilenen hiç yoktu neredeyse. yani herhangi bir baskı, diretme yaşamadım. nasıl olduysa komşumuzun çocugu bir abi vardı. aile dostumuz olurlar. o benim hayatıma kara lekeyi sürüp galatasaraylı yaptı. aklımız ermiyor o zamanlar, hemen kabul ediyorum bilmeden. aksi bir öneri de yok zaten etrafımdan. büyüyordum.. ilkokul, ortaokul derken, uefa kupası görmüş, süper kupa görmüş, başarılara doymuş bir galatasaray taraftarıydım. zaten o dönemdeki yaşıtlarımın galatasaraylı olması da bu başarıların eseriydi.
galatasaray ve galatasaraylılığım : takım rakip tanımıyor, başarılara doymuyordu o zamanlar. tugay, hagi, arif, hakan, okan, emre o efsane kadro zamanıydı. fena sayılmayacak bir taraftarlık dönemim geçti. takımını her mecrada destekliyor, takip ediyordum. çoğu maçta ali samiyen'deki yerimi alıyordum. çevremde sıkı bir galatasaray taraftarı olarak biliniyordum.
beşiktaş ve beşiktaşlılar : şöyle o zamanlara dönüp, hafızamı yokladığımda çok iyi şeyler hatırlıyordum. hayranlık duygusunu belli edememe gibi bir durum vardır içinde, aynen öyle. özendiğim, karakterini beğendim kişiler hep beşiktaşlıydı.. hatırlıyorum da, futbolcu kartları vardı eskiden, kendi aramızda paylaşırdık. beşiktaşlı oyuncular boşta kaldığında ben kabullenir alırdım. o zamanlardan belliydi sanırım. sadece bu ateşi dışarı çıkaracak bir şeylere ihtiyaç vardı.
istanbul : hayatımın dönüm noktası, beşiktaşlı olmamın adımlarını atıldığı yer. ilk defa ortaokuldayken gelmiştim, galatasaraylı olarak. ne hikmetse daha ali samiyeni göremeden, inönü stadını görmüş, müzeyi gezmiştim. hayranlığımın başladığı ana denk geliyor o tarih. sonraki yıllar dayım istanbul'a taşındı. beni de yanına çağırdı '' gel burada oku liseyi '' diye. biraz önce bahsettiğim ateş fitilleniyordu.. hiç düşünmeden kabul ettim.
beşiktaşlı yıllar : anadolunun bağıran kopup gelmiş bir delikanlı olarak, tamam tamam.[ybkz]swh[/ybkz] pendik lisesine kaydımızı yaptırdık. ev uzak olduğu için öğrenci yurdunda kalmaya başladım. çok geçmeden etrafımdaki insanlarla tanıştım, kaynaştım. futbol sayesinde. aynı takımdan arkadaşlarla ortamı kurmuştum. maçlara gidiyorduk ali samiyen'e. bir yıl böyle geçti. artık yavaş yavaş uyanıyordum. neyin ne olduğunun farkına varıyordum. hep içimde olan beşiktaşlılara karşı sempati, sınıftakiler sayesinde daha da artıyordu her geçen gün. bestelerle bizleri ezmeleri, kavgalarda ki üstünlük. beşiktaş'ta çok iyiydi o seneler. aradığım, içimde olan şeyi bulmuştum ben. gizli gizli ilhan, pancu posterleri toplayıp '' olum iyi topçular '' diye geçiştiriyordum. yapılan bestelere içten içten eşlik ederken, fenerlilerle kavgalarını, atışmalarını hayranlıkla izliyordum. fakat bu nasıl bir şeyse, hiç ilk başlatan onlar olmuyor, hep müdafa hakkını kullanıp galip gelen taraf oluyorlardı. düşünüyorum da o zamanlar bu holiganlık işleri ilgimi çekiyordu içten içe. bir de şunu da belirteyim ; nasıl bir ileri görüşe sahipsem, hiçbir zaman beşiktaş'a ne küfür ne hakaret etmedim. edemezdim de. bir yılda böyle içimdeki beşiktaş sevgisiyle geçti. diğer taraftan kopmuştum artık. farkedenler oldu. dersler falan dedim geçtim.
