nefes kesen bir mücadelden sonra panathinaikos'un; olympiakos, cska moskova ve barcelona ile birlikte istanbul'a gelecek dördüncü takım olduğu maçtır. maçın uzun uzadıya analizine soyunmak -başta maccabi olmak üzere- her iki takımın da ortaya koyduğu performansa haksızlık olacaktır.
ekonomik kriz nedeniyle basketbolda önemli ölçüde küçülmeye giden iki yunanistan takımının final four'a kalması üzerinde durulması gereken bir noktadır. mütevazı bir ekip de oluştursanız, büyük paralar da harcasanız bu tip turnuvalarda arzuladığınız yere gelebilmeniz için mutlaka saha dışı ve saha içi lidere ihtiyacınız vardır. en fazla güç kaybeden takımların başında gelen (b: olympiakos), çok önemli oyuncularını elden çıkarmasına rağmen saha kenarındaki lideri dusan ivkovic'i takımda tutmuş; saha içi lideri olarak da vassilis spanoulis'i belirleyip onun etrafında kadrosunu oluşturma yoluna gitmiştir. onun kadar olmasa da kadro erozyonuna uğrayan ezeli rakibi panathianikos da bu bağlamda zeljko obradovic ve dimitrios diamantidis aracılığıyla benzer metodu takip etmiştir. önemli bütçelerle sezona başlayan barcelona ve cska moskova'ya baktığınızda da marcelinho huertas ve milos teodosic saha içi organizasyonların sürükleyicisi konumundadır.
eğer siz avrupa'nın ve nba'in önemli oyuncularına önemli paralar harcayıp saha içi lideri olarak 30'lu yaşların ortasına gelmiş ve kronik sakatlıklarla boğuşmaktan fiziki açıdan oldukça yıpranmış bir oyuncuyu belirleyerek bu da yetmezmiş gibi saha dışı liderinizi de hiçbir tecrübesi olmayan eski bir yıldız oyuncunuzdan seçiyorsanız kendi şehrinizde düzenlenen dörtlü finali televizyondan izlersiniz.
sözlük sana söylüyorum. engin özerhun sen anla.
"(vurgula: tayfur havutçu'nun takımın başına geldiğini düşünmüyorum. zaten o takımın başındaydı. çünkü dışarı çıktığında aldığı görev doğrultusunda her şeyi kontrol edebiliyordu. fazla bir değişiklik olacağını düşünmüyorum.) şu andaki verilmesi gereken kararlar içerisinde verilecek en iyi karardı. hayırlısı olsun."
nihat kahveci
www.haber1903.com
nihat kahveci
www.haber1903.com
yönetmenliğini ve senaristliğini (b: osman fahri seden)'in yaptığı, başrollerinde ise merhum kemal sunal ve (b: oya aydoğan)'ın yer aldığı 1978 yapımı komedi filmi. ayrıca filmin bir sahnesinde şaban'ın babası sütçü ali[ybkz]swh[/ybkz] ile kasap hayri[ybkz]swh[/ybkz] arasında geçen konuşmada o dönem (b: beşiktaş)'ın unutulmaz futbolcularından olan şaban kartal'a da gönderme vardır.
- hayrola hayri efendi?
- başlarım hayrolana. söyle şaban olacak o ite, bir daha zeynep'in yanında görmeyeyim; beynini oyarım alimallah.
- bizim şaban mı?
- yok beşiktaş'ın sol açığı şaban.
- hayrola hayri efendi?
- başlarım hayrolana. söyle şaban olacak o ite, bir daha zeynep'in yanında görmeyeyim; beynini oyarım alimallah.
- bizim şaban mı?
- yok beşiktaş'ın sol açığı şaban.
(bkz: yüz numaralı adam)
2-2 olan seride kazananın son final four biletini alacağı, saat 21.45'te ntvspor ekranlarından yayınlanacak karşılaşmadır. zeljko obradovic ve david blatt'in satrançvari hamlelerine sahne olması beklenmektedir ki, saha ve seyirci avantajı yunanistan ekibini bilhassa son maç olması itibariyle bir adım öne çıkarmaktadır. ancak şu ana kadar oynanan karşılaşmalara bakıldığında panathinaikos'un bu maçın kesin favorisi olduğunu iddia etmek güç. maccabi'nin atina'da bir maç kazandığını unutmamak gerekiyor. kanımca blatt'in en önemli eksiği, obradovic'in saras[ybkz]swh[/ybkz]'tan faydalandığı kadar; kendisinin theodoros papaloukas'tan istifade edememesidir. bunu başarabildiği takdirde oyunu dengeleyebilme olanağı güçlenecektir.
