orospu çocuğudur.
başka nasıl tarif edeyim, bilemedim.
16 haziran 2012 tarihinde, yani 3. geleneksel kartal sözlük piknik organizasyonundan bir gün önce, istanbul'a ayak basacak olan yazardır. yüz yüze tanışık olduğu hiçbir yazar bulunmayan bu vatandaş, ilgili günün herhangi bir zaman diliminde, boş vakti olan herkese buradan buluşma çağrısı yapmaktadır. ayrıca istanbul'u da pek bilmemektedir dingil... çakırkeyf vaziyette yine âni bir karara imza atmış, bu yetmezmiş gibi uygulamaya da geçirmiştir.
dün gece, söylenilenin aksine, gök gürültüsü eşliğinde çok da derin ve deliksiz bir şekilde uyuduğum şehirdir.
korkmayın la şimşekten mimşekten, raadolun azıcık.
korkmayın la şimşekten mimşekten, raadolun azıcık.
nedense her an, bir hükümet görevlisi tarafından duyacakmışım hissinde olduğum cümledir.
kanalizasyonlarda ayrıştırma ve geri dönüşüm çalışmaları mı yaparlar, yoksa kolay yoldan evimizdeki her bölüme kamera koymayı mı tercih eder paşalar, orasını tam kestiremiyorum.[ybkz]swh[/ybkz][ybkz]swh[/ybkz]
kanalizasyonlarda ayrıştırma ve geri dönüşüm çalışmaları mı yaparlar, yoksa kolay yoldan evimizdeki her bölüme kamera koymayı mı tercih eder paşalar, orasını tam kestiremiyorum.[ybkz]swh[/ybkz][ybkz]swh[/ybkz]
iktidar partisinin, beyân ve hareketleriyle, bu denli açık verdiği bir ortamda dahi; muhalefet yapamayarak, ne yazık ki, rüştünü ispatlamış olan siyasetçidir.
"istanbul'a cumartesi gündüzden geçerek; cumartesi akşamını da, katılmak isteyen yazarlarımızla değerlendirsek mi lan?" diye ciddi ciddi düşündüğüm güzelliktir.[ybkz]swh[/ybkz][ybkz]swh[/ybkz]
ihtiyaç duyulduğu dönemlerde, beyin fonksiyonlarının tam kapasiteyle çalışıyor olmasının da katkısıyla, bir türlü teşrif etmek bilmeyen; teşrif etmemesinin sonucu olarak da kişiyi pişmanlıklara sürükleyebilen olgu, duygudur.
çoğu zaman göt ister; göt de, sanılanın aksine, herkeste bulunmaz.
çoğu zaman göt ister; göt de, sanılanın aksine, herkeste bulunmaz.
gayet de doğal ve haklı bir tepkidir, kararlılıktır.
para babaları ile anlaşma ve ortaklaşmaya gidip, bireylerin çalışma hayatının ırzına geçmek ve bunu sosyal, sendikal haklarına da yansıtmak kimsenin harcı değildir beyler. biz sizler için var değiliz, sizler bizim için varsınız. göreviniz halkın sosyal, ekonomik, kültürel, eğitim ve gelişim alanlarındaki haklarının devamını ve/veya teminini, hukuk kuralları ile birlikte sağlamaktır.
insanca yaşamak ve insanca çalışmak adına gayet doğal olan bu tür beklentilerimiz dahi, götümüze girebilir çekincesi yaşamamıza neden oluyorsa içten içe; hangi görevden, hangi devletten bahsediyoruz ki?
para babaları ile anlaşma ve ortaklaşmaya gidip, bireylerin çalışma hayatının ırzına geçmek ve bunu sosyal, sendikal haklarına da yansıtmak kimsenin harcı değildir beyler. biz sizler için var değiliz, sizler bizim için varsınız. göreviniz halkın sosyal, ekonomik, kültürel, eğitim ve gelişim alanlarındaki haklarının devamını ve/veya teminini, hukuk kuralları ile birlikte sağlamaktır.
insanca yaşamak ve insanca çalışmak adına gayet doğal olan bu tür beklentilerimiz dahi, götümüze girebilir çekincesi yaşamamıza neden oluyorsa içten içe; hangi görevden, hangi devletten bahsediyoruz ki?
