ciyanfranko

son gelen haberlere göre, sigarayı bırakmış, mide ağrısı azalmış, 9 ders almış, sabah okul, akşama kadar ders, okuldan dönünce de uyumakla geçen günler yaşıyormuş.

bunun ötesinde, son geldiğinde(half-taymda geldiydi) beni de sade sodaya başlattı, sanırım sodasız yapamıyomuş artık, çok daha sakin ve ne yapmak istediğini bilen bir "adam" profili görmüştüm kendisinde. sanırım tombaysson da artık gençliğe bi selam çakıp, büyük adam olmaya karar verdi ve ben bir başka çocukluk arkadaşıma bakıp kendimi çok çocuk kalmış hissettim. bunun dışında meezun olduktan sonra yurt dışına gitme gibi planları var, e allah yolunu açık etsin o zaman.

o değil aga ben napıcam yüeaaa?

sözlerinin psikopatlığıyla melodisi arasında müthiş bi uyum var. bu kadar neşeli ve gaz bi şekilde öldürmeye değil katliam yapmaya, kan dökmeye değil kan banyosu yapmaya gidilir.
(sadizm 101)

siyah saçla birleşince uçuk bir kombinasyon yaratıyor bu gözler.

şöyle bir şey var... mavi...

http://tinyurl.com/bn4kulg

bu adamların bir sıkıntısı var, özellikle iyi şarkı söyleyenlerinin... bunlar bir şarkıya başlayınca bütün millet tribe giriyor arkadaş... sesi güzel olan zaten tribe sokar da beşiktaşlı adamın söylediği şarkı ayrı bir koyuyor. gözlemledim, istatistiki konuşuyorum.

sebebini ben de çözemedim. allah beşiktaşlı efkarından korusun yarabbi amin.

not: beşiktaşlıyım(yazma gereği duydum)

(bkz: facebook'a girdim insanlıktan çıktım)

kendi kendinize "insanlar bu kadar aptal mı cidden" diye sormanıza engel olur.
evet insanlar aptaldır. sığırdır hatta sığırsikidir.

kendi kendinize "kadınlar cidden ilgi maymunu mudur" diye sormanıza engel olur.
tüm kadınlar, ilgi maymunudur.

kendi kendinize "herkes kendini pazarlamaya mı çalışıyor, bu mudur?" diye sormanıza engel olur.
evet herkes kendini pazarlamaya çalışır, önemli olan alınmak satılmak değil değerli gözükmektir.

sağol facebook.

"gitmiyorum bakkala falan ya ben bu evin kapıcısı mıyım"

(tüm küçük kardeşlere selam olsun)

şişmansa çirkindir, değilse ter kokar, şişman değil ve ter kokmuyorsa sorunludur. sorunlu değil, ter kokmuyor ve şişman değilse kimyasal takılıyordur. eğer tüm bunları yapmayıp kimyasal da takılmıyorsa (b: abisi )metalcidir.

uzak durun.

türk musikisine gönül vermiş bi abimiz, hatta saraya çağrılmış, burada beste yapmış. sanırım sonra da kantemiroğlu soyadını almış. batılı müzikologlar "doğu nun bach ı" diyorlar kendisi için.

bi ara dinlemekte fayda var, huzur verir, oynatır, efkar yapar. (ee türk müziği böyle bir şey güzeller)
http://tinyurl.com/csze4yg

bu adamın her entry sinden sonra aşağıda nickini okuyunca anıra anıra gülüyorum. tabi neyi kastettiğimi anlamak için kafaların benim kafanın çalıştığı gibi çalışması gerekiyor...

entry: (##233811)
nick: gidiyorum bu
kafada oluşan düşünce: "bu herif de hakem işte a...k... sikerim böyle memleketi, kamçatkaya gidicem a...k... futbol takip etmeyi bırakıp geyik takip edicem... karnımız doyar hiç olmazsa...

entry: (##235378)
nick: gidiyorum bu
kafada beliren düşünce: bok beklerim müge anlı ya kadar. çıktım yola a... k... ananı s... flaş tv bekle beni...

entry: (##186161)
nick: gidiyorum bu
ha yani bi de beşiktaşlı bu herif... bok tutarım bi daha bu takımı... crvena zvezda yı tutmayan piç olsun bu saatten sonra... maçtan sonra da bara girer bilardo oynarım. her deliğe bir sırp güzeli oturturum, topun girdiği deliğin üstünde oturan karıya bira ısmarlarım... gidiyorum amına koyim, belgrada gidiyorum... bu!

edit: bi saniye beyler! densizlik etmeyeyim, bu abimiz rıza çalımbay hakkında böyle şeyler düşünmüyor. ayrıca rıza hoca hakkında ben de bu tarz düşüncelere sahip değilim. konu rıza hoca değil beyler. tek bir gerçek var burada, o da: "gidiyorum bu". (nickine kurban)

şutla tuşuna basmadan, bakalım ne ayakmış dediğim, nick altını okuyup moderatör olduğunu öğrediğim akabinde ve detayında da yazacağım entry yi sildiğim yazar. biz öyle admin yalakalığı mod yalakalığı yapacak adam değiliz sözlük! ayık olun...

ceketimin iç cebinden işlemeli beyaz mendilimi çıkarıp ağzıma götürüyorum şu an."öh-höö" diye öksürüyorum ve ses kalın şimdi:

"afferin tosunum çok güzel yazıyosun"

mendilimi cebime sokuyorum tekrar.

sabah alarm müziği yapınca güne cihatla başlama isteği uyandıran marş.

