Son günlerde içine iyilik meleği kaçan yazarımız. Benim de gönlümü ##165094 ve ##165099 ile almak istemiştir.
Ben kendisine kırgın mıyım peki, evet... Ancak nedeni samsunspor maçı ya da sözlük değildi. Maç ile ilgili herkes gibi o da kendi yorumunu yapmıştır, ben de... Fakat bu kez biraz farklı olarak ben diğer entrylerde hoşuma gitmeyen bir noktaya da değinmek istedim, eksi manyağı yapılacağımı da biliyordum ama pişman değilim, yine olsa yine yaparım, çay may da koymam amk. Yazının mimikleri olmadığı için yanlış anlamalar olabiliyor tabii...
Ben kendisine kırgınım çünkü benden gizli maç izleme organizasyonları yaptı, pis cihan tekin. Daha da gelmem demek istiyorum ama ben izlemesem beşiktaş kazanamıyor, çok kararsızım sözlük...
tatmin olamamak ile daha iyiyi istemek arasındaki farkı kaçıran taraftarlar olduğunu bizlere gösteren maçtır aynı zamanda.
sen bi çay iç de kendine gel canım önce, bak bakalım ne demişim. Yorulursun demişim, az biraz 2-3 adam değiştir bir dinamizm kat takıma demişim... kapito ?
2 senede bir şampiyon olamasak da namağlup şampiyonluğumuz var bu ligde, 100. yıldaki efsane sayılabilecek performansı da var bu takımın bu ligde. 8 maç yenilmemezlik dolayısı ile çok da sikimde olmayan bir istatistiktir haliyle. uefa kupasında çeyrek final de görmüşüzdür, haliyle grup lideri olmak tamam güzel bir başarıdır ama tatmin etmeye yetmemeli. Hele de son yılların en iyi kadrolarından birisine sahip olduğumuz gerçeğini de dikkate almak gerekir...
Tüm bunlar bir çay eşliğinde değerlendirilir ondan sonra tatmin olmakmış, daha iyi olması gerekirmiş kararına, ayrımına varılır.
Kaldı ki, bahaneler sıralamak beşiktaş taraftarına yakışmayandır. ulan samsunspor bizi patates tarlasına patates diye ekti de, daha iyidir yeminle.
sen bi çay iç de kendine gel canım önce, bak bakalım ne demişim. Yorulursun demişim, az biraz 2-3 adam değiştir bir dinamizm kat takıma demişim... kapito ?
2 senede bir şampiyon olamasak da namağlup şampiyonluğumuz var bu ligde, 100. yıldaki efsane sayılabilecek performansı da var bu takımın bu ligde. 8 maç yenilmemezlik dolayısı ile çok da sikimde olmayan bir istatistiktir haliyle. uefa kupasında çeyrek final de görmüşüzdür, haliyle grup lideri olmak tamam güzel bir başarıdır ama tatmin etmeye yetmemeli. Hele de son yılların en iyi kadrolarından birisine sahip olduğumuz gerçeğini de dikkate almak gerekir...
Tüm bunlar bir çay eşliğinde değerlendirilir ondan sonra tatmin olmakmış, daha iyi olması gerekirmiş kararına, ayrımına varılır.
Kaldı ki, bahaneler sıralamak beşiktaş taraftarına yakışmayandır. ulan samsunspor bizi patates tarlasına patates diye ekti de, daha iyidir yeminle.