o an : o an diyorum da, bakmayın pek hatırlamıyorum. sadece beşiktaşlıların yanında olduğumu, hep onlara eşlik ettiğimi hatırlıyorum. onlar da beni kabul ettiler. son sene bir kavgaya sınıf baskınında beşiktaşlıların yanında gittiğimde, ayağıma bir bıçak darbesi yedim. o bıçak darbesi dönüm noktası oldu sanırım. fazla önemli bir şey değildi.. ama etkisi paha biçilmez oldu. çıktım açıkladım '' ben beşiktaşlıyım lan artık '' diye. ilk başlarda hoş karşılanmasa da alışıldı duruma. artık beşiktaşlıydım. içimde yaşadığım o sevgiyi rahatça dışa vurabilcektim. hiç yaşamadığım bir duyguydu bu. sanki artık sadece sevdiğim insanların olacağı bir dünyaya geçiş yapmış gibiydim. o diğer takımın taraftarıyken hiç duymadığım bir şeyler hissediyordum beşiktaş'a karşı. ait olduğum yerdeydim. bugüne kadar bir kere bile pişmanlık duymadan, hep şükürler olsun diyerek geçirdim hayatımı. çok eleştiri oldu, bilirsiniz ne türden. umursamadım. beşiktaş'a kavuşmuşken dünya umrumda olmamalıydı.
yani diyeceğim sizler gibi şanslı değildim beşiktaş konusunda. derler ya : beşiktaş emeğimsin. emeğim, göznurumda, vazgeçişlerimdi.. hep savunduğum bir şey olmuştur bu konuda. çocukluğunuzdan beri size koşul olarak sunulup, tuttuğunuz takımı desteklemek mi daha kolay ? yoksa gerçekleri görüp, içinizdeki yere yönelmek mi ? bence ikinci şık. 17-18 yılınızı vermişsiniz. sonra aklınız ermeye başlamayınca kendi öz iradenizle seçimnizi yapmışsınız. kolay bir şey değil bunlar. bunu da sosyal medyada ilk defa dilim döndüğünce anlatmaya çalıştım. hiçbir çekincem olmadan. ben tanıyan arkadaşlar, nasıl beşiktaşlı olduğumu bu dünyada en büyük nefretim galatasaray olduğunu biliyorlar. ayrıca dediğim gibi sakladığım bir konu değildi, içimden geldi bir an anlatmak.
ben seninle büyüdüm, seninle olgunlaştım, senin sayende iyi bir insan olmak için çalışıyorum beşiktaş'ım. en büyük tedirginliğim, benim yüzümden sana laf gelmesidir. katlanamam. çünkü bizler beşiktaş'ı temsil eden insanlarız, o, bu yaptı demezler. beşiktaşlılar derler. genelde kötü bir durum olduğunda. iyi şeylerde es geçeler.
yaşatığın her şey şey için teşekkürler beşiktaş, bir ömür de benden..
galatasaray ve galatasaraylılığım : takım rakip tanımıyor, başarılara doymuyordu o zamanlar. tugay, hagi, arif, hakan, okan, emre o efsane kadro zamanıydı. fena sayılmayacak bir taraftarlık dönemim geçti. takımını her mecrada destekliyor, takip ediyordum. çoğu maçta ali samiyen'deki yerimi alıyordum. çevremde sıkı bir galatasaray taraftarı olarak biliniyordum.
