Oyun tarzı ve tip olarak nedense bana mario götze'yi andıran 1993 doğumlu futbolcumuz.
Ofansif orta saha mevkisinde oynayan yetenek ve teknik anlamında über bir futbolcu olacağını düşünüyorum.
Beşiktaş kendisi için iyi bir şans.
Kerim'i, beşiktaş'a gelmeden önce de fulham'da takip ediyordum. Fulham'da 27 maç ilk 11'de oynama gibi bir istatistiğe sahip futbolcu.
Tabi futbolun beşiği ingiltere'de bizde ki gibi değil. Adamlar 17 yaşında ki bif futbolcuyu alıp direk manchester united, arsenal, liverpool gibi takımlara karşı korkusuzca oynatabiliyor. Bizde derbi maçlarına çıkması için en az 25 olmalı.
4 ocak tarihinde oynayacağımız galayasaray maçında stoperde atınç sol da kerim frei forvette furkan yaman oynatılabilir mi?
tabiki de hayır. Ama üst düzey maçlarda oynamış olan kerim'in galatasaray derbisinde olcay şahan yerine sahada olmasını isterim.
Ayrıca olumlu yönlerinin yanında olumsuz bir tarafıda maç içinde gereksiz hareketlere girmesi. Basit oynamak yerine topla fazla haşır neşir olması ve pozisyonun akıcılığını bitirmesi.
Bu konuda kendisini geliştirmesi gerekiyor ve çok çalışması gerekli.
Bu konuda takımda örnek alabileceği kimsenin olmaması da bir handikap.
Örneğin furkan yaman, demba ba'yı izleyerek bazı eksiklerini tamamlayabilir.
Ama kerim'in bu konuda şanssız olduğu aşikar.
Herkes aydınlık da bir tek ertuğrul mu karanlık dediğim beşiktaş kulüp doktoru.
Dün gece ahmet çakar'ın "sevimsiz" deyişinden, sinan engin"in alenen tehdit edişine kadar programı[ybkz]swh[/ybkz] izledim.
Özellikle sinan engin'in kulüp içerisinde hala böyle bağlantıları veya gücü var mı? çok merak ediyorum a sözlük.
Adama resmen aba altında sopa göstererek işinden etme ile tehdit etti.
Ayrıca ben futbolcunun sağlıklı bir şekilde sahaya çıkmasına bakarım. Doktor ertuğrul karanlık bu konuda şimdiye kadar bende iyi bir izlenim bıraktı.
Sadece ben de değil golden sonra futbolcunun doktora koşması da bunun göstergesi.
Dün gece ahmet çakar'ın "sevimsiz" deyişinden, sinan engin"in alenen tehdit edişine kadar programı[ybkz]swh[/ybkz] izledim.
Özellikle sinan engin'in kulüp içerisinde hala böyle bağlantıları veya gücü var mı? çok merak ediyorum a sözlük.
Adama resmen aba altında sopa göstererek işinden etme ile tehdit etti.
Ayrıca ben futbolcunun sağlıklı bir şekilde sahaya çıkmasına bakarım. Doktor ertuğrul karanlık bu konuda şimdiye kadar bende iyi bir izlenim bıraktı.
Sadece ben de değil golden sonra futbolcunun doktora koşması da bunun göstergesi.
Facebook'tan daha kullanışlı olduğunu düşündüğüm mikro blog sitesi.
Ayrıca gezi parkı direnişi esnasında da haber alıp verme konusunda ne kadar faydalı olduğunu test ettik.
Twitter candır.
Ayrıca gezi parkı direnişi esnasında da haber alıp verme konusunda ne kadar faydalı olduğunu test ettik.
Twitter candır.
Takımına herşeye rağmen destek olmak isteyen sözlük yazarlarıdır.
Bu arada başlığı açmamın asıl sebebi.
İşim dolayısıyla pek fazla maçlara gidemiyorum. Gitmek isteyen olduğu takdirde benimle irtibata geçebilir.
Bu arada kombinem;
kapalı üst blok 415 sıra 4 koltuk 14
Bu arada başlığı açmamın asıl sebebi.
İşim dolayısıyla pek fazla maçlara gidemiyorum. Gitmek isteyen olduğu takdirde benimle irtibata geçebilir.
Bu arada kombinem;
kapalı üst blok 415 sıra 4 koltuk 14
Kartal sözlük'ün henüz bir çok eksiği olan mobil versiyonudur.
Öncelikli olarak sözlüğün yapı taşlarından birisi bknz'dır.
Bakınız veremiyoruz.
Gizli bakınızda yok.
Yanlış girdiğim bir giriyi düzenle dedikten sonra çıkan ekranda düzenleyip kaydet diyorum ama o giri düzelmiyor. Hatalı yazım olduğu gibi orda bana bakıyor.
Hatta acaba ben mi yanlış yapıyorum diye düşündüm ve fatihten kalan son şarabıda içtikten sonra tekrar denedim.
Sonuç hüsran..
Edit: imla
Öncelikli olarak sözlüğün yapı taşlarından birisi bknz'dır.
Bakınız veremiyoruz.
Gizli bakınızda yok.
Yanlış girdiğim bir giriyi düzenle dedikten sonra çıkan ekranda düzenleyip kaydet diyorum ama o giri düzelmiyor. Hatalı yazım olduğu gibi orda bana bakıyor.
Hatta acaba ben mi yanlış yapıyorum diye düşündüm ve fatihten kalan son şarabıda içtikten sonra tekrar denedim.
Sonuç hüsran..