özetle üst düzey bir müsabakanın bizi beklediği umudunu taşıyorum, bir de uzatmaya giderse değmeyiniz keyfime.
özetle üst düzey bir müsabakanın bizi beklediği umudunu taşıyorum, bir de uzatmaya giderse değmeyiniz keyfime.
tayfur havutçu'nun teknik direktörlüğe getirilişinden sonra mental/sportif açıdan kendisinden nasıl yararlanılabileceğine dair detaylı bir analiz yapan ilk on kişiye yeni kurmuş olduğum (b: ağzın bal yisin ) isimli firma aracılığıyla bir değil iki değil üç değil dört değil tam beş kilo ister petek ister süzme kara kovan balı vermeyi düşündüğüm kampanyaya konu olan stoper.
yanlış okumadıysam kendisine bu sezona dair yedi maç için 585.000 tl ödenecek teknik direktörümüzdür. ben de tam fıkralarla beşiktaş isimli bir başlık açmayı düşünüyordum.
genel kurul öncesi perhize gireceğini söyleyip, seçildikten sonra lahana turşusunu kaşıklamaya başladığı görülen yönetimdir.
perhiz: "beşiktaş'ın başına getirilecek teknik direktör ile ilk etapta dört yıl çalışmayı düşünüyoruz."
lahana turşusu: ".........havutçu'nun 2012-2013 sezon sonuna kadar futbol a takımı teknik direktörlük görevine getirilmesi konusunda anlaşma sağlanmıştır......."
sahi bir (vurgula: tutarlılık ilkesi ) vardı. ne oldu ona?
perhiz: "beşiktaş'ın başına getirilecek teknik direktör ile ilk etapta dört yıl çalışmayı düşünüyoruz."
lahana turşusu: ".........havutçu'nun 2012-2013 sezon sonuna kadar futbol a takımı teknik direktörlük görevine getirilmesi konusunda anlaşma sağlanmıştır......."
sahi bir (vurgula: tutarlılık ilkesi ) vardı. ne oldu ona?
(bkz: gary alexander)
şirin kırşehir'in mütevazı efsanesi, bozkırın tezenesi, uzun sap bağlamanın ustası.
rivayet odur ki, bir gece vakti kırşehir'de birkaç arkadaş oldukça alkol alır, arabayla evlerine dönerlerken de trafik polisi bunları çevirir. tabi aracın bağlanması, yüksek para cezası ve geceyi nezarethanede geçirmeleri söz konusu. bin türlü dil dökerler polislere kendilerini bırakmaları için. en sonunda polisler "peki" derler. "sizi ancak bir şartla bırakırız. bir soru soracağız. bilirseniz serbestsiniz." adamlar hemen kabul eder.
polisler sorar: "söyleyin bakalım beyler istiklal marşı'nı kim yazdı?"
bunlar biraz düşündükten sonra cevap verirler: "vallahi memur bey, muğerrem emice'nin oğuma yazması yoğidi (neşet ertaş'ın babası merhum (vurgula: muharrem ertaş)'ı kastediyorlar). o zaman yazsa yazsa bizim neşet yazmıştır."
kendisine uzun ömür diliyoruz.
rivayet odur ki, bir gece vakti kırşehir'de birkaç arkadaş oldukça alkol alır, arabayla evlerine dönerlerken de trafik polisi bunları çevirir. tabi aracın bağlanması, yüksek para cezası ve geceyi nezarethanede geçirmeleri söz konusu. bin türlü dil dökerler polislere kendilerini bırakmaları için. en sonunda polisler "peki" derler. "sizi ancak bir şartla bırakırız. bir soru soracağız. bilirseniz serbestsiniz." adamlar hemen kabul eder.
polisler sorar: "söyleyin bakalım beyler istiklal marşı'nı kim yazdı?"
bunlar biraz düşündükten sonra cevap verirler: "vallahi memur bey, muğerrem emice'nin oğuma yazması yoğidi (neşet ertaş'ın babası merhum (vurgula: muharrem ertaş)'ı kastediyorlar). o zaman yazsa yazsa bizim neşet yazmıştır."
