çok yönlü cinayet.
suriye kanadı biz düşürdük ve havasahamızı korumak için yaptık demekte, uçağın vurulduğu söylenen iki nokta var ve eğer suriye haklıysa ne işi var o uçağın o karmakarışık ülkenin tehlike bölgesi olarak altını çizdiği alanda cevaplanamıyor. adamlar kocaman bir iç savaşın içerisindeler, binlerce teori geliştiriliyor acımadan halk öldürülüyor anlamsız senelerce susan muhalifler bir anda dünya kadar silaha sahip oluyor, üç sene önce tüm dünya liderleri ile keşkül yiyen esad bu gün küstük oynamıyoruz ile karşı karşıya kalıyor ve egemenliğini korumaya çalışıyor, dünyanın en vasıflı en büyük en güzel hitap sanatına sahip dünyanın lideri olarak gösterilen başbakanımız ölümüne kankasına sahip çıkmıyor ve sürekli yanı başında durak ırak ve aynı şiddette pkk nın varlığının devam ettiren iran a karşı hep bir adım geri ve dostluk mesajları ile gündeme gelirken bize zerre sıkıntı yaratmayan ab nin nefreti suriye ye kafa tutuyor, iş bu gerilimdeyken bir türk uçağı düşünüyor bizim yeşil başlıklı baş bakanımız natocuyuz diyor ama kimseye hesap vermek zorunda değiliz , nato hesap vermenize zaten gerek yok girin ağzını bırnını kırın diyor suriye'nin. bir sebep bir kıvılcım yaratılması için büyük uğraşlar verildi senelerce esad hep sustu şimdi bizden bir kayıp gitti bunun intikamı için de bizim suriye'ye saldırmamız gündemde, acımasızca kafamda binlerce soru işareti oluştu bi tabi. her ay minimum verilen 8 ila 10 arası şehide rağmen bir şey yapmadığımız diğer komşularımız bile suriye ye ders vermemiz gerektiğine dair imalarda bulunan açıklamalar yapmıyor, savaş karşıtı değilim gerekiyorsa savaş olmalı bu güne kadar hep olduğu gibi, savaş çığırtkanıda değilim ille de birilerinin ölmesine gerek olmadan yüz yıllarca yönetilebilecek bir dünya üzerinde yaşıyoruz, zira üç kuruşluk ayak oyunlarının o çoraplı kokusu midemi bulandırıyor.
##84619 yaradana kurban güldük
henüz sahip olmadığım tişört. taş atıp kaçabilirsiniz.
üç kuruş kazanacağım diye en az van gölü kadar kitap okumuş yazar. üsküdardan denize el sallanısı, sevin onu.[ybkz]swh[/ybkz]
heyhat, sen?
siyasi mercier tarafından doğrulanan vaka. başbakan'ın yarım saat sonra konuyla ilgili bir açıklama yapması bekleniyor, anadolu yakasının olağan üstü hal bölgesi olması gündemde.
söz sende kırca
söz sende kırca
senelerdir katılmadığım organizasyonlardan bir tanesidir. pikniğe katılmayarak aynı eş değer kalitede size şanzelize de benimle birlikte bir sabah kahvaltısına eşlik etme fırsatı sunabilirim çirkinler. ince bir ses ile para var huzur var mnkym dedi heyhat bey!
sütlaç gibiyim, sen?
evet.
uyumadım
sabaha kadar gözlerim kapalı kaldı yüzde elli ölür diyor insanlar uyurken ben ise sabaha kadar öldüm
uyuyamadım dün gece
bütün geceyi seninle birlikte
sana dokunarak seninle konuşarak ve sana kafamdakileri anlatarak geçirdim
ulaşılamaz bir güç ile gülümsedim yüzüne
bütün hırçınlıklarını bir kalemde silmeni istedim
dünyanın en güzel gülebilen yüzüyle konuştum bütün gece
bi ara uyudum gözlerimi açtım yani odaya baktım karanlık, duvarlar ortada duran tek ayağı ne yaparsam yapayım bir türlü toparlanmayan masa, duvar saati televizyon her şey olağan renginin dışında karanlık.
tekrar uyandım yani gözlerimi kapadım
bütün gece böyle sürdü geçti sabah olduğunda uyudum
uyuduğumda yoktun yanımda
tüm gerçekliğiyle yoktun beynim oyunlar oynamayı bırakmıştı bana
etkisinde kaldığım tüm fikirler beynimin içerisinde olmasına rağmen
gülümsedim sabaha
akşamdan kalma bir his yoğunluğu eşliğinde elimi yüzümü yıkadım
traş oldum aynaya neredeyse mümkün olduğu kadar hiç bakmadım
bu kez mesela bir beş dakika daha uyanık kalabilmek için çalan telefona hiç itiraz etmedim
peki dedim gözlerimi açıp uyuyacağım
düşünmeden ne giydiğime bakmadan çıktım evden
bir sigara yaktım ayan güne
gün bana bakıyor orda bir yerlerde bir şeyler beni hep izliyor gibiydi.
sokakta her zamanki telaşesi olan insanlar
birilerini çok seviyor ve onlara hızlı adımlarla yürüyorlar gibiydi.
benim gibi değildi hiç biri
yürümeyi sevmiyordum ben
sıkılıyordum onların zevk aldıkları her şeyden
bir tek mavi gök yüzü farklıydı her şeyden
mavi olmak için zorluyor gibiydi kendini
gözlerinin, gözlerimin rengi gibi.
elinin teri yada.
hava gibi, su gibi.
zorluyordu asıllığını koruyabilmek ilk halinden bir şeyler kaybetmemek için.
