sadece yaz aylarında ortaya çıkmasından dolayı mevsimlik işçi olduğunu düşündüğüm şarkıcı
allaha yakın bize uzak olması gereken mahlukat
mutlu yıllar dilediğimiz kartaliçe
“Her şeyin bittiği yerde başlayan şehre bazen güzel şeyler de gelirdi... Ama hiçbiri uzun süre kalmazdı...'' Vizontele Tuuba
Yine bir hikayenin sonundayız. Beşiktaş’ın kederli ama bir o kadar da mağrur çocuklarının hayatına giren ender güzel şeylerden birisi yine yol ayrımında. Kimi sevsek, kime değer versek elimizden aldılar, kopardılar. İlk defa yaşamıyoruz bu duyguyu korkarım ki son da olmayacak ..
Beşiktaş taraftarı tarihi boyunca skorlarla başarılarla tatmin olan bir taraftar olmadı. Hep birini sevmek için farklı şeyler aradı, kendisine benzeyeni, pes etmeyeni, varsın olsun başarısız da olsa hep “Şerefiyle oynayan, Hakkı’yla kazanan”lara gönlünü verdi.
Boyalı basının her fırsatta göndermeye çalıştığı Tigana’ya “ l'aigle noir /inadına Tigana” diyerek sahip çıktı. Tigana başarılı olduğu için değil; taraftar biliyordu ki bu ülkede futbol endüstrisi ve adam harcamaya akbaba gibi hali hazırda bekleyen boyalı basın ilk önce teknik direktörlerin kellesini alıyordu. Yönetimlerinde işine geliyordu, batırdıkları kulüplerde teknik direktör değişikliği ile baskının kendi üzerlerine gelmesini engelliyordu. Bu yüzden istikrar diyordu taraftar. Gordon Milne ile gelen efsanevi başarılarda bu istikrar ve sabrın sonucunda gelmişti.
Boyalı basınla arası pek iyi olmayan, bir başka aykırı isim girdi hayatımıza…
Adı Schuster’di.Futbolculuğunda ki çılgınlığı aynen hocalığına da yansımıştı, Demirören’in kağıt üzerinde yaptığı fantastik transferle bir anda “çılgın” bir takım hüviyetine bürünmüştük, ama yine sonuçlar sahaya yansımıyordu.. Biz yine Schuster’i koşulsuz sevmiştik, Türkiye’de futbol 1950 lerdeki gibi oynanıyor diyerek var olan gerçekliği yüzümüze vuruyordu. Ama ülkemizdeki futbol egemenlerinin istediği malzemeyi vermeyince o da uzun süreli kalamadı. Ceketini alıp birden çekip gitti, biz ona “dayı” demiştik
..O da ona uygun davrandı..
Arada Samet Aybaba dönemi oldu ..Sevmedik ..sebepleri malum ..tekrar yazmaya gerek yok .
Son göz ağrımız Slaven Bilic’ti.. Kulübün bir değişime ihtiyacı vardı, köklü bir devrime belki de ..Yeni yönetim Samet Aybaba hatasından sonra “galiba bunlarda iş var “ dedirtecek şekilde ezberleri bozarak futbol şube sorumlusu olarak Önder Özen’i getirdi. Medya ilk basın toplantısında yine derdini belli etmişti, planlarını açıklayan Önder Özen’e “ siz Tanrı parçacığı mısınız ? “ diye küstahça bir soru yöneltti. Önder Özen sakindi, karşısındaki kişinin anlamayacağını bile bile durumu izah etti. Beşiktaş’ın başarıya doymuş, isim yapmış teknik direktörlere değil, hırslı, yükselişte ve hedefi olan, kulübün mayasına uygun bir isme ihtiyacı vardı. Önder Özen futbol bilgisini konuşturarak teşhisi koydu ve Slaven Bilic Beşiktaş’a merhaba dedi. Önder Özen paralı futbol yöneticilerinin egosuna kurban gitti ama Slaven Bilic kalmıştı. İyisiyle kötüsüyle ikinci sezon bitmek üzere, 3 hafta önce liderken “ bu gece düşlerim dehşetli güzel” derken şimdi Bilice küfür eden bir güruhla aynı takımı tutuyoruz. Endüstriyel futbol artığı bu güruh puslu havalarda yine çıktı ortaya ..Yönetiminde elbette işine gelecek, kes Bilice faturayı sıyrıl işin içinden, aylardır ilerlemeyen stat inşaatı, Reza Zerrafın kulüp üyeliği, yıllar sonra basketbol takımının play off’a kalamaması, kulübe gelen haciz, küme düşen amatör şubeler, taraftarla barışık olamama hep karşısında durma, şampiyonluk yolundaki futbolculara aylardır ödenemeyen maaşlar, Demirören’den hesap soramama, hakem hatalarına ve Beşiktaş’ın haksızlığa uğramasına ses çıkarmayıp Bodrum’da gününü gün eden bir başkan tüm günahları Bilice faturayı keserek ödeyecek.