Edit: imla
galatasaray'a giderek hayatının hatasını yapmış olan futbolcu.
transferde en doğru seçimin (sadece olcan adın değil diğer yetenekli futbolcular için de geçerli) beşiktaş olacağı kesindi ama o karakterine uygun bir takıma gitti.
burak abisi ile birlikte sık sık kendisini yere atmaya devam etsinler.
transferde en doğru seçimin (sadece olcan adın değil diğer yetenekli futbolcular için de geçerli) beşiktaş olacağı kesindi ama o karakterine uygun bir takıma gitti.
burak abisi ile birlikte sık sık kendisini yere atmaya devam etsinler.
eğer doğru kriterle oluşturulursa, kulüplere daha az maliyetle, daha fazla oyuncuyu deneme şansı verecek uygulama.
kaynak:http://www.foreverbesiktas.net/super-ligde-yabanci-devrimi/
* ilk olarak, türk futbolcuların şişirilmiş bonservis ve yıllık ücretleri ortadan kalkacak. ederi neyse ona oynayacak.
* normalde a2 takımında bile oynayabilecek kapasiteye sahip olmayan ancak yokluk nedeniyle ilk 11 başlayan teknik, taktik, fiziksel, mental eksikliği olan futbolcular doğal -----seleksiyona uğrayacak.
* anadolu takımlarının 50-100 bin euro'ya getirdiği genç yabancı futbolcuları gönül rahatlığıyla oynatıp tekrar yurt dışına yüksek maliyetle satışı sağlanabilecek.
* yabancı scoutların gözü de patlama yapabilmiş yabancı genç futbolcular için türkiye ligi'ne çevrilecek.
* türk milli takımının devşirmek isteyebileceği daha fazla oyuncu olacak.
bu kriterler olduğu gibi çıkarsa, bu kriterler doğrultusunda takımımıza transfer olamayacak oyuncular şöyledir;
-beşiktaş(5/6)
atiba hutchinson*
demba ba*
pedro franco
ramon motta
jose ernesto sosa*
-21 yaş ve altını kritere dahil etmedim.
-yanında yıldız olanlar eğer bu milli takım kriteri "a milli takımda en az 20 kere 18 kişilik kadroda yer alması gerekiyor" olarak genişletilirse dahil olacak kişiler.
kaynak:http://www.foreverbesiktas.net/super-ligde-yabanci-devrimi/
* ilk olarak, türk futbolcuların şişirilmiş bonservis ve yıllık ücretleri ortadan kalkacak. ederi neyse ona oynayacak.
* normalde a2 takımında bile oynayabilecek kapasiteye sahip olmayan ancak yokluk nedeniyle ilk 11 başlayan teknik, taktik, fiziksel, mental eksikliği olan futbolcular doğal -----seleksiyona uğrayacak.
* anadolu takımlarının 50-100 bin euro'ya getirdiği genç yabancı futbolcuları gönül rahatlığıyla oynatıp tekrar yurt dışına yüksek maliyetle satışı sağlanabilecek.
* yabancı scoutların gözü de patlama yapabilmiş yabancı genç futbolcular için türkiye ligi'ne çevrilecek.
* türk milli takımının devşirmek isteyebileceği daha fazla oyuncu olacak.
bu kriterler olduğu gibi çıkarsa, bu kriterler doğrultusunda takımımıza transfer olamayacak oyuncular şöyledir;
-beşiktaş(5/6)
atiba hutchinson*
demba ba*
pedro franco
ramon motta
jose ernesto sosa*
-21 yaş ve altını kritere dahil etmedim.
-yanında yıldız olanlar eğer bu milli takım kriteri "a milli takımda en az 20 kere 18 kişilik kadroda yer alması gerekiyor" olarak genişletilirse dahil olacak kişiler.
doğum günümde galibiyet beklediğim maç.
torku konyaspor'un galatasaray maçı öncesinde evinde 6 maçta 1 gol yediğini biliyor muydunuz?
galatasaray maçından sonra bir de gençlerbirliğinden 5 yediğini biliyor muydunuz?
şimdi sıra bizde demek isterdim ama torku konyaspor'un biraz daha işi sıkı tutacağını düşünmekteyim.
sonuç olarak kazanırız ama 5 olmazda 4 olur ya da 1-0 olsun bizim olsun.
torku konyaspor'un galatasaray maçı öncesinde evinde 6 maçta 1 gol yediğini biliyor muydunuz?
galatasaray maçından sonra bir de gençlerbirliğinden 5 yediğini biliyor muydunuz?
şimdi sıra bizde demek isterdim ama torku konyaspor'un biraz daha işi sıkı tutacağını düşünmekteyim.
sonuç olarak kazanırız ama 5 olmazda 4 olur ya da 1-0 olsun bizim olsun.
bir cübbeli ahmet hoca serzenişi.
demba ba'nın secdeli gol sevincini eleştirdi ve “kıblemiz kıyamete kadar mescid-i haram'dır... böyle rastgele secde olmaz. tehlikeli bir şey bu” dedi.
http://www.fotomac.com.tr/besiktas/2014/12/30/be-mubarek-seyyar-kible-olur-mu
demba ba'nın secdeli gol sevincini eleştirdi ve “kıblemiz kıyamete kadar mescid-i haram'dır... böyle rastgele secde olmaz. tehlikeli bir şey bu” dedi.
http://www.fotomac.com.tr/besiktas/2014/12/30/be-mubarek-seyyar-kible-olur-mu
`aık stockholm`'da forma giyen `alex milosevic`, isveç'in gelecek vadeden isimleri arasında gösteriliyor. stoper mevkisinde görev yapan oyuncu bu sezon çıktığı 27 lig maçında 3 gol 2 asistlik bir performans gösterdi.
vasalunds ıf'de forma giyerken isveç'in en büyük kulüplerinden olan aık stockholm'a transfer olan milosevic burada da gelişimine devam etti. 1.91 boyundaki milosevic hava toplarındaki başarısıyla tanınıyor. fiziği üst seviyede olan milosevic yerden oyunda da çok başarılı.
