confessions

kaptan

1. nesil Moderatör - - Moderatör -

  1. toplam entry 3113
  2. takipçi 1
  3. puan 90026

kaptan'dan yazılar

kaptan
sezonun ilk maçından önce yazdığım yazıdır


babam siyah derdi ben beyaz böyle başladı büyük aşk

nasıl heyecanlanırdım
çubuklu formalarımı giyip, annem elime ekmek arasını sıkıştırdığında
babam elimden tutup
bir eliyle de bayrağımızı salladığında
minik yüreğim yerinden çıkacak gibi olurdu
henüz 2 yaşındaydım seninle tanıştığımda

bu sevgi, sonradan gelmiş olamazdı
ibadet etmek gibi bir şeydi
öyle sessiz
öyle sadakatli
bir mabet inşa etmiştim minik yüreğime
derme çatma bir inönü gibi
her gün ziyaret ederdim seni

misket ve legolardan yaptığım maçlarda
tezahüratlarını söyler
gol olunca, sanki ali pas vermiş de
metin atmışçasına
evin bir köşesinden
diğer köşesine
delilik miydi bu
aşk mıydı adı
çocukluk muydu
yoksa zaten her beşiktaşlının içinde
biraz çocukluk var mıydı
çözemedim yıllardır

babam
bana beşiktaşı sevdiren
onu torununa miras bırakmamı isteyen adam
büyük bir iflasın ardından
her şeye sıfırdan başlayan adam

elim kaybolurdu elini tutarken
hatırlarım
nasırlı elleri, benim körpe ellerimi acıtır mı diye bakarken
hatırlarım
samsun ikinci golü atıp da maçı önde bitirince
üzülmeyeyim diye
cebindeki son parasıyla bana forma alırken
hatırlarım
benle maçlara gelemediği için
içten içe ağlarken

soruyorlar bana neden bu kadar önemli diye
biliyorlar ki bir tercih yapmam istenirse
hiç şansı yok tercih isteyenin
bilmiyorlar



beşiktaş benim babasızlığım
o çok çalışmak zorunda olduğu için gelemedi benimle maçlara
ama ben okullardan kaçıp
işlerden çıkıp gittim büyük sevdama
kaç kişiyi sildim
kaç kişiye çizgi çektim
alayına isyan
inadına beşiktaş

ne zaman yoluna düşsem ikinci evimin
babamı da koydum heybeme beraber
her gol olduğunda ona sarılıp
her yenildiğimizde omzunda ağladım onun
bana sormayın neden bu kadar önemli diye
hayata dair eksikliklerim benim o
babasızlığım bir parça
depremde kaybettiğim arkadaşlarım

ben gülüyorum onunlayken
ona giderken
onu düşünürken
nefret ettiğim sigaranın dumanı bile
cennet kokusu geliyor deplasman otobüsündeyken
hani dolmabahçeye inerken
hani fenerbahçeye
beşiktaşlılar bilir de neyse

bana sormayın neden bu kadar önemli diye
delilik mi bu?
çocukluk mu?
ama zaten söylemiştim üst satırlarda
her beşiktaşlının içinde vardır bir parça çocukluk
ama baba yüreğidir de aynı zamanda
sever de
döver de
ama kalbidir

bana sormayın ya bir şey olursa sana diye
olmaz
kardeşlerim oradakiler benim
aynı anadan, aynı babadan olmak değildir derim
doğrudur
ben ne acılarımı paylaştım orada
yine bir ben bilirim
ayhan ağbinin bir lafı var ya hani
anlatıyor her şeyi aslında
ben beşiktaş yenildiğinde bile keyif alıyorum
öyle ki küçük bir çocuk gibi sarılmak, korumak istiyorum onu
başkalarının ki gibi değil bu
onların ki orta oyunu




sen benim babasızlığımsın kara kartalım
sen, elleri nasır tutan babamın
çalışmak zorunda olduğu için oğluyla geçiremediği zamanlarısın
ufak bir çocuğun umut dolu ekmek arasısın
munzurluğumsun bir parça
ama umudumsun

bugün tarih 07.08.2009 cuma
günlerdir gazeteler 123456789 bir araya gelecek
kaçırmayın diyor
oysa gazeteler de bilmiyor
şampiyon bugün sahaya iniyor
ve ben
babacığımla birlikte
en büyük aşkımızı
en büyük tutkumuzu
en büyük sevdamızı
hayata dair en önemli ortaklığımızı
ufak bir duble rakı ile
merak ile
özlem ile bekliyorum

ve yıllardır yeni açığın üzerinde duran o güzel pankartla bitiriyorum

edirne köprüsü taştan var mı büyük beşiktaştan?
var mı? duyamıyorum

tüm beşiktaşlı kardeşlerime selam olsun
ama en çok babama

eyvallah

kaptan'dan yazılar

kaptan
17 Ağustos 1999... 03:02... Film değildi yaşananlar...

Bir an oturup düşünürken fark ettim...
Fark ettiğim, fark etmekle kalmadı tabi..!
Unutmamanın benim için aslında ne kadar önemli olduğunu fark ettim...
Önemli ve acı olduğunu...
Önemli ve unutulmuş olduğunu...
Unutmamanın...

