gondol hissidir. en tepeye ulaştığında iki elini bırakıp ayağa kalkarsın ve heh işte o an. korkma gel.
feridun düzağaç'ın berbat yorumladığı ahmet kaya şarkısı.
benim ahmet kaya'ya tutulmama sebep olan ilk şarkıdır ayrıca. birisi bana "oysa ben yüreğim elimde sana bir sırrımı söyleyecektim dese" düşer bayılırım mesela. üstüne tam ayıldığımda "şu mermi içimi delmeseydi eğer
seni alıp götürecektim " dese bak hala konuşuyor der yine düşer bayılırdım olduğum yere.
güzeldir çok güzel.
benim ahmet kaya'ya tutulmama sebep olan ilk şarkıdır ayrıca. birisi bana "oysa ben yüreğim elimde sana bir sırrımı söyleyecektim dese" düşer bayılırım mesela. üstüne tam ayıldığımda "şu mermi içimi delmeseydi eğer
seni alıp götürecektim " dese bak hala konuşuyor der yine düşer bayılırdım olduğum yere.
güzeldir çok güzel.
sezen aksu'nun, deli kızın türküsü albümünde yer alan sözleri çok güzel şarkısı.
ben bu dünyaya bir türlü alışamadım
bu yüzden insan içine karışamadım
bana mı sordunuz adımı koyarken
bir küstüm bir daha barışamadım
uyumlu faniler bana uyumsuz derler
delirttiniz beni ey ehven-i şerler
uzlaşırsam namerdim ateşe verseler
garanti muhabbetlere yılışamadım
ha desem olmaz a ha desem olmaz
birine uysa öbürüne uymaz
yalelli yalelli yalelli o zaman
sürüden ayrılanları kurtlar yer
arkanı sağlama al ey akıllı beşer
ben çatlarım kurallara uyarsam eğer
ruhumu şeytanla bölüşemedim
herkesin münasip bir dayısı var
e insanoğlu bu iyisi, ayısı var
benim zarar bildiğim elaleme kar
adamını bulup da uyuşamadım
ha desem olmaz a ha desem olmaz
birine uysa öbürüne uymaz
yalelli yalelli yalelli o zaman
ben seni de sevmedim adem
doğruyu duymak istiyorsun madem
alt tarafı bir elma yedik beraber
zehir-i zıkkım oldu bize bal badem
ııh bu da yutuba girip aramadan dinleyebilmeniz için link.
https://www.youtube.com/watch?v=B1xAmM7rJnU
ben bu dünyaya bir türlü alışamadım
bu yüzden insan içine karışamadım
bana mı sordunuz adımı koyarken
bir küstüm bir daha barışamadım
uyumlu faniler bana uyumsuz derler
delirttiniz beni ey ehven-i şerler
uzlaşırsam namerdim ateşe verseler
garanti muhabbetlere yılışamadım
ha desem olmaz a ha desem olmaz
birine uysa öbürüne uymaz
yalelli yalelli yalelli o zaman
sürüden ayrılanları kurtlar yer
arkanı sağlama al ey akıllı beşer
ben çatlarım kurallara uyarsam eğer
ruhumu şeytanla bölüşemedim
herkesin münasip bir dayısı var
e insanoğlu bu iyisi, ayısı var
benim zarar bildiğim elaleme kar
adamını bulup da uyuşamadım
ha desem olmaz a ha desem olmaz
birine uysa öbürüne uymaz
yalelli yalelli yalelli o zaman
ben seni de sevmedim adem
doğruyu duymak istiyorsun madem
alt tarafı bir elma yedik beraber
zehir-i zıkkım oldu bize bal badem
ııh bu da yutuba girip aramadan dinleyebilmeniz için link.
https://www.youtube.com/watch?v=B1xAmM7rJnU
bir dönem cem yılmaz'ın gösterilerinde izleyicisine takılmadan edemediği olay.
hemen hemen her gösterisinde yapıyormuş bunu. izleyici ayağa kalktığında "-abla nereye" diye seslenip, "lavaboya" yanıtını alınca lavaboya mı sıçacaksın yanıtını veriyordu. vallahi yazınca komik olmuyor ama o an baya güldürmüştü keltoş
hemen hemen her gösterisinde yapıyormuş bunu. izleyici ayağa kalktığında "-abla nereye" diye seslenip, "lavaboya" yanıtını alınca lavaboya mı sıçacaksın yanıtını veriyordu. vallahi yazınca komik olmuyor ama o an baya güldürmüştü keltoş
bangır bangır ferdi çalıyor evde - mahir ünsal eriş
olduğu kadar güzeldik - mahir ünsal eriş
ask the dust - john fante
gösteri peygamberi - chuck palahniuk
ham on rye - charles bukowski
samarcande - amin maalouf
piç - hakan günday
kinyas ve kayra - hakan günday
azil - hakan günday
zargana - hakan günday
gidiyorum bu - ah muhsin ünlü
dün yağmur yağacak - özdemir asaf [ybkz]swh[/ybkz]
Bütün Güzel Çocuklar Şüpheli - umay umay
orospu kırmızı - umay umay
cevapsız ağrı - umay umay
rüya duvarları - umay umay
veda busesi - umay umay
Sokaklar Uyudu Artık Öpüşebiliriz - umay umay
yoruldum.