alexander milosevic, 30 ocak 1992 isveç, rissne doğumlu... babası sırp vatandaşıyken annesi isveç'li fakat fin kökenlerini taşıyan bir aileden gelmekte. anne babası ufak yaşta ayrılmışlar. kendinden büyük iki abisi bulunmakta. milosevic, futbola 5 yaşında oturduğu yere 100 metre mesafede olan rissne ıf kulübünde başlamış. 8 yaşına kadar burada spor okulu eğitimi alan milosevic, vasalunds takımına geçiş yapmış. ilginç gelecek fakat 15 yaşına kadarda eğitimini forvet üstüne almış ve arada orta sahada görev alması dışında genelde forvet oynamış. kendiside bu anılarını anlatırken şöyle bir demeç vermişti. ''15 yaşıma kadar forvet oynadım, küçük olmam iyiydi çünkü brommapojkarna'da oynayan john guidetti daha iyiydi.'' defansa devşirilme fırsatının iyiliğinden bahsetmeye çalışmış.. vasalunds a takımına yükseldiği döneme yakın bir zamanda kadar kötü bir süreçten geçmiş, takımdan kopma noktasına gelmiş fakat babasının tutumuyla eski formunu yakalayarak 1. takıma yükselmiş. tabi 17 yaşında prof olan ismin defansa devşirilmeside o süreçle birlikte başlıyor. önce merkez orta saha pozisyonunda görev verilirken ardından savunmaya çekiliyor. vasalunds'ta 2 yılda 24 maçta 5 gol atan milosevic kısa sürede önemli takımların dikkatini çekiyor.
milosevic için futbol adına herşeyin yoluna girmeye başladığı dönemde, 1 ekim 2009'da şok bir haber alıyor. üvey kardeşi mathias evinde ölü bulunuyor. mathias, herşeyini paylaştığı ciddi dostluk kurduğu kardeşiydi. ''beraber büyüdük, iyi bir arkadaştık. futbol konusunda çok yardımcı oldu. her maçımdan önce arar başarı dilerdi.'' diyerek sevgisini dile getirmişti. bu şoku atlatmasına futbola sarılmasının yardımcı olduğunu söylerken kardeşinin adını taşıyan bir anıt dövmeyide vücuduna yaptırıyor. fotolardan anlaşılacağı gibi milosevic köklerine çok önem veren bir isim. futbolu ailem için oynuyorum, sonuna kadar mücadele ederim, sahada herşeyimi veririm diyerek kafa yapısını gösteriyor. aık'e katıldığı 2011 yılındada celtic, fiorentina gibi takımların deneme idmanlarına tutuluyor. beğeniliyor fakat oraya gidip kaybolan oyunculardan olmak yerine isveç'te kalarak oynamayı seçiyor. bu arada aık'e gitmemesi konusunda çok ısrarcı olunmuş fakat stockholm ekibini seçmeye karar vermiş. 2008 yıllarında normalde sırbistan u17 milli formasını giyen milosevic, hans lindbom'un davetiyle isveç genç milli takımına davet ediliyor ve kulüpte oyunuyla patlama yapınca vakit kaybedilmeden 21 yaş altı takımına çıkarılıyor. thiago silva, pique gibi isimleri örnek alırken arkadaşları ve hocaları oyun tarzını pique'ye benzetirmiş ve özellikle hocaları onun seviyesine çıkabileceğini söylerlermiş. zaten o patlama dönemlerinde avrupa futbolunun önemli kulüpleri takibe almıştı. juventus, milan, liverpool, arsenal, tottenham akla ilk gelenler. 2011'den bu yana 80'e yakın allsvenskan maçı oynayan ve 4 gol-4 asist yapan milosevic, bu yıl isveç u21 takımıylada önemli başarılar yakaladı. fransa'yı saf dışı bırakarak organizasyon şansı elde eden takımın içinde yer aldı. ayrıca isveç a milli takımının ocak'ta yapacağı abu dhabi kampı içinde davet aldı. en yakın dostu john guidetti ve sırbistan'dan oda arkadaşı eski heerenveen'li filip djuricic ile iyi anlaştığını belirten alexander milosevic'in geçmişinden kalan güldüren hatırlardan biride 2011'de yılın oyuncusu töreninde zlatan ile foto çekilmek istemiş fakat yıldız oyuncuyu yakalayamaması olmuştu. o organizasyondada lige yeni yükselip parlayan oyuncu kategorisinde ödül almıştı.
