confessions

pomfrit

3. nesil Yazar - uzman yazar - Yazar -

  1. toplam entry 87
  2. takipçi 0
  3. puan 5939

beşiktaş

pomfrit
betimleyebilmenin oldukça zor olduğu, ne söylense bir şeylerin eksik kalacağı
bir sözcük…
aslında sadece: “aşk”
ahir ömrümde gördüğüm en güzel semt desem, “çocukluğumun, gordon milne sayesinde uzunca bir süre yenilmek nedir öğrenemediğim, öğrendiğimdeyse gözyaşlarımın ağzıma kaçması ile bir değişik tecrübe yaşadığım, yıllar geçip büyüyünce daha da bi sarıldığım bebeğim, takımım” küser gibi geliyor...

külüstür

pomfrit
100.yılın ardından fellik fellik maç izlenecek yer aranır, bundan evvel müsabakalar “çıtır pub”da izlenirken işletmenin aldığı ani karar doğrultusunda çeşitli arayışlara girilmiş, çaresizce nice saçma deneyimler de yaşanmıştır. nihayetinde mado dondurmacısının yanında bir kapı görünür, kapının önünde de tahtaya yazılmış bir yazı:”ankaragücü-beşiktaş maçı 19.00 da” fiyat da yazar tabii de ihtiyarlayan zihnim şu an hatırlayamıyor. Kapıdan içeri geçilir merdivenler çıkılır, biralar söylenir ve dostlarla uğrak yer haline gelen bu şirin mekanda zamanla rakılar açılır, haydariler çatallanır, çok sevdiğim insanlarıyla keyifli sohbetlere dalınır, şampiyonluklar yaşanır, en çok da “zago30”un kahrımı çektiği şirin mi şirin mekandır burası.

Beşiktaşa gelip de köyiçi’ne uğramamak abesle iştigaldir. Külüstür’e uğramamak düşünülemez…

ilhan mansız

pomfrit
cne5’li yıllarda samsunspor’da oynarken asi ruhunun ön plana çıkması doğrultusunda varlığından haberdar olduğum, 2001-2002 sezonunda bünyemize katılan ve 2004 başına kadar bizlerle olan, attığı veya atamadığı her gol sonrası sol ya da sağ elinin yumruk halini almasına müteakip beni deli heyecanlandıran, mabete üzerinde imansız yazan bir formayla gitmeme sebep olan, hırsın eşanlamlısı, Beşiktaşlı eski futbolcu.

100.yıl kutlamalarının yapıldığı unutulmaz 2 mart 2003 beşiktaş göztepespor maçında attığı jeneriklik gol, 14 nisan 2002 beşiktaş fenerbahçe maçında kırmızı kart gördükten sonra kapalıda benim de dahil olduğum (nasıl gaza gelmişsek) hakeme yönelik seslendirilen “vur vur vur” nidalarına sessiz kalıp, formasını kapalıya atışı sonrası delice alkışlanması, hiç hatırımdan çıkmayanlardır.

televizyon dünyası, diziler, reklam yıldızlığı falan filan deniliyor kendisi için, hiç bilmem. dumanla karşışık çim kokulu inönü, ilhandır benim için…

2 mart 2003 beşiktaş göztepe maçı

pomfrit
uefa kupası 4.turunda çeyrek finale çıkabilmek için oynanan 27 şubat 2003 beşiktaş slavia prag maçından 3 gün sonra, türkiye kupası çeyrek final karşılaşması olan 5 mart 2003 beşiktaş gençlerbirliği maçından 3 gün önce oynanan futbol karşılaşması.

beşiktaşımızın doğum günü münasebetiyle taraftarımızın oldukça yoğun ilgisi sonucu mabete girebilmek, o yıllarda görülmesi pek de mümkün olmayan upuzun bir kuyruk yaşantısı ile birlikte, hiç de kolay olmamıştı. karşılaşma başlamadan evvel veteranlar sahada boy göstermiş, tüyler bir kere daha diken diken olmuştu. ardından yeni açık tarafındaki kale arkasına yerleştirilen, maç başladıktan sonra tüm yeni açıktakileri çileden çıkaran dev doğum günü pastası…ne kadar şiddetlice haykırıldıysa “pastayı kaldır” deyu başarılı olunamadı. unutulmaz anları ve golleri yakalayabilmek için o gün orada boyun fıtığı olan yüzlerce kişi bulabilirim sözlük.