kendisine uzun ömür diliyoruz.
samet aybaba ve mehmet özdilek gibi yedi kat yabancılar "(vurgula: beşiktaş'ın başında şu anda bir teknik direktör var. dolayısıyla bu konuları konuşmak doğru değil.)" minvalinde açıklamalar yaparken carlos carvalhal'in gönderileceği haberlerinin zirve yaptığı esnada "(vurgula: ..... bana bir görev verilirse her zaman bu göreve hazırım.)" diyerek kalender bir duruş sergileyen eski sportif yeni teknik direktör, aynı zamanda beşiktaş'ın çocuğu.
bağımsız hareket etme noktasında problem yaşadığını düşündüğüm yönetimdir. şöyle ki 1 nisan 2012 beşiktaş samsunspor maçı'nın hemen sonrasında yazılı ve görsel spor medyasının ağız birliği ederek carlos carvalhal'in bir an önce gönderilip yerine tayfur havutçu'nun getirilmesi yönündeki telkinlerden yoğun bir şekilde etkilenmiştir.
kararın doğruluğunu veya yanlışlığını bir kenara bırakacak olursak fikret orman'ın gerek adaylık sürecinde gerekse başkan olduktan sonra teknik kadro konusunda yöneltilen sorulara -bana göre olması gereken şekilde- takım hali hazırda bir teknik direktörünün olduğunu, lig sonuna kadar mevcut ekiple devam edildikten sonra yönetim kurulu ile bir durum değerlendirmesi yapacağını söylediğini hatırlayalım. fakat medya'da (vurgula: carvalhal)'in gönderileceği/gönderilmesi gerektiği yönündeki haberlerin sıkça çıkmasından sonra bu tip bir görev değişikliği açıkçası biraz nahoş olmuştur.
elbette böyle bir karar (vurgula: beşiktaş yönetim kurulu)'nun tasarrufundadır. ancak arzu edilen, bu kararın spor kamuoyunda böyle bir beklenti oluştuğu için değil; bizzatihi yönetim kurulunun göreve geldiğinden beri bu yönde bir düşüncesi olduğu ve bunu uygulamaya koymayı düşündüğü için alınmış olmasıdır. eğer bu hamlenin ardından kendilerine mikrofon uzatılan kişiler "beklenen bir karardı" şeklinde yanıt veriyorsa bu beklentiyi yaratan yönetim kurulu değil, bu yanıtı verenlerdir. hele ki kendi tuttuğu takımların teknik direktörü olarak akıllarından geçirmeyecekleri kişileri (vurgula: beşiktaş)'ın başına geçmesi için önerenler vardır ki bu daha ayrı bir parodi konusudur.
şimdi tayfur havutçu'nun play off sonuna kadar takımın başında kalacağı söyleniyor. şayet öyleyse bu da sıkıntılı bir durumdur. mesela bu karar, sonuçlar ne olursa olsun geçerli olacak mıdır? beşiktaş'ın ikinci olarak şampiyonlar ligine ön elemelerden katıldığını düşünelim. mali anlamda küçülme kararı alan kulüp, ilk ön eleme turunu geçtiğini varsayarsak muhtemeldir ki ikinci ön eleme turunda avrupa'nın başaltı takımlarından birisiyle eşleşecektir. bu turda elenmesi de çok sürpriz sayılmaz.
peki sezona yeni bir teknik adamla başlama düşüncesi varsa, yukarıdaki durumla karşılaşılması da kuvvetli ihtimaller arasındayken, bu olasılığı en aza düşürmek adına play off'a önümüzdeki sezon çalışılması düşünülen teknik adamla girilmesi daha mantıklı olmaz mıydı? bu sayede şampiyonluk mücadelesi vereceği takımlar karşısında ekibini daha iyi analiz ederek, eksikleri tespit edebilme olanağı yakalamaz mıydı? ne dersinizzzzzzzzzzzzzzz? "evetttt gidiyorum bu başkannnnn" dediğinizi duyar gibiyim sevgili beşiktaşlılar.[ybkz]swh[/ybkz]
bir başka merak konusu ise, olası bir ikincilik hâlinde, (vurgula: havutçu)'nun (vurgula: beşiktaş)'ın başına getirilmesini empoze edenlerin, önümüzdeki sezon için de takımın başında kalması için kulis yapıp yapmayacaklarıdır. yaptıkları takdirde bundan etkilenmeyecek bir yönetim kurulundan bahsedebilir miyiz?