özellikler
milosevic'in isveç basınına verdiği röportajları okurken bir soru dikkatimi çekti. 17 yaşına kadar forvette görev almasının defansif açıdan ne gibi artıları yada eksileri oldu ? milosevic bu durumun teknik ve oyun görüşü olarak büyük bir artı kattığına inanıyor. modern bir savunma olması yönünde avantajı olduğu görüşünde. olumsuz olarak ise bu pozisyonda ufak yaştan itibaren devamlılık kazanmadığı için kendimi sürekli geliştirmem gerektiğini düşündüm demiş. yani erken başlamamanın sıkıntılarını bir nebze yaşamış..zamanında milosevic'e olan ilgiyi takip ederken takımların hep neden adım atmadığını merak ederdim. hatta yanılmıyorsam bir dönem bosman seviyesine gelmişti ve yine bir kulüp çıkıp imza attırmamıştı. belkide kulüplerin büyük kısmı bu pozisyon geçişinin daha üst sınıf liglerde sırıtabileceğini düşündü ve hamle yapmak adına bu zamana kadar bekledi..bilemeyiz..(aslında werder bremen'in bir hamlesi oldu diye dedikodular hatırlıyorum fakat aık'ten geri dönmüştü sanırım.) kendisininde söylediği gibi teknik bir stoper, korkusuzca oyun kurar, topu çok iyi yönlendirir. bir forvette olması gereken teknik yönün avantajları... sağ ayaklıdır ama soluda fena değildir. pozisyon içinde sağı kullanamayacağı durumlarda solunu etkinleştirir. hatta bunu top çalarkende kullanır (yazı sonunda bunu gösteren bir vine atıcam).. adam markajı ve buralardaki ilk müdahaleleri iyidir, kolay kolay havadan top vermez. hücumda kornerlerde iyi bir koz olarak kullanılabilir. uzaktan kuvvetli şutlar atar.. sundsvall'a attığı gol unutulmazlar arasına girmiştir. oyun karakteri olarakta saldırgan bir yapıda olmasına rağmen fazla kart görmez. kariyerinde gördüğü kırmızı kart sayısı 2. birisi süper kupa finalinde, diğeride allsvenskan'da syrianska maçında yaptığı çok sert müdahale ile gelmişti. az kart görmeside biraz olsun ilk müdahalelerdeki başarısını gösterir bir özellik..pozisyon alma konusunda hala ufak tefek hatalar yapabiliyor, hedeflenen seviyelere hazır hale gelebilmesi adına gelişimini sürdürmeli, üstüne çalışmalı. ayrıca koşu gerektiren pozisyonlarda dayanıklılık gücü kısıtlıdır. uzun stoper için normal bir durum olarak görebiliriz ama geliştirirse daha özellikli olabilir. genel olarak milosevic'in 3 yılda çok iyi gelişim gösterdiği ise bir gerçek..üstelik kariyerinin başında onu yavaşlatan bir sakatlık geçirmişti...
http://www.youtube.com/watch?v=1x7rPlni0F8
http://www.youtube.com/watch?v=WoBzrngO9is
şu da attığı fantastik gol ;
https://www.youtube.com/watch?v=rJk0URYzIXc
kaynak:http://kuzeyligleri.blogspot.com.tr/2014/12/alexander-milosevic.html?m=1
vasalunds ıf'de forma giyerken isveç'in en büyük kulüplerinden olan aık stockholm'a transfer olan milosevic burada da gelişimine devam etti. 1.91 boyundaki milosevic hava toplarındaki başarısıyla tanınıyor. fiziği üst seviyede olan milosevic yerden oyunda da çok başarılı.
alexander milosevic, 30 ocak 1992 isveç, rissne doğumlu... babası sırp vatandaşıyken annesi isveç'li fakat fin kökenlerini taşıyan bir aileden gelmekte. anne babası ufak yaşta ayrılmışlar. kendinden büyük iki abisi bulunmakta. milosevic, futbola 5 yaşında oturduğu yere 100 metre mesafede olan rissne ıf kulübünde başlamış. 8 yaşına kadar burada spor okulu eğitimi alan milosevic, vasalunds takımına geçiş yapmış. ilginç gelecek fakat 15 yaşına kadarda eğitimini forvet üstüne almış ve arada orta sahada görev alması dışında genelde forvet oynamış. kendiside bu anılarını anlatırken şöyle bir demeç vermişti. ''15 yaşıma kadar forvet oynadım, küçük olmam iyiydi çünkü brommapojkarna'da oynayan john guidetti daha iyiydi.'' defansa devşirilme fırsatının iyiliğinden bahsetmeye çalışmış.. vasalunds a takımına yükseldiği döneme yakın bir zamanda kadar kötü bir süreçten geçmiş, takımdan kopma noktasına gelmiş fakat babasının tutumuyla eski formunu yakalayarak 1. takıma yükselmiş. tabi 17 yaşında prof olan ismin defansa devşirilmeside o süreçle birlikte başlıyor. önce merkez orta saha pozisyonunda görev verilirken ardından savunmaya çekiliyor. vasalunds'ta 2 yılda 24 maçta 5 gol atan milosevic kısa sürede önemli takımların dikkatini çekiyor.
milosevic için futbol adına herşeyin yoluna girmeye başladığı dönemde, 1 ekim 2009'da şok bir haber alıyor. üvey kardeşi mathias evinde ölü bulunuyor. mathias, herşeyini paylaştığı ciddi dostluk kurduğu kardeşiydi. ''beraber büyüdük, iyi bir arkadaştık. futbol konusunda çok yardımcı oldu. her maçımdan önce arar başarı dilerdi.'' diyerek sevgisini dile getirmişti. bu şoku atlatmasına futbola sarılmasının yardımcı olduğunu söylerken kardeşinin adını taşıyan bir anıt dövmeyide vücuduna yaptırıyor. fotolardan anlaşılacağı gibi milosevic köklerine çok önem veren bir isim. futbolu ailem için oynuyorum, sonuna kadar mücadele ederim, sahada herşeyimi veririm diyerek kafa yapısını gösteriyor. aık'e katıldığı 2011 yılındada celtic, fiorentina gibi takımların deneme idmanlarına tutuluyor. beğeniliyor fakat oraya gidip kaybolan oyunculardan olmak yerine isveç'te kalarak oynamayı seçiyor. bu arada aık'e gitmemesi konusunda çok ısrarcı olunmuş fakat stockholm ekibini seçmeye karar vermiş. 2008 yıllarında normalde sırbistan u17 milli formasını giyen milosevic, hans lindbom'un davetiyle isveç genç milli takımına davet ediliyor ve kulüpte oyunuyla patlama yapınca vakit kaybedilmeden 21 yaş altı takımına çıkarılıyor. thiago silva, pique gibi isimleri örnek alırken arkadaşları ve hocaları oyun tarzını pique'ye benzetirmiş ve özellikle hocaları onun seviyesine çıkabileceğini söylerlermiş. zaten o patlama dönemlerinde avrupa futbolunun önemli kulüpleri takibe almıştı. juventus, milan, liverpool, arsenal, tottenham akla ilk gelenler. 2011'den bu yana 80'e yakın allsvenskan maçı oynayan ve 4 gol-4 asist yapan milosevic, bu yıl isveç u21 takımıylada önemli başarılar yakaladı. fransa'yı saf dışı bırakarak organizasyon şansı elde eden takımın içinde yer aldı. ayrıca isveç a milli takımının ocak'ta yapacağı abu dhabi kampı içinde davet aldı. en yakın dostu john guidetti ve sırbistan'dan oda arkadaşı eski heerenveen'li filip djuricic ile iyi anlaştığını belirten alexander milosevic'in geçmişinden kalan güldüren hatırlardan biride 2011'de yılın oyuncusu töreninde zlatan ile foto çekilmek istemiş fakat yıldız oyuncuyu yakalayamaması olmuştu. o organizasyondada lige yeni yükselip parlayan oyuncu kategorisinde ödül almıştı.