--------------- sezon sonuna doğru spoiler---------------
66. bölüm itibariyle ani bir ivme kazanmıştır, olaylar olaylar derecesinde anlayacağınız. aslında biraz da senaryo konusunda acemiliğe kurban gittiğini düşünüyorum bu noktada sezonun. hiçbir aşama kaydedilemeyen ve sezona yayacak kadar kaliteli bir altyapıya sahip olduğunu düşünmediğim kesik parmak cinayetinde kaç bölüm boyunca boşa kürek çektikten sonra, son 1-2 bölümde her şey kabak gibi ortaya çıktı. suna'dan kıllanır gibi olmuştu amirim bir ara, hastane odasında yaşanan olay sırasında; fakat sonradan unuttu nasılsa(şizofren bir adamdan bahsediyoruz burada).
bunlar yetmezmiş gibi "anne ç." çıktı şimdi bir de, hatta hastanelik bile oldu kadın, epey eğreti durdu. kilit bir rol alacağını tahmin etmek güç değil. bundan sonrası ercüment-behzat kan bağının ortaya çıkışı ile klasik türk filmine bağlayacaktır. hep evlilik dışı ilişki, alkol falan; ne oluyorsa bunlardan dolayı oluyor bak sözlük dikkatini çektiyse. dur ben bi şikâyet mektubu hazırlayayım, en acilinden ve yalakasından.
hayalet'in öleceğini hiç sanmıyorum, parmakları kesilmiş olmasa (gerçi onun parmakları mıydı? o da net değil) suna'yı yakalayacak olan da o olacak diyeceğim; ama "bahçada yeşil çınar" hepimizi kıllandırdı, hallendirdi. la dokunmayın olum hayalet'e!
ercüment dallamasının geri döneceğini söylemekten dilimizde ziyadesiyle tüy birikimi gerçekleştiği için, izleyip görelim artık o ânı diyorum. o yavşağa bu kısa paragraf yeterli. [ybkz]swh[/ybkz]
behzat'ın yapması gereken tercih konusu ise şimdilik tamamen bir muamma. ben, eski eşi ceyda ile ilgili olacağını düşünüyorum. kızını öldüren de ceyda olabilir mi hatta? böyle şizofrenik bir dizide o da mümkün, ama fantaziye kaçacak bu kadarı da sanki. zaten böyle bir durumda seçim yapmanın söz konusu olması için, şule'nin de mine'nin kızı olmaması gerekiyor ki, birinci sezon sonunu bağlayan bu olayı hiçe saymaları çok saçma olur.
onu bunu bırakın da, uzun bir aranın ardından ilk kez sorgu odasında iki sille yapıştırdı amirim. devamı da geliyordu da neredeyse, idare edin dediler artık bu kadarıyla.
--------------- sezon sonuna doğru spoiler---------------
66. bölüm itibariyle ani bir ivme kazanmıştır, olaylar olaylar derecesinde anlayacağınız. aslında biraz da senaryo konusunda acemiliğe kurban gittiğini düşünüyorum bu noktada sezonun. hiçbir aşama kaydedilemeyen ve sezona yayacak kadar kaliteli bir altyapıya sahip olduğunu düşünmediğim kesik parmak cinayetinde kaç bölüm boyunca boşa kürek çektikten sonra, son 1-2 bölümde her şey kabak gibi ortaya çıktı. suna'dan kıllanır gibi olmuştu amirim bir ara, hastane odasında yaşanan olay sırasında; fakat sonradan unuttu nasılsa(şizofren bir adamdan bahsediyoruz burada).