Rüzgarın yönü yine aleyhimize, Comandante diye bağrımıza bastığımız, İngiliz takımlarına karşı boynumuzu eğdirmeyen, taraflı tarafsız herkesin saygı duyduğu, kenarda bizden birisi olan Bilic’e veda etmek üzereyiz. Keşke bu kadar alışmasaydık, keşke başarıdan daha çok başka şeylere önem verenlerin sayısı daha fazla olsaydı da olmasaydı sonumuz böyle ..
Artık kızdığında “come on give me a break” diyen Gökhan Gönül taç kullanırken onunla şakalaşan, yenildiği maçtan sonra bile rakip oyuncuları tek tek tebrik eden, Gs stadında Fb stadında rakip takım taraftarlarının fotoğraf çektirmek istediği, yeni traş olmuş bir baba gibi “ öp bakim “diye Necip’e yanağını uzatan, sol yumruğu havada tribünleri selamlayan, Lig tv muhabirine ayar veren, Beşiktaş ahlakını tepeden tırnağa futbolcularına veren, onlarla baba-oğul, abi-kardeş ilişkisi kuran bir Bilic’imiz olmayacak . Sezon boyunca göze hoş gelen futbol oynatmasına rağmen, hakem hataları ve stat sorunu olmasa açık ara şampiyon olacağına inandığımız Bilic’i spor kamuoyu derbi kazanamayan ve Beşiktaş’ı 3. Yapmış hoca olarak hatırlayacak. Ama bizim kalbimizdeki yeri orası değil, asla unutmayacağız ..
Burası hayal kırıklıklarının başkenti Bilic, “Her şeyin bittiği yerde başlayan şehre bazen güzel şeyler de gelirdi... Ama hiçbiri uzun süre kalmazdı...'' sende o güzel şeylerden birisi oldun. Yaşattığın sevinçler, hayaller ve verdiğin dersler için sana binlerce Teşekkür..
“Aşksa bitti; gülse, hiç dermedik
bul kendini kuytularda, hadi dal
seninle bir bütün olabilirdik
Hoşçakal canımın içi, Hoşçakal..”
Ferhat Talan / belestepe.com
Yine bir hikayenin sonundayız. Beşiktaş’ın kederli ama bir o kadar da mağrur çocuklarının hayatına giren ender güzel şeylerden birisi yine yol ayrımında. Kimi sevsek, kime değer versek elimizden aldılar, kopardılar. İlk defa yaşamıyoruz bu duyguyu korkarım ki son da olmayacak ..
Beşiktaş taraftarı tarihi boyunca skorlarla başarılarla tatmin olan bir taraftar olmadı. Hep birini sevmek için farklı şeyler aradı, kendisine benzeyeni, pes etmeyeni, varsın olsun başarısız da olsa hep “Şerefiyle oynayan, Hakkı’yla kazanan”lara gönlünü verdi.
Boyalı basının her fırsatta göndermeye çalıştığı Tigana’ya “ l'aigle noir /inadına Tigana” diyerek sahip çıktı. Tigana başarılı olduğu için değil; taraftar biliyordu ki bu ülkede futbol endüstrisi ve adam harcamaya akbaba gibi hali hazırda bekleyen boyalı basın ilk önce teknik direktörlerin kellesini alıyordu. Yönetimlerinde işine geliyordu, batırdıkları kulüplerde teknik direktör değişikliği ile baskının kendi üzerlerine gelmesini engelliyordu. Bu yüzden istikrar diyordu taraftar. Gordon Milne ile gelen efsanevi başarılarda bu istikrar ve sabrın sonucunda gelmişti.
Boyalı basınla arası pek iyi olmayan, bir başka aykırı isim girdi hayatımıza…
Adı Schuster’di.Futbolculuğunda ki çılgınlığı aynen hocalığına da yansımıştı, Demirören’in kağıt üzerinde yaptığı fantastik transferle bir anda “çılgın” bir takım hüviyetine bürünmüştük, ama yine sonuçlar sahaya yansımıyordu.. Biz yine Schuster’i koşulsuz sevmiştik, Türkiye’de futbol 1950 lerdeki gibi oynanıyor diyerek var olan gerçekliği yüzümüze vuruyordu. Ama ülkemizdeki futbol egemenlerinin istediği malzemeyi vermeyince o da uzun süreli kalamadı. Ceketini alıp birden çekip gitti, biz ona “dayı” demiştik
..O da ona uygun davrandı..
