confessions

gidiyorum bu

3. nesil Moderatör - - Moderatör -

  1. toplam entry 34126
  2. takipçi 3
  3. puan 665336

arturo di napoli

gidiyorum bu
mircea lucescu yönetimindeki beşiktaş'ın 2003-2004 sezonu öncesi hazırlık kampına deneme amacıyla çağrılıp beğenilmeyerek gönderilen italyan cinsi saffet akyüz. 100. yıl nedeniyle büyük baskı altında sezona hazırlanan beşiktaş'taki forvet sıkıntısı adriyatik denizi'nden çin seddi'ne kadar uzanan coğrafyada ağıtlarla, mersiyelerle, koşuklarla dillendirilirken; takımın isviçre kampında lucescu'nun kaldığı odanın altından içeri bir not atılır. "bizim oğlan paraya sıkışmıştır yine" şeklinde söylenerek zarfı açan lucescu'nun rengi bir ton daha koyulaşır: "abi selam. di napoli yaz 3248'e yolla aradığınız golcü cebinize gelsin".

yüzünde şaşkınlıkla karışık bir tebessüm beliren luce, di napoli'ye telefon açıp "oğlum iyi demişsin hoş demişsin de bak istanbul'da tek maaşla aile geçindirmek zordur. iyi düşündün mü?" şeklinde bir yoklama çeker. "abi merak etme. hanım evde pizza yapıp dershane kantinlerine pazarlayacak. ben de şansal abiyle anlaştım. lig tv'nin maç sonu söyleşilerinde öztürk serengil taklidi yaparak ek gelir sağlarım. en azından bir dene." cevabını alınca kendisini kampa çağırır. kampa gelir gelmez huzursuzluk çıkarır. guiaro ronaldo'nun saçını çeker, yemekte tayfur havutçu'nun yüzüne hapşurur, antoino carlos zago'nun keline şaplak atıp kaçar. şikayetler ayyuka çıksa da luce kendisini ilk hazırlık maçında oynatır. o maçta kazanılan penaltıyı kullanmak için gittiğinde rakip kalenin arkasında ısınan kaan dobra'nın aniden "di napoli beni yakalayamaz kiiiiiiiiiiiiiii" diye bağırması üzerine dikkati dağılarak atışı kaçırır.

kamptan ülkesine geri gönderildiğinde cebinde sadece bir paket (b: birinci sigarası ) bulunan (b: di napoli), italya'da (b: messina), (b: siena), (b: salernitana), (b: venezia) formalarını giyer. özellikle (b: messina) kariyeri dikkate değerdir. hali hazırda serie d takımlarından (b: caronnese)'de 38'lik delikanlı modunda gol kovalamaktadır. ha gayret koçuma.

tyrone ellis

gidiyorum bu
2005-2006 sezonunda (vurgula: beşiktaş)'ta forma giyen abd asıllı (b: shooting guard). 2005 yılında beşiktaş'ın başına geçen murat didin'in ısrarı sonucu (vurgula: drazen petrovic basketbolcu değişim programı) ile türkiye'e gelmiş ve ayağının tozuyla "geçen sene (vurgula: frankfurt skyliners)'ta hep mavi açtım. burada da mavi hissediyorum ama yine de sizleri etki altında bırakmak istemem" şeklinde vermiş olduğu demeç, nasıl da dobra bir insan olduğunu basketbol dünyasının gözleri önüne sermiştir. oyun sistemine sadık bir skorer olmakla kalmayıp, rakip takımın önemli oyuncularına yapmış doluğu etkili savunma ile de camiayı kendisine hayran bırakmıştır.

(vurgula: mihail saakaşvili)'nin devlet başkanlığna gelmesiyle birlikte (vurgula: gürcistan) milli takımında oynamasına her ne kadar ilk etapta anlam verilememiş olsa da daha sonradan babalarının (vurgula: ahretlik) olduğu öğrenilince herkes derin bir "hmmmmm" çekmiştir. beşiktaş basketbol şubesine özgü karekteristik sebeplerden ötürü 2006 yılında takımdan ayrılarak önce italya'nın (vurgula: basket napoli), daha sonrasında ispanya'nın (vurgula: girona), (vurgula: sevilla) ve (vurgula: estudiantes ) takımlarında top sektirerek basketbol kariyerini noktalamıştır. şimdilerde (vurgula: organik bal dünyası ) reklamları vesilesiyle kendisine teklif edilen "balın tadına baktırılan adam rolü" için (vurgula: morgan freeman)'dan oyunculuk ve diyafram dersleri almaktadır.

sevgili ellis, (vurgula: bal bal bal demekle ağız tatlanmaz).

ihsan bayülken

gidiyorum bu
1984 - 1988, 1992-1994 ve 1996-1997 yılları arasında (vurgula: beşiktaş)'ta oyun kurucu; 2003-2005 yılları arasında ise yine aynı takımda koç olarak görev yapmış basketbol adamı. profesyonel basketbol yaşamına beşiktaş'ta başlayan ihsanımız henüz bıyığının yeni terlediği dönemlerde efe aydan, erman kunter, burak bıyıktay gibi bu sporun kitabını yazmış ama kalın diye kimsenin okumadığı dişli abilerle forma giyme fırsatı bulur. biraz yapılı olduğu için topu karşı alana aheste bir şekilde taşıması ile tanınır. ancak pota ile arası çok iyi değildir. genelde dış oyunculara şut imkânı yaratmayı tercih eder.

