la bebe

dönüşte saat kaç civarı semtte olacağımız bilgisinin benim için elzem olduğu organizasyon.
geri dönüş bileti için soruyorum.
aydınlat beni sözlük.

tanışmamıza[ybkz]swh[/ybkz] sayılı günler[ybkz]swh[/ybkz] kalan, sevinçle kucaklaşacağım, elbette sarılırken ağlamayacağım, fakat mıncıracağım yazarım.
sabırsızlanıyorum ulan!

(bkz: pınar noldu)

##205083

beşiktaşlılık turnusolü haline gelmesinden ciddi ciddi rahatsızlık duyduğum tişört.
"feda almayan beşiktaşlı değildir, siz nasıl beşiktaşlısınız" vesaireler havalarda uçuşuyor.

elbette kulübe böyle bir dönemde katkı yapmak oldukça önemli, elbette biz beşiktaşlılar elimizden geldiğince kulübe maddi-manevi katkılarda bulunmalı ve birtakım fedakarlıklar yapmalıyız; fakat, tişörtü henüz almamış -belki de alamamış- olanlar için sarf edilen sözler ciddi anlamda utanç verici olabiliyor, biz beşiktaş taraftarına asla yakışmıyor.

beşiktaşlılık, sırf genele ayak uydurma adına kartal yuvası'na dökülen paralarla değil; ayakkabı boyacılığı yapan bir çocuğun beyaz atletinin yarısını siyaha boyamasıyla yahut son parasını maç biletine veren adamın evine yürüyerek dönmesiyle ölçülür.

umuyorum daha fazla "födö ölmöyön süktürsün gütsün!"ler görmeyiz ve maddi durumu elverişli olmayan beşiktaş sevdalılarını üzmeyiz.

yanlış anlaşılma ihtimalime karşı not: 3 tane feda tişörtü aldım.

"(i: ot topluluğu, çalılık)" anlamına gelen bir kadın ismi.
bazı kendini bilmez kaynaklarda "(i: süpürge otu)" şeklindeki karşılığına da rastlamak mümkündür.

insan, adının anlamını ebeveynlerine sorduğunda; ki o zaman hz. google da yok tabi, "67 yılda bir açan, açtığında dargınları barıştıran aşıkları kavuşturan, bir çok derde şifa olan bir çiçek türü" gibisinden bir cevap bekliyor elbet ama, anneden alınan "ımmm, ot sanırım" cevabı çocukluğa dair ilk travma olabiliyor.

çocuklarımıza isim koyarken lütfen dikkatli olalım.
lütfen.

çayın içine düşen şeyin bisküvi olduğuna şükredilmesi gereken durumdur.

"o nerden çıktı şimdi la?" deme ihtimalinize karşın:http://tinyurl.com/73heade

münferit olarak çeyrek beyinlere sahip olmalarından ötürü, tamamen mecburiyetten sürekli bir arada gezmek zorunda kalan kardeşler.

diş fırçalamak 17 kalori yaktığına göre, günde 6 kez diş fırçalamak suretiyle geçersiz hale getirebileceğimiz durum.

hem nutella yiyorsun, hem sık sık dişlerini fırçalıyorsun, hem de -2 kaloriyle kâra geçiyorsun.
ve evet; la bebe 22 yaşında, arkadaşları ona einstein diyor. [ybkz]swh[/ybkz]

ideolojisini doğru bulmazsınız, söylediklerine katılmazsınız o ayrı. ama kabul etmek gerekir ki şahane laf çakıyor adam.

---------------alıntı---------------

Davos'taki "One minute" çıkışıyla ingilizcesi tartışılan Başbakan Erdoğan, geçtiğimiz gün de bir Arap turiste "I love you" deyince BDP lideri Selahattin Demirtaş'ın diline düştü. Partisinin grup toplantısında konuşan Demirtaş, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'a şöyle seslendi:

": Yapamıyorsan bırakırsın Başbakanlığı. çok şükür ingilizce de öğrenmişsin, bak 'One minute'den sonra 'I love you' da diyebildin, başka iş bulursun. Sinirlerin kaldırmıyorsa siyaseti bırak. Toplumun beklentilerine cevap veremiyorsan git, evde otur. Seni kimse zorla Başbakan yapmıyordur. Ama o koltuğu işgal ediyorsan hakkını ver. 10 yıldır neyi çözdün?"

