ilk yarısı 1-0 başakşehir'in üstünlüğüyle sonuçlanan maç. çok kötü bir yan top golü yedik yine. şimdi tam başakşehir'in ve abdullah avcı'nın istediği oyun olacak. ikinci yarı başlar başlamaz 60'tan önce golü bulamazsak işimiz çok zora girer.
maçlarda kalecilerin de sıklıkla kullandığı bir söz öbeğidir. benim de halı saha maçlarında ve amatör kümedeki maçlarda çokça kullanmışlığım vardır. rakip futbolcuyu gaza getirmek ve vurmaması gereken yerde vurmasını sağlamak amacıyla kullanılır genelde.
cenk gönen- serdar kurtuluş, tomas sivok, pedro franco, ismail köybaşı- atiba hutchinson, jose ernesto sosa, oğuzhan özyakup- kerim frei, cenk tosun, demba ba onbiriyle başlayacağımız maç. yedek kulübemiz de emre metin, ersan adem gülüm, ramon motta, necip uysal, uğur boral, ümit karaal ve atınç nukan'dan oluşuyor. yedek kulübemizde maçı etkileyecek pek oyuncu bulunmadığı için ilk yarıdan golü hatta golleri bulup öne geçmeliyiz. yoksa çok zorlanabiliriz.
(bkz: saldır beşiktaşım oley)
(bkz: ligi koyalım ligi)
(bkz: saldır beşiktaşım oley)
(bkz: ligi koyalım ligi)
2-2 sona ermiş mücadele. gayet güzel bir maçtı, gençlerbirliği 2 kez öne geçmesine rağmen skoru koruyamadı ve 1 puana razı oldu. kasımpaşa'nın 2 stoperi ryan donk ve erhan sarı kart görerek bir sonraki hafta oynanacak beşiktaş maçında cezalı duruma düştüler.
sai kayseri erciyesspor'un son dakikalarda attığı golle beraberliği kurtardığı maç. adamlar 3 haftadır son dakikalarda gülüyor şaka maka. bakalım daha nereye kadar sıçrayacaksın bülent korkmaz.
yapımı biraz meşakkatli olsa da yaptıktan sonra alınan haz için her türlü cefaya katlanılabilecek şeydir. her yemeğin yanında gider, hele güzel de suyu varsa zevkten zevke koşturur.
birçok zaman hayat kurtaran ilaçtır.
bir ibrahim tatlıses yakarışı. oğluna bir flüt alamadığı için efkarlanan hasan[ybkz]swh[/ybkz] meyhanede içerken birden isyana gelir. "hepsinin flütü varmış. neden benim oğlumun yok ulan? kaç para ulan flüt? söyleyin, kaç para ulan?" diye bağırır. ardından meyhaneci abinin "senin gibi bir adama yakışmıyor bu laflar." sözünden sonra sakince yerinden kalkıp meyhanecinin yanına gelir ve noktayı koyar: "oğluna bir flüt alamayan adama adam mı denir faik baba? adam mıyım ulan ben, adam mı?!1!1"
http://alkislarlayasiyorum.com/icerik/6411/ibrahim-tatlises-isyan-ediyor
http://alkislarlayasiyorum.com/icerik/6411/ibrahim-tatlises-isyan-ediyor
sinsilikte ilk sıralarda gelen hareket. yağmuru seviyorsak, ıslanmayı da severiz. çünkü yağmur ıslatınca da güzeldir.
beşiktaş tarihindeki en güzel ve özel gollerden birisidir. vuruşun kalitesi, pozisyonun gelişimi ve golü attığımız takım kriterleri birleşince böyle bir fikir oluyor ister istemez. deli ibo'nun azmi, heyecanı ve hırsı goldeki en önemli paylardan elbette.
çocukluğun en güzel günlerinden hatıralarda kalanlardandır. pazar günü hava güzelse tüm gün dışarıda oynamışsındır. annen pencereden çağırıp durur ödevlerini yapmadığın için. anne ne kadar bağırsa da eve girmezsin, ardından "bak baban geliyor şimdi!" tehdidi gelir ve eve dönmek zorunda kalırsın. ödevleri tamamlayıp banyoya girersin. annen ya da baban derini sökercesine keseleyip yıkar ve sonra televizyon başına dönersin. bizimkiler vardır ekranda, merakla izlersin. ardından da o meşhur müzik ve "parliament sinema kulübü" yazısı gelir. fakat senin için yatma vakti gelir. gözlerin dolu dolu odana gidip uyumak zorunda kalırsın. "bir gün büyüyeceğim ve her pazar bu filmleri izleyeceğim!" dersin ama olmaz, çünkü biz büyüdük ve kirlendi dünya. artık o naifliği bulmak dünyanın en zor şeylerinden birisi.
berlin duvarının diğer adıdır. berlin duvarı yıkıldıktan sonra, israil'in filistin'le arasına ördüğü duvar da bu isimle anılmaya başlanmıştır.