1988-1989 yılında (vurgula: paşabahçe)'ye transfer olur. sözleşmeyi imzalar imzalamaz evine üç kristal vazo, dört takım altılı çerez tabağı ve bir tane de ince kulplu sürahi götürür. 1989-1990 sezonunda orhun ene ile birlikte paşabahçe'nin oyun kuruculuğunu üstlenir. 1990 yılında o sıralar (vurgula: çukurova) ile anlaşmaya çok yakın olan (vurgula: erman kunter)'in "yahu ihsancım burada bir ciğer yapıyorlar michael jordan yese sütten kesilir birader" telkini üzerine (vurgula: mersin)'in yolunu tutar. iki sezon çukurova forması giydikten sonra tesislerdeki klima yetersizliğini ileri sürerek yeniden beşiktaş'ta soluğu alır. bu sefer bir numara pozisyonundaki mesai arkadaşı çağatay çırpıcıoğlu olur. herhalde türkiye basketbol ligi tarihinde mecbur kalmadıkça potayı hiç düşünmeyen iki guardın aynı takımda oynamasının başka bir örneği yoktur.

tarihler 1994 yılını gösterdiğinde bir akşam evinde televizyon izlerken "aynı malı deme corc aynı malı deme" mottosundan etkilenerek (vurgula: mavi jeans ortaköy ) klubüne transfer olur. ve burada bambaşka bir ihsan bayülken izlemeye başlarız. hele ortaköy formasıyla öyle bir türkiye kupası serisi oynar ki david stern tribünde olsa (vurgula: draft) aşamasını filan boşverip beş yıllık garanti kontratı içeren a 4 kağıdını uçak yaparak kendisine fırlatırdı demek mümkündür. ancak beşiktaş daha erken davranarak 1996 yılında kendisini yeniden göreve çağırır. önce çetin yılmaz daha sonra erman kunter'in çalıştırdığı beşiktaş 1996-1997 sezonunda küme düşer. bayülken de 1997-1998 sezonunda bu sefer (vurgula: emlakbank) sponsorluğundaki ortaköy klubüne geçerek, aktif sporculuk yaşamını burada noktalar.

2003-2004 sezonunda ahmet kandemir'in görevden ayrılması ile yıllarca oyuncu olarak emek verdiği beşiktaş'a bu sefer koç olarak gelir. khalid el amin ve elias lary ayuso gibi taraftarın sevgilisi olacak iki oyuncuyu takıma kazandırır. o sezon müthiş bir performans gösterir ve beşiktaş yarı finale kadar çıktığı play off'larda (vurgula: ülkerspor)'a elenir. 2004-2005 sezonunda ise (vurgula: thomas ellis ) ve ratko varda gibi iki önemli isimle ekibini takviye eden bayülken yönetimindeki beşiktaş pek de iyi bir sezon geçirmez. ligin ikinci yarısında alınan bir banvit mağlubiyeti sonrası görevinden istifa eder. hayatın acı bir cilvesidir ki istifa ettiği gün babasını da kaybetmiştir.

uzun süredir ntv/ntvspor çatısı altında basketbol yorumculuğu yapmaktadır. en hatırda kalan sözü "hidayet'in artık devreye girmesi lazım" şeklindedir. khalid el amin'i dünya gözüyle bu insanlara seyrettirdin ya, helal olsun sana kaçırdığın turnikeler. seni seviyoruz.

not: iş bu entry dün akşam oynanan olimpiakos - galatasaray medical park euroleauge maçı öncesinde murat kosova'nın kendisine hitaben "koç sen bu maçları çok oynadın" demesi suretiyle şahsımın gözlerinin yuvasından fırlayıp "nasıl yani ya? ihsan bayülken? euroleauge?" şeklinde mırıldanması üzerine klavyeye alınmıştır.

beşiktaş erkek basketbol takımı

gidiyorum bu
37 yıl önce bugün finalde (vurgula: galatasaray)'ı mağlup ederek ligdeki ilk ve tek şampiyonluğuna ulaşmış ışık bakışlılar. her ismin okunuşundan sonra "oleyyyyyyyy" çekilince kepek sorunu ortadan kalkıyormuş.