bunlar yetmezmiş gibi "anne ç." çıktı şimdi bir de, hatta hastanelik bile oldu kadın, epey eğreti durdu. kilit bir rol alacağını tahmin etmek güç değil. bundan sonrası ercüment-behzat kan bağının ortaya çıkışı ile klasik türk filmine bağlayacaktır. hep evlilik dışı ilişki, alkol falan; ne oluyorsa bunlardan dolayı oluyor bak sözlük dikkatini çektiyse. dur ben bi şikâyet mektubu hazırlayayım, en acilinden ve yalakasından.
hayalet'in öleceğini hiç sanmıyorum, parmakları kesilmiş olmasa (gerçi onun parmakları mıydı? o da net değil) suna'yı yakalayacak olan da o olacak diyeceğim; ama "bahçada yeşil çınar" hepimizi kıllandırdı, hallendirdi. la dokunmayın olum hayalet'e!
ercüment dallamasının geri döneceğini söylemekten dilimizde ziyadesiyle tüy birikimi gerçekleştiği için, izleyip görelim artık o ânı diyorum. o yavşağa bu kısa paragraf yeterli. [ybkz]swh[/ybkz]
behzat'ın yapması gereken tercih konusu ise şimdilik tamamen bir muamma. ben, eski eşi ceyda ile ilgili olacağını düşünüyorum. kızını öldüren de ceyda olabilir mi hatta? böyle şizofrenik bir dizide o da mümkün, ama fantaziye kaçacak bu kadarı da sanki. zaten böyle bir durumda seçim yapmanın söz konusu olması için, şule'nin de mine'nin kızı olmaması gerekiyor ki, birinci sezon sonunu bağlayan bu olayı hiçe saymaları çok saçma olur.
onu bunu bırakın da, uzun bir aranın ardından ilk kez sorgu odasında iki sille yapıştırdı amirim. devamı da geliyordu da neredeyse, idare edin dediler artık bu kadarıyla.
--------------- sezon sonuna doğru spoiler---------------
(bkz: liseli detected)
nurettin rençber'in, adamın amına koyan şarkılar klansmanında üst sıralara oynayan şarkısıdır.
"sordum seni yıldızlara, ay ışığına
dediler "tam bin yıldır görmedik onu"
sordum kadim kitaplara, tozlu raflara
dediler "o, bizden önce buralardaydı"
mağrur bir uçurum oldu kalbim
sen gittin gideli buralardan
ayrılık ne yaman bir ateşmiş
ne olur dön gel ezo
oy ezo! yalnızlık ezim ezo
oy ezo! görmüyor gözüm ezo
oy ezo! tutmuyor dizim ezo
tükendim, dön gel ezo
ceylanları emziren bir peri gibi
kollarında uyut beni, iblise inat
hey rüzgarın sevgilisi, orman çiçeği
hasretim sensin, gurbetim sen, gün ışığım sen
mağrur bir uçurum oldu kalbim
sesin döner içimde kurşun gibi
ayrılık ne yaman bir ateşmiş
ne olur dön gel ezo
oy ezo! yalnızlık ezim ezo
oy ezo! görmüyor gözüm ezo
oy ezo! tutmuyor dizim ezo
tükendim, dön gel ezo"
"sordum seni yıldızlara, ay ışığına
dediler "tam bin yıldır görmedik onu"
sordum kadim kitaplara, tozlu raflara
dediler "o, bizden önce buralardaydı"
mağrur bir uçurum oldu kalbim
sen gittin gideli buralardan
ayrılık ne yaman bir ateşmiş
ne olur dön gel ezo
oy ezo! yalnızlık ezim ezo
oy ezo! görmüyor gözüm ezo
oy ezo! tutmuyor dizim ezo
tükendim, dön gel ezo
ceylanları emziren bir peri gibi
kollarında uyut beni, iblise inat
hey rüzgarın sevgilisi, orman çiçeği
hasretim sensin, gurbetim sen, gün ışığım sen
mağrur bir uçurum oldu kalbim
sesin döner içimde kurşun gibi
ayrılık ne yaman bir ateşmiş
ne olur dön gel ezo
oy ezo! yalnızlık ezim ezo
oy ezo! görmüyor gözüm ezo
oy ezo! tutmuyor dizim ezo
tükendim, dön gel ezo"
önce bank asya, ardından da aramızda görmek istediğimiz, emekçi takımıdır.