çok uzatmayalım. bizden sonra yayına girecek programa da ayıp olmasın. açık konuşursak, (vurgula: beşiktaş) yönetim kurulu almış olduğu bu kararla, uzun vadede yaşanabilecek hayal kırıklıklarını öngörerek önümüzdeki sezon da kendisi ile çalışılması ihtimaline karşı (vurgula: tayfur havutçu)'nun süper final sürecinde başarısız olmasını dileyen ya da yaşanan başarısızlıktan bu anlamda hiç de mutsuz olmayacak bir taraftar psikolojisi yaratmıştır.
rıdvan dilmen ile sergen yalçın el ele verip rehabilite ederler artık tribünleri.
kararın doğruluğunu veya yanlışlığını bir kenara bırakacak olursak fikret orman'ın gerek adaylık sürecinde gerekse başkan olduktan sonra teknik kadro konusunda yöneltilen sorulara -bana göre olması gereken şekilde- takım hali hazırda bir teknik direktörünün olduğunu, lig sonuna kadar mevcut ekiple devam edildikten sonra yönetim kurulu ile bir durum değerlendirmesi yapacağını söylediğini hatırlayalım. fakat medya'da (vurgula: carvalhal)'in gönderileceği/gönderilmesi gerektiği yönündeki haberlerin sıkça çıkmasından sonra bu tip bir görev değişikliği açıkçası biraz nahoş olmuştur.
elbette böyle bir karar (vurgula: beşiktaş yönetim kurulu)'nun tasarrufundadır. ancak arzu edilen, bu kararın spor kamuoyunda böyle bir beklenti oluştuğu için değil; bizzatihi yönetim kurulunun göreve geldiğinden beri bu yönde bir düşüncesi olduğu ve bunu uygulamaya koymayı düşündüğü için alınmış olmasıdır. eğer bu hamlenin ardından kendilerine mikrofon uzatılan kişiler "beklenen bir karardı" şeklinde yanıt veriyorsa bu beklentiyi yaratan yönetim kurulu değil, bu yanıtı verenlerdir. hele ki kendi tuttuğu takımların teknik direktörü olarak akıllarından geçirmeyecekleri kişileri (vurgula: beşiktaş)'ın başına geçmesi için önerenler vardır ki bu daha ayrı bir parodi konusudur.
şimdi tayfur havutçu'nun play off sonuna kadar takımın başında kalacağı söyleniyor. şayet öyleyse bu da sıkıntılı bir durumdur. mesela bu karar, sonuçlar ne olursa olsun geçerli olacak mıdır? beşiktaş'ın ikinci olarak şampiyonlar ligine ön elemelerden katıldığını düşünelim. mali anlamda küçülme kararı alan kulüp, ilk ön eleme turunu geçtiğini varsayarsak muhtemeldir ki ikinci ön eleme turunda avrupa'nın başaltı takımlarından birisiyle eşleşecektir. bu turda elenmesi de çok sürpriz sayılmaz.
peki sezona yeni bir teknik adamla başlama düşüncesi varsa, yukarıdaki durumla karşılaşılması da kuvvetli ihtimaller arasındayken, bu olasılığı en aza düşürmek adına play off'a önümüzdeki sezon çalışılması düşünülen teknik adamla girilmesi daha mantıklı olmaz mıydı? bu sayede şampiyonluk mücadelesi vereceği takımlar karşısında ekibini daha iyi analiz ederek, eksikleri tespit edebilme olanağı yakalamaz mıydı? ne dersinizzzzzzzzzzzzzzz? "evetttt gidiyorum bu başkannnnn" dediğinizi duyar gibiyim sevgili beşiktaşlılar.[ybkz]swh[/ybkz]
bir başka merak konusu ise, olası bir ikincilik hâlinde, (vurgula: havutçu)'nun (vurgula: beşiktaş)'ın başına getirilmesini empoze edenlerin, önümüzdeki sezon için de takımın başında kalması için kulis yapıp yapmayacaklarıdır. yaptıkları takdirde bundan etkilenmeyecek bir yönetim kurulundan bahsedebilir miyiz?