beşiktaş ve beşiktaşlılar : şöyle o zamanlara dönüp, hafızamı yokladığımda çok iyi şeyler hatırlıyordum. hayranlık duygusunu belli edememe gibi bir durum vardır içinde, aynen öyle. özendiğim, karakterini beğendim kişiler hep beşiktaşlıydı.. hatırlıyorum da, futbolcu kartları vardı eskiden, kendi aramızda paylaşırdık. beşiktaşlı oyuncular boşta kaldığında ben kabullenir alırdım. o zamanlardan belliydi sanırım. sadece bu ateşi dışarı çıkaracak bir şeylere ihtiyaç vardı.
istanbul : hayatımın dönüm noktası, beşiktaşlı olmamın adımlarını atıldığı yer. ilk defa ortaokuldayken gelmiştim, galatasaraylı olarak. ne hikmetse daha ali samiyeni göremeden, inönü stadını görmüş, müzeyi gezmiştim. hayranlığımın başladığı ana denk geliyor o tarih. sonraki yıllar dayım istanbul'a taşındı. beni de yanına çağırdı '' gel burada oku liseyi '' diye. biraz önce bahsettiğim ateş fitilleniyordu.. hiç düşünmeden kabul ettim.
beşiktaşlı yıllar : anadolunun bağıran kopup gelmiş bir delikanlı olarak, tamam tamam.[ybkz]swh[/ybkz] pendik lisesine kaydımızı yaptırdık. ev uzak olduğu için öğrenci yurdunda kalmaya başladım. çok geçmeden etrafımdaki insanlarla tanıştım, kaynaştım. futbol sayesinde. aynı takımdan arkadaşlarla ortamı kurmuştum. maçlara gidiyorduk ali samiyen'e. bir yıl böyle geçti. artık yavaş yavaş uyanıyordum. neyin ne olduğunun farkına varıyordum. hep içimde olan beşiktaşlılara karşı sempati, sınıftakiler sayesinde daha da artıyordu her geçen gün. bestelerle bizleri ezmeleri, kavgalarda ki üstünlük. beşiktaş'ta çok iyiydi o seneler. aradığım, içimde olan şeyi bulmuştum ben. gizli gizli ilhan, pancu posterleri toplayıp '' olum iyi topçular '' diye geçiştiriyordum. yapılan bestelere içten içten eşlik ederken, fenerlilerle kavgalarını, atışmalarını hayranlıkla izliyordum. fakat bu nasıl bir şeyse, hiç ilk başlatan onlar olmuyor, hep müdafa hakkını kullanıp galip gelen taraf oluyorlardı. düşünüyorum da o zamanlar bu holiganlık işleri ilgimi çekiyordu içten içe. bir de şunu da belirteyim ; nasıl bir ileri görüşe sahipsem, hiçbir zaman beşiktaş'a ne küfür ne hakaret etmedim. edemezdim de. bir yılda böyle içimdeki beşiktaş sevgisiyle geçti. diğer taraftan kopmuştum artık. farkedenler oldu. dersler falan dedim geçtim.
o an : o an diyorum da, bakmayın pek hatırlamıyorum. sadece beşiktaşlıların yanında olduğumu, hep onlara eşlik ettiğimi hatırlıyorum. onlar da beni kabul ettiler. son sene bir kavgaya sınıf baskınında beşiktaşlıların yanında gittiğimde, ayağıma bir bıçak darbesi yedim. o bıçak darbesi dönüm noktası oldu sanırım. fazla önemli bir şey değildi.. ama etkisi paha biçilmez oldu. çıktım açıkladım '' ben beşiktaşlıyım lan artık '' diye. ilk başlarda hoş karşılanmasa da alışıldı duruma. artık beşiktaşlıydım. içimde yaşadığım o sevgiyi rahatça dışa vurabilcektim. hiç yaşamadığım bir duyguydu bu. sanki artık sadece sevdiğim insanların olacağı bir dünyaya geçiş yapmış gibiydim. o diğer takımın taraftarıyken hiç duymadığım bir şeyler hissediyordum beşiktaş'a karşı. ait olduğum yerdeydim. bugüne kadar bir kere bile pişmanlık duymadan, hep şükürler olsun diyerek geçirdim hayatımı. çok eleştiri oldu, bilirsiniz ne türden. umursamadım. beşiktaş'a kavuşmuşken dünya umrumda olmamalıydı.
