öncesinde, anadolu efes kafilesi olumsuz hava koşulları nedeniyle 8 saatte kaunas kentine varmıştır.
28 kasım 2013 olympiacos galatasaray liv hospital maçı'nda pops mensah-bonsu ile tutuştuğu kavga sonrası euroleague tahkim kurulu tarafından kendisine verilen 4 maçlık ceza pire kulübünün itirazının kabul edilmesi üzerine 3 maça indirilmiştir.
oyuncuların gocuklarını giymesi şartıyla 00.00'dan sonra ilk yarısı aradan çıkartılabilecek olan karşılaşma. ikinci yarısı nisan 2014'e tehir edilebilir. kazanan yarı finalden devam eder.
yoğun kar yağışı nedeniyle saha çizgileri kaybolunca hakemin maçı durdurarak oyuncuları soyunma odasına gönderdiği karşılaşma. hatta hakem heyeti de içeri girdi.
edit: zeminin temizlenmesi için 20 dk süre verildi.
edit: zeminin temizlenmesi için 20 dk süre verildi.
aziz bekir'den boşalan yere jure zdovc'u getiren takım. eurochallenge 2013-2014 sezonunda bu akşam macaristan ekibi atomeömü paks'ı deplasmanda 61-74 mağlup ederek ilk tur gruplarından çıkmayı garantilediler.
(bkz: cicero joao de cezare)
hakkındaki kadro dışı bırakılma kararı kaldırılarak yeniden takımla çalışmalara başlamıştır.
kendisi de eski bir pota altı oyuncusu olduğundan olsa gerek kısaların boyalı alana topu indirmeyip şuta yönelmelerine oldum olası takıktır.
ncaa'de michigan state formasını terletmekte olan 1.98 boyunda ve 20 yaşındaki kanada doğumlu litvan small forward. yayın gersinden üçlük değil de fındık-fıstık atmaktadır. nba hiç de öyle uzak değil tosunuma. şut mekaniği için buyrun,
http://www.youtube.com/watch?v=yuH5mqHKIUk
http://www.youtube.com/watch?v=yuH5mqHKIUk
ihsan bayülken'in belirttiğine göre geçmişte formasını giyen ve hâlâ alacaklarının bir kısmı duran 12 oyuncunun dosyasıyla boğuşulan takım.
ismail şenol'un belirttiğine göre beşiktaş erkek basketbol takımı forması giydiği dönemden kalma alacakları ödenmeye devam edilmektedir.
her pazartesi saat 16.00'da ntvspor radyo'da yayınlanan ve ismail şenol'un hazırlayıp sunduğu basketbol programı. önceden (vurgula: orkun çolakoğlu), kaan kural, (vurgula: caner eler) gibi bilhassa nba özelinde birikimi had safhada olan isimleri de davet ediyordu. (hoş, caner eler sporun her dalında kendisini muazzam yetiştirmiş bir insan.) yine çağırır umarım.
bu aralar ana akım medyadaki şık takım elbise-kaygan traş-kemik çerçeve gözlük triosunda rol sahibi olan adamlardaki kronikleşmiş "kazanılması gerek" takıntısının beşiktaş özelindeki yeni öznesidir. şöyle bir temel yargı hâkim olmuş bu arkadaşlara, eline blok flütü alan diğer basın mensupları da peşinden fon yapıyor: ciddi bedeller ödeyerek transfer ettiğiniz, avrupa'da ortalama yahut üzerinde isim yapmış bir oyuncu transfer ettiyseniz ve bu oyuncunun mental problemlerinden kaynaklanan davranış bozuklukları, karakter zaafları söz konusu ise ne pahasına olursa olsun siz onu kazanmakla yükümlüsünüz.
schalke 04, gayet verimli sezonlar geçiren cassio lincoln ile ipleri kopardığında bu arkadaşların almanya'daki meslektaşlarının hiçbirinin ağzından "mavi beyazlıların lincoln'ü kazanma yoluna gitmeleri gerekiyordu, yanlış yaptılar" temalı bir yazı göremezsiniz. lincoln'un takımdaşlık anlayışı içinde belirgin olan zaafları ortaya dökülür ve gönderilişinin sebepleri mantıksal bir zemine oturtularak kamuoyu ile paylaşılır.
bizim buradaki ezberci kalem efendilerine sormak lâzım: adriano, inter'den gönderilirken kendi sonunu hazırlıyor da neden ricardo quaresma'nın beşiktaş ile irtibatı kesilirken "kaybetmek kolay kazanmak zor" edebiyatı dilinizden düşmüyor? edebiyatı da severim ayrıca. o başka bir konu.
zlatan barcelona'dan ayrılırken gözlük çerçevenizin orta kısmını işaret parmağınızla yukarıya doğru itip "ibra çok iyi bir futbolcu ama aynı zamanda problemli bir isim" derken hissettiğiniz özgüven, nasıl oluyor da konu beşiktaş olunca "manuel fernandes'i kazanmak" ana fikirli bir söylemde yol gösterici bir bilge hüviyetine bürünüyor?
pek çok kulüp verdiğinin karşılığını tam anlamıyla alamadığı oyuncusuyla yollarını şu veya bu şekilde ayırdığında iş akdinin feshedilmesi gözüyle bakılıyor da neden beşiktaş benzer konularda uhrevi bir misyon üstlenmekle mükellefmiş gibi yargılara varılıyor?