çok uzatmayalım. bizden sonra yayına girecek programa da ayıp olmasın. açık konuşursak, (vurgula: beşiktaş) yönetim kurulu almış olduğu bu kararla, uzun vadede yaşanabilecek hayal kırıklıklarını öngörerek önümüzdeki sezon da kendisi ile çalışılması ihtimaline karşı (vurgula: tayfur havutçu)'nun süper final sürecinde başarısız olmasını dileyen ya da yaşanan başarısızlıktan bu anlamda hiç de mutsuz olmayacak bir taraftar psikolojisi yaratmıştır.
rıdvan dilmen ile sergen yalçın el ele verip rehabilite ederler artık tribünleri.
sezon öncesi hazırlık kampında teknik direktör tayfur havutçu'nun (henüz cezaevine girmemişti) takımla ilgili dikkatleri çeken tespiti.
az önce sonuçlanan maçta miami heat'i td garden'da 91-72'lik sonuçla denize dökmüş takımdır. orkestra şefi rajon rondo'nun tripple double (16 s, 14 as, 11 rb) yaptığı maçta sakatlıkları nedeniyle ray allen ve mickael pietrus'un da forma giymediğini hatırlatmak gerekir. maçta bir ara 29 sayıya kadar çıkan fark, son çeyreğinin önemli bir kısmını boston benchi'nin oynaması nedeniyle 19 sayıya kadar düşmüştür.
daha önemlisi genç big three'nin forma giydiği heat'i 72 sayıda tutabilmektir ki bu da celtics'in savunmaya asıldığı takdirde deviremeyeceği takım olmadığının kanıtı olsa gerek. dikkat çekeceğimiz bir başka isimse günden güne kendisini belirgin bir şekilde göstermeye başlayan avery bradley... sevgili romalılar. çok iyi bir savunmacı olduğu otoritelerce kabul edilen bu civan mert işin hücum yönünde de sorumluluk almaya başlamıştır. (bu maçta 13 sayı kaydetti)
doc rivers, rondo-bradley ikilisini tam anlamıyla oturttuğu takdirde danny ainge'in rondo'yu takas etme fikrinden (evet ciddi ciddi bunu düşünüyor adam. sezon başı direkten döndük.) cayması kesindir. yoksa keltler ainge'in formasının yanına bizzat kendisini de asarlar, benden uyarması.[ybkz]swh[/ybkz]
brandon bass hamlesi ainge'in sezonda iki defa doğruyu göstermesinin bir ürünü olsa da takımın gerçek bir beş numara ihtiyacı gün gibi aşikâr. chris kaman beklentisi boşa çıktı, ancak bir şekilde o bölgenin takviye edilmesi gerekiyor.
neyse şimdilik bu galibiyetin tadını çıkaralım. yamulmuyorsam son sekiz maçta yedinci galibiyet. aferin çocuklar.
(b: samsunspor)'un (b: danny glover)'ı cehennem silahı 5 filminin setinden kaçırıp, adını (b: bahia dos santos viana) olarak değiştirmekle yetinmeyerek bir de defansta oynattığına şahit olduğumuz maçtır. ya da bana öyle geldi.
http://tinyurl.com/bnd6r7j
http://tinyurl.com/bnd6r7j
bugün itibariyle yaşama veda eden (b: yeşilçam)ın koca çınarlarından. allah rahmet eylesin.
güncellemeler yükleniyor. lütfen sayaçlarınızı kapatmayınız.
bitirici dış şutlarıyla vakti zamanında avrupa çapında nam salmış hırvat elit şutör, şimdilerin basketbol koçu. döneminin hemen her yugoslav menşeli oyuncusu gibi jugoplastika'da palazlanmış; toni kukoc'lu, dino radja'lı, zoran savic'li takımın önemli bileşenlerinden birisi olarak karşımıza çıkmıştır.
1993 yılında ispanya'ya geçerek o dönem "taugres" olarak bilinen saski baskonia takımın sürükleyicisi olmuştur. 1996 yılında bu takımla saporta kupasını kaldırmıştır ki yamulmuyorsam paok ile karşılaştıkları bu final maçı istanbul'da oynanmıştır.