aziz akyavaş

hurşit baytok

faruk çağan

ateş çubukçu

tom davis

battal durusel

osman kerimol

ahmet kurt

fehmi sadıkoğlu

zeki tosun

altimur tulmen

koç: cavit altunay

mithat demirel

gidiyorum bu
2005-2006 sezonunda murat didin yönetimindeki beşiktaş'ta forma giymiş oyun kurucu. 1.80 boyunda minyon tipli bir arkadaş olup, bana hep dersi asıp okulun arka bahçesinde okul üniformasıyla tek pota basketbol oynayan liseli talebeleri anımsatır. kariyerinin önemli bir kısmını doğup büyüdüğü almanya'da geçirmiştir. açıkçası gerçek anlamda bir alba berlin efsanesidir. 1997 yılında basketbol kariyerine burada başlamış, 2001-2005 arası -alman basketbolu için konuşacak olursak- tabiri caizse döktürmüştür. 1999-2000 sezonunda bir oyak renault macerası yaşamışsa da pideli köfte'nin iskender'den daha lezzetli olduğu konusunda koçu ile anlaşamayarak 13 maç oynayıp geri dönmüştür. almanya'da sporla uğraşan gurbetçi gençlerin aksine - mehmet scholl, mustafa doğan, mesut özil vb.- doğal olarak alman basketbol milli takımında da defaatle forma giymesinin yanında, dirk nowitzki ile birlikte dillere destan pick'n roll örnekleri sergileyerek, devlet makamlarının ülkeye yeni gelen türk vatandaşları için oturma izninde kolaylık göstermesini sağlamıştır.

2005 yılında beşiktaş'a transfer olduktan sonra kerem tunçeri'nin sadık bir yardımcısı olmuş; onun yorulduğu anlarda oyuna dahil olarak kerem'in benchte soluklanmasına fırsat tanımıştır. beşiktaş'ta oynadığı tek sezon boyunca etkili stop jump shot atar, sürpriz üçlükler gönderir, çabukluğunu kullanarak boyalı alana etkili penetreler yapar, fakiri fukarayı kollar, traşsız dolaşmaz, bağlaç olan de'leri da'ları ve soru eki olan mi'leri ayrı yazar. bütçe sıkıntılarından dolayı 2006-2007 sezonunda galatasaray'a transfer olur. burada da bir sezon kaldıktan sonra, yeniden almanya'ya dönerek brose bamberg takımında forma giyer. burada oynadığı bir maç sonrasında kendisinin yanına gelen zonguldak'lı bir gurbetçi vatandaş mithat'ı yazın ereğli'de düzenlenecek olan çilek festivaline davet eder. daveti kabul eden mithat, hazır gitmişken 2008-2009 sezonu için erdemirspor ile sözleşme imzalar. sezonu sonu çileğe alerjisi olduğunu gerekçe göstererek tekrar almanya'nın yolunu tutar ve basketbol kariyerini burada noktalar.

kendisini kartalsözlük ailesi olarak unutmadığımızı belirtmek istiyoruz. mirkelam söylüyor: unutulmaaaaaaz unutulmaaaaaaz.

murat didin

gidiyorum bu
2005-2007 yılları arasında beşiktaş'ı çalıştıran 19.03.1955 doğumlu, haliyle doğuştan beşiktaşlı basketbol adamı. profesyonel koçluk kariyerine gaziantep'in beslenspor takımında başlar. hüsnü çakırgil, (vurgula: tunç girgin), murat evliyaoğlu gibi ilerleyen dönemlerde türk basketboluna damgasını vuracak isimlerle beslenspor'u ligin en sempatik takımı, gaziantep'i de gerçek anlamda bir basketbol şehri haline getirir. beslenspor'un kapanmasıyla birlikte 1991-1992 sezonunda soluğu ankara'da alarak (vurgula: ted kolejliler ) takımının başına geçer. burada da (vurgula: aytek gürkan), tolga tekinalp, haluk yıldırım, (vurgula: serdar apaydın) ve (vurgula: gökhan üçoklar)'dan meydana gelen parlak bir ekip oluşturur. sonraki sezonlarda bu ekibe beslenspor'dan talebesi olan murat evliyaoğlu'nun katılmasıyla tam bir kolej takımı havası yakalanır ve bu satırların yazarına böylesine mikemmel bir espiri yapma olanağı tanır. yamulmuyorsam (vurgula: tiffany tomato ) sponsorluğundaki kolejlilerle avrupa kupalarında da boy gösterir.

1993-1994 sezonunda fenerbahçe'yi çalıştırmaya başlayan didin; ibrahim kutluay, (vurgula: kevin rankin), (vurgula: mitch smith) gibi önemli oyuncularla ligde şampiyon olamasa da cumhurbaşkanlığı kupasını kaldırır. kısa bir galatasaray macerasından sonra çetin yılmaz'ın istifası üzerine 1999 yılında ülkerspor'un koçu olur. tutku açık, harun erdenay, serkan erdoğan, haluk yıldırım, kerem gönlüm gibi yerli yıldızların üst düzey performansları ile 2000-2001 sezonunda ülkerspor başında şampiyonluk yaşar.

