confessions

newcastle

2. nesil Moderatör - - Moderatör -

  1. toplam entry 5452
  2. takipçi 1
  3. puan 123740

yükseltici

newcastle
hayatımıza henüz dijital platformlar, paralı kanallar falan girmemişken; onu bırak henüz hayatımıza kablo tv, çanak anten, uydu gibi kavramlar girmemişken; çamlıca'ya yakın oturmanın tv izlerken kanal kalitesi açısından önem arz ettiği zamanlarda eğer çamlıca gibi bir imkanımız yoksa televizyonlarımızda kullandığımız alet idi.

aha şöyle bişi;

http://tinyurl.com/buyvgj9

evdeki antene gelen frekansı yükseltip daha düzgün görüntü almamıza yarayan bu alet, ezkaza açılmadan televizyon izlemeye çalışıldığında çıldırma noktasına gelmek mümkün olabilirdi.

mesela beşiktaş'ın rosenborg ile oynayacağı maçtan evvel tv'yi açtığında heyecandan yükselticiyi açmayı unutmuş olan dedemin elinden televizyonu ben almıştım da o gece maçı izleyebilmiştik.[ybkz]swh[/ybkz]

iş aramak

newcastle
insanı kimi zaman çok ciddi umutsuzluğa iten süreçtir.

bazı hususlarda direnirsiniz. gelen olumsuz yanıt/yanıtlar karşısında direncinizi kaybettiğinizi hissedersiniz. bazen aptal mı yoksa kararlı mı olduğunuza karar veremezsiniz. ama herşeyden çok yaptığınız düşünmektir. hani filmlerde vardır ya adam sahilde bir bankta saatlerce hiçbir şey yapmadan oturur ve düşünür; hah işte öyle bulabilirsiniz bir anda kendinizi. para, problemdir. itibar, problemdir. sigarayı günde 2 pakete çıkarmış olmak, ciddi problemdir.

görüldüğü gibi düşünmenin herhangi bir getirisi yoktur. aksine sizi dibe iter. şayet böyle bir kıvama gelmişseniz koyvereceksiniz abi. hiçbir şey akıl sağlığınızdan önemli değil, emin olun. kendi üstünüze biraz daha varırsanız, patates olur beyoğlu'nda çükü dışarda gezmeye başlarsınız. gerek var mı?

çok sevdiğim birinin işsizlik hikayesini dinlemiştim, oradan pay biçebilirsiniz. "oğlum" dedi, "kendini ne kadar bırakırsan o kadar pörsüyorsun. mesela ben günlük egzersizler yapıyordum. çıkıp yürüyordum. kesinlikle sakal uzatmıyordum. gündüz alkol almıyordum. çünkü vücudun ne kadar 'hazır' olursa beynin de o kadar 'hazır' olur. bu da bazı şeyleri çabuklaştırır, emin ol."

bunu söyleyen kişi, 2 çocuklu bir aile babası. kirada oturdukları evi tek maaşla döndürmeye çalışıyorlardı eşiyle o dönem.

velhasıl problemleri sıralamak bu sürecin en belirgin, en kaçınılmaz ve belki de en hak verilesi özelliğidir. ancak şöyle bir silkinmek, müşkülpesent olmamak, biraz daha mücadeleci olmak lazım sanki.

quaresma'yı savunan beşiktaşlı

newcastle
demokratik haklarını kullanmak suretiyle fikrini beyan etmektedir, dolayısıyla buraya kadar bir problem yoktur.

amma ve lakin 21 ekim 2012 beşiktaş trabzonspor maçında kötü giden bir devrenin ardından sahada ter döken 11'i soyunma odasına "kuvareeeeezma kuvareeezma" diye yolluyorsa artık ayıp etmeye başlamış demektir.

lamı cimi yok, bu meselede artık "kim ne demiş?"in, "kim haklı?"nın pek bir ehemmiyeti kalmadı. birileri bir hata yaptı, hala da yapıyor ve sonuç olarak biz an itibarıyla bu heriften yararlanamıyoruz. bu durumun akla mantığa uygun olmadığı tabi ki açık ama tepkinin inönü'de ter döken beyaz formalıların önünde verilmesini artık ihanetle bağdaştırıyorum ben.

derinlemesine açıklamayacağım bu "ihanet" kelimesini. dileyen kendi kendine bir düşünsün, yazar burada ne anlatmak istemiş diye.

ismail abi

newcastle
gerilerden gelen bir leyla ile mecnun izleyicisi olarak bazen ne diyeceğimi şaşırtan adamdır; tuhaf bir şekilde her seferinde yürek burkandır.