---------------alıntı---------------

kendisi yüzünden kan grubumun tuttuğu bir ihtiyaç sahibine kan bağışında bulunamadığım detay.

basketbol oynarken, diğer oyunculardan kat be kat daha fazla manevi haz elde ettiğine inandığım çılgın.

sahada kuduran kardeşini izledikçe kendisi de tribünde kuduran ağabeyini de gördükten sonra rahatlıkla söylüyorum ki, ailenin alayı cıvık bacım afedersin.[ybkz]swh[/ybkz]

diyanet laik olmamalıdan ziyade, "(i: laikliğin olduğu yerde diyanet olmamalı)" şeklinde düzeltilmesi uygun olan beyanat.

3. geleneksel kartal sözlük piknik organizasyonuna gelirken tüm gecesini yolda geçirip 450 km yol tepeceğinden ötürü, çerkes tavuğu başta olmak üzere hiçbir meze türünü getirme mecburiyeti olmayan; bilakis, istanbullu ev sahiplerinden malum konuda hizmet görmek isteyen yazar.

çok çok iyi bir beşiktaşlı olması bir yana, 6-12 yahut +70 yaş seviyesine hitap eden işlere imza atan vasat bir senaristtir.

dizilerinde "tam üstüne bastın, ayağını çek" türü esprimsilerin ardından gelen gülme efektlerine sıklıkla rastlayabilirsiniz.

ama tatlı adamdır, o ayrı.

troll olma, olamasa bile öyleymiş gibi davranma eğilimidir.
bu vesileyle ebeveynlere seslenmek istiyorum naçizane;

çok sevgili anneler ve babalar,

sizlerin kendilerini "sen sus, sen çocuksun" diyerek susturduğunuz çocuklar, ileride sözlük yazarı olabiliyor ilgi çekmek uğruna olur olmadık kafalara erişebiliyorlar. yapmayın! fikirlerine asla kulak vermediğiniz bu sabiler, yeri geliyor ilgi çekmek uğruna sözlük troll'ü oluyor, yeri geliyor mevcut bir troll'ü taklit ederek bir yerlere gelmeye çalışıyor.

çocuklarınızın kendilerini adamakıllı ifade edebilme yolunda sağlıklı bireyler olmalarını istiyorsanız, rica ediyorum onlara birer birey olduklarını hissettirecek şekilde davranın. bu sağduyulu davranış sizin ebeveyn otoritenizi sarsmayacak, aksine sizleri evin içerisindeki danışma mercii konumuna yükseltecektir.

bir de böyle deneyin, lütfen.

kendisinin almış olduğu ceza, tıpkı holosko artı bir miktar parada olduğu gibi bir birim haline gelmiştir.

kim ne zaman kendisinin aldığı cezadan daha fazlasını öngören bir suçtan dolayı yargılansa, refleks olarak direkt "ama cem garipoğlu x yıl almıştı, o niye öyle blablabla" yapıyor olduk.

biraz da, cipiyle otobüs durağı biçip 4 tane can alan bakan çocuklarının bir şekilde 2 sene sonra dışarı çıkmasına yahut 50 kg uyuşturucu ile yakalanan başbakan yeğeninin hiç ceza almamasına şaşırın bence. hem değişiklik olur.

tam 26.5 yıldır kendisinden ekmek yiyen babamın, %51'inin israil'e satıldığı haberini şahsımdan aldığı kuruluştur.

yalnızca "dur ben bi yarın sorayım" diyebildi adamcağız.
umuyorum doğru değildir.

eğer bahsedilen "dolma kabuğu", iyi pişmiş ve yoğurtlanmış bir biber ise; onu yememelerini asla anlayamayacağım insanlardır.

(bkz: düğün makyajı)