"Allah yolunda cenk edelim şân alalım şan
Kur'an'da zafer vaadediyor Hazret'i Yezdan."

allaaaaaaaaaaaaaah giderim ulan! giderim! metrobüs e de binerim, metro ya da binerim, maslak a giderim, belgrad a da giderim alayına giderim!!

ben en çok yenilgi sonrası gece kahvaltısındaki(suratlar bir karış) muhabbeti merak ediyorum...

+ismail karabiberi uzat
-biber cenk in önünde abi
+cenk uzat şu karabiberi...
*uzatacağım da karabiber bitmiş abi...
+tamam bu da feda olsun a...k....
samet hoca: tamam çocuklar uzatmayın, çayları idareli için, herkese 2. bardak çıkmayabilir...

(hacılar tamam halkın takımıyız da abartı değil mi bu kadarı? menemen ayinleri falan?)

efendidir, tırnakları her zaman en dipten kesilmiş, yüksek tahsillidir. bayramda büyükleri "lemi okul nasıl" diye sorarlar, lemi de gülümser sonra "iyi valla bir iki ders sıkıntı yapıyor" demeye kalmadan, büyükleri "sen halledersin halledersin" diye ağzına tıkarlar lafı.

"bu lemi çok zeki çocuk"
"her şeyden önce efendi yav"
"lemi çay alır mısın oğlum"

lemi'nin kırmızı yanakları daha da kızarır, yıllar geçer lemi mühendis olur, adam olur, aile babası olur civic e biner. hala üstünde oduncu gömleği vardır. lemi kendini hiç bozmaz... yürü be lemi!

(i: almanca): açlık sefalet.

7 den 77 ye herkes onun abisidir. nasıl mı? şöyle:

"memnun oldum yalçın abi, kalemine kurban"

esmerdir. kıvırcık saçlarını kısa kestirir. lahmacuncuda çalışan bekirler uzun ince; baklavacıda çalışan bekirlerse yapılı olur.

bekir dediğin mümin olur. bayram namazına gider, cami avlusunda amcaları görünce selamün aleyküm der. kısmetse çay içer, kısmet değilse yoluna bakar.

bu bir kız ismi. ne manaya geliyor bilmiyorum. çocuğuna bu ismi koymayı düşünen ebeveynler için hasben, hakikiben, birben, birsen, birdecacık falan olası kardeş isimleri diye bir hatırlatma yapılabilir.

evet şimdi benim bu isimle niye bu kadar uğraştığıma, dangul dungul espricikler yaptığıma gelecek olursak... ben ergenken bu isimde bir kıza aşık olmuştum canlar... sonra bir daha da aşık falan olmadım. hatta kadınlara olan bakışım değişti. romalılara saygım arttı. toplum aslında kadınlar köleler ve romalılardan oluşmalı... valla bak.

bu isme sahip kızlara sarmak, yazıktır günahtır. (genelleme yapmıyorum zaten bir tane var bunlardan galiba)

edit: 3. dünya kezbanı, çayır krosu.

bu adam için bir kitabının arkasında(oblomov deyyu bir roman) "dostoyevski kendisi için umut vadeden genç bir yazar diye sözetmiştir" diyordu, ooo fyodor abi beğendiyse bize bok yemek düşer deyyu aldım, okudum, ağladım ağladım ağladım...

bu abimiz hepi topu 3 roman yazmış, ilk yazdığı roman "sıradan bir hikaye" sanırım türkçeye çevrilmemiş ama oblomov ve yamaçla gizli bir üçleme yaptığı söyleniyor bu abinin... bunların ötesinde, oblomov deyince rus edebiyatıyla şöyle bi ilgilenen herkes duymuştur ama gonçarov deyince alık alık bakarlar suratınıza, bu da bi yazar için ne müthiş bir başarıdır ayrı konu...

velhasılı, dostoyevski bu adam için o cümleyi kurmuş olamaz. çünkü bu adam dosteyevski den daha yaşlı.(yani amcık amcık tanıtım yazıları yazıyorlar, cahil lan bunlar)

tüm bunların ötesinde de boş adam değil bu gonçarov, sallamayayım ama kültür bakanlığı mı ne yapmış, donunu açınca buram buram taşak kokusu yayılıyor yani havaya, öyle bi abimiz.

çocukluğum, ekmeğimi kazanırken ve benim üniversitelerimde hayatından parçaları okuyucuya müthiş bir insan sevgisiyle verir. gorki nin tüm romanlarında yakaladığımız içtenliği ve kemaleti buralarda daha bir içten hisseder okuruz.

gorki yi diğer gerçekçi rus yazarlardan ayıran bir özelliği de karakterlerinin hemen hepsinin ruh karartıcı veya hikaye bütünlüğü için tasarlanmış karakter özelliklerinin olmamasıdır(boktan bi cümle oldu farkındayım). yani işler bombok seyrederken, bir karakter gelir olmadık bir espri yapar ya da hikayeden tamamen bağımsız bi sorunu vardır ve siktir olur gider 1-2 paragraf sonra ama okuyucu bu sırada anıra anıra gülmekle meşguldür.

kısaca gorki'nin okuyucuya kendi vizyonuyla verdiği "ya bunlar kötü ama sıkıntıdan böyle millete sardırıyolar yoksa ohooo" tarzı havası ve çoğunlukla iç açan tasvirleri(çünkü boktan bi sokağı iki paragraf anlatıp, güzel bir ormana aralıklı olarak dönüp 5-10 sayfa ayırır bu abimiz) okuyanın ruhunu karartmaz. gorki umut verir. ay lav yu gorki.

(tabi bunların hepsi benim şahsi kanaatim, tartışılamaz değiller.)