matias emilio delgado

pomfrit
al jazira abu dhabi kulübünde neler yapar, hala orda mıdır çok merak ettiğim, inanılmaz özlediğim, sempatik arjantinli futbolcu, eski kaptanımız.

futbol senin gibilerle daha bi güzeldi be delgado…

aslında kendisini 30 temmuz 2006 galatasaray beşiktaş süper kupa karşılaşmasında izlemiştik ama canlı canlı ilk tanışmamız 11 ağustos 2006 beşiktaş gaziantep maçıyla oldu. Kullandığı frikik direkten döndükten sonra bobo tarafından tamamlanıp gol olmasaydı da hala zihnimi meşgul edecekti o naif, mükemmel bilekler. etrafımdaki herkesle “bu maç delgado’nun maçı olacak! bak görürsün!” diye iddialaştığım, 21 aralık 2008 galatasaray beşiktaş derbisinde yalan yere oyundan atılışından sonra cüneyt çakır’a şaşkın bakışları, 21 ağustos 2010 beşiktaş ibb maçında mabete son kez çıktığını bilmeden, kenara alındığı sırada, hiçbir taraftara yakıştıramadığım, verilen tepki ve bundan mütevellit yüzündeki burukluk, hüzün hatırımdan hiç çıkmayanlardır. 29 ağustos 2007 fc zürich maçında inanılmaz oyunu ve golleri ile şampiyonlar ligine katılış nasıl unutulabilir ki…

fikret orman başkanlığındaki beşiktaş yönetimi

pomfrit
her ne olursa olsun desteklenmesi gereken, belki de beşiktaş tarihinin, en azından benim gördüğüm ve bildiğim, en zor zamanlarında göreve gelmiş, şu son birkaç ayda olan gelişmeler sonucu tarafımca güven sorunu yaşamama sebep olan güç birliğidir.

inönü stadının yeniden yapılması ve mabedi terk etme hususunda birkaç kelam etmek isterim. öncelikle söylemem gereken, ne yıkım ne başka bir şey, sadece mabedin güçlendirilmesi, taraftarlara biraz daha konfor sunulması (özellikle tuvalet sayısının yetersiz olması açısından) tarafındayım. itü’nün hazırladığı rapor doğrultusunda stadın statik bakımdan durumu oldukça kötü. kulübe sıcak para akışını sağlayacak olan kombine ve loca satışlarında yönetimin beklentileri yüksek. lakin, takımımızın belki de inönü’ye en fazla ihtiyaç duyacağı bir dönemde mabedi terketmek bana çok da doğru gelmiyor. bosque’li 2004-2005 sezonuna (yapılan tadilat sonucu takım ilk 5 hafta deplasmanda oynamıştı-antep maçı izmit ismet paşada idi) mabette başlanabilseydi belki de bambaşka bir tarihten söz ediyor olunacaktı. bunlar çok geride kaldı eşelemenin pek de bir faydası yok, belki inönü’den uzak kalacak olmanın hüznü ile bahaneler üretmeye çalışıyorum bilemiyorum. ancak yönetimin bir yandan 600 milyonluk borcu eritmeye çalışırken öte yandan stad projesi hususunda “ille de hemen yapacam” diye diretmesi ve özellikle bunun nasıl gerçekleşeceği konusunda sessiz kalışı, endişe verici noktalar. mevcut iktidarın, daha önce kazlıçeşme’de yer göstermesi hafızalardayken, mabedimize karşılık borçların silineceği ihtimali kaygısını ve paranoyasını ciddi ciddi taşımaktayım.

başka dilde aşk

pomfrit
2.5 yıl kadar önce izlediğim, doyamadığım, tekrar tekrar izlenesi, semih kaplanoğlu “yumurta” ile hayran olunan saadet ışıl aksoy ve “neden bu kadar geç tandım be abi” dedirten mert fırat’ın mükemmel oynadığı, ilksen başarır’ın ilk yönetmenlik deneyimiyle takip listesine alındığı enfes bir başyapıt. hayata karşı harika göndermelerle dolu olan bir anlatı.

--spoiler--

zeynep’in (saadet ışıl aksoy) çağrı merkezinde çalışması, onur’un (mert fırat) işitme engelli bir kütüphane görevlisi oluşu, aralarındaki “başka dilde aşk” genel geçer kurallara, düzene, sisteme aykırı olanın kabul görmediği dünyada ne de güzel bir ironidir. filmin sonunda çalan mor ve ötesi “ayıp olmaz mı” da cuk oturmuştur.