özellikler
milosevic'in isveç basınına verdiği röportajları okurken bir soru dikkatimi çekti. 17 yaşına kadar forvette görev almasının defansif açıdan ne gibi artıları yada eksileri oldu ? milosevic bu durumun teknik ve oyun görüşü olarak büyük bir artı kattığına inanıyor. modern bir savunma olması yönünde avantajı olduğu görüşünde. olumsuz olarak ise bu pozisyonda ufak yaştan itibaren devamlılık kazanmadığı için kendimi sürekli geliştirmem gerektiğini düşündüm demiş. yani erken başlamamanın sıkıntılarını bir nebze yaşamış..zamanında milosevic'e olan ilgiyi takip ederken takımların hep neden adım atmadığını merak ederdim. hatta yanılmıyorsam bir dönem bosman seviyesine gelmişti ve yine bir kulüp çıkıp imza attırmamıştı. belkide kulüplerin büyük kısmı bu pozisyon geçişinin daha üst sınıf liglerde sırıtabileceğini düşündü ve hamle yapmak adına bu zamana kadar bekledi..bilemeyiz..(aslında werder bremen'in bir hamlesi oldu diye dedikodular hatırlıyorum fakat aık'ten geri dönmüştü sanırım.) kendisininde söylediği gibi teknik bir stoper, korkusuzca oyun kurar, topu çok iyi yönlendirir. bir forvette olması gereken teknik yönün avantajları... sağ ayaklıdır ama soluda fena değildir. pozisyon içinde sağı kullanamayacağı durumlarda solunu etkinleştirir. hatta bunu top çalarkende kullanır (yazı sonunda bunu gösteren bir vine atıcam).. adam markajı ve buralardaki ilk müdahaleleri iyidir, kolay kolay havadan top vermez. hücumda kornerlerde iyi bir koz olarak kullanılabilir. uzaktan kuvvetli şutlar atar.. sundsvall'a attığı gol unutulmazlar arasına girmiştir. oyun karakteri olarakta saldırgan bir yapıda olmasına rağmen fazla kart görmez. kariyerinde gördüğü kırmızı kart sayısı 2. birisi süper kupa finalinde, diğeride allsvenskan'da syrianska maçında yaptığı çok sert müdahale ile gelmişti. az kart görmeside biraz olsun ilk müdahalelerdeki başarısını gösterir bir özellik..pozisyon alma konusunda hala ufak tefek hatalar yapabiliyor, hedeflenen seviyelere hazır hale gelebilmesi adına gelişimini sürdürmeli, üstüne çalışmalı. ayrıca koşu gerektiren pozisyonlarda dayanıklılık gücü kısıtlıdır. uzun stoper için normal bir durum olarak görebiliriz ama geliştirirse daha özellikli olabilir. genel olarak milosevic'in 3 yılda çok iyi gelişim gösterdiği ise bir gerçek..üstelik kariyerinin başında onu yavaşlatan bir sakatlık geçirmişti...
http://www.youtube.com/watch?v=1x7rPlni0F8
http://www.youtube.com/watch?v=WoBzrngO9is
şu da attığı fantastik gol ;
https://www.youtube.com/watch?v=rJk0URYzIXc
kaynak:http://kuzeyligleri.blogspot.com.tr/2014/12/alexander-milosevic.html?m=1
100 milyon lira tutarındadır.
http://www.kap.gov.tr/bildirim-sorgulari/bildirim-detayi.aspx?id=404054
http://www.kap.gov.tr/bildirim-sorgulari/bildirim-detayi.aspx?id=404054
amortinin "8" numara çıkmamasını istediğim çekiliş.
seri bilet aldım amk 8 numara yok yeni fark ettim.
seri bilet aldım amk 8 numara yok yeni fark ettim.
gemiyi en son kaptan terk eder sözünü boşa çıkarmış efsane.
liverpool, resmi twitter hesabından yaptığı açıklamada steven gerrard'ın 2014-2015 sezonu sonunda takımdan ayrılacağını resmen duyurdu.
https://twitter.com/LFC/status/550939593680621568
bir kaç istatistikte bırakıyorum.