olduğu kadar güzeldik - mahir ünsal eriş
ask the dust - john fante
gösteri peygamberi - chuck palahniuk
ham on rye - charles bukowski
samarcande - amin maalouf
piç - hakan günday
kinyas ve kayra - hakan günday
azil - hakan günday
zargana - hakan günday
gidiyorum bu - ah muhsin ünlü
dün yağmur yağacak - özdemir asaf [ybkz]swh[/ybkz]
Bütün Güzel Çocuklar Şüpheli - umay umay
orospu kırmızı - umay umay
cevapsız ağrı - umay umay
rüya duvarları - umay umay
veda busesi - umay umay
Sokaklar Uyudu Artık Öpüşebiliriz - umay umay
yoruldum.
dün akşam annemle yemek yerken bir yandan haberleri izliyorduk. hangi kanal olduğunu hatırlamıyorum ama haber spikeri ve tüm türkiye'nin aylardır beklediği müjde gerçekleşti dediği anda annem " berkin uyandı" dedi. su boğazımda kaldı ve ekrana baktım başka bir habermiş. hiçbir şey diyemedik birbirimize o an. kapattık televizyonu ve yemeğimize hiç konuşmadan devam ettik. uyan çocuk belli ki annem de çok üzülüyor uyan.
sharknado adlı filmde geçen bir sahne. çok gerçekçi olmuş kardeş bi daha yapsana.
https://pbs.twimg.com/media/BdSPg8mIEAAt7YI.jpg:large
kitabın kapağında, mustafa kemal atatürk'ün subaylara karşı yaptığı konuşmanın içerisinden alınan "düşmanlarımız herkesten önce subayları öldürürler" cümlesi kullanılmıştır.
kitabın kapağında, mustafa kemal atatürk'ün subaylara karşı yaptığı konuşmanın içerisinden alınan "düşmanlarımız herkesten önce subayları öldürürler" cümlesi kullanılmıştır.
türkçe'ye köpekbalığı istilası olarak çevrilen film.
köpekbalıkları gerçekten köpeksel özellikler taşıyor bu filmde. merdiven çıkıyor, gökten yağıyor gibi bir çok özelliklerini fark etmiş olduk sayelerinde.
beni en çok heyecanlandıran ve düşündüren sahnelerin birisini paylaşmak istiyorum.
uçuyooooooo http://www.youtube.com/watch?v=f2B5cgzGPZI
köpekbalıkları gerçekten köpeksel özellikler taşıyor bu filmde. merdiven çıkıyor, gökten yağıyor gibi bir çok özelliklerini fark etmiş olduk sayelerinde.
beni en çok heyecanlandıran ve düşündüren sahnelerin birisini paylaşmak istiyorum.
uçuyooooooo http://www.youtube.com/watch?v=f2B5cgzGPZI
abd'de bir kadının başından geçen olay.
cinsel birliktelik sonucunda orgazm olan kadının orgazmı bir türlü durmuyor ve mecburen kadını hastaneye götürmek zorunda kalıyorlar. ya da kalıyor neyse. 3 saat, üç saat. tevbe tevbe ehauhas lan ölür o .
edit : link vermemişiz ahua görsellere iyi bakın şarap içerken yüzündeki mutluluk = kalp ahahahahah
http://www.milliyet.com.tr/fotogaleri/49206-durdurulamayan-orgazm/
cinsel birliktelik sonucunda orgazm olan kadının orgazmı bir türlü durmuyor ve mecburen kadını hastaneye götürmek zorunda kalıyorlar. ya da kalıyor neyse. 3 saat, üç saat. tevbe tevbe ehauhas lan ölür o .
edit : link vermemişiz ahua görsellere iyi bakın şarap içerken yüzündeki mutluluk = kalp ahahahahah
http://www.milliyet.com.tr/fotogaleri/49206-durdurulamayan-orgazm/
adana'da yaşan bir çok kişinin dahi bilmediği bir adana ilçesi. katranlarıyla meşhur bir ilçedir aynı zamanda. fersaktırlar.