--spoiler--

zeki demirkubuz

pomfrit
tüm filmleri koleksiyon yapılası, ayrıca da beşiktaşlı olması sebebiyle gururlanmama sebep olan (ben niye gururlanıyorsam artık), “asi ruh” belgeselinde aktardığı hikayeyle bir kez daha tebessümlere boğan, kendimce naçizane, üstadlar listeme dahil olan çok beğendiğim yönetmen, mükemmel insan.

kendisiyle ilgili şöyle de bir anım var. 28.uluslararası istanbul film festivali sırasında filmden filme koşuşturulurken soluklanmak maksadıyla o sıralarda bir diziye başlamış arkadaşla beraber cihangirde firuzağa çay bahçesine oturulmuştur. mal gibi etraf seyredilip festival kitapçığı karıştırılırken arkadaşıma biri, ismi ile hitap eder ve bir sohbete başlarlar. masamıza gelip arkadaşın oyunculuğu hakkında güzel şeyler fısıldayan zat-ı muhterem zeki demirkubuz’dan başkası değildir. şaşkınlıktan kitapçığı yiyecek konuma gelen bense kendisine bir “merhaba” bile diyememenin hüznünü hala yaşamaktayım.

daniel amokachi

pomfrit
1996-1997 sezonunda takımımıza katılan ve 3 yıl beşiktaşımızda top koşturan, diz kapaklarının altına kadar uzanan siyah şort siyah tozluk ile aklımda yer eden, ercan taner’in o yıllarda klişeleşen cümlesini (defansı hallaç pamuğu gibi atıyor amokachi) duymak için sabırsızlandıran, 19 kasım 1996 valencia beşiktaş maçında altı pastan topu dağlara taşlara gönderen, istanbul’a öğrenci olarak geldiğim ilk yılımda maçkada bulunan fakülteye giderken otobüsün trafikte durması sonucu, bjk plakalı otomobiliyle yanımdan geçerek heyecanlanmama sebep olan, çok sevdiğim ve çok sevilen efsane beşiktaşlı 11 numaralı eski futbolcu.

beşiktaş erkek basketbol takımı

pomfrit
beşiktaş aşıklarına inanılmaz bir sezon yaşatmasının ardından müthiş bir kaygı da hissettiren takımım.

bu kadar kısa sürede kurulmuş bir takımdan (ki özellikle şahsımın günü kurtarma hamleleri olarak gördüğü nba yıldızlarının lokavt sonuna kadar kadroya dahil edilmesi hususu takıma küsmeme bile sebepti) aralarında benim de olduğum bir güruh kesinlikle böyle bir başarı beklemiyordu. ağzımıza üç parmak bal çalındıktan sonra nerdeyse tamamı yeni yapılanmış bir takım, her ne kadar bir önceki basiretsiz yönetim tam da kendilerinden beklenecek şekilde garip sözleşmeler yapmış olsa da, tamamı dağılacak vaziyete gelince insanın kafası karışıyor ve “yine mi sil baştan yahu” isyanı dudaklardan istemsizce çıkıyor. futbol şubesine odaklanılırken bir miktar da “tarih yazmış üç kupalı şampiyon da önemsenseydi ya” demeden duramıyor insan.

daniel gabriel pancu

pomfrit
100.yıl dendiğinde akla gelen kaleci, forvet ve orta saha oynayabilen futbolcu.

sonraları, şampiyonluk habercisi olduğunu fark edeceğimiz, 9 mart 2003 trabzonspor beşiktaş maçı akşamı müsabakayı izleyecek yer olarak, o zamanlar hep yaptığım gibi, çıtır pub seçilmişti. gel gör ki rezervasyon denen illete alışamayan bünye maçı, şimdilerde epey bir popüler olan ziraat bankası yanındaki o zamanlar bir ocakbaşı olan mekanda (ısrarla adını hatırlayamama) sevdiceğiyle izlemek zorunda kalmıştı.

pancu’nun orta sahadan aldığı top, bitime saniyeler kala, az biraz şansının da yardımıyla gol olduğunda, alkole bulanan beden, sevdiceğime doğru önce orta parmak yapmama, ardından (kafa güzel olsa bile yapılabilenler) kendisini öpücüklere boğmama, sonrasında da pavyondan bozma bir yer olduğu için “ne ayaksınız laa siz” seslerini duyma olasılığından ötürü tırsmama sebep olmuştu…

not: hayattayım sözlük, sevdiceğimi sorarsan eğer çoktan ayrıldık…

ekrem dağ

pomfrit
ücretinin çok şişkin olmadığını düşündüğüm, 16 hafta yedek kulübesi bekçiliği yapsa “gık” demeden durabilen, 17.hafta ihtiyaç duyulduğunda çıkıp oynayabilen eski beşiktaşlı futbolcu.