yani diyeceğim sizler gibi şanslı değildim beşiktaş konusunda. derler ya : beşiktaş emeğimsin. emeğim, göznurumda, vazgeçişlerimdi.. hep savunduğum bir şey olmuştur bu konuda. çocukluğunuzdan beri size koşul olarak sunulup, tuttuğunuz takımı desteklemek mi daha kolay ? yoksa gerçekleri görüp, içinizdeki yere yönelmek mi ? bence ikinci şık. 17-18 yılınızı vermişsiniz. sonra aklınız ermeye başlamayınca kendi öz iradenizle seçimnizi yapmışsınız. kolay bir şey değil bunlar. bunu da sosyal medyada ilk defa dilim döndüğünce anlatmaya çalıştım. hiçbir çekincem olmadan. ben tanıyan arkadaşlar, nasıl beşiktaşlı olduğumu bu dünyada en büyük nefretim galatasaray olduğunu biliyorlar. ayrıca dediğim gibi sakladığım bir konu değildi, içimden geldi bir an anlatmak.
ben seninle büyüdüm, seninle olgunlaştım, senin sayende iyi bir insan olmak için çalışıyorum beşiktaş'ım. en büyük tedirginliğim, benim yüzümden sana laf gelmesidir. katlanamam. çünkü bizler beşiktaş'ı temsil eden insanlarız, o, bu yaptı demezler. beşiktaşlılar derler. genelde kötü bir durum olduğunda. iyi şeylerde es geçeler.
yaşatığın her şey şey için teşekkürler beşiktaş, bir ömür de benden..
gayette ulaşılabilen hedeftir. öncelikle kişinin kendisine göre '' ideal vücut '' anlayışını kavraması gerekir.
şişman kişiye göre zayıflamak, zayıf kişiye göre kilo alıp güçlenmek anlamına gelebilir. göreceli bir şeydir ideal vücut. küçük bir ayrıntı da ; zayıf olmak fit olmak anlamına gelmez. ve spor sadece kilo vermek için yapılmaz. bu iki konu da büyük bir yanılgıya uğruyoruz maalesef. şimdi kendi deneyimlerimden bahsedeyim. [ybkz]swh[/ybkz][ybkz]swh[/ybkz]. bu işin başı istikrar ve disiplindir. kafaya takacaksın bu konuyu. sık sık aynaya bakıp, kendini kötü hissetmelisin.
yeme, içme konusu : ağzına her attığın şeye dikkat edeceksin, en azından yerken iki kere düşüneceksin. ekmek, unlu mamüller, ve şekerli tatlılardan uzak duracaksın. sıvı olarak ; bol su, soda ve kendi sıktığın meyvesuyu haricindeki şeyleri hayatından çıkarmalısın. akşam 5'ten sonra yemeyi kesmelisin.
spor kısmı : dediğim gibi kişiye göre değiştiği için ; kilo vermek isteyenler, ya spor salonunda sadece kardiyo, ya da çevresinde bulunan park ve sahalardan düz koşularla her gün en az bir saat, 9-10 turluk bir çalışma izlenmeli. öncesinde bir şey yememeye dikkat, sıkıntı yapar. bitirince de kendine '' boşuna mu koştuk o kadar, boşa gitmesin '' de. zaten istesen de yiyemezsin. bak noldu ? hem kalori yaktın hem de geri alım yapmadan. suyunu iç yat. dişlerini de fırçalamayı unutma. dişler önemlidir. koşu yaparken müzik dinlemeyi ihmal etme, tak kulaklığını devam et. fakat yabancı bir radyo aç ki, şarkı sözlerini anlama. hüzünlenip koşunun yarısında ağlamaya başlamazsın en azından. ne dedik yukarda '' istikrar, disiplin '' bırakma peşini.'' boşver n'apcan ye iç '' diyenler olacak, dışarıda gezip tozanlar, seni de çağıranlar olacak aldırma. onlar mutfakta mutlu, sen plajda aklında bulunsun. iki hafta sonunda vücudundaki değişlikliği farkedince daha önce pek yaşamadığın hisler yaşacaksın. ve devamı gelecek.