---------------39. bölümden alıntı---------------

kendisine hediye veren noel baba'ya:

-e ama beni çok mahcup ettin, ben hiç bir şey almadım ki sana... bilsem ben de... haberim yoktu valla.

---------------39. bölümden alıntı---------------

allan mcgregor

newcastle
an itibarıyla krallığımı kaybetmeme neden olan kaleci.

yahu kaleci bu, hata yapacak tabi. bir tane bacak arası yediği gol var, onun dışında bunu kurtarmalıydı diyebileceğim bir gol göremedim ben işin doğrusu. kale biraz sabır meselesi. daha önce cenk gönen başlığında çok gırtlak patlattım bu mevzuda, o yüzden tekrar aynı şeyleri söylemeye gerek yok ama kaleci kalesine bir alışacak. defansına, lisanına adapte olacak. ocaktan sonra mcgregor'u konuşmaya başlayabiliriz bence.[ybkz]swh[/ybkz]

oscar cordoba gibi bir kaleci sarajevo maçından sonra ıslıklandı bu tribünde. italya'daki 1-1'lik ss lazio maçında yaptığı hatayla beni çıldırtan da oydu. ama bıraktığı büyük fotoğraf tartışılır mı? bence taş oluruz, yapmayalım.

sonuç olarak, daha evvelinde pek izlediğimi söyleyemem kendisini ama bana şu ana kadar güven veriyor. cenk gönen'i en çok savunanlardan biri olarak şu an kalenin mcgregor'da kalması taraftarıyım.

her taş cevher değildir

newcastle
ilköğretim öğrencilerine dağıtılması zorunlu kılınan kitap. çok şeker, çok masumane bilgiler içermektedir. zira albert einstein'ın saçlarını taramıyor olması, charles darwin'in maymuna benzediği için evrim teorisini ortaya attığı, sigmund freud'un sapık olduğu gibi bizzat sapık fikirlerin çocuklara aşılanmasıyla nereye varılmaya çalışıldığı, belki de nereye varılmış olduğu gayet düşündürücü.

---------------alıntı---------------
sigmund freud: sapıkların babası. özellikle siyonistler ve marksistler freud’a sahip çıkar. freud teorisi ise, allahü tealanın kainatın şereflisi olarak yarattığı insanı, bir takım adi içgüdülerin esiri gibi gösteren bir teori.
---------------alıntı---------------

sigmund freud siksin sizi...

http://haber.sol.org.tr/devlet-ve-siyaset/ilkokulda-dagitilan-skandal-kitap-einstein-pistir-pasaklidir-saclarini-bile

21 ekim 2012 beşiktaş trabzonspor maçı

newcastle
bahtsızlığımızın tescillendiği maçlardan biri olarak hafızalarımızdaki yerini almıştır.

trt'de 7 kişi saydılar ama son pozisyon gol olmayınca allan mcgregor dahil 8 futbolcu kendini yere bırakmıştır. takım böyle olunca taraftar sorun etmiyor puan kaybını. ilginçtir, ben eve mutsuz dönmedim dün gece. zira geçen senenin aksine sahada birbirini seven bir takım görüyorum ben. başarının öncelikli koşuludur bu, azımsanmasın. almeida devesinin bile ilk kez birşeyleri kafaya taktığını, top kovaladığını, hatta taraftara "hadi amk bağırın" gazlaması yaptığını gördüm. sırf oğuzhan özyakup bile benim için bu kadrodan ümitli olma sebebidir.

takımda bir şeyler iyi gidiyor, bir şeyler kötü gidiyor. kötü giden şeylerin tespiti ve ortadan kaldırılması da tamamen samet aybaba'ya bağlıdır.

biraz sabır ey beşiktaş taraftarı...

olcay şahan

newcastle
baggio sendromu yaşamamasını dilediğim futbolcumuz. zira şahsen 21 ekim 2012 beşiktaş trabzonspor maçının son dakikasında kaçırdığı gol kendisiyle ilgili ümitlerimi törpülemek yerine harlamıştır. orada vurmayı tercih etti, vurulması gereken yere vurdu ama kaleci şanslı günündeydi. kaldı ki bunun ötesinde benim için o pozisyondaki top kontrolü bile umutlu kalmak için yeterli.

bana erkan zengin'i çağrıştırıyor biraz. erkan beşiktaş'a geldiğinde olcay'ın şu oynadığı topu bile oynamıyordu. şimdi eskişehir'de esiyor herif. olcay'ın şu an eksikleri var, evet ama doğru çalışırsa olmayacak şey değil.