koçluk kariyerine oyunculuğa başladığı kk split'te (oyunculuk yıllarındaki adı jugoplastika idi) merhaba diyen perasovic, daha sonra kendisini tüm avrupa'nın tanıdığı bir yıldız yapan tau ceramica'ya geçmiş; kısa süren estudiantes ve cibona maceralarından sonra 2010 yılında anadolu efes'in teknik patronluğuna getirilmiştir. oyunculuk yıllarının referansına dayanılarak kendisinden hayli umutlu olan çoğunluğun beklentisini karşılayabildiğini söylemek pek kolay değildir. bilhassa yabancı oyuncu transferindeki başarısızlıklar, özellikle oyun kurucu olarak transfer ettirdiği andrew wisniewski üzerindeki anlamsız ısrarı sert eleştirilere maruz kalmasına yol açmıştır. euroleauge maratonuna erken veda ediş, ligde edinilen dördüncülük sezon tamamlanmadan kendisi ile yolların ayrılmasına neden olmuştur. ispanya'da hatrı sayılır bir isim olduğundan iş bulmakta çok zorlanmayarak, sezon başında anlaştığı valencia bc'nin koçu sıfatıyla yaşamını idame ettirmektedir.
1993 yılında ispanya'ya geçerek o dönem "taugres" olarak bilinen saski baskonia takımın sürükleyicisi olmuştur. 1996 yılında bu takımla saporta kupasını kaldırmıştır ki yamulmuyorsam paok ile karşılaştıkları bu final maçı istanbul'da oynanmıştır.
koçluk kariyerine oyunculuğa başladığı kk split'te (oyunculuk yıllarındaki adı jugoplastika idi) merhaba diyen perasovic, daha sonra kendisini tüm avrupa'nın tanıdığı bir yıldız yapan tau ceramica'ya geçmiş; kısa süren estudiantes ve cibona maceralarından sonra 2010 yılında anadolu efes'in teknik patronluğuna getirilmiştir. oyunculuk yıllarının referansına dayanılarak kendisinden hayli umutlu olan çoğunluğun beklentisini karşılayabildiğini söylemek pek kolay değildir. bilhassa yabancı oyuncu transferindeki başarısızlıklar, özellikle oyun kurucu olarak transfer ettirdiği andrew wisniewski üzerindeki anlamsız ısrarı sert eleştirilere maruz kalmasına yol açmıştır. euroleauge maratonuna erken veda ediş, ligde edinilen dördüncülük sezon tamamlanmadan kendisi ile yolların ayrılmasına neden olmuştur. ispanya'da hatrı sayılır bir isim olduğundan iş bulmakta çok zorlanmayarak, sezon başında anlaştığı valencia bc'nin koçu sıfatıyla yaşamını idame ettirmektedir.
beni şöyle bir 25 sene kadar geriye götüren bakliyat.
efenim yetişkin/çocuk farketmez, yaşı müsait olanlar anımsayacaktır. 80'lerin ortalarından sonra (vurgula: trt )ekranlarında hemen her akşam yeşil mercimek tüketimini teşvik eden bir program yayınlanırdı. sonradan isminin (vurgula: ayşe baysal) olduğunu öğrendiğimiz gıda mühendisi/akademisyen, gür saçlı, kalın gözlüklü hanımefendi televizyondan boyuna üfürdü durdu. aşağıdaki tabloda da görüldüğü üzere kesik çizgilerden önceki kısım ayşe ablamızın tespitlerinden, kesik çizgilerden sonraki kısım ise benim büyüyüp eşşek kadar olduktan sonra bu tespitlere yüklediğim anlamlardan oluşmaktadır.
"bir tabak yeşil mercimek yarım kilo pirzola eder" ------ yoksul halkımız et alamıyor diye üzülmesin. yeşil mercimek icat oldu, sınıf çelişkisi ortadan kalktı.
"yeşil mercimek yemek cildi güzelleştirir"------ sevgili kadınlarımız siz de boş durmayın lütfen. kozmetik sektörü de eşek değil ya artık. tadından hoşlanmayanlar için yeşil mercimekli krem, losyon, şampuan ne varsa iteler.