"manuel fernandes kazanılmalı", "ricardo quaresma kazanılmalı", "hugo almeida kazanılmalı". kuzum siz beşiktaş'ı ne zannediyorsunuz? dergâh falan mı? ne öneriyorsunuz? birbirleriyle eşit boyda ve eğri olmayan odun mu kestirelim? her gün birer saat telkinde mi bulunalım?
hepiniz böyyük böyyük kanallarda kendinize koltuk bulmuş, ortalama üzeri bir eğitimden geçmiş adamlarsınız. kıraathane ekolünü zaten hiç saymıyorum. siz kendinizi biliyorsunuz. kasketleriniz, gözlükleriniz, şapkalarınız ele veriyor. söylesenize bana neden beşiktaş emeğinin karşılığını ödediği bir oyuncusundan performans talep etmesi için bir de ekstradan huyuna suyuna gitmek zorunda? avrupa'dan a kulübü, b kulübü x oyuncusunu gönderirken "gözünün yaşına bakmadı" oluyor da beşiktaş'a gelince neden "yararlanmasını bilemedi, elinde tutamadı" oluyor?
biz marijan mrmic'ten, zlatko yankov'dan, daniel amokachi'den, stefan kuntz'dan, ronny johnsen'den, miroslav karhan'dan, john carew'den, fabian ernst'ten, tomas sivok'tan yararlanmasını mı bildik de beşiktaş'ta aldıkları paranın karşılığını terlerinin son damlasına kadar geri verdiler? ne yaptık mesela? çocuklarını okuldan alıp eve mi bıraktık? her antremandan önce incil'den 15 dk pasajlar mı okuduk? haftada iki gün evlerine temizliğe mi gittik?
bir saçma salak tutturmuşsunuz "kazanılması lâzım" tekerlemesi, geleceğe dair söyleyeceğiniz bir şey kalmayınca savuruyorsunuz da savuruyorsunuz.
manuel fernandes meselesi bir zaman sonra makûl çerçeve içinde çözülür nihayete erer de sizin bu demode tutarsızlıklarınız için bir formül var mı?
yoksa bunları yazmak kolay da zor olan sizi de kazanmak mı?
schalke 04, gayet verimli sezonlar geçiren cassio lincoln ile ipleri kopardığında bu arkadaşların almanya'daki meslektaşlarının hiçbirinin ağzından "mavi beyazlıların lincoln'ü kazanma yoluna gitmeleri gerekiyordu, yanlış yaptılar" temalı bir yazı göremezsiniz. lincoln'un takımdaşlık anlayışı içinde belirgin olan zaafları ortaya dökülür ve gönderilişinin sebepleri mantıksal bir zemine oturtularak kamuoyu ile paylaşılır.
bizim buradaki ezberci kalem efendilerine sormak lâzım: adriano, inter'den gönderilirken kendi sonunu hazırlıyor da neden ricardo quaresma'nın beşiktaş ile irtibatı kesilirken "kaybetmek kolay kazanmak zor" edebiyatı dilinizden düşmüyor? edebiyatı da severim ayrıca. o başka bir konu.
zlatan barcelona'dan ayrılırken gözlük çerçevenizin orta kısmını işaret parmağınızla yukarıya doğru itip "ibra çok iyi bir futbolcu ama aynı zamanda problemli bir isim" derken hissettiğiniz özgüven, nasıl oluyor da konu beşiktaş olunca "manuel fernandes'i kazanmak" ana fikirli bir söylemde yol gösterici bir bilge hüviyetine bürünüyor?
pek çok kulüp verdiğinin karşılığını tam anlamıyla alamadığı oyuncusuyla yollarını şu veya bu şekilde ayırdığında iş akdinin feshedilmesi gözüyle bakılıyor da neden beşiktaş benzer konularda uhrevi bir misyon üstlenmekle mükellefmiş gibi yargılara varılıyor?