sözlük yazarlarının da bize karşı farklı oynuyorlar, yorgunuz bahanelerinin arkasına sığınmaya başladığını bize gösteren karşılaşmadır. tamam kolay değil 3 günde 1 maç oynamak. ama kardeşim 3-5 oyuncu değiştirsene! gençlerbirliği maçında da aynı şey oldu ama yok akıllanmıyor işte carvalhal efendi. senin elinde burak, tanju ve alves gibi oyuncular var. sezon başından beri bu takımla idman yapıp forma şansı bekleyen... bu adamlar da veli, holosko, ekrem, ismail kadar top oynar diye tahmin ediyorum. Bak tahmin ediyorum diyorum çünkü adam akıllı izleyemedik bile. he yok o kadar oynayamıyorlar diyorsan o zaman gönder direk yol yakınken zaten... en azından biraz dinamizm katarlar takıma, forma hırsı ile oynarlar hiç değilse. he yine kaybedebilirsin puan normaldir ama hiç değilse gençlere şans verdim, tecrube kazandılar, takıma alıştılar biraz olsun diyebilirsin. ama bunları yapamıyorsun çünkü korkaksın!!! aynı takımı sakatlık ve ceza durumu olmadıkça oynat oynat dur. yorgunluktan takım tekleyince de yorgunuz, şöyle maç yapıyoruz böyle takvimimiz var diye ağlarsın, taraftar da yiyor zaten bunları... ulan oynadığın takım ligin sonuna demir atmış ya! eğer sen beşiktaş isen, böyle bir maç için bahanen olmayacak arkadaş!
uefa avrupa ligi 2010-2011 sezonu finalisti, 2011-2012 sezonu 2. turdaki rakibimiz. Eğer portekiz çetemiz sakatlık kurbanı olmaz ise eleyeceğimizi düşündüğüm portekiz takımı. zannımca milli takıma girmeye çalışan quaresma ve fernandes bu iki maçta varlarını yoklarını ortaya koyup kendilerini göstermek isteyeceklerdir. Almeida ise yerini daha da sağlamlaştırmayı hedefleyecektir. simao ise eski dostlara selam çakacaktır. carvalhal ise ülkesine ben de teknik direktör oldum mesajını iletecektir. tüm uefa maçları avrupa tarafından takip edilse de, bu maçlarda tüm portekiz'in gözü üzerimizde olacaktır, onun için bizim çete açısından daha önemlidir.
14 aralık 2011 beşiktaş stoke city maçı'nda penaltıyı kullansın istedim ama sakatlıktan ötürü sahada bile değildi o sırada. Bir şekilde bir gol atsa rahatlayacak ve kendine gelecek forvetimizdir. Sezona çok iyi başlamış, gollerini sıralarken yaşadığı sakatlık sonrası kendisine hala gelememiştir ne yazık ki.
14 aralık 2011 beşiktaş stoke city maçı'nda hayatımın kapaklarından birisini hediye etmiştir bana. Attığı golde şaşkınlıktan kahkaha attım sadece, yerimden bile kalkamadım...
Savunma yönünü acilen geliştirmesi gereken sol bekimiz. iyidir, hoştur severim kendisini ama bazen atağa çıkarken öyle top kayıpları yapıyorki boş yere, delirmemek elde değil.
Tam bir görev adamıdır. Oyun içinde her futbolcu gibi o da hata yapar, ama hatasını telafi etmek için de elinden geleni yapar. topla da kavga eden futbolcumsulardan değildir. oyunun 2 yönünü de oynar, köprüdür adeta defans ile forvet hattı arasında. disiplinine ise ayrıca hayranım. benim için candır, jubilesini beşiktaş'ımda yapsındır...
Hayır yani ne gerek var? Ne geçiyor eline sahaya yabancı madde atınca? Oyunu durduruyorsun, soğutuyorsun; takımın adını lekeliyorsun, özellikle avrupa maçlarında; takımın ceza almasına neden oluyorsun. Bu kadar zararı dokunurken tek faydası yok arkadaş..! Tamam sinirleniyorsun, ama bağır çağır öyle at sinirini işte...
Tip ve fizik olarak golcüye, forvete hatta futbolcuya pek benzemese de, alışık olduğumuzun tersine aşırı sakin de olsa, gelecek vaad eden oyuncumuzdur. Gayet güzel geliştirmektedir kendisini.
