ilk göz ağrımız; uzunca bir süre dolaptaki yatışının ardından kolundan tutup üstüme geçirdiğim, fakat canconlara yenilerek bana kapak olan, uğursuzluğunu kanıtlayan formadır. şu formayla bi yüzüm gülmedi arkadaş, evet galatasaray mağlubiyetinin sorumlusu benim!
sonradan olma izmirli yazardır.
bir an için sözlükte ikinci hemşosunu bulma sevincini şaşkınlıkla yaşamış; fakat yanlış anons olduğunu anlayınca, her şeyin yolunda gittiğini görüp derin bir oh çekmiştir.
bir an için sözlükte ikinci hemşosunu bulma sevincini şaşkınlıkla yaşamış; fakat yanlış anons olduğunu anlayınca, her şeyin yolunda gittiğini görüp derin bir oh çekmiştir.
akşamın bir vakti, tüyleri diken diken eden yeni bestemizdir; helal olsun lan, helal!
iki keltoş kartal yüreklinin, kronolojik olarak önde gelenidir.
çok sikimsonik bir hayat yaşıyorum lan.
çoğu kişinin belki de gıpta ettiği bir meslek ve işim var, ama ben zerre kadar mutlu değilim anasını satayım. hayır yani rahat rahat çalışan onlarca meslektaşım etrafımdayken, ben ikidir çalıştığım iş yerlerinin en yoğun departmanında buluyorum kendimi; bu da beni deli ediyor sözlük. ister şükretmeyi bilmemek de bunun adına, ister doyumsuzluk de, ister tahammülsüzlük de; ben tükeniyorum hızlıca[ybkz]swh[/ybkz] benim derdim o. mesai mesai mesai, insan olduğumu unuttum. arkadaşlarla bağlar yavaş yavaş zayıflıyor, dostlar desen çok uzaklarda kaldı, iyice ketum bi adam haline geldim bu yüzden. "evlen" nidaları yükselmeye başladı aile ortamında, dellenip bağırıp çağırmamak için zor tutuyorum kendimi yeminle. son sevgili hayatımdan çıkalı neredeyse üç sene oluyor, halen aklımdan uzak tutamıyorum; aşık falan değilim, saçmalama, da... unutmak zor be birader, hem de güzel günlere bu kadar yaklaştığın bir zamanda ve hiç hak etmediğin bir şekilde kaybeden taraf olmuşsan... işin bok tarafı kimseye karşı duygusal düşünceler de besleyemiyorum, ciddi bir şeyler hissedemez durumdayım lan bildiğin; yok ettiler lan bütün duygularımı, hayatımı s*ktiler be! alkolik olma yolunda emin adımlarla ilerliyorum, zaten sünger kıvamında olan bünyeye hiçbir etki yapmamaya başladı meret iyiden iyiye. her an sinir krizine girme eşiğinde hissediyorum kendimi, hayatımı 180 derece değiştirecek ani hataların dibinde buluyorum kendimi birdenbire. aslında keyifli bi adamdım ben, mizaç buna müsait yani; bu duruma gelmiş olmama ben bile şaşırıyorum.
özetle; hayatımdan kuş boku kadar keyif almıyorum, her şeyi yapmak zorunda olduğum için yapıyorum. hep bir keder, umutsuzluk, tükenmişlik hissi... he, bir de ufak bir detay; mecburen yaşıyorum, formalite işte senin anlayacağın.