sonunda bu ilçenin güzel yaylalarını görmek nasip oldu ve oradan istanbul'a dönünce gerçekten hüzünlendim. dağda tek dertleri yaşamak ve bugün de doyduk mantığıyla yaşayan tertemiz insanları var. hani karadeniz ve orman ilişkisi su götürmez bir gerçektir ya siz bir de burayı görün arkadaşlar. köylerine çıkmak için yaklaşık yarım saat araba sürüyorsunuz ve köy yollarının bağlantılarına geldiğinizde dik bir yokuşta, çakıllı yollarını aşarak uçurumların kenarında ilerleyerek ancak varabiliyorsunuz. kuzulamak tabirini ben hiç duymamıştım gözümün önünde gerçekleşti. kuzu doğumunu gördüm be [ybkz]swh[/ybkz]. süt kurusu diye bir şey var mesela buranın halkında, sütü poşetin içine iyice sıkıştırıp galiba biraz şeker atıp, mermerin altında ezerek günlerce bekletiyorlar ve peynir gibi bir şey çıkıyor ortaya. allahım o nasıl bir lezzet aklım durdu. ben tanımadığım evlere birebir şahit olmak için "merhaba istanbul'dan geliyorum, üşüdüm çayınız var mı?" diyerek girdim. var dediler yatak serdiler yorgunsundur yat dinlen biraz dediler, sobayı yaktırlar ve aklım hayalim durdu o nasıl bir nezaket ve insanlık. kestaneler pişti sobada daha eve gireli 15 dakika olmadan börekler açıldı pişti ve yemeye başladık.
yol yok demiştik, kar kış olduğunda zaten şehre inmek imkansız ama inme zaten yahu. kendi tedavilerini çokten geliştirmiş adamlar. bizim gibi ilaç içip yaşamıyorlar, yaraya bir şeyler sürerek ertesi gün geçmesini sağlıyorlar.
benim gittiğim yerde her evin en az 2 en fazla 3 odası vardı. bunun yanı sıra en az 50 m2 terasları olan evler bunlar. terasa oturduğunuzda içiniz titriyor soğuktan ama bu soğuk hasta etmez diyorlar. temiz havasından sanırım bilmiyorum ben grip gittim taş gibi geri döndüm desem inanır mısınız? teras manzarası uçsuz bucaksız orman, ırmak yani muhteşem bir doğa manzarası. benim bu tip hastalıklarım olmadığını söyleyerek tekrar ediyorum muazzam bir doğa manzarası gerçekten.
yolunuz imkansız düşmez ama olur düşerse bana bir şekilde ulaşın gitmeden. size orada çok iyi bakacak ve rehberlik edecek kişiler tanıyorum.
galiba kış iznimin tamamını orada geçireceğim.
benim gittiğim yerin adı olucak köyü
sonunda bu ilçenin güzel yaylalarını görmek nasip oldu ve oradan istanbul'a dönünce gerçekten hüzünlendim. dağda tek dertleri yaşamak ve bugün de doyduk mantığıyla yaşayan tertemiz insanları var. hani karadeniz ve orman ilişkisi su götürmez bir gerçektir ya siz bir de burayı görün arkadaşlar. köylerine çıkmak için yaklaşık yarım saat araba sürüyorsunuz ve köy yollarının bağlantılarına geldiğinizde dik bir yokuşta, çakıllı yollarını aşarak uçurumların kenarında ilerleyerek ancak varabiliyorsunuz. kuzulamak tabirini ben hiç duymamıştım gözümün önünde gerçekleşti. kuzu doğumunu gördüm be [ybkz]swh[/ybkz]. süt kurusu diye bir şey var mesela buranın halkında, sütü poşetin içine iyice sıkıştırıp galiba biraz şeker atıp, mermerin altında ezerek günlerce bekletiyorlar ve peynir gibi bir şey çıkıyor ortaya. allahım o nasıl bir lezzet aklım durdu. ben tanımadığım evlere birebir şahit olmak için "merhaba istanbul'dan geliyorum, üşüdüm çayınız var mı?" diyerek girdim. var dediler yatak serdiler yorgunsundur yat dinlen biraz dediler, sobayı yaktırlar ve aklım hayalim durdu o nasıl bir nezaket ve insanlık. kestaneler pişti sobada daha eve gireli 15 dakika olmadan börekler açıldı pişti ve yemeye başladık.
yol yok demiştik, kar kış olduğunda zaten şehre inmek imkansız ama inme zaten yahu. kendi tedavilerini çokten geliştirmiş adamlar. bizim gibi ilaç içip yaşamıyorlar, yaraya bir şeyler sürerek ertesi gün geçmesini sağlıyorlar.