2001 ingiltere premier league en iyi genç oyuncu
ingiltere premier league yılın futbolcusu 2001, 2005, 2006, 2007, 2009, 2012
ingiltere milli takımı en iyi futbolcu 2005, 2006, 2008, 2010, 2012
2000-2001 uefa kupası final maçı oyuncusu
2000-2001 uefa kupası'nın en iyi oyuncusu
2004-2005 avrupa'da yılın futbolcusu
2004-2005 şampiyonlar ligi'nin en iyi oyuncusu
2004-2005 şampiyonlar ligi final maçı oyuncusu
ingiltere premier league yılın takımı orta saha oyuncusu 2003, 2004, 2005, 2006, 200, 2008, 2009, 2013
ne diyeyim o zaman ebru gündeş'ten gelsin.
gidiyor gönlümün efendisi
http://www.youtube.com/watch?v=mp_Dr9HYGxc
liverpool, resmi twitter hesabından yaptığı açıklamada steven gerrard'ın 2014-2015 sezonu sonunda takımdan ayrılacağını resmen duyurdu.
https://twitter.com/LFC/status/550939593680621568
bir kaç istatistikte bırakıyorum.
2001 ingiltere premier league en iyi genç oyuncu
ingiltere premier league yılın futbolcusu 2001, 2005, 2006, 2007, 2009, 2012
ingiltere milli takımı en iyi futbolcu 2005, 2006, 2008, 2010, 2012
2000-2001 uefa kupası final maçı oyuncusu
2000-2001 uefa kupası'nın en iyi oyuncusu
2004-2005 avrupa'da yılın futbolcusu
2004-2005 şampiyonlar ligi'nin en iyi oyuncusu
2004-2005 şampiyonlar ligi final maçı oyuncusu
ingiltere premier league yılın takımı orta saha oyuncusu 2003, 2004, 2005, 2006, 200, 2008, 2009, 2013
ne diyeyim o zaman ebru gündeş'ten gelsin.
gidiyor gönlümün efendisi
http://www.youtube.com/watch?v=mp_Dr9HYGxc
sorumluluk bilinciyle ortamı en son terk etmesi gereken kişi olduğunu ifade eden söz öbeği.
(bkz: http://www.kartalsozluk.com/sozluk.php?t=%23386785)
(bkz: http://www.kartalsozluk.com/sozluk.php?t=%23386785)
ligin en az gol yiyen takımı başakşehir'in bu akşam fenerbahçe karşısında galibiyetini beklediğim maç.
tabi bedavadan penaltı ile mağlup duruma düşüp erken kırmızı kart görmez ise
tabi bedavadan penaltı ile mağlup duruma düşüp erken kırmızı kart görmez ise
slaven bilic'in çıktığı diğer derbilerde yaptığı yanlış kadro seçimi ve taktik ile çıkacağımız bir başka derbi maçı.
içimde de kötü bir his var.
derbilerde slaven bilic'e güvenemiyorum.
içimde de kötü bir his var.
derbilerde slaven bilic'e güvenemiyorum.
David Fincher tarafından yönetilen ve aynı adı taşıyan 2012 romanından Gillian Flynn tarafından uyarlanan, 2014 ABD yapımı gerilim filmi.
Filmin başrollerinde; Ben Affleck, Rosamund Pike, Neil Patrick Harris, Tyler Perry ve Carrie Coon yer almaktadır.
imdb'de 8,3 puan almış.
http://www.imdb.com/title/tt2267998/
bundan sonrası az buçuk spoiler içerir
spoiler--
Ortabatı Amerika Birleşik Devletleri'nde geçen hikayede gizemli bir şekilde karısı kaybolan bir adam kısa bir sürede şüpheleri üzerine çekmektedir. Filmde sahtekarlık, medya, ekonominin evlilik üzerine etkilerini ve insanların birbirlerini algılamaları incelenmektedir.
spoiler--
bende filmi merak ettim ve 1080p bluray olarak indirdim. yorumlardan anladığım kadarıyla film geneli itibari ile beğenilmiş. tabi 149 dakika film mi olur lan diyen bir güruhta yok değil.
neyse artık 12 gb'lık bir kota harcadım bu film için şimdi izlemeden sırf yorumlar itibariyle geri dönüşüm kutusuna göndermek olmaz. mecbur izleyeceğim ve kendi yorumumu izledikten sonraya bırakacağım.
149 dakika sonra uyumazsanız görüşmek dileği ile.
esen kalınız...
Filmin başrollerinde; Ben Affleck, Rosamund Pike, Neil Patrick Harris, Tyler Perry ve Carrie Coon yer almaktadır.
imdb'de 8,3 puan almış.
http://www.imdb.com/title/tt2267998/
bundan sonrası az buçuk spoiler içerir
spoiler--
Ortabatı Amerika Birleşik Devletleri'nde geçen hikayede gizemli bir şekilde karısı kaybolan bir adam kısa bir sürede şüpheleri üzerine çekmektedir. Filmde sahtekarlık, medya, ekonominin evlilik üzerine etkilerini ve insanların birbirlerini algılamaları incelenmektedir.
spoiler--
bende filmi merak ettim ve 1080p bluray olarak indirdim. yorumlardan anladığım kadarıyla film geneli itibari ile beğenilmiş. tabi 149 dakika film mi olur lan diyen bir güruhta yok değil.
neyse artık 12 gb'lık bir kota harcadım bu film için şimdi izlemeden sırf yorumlar itibariyle geri dönüşüm kutusuna göndermek olmaz. mecbur izleyeceğim ve kendi yorumumu izledikten sonraya bırakacağım.
149 dakika sonra uyumazsanız görüşmek dileği ile.
esen kalınız...
bir veda cümlesi.
dış görünüşe önem veren insanların baktığı gibi yaklaştığım ama beni ters köşeye yatıran kimilerinin deyimi ile ergen dizisi ama bence gayet izlenilebilirliği olan ve ön yargı ile yaklaşılmaması gereken dizi.