çoğu kişinin belki de gıpta ettiği bir meslek ve işim var, ama ben zerre kadar mutlu değilim anasını satayım. hayır yani rahat rahat çalışan onlarca meslektaşım etrafımdayken, ben ikidir çalıştığım iş yerlerinin en yoğun departmanında buluyorum kendimi; bu da beni deli ediyor sözlük. ister şükretmeyi bilmemek de bunun adına, ister doyumsuzluk de, ister tahammülsüzlük de; ben tükeniyorum hızlıca[ybkz]swh[/ybkz] benim derdim o. mesai mesai mesai, insan olduğumu unuttum. arkadaşlarla bağlar yavaş yavaş zayıflıyor, dostlar desen çok uzaklarda kaldı, iyice ketum bi adam haline geldim bu yüzden. "evlen" nidaları yükselmeye başladı aile ortamında, dellenip bağırıp çağırmamak için zor tutuyorum kendimi yeminle. son sevgili hayatımdan çıkalı neredeyse üç sene oluyor, halen aklımdan uzak tutamıyorum; aşık falan değilim, saçmalama, da... unutmak zor be birader, hem de güzel günlere bu kadar yaklaştığın bir zamanda ve hiç hak etmediğin bir şekilde kaybeden taraf olmuşsan... işin bok tarafı kimseye karşı duygusal düşünceler de besleyemiyorum, ciddi bir şeyler hissedemez durumdayım lan bildiğin; yok ettiler lan bütün duygularımı, hayatımı s*ktiler be! alkolik olma yolunda emin adımlarla ilerliyorum, zaten sünger kıvamında olan bünyeye hiçbir etki yapmamaya başladı meret iyiden iyiye. her an sinir krizine girme eşiğinde hissediyorum kendimi, hayatımı 180 derece değiştirecek ani hataların dibinde buluyorum kendimi birdenbire. aslında keyifli bi adamdım ben, mizaç buna müsait yani; bu duruma gelmiş olmama ben bile şaşırıyorum.
özetle; hayatımdan kuş boku kadar keyif almıyorum, her şeyi yapmak zorunda olduğum için yapıyorum. hep bir keder, umutsuzluk, tükenmişlik hissi... he, bir de ufak bir detay; mecburen yaşıyorum, formalite işte senin anlayacağın.
an itibariyle ağır sövdüğüm oyundur.
oyunun ikinci sezonundayım, karşıyaka ile oynuyorum. uzun süre ikinci sırada götürdüğüm ligde zar zor son sıradan play-off'a girsem de[ybkz]swh[/ybkz][ybkz]swh[/ybkz][ybkz]swh[/ybkz], stratejik savaşlar sonunda süper lige yükseldim. 2012-2013 sezonunun başındayım şu an, sevdiceğimiz kartalımız fc barcelona ile aynı grupta yer alıyor. ilk maçı da ispanya deplasmanına gelmiş güzel bir bedevi şansı sonucunda, fakat beni asıl yaralayan maç sonucu oldu: 9-0! bir de yazmaz mı altta, en farklı yenilgileri 8-0 ile liverpool karşısındaydı diye. öldüm bittim sözlük, s*kti attı an itibariyle günümü, gecemi, her şeyimi. bir sigara yaktırdı balkona falan da çıkmadım anasını satayım, şimdilik durum böyle...
edit: asabiyet hali koordinasyon problemi.
oyunun ikinci sezonundayım, karşıyaka ile oynuyorum. uzun süre ikinci sırada götürdüğüm ligde zar zor son sıradan play-off'a girsem de[ybkz]swh[/ybkz][ybkz]swh[/ybkz][ybkz]swh[/ybkz], stratejik savaşlar sonunda süper lige yükseldim. 2012-2013 sezonunun başındayım şu an, sevdiceğimiz kartalımız fc barcelona ile aynı grupta yer alıyor. ilk maçı da ispanya deplasmanına gelmiş güzel bir bedevi şansı sonucunda, fakat beni asıl yaralayan maç sonucu oldu: 9-0! bir de yazmaz mı altta, en farklı yenilgileri 8-0 ile liverpool karşısındaydı diye. öldüm bittim sözlük, s*kti attı an itibariyle günümü, gecemi, her şeyimi. bir sigara yaktırdı balkona falan da çıkmadım anasını satayım, şimdilik durum böyle...
edit: asabiyet hali koordinasyon problemi.
iş yerinde geçirdiğim her günkü gibi, tamamladıktan sonraki yaklaşık bir saatlik zaman içerisinde soda içmezsem, günümü kabir azabına dönüştürecek öğün.[ybkz]swh[/ybkz]
edit: dolaylı tümleç[ybkz]swh[/ybkz]
edit: dolaylı tümleç[ybkz]swh[/ybkz]
cefakâr taraftarının, sevgilisi beşiktaş'a, hemen hemen her maç sonunda[ybkz]swh[/ybkz] ilettiği sitem dolu sözleridir.
artık gönül rahatlığıyla kullanabileceğimiz ifadedir.
emeği geçen herkes s*ktirsin gitsin.
emeği geçen herkes s*ktirsin gitsin.