benim gittiğim yerde her evin en az 2 en fazla 3 odası vardı. bunun yanı sıra en az 50 m2 terasları olan evler bunlar. terasa oturduğunuzda içiniz titriyor soğuktan ama bu soğuk hasta etmez diyorlar. temiz havasından sanırım bilmiyorum ben grip gittim taş gibi geri döndüm desem inanır mısınız? teras manzarası uçsuz bucaksız orman, ırmak yani muhteşem bir doğa manzarası. benim bu tip hastalıklarım olmadığını söyleyerek tekrar ediyorum muazzam bir doğa manzarası gerçekten.
yolunuz imkansız düşmez ama olur düşerse bana bir şekilde ulaşın gitmeden. size orada çok iyi bakacak ve rehberlik edecek kişiler tanıyorum.
galiba kış iznimin tamamını orada geçireceğim.
benim gittiğim yerin adı olucak köyü
Nejat Uygur, Tuncel Kurtiz, Metin Kaçan, deprem dede Ahmet Mete ışıkara, güzeller güzeli Ferdi Özbeğen, Arif Peçenek, nuri kantar olarak daha çok tanınan Tekin Akmansoy, gerçekten çok sevdiğim Osman Gidişoğlu, tiyatronun abisi Metin Serezli, yeşilçam'ın güzelliklerinden Dinçer Çekmez ve canım kadar çok sevdiğim müslüm gürses'i aramızdan alan 2013 senesini düşündükçe pekte mutlu karşılayamadığım sene.
baksak daha nicelerini unuttuk kim bilir.
bunun dışında geçmişten kalan huzur alacaklarımızın bize ödenmesi gereken senedir ayrıca.
(bkz: azrail akıllı ol).
baksak daha nicelerini unuttuk kim bilir.
bunun dışında geçmişten kalan huzur alacaklarımızın bize ödenmesi gereken senedir ayrıca.
(bkz: azrail akıllı ol).
ya annesini sikeyim bunun. özür dilerim ama burun akıntısı nedir ya allah aşkına. zaten halsiz düşüyorsun, gözler kan çanağı, hiçbir şey yapmak istemiyorsun e bunlara katlanırken bir de sürekli burnun akmasına ne gerek var?
inadına akşam bira içeceğim. yık bakalım yıkabiliyorsan namussuz.
inadına akşam bira içeceğim. yık bakalım yıkabiliyorsan namussuz.
genç kızları hediyelerle hayatında tutan ve karşılığında cinsellik bekleyen amca/lar.
ronaldo de assis moreira ronaldinho'nun beşiktaş'a gelme ihtimali ile yapılan espri.
gerçekten geliyorsa vallahi koş sevim ben bile koşarım.
gerçekten geliyorsa vallahi koş sevim ben bile koşarım.
barış manço'nun, müsaadenizle çocuklar şarkısında geçen cümle.
kendisine her üzüldüğümde bu cümleyi içimden muhakkak söylerim.
(bkz: barış manço)
kendisine her üzüldüğümde bu cümleyi içimden muhakkak söylerim.
(bkz: barış manço)
özörömözdö öyönlör öynönöyör
süleyman seba döneminden tutun, serdar bilgili ve hatta şuan türkiye futbol federasyonu başkanlığı koltuğunda oturan meşhur yıldırım demirören tarafından bile dile getirilen belirtme.
en son fikret orman tarafından yeniden dile getirilmiş.
artık üzerimizde oyunlar oynandığını bizler sizlerden duymaktan sıkıldık açıkçası . bizden ne istiyorsunuz onu söyleyin o zaman. yürüyelim? isyan çıkartalım? yakıp yıkalım belirli yerleri? ne istiyorsunuz açık açık ifade edin artık.
ben fenerbahçe camiası tarzı beyanatlar istemiyorum bu kulüpte. bir oyun oynanıyorsa, futbol dünyasına dün girmediniz sanırım. bir kaç duyumun dışında belgeleyeceğiniz bir şeyler var olduğunu düşünmek hakkım olsa gerek. biz de uzaktan baktığımızda bir şeyler olduğunu senelerdir görüyoruz ama bu bizim ağzımız. biz taraftarız. hacı abi beşiktaş'ın üzerinde çok büyük oyunlar oynanıyor diyoruz her sohbet esnasında. diğer takım taraftarları dahi katılıyor artık buna. ama siz bize bunu söylemekten bi vazgeçin artık.
alıntı--
2003-2004 sezonuna vurgu yapan Orman, "101. yılımızda yaşananlar, eminim hepinizin hafızalarındadır. Bizler, üzerimizde tekrar bu oyunların oynanmasına izin vermeyeceğiz. Ayrıcalığın değil, doğrunun ve adaletin peşindeyiz. Bu mücadeleyi de, Beşiktaş camiası olarak her zamanki gibi birlik ve beraberlik içinde yürüteceğiz ve bu zor durumdan en kısa sürede çıkacağız" dedi.