(bkz: eurovision)
arkadaş amaç müzikse, icra edilen müziklerin çoğu kalitesiz; eğer amaç yarışmaksa, oyların veriliş yönünü herkesin bildiği bir ortamda neyin yarışması bu?
biz kimiz? burası neresi? kaç yıldır uyuyoruz?
o değil de, sabah oldu mu?
arkadaş amaç müzikse, icra edilen müziklerin çoğu kalitesiz; eğer amaç yarışmaksa, oyların veriliş yönünü herkesin bildiği bir ortamda neyin yarışması bu?
biz kimiz? burası neresi? kaç yıldır uyuyoruz?
o değil de, sabah oldu mu?
(bkz: bitse de gitsek)
huysuz yazardır. bambaşka doğruları vardır, çoğunluğun doğrularında boğulur hep. sesini çıkartır çıkartmasına, avazı çıktığı kadar da bağırır çoğu zaman aslında; fakat yüz üstü kalır, bırakılır hep; her çabalayışının sonucu hüsran, her hüsranın sonu da başka bir eksiliştir. kabul etmediği düzen içerisinde günden güne yitip gitmekte, sevgisini içinde tutamamakta, aslında neyi sevdiğini de bilmemekte, gelişine yaşamaktadır.
bir ay önce zorunlu olarak sigarayı bırakmış olmakla birlikte; tekrardan, tek tük başlamıştır. öyle de siktirboktan bir iradeye sahiptir.
bir ay önce zorunlu olarak sigarayı bırakmış olmakla birlikte; tekrardan, tek tük başlamıştır. öyle de siktirboktan bir iradeye sahiptir.
sığ ve yüzeysel fikirlerimizden kurtulmadığımız sürece, gelse dahi içimize sindiremeyeceğimiz hocadır; adamdır.
hem görüntü hem de ses aktarımını sağlayan kablodur.
bir şarkıdan daha fazlasıdır; feridun düzağaç'ın edebî eserlerinden bir başkasıdır.
"hayat neden şekil yapıyor?
rüzgârıyla sesin, bulutuyla yüzün...
yıldızın yalnızlığına vekil yapıyor beni
hayat neden şekil yapıyor?
diyorlar ki: çözer hekim
ben yâremi bilirim, yârem seni bilir
böyle derde hekim de kim,
böyle derde neyler hekim?
sarılsın diye bekliyorum, açtım kollarımı
anlamak için soruyorum: bana mutluluk yasak mı?
anladım acım ilacım olmuş, eyvah! kötü talihim, eyvah!
arada bir şefkatine muhtacım
şimdi belki mutlusundur diye, ödüm kopuyor, eyvah!
bana acı acı hatıran lâzım...
hayat neden şekil yapıyor
hadi ordan çekil yapıyor
çoğu zaman vekil yapıyor"
"hayat neden şekil yapıyor?
rüzgârıyla sesin, bulutuyla yüzün...
yıldızın yalnızlığına vekil yapıyor beni
hayat neden şekil yapıyor?
diyorlar ki: çözer hekim
ben yâremi bilirim, yârem seni bilir
böyle derde hekim de kim,
böyle derde neyler hekim?
sarılsın diye bekliyorum, açtım kollarımı
anlamak için soruyorum: bana mutluluk yasak mı?
anladım acım ilacım olmuş, eyvah! kötü talihim, eyvah!
arada bir şefkatine muhtacım
şimdi belki mutlusundur diye, ödüm kopuyor, eyvah!
bana acı acı hatıran lâzım...
hayat neden şekil yapıyor
hadi ordan çekil yapıyor
çoğu zaman vekil yapıyor"
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?