#425083
fazla iddialı belki ama evet, gülünç gelse de arkasındayım bu görüşümün. topla arası bu kadar iyi olan, bu kadar rahat top oynayan başka bir yerli daha söyleyin abi bana. ben sadece verdiği duygudan bahsediyorum bu arada; zidane olmak kısmı bugün için ütopik kalmakla beraber ilerisi için şu ankinin çok üstü seviyeleri görebilecek bir potansiyeli hala var oğuzhan'ın. öyle inter'in takip ediyor olması, arsenal altyapısı falan boşuna değil yani.
10 aralık 2015 sporting lizbon beşiktaş maçında futbol oyun kuralları çerçevesinde ağzına sıçtığımız futbolcu. gol dışında sahada gezindi öylece. ince işçilik olacaksa, çok süper bir yıldız olmamakla beraber gerçekten yetenekli bir futbolcu ama karşısında çivi gibi adamlar olduğu vakit hiç şansı yok.
"stamina"sı çok çok düşük kalıyor artık. şahsen benim ölçütlerimde taş gibi bir oyun kurucu; oyun görüşü çok iyi, topla çok rahat, mücadeleden kaçmıyor, bir de ekstradan çok verimli hücum pres yapıyor[ybkz]swh[/ybkz] ama mücadele gerektiren maçları bitiremiyor, bitiremez de. yetmiyor gücü o kadarına.
o yüzden sosa'yı ya böyle bir silah olarak kabul edip ona göre plan yapacaksın ya da göndereceksin. bunun bir ortası olduğuna inanmıyorum.
o yüzden sosa'yı ya böyle bir silah olarak kabul edip ona göre plan yapacaksın ya da göndereceksin. bunun bir ortası olduğuna inanmıyorum.
14 aralık 2015 beşiktaş galatasaray maçında kalede olması gereken gencimiz. her ne kadar güven vermezse vermesin, tolga zengin'den geriye kalanlarla[ybkz]swh[/ybkz] bu maç oynanamaz.
beşiktaş'ın 2007-2008 sezonundaki şampiyonlar ligi macerasının sondan ikinci maçı. bu maçı, rodrigo tello ve deivson rogerio da silva bobo'nun golleriyle 2-1 almıştık da son maça taşımıştık umudumuzu.
bu maçın daha ziyade bende uyandırdığı duygulardan bahsetmek istiyorum esasen. şimdi bir liverpool hezimetinden dönmüşsün, inönü'deki ilk maç... çocuklar çıktı ısınmaya, belki yarım saat kapalı önünde ısındılar. o yarım saat boyunca kapalıda karşılıklı çocuklar inanın inanın çocuklar bestesi... hep bir ağızdan, omuz omuza... sonra tüm stat bıkmadan, usanmadan çok büyük bir destek verildi o gece takıma, müthiş bir sağaltım çalışması yani. ve öyle bir meyvesini verdi ki o sinerji; ağlatan beşiktaş maçlarından biri oldu benim için. yani o dönem öyle bir psikoloji içindeydik ki, bobo'nun son dakikalarda attığı golden sonra yanımdaki adam da böyle resmen olduğu yerde çöktü ve ağlamaya başladı eski açık'ta. psikologların inceleyebileceği bir gündü.
şimdi bugüne geldiğimizde o günkü kadar karanlık bir tablo yok. 10 aralık 2015 sporting lizbon beşiktaş maçı, biraz yıkıcı olmuş olabilir hepimiz için ama önümüzde çok önemli bir galatasaray maçı var. aynı tedavi kürünü şimdi de uygulayabilirsek, her şey tekrardan rayına girer; benim hiç şüphem yok.
o yüzden hadi gençler, kaldırın artık kafayı yerden.
bu maçın daha ziyade bende uyandırdığı duygulardan bahsetmek istiyorum esasen. şimdi bir liverpool hezimetinden dönmüşsün, inönü'deki ilk maç... çocuklar çıktı ısınmaya, belki yarım saat kapalı önünde ısındılar. o yarım saat boyunca kapalıda karşılıklı çocuklar inanın inanın çocuklar bestesi... hep bir ağızdan, omuz omuza... sonra tüm stat bıkmadan, usanmadan çok büyük bir destek verildi o gece takıma, müthiş bir sağaltım çalışması yani. ve öyle bir meyvesini verdi ki o sinerji; ağlatan beşiktaş maçlarından biri oldu benim için. yani o dönem öyle bir psikoloji içindeydik ki, bobo'nun son dakikalarda attığı golden sonra yanımdaki adam da böyle resmen olduğu yerde çöktü ve ağlamaya başladı eski açık'ta. psikologların inceleyebileceği bir gündü.