alıntı--
ben yukarıda okuduğunuz tarzda gelen açıklamaları artık dikkate alamıyorum. doğrunun yanındayız, adalet istiyoruz, birlikte ve beraberlik içinde yürümeliyiz. ama oyunlar oynanıyor. tamam öyle yapalım o zaman.
somut bir şeylerle gelin somut.
süleyman seba döneminden tutun, serdar bilgili ve hatta şuan türkiye futbol federasyonu başkanlığı koltuğunda oturan meşhur yıldırım demirören tarafından bile dile getirilen belirtme.
en son fikret orman tarafından yeniden dile getirilmiş.
artık üzerimizde oyunlar oynandığını bizler sizlerden duymaktan sıkıldık açıkçası . bizden ne istiyorsunuz onu söyleyin o zaman. yürüyelim? isyan çıkartalım? yakıp yıkalım belirli yerleri? ne istiyorsunuz açık açık ifade edin artık.
ben fenerbahçe camiası tarzı beyanatlar istemiyorum bu kulüpte. bir oyun oynanıyorsa, futbol dünyasına dün girmediniz sanırım. bir kaç duyumun dışında belgeleyeceğiniz bir şeyler var olduğunu düşünmek hakkım olsa gerek. biz de uzaktan baktığımızda bir şeyler olduğunu senelerdir görüyoruz ama bu bizim ağzımız. biz taraftarız. hacı abi beşiktaş'ın üzerinde çok büyük oyunlar oynanıyor diyoruz her sohbet esnasında. diğer takım taraftarları dahi katılıyor artık buna. ama siz bize bunu söylemekten bi vazgeçin artık.
alıntı--
2003-2004 sezonuna vurgu yapan Orman, "101. yılımızda yaşananlar, eminim hepinizin hafızalarındadır. Bizler, üzerimizde tekrar bu oyunların oynanmasına izin vermeyeceğiz. Ayrıcalığın değil, doğrunun ve adaletin peşindeyiz. Bu mücadeleyi de, Beşiktaş camiası olarak her zamanki gibi birlik ve beraberlik içinde yürüteceğiz ve bu zor durumdan en kısa sürede çıkacağız" dedi.
alıntı--
ben yukarıda okuduğunuz tarzda gelen açıklamaları artık dikkate alamıyorum. doğrunun yanındayız, adalet istiyoruz, birlikte ve beraberlik içinde yürümeliyiz. ama oyunlar oynanıyor. tamam öyle yapalım o zaman.
somut bir şeylerle gelin somut.
en çok efor sarfedilen aylar dağılımı;
1.2013, mayıs 14860 entry
2.2013, aralık 14166 entry
3.2011, ağustos 8535 entry
4.2012, mayıs 8509 entry
5.2013, nisan 8462 entry
6.2011, mayıs 7874 entry
7.2011, kasım 7785 entry
8.2011, temmuz 7702 entry
9.2012, haziran 7453 entry
10.2011, eylül 7256 entry
yukarıda kartal sözlüğe, yazarlarımız tarafından belirli dönemler içerisinde, en çok hangi aylarda ne kadar entry girildiğini görebiliriz.
rekor denemesini başlatırken aslında bizim de merak ettiğimiz buydu. acaba 6.000 ortalamasında kalan bu entry girişi bir anda ne kadar yükselebilirdi? evet efendim istediğimiz seviyeye rahatlıkla geldiğimizi gördüğümüz için eminim hepimiz tablodan oldukça memnundur.
bu rekor denemesine başladığımızda bazı arkadaşlarımızdan haklı eleştiriler geldi, bazı arkadaşlarımız direkt çok yersiz buldu ve kimileri ne yapmaya çalıştığımızı bildiği için eleştirel bir tutum sergilemektense sadece hedefe destek olmak açısından zaten sözlükle normalinde yer alırken sadece biraz daha fazla efor gösterdi.
14.166 entry ile interaktif sözlükler sıralamasında 6. sıraya yükseldik. bakın bu kolay bir duruş değil. eğer bu ortalamayı bir kaç ay daha devam ettirebilirsek sözlüğü kimlere nasıl sunacağımızı herkes görecektir. sunmaktan kastımız beşiktaş menfaatine nasıl bu sözlüğü daha verimli kullanabiliriz sorununu çözmeyi ifade etmek istedim.
mayıs ayına kadar bir büyüme hedefliyoruz. mayıs ayına kadar bir hedef koymamızın sebebi bir rutin oluşturabilmek. sonrasının kendiliğinden geleceğini düşünüyor ve bu yolda sizlerle birlikte ilerlemek istiyoruz.
uzun lafın uzunu oldu biraz ama tekrardan mayıs 2013 tarihinde kendiliğinden gelen azmi, biraz mecburiyet dahi olsa yeniden yakalamamızı sağlayan tüm yazar arkadaşlarımıza tekrardan teşekkür ederiz.
biz istersek gerçekten yazarız bu şehri.