9 kasım 1989'da yıkılmış olan utanç duvarı.
eti çok seven ve et yediği zaman onu ağlatmayı sevmeyen tatarları betimlemek için kullanılan atasözü.
bel, boyun ve eklem ağrılarının %73.2'sinin nedenidir. [ybkz]swh[/ybkz] sebebi atlet giymemek ve beli açık bırakmaktır. bunun sonucunda şiddetli bir ağrıyla karşılaşırsınız ve birkaç gün bu ağrılarla yaşamak zorunda kalırsınız.
ne kadar iyi dalabildiğini göstermek için yapılan gereksiz gösteriş. ne kadar derinden çıkartılırsa arkadaşlar arasında karizmanız o derece artar. şimdi böyle gereksiz dediğime bakmayın, bu konuda rekorlarım vardır, hala daha her denize girişimde yapmaktan geri duramam. [ybkz]swh[/ybkz]
yeni sezona başlar başlamaz sonlandırılmış dizidir. yeni sezonda yalnızca iki bölüm yayınlanabilmiştir.
türk taverna müziğinin efsanevi seslerinden, piyanist şantör.
nejat alp'in efsanevi şarkısıdır. gerçi ona sadece şarkı demek haksızlık olur ama bir tanım yapmak gerekliydi. şarkı şiirle giriş yapıyor, ardından nejat alp ve "piyanist arkadaşı ozan"ın karşılıklı jestleşmesi olarak devam ediyor. kafaya takılması açısından bir kere dinlemek bile yeterlidir. şarkının sözleri de şöyle; [ybkz]swh[/ybkz] [ybkz]swh[/ybkz]
sevgi ne güzel şey değil mi?
tanrının bize verdiği en güzel hediye.
hiç olmadık zamanda içimize alev gibi düşen
dünyadaki en güzel duygu bence.
hayatın gerçek anlamı di mi?
sadece sevgili anlamında söylemiyorum.
bütün sevdiklerimizin kıymetini bilmeliyiz.
çünkü onları ne zaman kaybedeceğimizi bilemeyiz ki.
onları ne kadar çok sevdiğimizi söyleyecek şansımızı olmayabilir.
sevgi dedim de, aklıma ne geldi biliyor musunuz?
geçenlerde başımızdan bir olay geçti.
aylarca beraber olduğum bir sevgilim vardı,
gözümden bile sakındığım.
o kadar güzel bir kızdı ki anlatamam.
deli gibi kıskanıyordum.
hiçbir arkadaşıma tanıştırmadım onu.
bir gün evde oturuyorduk,
o mutfaktayken ben hayatta hiç yapmadığım bir şeyi yaptım
ve onun telefonundaki mesajları okudum.
bir de ne görsem dersiniz?
"aşkım cumartesi saat 2'de kadıköy iskelesinde buluşalım mı?" diyen bir mesaj.
keşke okumasaydım.
tabi saat 2'de ben de oradaydım.
aman allahım gözlerime inanamadım.
hayatta en çok sevdiğim ve yıllardır aynı sahneyi paylaştığım piyanist arkadaşım ozan.
beni onunla aldatmıştı.
yemin ederim beynimden vurulmuşa döndüm.
kısacası ayrıldık.
duydum ki 20 gün sonra onu da terk etmiş
bizim semtte küçük bir meyhnane var, orada gördüm ozan'ı.
dertli dertli içiyordu, gözleri dolu dolu.
kadehimi kaptığım gibi oturdum yanına, ve ona dedim ki;
(nejat alp)
sen miydin sevgilimi çalan
anladım ki dostluklar yalan
sen olamazsın bu canımı acıtan
beni sırtımdan vuran
(piyanist ozan)
ben miydim seni böyle yakan
sevdiğine kem gözle bakan
bilmiyordum onun senle olduğunu
nasıl yaptım sana bunu
(nejat alp)
ben onu delice sevmiştim
gözlerine cennet demiştim
bir daha hiçbir gülen göze inanmam
yıkılırım ben hemen.