2008 yazıydı sanırım ertuğrul sağlam yönetimindeki takımımıza geldiğinde. ondan süpersonik beklentileri yoktu kimsenin, hatta mustafa denizli bile 2008-2009 sezonu devre arasında kendisi için,“takımda en memnun olduğunuz futbolcu kimdir” sorusuna “göndermeyi düşündüğüm bir futbolcuydu, ancak o kadar iyi performans gösterdi ki ben de şaşırdım” türünden cümleler kurmuştu.

iyi bir yedek olabilirdi kendilerinden, ne diyelim, teşekkürler akıttığın terler için, yolun açık olsun ekrem…

hüsnü arkan

pomfrit
sesindeki çatallaşmaların dünyadaki başka hiç kimseye onun kadar yakışmadığı, "eksik bir şey" adlı şaheserde "gökyüzü bazen ciğerime doluyor" deyişinde duman olma arzusunun tavan yaptığı, terliklerimle de kalsam koşarak gideceğim üstad.

egemen korkmaz

pomfrit
karşılıklı anlaşılarak sözleşme feshi de nerden çıkıyor anlayamadığım duruma neden olan futbolcu.

en başından beri yaşananlar inanılmaz komik sevgili sözlük. indirmedi anlaşma yok, indirdi bu iş tamamdır muhabbetleri, insana “don mu indiriyorsun güzel kardeşim” diye söyletiyor. diyelim, devam etmeme tarafında yönetim ve hoca, peki güzel kardeşim, geçtiğimiz sezon takımımızın en isabetli en verimli transferi diye konuşulan adam bu değil mi? bu herif en olgun döneminde değil mi? satış listesine yerleştirsen hiç mi talibi çıkmaz bu oyuncunun? sabır sabır sabır…

göksu gül

pomfrit
lombak, kemik ve penguen’de bir dönem çiziktirmiş, uykusuz’da yaklaşık bir yıldır “bahar ve sosyal çevresi” adlı köşeye sahip olan, her geçen hafta daha bir hayran olduğum hanım çizer.

fikret kızılok

pomfrit
akın var
güneşe akın
güneşi zaptedeceğiz
güneşin zaptı yakın

şeklinde sözlere sahip parçasını, beşiktaşımıza ithaf ettiğim çok değerli, çok büyük müzisyen, bestekar, üstad.

erdoğan bayraktar

pomfrit
2007’de mert ırmağına akan yılanlıderenin yatağı değiştirilerek eski yatağa; ırmağın 30 metre yanına konut yapan toki nin eski genel müdürü, başkanı, şimdinin çevre ve şehircilik bakanı.

maden kazalarının ardından “sanki ilk defa bir maden kazası oluyor” ve “ölmek madencilerin kaderinde var” diyebilen ülkemiz başbakanının bir bakanı olarak, 3 temmuz 2012 samsun sel felaketi sonrası “ yer seçimi ve yapılaşma konusunda, projede bir hatanın olduğunu sanmıyorum” diyebilmiştir.

yazmamışlar

pomfrit
levent yüksel’in “kadın şarkıları" albümünde tarçınlı sesiyle çok da güzel seslendirdiği bir özlem tekin parçası. özlem abla isyana bağlarken levent yüksel melankolinin kralını yaşatır bu şarkıda.

edit: ikisinden de dinlemek ayrı bir güzeldir.

http://fizy.com/#s/1ai6qt

geçmiş gazete

pomfrit
nostalji manyakları ve tarih severler için mükemmel bir arşiv, “bugün ne oldu” sorusuna cevap bulunabilecek, sayfalarındaki reklamlarıyla yüzlerde hafif bir tebessüme neden olma ihtimali yüksek haber gazetesi. sloganı da gülümseten cinsten “geleceği bilen tek gazete”

http://www.gecmisgazete.com/

neden bekliyorsun?


bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?

üye ol