"yeşil mercimek giremeyen eve doktor girer diyebiliriz" ------ sağlık sektörü bu sayede rahat nefes alır.
tabi bu yönlendirmede halkın dini/politik/ideolojik eğilimleri de doğru-yanlış kullanılmaktan çekinilmedi. bunu da çarpmanın toplama üzerindeki dağılma etkisi ile açıklayalım:
en sevdiği yemek yeşil mercimekti . (x kesiminin dini/politik/ideolojik kanaat önderi + y kesiminin dini/politik/ideolojik kanaat önderi + z kesiminin dini/politik/ideolojik kanaat önderi)
sonra sayın abim, programlar uzadıkça ayşe teyzemiz içinde yeşil mercimeğin olduğu fantastik tarifler vermeye başladı. mercimekli börek, mercimek kokteyli, mercimek salatası, mercimekli pilav derken (vurgula: mercimekli baklava) ile altın vuruşu yaptı. o da rahatladı biz de rahatladık. bu öneriye uyup baklava açan olmuştur mutlaka. bir -iki yıl sonra ortalıkta görünmedi ayşe baysal. çok sonra öğrendik ki sevgili romalılar, tüm bunlar 80'lerin ortalarında elde kalan ihraç fazlası yeşil mercimek stoklarının eritilmesi içindir. üstlendiği misyonu layıkıyla yerine getiren ayşe teyzemiz de müsade isteyerek beyaz cama veda etmiştir.
aslında arada sırada ortaya çıksa, mesela ailenin önemine dikkat çekmek için "yeşil mercimek pişmeyen hanelerde evlilik kurumunun çatırdadığına şahit oluyoruz" filan dese ne bileyim.
neyse laf aramızda pişerken içine şöyle bir avuç erişte attığınızda hakikaten güzel oluyor hınzır.
efenim yetişkin/çocuk farketmez, yaşı müsait olanlar anımsayacaktır. 80'lerin ortalarından sonra (vurgula: trt )ekranlarında hemen her akşam yeşil mercimek tüketimini teşvik eden bir program yayınlanırdı. sonradan isminin (vurgula: ayşe baysal) olduğunu öğrendiğimiz gıda mühendisi/akademisyen, gür saçlı, kalın gözlüklü hanımefendi televizyondan boyuna üfürdü durdu. aşağıdaki tabloda da görüldüğü üzere kesik çizgilerden önceki kısım ayşe ablamızın tespitlerinden, kesik çizgilerden sonraki kısım ise benim büyüyüp eşşek kadar olduktan sonra bu tespitlere yüklediğim anlamlardan oluşmaktadır.
"bir tabak yeşil mercimek yarım kilo pirzola eder" ------ yoksul halkımız et alamıyor diye üzülmesin. yeşil mercimek icat oldu, sınıf çelişkisi ortadan kalktı.
"yeşil mercimek yemek cildi güzelleştirir"------ sevgili kadınlarımız siz de boş durmayın lütfen. kozmetik sektörü de eşek değil ya artık. tadından hoşlanmayanlar için yeşil mercimekli krem, losyon, şampuan ne varsa iteler.
"yeşil mercimek giremeyen eve doktor girer diyebiliriz" ------ sağlık sektörü bu sayede rahat nefes alır.
tabi bu yönlendirmede halkın dini/politik/ideolojik eğilimleri de doğru-yanlış kullanılmaktan çekinilmedi. bunu da çarpmanın toplama üzerindeki dağılma etkisi ile açıklayalım:
en sevdiği yemek yeşil mercimekti . (x kesiminin dini/politik/ideolojik kanaat önderi + y kesiminin dini/politik/ideolojik kanaat önderi + z kesiminin dini/politik/ideolojik kanaat önderi)
sonra sayın abim, programlar uzadıkça ayşe teyzemiz içinde yeşil mercimeğin olduğu fantastik tarifler vermeye başladı. mercimekli börek, mercimek kokteyli, mercimek salatası, mercimekli pilav derken (vurgula: mercimekli baklava) ile altın vuruşu yaptı. o da rahatladı biz de rahatladık. bu öneriye uyup baklava açan olmuştur mutlaka. bir -iki yıl sonra ortalıkta görünmedi ayşe baysal. çok sonra öğrendik ki sevgili romalılar, tüm bunlar 80'lerin ortalarında elde kalan ihraç fazlası yeşil mercimek stoklarının eritilmesi içindir. üstlendiği misyonu layıkıyla yerine getiren ayşe teyzemiz de müsade isteyerek beyaz cama veda etmiştir.
aslında arada sırada ortaya çıksa, mesela ailenin önemine dikkat çekmek için "yeşil mercimek pişmeyen hanelerde evlilik kurumunun çatırdadığına şahit oluyoruz" filan dese ne bileyim.
neyse laf aramızda pişerken içine şöyle bir avuç erişte attığınızda hakikaten güzel oluyor hınzır.
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?