zayıf olup kilo almak isteyenleri de unutmadım. sana biraz tuhaf gelecek dostum, ama emin ol senin işin daha zor. çünkü kilo almak, vermekten daha zor bir şeydir. hemen bir spor salonuna yazılmalısın. hocanın vereceği program doğrultusunda çalışarak, belirli yerlerine hacim kazandırabilirsin. yemeyle olacak iş değil o, unut onu. herkes sana özeniyor değil mi ? ya sen ? bu durumdan şikayetçisin. merak etme programların değiştikçe sen de ele avuca gelir olacaksın. [ybkz]swh[/ybkz]
kendime gelecek olursam : 2 sene önce verdim o kiloları, sonra baktım zayıf kısmına kaydım olayın. 4 aydır salondayım her gün. ciddi değişimler var. top kayıplarım azaldı, ikili mücadelerle daha kuvvetliyim artık. yalnız uyarayım bu işe girince çıkamıyorsunuz. bağımlılık yapıyor. bir gün gitsem moralim bozulur, bir eksiklik hissederim. aslında her şey adonis ve six pack sevdam yüzümden başladı. iyi ki de özenmişim. özentilik bazen iyi şeylere vesile oluyor. diyet yapmıyorum ama sadece yemediğim şeyler var ;
marketten su, soda ve eti form, meyve haricinde bir şey almam kesinlikle. fast food ve pizza diye bir şey yok hayatımda. çay, kahve, kola, asitli içecekler, alkol, sigara kullanmam. şeker ve tuz da var tabi. neyse siz bana bakmayın. takıntılıyım ben. dediklerimi uygulamanız halinde başınıza geleceklerden sorumlu değilim.[ybkz]swh[/ybkz]
şişman kişiye göre zayıflamak, zayıf kişiye göre kilo alıp güçlenmek anlamına gelebilir. göreceli bir şeydir ideal vücut. küçük bir ayrıntı da ; zayıf olmak fit olmak anlamına gelmez. ve spor sadece kilo vermek için yapılmaz. bu iki konu da büyük bir yanılgıya uğruyoruz maalesef. şimdi kendi deneyimlerimden bahsedeyim. [ybkz]swh[/ybkz][ybkz]swh[/ybkz]. bu işin başı istikrar ve disiplindir. kafaya takacaksın bu konuyu. sık sık aynaya bakıp, kendini kötü hissetmelisin.
yeme, içme konusu : ağzına her attığın şeye dikkat edeceksin, en azından yerken iki kere düşüneceksin. ekmek, unlu mamüller, ve şekerli tatlılardan uzak duracaksın. sıvı olarak ; bol su, soda ve kendi sıktığın meyvesuyu haricindeki şeyleri hayatından çıkarmalısın. akşam 5'ten sonra yemeyi kesmelisin.