14 aralık 2011 beşiktaş stoke city maçı'nın tartışmasız yıldızıdır. Takımın beyni olmuştur, zevk vermiştir.
cihan-ı mabedde izleyip yine galibiyet sevinci ile ayrıldığımız maçımızdır. Berabere kalsak bile çıkmayalım lan gruptan modunda izlediğimden özellikle ilk yarı çok saydım sövdüm ama sonu güzel bitti. ee o kadar da olacak yoksa tadı olmaz ki Beşiktaş'ın... [ybkz]swh[/ybkz]
Bir nesil bu maçın etkisinde büyüdü. Turu atladık yarın okul var diye yatırılan çocuklar sabah uyanmak istemediler. 3-3 bitti diyen anneme dakikalarca şaka yapma doğruyu söyle, başka maçtır o, 3-0'dan nasıl 3-3 olur diye serzenişte bulunduğumu dün gibi hatırlarım.
uyuyakalmak eyleminin temelini oluşturan çalışma biçimi.
Bu soruna sahip arabalar vurdurularak çalıştırılır. Yokuş aşağı değilseniz arabayı itecek bir kaç cengaver toplamaya çalışırsınız. Ancak araba dizel ise vurdurmamak gerekir, tek çare akü takviyesidir, benzinli araba için de iyisi budur ama ara kablo bulması öyle kolay değildir.
Sürekli olarak yaptığım, ama bir türlü akıllanmadığım eylem.
O tarihte herkesin tersine istanbul'da olduğum için katılamadığım, ancak çok şey kaçırdığımı düşündüğüm zirvedir.
ihtiyacınız olan vakti kırmızı ışıktan karşılamayı ummaktır. Bunun nedeni montunuzu çıkartmak olabilir, gördüğünüz güzel bir kız olabilir ya da beşiktaş olabilir.
Uzun zaman sonra 10 - 11 aralık 2011 tarihlerinde istanbul'daydım, hatta beşiktaş'taydım. 11 aralık günü saat 16:30 sularında atatürk havalimanına doğru yola çıktık, mabetin oradan geçiyoruz. O an Beşiktaş - ibb maçı oynanmakta. beleş tepeye geldiğimizde kırmızı ışık yanar, sol şeritte dururuz, müzik kapatılır, sol taraftaki camlar açılır. Gözüm sahada değil, karşımdaki kapalıdadır. üstlü altlı bir koro ve o müthiş beste "birgün değil hergün beşiktaş" yankılanmakta... tüylerim diken diken olur, burada değil; orada olmam gerek diye düşünürüm... Gözümü kırpmadan izlerim, dinlerim, o sırada da keşke yeşil ışık yanmasa biraz daha dursak isterim, ama nafile... ve ben hayatımda ilk defa yeşil ışıktan bu kadar nefret ederim...
Uzun zaman sonra 10 - 11 aralık 2011 tarihlerinde istanbul'daydım, hatta beşiktaş'taydım. 11 aralık günü saat 16:30 sularında atatürk havalimanına doğru yola çıktık, mabetin oradan geçiyoruz. O an Beşiktaş - ibb maçı oynanmakta. beleş tepeye geldiğimizde kırmızı ışık yanar, sol şeritte dururuz, müzik kapatılır, sol taraftaki camlar açılır. Gözüm sahada değil, karşımdaki kapalıdadır. üstlü altlı bir koro ve o müthiş beste "birgün değil hergün beşiktaş" yankılanmakta... tüylerim diken diken olur, burada değil; orada olmam gerek diye düşünürüm... Gözümü kırpmadan izlerim, dinlerim, o sırada da keşke yeşil ışık yanmasa biraz daha dursak isterim, ama nafile... ve ben hayatımda ilk defa yeşil ışıktan bu kadar nefret ederim...
Medyanın allayıp pullayıp taraftarın önüne futbol profesörü diye koyduğu antrenör. Takım isterse kazanıyor, istemezse kaybediyor, bu adamın daha bir maça zamanında müdahale ettiğini, maçın kaderini beşiktaş lehine çevirdiğini hatırlamıyorum.
2 top yapmayı beceremeyen kazmalara pas falan vermez, onları defansa gönderir, hücumda kendi kendime takılırdım.
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?