1.2013, mayıs 14860 entry
2.2013, aralık 14166 entry
3.2011, ağustos 8535 entry
4.2012, mayıs 8509 entry
5.2013, nisan 8462 entry
6.2011, mayıs 7874 entry
7.2011, kasım 7785 entry
8.2011, temmuz 7702 entry
9.2012, haziran 7453 entry
10.2011, eylül 7256 entry
yukarıda kartal sözlüğe, yazarlarımız tarafından belirli dönemler içerisinde, en çok hangi aylarda ne kadar entry girildiğini görebiliriz.
rekor denemesini başlatırken aslında bizim de merak ettiğimiz buydu. acaba 6.000 ortalamasında kalan bu entry girişi bir anda ne kadar yükselebilirdi? evet efendim istediğimiz seviyeye rahatlıkla geldiğimizi gördüğümüz için eminim hepimiz tablodan oldukça memnundur.
bu rekor denemesine başladığımızda bazı arkadaşlarımızdan haklı eleştiriler geldi, bazı arkadaşlarımız direkt çok yersiz buldu ve kimileri ne yapmaya çalıştığımızı bildiği için eleştirel bir tutum sergilemektense sadece hedefe destek olmak açısından zaten sözlükle normalinde yer alırken sadece biraz daha fazla efor gösterdi.
14.166 entry ile interaktif sözlükler sıralamasında 6. sıraya yükseldik. bakın bu kolay bir duruş değil. eğer bu ortalamayı bir kaç ay daha devam ettirebilirsek sözlüğü kimlere nasıl sunacağımızı herkes görecektir. sunmaktan kastımız beşiktaş menfaatine nasıl bu sözlüğü daha verimli kullanabiliriz sorununu çözmeyi ifade etmek istedim.
mayıs ayına kadar bir büyüme hedefliyoruz. mayıs ayına kadar bir hedef koymamızın sebebi bir rutin oluşturabilmek. sonrasının kendiliğinden geleceğini düşünüyor ve bu yolda sizlerle birlikte ilerlemek istiyoruz.
uzun lafın uzunu oldu biraz ama tekrardan mayıs 2013 tarihinde kendiliğinden gelen azmi, biraz mecburiyet dahi olsa yeniden yakalamamızı sağlayan tüm yazar arkadaşlarımıza tekrardan teşekkür ederiz.
biz istersek gerçekten yazarız bu şehri.
Bulutlar Gitsin...
intiharlarım acıyor. Anneme ait adını bilmediğim tüm çiçekleri suladım dün akşam. Yaşamaları için konuştum onlarla, ölmeyin dedim. Güneş görsün yüzünüz, suyunuzu ben veririm. Sanki konuştular benimle. ben su verdikçe onlar evin mutsuzluğundan ve sessizliğinden rahatsızlıklarını anlattılar. “Çiçekler insanlarla konuşur oğlum” diyen annem geldi aklıma. Gecenin bir vakti arayıp, sarhoş oğlunun dudaklarından “konuştular anne” yaşanmışlığını söylemek istedim. Anlar bir gariplik olduğunu, üzülür diye yapamadım.
intiharlarımla imtihan ediliyorum her akşam. Neden bu kadar çok içiyorsun sorusuna “çok içmezsem düşünmek zorunda kalıyorum, içerek yoksullaştırıyorum beynimi” cevabını veremiyorum ama biliyorlar. Eriyip gidişlerimi bilenler üzülüyor. Karizmatik bir ölümü seçti o diyorlar. Her kötü yazar gibi ben de içince seviyorum kendimi. Nefes aldıkça tükenen bir hayat olduğunu düşündüğüm için soluğum istemsizce hızlanmış olmalı. Doktorlar ciğerini öldürüyorsun nasihatleri veriyor. Benim bedenim her gün intihar ediyor. Ciğer de neymiş?