4 mart 2012 beşiktaş trabzonspor maçının ilk beş dakikasında gerçekleşen iki pozisyonda, yanında olan ultra mega şansı sayesinde takımın tarihi fark yemesinden ve formadan ebediyen uzaklaşmaktan kurtulmuş olan kalecidir.
öncelikle; bu sezona dair tüm umutlarımızın tükendiği maç olmuştur.
dün fenev maçına bakıyorsun, bugün bizimkine... trabzon ve gençlerbirliği, üç aşağı beş yukarı birbirine denk iki takım bunlar, ikisinin de diğerinden güçlü ve zayıf yönleri olsa da. fenev'in oynadığı oyun, aldığı sonuca bakıyorsun, bir de bizimkine. aradaki farka bakıyorsun, iki şey göze çarpıyor: birincisi, azim ve istek. adamlar köpek gibi koşuyor, basıyor, hücumda çoğalıyor, akıllı paslar atıyor, sahaya gerektiği gibi yerleşiyor, yayılıyor falan filan... ikincisi ise kanatlardaki etkinlik. sürekli topları kanatlara dağıtıyor ve oradan gelen orta ve bindirmelerle rakibi bunaltarak sonuca gidiyorlar. bu arkadaşları örnek olarak vermemin nedeni, karşılarındaki rakibin bizim rakibe orantılı bir gücünün oluşu ve yine rakiplerin ligdeki konumu olmasının yanı sıra, fenev ve bizim ligdeki pozisyonumuzdur. bir tarafta isteyen, baskı yapan, çabalayan ve üreten bir takım; diğer tarafta "dünya s*kine minare g*tüne" mahalle takımı bozması. artık ağır konuşmaktan çekinmiyorum, çünkü çok ciddi sorunlarımızın olduğu aşikar.
arkadaş 4 stoperle maça çıkmak neyin kafasıdır? hücuma hiçbir katkı sağlamayacağını bildiğin bek mevkisinde oynayan stoperlerin, görev verdiğin pozisyonun gereğini yerine getirecek hıza da sahip olmadığını bilmiyor musun sen? rakibin oyun anlayışının tamamen kontra atağa dayalı olduğunu bilmiyor musun? bir hafta boyunca ne halt ettin? beklerin sakat olabilir de, hiç sevmesek de ekrem denen adamı herhangi bir kanadın beki olarak neden oynatmaz da fantazilere girişirsin? madem bu kadar çaresizsin, alt yapıdan takıma adapte edebileceğin hiçbir bek yok mu? hiç izledin mi o çocukların mücadelesini acaba? iki tane bekinin sakatlanma ihtimalini düşünmedin değil mi hiç? rıdvan şimşek'i neden gönderdin düşüncesiz herif?
uzar da gider bu sorular. ancak kesin olan bir şey var ki, hocanın istanbul tatili artık sona ermiştir.
iki çift lafım da oyunculara var tabii ki:
fernandes: babacım nerelerdesin sen? canavar gibi top oynuyordun bir aralar...? derbilerden hep kaçtın, "aha, bu derbide oynayacak" diye ümitlendik, ama bu sefer de ruhen gözükmedin ortalıkta. topları hep ezdin, ağır kaldın, oyun yönlendirmede yetersizdin, savunmaya destek olamadın... en kritik maçlarda yoktun, gaza basmamız gereken bu zamanda da vitesi yükseltemedin; senden beklentimiz yüksek, bu yüzden eleştiriyoruz. belki bu kadarına hakkımız yok ama, senin de bu denli silik oynamaya hakkın yok birader.