ülkerspor yıllarından sonra "alamanya alamanya benim gibi antrenör bulaman ya" ezgisini mırıldanarak opel skyliners ile anlaşır. burada da isminden söz ettirir. orada o kadar sevilir ki dönemin şansölyesi'nin bir maçta soyunma odasına inerek "kara murat hanginiz?" diye sorması üzerine tüm oyuncuları teker teker öne çıkarak "kara murat benim!" "hayır, kara murat benim!" şeklinde öne atıldıkları söylenir.

2005 yılına gelindiğinde ihsan bayülken'in ayrılmasıyla artık tuttuğu takım beşiktaş'ın koçudur. cola turca sponsorluğunda oluşturulan takımda kimler yoktur ki: kerem tunçeri, mithat demirel, barış özcan, (vurgula: tolga tekinalp), erdem türetken, nedim yücel. bir de bu takıma almanya yıllarından çok iyi tanıdığı tyrone ellis, ali karadeniz[ybkz]swh[/ybkz] gibi isimler eklenir. ispanya liginden rodney elliot transfer edilir. beş numara pozisyonu için önce chuck kornegay ile anlaşılır. sezonun ilerleyen bölümlerinde kornegay'in başka bir takıma transfer olması ile o bölgeye jamaika yöresinden kimani ffriend monte edilir. o sezon beşiktaş play-offlarda yarı finalde efes pilsen'e elenir.

sonraki sene sponsordan gelen maddi gücün büyük kısmının futbola aktarılacağı kesinleşince, sezon başında basketbol şubesi murat didin'e aralarında para toplayarak victor hugo'nun sefiller romanını hediye eder. böylece önümüzdeki sezonun stratejisi belirlenmiştir. geçen seneki kadrodan barış özcan dışındaki yerli-yabancı hemen tüm oyuncular beşiktaş'tan ayrılır. aubrey reese, brooks sales, djuro ostojic, ivan mcfarlin gibi vasat yabancılar akatlar'a teşrif eder. gelen tek ortalama üstü adam jamel thomas da ne yazık ki artık kariyerinin sonbaharındadır. yerli kadro ise levent bilgin, barış güney, erkan veyseloğlu, arda vekiloğlu ve cevher özer ile takviye edilmeye çalışılır. başarısız sonuçlar birbirini takip eder. normal sezonu beşinci bitiren takımdan murat didin ayrılır. ve beşiktaş play off çeyrek finalinde galatasaray'a elenmekten kutulamaz.

almanya yolu yeniden gözükmüştür. frankfurt skyliners ile anlaşır ve 2010 yılına kadar burada görev yapar. şimdilerde avrupa veya dünya basketbol şampiyonaları olduğu zaman ntvspor'da yorumcu olarak boy göstermektedir. söze başlarken (vurgula: "baktığın anda") ve (vurgula: "baktığınız zaman") kalıplarını ondan daha güzel kullanan yoktur.

gelen giden eksik olmadı arkadaş, anca bitirdim yazıyı.

sixten veit

gidiyorum bu
ekonomik kriz nedeniyle küçülme kararı alan beşiktaş'ın - yaa çocuklar inanmazsınız o zamanlar böyle kararlar alıyorlardı- 2001 yılında hertha berlin'den transfer ettiği alman orta saha oyuncusu şeklinde tanımlamak istiyor uçarı gönlüm ancak adam geldiğinde gördük ki alman desen böyle alman olmaz, futbolcu desen sahaya çıktığında gördük ki böyle futbolcu da olmaz. neyse şartları zorlayarak bir şeyler yazmaya çalışalım. efenim bu arkadaşın beşiktaş'a gelişi sancılı olmuştur. 2001 haziranının ilk haftası istanbul'a gelir. yöneticilerle masaya oturur paranın yanı sıra iki tane iyi süt veren inek ister. transfer komitesi'nin "ooo sıkı pazarlık edeceğiz anlaşılan, ne yapacaksın bakalım iki ineği?" sorusu üzerine "rasim dede'nin ineği sütten kesildi ona yeni süt anneler lazım" şeklinde yanıtlamış, ancak anlaşma sağlanamamıştır.

bunun üzerine kalbi kırık, gönlü yaralı sixten veit ülkesine döner ve energie cottbus ile anlaşır. o ara ineklerin parasını çıkarmak için taraftar dernekleri eşya piyangosu düzenler ve hasılat toplanır toplanmaz sixten veit istanbul'a davet edilir. ve 15 haziran 2001 tarihinde kendisi ile sözleşme imzalanır. imza esnasında bir tarafında yıldırım demirören diğer tarafında ise ibrahim altınsay oturmaktadır. neyse paşa altı numaralı formasıyla sahaya çıkar. çok önemli şeyler öğreniriz kendisini izlerken. topu sürerken geçen süre içerisinde yeterli birikim yapıp daire alabileceğimizi farkettik mesela. kendisinin içinde olduğu poziyonların tekrarını ağır çekimde izlerken görüntünün donduğunu zannettik meğer alakası yokmuş. misal, bir tarafa pas atmaya niyetlenirse pas yerine ulaşana kadar papa'nın din değiştirebileceği üzerinde türk televizyonlarında şiddetli tartışmalar yaşanmıştır.