intiharlık iftiralar atıyorlar arkamdan. Nasıl aklında kaldıysam o olmaya devam ediyorum. Hayatıma girmek isteyen iyi veya kötü hiçbir sıfata koymadığım tenleri olabildiğince kendimden uzak tutuyorum. Sen aşıksın diyorlar başka bir şeyim yokmuş benim. Hayır diyorum içimden “ellerini özledim” sadece. Sesli olaraksa bir duyum çıkartamasam da, gülümsüyorum, hadi diyorum “kapatalım bu çirkin bahsi”
intiharlı bir mektup yazıyorum sana. içinde bildiğimiz bir ölüm kokmuyor. Seninle Üsküdar da içtiğimiz bir kahveyi çıkartamıyorum aklımdan. Hiç sevemediğim kız kulesine bile sen seviyorsun diye nasıl katlanmışım onca zaman. Gerçi ne de güzel yapmışım. Karşısında oturup iki çekirdek yediğimiz akşamlar ne güzeldi diye iç geçiriyorum. Ben seninle yürüdüğümüz sokakları seviyorum. Diz kapaklarım kanıyor, o sokaklar kanıyor, terk edilmiş evler susuyor, sokak lambaları bir tek bana sönüyor ve ben yürüyorum. Diz kapağımdan kanlar yere süzülürken deliller bırakıyorum. Ben sana, ölüyorum.
intihar ettiğim rüyalar görüyorum. Bir uçurum var, herkesin gördüğü gibi mi bilmiyorum ama çok korkutucu. Karanlıktan mıdır? Bilmiyorum. Ama kötü diyebileceğimiz rüyalardan işte. Arkamı dönüp bakamıyorum. Sen arkamdaymışsın gibi hissediyorum. Tam düşeceğim an beni tutacak mısın? Ayağım tökezliyor. Oradasın tutsana beni. Sarıl belime düşüyorum. Bir tek kelime çıkmıyor ağzımdan. “ne olursun beni tut” diyemiyorum. Ayağım tökezliyor. Ayağım kayıyor. Dizlerimin hiç gücü kalmadı derken düşüyorum. Düşerken bir anlık hissediyorum ama nefesini. Sanki benimle aynı anda bir göz yaşın yere değiyor. O kadar sessiz bir rüya ki bu bir tek onu duyabiliyorum. Bir de karanlığın uğultusunda yüzüm yukarı bakarken sırt üstü düşme seanslarımı. O an da bağırıyorum sana. Duymuyorsun. Beni tutman için artık çok geç. Düşüyorum. Uyandığımda kan ter içindeyim. Kalkıp koca bir bardak viski içiyorum. Bir sigara yakıyor ve aşağı bakıyorum. Karanlık ve sen oradaymışsın gibi. Bir çift göz ve kocaman bir beden yukarı doğru bana bakıyor. Hadi gel diyor ve ben kendimi hiç düşünmeden camdan aşağı bırakıyorum. Tam yüzünü seçebilecek kadar yaklaşıyorken. Yere çarpıyor ve yine uyanıyorum. Sancılar içinde uyanmalı zaman dilimlerinden bıktım. Gerçek bir ölüm istiyorum.
Şehire gelmeyen bir filmin, bir güzel orman olmayan bir belkinin tüm günahlarını çekiyor gibiyim. Bir akşam otursak konuşsak seninle. Baksam şöyle gözlerinin içine başka hiçbir şey istemem galiba bu hayatta. Uzaktan görebilmek için kapı arkalarına saklanıyorum. Tuhaf tuhaf hareketler işte anlat deseler utanır anlatamazsın. Utanıyorum ve öyle yapıyorum, anlatamıyorum.
Gülümse hadi, unutmuşsun beni. Aklından tamamen çıkartmışsın o yüzden daha çok gülümse. Gerçek kahkahalar at. Çevrendeki insanlar her gün biraz daha güçlendiğini görsün. Akşamlarından korkma. Sabah uyanmalarını yeniden sev. Hadi başar.
Neyi yenmedin ki sen emel Müftüoğlu şarkısını mı yenemeyeceksin?
Sen de gülümse, hadi gülümse “bulutlar gitsin”
intiharlarım acıyor. Anneme ait adını bilmediğim tüm çiçekleri suladım dün akşam. Yaşamaları için konuştum onlarla, ölmeyin dedim. Güneş görsün yüzünüz, suyunuzu ben veririm. Sanki konuştular benimle. ben su verdikçe onlar evin mutsuzluğundan ve sessizliğinden rahatsızlıklarını anlattılar. “Çiçekler insanlarla konuşur oğlum” diyen annem geldi aklıma. Gecenin bir vakti arayıp, sarhoş oğlunun dudaklarından “konuştular anne” yaşanmışlığını söylemek istedim. Anlar bir gariplik olduğunu, üzülür diye yapamadım.