---ağır spoiler içerir---
şimdi efendim öncelikle bir arkadaş tavsiyesi ile başladım bu diziye ve ilk bölümde açık konuşmak gerekirse uzay, uzay gemilerini filan görünce henüz 22. dakika da bu dizi bana göre değil çünkü ben bilim kurgu sevmem lan deyip kapatacaktım. ama arkadaşın hatırına bir kaç bölüm izleyeyim bari dedim. ve bölümler izledikçe bende ki bu diziye karşı bir şimşek aşkı oluşmaya başladı.
100 kişinin uzaydan dünyaya gönderilmesi bende jack sheppard'in içinde bulunduğu uçak kazasını aklıma getirdi. biraz daha ilerleyip işin içine orman da girince ve orman da ya da dünyada yaşayan başka kişilerinde olduğunu öğrendikçe bende bir lost izliyorum havası yarattı.
13 bölüm olan ilk sezonda bölümler ilerledikçe dizi yavaşlar, sıkıcı diyaloglar araya girer, konudan uzaklaşılıp farklı bilinmeyenler ortaya çıkar diye düşünürken kazın ayağının öyle olmadığını bölümler ilerledikçe merakım her bölümde biraz daha artarak izledim.
ve sonunda ağzım açık bir şekilde birinci sezonun 13. bölümünü izledim.
ikinci sezonda farkettiğim bir durum var ki insanların hayatta kalmak için, sevdikleri için yapamayacakları şey yok.
gerçek hayatta öyle değil mi?
sevdiğiniz, değer verdiğiniz insanları korumadınız mı?
onlara zarar gelmemesi için mücadele etmediniz mi?
belli fedakarlıklarda bulunmadınız mı?
söylesenize ulan bulunmadınız mı?
(yazar burda biraz sesini yükseltiyor)
karakter değişimlerini o kadar güzel ve yavaş işlemişler ki adamın o durumda alacağı kararı sanki beraber alıyormuşsunuz hissi yaşıyorsunuz.
ikinci sezon itibariyle işin içine bir de uzaydan gönderilme amaçları olan weather dağının aslında dağdan ziyade bir denek laboratuarı olduğunu öğrenmem ile şaşkınlığımı gizleyemedim.
noluyo lan derken
---spoiler---
uzaydan gönderilen 100 kişinin 47 si (aslında 48 idi ama sarışın mavi gözlü ateş gibi hatun kızımız clarke kaçınca sayı 47'ye düştü) yediği önlerinde yemedikleri arkalarında dağda yaşamaya çalışan diğerleri ile birlikte bir hayat sürenler için kötü bir düşünceleri olduğunu da öğrenince dizi benim sık izlenenlerime ekleniverdi.
---spoiler---
her bölüm ayrı bomba bir dizi ve umarım devamı farklı farklı bombalar ile gelir.
---spoiler---
bu arada 2. sezon 8. bölüm sonunda dünyalıları öldüren finn için kanlarına kan isteyen dünyalıların imdadına clarke'in gelip sevgilisini öldürmesini beklemiyordum.
---spoiler---
inanın çok şaşırdım.
sonuç itibari ile bu diziye benim gibi ön yargılarıları olupta başlamayan var ise ve yazımı bu satırlara kadar okuma zahmetinde bulunduysa çok geçmeden diziyi izlemeye koyulsun.
esen kalınız...
---ağır spoiler içerir---
şimdi efendim öncelikle bir arkadaş tavsiyesi ile başladım bu diziye ve ilk bölümde açık konuşmak gerekirse uzay, uzay gemilerini filan görünce henüz 22. dakika da bu dizi bana göre değil çünkü ben bilim kurgu sevmem lan deyip kapatacaktım. ama arkadaşın hatırına bir kaç bölüm izleyeyim bari dedim. ve bölümler izledikçe bende ki bu diziye karşı bir şimşek aşkı oluşmaya başladı.
100 kişinin uzaydan dünyaya gönderilmesi bende jack sheppard'in içinde bulunduğu uçak kazasını aklıma getirdi. biraz daha ilerleyip işin içine orman da girince ve orman da ya da dünyada yaşayan başka kişilerinde olduğunu öğrendikçe bende bir lost izliyorum havası yarattı.
13 bölüm olan ilk sezonda bölümler ilerledikçe dizi yavaşlar, sıkıcı diyaloglar araya girer, konudan uzaklaşılıp farklı bilinmeyenler ortaya çıkar diye düşünürken kazın ayağının öyle olmadığını bölümler ilerledikçe merakım her bölümde biraz daha artarak izledim.
ve sonunda ağzım açık bir şekilde birinci sezonun 13. bölümünü izledim.
ikinci sezonda farkettiğim bir durum var ki insanların hayatta kalmak için, sevdikleri için yapamayacakları şey yok.
gerçek hayatta öyle değil mi?
sevdiğiniz, değer verdiğiniz insanları korumadınız mı?
onlara zarar gelmemesi için mücadele etmediniz mi?
belli fedakarlıklarda bulunmadınız mı?
söylesenize ulan bulunmadınız mı?
(yazar burda biraz sesini yükseltiyor)
karakter değişimlerini o kadar güzel ve yavaş işlemişler ki adamın o durumda alacağı kararı sanki beraber alıyormuşsunuz hissi yaşıyorsunuz.
ikinci sezon itibariyle işin içine bir de uzaydan gönderilme amaçları olan weather dağının aslında dağdan ziyade bir denek laboratuarı olduğunu öğrenmem ile şaşkınlığımı gizleyemedim.
noluyo lan derken
---spoiler---
uzaydan gönderilen 100 kişinin 47 si (aslında 48 idi ama sarışın mavi gözlü ateş gibi hatun kızımız clarke kaçınca sayı 47'ye düştü) yediği önlerinde yemedikleri arkalarında dağda yaşamaya çalışan diğerleri ile birlikte bir hayat sürenler için kötü bir düşünceleri olduğunu da öğrenince dizi benim sık izlenenlerime ekleniverdi.