spor kısmı : dediğim gibi kişiye göre değiştiği için ; kilo vermek isteyenler, ya spor salonunda sadece kardiyo, ya da çevresinde bulunan park ve sahalardan düz koşularla her gün en az bir saat, 9-10 turluk bir çalışma izlenmeli. öncesinde bir şey yememeye dikkat, sıkıntı yapar. bitirince de kendine '' boşuna mu koştuk o kadar, boşa gitmesin '' de. zaten istesen de yiyemezsin. bak noldu ? hem kalori yaktın hem de geri alım yapmadan. suyunu iç yat. dişlerini de fırçalamayı unutma. dişler önemlidir. koşu yaparken müzik dinlemeyi ihmal etme, tak kulaklığını devam et. fakat yabancı bir radyo aç ki, şarkı sözlerini anlama. hüzünlenip koşunun yarısında ağlamaya başlamazsın en azından. ne dedik yukarda '' istikrar, disiplin '' bırakma peşini.'' boşver n'apcan ye iç '' diyenler olacak, dışarıda gezip tozanlar, seni de çağıranlar olacak aldırma. onlar mutfakta mutlu, sen plajda aklında bulunsun. iki hafta sonunda vücudundaki değişlikliği farkedince daha önce pek yaşamadığın hisler yaşacaksın. ve devamı gelecek.
zayıf olup kilo almak isteyenleri de unutmadım. sana biraz tuhaf gelecek dostum, ama emin ol senin işin daha zor. çünkü kilo almak, vermekten daha zor bir şeydir. hemen bir spor salonuna yazılmalısın. hocanın vereceği program doğrultusunda çalışarak, belirli yerlerine hacim kazandırabilirsin. yemeyle olacak iş değil o, unut onu. herkes sana özeniyor değil mi ? ya sen ? bu durumdan şikayetçisin. merak etme programların değiştikçe sen de ele avuca gelir olacaksın. [ybkz]swh[/ybkz]
kendime gelecek olursam : 2 sene önce verdim o kiloları, sonra baktım zayıf kısmına kaydım olayın. 4 aydır salondayım her gün. ciddi değişimler var. top kayıplarım azaldı, ikili mücadelerle daha kuvvetliyim artık. yalnız uyarayım bu işe girince çıkamıyorsunuz. bağımlılık yapıyor. bir gün gitsem moralim bozulur, bir eksiklik hissederim. aslında her şey adonis ve six pack sevdam yüzümden başladı. iyi ki de özenmişim. özentilik bazen iyi şeylere vesile oluyor. diyet yapmıyorum ama sadece yemediğim şeyler var ;
marketten su, soda ve eti form, meyve haricinde bir şey almam kesinlikle. fast food ve pizza diye bir şey yok hayatımda. çay, kahve, kola, asitli içecekler, alkol, sigara kullanmam. şeker ve tuz da var tabi. neyse siz bana bakmayın. takıntılıyım ben. dediklerimi uygulamanız halinde başınıza geleceklerden sorumlu değilim.[ybkz]swh[/ybkz]
vücudunuzdaki yağ oranına bağlı olarak karın bölgesindeki kasların güçlendirir, formda kalmanıza yardımcı olur. senin yağ oranın yüksek olursa, istersen sabah akşam mekik çek faydası olmaz. ha, kas olmaz mı ? olur tabii ki. ama yağ tabakasının altında kalır, bu da pek hoş bir görüntü olmaz.
benim çalıştığım salonda da var bunlardan. göbek deliği yağdan görünmüyor, adam mekik çekiyor. yapmayın, bilinçlenelim.
benim çalıştığım salonda da var bunlardan. göbek deliği yağdan görünmüyor, adam mekik çekiyor. yapmayın, bilinçlenelim.
çok şey söylemek istediğiniz kişinin artık hayatında olmamanız durumda çekilmez, katlanılmaz bir olaydır bu. siz onu hayatınızdan çıkaramadıysanız, geçmiş olsun. yaşadığı hayatı, yazdıklarını, üzüntülerini, sevinçlerini bir şekilde görüyorsunuz. paylaşmak, yanında olmak istiyorsunuz olmuyor. merak ediyorsunuz, sormak istiyorsunuz olmuyor. insanın içini kemirir bu çaresizlik. bir de kendi sıkıntılarınızı anlatmak istediğiniz kişi de aynı kişidir muhtemelen. yani bi nevi kısır döngü. atlatmak için elinizden ne geliyorsa yapın. kendiniz için.