Unutulmuştu bir şeyler?
Ve bir yerlerde can çekişiyordu tüm iyi niyetler...
Belki de kolonlar arasında sıkışmaya başlamıştı yürekler...
Kırık yarık betonlar arsında kalmıştı
Hem kalanlar?
Hem gidenler...

Hatırlanmalıydılar..!
Cesetleri haber bültenlerine çıktığı zamanlarda değil sadece?
Her yüreğiniz sızladığında?

Sahip çıkılmalıydılar..!
Unutulmamalı ve unutturulmamalıydılar..!
Onlar yaz mevsiminin savrulan yapraklarıydılar?
Ve sonbaharda solmuşçasına düşmüşlerdi yüreklerimize acıları...
Onlar karda açan bir buket çiçektiler aslında...
Karanlıklar arsında bir umut ışığı aradılar...
Kimileri buldular...
Çoğu ise kavuşamadılar ışığa...
Sessiz sedasız devrildiler bir fidan gibi...
Gariplerim son nefeslerini verirken bile yük olmadılar...

Kimin ne zaman bir küçük ışık süzmesine?
Muhtaç olacağının belirsiz olduğu?
Bir ekmeğin on kardeşle paylaşıldığı?
Yatak çarşaflarından yapılmış derme çatma çadırcıklarda?
Üzerimize çiğlerin düştüğü?
Yüreklerin yanıp?
Minik bedenlerin soğuduğu bir tarihti?
17 AĞUSTOS 1999..! 03:02?

'Sesimi duyan var mıııı?'

Nice anneler kaybettik betonlar arasında?
Ve o annelerin?
Bedenini yavrusunu korumak amacıyla?
Duvarlara siper etmesi ile?
Nice bebekler kurtardık...
Mızıkçı Mustafa'yı?
Çekirge Gökhan'ı?
Bahçesinden dut yürüttüğümüz hacı amcayı kaybettik...
45 saniyede...
Yalova, Çınarcık, Avcılar, Sakarya, Gölcük...
Onlar depremde bizse vefasızlıkta çöktük..!

Gök ağladı kıpkırmızı...
Yıldızlar selama durdu kırk beş binine birden..!
Bir saymaya başlayın görün kayıp ne büyük..!

Felaketin 11. Yılında?
Unutmayın da;

Bir mum yakın onlar için sadece...
Yavrularıyla doya doya koklaşamamış anneler?
Oğluna bisiklet parasını denkleştirdiği akşamın?
Sabahına uyanamamış babalar?
Yatağında melek gibi uyurken?
Melek oluveren bebeklere...

Bir mum yakın...
Hani bir umut aramışlardı ya betonlar arasında?
Hani '?buradan bir çıkalım??la başlayan hayaller kurmuşlardı ya?
Hani kirişin altında oradan oraya savrulurken yaprak gibi?
Bir baba oğullarına korkmamalarını söylemişti ya?

Hani öldü diye kaldırılan bir annenin altından?
Korumak uğruna ölümü buyur ettiği bebişi sağ çıkmıştı ya?
İşte onlar için bir mum yakın...

Umutlarına gitsin...
Yarım kalan ömürlerine...
Hayatımızı alt üst eden o lanet olası 45 saniyeye gitsin...
Kundağında uyuyan meleklere gitsin...

Ne olur unutmayın...
Her güneş çıktığında gölgeye kaçar...
Her yağmur yağdığında şemsiye açarsak...
O zaman VELİ GÖÇER TABİ..!

Depremsiz?
Sağlık ve huzur dolu...
Ayrıca vefa borcumuzu ödeyeceğimizi umduğum bir ömür diliyorum...
Umut ışığınız hep yansın...
Öyle ki;
Işığı yanmayanlara bile umut olsun...

Ben ettim ya doğup büyüdüğüm yerlerden giderken...
Siz de helal edin hakkınızı...
Ölümün kenti Avcılar sokaklarında...
Hani bir umut enkaz altında sizi ararken parçalanan ellerimden akan?
Her damla kanım?
Helal olsun?

Ama helal etmiyorum umursamayanlara...
Sizi sahipsiz?
Bizleri savunmasız bırakan?
10 yıl geçmiş?
Ve Dünyanın en tehlikeli fay hattının üzerinde yaşarken?
Önlem adı altında?
Bol bol ceset torbası alan?
Fazla fazla mezar kazdıranlara?

Neden 3 çocuk isteniyor belli oldu bu arada?

Saygılarımla...


Stefo Seyisoğlu

seren1903

kaptan
pikniğe kattığı emek diye üç cümlelik bir kıstasa sığdırmayacağım...
hanımefendiliği yanına varmadan kendini belli eden...
yemekleri sözlüğün diline desten olan yeni yazar arkadaşımdır...
ne güzel, ne güzel, ne güzel br kazanımdır sözlük...
hoşgelmiştir, sözlüğe, hayatımıza, ailemize...
103 /

neden bekliyorsun?


bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?

üye ol