şimdi bugüne geldiğimizde o günkü kadar karanlık bir tablo yok. 10 aralık 2015 sporting lizbon beşiktaş maçı, biraz yıkıcı olmuş olabilir hepimiz için ama önümüzde çok önemli bir galatasaray maçı var. aynı tedavi kürünü şimdi de uygulayabilirsek, her şey tekrardan rayına girer; benim hiç şüphem yok.
o yüzden hadi gençler, kaldırın artık kafayı yerden.
belki bana gülünecektir ama ben bu çocuğu izlerken zinedine zidane'dan aldığım lezzeti alıyorum. eksikleri vardır, gelişecektir; bunlar ayrı konu ama oğuzhan'ı izlerken aldığım lezzet çok başka.
tam da "ulan ne kadar ukde birikmiş, nerede acaba bu healthsoldier?" diye düşünürken çıkagelmiş battal gazi yazar.
bir kez daha eline sağlık.
bir kez daha eline sağlık.
yeni zelanda bisiklet takımı'nın markalaşmış lakabı.
yeni zelanda buz hokeyi milli takımı'nın markalaşmış lakabı.
yeni zelanda kriket milli takımı'nın markalaşmış lakabı.
yeni zelanda basketbol milli takımı'nın markalaşmış lakabı.
yeni zelanda baseball milli takımı'nın lakabı.
yeni zelanda milli takımı'nın markasıdır. yani bir nevi bafana bafana'dır esasında ama yeni zelandalılar bu "black" mevzuundan güzel markalar yaratmışlar.
(bkz: diamondblacks)
(bkz: tall blacks)
(bkz: blackcaps)
klasik olarak, ful siyah bir formaları vardır ama sadece yakaları beyazdır.
(vurgula: ukde:) optik basgan yardımcısı
(bkz: diamondblacks)
(bkz: tall blacks)
(bkz: blackcaps)
klasik olarak, ful siyah bir formaları vardır ama sadece yakaları beyazdır.
(vurgula: ukde:) optik basgan yardımcısı
gerçek bir kansızdır.
6 kasım 2007 liverpool beşiktaş maçında, [ybkz]swh[/ybkz]6. golden sonra üç forvete dönerek daha ısrarlı biçimde sıçmıştı ağzımıza. 8 aralık 2015 real madrid malmö maçı da gösterdi ki, bu adamın canını çok yakmışız biz. bence bilerek attırmıyor 9.'yu.[ybkz]swh[/ybkz]
nalet olası!
6 kasım 2007 liverpool beşiktaş maçında, [ybkz]swh[/ybkz]6. golden sonra üç forvete dönerek daha ısrarlı biçimde sıçmıştı ağzımıza. 8 aralık 2015 real madrid malmö maçı da gösterdi ki, bu adamın canını çok yakmışız biz. bence bilerek attırmıyor 9.'yu.[ybkz]swh[/ybkz]
nalet olası!
bize bir kardeş getirmiş maç. yine hezimet, yine rafael benitez...
(bkz: samuel beckett)
elli kere söyledik, bir daha söyleyelim; bir şey olmaz: spesifik olarak kimseye ihtiyacı olmayan sözlüktür; şahıslara ihtiyacı olmaması gereken sözlüktür.
kendimden yola çıkmam gerekirse, ben bir süredir hayvan gibi yoğun günler geçiriyorum. yeri geliyor, çok uzun saatler çalışıyorum. bu durumda da tabi ki, bırak yazmayı bazen sözlüğe giremiyorum bile. işte asıl problem burada başlıyor. burası bir sözlükse, yazmayanlar hatırlanmamalı bile. bir organizma gibi standart çalışma düzeni olan bir yapı olmalı sözlük, kişilerden bağımsız.
bir gün bu da olacak inşallah ama o gün, bugün değil maalesef.
kendimden yola çıkmam gerekirse, ben bir süredir hayvan gibi yoğun günler geçiriyorum. yeri geliyor, çok uzun saatler çalışıyorum. bu durumda da tabi ki, bırak yazmayı bazen sözlüğe giremiyorum bile. işte asıl problem burada başlıyor. burası bir sözlükse, yazmayanlar hatırlanmamalı bile. bir organizma gibi standart çalışma düzeni olan bir yapı olmalı sözlük, kişilerden bağımsız.
bir gün bu da olacak inşallah ama o gün, bugün değil maalesef.
(bkz: harpy eagle)
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?