bu durumlara düştüğüm zaman ; açıyorum fm'deki takımımı, basıyoruz cezayı, sebebsiz uyarıyı. kendime geliyorum.
bu durumlara düştüğüm zaman ; açıyorum fm'deki takımımı, basıyoruz cezayı, sebebsiz uyarıyı. kendime geliyorum.
fenerbahçe'nin turu geçme adına hiçbir hamle yapmadığı maç. yarı finale çıkıncaya kadar fenerbahçe'nin uyguladığı strateji tamamen oynatmamak üzerine kuruluydu. bu maçta bunu yapamadı. grup aşamasında ve lazio, benfica maçlarında bunu gördük. çoğumuz fener'e şans bile vermiyordu bu maçlarda. fakat oynatmamaya çalışırken bir yandan da pozisyonlara girip bir şekilde golu buluyordu. yarı finale çıkmalarının en büyük etkeniydi bu. portekizdeki maçta tur o kadar kolay değildi. topal ve webo'nun kart cezalısı, emre'nin prosedür gereği oynayamaması, raul'un sakatlığı orta alanda fenerbahçe için büyük kayıp oldu. yerine oynayan oyuncuların verimsizliği, benfica'nın orta sahayı çabuk geçerek pozisyonlara girmesine neden oldu. ilerde baskı da kuramayınca tek kaleye döndü oyun.
öncesinde ofsayt olan pozisyonda penaltı golu fenerbahce'nin ümitlenmesine sebep olsa da aykut kocaman faktörü devreye girdi. stoch gibi bir adamı yedek oturtursan rakip kaleye gidemezsin sahadaki on birinle. girdikten sonra bu düşüncemizi boşa çıkarmadı stoch. gökhan gönül sakatlanmış, sen bekir'i oyuna alıyorsun.. rakibin saldırdığı belli, bir şekilde karşılık vermelisin. çek topuz'u sağ beke, al stoch'u, topu kalenden uzak tutmaya çalış. neyse kime diyorsam zaten.
gökhan gönül'ün pozisyonunda içim daraldı. çok şükür iyi olduğu haberi gecikmedi.
ekrem dağ'ın kendi etrafında dönmesi. benzerine rastlamadım, tamamen kendine özgü.
barcelona'nın oyun düzenini bozan, uymayan futbolcular halkasının bir parçasıdır. tabii ki de kötü futbolcu değildir. udinese'de gösterdiği performans ona barcelona yollunu açsa da, daha fazla barınacağını düşünmüyorum. genel olarak barcelona transferlerinin çoğu uyum sorunu çeker. diğer oyuncular alt yapıdan beri aynı oyunu oynadığı için, onlara ayak uydurması zaman alır. bu süreci atlatabilen kalıcı oluyor zaten. mahalleye yeni taşınan çocuğun, ilk maçındaki yerini alması gibidir.
pas mı versem, kendime mi oynasam ? acaba kızarlar, bir daha çağırmazlar mı ? düşüncelerini taşır onun gibi. bireysel olarak harika bir tekniği olmasına rağmen topsuz oyunda aynı performansı gösteremiyor. sezon sonu beni haklı çıkaracak mı merak ediyorum.
pas mı versem, kendime mi oynasam ? acaba kızarlar, bir daha çağırmazlar mı ? düşüncelerini taşır onun gibi. bireysel olarak harika bir tekniği olmasına rağmen topsuz oyunda aynı performansı gösteremiyor. sezon sonu beni haklı çıkaracak mı merak ediyorum.
sol frame işgal günlerinden bir tanesini daha yaşatan yazar. ben memnunum şahsen. olması gereken başlıklar ve entryler. ayrıca kamu personeli konusunda uzmandır. yılda kaç gün resmi tatil, hangi güne denk geliyor, sorun söylesin. [ybkz]swh[/ybkz]
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?