quaresma: öncelikle senden hâlâ medet uman hocaya, sonra da senin bu "amaaan s*kerler maçı, bana paradan haber verin" tavrına sokayım. ne iş yaparsın sahada ben anlamıyorum. ne top oynarsın, ne top kovalarsın, bir asist yapar yatarsın, bütün olayın budur. hep bu numarayla ağzımıza bir parmak bal çalıp uyuttun bizi. helal olsun valla ne diyim...
almeida: attığın golle beni kandıramazsın arkadaş. çok zor pozisyondu, iki kişiyle birlikte zıpladın; yakın mesafe olmasına rağmen, o dengesiz pozisyonda gol atamasan en fazla "ah ulan beee" der geçerdik. sen kaçırdıklarınla çok şeye mâl oldun şimdiye kadar, o yüzden istersen beş gol at, umrumda değil.
sivok: sana sevgim sonsuz, ama bugün eleştireceğim, kaçamazsın. yanında egemen varken taş gibisiniz: biriniz kesiyor, diğeriniz oyun kuruyor; nispeten daha rahat hissediyorduk rakip atakları sırasında. ama sen, yanında sağlam bir kesici olmayınca, standardının da altında oynuyorsun. bunun sebebini sen daha iyi biliyorsun eminim, ama yıllardır böylesin. yanındaki, alıştığın adam, oynamadığında sen, takımı iki kişi yokmuşçasına oynatıyorsun. ondan sonra çıkıp da yönetimden maaşında %100 zam istiyorsun, vazgeçilmez bir adam olduğunu kanıtlamamışken hem de. yazık oldu, yazık...
ve ernst... abi, artık aklın varsa ayrıl şu takımdan, rica ediyorum biraz kendini düşün. kafanda saç kalmamış zaten, g*tündeki kılları bile kaybedeceksin burada oynadıkça benden söylemesi. yanında oynayanları adam edemedin yıllardır, olmayacaklar da emin olabilirsin, bizim kafamızda sorun çünkü. artık uzaklaş bu takımdan, bu ülkeden; 1-2 sene kafan rahat bir şekilde topunu oyna, çok seviyorsan bi antalya yaparsın stres atarsın 3-5 günlüğüne, oooh mis. bak iyi düşün bu dediklerimi, biz yandık sen yanma en azından...
geri kalanlara herhangi bir laf etme gereği duymuyorum, zira hep aynılar hep aynılar, yaza yaza parmakların nasır oldu artık zaten.
hayatımızı s*ktin beşiktaş, öldürdün bitirdin beşiktaş; sevdik gönül verdik, biz verdikçe sen bi daha s*ktin beşiktaş[ybkz]swh[/ybkz][ybkz]swh[/ybkz] [ybkz]swh[/ybkz]
dün fenev maçına bakıyorsun, bugün bizimkine... trabzon ve gençlerbirliği, üç aşağı beş yukarı birbirine denk iki takım bunlar, ikisinin de diğerinden güçlü ve zayıf yönleri olsa da. fenev'in oynadığı oyun, aldığı sonuca bakıyorsun, bir de bizimkine. aradaki farka bakıyorsun, iki şey göze çarpıyor: birincisi, azim ve istek. adamlar köpek gibi koşuyor, basıyor, hücumda çoğalıyor, akıllı paslar atıyor, sahaya gerektiği gibi yerleşiyor, yayılıyor falan filan... ikincisi ise kanatlardaki etkinlik. sürekli topları kanatlara dağıtıyor ve oradan gelen orta ve bindirmelerle rakibi bunaltarak sonuca gidiyorlar. bu arkadaşları örnek olarak vermemin nedeni, karşılarındaki rakibin bizim rakibe orantılı bir gücünün oluşu ve yine rakiplerin ligdeki konumu olmasının yanı sıra, fenev ve bizim ligdeki pozisyonumuzdur. bir tarafta isteyen, baskı yapan, çabalayan ve üreten bir takım; diğer tarafta "dünya s*kine minare g*tüne" mahalle takımı bozması. artık ağır konuşmaktan çekinmiyorum, çünkü çok ciddi sorunlarımızın olduğu aşikar.