Arada Samet Aybaba dönemi oldu ..Sevmedik ..sebepleri malum ..tekrar yazmaya gerek yok .
Son göz ağrımız Slaven Bilic’ti.. Kulübün bir değişime ihtiyacı vardı, köklü bir devrime belki de ..Yeni yönetim Samet Aybaba hatasından sonra “galiba bunlarda iş var “ dedirtecek şekilde ezberleri bozarak futbol şube sorumlusu olarak Önder Özen’i getirdi. Medya ilk basın toplantısında yine derdini belli etmişti, planlarını açıklayan Önder Özen’e “ siz Tanrı parçacığı mısınız ? “ diye küstahça bir soru yöneltti. Önder Özen sakindi, karşısındaki kişinin anlamayacağını bile bile durumu izah etti. Beşiktaş’ın başarıya doymuş, isim yapmış teknik direktörlere değil, hırslı, yükselişte ve hedefi olan, kulübün mayasına uygun bir isme ihtiyacı vardı. Önder Özen futbol bilgisini konuşturarak teşhisi koydu ve Slaven Bilic Beşiktaş’a merhaba dedi. Önder Özen paralı futbol yöneticilerinin egosuna kurban gitti ama Slaven Bilic kalmıştı. İyisiyle kötüsüyle ikinci sezon bitmek üzere, 3 hafta önce liderken “ bu gece düşlerim dehşetli güzel” derken şimdi Bilice küfür eden bir güruhla aynı takımı tutuyoruz. Endüstriyel futbol artığı bu güruh puslu havalarda yine çıktı ortaya ..Yönetiminde elbette işine gelecek, kes Bilice faturayı sıyrıl işin içinden, aylardır ilerlemeyen stat inşaatı, Reza Zerrafın kulüp üyeliği, yıllar sonra basketbol takımının play off’a kalamaması, kulübe gelen haciz, küme düşen amatör şubeler, taraftarla barışık olamama hep karşısında durma, şampiyonluk yolundaki futbolculara aylardır ödenemeyen maaşlar, Demirören’den hesap soramama, hakem hatalarına ve Beşiktaş’ın haksızlığa uğramasına ses çıkarmayıp Bodrum’da gününü gün eden bir başkan tüm günahları Bilice faturayı keserek ödeyecek.
Rüzgarın yönü yine aleyhimize, Comandante diye bağrımıza bastığımız, İngiliz takımlarına karşı boynumuzu eğdirmeyen, taraflı tarafsız herkesin saygı duyduğu, kenarda bizden birisi olan Bilic’e veda etmek üzereyiz. Keşke bu kadar alışmasaydık, keşke başarıdan daha çok başka şeylere önem verenlerin sayısı daha fazla olsaydı da olmasaydı sonumuz böyle ..
Artık kızdığında “come on give me a break” diyen Gökhan Gönül taç kullanırken onunla şakalaşan, yenildiği maçtan sonra bile rakip oyuncuları tek tek tebrik eden, Gs stadında Fb stadında rakip takım taraftarlarının fotoğraf çektirmek istediği, yeni traş olmuş bir baba gibi “ öp bakim “diye Necip’e yanağını uzatan, sol yumruğu havada tribünleri selamlayan, Lig tv muhabirine ayar veren, Beşiktaş ahlakını tepeden tırnağa futbolcularına veren, onlarla baba-oğul, abi-kardeş ilişkisi kuran bir Bilic’imiz olmayacak . Sezon boyunca göze hoş gelen futbol oynatmasına rağmen, hakem hataları ve stat sorunu olmasa açık ara şampiyon olacağına inandığımız Bilic’i spor kamuoyu derbi kazanamayan ve Beşiktaş’ı 3. Yapmış hoca olarak hatırlayacak. Ama bizim kalbimizdeki yeri orası değil, asla unutmayacağız ..
Burası hayal kırıklıklarının başkenti Bilic, “Her şeyin bittiği yerde başlayan şehre bazen güzel şeyler de gelirdi... Ama hiçbiri uzun süre kalmazdı...'' sende o güzel şeylerden birisi oldun. Yaşattığın sevinçler, hayaller ve verdiğin dersler için sana binlerce Teşekkür..