(piyanist ozan)
çıkarsızca sevdim ben onu
böyle mi olacaktı sonu
sen de yandın bu aşkta bak ben de yandım
hak etmedik biz bunu
(nejat alp)
ilkbaharım kışa döndü,
bu zalimin yüzünden.
dostum senin bir suçun yok
anlıyorum gözünden.
(piyanist ozan)
seni üzgün görmektense
bu kalbimi yakardım.
öleceğimi bilsem de
aranızdan çıkardım.
(düet)
evet sen de, ben de yandık.
bir şeytanı melek sandık.
bu hayattan bir ders aldık,
iki dost biz bize kaldık.
bu hayattan bir ders aldık,
iki dost biz bize kaldık.
(nejat alp)
hadi boş ver dostum, o utansın.
sıhhatine... çlink (rakı kadehi tokuşturma sesi)
http://www.youtube.com/watch?v=BUdXlX3dLcw
sevgi ne güzel şey değil mi?
tanrının bize verdiği en güzel hediye.
hiç olmadık zamanda içimize alev gibi düşen
dünyadaki en güzel duygu bence.
hayatın gerçek anlamı di mi?
sadece sevgili anlamında söylemiyorum.
bütün sevdiklerimizin kıymetini bilmeliyiz.
çünkü onları ne zaman kaybedeceğimizi bilemeyiz ki.
onları ne kadar çok sevdiğimizi söyleyecek şansımızı olmayabilir.
sevgi dedim de, aklıma ne geldi biliyor musunuz?
geçenlerde başımızdan bir olay geçti.
aylarca beraber olduğum bir sevgilim vardı,
gözümden bile sakındığım.
o kadar güzel bir kızdı ki anlatamam.
deli gibi kıskanıyordum.
hiçbir arkadaşıma tanıştırmadım onu.
bir gün evde oturuyorduk,
o mutfaktayken ben hayatta hiç yapmadığım bir şeyi yaptım
ve onun telefonundaki mesajları okudum.
bir de ne görsem dersiniz?
"aşkım cumartesi saat 2'de kadıköy iskelesinde buluşalım mı?" diyen bir mesaj.
keşke okumasaydım.
tabi saat 2'de ben de oradaydım.
aman allahım gözlerime inanamadım.
hayatta en çok sevdiğim ve yıllardır aynı sahneyi paylaştığım piyanist arkadaşım ozan.
beni onunla aldatmıştı.
yemin ederim beynimden vurulmuşa döndüm.
kısacası ayrıldık.
duydum ki 20 gün sonra onu da terk etmiş
bizim semtte küçük bir meyhnane var, orada gördüm ozan'ı.
dertli dertli içiyordu, gözleri dolu dolu.
kadehimi kaptığım gibi oturdum yanına, ve ona dedim ki;
(nejat alp)
sen miydin sevgilimi çalan
anladım ki dostluklar yalan
sen olamazsın bu canımı acıtan
beni sırtımdan vuran
(piyanist ozan)
ben miydim seni böyle yakan
sevdiğine kem gözle bakan
bilmiyordum onun senle olduğunu
nasıl yaptım sana bunu
(nejat alp)
ben onu delice sevmiştim
gözlerine cennet demiştim
bir daha hiçbir gülen göze inanmam
yıkılırım ben hemen.
(piyanist ozan)
çıkarsızca sevdim ben onu
böyle mi olacaktı sonu
sen de yandın bu aşkta bak ben de yandım
hak etmedik biz bunu
(nejat alp)
ilkbaharım kışa döndü,
bu zalimin yüzünden.
dostum senin bir suçun yok
anlıyorum gözünden.
(piyanist ozan)
seni üzgün görmektense
bu kalbimi yakardım.
öleceğimi bilsem de
aranızdan çıkardım.
(düet)
evet sen de, ben de yandık.
bir şeytanı melek sandık.
bu hayattan bir ders aldık,
iki dost biz bize kaldık.
bu hayattan bir ders aldık,
iki dost biz bize kaldık.
(nejat alp)
hadi boş ver dostum, o utansın.
sıhhatine... çlink (rakı kadehi tokuşturma sesi)
http://www.youtube.com/watch?v=BUdXlX3dLcw
özellikle büyük şehirlerde yapılmasının gereksiz olduğunu düşündüğüm gelenek. zaten trafik sıkışık, her yer kırmızı ışık, yollar bozuk ve dar. bir de siz kornalarınızı çala çala gidiyorsunuz, ne gerek var buna abicim?
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?