arkadaş 4 stoperle maça çıkmak neyin kafasıdır? hücuma hiçbir katkı sağlamayacağını bildiğin bek mevkisinde oynayan stoperlerin, görev verdiğin pozisyonun gereğini yerine getirecek hıza da sahip olmadığını bilmiyor musun sen? rakibin oyun anlayışının tamamen kontra atağa dayalı olduğunu bilmiyor musun? bir hafta boyunca ne halt ettin? beklerin sakat olabilir de, hiç sevmesek de ekrem denen adamı herhangi bir kanadın beki olarak neden oynatmaz da fantazilere girişirsin? madem bu kadar çaresizsin, alt yapıdan takıma adapte edebileceğin hiçbir bek yok mu? hiç izledin mi o çocukların mücadelesini acaba? iki tane bekinin sakatlanma ihtimalini düşünmedin değil mi hiç? rıdvan şimşek'i neden gönderdin düşüncesiz herif?
uzar da gider bu sorular. ancak kesin olan bir şey var ki, hocanın istanbul tatili artık sona ermiştir.
iki çift lafım da oyunculara var tabii ki:
fernandes: babacım nerelerdesin sen? canavar gibi top oynuyordun bir aralar...? derbilerden hep kaçtın, "aha, bu derbide oynayacak" diye ümitlendik, ama bu sefer de ruhen gözükmedin ortalıkta. topları hep ezdin, ağır kaldın, oyun yönlendirmede yetersizdin, savunmaya destek olamadın... en kritik maçlarda yoktun, gaza basmamız gereken bu zamanda da vitesi yükseltemedin; senden beklentimiz yüksek, bu yüzden eleştiriyoruz. belki bu kadarına hakkımız yok ama, senin de bu denli silik oynamaya hakkın yok birader.
quaresma: öncelikle senden hâlâ medet uman hocaya, sonra da senin bu "amaaan s*kerler maçı, bana paradan haber verin" tavrına sokayım. ne iş yaparsın sahada ben anlamıyorum. ne top oynarsın, ne top kovalarsın, bir asist yapar yatarsın, bütün olayın budur. hep bu numarayla ağzımıza bir parmak bal çalıp uyuttun bizi. helal olsun valla ne diyim...
almeida: attığın golle beni kandıramazsın arkadaş. çok zor pozisyondu, iki kişiyle birlikte zıpladın; yakın mesafe olmasına rağmen, o dengesiz pozisyonda gol atamasan en fazla "ah ulan beee" der geçerdik. sen kaçırdıklarınla çok şeye mâl oldun şimdiye kadar, o yüzden istersen beş gol at, umrumda değil.
sivok: sana sevgim sonsuz, ama bugün eleştireceğim, kaçamazsın. yanında egemen varken taş gibisiniz: biriniz kesiyor, diğeriniz oyun kuruyor; nispeten daha rahat hissediyorduk rakip atakları sırasında. ama sen, yanında sağlam bir kesici olmayınca, standardının da altında oynuyorsun. bunun sebebini sen daha iyi biliyorsun eminim, ama yıllardır böylesin. yanındaki, alıştığın adam, oynamadığında sen, takımı iki kişi yokmuşçasına oynatıyorsun. ondan sonra çıkıp da yönetimden maaşında %100 zam istiyorsun, vazgeçilmez bir adam olduğunu kanıtlamamışken hem de. yazık oldu, yazık...