dolayısıyla beşiktaş ile yalnızca dört maçta forma giyebilen veit, beşiktaş tarftarının zihninde en az yer işgal eden hatta hiç hatırlanmayan tek yabancı futbolcu olmuştur denilebilir. beşiktaş'tan ayrıldıktan sonra ülkesi almanya'da iki sezon daha union berlin ve hallescher fc formalarını giyer - terletmiş midir emin değilim ama giydiğine şüphe yoktur-. ve futbolu bırakır. futbol onu bırakalı yıllar olmuştur. şu sıralarda ne yaptığı bu satırların yazarını hiç mi hiç entrese etmemektedir.

yalnız esas oğlanımızla ilgili enteresan bir not düşmeli gençlik yıllarında (zira beşiktaş'a transfer olduğunda 32 yaşındaydı) yedi sezon (1982-1989) (vurgula: fc karl marx stadt) isimli bir takımda forma giymiştir. doğu alman kökenli bir arkadaş olduğunu anımsatırsak taşlar daha yerine oturur.

jamal sellami

gidiyorum bu
1998-2000 yılları arasında beşiktaş formasını terleten fas asıllı defans oyuncusu. 1998 yılının yaz mevsimi son şampiyonluğunu 1994 yılında kazanmış beşiktaş açısından son derece hararetli geçer. kazan meydanında toplanan göstericiler arasında kavruk ve esmer bir delikanlı dikkatleri çekmektedir. sonradan anlaşılır ki akaretler binası; john benjamin toshack'ın daha o dönemlerde ortadoğu'nun bölünmüş siyasi yapısını ustalıkla analiz etmesi sonucu başlatmış olduğu arap baharı sürecinin (vurgula: raja casablanca ) ayağı sorumlusu jamal sellami ile karşı karşıyadır.

herkes panik ve şok halindedir. (vurgula: noureddine naybet), (vurgula: mustapha hadji ) gibi isimlerin hayalini kurarken birdenbire bu, mesleğe yeni atılmış hintli sinema oyuncularını andıran çocuğu (vurgula: reebok) markalı siyah beyaz formayla gören beşiktaş taraftarı telaşa kapılır. o sırada inönü stadı'nın çimlerine çıkan toshack tribünlere dönüp, elini göğsüne götürerek "karışmayın, bende." demesi üzerine olası bir gerginliğin kısa süreli de olsa önüne geçilmiştir. sezon başladığında beş metre sağına ve beş metre soluna vermiş olduğu ayak içi paslarıyla izleyicinin sabır katsayısı üzerinde asit bazlı deneyler yapan sellami, toshack'ın kasketini giyip "ben real madrid'e gidiyorum" resti üzerine "son bir sigara içelim öyle git gideceksen, ne olur yavaş iç, yavaş iç dönmeyeceksen" şeklinde mırıldanmayı denemişse de dili dönmediği için hiçbir faydası olmamıştır.

karl heinz feldkamp takım başına geldiğinde kendisiyle yaptığı bire bir toplantıda "bak güzel kardeşim burada benim kurallarım işler, sabah 7'de tesislere geleceksin. ortalığı tertemiz isterim. balkonu iki su yapacaksın, öyle bir yufka açacaksın ki arkasından baktığımda yedi memleketi göreceğim." şeklindeki ultimatomu üzerine 2000 yılında takımdan ayrılıp ülkesine dönmüştür. feldkamp'ın yardımcısı hans peter briegel'in mektup yazıp "oğlum gel lan şaka yapmıştır, feldkamp öyle bir adam değil" demesi de fayda etmemiştir. 2004 yılında futbolu bırakan jamal sellami şimdilerde, meşhur (vurgula: casablanca) filminin dizi versiyonu için kamera karşısına geçmeye hazırlanmaktadır.

not: yahu unutmuşuz bak hiç anımsatmıyorsunuz kartal sözlük. 2000 yılında beşiktaş'tan ayrıldıktan sonra (vurgula: kumrucu şevki)'nin methini çok duyduğundan izmir'in yolunu tutarak, rıza çalımbay yönetimindeki göztepe ile de bir hukuku olmuştur.

dimitri khlestov

gidiyorum bu
çiçeği burnunda (bu da ne beylik bir klişedir a dostlar ) serdar bilgili başkanlığındaki beşiktaş yönetiminin transfer gündemi dolayısıyla toplandığı bir akşam üstü yöneticilerden birisinin "yahu arkadaşlar bugüne kadar şu takıma perulusundan arjantinlisine yogoslavından güney afrikalısına kadar bir sürü futbolcu geldi geçti, danışmanıma bir döküm hazırlattım, baktım hiç rus pazarına yönelmemişiz" şeklindeki sürpriz çıkışı karşısında 2000 yılında (vurgula: spartak moskova ) takımından transfer edilen rus sağ bek.

