takımımızı yerinde desteklemek[ybkz]swh[/ybkz][ybkz]swh[/ybkz] isteyen, manisa dışında bulunan yazarların[ybkz]swh[/ybkz], bilet temin edebilmemiz adına en geç yarına kadar bana ulaşmasını rica ettiğim karşılaşma.
zira bilet bulmak oldukça güç oluyor burada; takvimin maçtan sadece 1 hafta önce açıklanmış olması da cabası.
edit: hızlı konuşurken yutulan kelimeler...
benim için, ukdenin görsel ifadesi olan futbolcudur.
çok umutluydum beşiktaşımız'daki geleceği hakkında. oldukça iyi yerlere geleceğine dair inancım tamdı kendisinin. bir sağ beke göre gayet hızlı, adam eksiltme konusunda da yetenekli idi; tek eksiği, fizik olarak zayıf olmasıydı ve bunun üstesinden 1-2 sene içinde kolaylıkla gelinebilirdi.
benim gibi birçok kişinin de beklediği üzere, 7 mayıs 2010 beşiktaş manisaspor maçında nihayet kendini gösterme şansı bulmuş; fakat josh simpson'un kontrolsüz "daldığı" bir pozisyon sonucunda sakatlanmıştı. o ân gitmiyor gözümün önünden, ki eminim rıdvan da yaşadığı o sakatlığı hayatı boyunca unutmayacaktır. çünkü, sakatlık dönüşü bir daha takıma adapte olması mümkün olmadı. hocalar değişti, ama kendisinin kadro durumu değişmedi, değişemedi. daha sonra gönderildi; ama gittiği yerlerde de huzuru bulamadı, rüzgârda savrulan yaprak misâli...
geçenlerde, kendisinin bir adet gaziantepspor forması ulaştırıldı bana; öyle bir his ki, gülerken ağlamak gibi saçma sapan bir ruh hâli... gözlerimizden akamayan yaşlar, hâlâ bir "belki" umudu yaşıyor olmamızdandır küçük adam. umarım bir gün...
çok umutluydum beşiktaşımız'daki geleceği hakkında. oldukça iyi yerlere geleceğine dair inancım tamdı kendisinin. bir sağ beke göre gayet hızlı, adam eksiltme konusunda da yetenekli idi; tek eksiği, fizik olarak zayıf olmasıydı ve bunun üstesinden 1-2 sene içinde kolaylıkla gelinebilirdi.
benim gibi birçok kişinin de beklediği üzere, 7 mayıs 2010 beşiktaş manisaspor maçında nihayet kendini gösterme şansı bulmuş; fakat josh simpson'un kontrolsüz "daldığı" bir pozisyon sonucunda sakatlanmıştı. o ân gitmiyor gözümün önünden, ki eminim rıdvan da yaşadığı o sakatlığı hayatı boyunca unutmayacaktır. çünkü, sakatlık dönüşü bir daha takıma adapte olması mümkün olmadı. hocalar değişti, ama kendisinin kadro durumu değişmedi, değişemedi. daha sonra gönderildi; ama gittiği yerlerde de huzuru bulamadı, rüzgârda savrulan yaprak misâli...
geçenlerde, kendisinin bir adet gaziantepspor forması ulaştırıldı bana; öyle bir his ki, gülerken ağlamak gibi saçma sapan bir ruh hâli... gözlerimizden akamayan yaşlar, hâlâ bir "belki" umudu yaşıyor olmamızdandır küçük adam. umarım bir gün...
seboreik dermatit belâsına sahip kişilerde, aşağı yukarı bir haftalık bir sürenin sonunda, işkenceye dönen durumdur.
sol frame'de, hakkında ardı ardına entry girildiğini görünce, öldüğünü zannettiğim burçtur.[ybkz]swh[/ybkz]
mahallenin beşiktaş formalı gençlerinin, mahallenin terzisi önderliğinde, organize ve ne yaptığını bilen bir takıma karşı oynamaya bile çalışmadığı maç.
samet aybaba'nın savunulacak, desteklenecek hiçbir yanı kalmadı ne yazık ki. en azından istikrarın sağlanması adına, şifo mehmet'i de getirememişken, desteklediğim hoca... hakkında, bu sinirli ve kırgın ruh hâliyle, daha ağır şeyler yazmamak için tutuyorum kendimi.