"manuel fernandes kazanılmalı", "ricardo quaresma kazanılmalı", "hugo almeida kazanılmalı". kuzum siz beşiktaş'ı ne zannediyorsunuz? dergâh falan mı? ne öneriyorsunuz? birbirleriyle eşit boyda ve eğri olmayan odun mu kestirelim? her gün birer saat telkinde mi bulunalım?
hepiniz böyyük böyyük kanallarda kendinize koltuk bulmuş, ortalama üzeri bir eğitimden geçmiş adamlarsınız. kıraathane ekolünü zaten hiç saymıyorum. siz kendinizi biliyorsunuz. kasketleriniz, gözlükleriniz, şapkalarınız ele veriyor. söylesenize bana neden beşiktaş emeğinin karşılığını ödediği bir oyuncusundan performans talep etmesi için bir de ekstradan huyuna suyuna gitmek zorunda? avrupa'dan a kulübü, b kulübü x oyuncusunu gönderirken "gözünün yaşına bakmadı" oluyor da beşiktaş'a gelince neden "yararlanmasını bilemedi, elinde tutamadı" oluyor?
biz marijan mrmic'ten, zlatko yankov'dan, daniel amokachi'den, stefan kuntz'dan, ronny johnsen'den, miroslav karhan'dan, john carew'den, fabian ernst'ten, tomas sivok'tan yararlanmasını mı bildik de beşiktaş'ta aldıkları paranın karşılığını terlerinin son damlasına kadar geri verdiler? ne yaptık mesela? çocuklarını okuldan alıp eve mi bıraktık? her antremandan önce incil'den 15 dk pasajlar mı okuduk? haftada iki gün evlerine temizliğe mi gittik?
bir saçma salak tutturmuşsunuz "kazanılması lâzım" tekerlemesi, geleceğe dair söyleyeceğiniz bir şey kalmayınca savuruyorsunuz da savuruyorsunuz.
manuel fernandes meselesi bir zaman sonra makûl çerçeve içinde çözülür nihayete erer de sizin bu demode tutarsızlıklarınız için bir formül var mı?
yoksa bunları yazmak kolay da zor olan sizi de kazanmak mı?
oyun formatından ziyade son 3-4 haftadır maçların bilhassa ikinci yarısında gözlemlenen fiziksel düşüş hakkında kafa yorması gereken teknik adam. yoksa bugün gazetelere baktığınızda 9 aralık 2013 beşiktaş sivasspor maçı ile ilgili olarak her ağzını açan "ilk yarı 5'lik olacak maç" diyerek söze başlamış. demek ki oyun anlamında kısırlık söz konusu değil. girilen ve değerlendirilemeyen çok net gol pozisyonları var. hem de futbolla alâkasını kesmiş bir manuel fernandes'e, tomas sivok ve oğuzhan özyakup gibi kilit oyuncuların yokluğuna rağmen.
düşündürücü olan beşiktaş'ın ilk 45 dakikadaki fiziki kaliteyi neden 70-75 dakikaya yayamadığıdır. vaziyetin nedenleri, nasılları arıştırılmalı ve çözüm geliştirilmelidir. bunun yolu da önder özen'in sıkça dile getirdiği atletik departmanın işlerliğinden geçiyor olsa gerek.
düşündürücü olan beşiktaş'ın ilk 45 dakikadaki fiziki kaliteyi neden 70-75 dakikaya yayamadığıdır. vaziyetin nedenleri, nasılları arıştırılmalı ve çözüm geliştirilmelidir. bunun yolu da önder özen'in sıkça dile getirdiği atletik departmanın işlerliğinden geçiyor olsa gerek.
absurt komedinin türkiye'deki öncüsü olan natuk baytan'ın imzasını taşıyan eğlencelik. dinçer çekmez'in sırtlayıp götürdüğü bir film olmakla birlikte turgut özatay'ın şiki baba kasedini aradığı sahneler unutulmaz.
dinçer çekmez'in ekibinin içinde kardeşi metin çekmez[ybkz]swh[/ybkz] ve erdoğan dikmen[ybkz]swh[/ybkz] de dikkati çeker.
dinçer çekmez'in ekibinin içinde kardeşi metin çekmez[ybkz]swh[/ybkz] ve erdoğan dikmen[ybkz]swh[/ybkz] de dikkati çeker.
hem teknik hem de idari zeminde son 15 yıl içerisinde nba'in en kötü yönetilen takımıdır.
görev yapan hakem heyetinin oturup bir de kendilerinin izlemesi gereken karşılaşmadır.
galatasaray liv hospital'ın 72-62 kazandığı karşılaşma. ender arslan'a kariyer maçı oynatan fenerbahçe'de ise linas kleiza, emir preldzic ve luka zoric'in zoc'un elinden çekeceği var.
galatasaray taraftarının bunca yıl gözden uzakta'nın sözlerini revize ederek kendileri için uyarlardığı dakikalara tanık olduğumuz karşılaşma.
tahminimce luka zoric'in fenerbahçe taraftarından sağlam küfürler yediği karşılaşma.
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?