kırmızıya çalan suratı ve baygın gözlerinden mütevellit votka ile arasının tahmin edilenden daha iyi olduğunu düşündüğüm bu yılgın kalaşnikof, forma giymeye başladığı dönemde türkiye iklimine alışamayan yabancı futbolcu sendromu'na yakalanmış; taraflı tarafsız herkese "aga bu adamın rus milli takımının sağ beki olduğuna emin misiniz?" sorusunu sordurtmuştur. "evet" şeklinde alınan cevap üzerine "hey gidi sovyetler... (vurgula: glasnost), (vurgula: perestroyka ) derken üçüncü aşama da meğer bu dimitri khlestovmuş" tarzı hayıflanmalar kulaklarımızda uğuldamıştır. ertesi sezon daum'un takımın başına geçtiğinde ilk iş olarak kendisini çağırıp "bak oğlum, II. dünya savaşı'nda ne olduysa oldu, adolf hitler de joseph stalin de artık hayatta değiller. biz bundan sonrasına bakalım. beni bir baba, bir ağabey olarak kabul et." şeklinde yapmış olduğu duygu yüklü konuşması üzerine performansı biraz canlanır gibi olsa da, gerçek anlamını rahmetli vedat okyar'ın bu tip oyuncular için genel olarak kullandığı benzetme olan "keçiboyunuzu gibi. ısırdım ısırdım tat alamadım." cümlesinde bulduğu söylenebilir.

takvimler 2003 yılını gösterdiğinde yorgun dimitri sılaya döner ve orada coşkulu sevgi gösterileriyle karşılanır. 2008 yılına kadar ülkesinde top koşturmaya devam eden khlestov, bu tarihte aktif futbol yaşamını noktalar. şimdilerde votkalı çikolata tüketimini teşvik etmek için sosyal sorumluluk kampanyalarında boy gösterdiği dedikoduları dolaşmaktadır.

edit: hâlâ oynamaktaymış bak. sy3706'ya teşekkürler.

francesco manassero

gidiyorum bu
1993-1994 sezonunda beşiktaş formasını giyer gibi yapmış peru'lu orta saha oyuncusu. o dönem ortaokul/lise çağlarındaki beşiktaşlı taraftarların "peru milli takımının kaptanıymış oğlummmmmm" şeklinde dudaklarını büzüp eşe dosta hava atmasına neden olmuşsa da, ilerleyen haftalar bu havanın bisiklet tekerini bile şişiremeyeceğini kanıtlamıştır. zira yirmili yaşların ortasında olduğunu sandığımız bu namussuz namuslu, aslında beşiktaş'a geldiğinde futbolu çoktan bırakmış otuz üstü bir abimiz çıkmıştır. biz ne zaman frikikten topu doksana takacak diye ağzı açık ayran budalası gibi beklerken, adamın ağır çekimde top oynadığını farketsek de yiğitliğe leke sürdürmemek için "daha zamana ihtiyacı var abi yeaaa" şeklinde beylik salvolar telaşındaydık.

neler yapılmadı ki bu paşayı hoş tutmak için; korner kullandırıldı kısa düştü, penaltı kullandırıldı yüzüne gözüne bulaştırdı. sağına dönene kadar emin olun baba hakkı rahatlıkla futbola dönerdi, üstüne buna da iki tokat çakardı. sonra kadro dışı bırakıldı. menejeri olan ağabeyi tarafından dolandırıldığımız ortaya çıktı, gordon milne'nin zaten sallanmakta olan prestiji temelden sarsıldı. robert mcdonald ile birlikte beşiktaşın fiyasko yabancı transferleri sınıflandırmasında zirveyi paylaşmıştır. yine haksızlık etmeyelim, mcdonald'ın hiç değilse psv eindhoven kariyeri filan vardı, ne bileyim ruud gullit ile birlikte forma giymişti. bu vatandaş bize transfer olmadan önce yüksek ihtimal, (vurgula: lima) esnafıyla cumartesi günleri 02.00-03.00 arası halı saha maçı oynuyordu. 04.00 gibi soyunma odasından kaçırıp türkiye'ye getirdik diye tahmin ediyorum.

neyse... bir hışımla geldi geçti breh breh breh...

