özgün, uçuk, bu yetmez gibi bir de kaçık, şizofrenik yönetmen.
bu adamı sevmekle ondan nefret etmek arasında çok ince bir çizgi var.
polis koruması ardında söyledikleri fuck the police klibi oldukça manidar olan gruptur.
hatun kişilerin %97.52'si gibi dişi kartallarımızın da, var olmadıklarını iddia ettikleri gibi bir de yakındığı erkeklerdir.
halbüse etraflarına bir baksalar...[ybkz]swh[/ybkz][ybkz]swh[/ybkz]
halbüse etraflarına bir baksalar...[ybkz]swh[/ybkz][ybkz]swh[/ybkz]
bu hafta, emrah serbes'in de senaryoya ortak olduğu 48. bölümden çok daha güzel bir bölüm sunmuş olan dizi.
sevgiliyle mabede gitmemiş, hatta yekten dahi mabede gitme fırsatı bulamamış, ve hatta beşiktaşlı sevgili de bulamamış bünye için anlamsız bir hayaldir; ancak beş yıl sonrası planlamalarına dahil olabilecek niteliktedir.
pazar gününü açıklamak için yeterli olan tek kelimelik tanımdır.
yine gelip çatmış olan eski alışkanlıktır. tarafıma saçma sapan sorular yöneltilmesi durumunda, okkalı cevaplar verip suratlarının halini izleyeceğim ilk görüşme olacaktır aynı zamanda.
saha ve hava koşullarının, bizim için karşı takımdan daha önemli bir rakip olacağından emin olduğum karşılaşmadır.
sivas deplasmanı da yakındır, fikstürüne kurban...
sivas deplasmanı da yakındır, fikstürüne kurban...
mide problemleri nedeniyle üç taneden fazlasını tükettiğimde işkenceye dönüşen biranın iki çeşidine ait, pek sallamadığım karşılaştırmadır.
(bkz: pazartesi sendromu)
ilk kısmına eyvallah, ikinci kısmına duy da inanma dediğim atasözü.
çocukluk-gençlik arası yıllarımı hatırlatan, geleceğimiz hakkında verdiği "flashforward"ı günümüzde "flashback" olarak gördüğümüzde kocaman bir hassiktir çektiren, iç yakan candan erçetin şarkısıdır.
haftanın en kısa günüdür.
şahsım için ise, bu günün akşamı aynı zamanda en sıkıntılı akşamdır.
şahsım için ise, bu günün akşamı aynı zamanda en sıkıntılı akşamdır.
duygu, düşünce, olay, kavram vs. tanımlayan sözlü ifadelere verilen addır.
yalnız dikkatinizi çekerse "tanımlayan" dedim özellikle. iki kelime yazıp arasına üç nokta koyan ve bunu aynı paragrafta on periyot şeklinde sıralayanlar var.
işin garip tarafı bu duruma bayılanlar var bir de. marjinallik takıntısı ve marjinal olana nedensiz ilgi duyma hastalığı var ya bizde, hep ondan oluyor bunlar sözlük.
yalnız dikkatinizi çekerse "tanımlayan" dedim özellikle. iki kelime yazıp arasına üç nokta koyan ve bunu aynı paragrafta on periyot şeklinde sıralayanlar var.
işin garip tarafı bu duruma bayılanlar var bir de. marjinallik takıntısı ve marjinal olana nedensiz ilgi duyma hastalığı var ya bizde, hep ondan oluyor bunlar sözlük.
kimilerinin, özellikle olmaya çalıştığı, özenip bezenip yine eline yüzüne bulaştırdığı başkalaşım hastalığıdır.
farklılığın[ybkz]swh[/ybkz] karakterle olduğunu, bunun da doğal olarak kişinin hayatına yansıyacağını bilmeyenler; hayatını zorla değiştirerek karakterlerinde olmayan bir ikinci şahsiyeti yaratma çabasına giriyorlar. sonuç ne mi oluyor?
devamı haftaya...
farklılığın[ybkz]swh[/ybkz] karakterle olduğunu, bunun da doğal olarak kişinin hayatına yansıyacağını bilmeyenler; hayatını zorla değiştirerek karakterlerinde olmayan bir ikinci şahsiyeti yaratma çabasına giriyorlar. sonuç ne mi oluyor?
devamı haftaya...
ergenlik dönemini hatırlatan sıkı rock gubudur.
scott stapp ve mark tremonti gibi iki tane insan üstü yaratığı barındırır ki, dinlemekten bıkmazsınız bu adamları.
scott stapp ve mark tremonti gibi iki tane insan üstü yaratığı barındırır ki, dinlemekten bıkmazsınız bu adamları.
müziği dahi başlı başına duygusunu verme yetisine sahip creed parçasıdır.
ama biz sözlerini de verelim, ayıp olmasın:
a court is in session
a verdict is in
no appeal on the docket today
just my own sin
the walls are cold and pale
the cage made of steel
screams fill the room
alone i drop and kneel
silence now the sound
my breath the only motion around
demons cluttering around
my face showing no emotion
shackled by my sentence
expecting no return
here there is no penance
my skin begins to burn
so i held my head up high
hiding hate that burns inside
which only fuels their selfish pride
we're all held captive
out from the sun
a sun that shines on only some
we the meek are all in one
i hear a thunder in the distance
see a vision of a cross
i feel the pain that was given
on that sad day of loss
a lion roars in the darkness
only he holds the key
a light to free me from my burden
and grant me life eternally
should have been dead
on a sunday morning
banging my head
no time for mourning
ain't got no time
so i held my head up high
hiding hate that burns inside
which only fuels their selfish pride
we're all held captive
out from the sun
a sun that shines on only some
we the meek are all in one
i cry out to god
seeking only his decision
gabriel stands and confirms
i've created my own prison
ama biz sözlerini de verelim, ayıp olmasın:
a court is in session
a verdict is in
no appeal on the docket today
just my own sin
the walls are cold and pale
the cage made of steel
screams fill the room
alone i drop and kneel
silence now the sound
my breath the only motion around
demons cluttering around
my face showing no emotion
shackled by my sentence
expecting no return
here there is no penance
my skin begins to burn
so i held my head up high
hiding hate that burns inside
which only fuels their selfish pride
we're all held captive
out from the sun
a sun that shines on only some
we the meek are all in one
i hear a thunder in the distance
see a vision of a cross
i feel the pain that was given
on that sad day of loss
a lion roars in the darkness
only he holds the key
a light to free me from my burden
and grant me life eternally
should have been dead
on a sunday morning
banging my head
no time for mourning
ain't got no time
so i held my head up high
hiding hate that burns inside
which only fuels their selfish pride
we're all held captive
out from the sun
a sun that shines on only some
we the meek are all in one
i cry out to god
seeking only his decision
gabriel stands and confirms
i've created my own prison
(vurgula: ironi nedir, nasıl yazılır, nasıl okunur, nasıl yaşanır)'ın tanımını müzikle yapan eşsiz gruptur.
(bkz: never there)
(bkz: never there)
anne ve babanın yaklaşık on gündür müptelaları olmaları sonucu evdeki her iki bilgisayarı da meşgul etmeleri nedeniyle, kendisine küfrettirmeyi beceren uygulamadır.
insani değerlerin ve maneviyatın artık tamamen kaybolmaya yüz tuttuğu şu dönemde, içten ama umutsuzca dile getirdiğimiz temennidir.
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?