fikret orman başkanlığındaki beşiktaş yönetimi bu saatten sonra çıksa ve dese ki: "biz, hocasından masörüne, oyuncusundan kondisyonerine, hepsini azâd ediyoruz"; gıkımı çıkarırsam nâmerdim arkadaş.
böyle ruhsuz[ybkz]swh[/ybkz] bir oyuncu topluluğunu; hatalarından ders almamakta inat eden ve zeytinyağı rolüyle günü kurtarmaktan başka bir çalışma içerisinde olmayan teknik ekibi hak etmek için ne yaptık biz, inanın bilmiyorum.
kaldıramıyorum takımı sahada yürürken görmeyi; amaçsız bir şekilde topa vururken şaşkınca bakakalıyorum, küfür dahi edemiyorum olan bitene. üç kuruşluk ve kalleş taraftar gruplarını zevkten dört köşe etmeyi sindiremiyorum içime.
yeter artık, gerçekten yeter. birazcık onurunuz varsa; ne taraftarı mânen, ne de üzerinize titremeye çalışan kulübü madden yaralamayın da; onurunuzla çekin gidin. benim, yarın yine siyah-beyazı kuşanıp da işe gideceğim raddede onur varsa sizlerde; durmayın, gidin.
samet aybaba'nın savunulacak, desteklenecek hiçbir yanı kalmadı ne yazık ki. en azından istikrarın sağlanması adına, şifo mehmet'i de getirememişken, desteklediğim hoca... hakkında, bu sinirli ve kırgın ruh hâliyle, daha ağır şeyler yazmamak için tutuyorum kendimi.
fikret orman başkanlığındaki beşiktaş yönetimi bu saatten sonra çıksa ve dese ki: "biz, hocasından masörüne, oyuncusundan kondisyonerine, hepsini azâd ediyoruz"; gıkımı çıkarırsam nâmerdim arkadaş.
böyle ruhsuz[ybkz]swh[/ybkz] bir oyuncu topluluğunu; hatalarından ders almamakta inat eden ve zeytinyağı rolüyle günü kurtarmaktan başka bir çalışma içerisinde olmayan teknik ekibi hak etmek için ne yaptık biz, inanın bilmiyorum.
kaldıramıyorum takımı sahada yürürken görmeyi; amaçsız bir şekilde topa vururken şaşkınca bakakalıyorum, küfür dahi edemiyorum olan bitene. üç kuruşluk ve kalleş taraftar gruplarını zevkten dört köşe etmeyi sindiremiyorum içime.
yeter artık, gerçekten yeter. birazcık onurunuz varsa; ne taraftarı mânen, ne de üzerinize titremeye çalışan kulübü madden yaralamayın da; onurunuzla çekin gidin. benim, yarın yine siyah-beyazı kuşanıp da işe gideceğim raddede onur varsa sizlerde; durmayın, gidin.
ankara[ybkz]swh[/ybkz] konuşma ağzında, "çocuk" yerine kullanılan kelimedir.
yalnız, o çocuk 40-45 yaşında bile olabiliyor ki, insan gerçekten hayret ediyor.
yalnız, o çocuk 40-45 yaşında bile olabiliyor ki, insan gerçekten hayret ediyor.
sözlükteki iki numaralı temsilcisi simsiyah olan yenilmez armadadır.[ybkz]swh[/ybkz]
edit: gülücük gülücük gülücük.
edit: gülücük gülücük gülücük.
bilet sağlama konusunda[ybkz]swh[/ybkz][ybkz]swh[/ybkz], en azından, kapı aşındırarak bıkkınlık verecek derecede destek sağlayabileceğim deplasmandır. maç tarihinin[ybkz]swh[/ybkz] netleşmesi ve katılım sayısının belirlenmesi de önemli konular tabii.
izmir atatürk stadı'nda oynanmış olan; guti hernandez'in asisti, deivson rogerio da silva bobo'nun golü ile 1-0 beşiktaşımız'ın kazandığı maçtır.