ve ernst... abi, artık aklın varsa ayrıl şu takımdan, rica ediyorum biraz kendini düşün. kafanda saç kalmamış zaten, g*tündeki kılları bile kaybedeceksin burada oynadıkça benden söylemesi. yanında oynayanları adam edemedin yıllardır, olmayacaklar da emin olabilirsin, bizim kafamızda sorun çünkü. artık uzaklaş bu takımdan, bu ülkeden; 1-2 sene kafan rahat bir şekilde topunu oyna, çok seviyorsan bi antalya yaparsın stres atarsın 3-5 günlüğüne, oooh mis. bak iyi düşün bu dediklerimi, biz yandık sen yanma en azından...
geri kalanlara herhangi bir laf etme gereği duymuyorum, zira hep aynılar hep aynılar, yaza yaza parmakların nasır oldu artık zaten.
hayatımızı s*ktin beşiktaş, öldürdün bitirdin beşiktaş; sevdik gönül verdik, biz verdikçe sen bi daha s*ktin beşiktaş[ybkz]swh[/ybkz][ybkz]swh[/ybkz] [ybkz]swh[/ybkz]
4 mart 2012 beşiktaş trabzonspor maçı itibariyle eve dönüş biletini eline almış adamdır.
ilk yarısı itibariyle bir boka benzemeyen maçtır müdürüm afedersin.
lig tv spikerleri pohpohlayadursun, temponun kaynağı karşılıklı top kayıplarıdır ve bu da oyun kalitesini değil, aksine kalitesizliğini gösterir.
ayrıca top sol kanatta ersan'ın ayağına geldiğinde hiçbir şekilde heyecanlanmıyorum, orta açsa bile ne olacağını bilerek... sağ bekte toraman var, iyi niyetli bizim kaptan debeleniyor falan tamam ama, yetmiyor yetemiyor.
quaresma desen yokları oynuyor; sahada gezinmekten fazla yaptığı pek bir iş yok şimdilik.
tek şaşırdığım nokta fernandes... manuel'imin şanzımanında bugün problem var orası kesin de, bakalım pit stop'ta bunu çözebilecekler mi...
ilk devre itibariyle dolaptaki iki bira da bitti, cips desen 30. dakika civarında sıfırlandı; benim de işim zor sözlük.
lig tv spikerleri pohpohlayadursun, temponun kaynağı karşılıklı top kayıplarıdır ve bu da oyun kalitesini değil, aksine kalitesizliğini gösterir.
ayrıca top sol kanatta ersan'ın ayağına geldiğinde hiçbir şekilde heyecanlanmıyorum, orta açsa bile ne olacağını bilerek... sağ bekte toraman var, iyi niyetli bizim kaptan debeleniyor falan tamam ama, yetmiyor yetemiyor.
quaresma desen yokları oynuyor; sahada gezinmekten fazla yaptığı pek bir iş yok şimdilik.
tek şaşırdığım nokta fernandes... manuel'imin şanzımanında bugün problem var orası kesin de, bakalım pit stop'ta bunu çözebilecekler mi...
ilk devre itibariyle dolaptaki iki bira da bitti, cips desen 30. dakika civarında sıfırlandı; benim de işim zor sözlük.
ilk 5 dakika itibariyle Cenk'in 2 kritik hata yaptığı maç olmakta. şans bizim yanımızdaydı bu anlarda. 4 stoperle oynuyor olmamız da apayrı bir olay... hadi hayırlısı.
raul gonzalez ile birlikte real madrid'i uzun bir süre uçuran adamdır.
paranın bok gibi olduğu, bu yüzden de herhangi bir şey kaybetmektense söz konusu paraların bir kısmını kaybetmeyi tercih eden kişidir.
hee buradan da anlıyoruz ki o kadar da paragöz değildir, ama para bok gibi hacı.
hee buradan da anlıyoruz ki o kadar da paragöz değildir, ama para bok gibi hacı.
vizontele tuuba'da, iki zıt siyasi grup elemanlarının ağız dalaşı sırasında bir arkadaşın s*ktir çekmesinin ardından ortamın fazlasıyla gerildiği bir anda, şahıslardan birinin ortamı sakinleştirmek için kullandığı beyhude ifadedir.
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?