---spoiler---
her bölüm ayrı bomba bir dizi ve umarım devamı farklı farklı bombalar ile gelir.
---spoiler---
bu arada 2. sezon 8. bölüm sonunda dünyalıları öldüren finn için kanlarına kan isteyen dünyalıların imdadına clarke'in gelip sevgilisini öldürmesini beklemiyordum.
---spoiler---
inanın çok şaşırdım.
sonuç itibari ile bu diziye benim gibi ön yargılarıları olupta başlamayan var ise ve yazımı bu satırlara kadar okuma zahmetinde bulunduysa çok geçmeden diziyi izlemeye koyulsun.
esen kalınız...
soğuk bir aralık ayında, maçların televizyondan yayınlandığı yıllardı. tarihler o dönem maçın oynanacağı gün olan 5 aralık 1992'yi gösteriyordu. herkes kız arkadaşıyla bahçe - park dolaşırken takımından vazgeçememiş 25 bin kişinin tanıklık ettiği bir maçtı.
beşiktaş'ın başında ingiliz hoca gordon milne, galatasaray'ın başında ise alman hoca karl-heinz feldkamp vardı. beşiktaş bir sezon önce oynadığı ve 2-0 kaybettiği gençlerbirliği maçından beri tam tamına 48 maç yenilmemişti.
Savunma hattının önünde Atom Karınca Rıza, sağda önceleri ian wilson daha sonra Sarı Fırtına Metin, ortada Şifo Mehmet, solda da Seba'nın askerlik arkadaşı olduğu iddia edilen alan walsh'in oluşturduğu orta saha dinamizmini hiç kaybetmeden rakipleri sürklase edebiliyordu. Öyle ki "Walsh'in sol kanattan yaptığı ortalara Beşiktaşlı futbolcular hareketlenmez, top kendiliğinden bir siyah beyazlı formaya çarpıp ağları bulur" diye anlatılırdı. İleride de tabi ki efsane üçlünün ikisi Ali ve Feyyaz yer almaktaydı.
İşte bu kadro 1990-91 sezonunun 26. haftasında Gençlerbirliği deplasmanından 2-0'lık yenilgiyle ayrıldıktan sonra inanılmaz bir istatistik yakalar. O sezon kalan haftalarda mağlubiyet almadığı gibi 1991-92 sezonunu da namağlup tamamlayarak hem tarihe geçer hem de yenilmezlik serisini 36 maça çıkarır. 1992-93 sezonunda da ilk 12 haftada sekiz galibiyet dört beraberlik alarak rekorunu 48 maça çıkarır. Aynı zamanlarda İtalya'da fırtına gibi esen ac Milan da fabio capello yönetiminde yenilmezlik rekorunu geliştirmeye çalışıyordu.
Diğer tarafta da Galatasaray; Mustafa Denizli'yi göndermiş, Almanya'dan getirdiği Feldkamp'la yeni bir yapılanma içine girmiş, alman stoperler Falko götz ve reinhard Stumpf'la Türkiye'de ilk defa tandem oynamaya çalışan, alt yapıdan çıkardığı futbolcularla iskelet oluşturmayı deneyen, tabiri caizse güzel manzaralı bir arazide neyin nasıl yapılacağına daha tam karar verilmemiş bir kaba inşaat görünümündeydi. 12 maçta yedi galibiyet, üç beraberlik ve iki mağlubiyet almış; ligdeki bu düşe kalka görüntüsüne rağmen Avrupa'da da Eintracht Frankfurt'u elemeyi başarmış hala tam güven vermeyen bir takımdı. Bir yandan da gazeteler sürekli Beşiktaş'la Milan'ın yenilmezlik rekorundaki kapışmasını yazıyor, kara kartalları daha da hırslandırıp maçı ilginç bir psikolojiye sokuyordu.
işte böyle bir atmosferde gelindi 1992-93 sezonu 13. haftaya. maç inönü stadyumundaydı ve favori beşiktaş'tı. bu stresli karşılaşmanın ilk golünü de beşiktaş attı. feyyaz'ın kaleci hayrettin'i avlamasıyla beşiktaş 1-0 öne geçti. bu golden sonra recep kırmızı kart gördü ve 10 kişi kalan rakibi karşısında galatasaray, hakan şükür'le skoru eşitledi. ikinci yarıda sarı kırmızılılar tugay'ın ayağından bir gol daha buldu ve maç bu dakikadan sonra resmen tek kale oynandı. bir hafta sonra trafik kazası geçirip futbol hayatına nokta koymak zorunda kalacak olan muhammed'in de kırmızı kart görmesiyle galatasaray da 10 kişi kaldı. beşiktaş'ın mütemadiyen geliştirdiği ataklar arasında galatasaray kontra ataktan yakaladığı pozisyonla hakan'ın ayağından bir gol daha buluyor ve hem maçı kazanıyor hem de ezeli rakibinin hevesini kursağında bırakıyor; siyah beyazlılar da rekor yolunda milan'ı yalnız bırakıyordu.
beşiktaş'ın efsane kadrosunun yakaladığı bu 48 maçlık yenilmezlik serisi halen dünyanın en uzun yenilmezlik serilerinde 8. sırada yer almaktadır. işte efsane olmak da, tarihe geçmek de budur zaten. bazılarının zannettiği gibi bir lig şampiyonluğuyla efsane olunmaz öyle. bu kadro 1989-90'da şampiyon olduktan sonra biz olduk havalarına girip alemlere dalsaydı asla tarihe geçemezdi ve yıllar sonra da o yıllarda çocuk olan bir herif gelip büyük bir heyecanla onların hikayesini yazmazdı. anlayana..."
esen kalınız...
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?