“Aşksa bitti; gülse, hiç dermedik
bul kendini kuytularda, hadi dal
seninle bir bütün olabilirdik
Hoşçakal canımın içi, Hoşçakal..”
Ferhat Talan / belestepe.com
eğer giderse çok büyük bir hataya düşeceğiz. lucescu dan sonra takıma geometriyi dizilişi öğretebilen, bunun yanında ahlakıyla Beşiktaş duruşuyla gönüllerde taht kuran bir adam bu kulübe zor gelir. 3 hafta önce liderken comandante bilic diyenler bugün bilic i topun ağzına koyuyorlar ama o hep bizim için comandante olarak kalacak. elbette hataları vardır. büyük hoca olamamakla suçlanmıştır. doğrudur çok şöhretli bir kariyeri yok ama bizimle aşısı tutan bir kimyası var. adam harcamayı çok seviyoruz ancak ilk sezonu geçiş dönemi olarak sayarsak her insan 2. bir şansı hak eder. özellikle bu isim bilicse kesinlikle hak eder.
hatırlayın gordon milne başarısız olduğu sezonda koltugu sallantıdayken seba ona sahip çıktı ve 3 sene üstüste ve namağlup şampiyonluğu bize getirdi. umarım doğru kararı yönetim verecektir. her suçu hocaya atıp kenara çekilmek kolay. zoru kovalayalım bir kere de. Seni seviyoruz Comandante, tıpkı quaresmayı, gordon milne i, lucescuyu ferdinand ı noumayı ibrahim üzülmezi sever gibi. zamansız gidişi olan diğer tüm kahramanlarımız gibi. asıl gitmesi gerekenler koltukta otururken sen bu ülkeye fazla iyi geldin be slaven.
hatırlayın gordon milne başarısız olduğu sezonda koltugu sallantıdayken seba ona sahip çıktı ve 3 sene üstüste ve namağlup şampiyonluğu bize getirdi. umarım doğru kararı yönetim verecektir. her suçu hocaya atıp kenara çekilmek kolay. zoru kovalayalım bir kere de. Seni seviyoruz Comandante, tıpkı quaresmayı, gordon milne i, lucescuyu ferdinand ı noumayı ibrahim üzülmezi sever gibi. zamansız gidişi olan diğer tüm kahramanlarımız gibi. asıl gitmesi gerekenler koltukta otururken sen bu ülkeye fazla iyi geldin be slaven.
aşağıda verdiğim internet sitesinde gördüğüm ve herkesin okuması gereken şimdilik 12 parçalı yazı dizisi. çarpıcı tespitler mevcut.
http://www.duydukmu.com/makale/mukayeselerle-besiktas-1_m63.html
http://www.duydukmu.com/makale/mukayeselerle-besiktas-1_m63.html
yazan yazmayan tüm sözlük ailesine teşekkür eden karakartal.
ps: bu arada polar mevzusunu konuşalım bi anımsatıver bana semt bizim aşk bizim
ha bunun yanında derseniz ki kartalsözlük polar tasarım yap seve seve cincik gibi yaparım [ybkz]swh[/ybkz]
ps: bu arada polar mevzusunu konuşalım bi anımsatıver bana semt bizim aşk bizim
ha bunun yanında derseniz ki kartalsözlük polar tasarım yap seve seve cincik gibi yaparım [ybkz]swh[/ybkz]
(bkz: masamda biram ya rakım nerde) [ybkz]swh[/ybkz] [ybkz]swh[/ybkz]
türk einstein lakabıyla bilinen king bilim adamı. toprağı bol olsun. rest in peace
malum site. an itibariyle kendisine erişilememektedir.
sebadan sonra başkanlık koltuğunun istisnasız kendisini bozduğu duruştur.
çokta takılmaması gereken kişidir. kişilerin verdikleri reaksiyonlara göre değil kendi doğrularımızı baz aldığımızı var sayarsak artı ya da eksi vermiş olması hiçbir şeyi değiştirmez. trolleri reklam etmeyin panpalar. [ybkz]swh[/ybkz]
kaynağını merak ettiğim ücret artışı haberinden dolayı yapılmış organizasyon. kaynak önemli arkadaşlar bilgi verebilecek olan ?
halikarnas balıkçısı lakabıyla tanınan ünlü yazar. bodrum aşığıdır kendileri bugün 125. kez doğmuş.