yordan letchkov

gidiyorum bu
1997-1998 sezonunda beşiktaş forması giymiş bulgar orta saha oyuncusu. 90'lı yılların hemen başında fenerbahçe'nin almanya'daki hazırlık kampında hamburger sv ile oynadığı hazırlık maçında bu fakirin dikkatini iki oyuncu çekmiştir. ilki hamburger sv'nin inceden psikopat litvanyalı forveti (vurgula: valdas ivanuskas), diğeri ise bulgar orta saha oyuncusu yordan letchkov. derken grup elemelerinde eric cantona'lı, david ginola'lı, jean pierre papin'li fransa'yı saf dışı bırakarak 1994 dünya kupası'na katılma hakkı kazanan bulgaristan milli takımı'nda boy göstermesi ben denizi heyecanlandırmış; almanya ile oynanan çeyrek final maçında takımına turu getiren golü atarak ancak 27 yaşında dünya futbol kamuoyunun gündemine gelebilmiştir.

dünya kupası sonrası kendisine yöneltilen çok cazip tekliflere rağmen almanya'da mutlu olduğunu söyleyerek takımında kalmayı tercih etmişse de, milli takımlarının dünya kupasından elenmesine neden olan golü atan bu saçsız krala karşı alman taraftarlar aynı hüsnü zan ile yaklaşmamıştır. daha fazla protestolara dayanamayan letchkov, 1996 yılında olympique marseille'e transfer olarak fransa macerasında atılmıştır. sezon sonunda john benjamin toshack ile yaptığı telefon konuşmasında fransızca'nın ne kadar da zor bir dil olduğundan yakınması üzerine kendisine transfer teklifi yapılmış ve bu sayede beşiktaş'ın yolunu tutmuştur. fiziken eski gücünde olmamasına rağmen oyun zekası ile durumu idare etmiş, takip eden sezonda sözleşme şartlarına uymayarak ülkesinin (vurgula: cska sofya) takımı ile anlaşmıştır.

gol sevincini iki kolunu yana doğru açıp yukarı kaldırarak yaşayan yordan letchkov, ülkesinde turizm işlerine girmiş, daha sonra belediye başkanı seçilmiş. almış yürümüş anlayacağınız. bize de bu saatte tasası düşmüş.

zlatko yankov

gidiyorum bu
1996 - 1998 yılları arasında giydiği beşiktaş formasıyla yediden yetmişe hepimize çok içten bir "merhaba komşi" dedirten orta sahanın bulgar filintası. 1994 dünya kupasında bulgaristan'ın kazandığı dördüncülük sonrası avrupa liglerini takip ettiğimiz zaman "üff bu sene ne bulgar yaptı be" diyerek bir yandan şaşırıp bir yandan hayıflanırken, yan masada bizi dinlemekte olan rasim kara'nın kalem-kâğıt elinde not tuttuğunun inanın farkında değildik kartalsözlük.

aa bir de baktık 1996 yılında o sezon bundesliga'da küme düşmüş (vurgula: kfc uerdingen ) takımından kıvırcık saçlı, uzun boylu, hafiften piyanist şantörleri andıran bir delikanlı yeşilköy havalimanı'na indi. yahu ne oluyor şu-bu demeye fırsat kalmadı yankov orta sahada ciddi ciddi kendini göstermeye başlar, çaktırmadan az zamanda çok ve büyük işler başarır. hele ki uefa kupası'nda istanbul'da oynadığımız (vurgula: legia varşova ) maçında takımın galibiyet golünü attığı an vardır ki (vurgula: aman bre deryalar ) ezgisi eşliğinde neptün gezgenine kadar koşmaya karar verdiydim de annem mani olmuştur. salona tekrar girdiğimde kırmızı kart görmüş ve sonraki (vurgula: valencia) eşleşmesinde cezalı duruma düşerek olası bir galaksi faciasından şahsımı korumuştur.

1998 yılına gelindiğinde akdeniz ikliminde kışların ılık ve yağışlı geçtiğini o esnada coğrafya yazılısına çalışan oğlundan öğrenen yankov, adanaspor'un yolunu tutmuş, burada yedi maç oynadıktan sonra, devre arasında eşini karşısına alıp "hadi gel köyümüze geri dönelim (vurgula: kostadinov)'un düğününde halay çekelim" önerisini getirmiş, önerisi kabul görmüş ve doğduğu şehrin takımı olan (vurgula: naftex burgas)'a transfer olmuştur. memlekette akrabalarıyla sohbet ederken, amca çocuklarından ortanca olanı " iki buçuk sezon türkiye'de oynadın da bir van kahvaltısı etmeden geldin yani öyle mi?" şeklindeki alaycı çemkirmesi karşısında gurur yaparak 1999 yılında (vurgula: vanspor) ile sözleşme imzalamıştır. burada da 6 maç forma giydikten sonra dümeni ankara'ya kırmış, kah (vurgula: radyo megasite ) dinleyerek kah (vurgula: yıldız aspava)'da bir buçuk soslu soğanlı yiyerek gençlerbirliği'nde sezonu tamamlamıştır. 2001 yılında tekrar baba ocağı (vurgula: burgaz)'a dönerek 2006 yılına kadar top tepmeye devam etmiştir.