intiharlarımla imtihan ediliyorum her akşam. Neden bu kadar çok içiyorsun sorusuna “çok içmezsem düşünmek zorunda kalıyorum, içerek yoksullaştırıyorum beynimi” cevabını veremiyorum ama biliyorlar. Eriyip gidişlerimi bilenler üzülüyor. Karizmatik bir ölümü seçti o diyorlar. Her kötü yazar gibi ben de içince seviyorum kendimi. Nefes aldıkça tükenen bir hayat olduğunu düşündüğüm için soluğum istemsizce hızlanmış olmalı. Doktorlar ciğerini öldürüyorsun nasihatleri veriyor. Benim bedenim her gün intihar ediyor. Ciğer de neymiş?
intiharlık iftiralar atıyorlar arkamdan. Nasıl aklında kaldıysam o olmaya devam ediyorum. Hayatıma girmek isteyen iyi veya kötü hiçbir sıfata koymadığım tenleri olabildiğince kendimden uzak tutuyorum. Sen aşıksın diyorlar başka bir şeyim yokmuş benim. Hayır diyorum içimden “ellerini özledim” sadece. Sesli olaraksa bir duyum çıkartamasam da, gülümsüyorum, hadi diyorum “kapatalım bu çirkin bahsi”
intiharlı bir mektup yazıyorum sana. içinde bildiğimiz bir ölüm kokmuyor. Seninle Üsküdar da içtiğimiz bir kahveyi çıkartamıyorum aklımdan. Hiç sevemediğim kız kulesine bile sen seviyorsun diye nasıl katlanmışım onca zaman. Gerçi ne de güzel yapmışım. Karşısında oturup iki çekirdek yediğimiz akşamlar ne güzeldi diye iç geçiriyorum. Ben seninle yürüdüğümüz sokakları seviyorum. Diz kapaklarım kanıyor, o sokaklar kanıyor, terk edilmiş evler susuyor, sokak lambaları bir tek bana sönüyor ve ben yürüyorum. Diz kapağımdan kanlar yere süzülürken deliller bırakıyorum. Ben sana, ölüyorum.
intihar ettiğim rüyalar görüyorum. Bir uçurum var, herkesin gördüğü gibi mi bilmiyorum ama çok korkutucu. Karanlıktan mıdır? Bilmiyorum. Ama kötü diyebileceğimiz rüyalardan işte. Arkamı dönüp bakamıyorum. Sen arkamdaymışsın gibi hissediyorum. Tam düşeceğim an beni tutacak mısın? Ayağım tökezliyor. Oradasın tutsana beni. Sarıl belime düşüyorum. Bir tek kelime çıkmıyor ağzımdan. “ne olursun beni tut” diyemiyorum. Ayağım tökezliyor. Ayağım kayıyor. Dizlerimin hiç gücü kalmadı derken düşüyorum. Düşerken bir anlık hissediyorum ama nefesini. Sanki benimle aynı anda bir göz yaşın yere değiyor. O kadar sessiz bir rüya ki bu bir tek onu duyabiliyorum. Bir de karanlığın uğultusunda yüzüm yukarı bakarken sırt üstü düşme seanslarımı. O an da bağırıyorum sana. Duymuyorsun. Beni tutman için artık çok geç. Düşüyorum. Uyandığımda kan ter içindeyim. Kalkıp koca bir bardak viski içiyorum. Bir sigara yakıyor ve aşağı bakıyorum. Karanlık ve sen oradaymışsın gibi. Bir çift göz ve kocaman bir beden yukarı doğru bana bakıyor. Hadi gel diyor ve ben kendimi hiç düşünmeden camdan aşağı bırakıyorum. Tam yüzünü seçebilecek kadar yaklaşıyorken. Yere çarpıyor ve yine uyanıyorum. Sancılar içinde uyanmalı zaman dilimlerinden bıktım. Gerçek bir ölüm istiyorum.
Şehire gelmeyen bir filmin, bir güzel orman olmayan bir belkinin tüm günahlarını çekiyor gibiyim. Bir akşam otursak konuşsak seninle. Baksam şöyle gözlerinin içine başka hiçbir şey istemem galiba bu hayatta. Uzaktan görebilmek için kapı arkalarına saklanıyorum. Tuhaf tuhaf hareketler işte anlat deseler utanır anlatamazsın. Utanıyorum ve öyle yapıyorum, anlatamıyorum.
Gülümse hadi, unutmuşsun beni. Aklından tamamen çıkartmışsın o yüzden daha çok gülümse. Gerçek kahkahalar at. Çevrendeki insanlar her gün biraz daha güçlendiğini görsün. Akşamlarından korkma. Sabah uyanmalarını yeniden sev. Hadi başar.
Neyi yenmedin ki sen emel Müftüoğlu şarkısını mı yenemeyeceksin?
Sen de gülümse, hadi gülümse “bulutlar gitsin”
gökyüzü gibi bir kadındır erkek çocuğu için. kaç yaşına gelirse gelsin demez ama sever.
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?