(vurgula: ama dingoç un doğum günü kutlanma rekorunu geçemeyeceği de aşikar)
(vurgula: ama dingoç un doğum günü kutlanma rekorunu geçemeyeceği de aşikar)
aklıma geldiğinde laylaylaylaylayy laoylaoylaoylaoyyy Beşiktaşsın sen bizim canımız diye bağırmasıyla bana tebessüm ettiren opera sanatçımız. bugun bir yaş daha gençleşti ve sözlük ahalisi olarak kutluyoruz. var ol başgann.
not: bana ihtiyaç kredisi lazım başkan yazmamı istediğin başka şeyler varsa ekleyim [ybkz]swh[/ybkz]
eşinle çocuğunla (larınla) çok yaşa
not: bana ihtiyaç kredisi lazım başkan yazmamı istediğin başka şeyler varsa ekleyim [ybkz]swh[/ybkz]
eşinle çocuğunla (larınla) çok yaşa
asıl adı cevat şakir kabaağaçlı olan ve bodrum aşığı olan yazarın lakabı. bugün 125. doğum günü. kutlu olsun
MPS adı altında toplanan bozukluklar genetik lizozom depo hastalıkları grubunda yer alan bir hastalık grubudur. Lizozom depo hastalıkları vücutta enzim adı verilen özel maddelerin üretilememesi ya da az üretilmesine bağlı olarak ortaya çıkar. Normalde, vücuttaki bu enzimler hücre içindeki çeşitli maddelerin parçalanarak yeniden kullanılmasına yarar. MPS hastalıklarının bulunduğu kişilerde uzun zincirler halinde yapılanmış olan şeker moleküllerini parçalayan farklı birkaç enzimin eksik ya da yetersizdir. Bunun sonucunda parçalanamayan şeker zincirleri vücuttaki hücreler ve dokularda vücuda zarar verecek kadar fazla miktarda birikir. Bu birikme hücrelerde ilerleyici bir hasar yaratır; buna bağlı olarak hastanın görünümünde, fiziksel becerilerinde, organların ve sistemlerin işlevlerinde ve pek çok vakada gelişiminde bozulmaya yol açar.
Türkiye'de 51 kişi bu hastalıkla mücadale ediyormuş ve bu hastalık 200 binde 1 görülen bir vakaymış ve çok pahalı olan bu hastalığın ilaçlarını devlet ödemiyormuş. Bana mail geldi eğer siz de destek olmak isterseniz işte linki:
https://www.change.org/p/devletilac%C4%B1m%C4%B1z%C4%B1versin-%C3%A7ocuklar%C4%B1m%C4%B1z-ya%C5%9Fas%C4%B1n-ekin-art%C4%B1k-y%C3%BCr%C3%BCyemiyor-daha-ne-kadar-bekleyece%C4%9Fiz-ekineila%C3%A7laz%C4%B1m?utm_source=action_alert&utm_medium=email&utm_campaign=282266&alert_id=YjTGoYTYVe_sy44MvKr%2BBvDd4n5FsJtYrcPeZinjyo0bM3oe6fnhdE%3D
Türkiye'de 51 kişi bu hastalıkla mücadale ediyormuş ve bu hastalık 200 binde 1 görülen bir vakaymış ve çok pahalı olan bu hastalığın ilaçlarını devlet ödemiyormuş. Bana mail geldi eğer siz de destek olmak isterseniz işte linki:
https://www.change.org/p/devletilac%C4%B1m%C4%B1z%C4%B1versin-%C3%A7ocuklar%C4%B1m%C4%B1z-ya%C5%9Fas%C4%B1n-ekin-art%C4%B1k-y%C3%BCr%C3%BCyemiyor-daha-ne-kadar-bekleyece%C4%9Fiz-ekineila%C3%A7laz%C4%B1m?utm_source=action_alert&utm_medium=email&utm_campaign=282266&alert_id=YjTGoYTYVe_sy44MvKr%2BBvDd4n5FsJtYrcPeZinjyo0bM3oe6fnhdE%3D
bal gibi de yapılan engeldir. dns ayarını değiştirmeden pc den girmeye çalışın bakalım olacak mı olmayacak mı engelleme.
suç işlemede çığır açarak combo yapan zanlıları kırmızı bülten dedikleri şeyle aradıkları kurum. harbiden ya o kırmızı bülten böyle metal dedektörü gibi bişey mi?
yaptıklarından zevk almayan, hayata yeterli derecede mana katamayan ya da katıyorsa da karşı taraflar tarafından yeterince anlaşılmadığını düşünen insna modeli. o enerjiyi yükseltmek için neler yapılmalı orası tartışılır.
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?