beşiktaş'ta giydiği yedi numaralı forması emekliye ayrılmamış; türk futbolunun o dönem ki göz bebeği olan erkan avseren bu formayı başarıyla sırtında taşımıştır.

carlos carvalhal

gidiyorum bu
beşiktaş tarihine ismini altın harflerle yazdırmasının, camianın ve taraftarın kendisine göstereceği toleransın derecesi ile doğru orantılı olan portekizin gülü. gordon milne'nin ilk sezonunu çağrıştırıyor bana. önemli fark, gordon geldiğinde çeyizi hazırdı. (gökhan keskin, metin tekin, feyyaz uçar, recep çetin, sergen yalçın vs.). takip etmedim ama büyük ihtimal hector cuper ve mircea lucescu'nun da kariyerlerinin ilk dönemleri böyledir diye düşünüyorum. bittabi (bu sözcüğün telaffuzu yazılışından daha keyifli) eksikleri yok mu? var. sınav öncesi tüm konuları çalışıp, türlü soru bankalarını devirdikten sonra sınava girdiğinde eli ayağına dolaşan çalışkan öğrenciler gibi. bir de elinde şaşal su ile gelse tam olacak.

hugo almeida'dan ziyade simao sabrosa ısrarı başına çok bela açacak. kalan maçlarda da bu ısrarı devam ederse korkarım ki sahaya yansıması muhtemel sonuçlar kendisinin de ipini çekebilir. takım 10 kişi maça başlayıp 10 kişi maçı tamamlıyor. ikinci husus maç esnasında maçın izleyeceği seyre göre oyuna müdahale noktasında sıkıntıları var. yavaş yavaş öğreniyor. istanbul'da oynanan (vurgula: braga) maçında[ybkz]swh[/ybkz] bunun ilk işaretini verdi. ancak yeterli değil.

daha net fikir sahibi olabilmek adına en azından önümüzdeki sezon da kendisiyle devam edilmeli ve kendi takımını oluşturması için gerekli şartlar yaratılmalıdır. çünkü kilit soru: (vurgula: sidnei), (vurgula: almeida), (vurgula: simao) hatta (vurgula: quaresma), carlos carvalhal'in, idealindeki beşiktaş'ta görmek istediği oyuncular mıdır? olağanüstü bir ortamda takımın başına geçtiği için bunu bilemiyoruz.

şimdi arkamıza yavaşça yaslanıp, çocukluğumuza dönelim. ahaha yok lan o kadar geriye gitmeyelim. yanına tayfur havutçu'nun maketini koyan camiaya ve bundan genel itibariyle en ufak bir rahatsızlık duymayan taraftara şu şartlarda çok biledir.

murat murathanoğlu

gidiyorum bu
"ağabey ne olur fenerbahçe'nin ligdeki basketbol maçlarını sen anlatma" diye seslenmek istediğim illinois üniversitesi mezunu duayen. çok fazla tarafını belli ediyorsun ve bu durum başka takımları destekleyip de basketbolu seninle seven pek çok kişiyi yaralıyor. belki farkında değilsin belki de şikayetçi değilsin bilemiyorum ancak antipati toplamaya başladın sayın abim. sen ki bilhassa uluslararası maçlarda yaşanan hakem skandallarına kontrolünü kaybederek en insani tepkileri veren kişiydin. pazar günkü maçta hiç değilse bu tavrının yarısı göstermeliydin. ya da ses tonuna yansımalıydı. yine euroleauge maçlarına, nba maçlarına dön lütfen. yiğiter uluğ ile tatlı tatlı espirileşin. yine muazzam istatistikler sun bize. yine basketbolcuların yaşam öykülerinden bahset. yoksa on yıla kalmaz ikinci bir mehmet baturalp sendromu ile karşı karşıya kalacağız gibi.

demirören'in kulüpten alacaklarını hibe etmesi

gidiyorum bu
bundan sonra seçilecek başkanların da verdiği parayı geri istememesi şartıyla yapılan hibedir. yıldırım demirören tarafından yapılmış zekice bir manevradır. alacağında ısrar ettiği takdirde bir daha (vurgula: beşiktaş)'a başkan seçilebilmesi ihtimal dahilinde gözükmemektedir. oysa yarın bir gün federasyon başkanlığını bıraktığında, yeniden beşiktaş başkanlığını düşünürse genel kurula "103 milyon tl alacağını hibe etmiş başkan" apoletiyle girecektir.

söz konusu şartlı hibe ile beşiktaş'ın mali durumu felaketten çok kötüye yükselmiştir. yani şu vaziyette dahi seçilecek yeni başkanın cebinden para ödemeden bu çarkı döndürmesi pek olası gözükmemektedir. dolayısıyla bu anlayışla beşiktaş, başkanının mali gücüne dayanan bir kulüp olmaktan kurtulamayacaktır. zannedersem demirören'in de uzun vadedeki hesabı budur.

neden bekliyorsun?


bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?

üye ol