taraftarın maçı uygun bir açı ve mesafe ile izlemesi, takımı ateşleyebilmesi anlamında yeterli olanağı sunamayan stadyumdur.
ve fakat... konu, 14 ağustos 2010 bucaspor beşiktaş maçından beri, yıllardır sevdiceğini göremeyen; hatta belki süper lig maçı dahi izleyemeyen bir kitle olunca, ben, beşiktaş taraftarının takımını ateşleme anlamında yeterli desteği sağlayacağına inanıyorum. özellikle öğrenci potansiyeli ve stadın ulaşım imkânı çok iyi düzeyde çünkü şehrin. stadın dolması[ybkz]swh[/ybkz] da, her maç için, mümkündür.
tabii ki, beşiktaş futbol takımının 2013-2014 sezonundaki iç saha maçlarını bu stadyumda oynayacağını düşünmek, ütopyadan öteye geçemez. olsa güzel olmaz mı, benim ve izmir'de yaşayan tüm beşiktaşlılar için tadından yenmez bir durum olur tabii ki; ancak, kendimizi kandırarak boş hayallere tutunma çalışmalarına, ikinci bir emre kadar, ara vermemiz gerekiyor.
ve fakat... konu, 14 ağustos 2010 bucaspor beşiktaş maçından beri, yıllardır sevdiceğini göremeyen; hatta belki süper lig maçı dahi izleyemeyen bir kitle olunca, ben, beşiktaş taraftarının takımını ateşleme anlamında yeterli desteği sağlayacağına inanıyorum. özellikle öğrenci potansiyeli ve stadın ulaşım imkânı çok iyi düzeyde çünkü şehrin. stadın dolması[ybkz]swh[/ybkz] da, her maç için, mümkündür.
tabii ki, beşiktaş futbol takımının 2013-2014 sezonundaki iç saha maçlarını bu stadyumda oynayacağını düşünmek, ütopyadan öteye geçemez. olsa güzel olmaz mı, benim ve izmir'de yaşayan tüm beşiktaşlılar için tadından yenmez bir durum olur tabii ki; ancak, kendimizi kandırarak boş hayallere tutunma çalışmalarına, ikinci bir emre kadar, ara vermemiz gerekiyor.
karşıyaka'nın "süper lige gerek yok be abi, biz iyiyiz burada; kuşadası, çeşme falan" , göztepe'nin ise "kıçımızı yırta yırta buraya kadar geldik amatörden, geri mi dönecez oğlum" sözleri ile tamamlanan karşılaşma olmuştur.
muhakkak gelişeceğini öngörmekle birlikte, bizlerin ve takımdaki savunma oyuncularının güvenini asla kazanamayacağına inandığım kalecidir.
kalecilerin 30'undan sonra açıldığına pek çok kez şahit olduk belki ama; çocuklar futbola, eskiye nazaran, çok daha küçük yaşlarda başlıyor artık. amatör kümenin genç takımında biz 16-17 yaşında başlamıştık kaleciliğe örneğin, birkaç sene sonrasında ise ortalığın bebelere kaldığını gördük[ybkz]swh[/ybkz]. kaldı ki profesyonel takımlardan, profesyonel oyunculardan bahsediyoruz. psikolojik 30 yaş bareminin artık geçerliliğini yitirdiğini düşünüyorum.
cenk kardeşimin yan toplarda büyük bir zaafı var: kaleden çıkma kararını veremiyor ve beynindeki bu gelgitler, vücuduna da aynı şekilde yansıyor. zamanlama problemi var bariz, bir türlü aşamıyor. sezgilerinin de vasatın altında olduğunu düşünüyorum. iyi yanı ise; refleks gerektiren, sert ve/veya köşeye giden topları çıkarabilmesi.