16 ekim 2012 macaristan türkiye maçı

newcastle
beyaz takım ile kırmızı takımın antrenman maçıdır. zira sahadaki, türkiye ulusal futbol takımı olamaz bence. hadi yine iyisiniz beyazlar, kaptınız baklavayı. hak ettiniz ama; madara ettiniz kırmızıları.

not: beyazların dokuz numarasını beğendiğimi söyleyebilirim.[ybkz]swh[/ybkz]

felix baumgartner

newcastle
dün itibarıyla talip olduğu 4 rekorun 3'ünü kırmış olan rekortmen.

(b: en hızlı serbest düşüş), (b: en yüksek mesafeden serbest düşüş) ve (b: insanlı balonla en yüksek irtifa) rekorlarının yeni sahibi, (b: en uzun süre serbest düşüş) rekorunu ise sanırım yaklaşık 15 sn. ile falan kaçırdı.

aydın

newcastle
yazdıklarıyla, sahneledikleriyle, oynadıklarıyla, söyledikleriyle, hepsinin özünde düşünceleriyle bulunduğu topluma katkı veren/vermesi beklenen kimse.

salt doğruların insanı olması gerekmez. isminin çağrıştırdığı doğrultuda kendisinden halkına ışık vermesi, farklı bakış açıları sunarak düşündürmesi kafidir.

müfit arın

newcastle
aynı zamanda aydın olarak nitelendirebileceğim hocamız.

26 eylül 2012 hentbol takımı antrenman ziyareti sonrasında arabasında yaptığım yolculuğun hayatımın unutulmazları arasına girdiğini açıkça söyleyebilirim. köprü trafiği hiç bu kadar güzel gelmemişti açıkçası. ulan beşiktaş'a 17 tane kupa kazandırmış birinden bahsediyorum ya, boru mu!

hiç yakınmadı. yakınması gereken ve bizi de karamsarlığa itebilecek kısımlarda ufak tefek şakalar yaparak kendisine hayran bıraktı. ancak sohbetimizin şu kısmını paylaşmazsam bu müthiş takıma ve hocasına ihanet olurmuş gibi geliyor:

---------------m.a.---------------
(vurgula: geçen sezon bu takım sadece bir ay maaş alarak oynadı.)
---------------m.a.---------------

yorum yok...

burak yılmaz'ın inönü stadyumu'nda ayağının kırılması

newcastle
gerçekleştiği takdirde kaderin cilvesi olarak yorumlanabilecek durum. bugüne kadar kendini özellikle ceza sahamız içinde ayağı kırılmışcasına yere atan bir futbolcunun inönü'de sahiden ayağını kırması enteresan olurdu galiba ama herşeyin ötesinde sanırım bu kimseye bir şey kazandırmazdı.

ukdeyi veren : emrec001

zorunlu gibi edit: bir insanın mesleğini geçici olarak dahi olsa yapamayacak hale gelmesi; bırak beşiktaşlı'yı, insanım diyeni mutlu etmemelidir.

maruz ile mazur'u karıştıran insan evladı

newcastle
sevip okşanası, yanağından makas alınası insan evladıdır. çünkü çok yaygın bir hatayı yapmakta ısrar etmektedir ve nerden baksan bu hata her insanda çok sempatik durmaktadır.

özellikle "beni mazur görün" gibi bir cümleyle nezaketini konuşturmak istediği anlarda ağzından maruz çıkıverdi mi, böyle gıdısını öpesim gelir.

unutma sevgili karıştıran; (vurgula: maruz) kalınır, (vurgula: mazur) görülür.

he mi canını yidiğim?

(bkz: öksüz başlık sevmeyen birkaç iyi adam)
189 /

neden bekliyorsun?


bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?

üye ol