şimdi ne yapıyorum ben? uyuyor muyum, uyanık mıyım? sahiden bilmiyorum.
sokakta bir kaç insan, henüz dönüyorlardı evlerine
kimisi bütün geceyi sokakta yalnız geçirmiş ve sabahın maviliğinde ancak sıkılmış nefes almaktan çok belli, kimisi işinden yorgun argın evine dönüyor
kimisi ise yalnızlığına.
ben ise ne gidiyorum ne dönüyorum olduğum yerde sayıyor gibiydim.
çocukluğuma mı gitsem? çok uzak
beni seven birilerini mi arasam? yorucu.
gülebilmeye bahane? imkansız
sana gelsem ? o zaman da üşüyorum.
akşam olsada uyansam istiyorum
bütün gece yanımda olman için günün çabucak mavliğini kaybetmesini istiyorum.
uyumadım
sabaha kadar gözlerim kapalı kaldı yüzde elli ölür diyor insanlar uyurken ben ise sabaha kadar öldüm
uyuyamadım dün gece
bütün geceyi seninle birlikte
sana dokunarak seninle konuşarak ve sana kafamdakileri anlatarak geçirdim
ulaşılamaz bir güç ile gülümsedim yüzüne
bütün hırçınlıklarını bir kalemde silmeni istedim
dünyanın en güzel gülebilen yüzüyle konuştum bütün gece
bi ara uyudum gözlerimi açtım yani odaya baktım karanlık, duvarlar ortada duran tek ayağı ne yaparsam yapayım bir türlü toparlanmayan masa, duvar saati televizyon her şey olağan renginin dışında karanlık.
tekrar uyandım yani gözlerimi kapadım
bütün gece böyle sürdü geçti sabah olduğunda uyudum
uyuduğumda yoktun yanımda
tüm gerçekliğiyle yoktun beynim oyunlar oynamayı bırakmıştı bana
etkisinde kaldığım tüm fikirler beynimin içerisinde olmasına rağmen
gülümsedim sabaha
akşamdan kalma bir his yoğunluğu eşliğinde elimi yüzümü yıkadım
traş oldum aynaya neredeyse mümkün olduğu kadar hiç bakmadım
bu kez mesela bir beş dakika daha uyanık kalabilmek için çalan telefona hiç itiraz etmedim
peki dedim gözlerimi açıp uyuyacağım
düşünmeden ne giydiğime bakmadan çıktım evden
bir sigara yaktım ayan güne
gün bana bakıyor orda bir yerlerde bir şeyler beni hep izliyor gibiydi.
sokakta her zamanki telaşesi olan insanlar
birilerini çok seviyor ve onlara hızlı adımlarla yürüyorlar gibiydi.
benim gibi değildi hiç biri
yürümeyi sevmiyordum ben
sıkılıyordum onların zevk aldıkları her şeyden
bir tek mavi gök yüzü farklıydı her şeyden
mavi olmak için zorluyor gibiydi kendini
gözlerinin, gözlerimin rengi gibi.
elinin teri yada.
hava gibi, su gibi.
zorluyordu asıllığını koruyabilmek ilk halinden bir şeyler kaybetmemek için.
şimdi ne yapıyorum ben? uyuyor muyum, uyanık mıyım? sahiden bilmiyorum.
sokakta bir kaç insan, henüz dönüyorlardı evlerine
kimisi bütün geceyi sokakta yalnız geçirmiş ve sabahın maviliğinde ancak sıkılmış nefes almaktan çok belli, kimisi işinden yorgun argın evine dönüyor
kimisi ise yalnızlığına.
ben ise ne gidiyorum ne dönüyorum olduğum yerde sayıyor gibiydim.
çocukluğuma mı gitsem? çok uzak
beni seven birilerini mi arasam? yorucu.
gülebilmeye bahane? imkansız
sana gelsem ? o zaman da üşüyorum.
akşam olsada uyansam istiyorum
bütün gece yanımda olman için günün çabucak mavliğini kaybetmesini istiyorum.
normal şartlar altında ve oda sıcaklığında, sen?
bütün sesimi dün akşam orada bıraktığım bahçe, galiba üstümde ki gücü de bıraktım ve yorgunluğunu alarak çıktım, bazen yeni yetmeler takılır deriz olmuş pişmiş şaire düşer deriz ama ne bileyim ilk gittiğim gün gibi geliyor bana hala, kazandan patatesleri alıp yine o bahçede oturup biramı içerdim, 11 haziran 2012 beşiktaş milangaz anadolu efes maçı sonrası armanın peşinde olanlar gelip yüklemlerini öznelerini bir kenara bırakıp omuz omuza bağırmaktan terleyenler ve en öenmlisi herkesin yüzünde ki o tertemiz tebessüm'ü unutmam. saolun potanın kartalları saol kaza nın bahçesi
+yakışıklı, sen?
bir anda on sene yaşlanacağım karşılaşma, bilet yoksa semmtte, semt olmazsa evde.
ben demiştim deme popülerliğine girmek için kendisine bir buçuk satır giri armağan eden yazar.
(bkz: yıldırım demirören)
günün anlam ve önemini belirten beste "sex sex sex on the beach"
düğün tarihi ile doğum günümün ortak payda da buluştuğu eylem, düğünü boşverin gelin bize doğumgünümü kutlayacağız
ayrıca ben mi düğün mü?
ayrıca ben mi düğün mü?
(bkz: ruhumuz yeter)
sinemalarda gösterime girmesi beklenen ve yayınlanma tarihi 30. şubat olarak belirlenen sinema filmi.
(bkz: coming soon)
(bkz: coming soon)
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?