çoğu iş gibi, sporculuğun da yetenekten beslendiği doğrudur. fakat aklını kullanmak da en az o kadar değerli. cenk kardeşim 1-2 senesini daha bu savruklukla harcarsa, kariyeri hiç de istediği yönde gelişmeyecektir. seni denizlispor günlerinden beri takip eden bu satırların yazarı dahil, tüm beşiktaş taraftarının içi tükeniyor be kardeşim. işini birazcık ciddiye alsan olacak, ama...
kalecilerin 30'undan sonra açıldığına pek çok kez şahit olduk belki ama; çocuklar futbola, eskiye nazaran, çok daha küçük yaşlarda başlıyor artık. amatör kümenin genç takımında biz 16-17 yaşında başlamıştık kaleciliğe örneğin, birkaç sene sonrasında ise ortalığın bebelere kaldığını gördük[ybkz]swh[/ybkz]. kaldı ki profesyonel takımlardan, profesyonel oyunculardan bahsediyoruz. psikolojik 30 yaş bareminin artık geçerliliğini yitirdiğini düşünüyorum.
cenk kardeşimin yan toplarda büyük bir zaafı var: kaleden çıkma kararını veremiyor ve beynindeki bu gelgitler, vücuduna da aynı şekilde yansıyor. zamanlama problemi var bariz, bir türlü aşamıyor. sezgilerinin de vasatın altında olduğunu düşünüyorum. iyi yanı ise; refleks gerektiren, sert ve/veya köşeye giden topları çıkarabilmesi.
çoğu iş gibi, sporculuğun da yetenekten beslendiği doğrudur. fakat aklını kullanmak da en az o kadar değerli. cenk kardeşim 1-2 senesini daha bu savruklukla harcarsa, kariyeri hiç de istediği yönde gelişmeyecektir. seni denizlispor günlerinden beri takip eden bu satırların yazarı dahil, tüm beşiktaş taraftarının içi tükeniyor be kardeşim. işini birazcık ciddiye alsan olacak, ama...
"sonuç odaklı" düşünce sistemini lügatımıza eklemekle kalmayıp, düstur olarak da benimsediğimizi gösteren acı bir gerçektir.
(bkz: 16 mart 2013 beşiktaş kasımpaşa maçı)
(bkz: 16 mart 2013 beşiktaş kasımpaşa maçı)
bireysel anlamda manuel fernandes ve cenk gönen'in, takım anlamında ise kanat savunması zaafımızın, sonumuzu getirdiği karşılaşmadır.
16 mart 2013 beşiktaş kasımpaşa maçının 75. dakikasında; kullandığımız bir korner sırasında yaşanan karambolde başına darbe aldıktan sonra, kendini yere bırakmayıp, oyun alanını sınırlayan çizginin[ybkz]swh[/ybkz][ybkz]swh[/ybkz] dışına çıkmasıyla adamlığını bir kez daha gösteren futbolcudur.
güneşin batışını izleyebileceğiniz en güzel yerlerden bir tanesi.
gece 12'den sonra ortamı epey değişiyor yalnız; ilk kez gelenler, bir bilene danışsın derim.[ybkz]swh[/ybkz]
gece 12'den sonra ortamı epey değişiyor yalnız; ilk kez gelenler, bir bilene danışsın derim.[ybkz]swh[/ybkz]
başlangıç saatinde hata olduğunu düşündüğüm karşılaşma.
öğle namazına müteakip bekliyorduk biz aslında.
öğle namazına müteakip bekliyorduk biz aslında.
hayatımdaki insanları; sevgilim, sevdiğim dahi olsa hatta, gösterdikleri saygısızlıktan dolayı tek kalemde silip, hayatımdan çıkarıyorum. kimi zaman istemsizce de olsa...
ercüment çözer'in kayıp kardeşi gibi bi' şey işte, düşün sözlük. takıntı mı dersin, hayal kırıklığı mı dersin, daha fazla acı çekmemek için mi dersin, artık ziyâdesiyle yorulmuş olmaktan mı dersin; ne dersin?
en güzeli, adını sen koy da, bitsin gitsin.
ercüment çözer'in kayıp kardeşi gibi bi' şey işte, düşün sözlük. takıntı mı dersin, hayal kırıklığı mı dersin, daha fazla acı çekmemek için mi dersin, artık ziyâdesiyle yorulmuş olmaktan mı dersin; ne dersin?
en güzeli, adını sen koy da, bitsin gitsin.
çeyrek sonlarında, höwedes ve gidiyorum bu nick'li yazarlardan, yeni bir kanon çalışması dinlediğimiz karşılaşma.[ybkz]swh[/ybkz]
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?