Abdullah Avcı ile yaşadığımız en temel sorunun kan uyuşmazlığı olduğunu düşünüyorum. Farklı kan grubundan olan insanların birbirine kan vermesinin sonuçları da ölümcüldür. Bizdeki durumda da henüz bir ölüm yok ama sanki adım adım hem Abdullah Avcı ölüyor hem de biz...
Beşiktaş'ta Tribünün fakir ya da zengin hangi kesiminden olursa olsun, aynı düşüncenin birleştirdiği bu kitle değişmez bir profil çizer. Pazaryeri’nden Akaretler Yokuşu’na ya da Orta Bahçe’den Barbaros çıkışlarına dağılmış olsa da bir bağlılık zihniyeti sürdürür. Dikilitaş’tan Fulya’ya uzanır bu zihniyet. Bir kuşak öncesinde de böyleydi, sonrasında da öyle olacak. Kitle de bunun farkında. En büyük futbolcusu da Başkanı da olsa kendisini temsil ettiğini bilir. Temelde kulüp taraftar ilişkisinden çok, sanki büyük bir aile manzarası çizilir. Bu da Beşiktaş’a mahsus geleneksel bir manzaradır. Diğerlerinden biraz daha farklı bir ortam vardır. Komşuluk gibi, aileden biri saymak ve sayılmak gibi bir şeydir bu.
Biz de Abdullah Avcı'yı bu aileye katmak istedik. Belki çok çaba sarf etmedik ama en azından denedik. Ama en başta dediğim gibi farklı kan gruplarına sahibiz. Bu öyle bir şey ki, sonradan zorlamayla da olmuyor maalesef. Tarifi de kelimelerle mümkün değil. Belki bir örnekle anlatabilirim: 2013 yılında Avrupa’dan eleneceğini bile bile, yolu olmayan Olimpiyat Stadı’na akın eden 80.000 taraftar vardı. Bu sezon ise yense belki de liderle puanı eşitleyeceği Malatya maçına, hafta sonu ve hava güzel olmasına rağmen anca 30.000 kişi gidiyor.
Bir kere o kan uyuşmadı mı da bir daha ne yaparsanız yapın nafile. Tüm bu uyuşmazlık da en neticesinde sahada oynanan oyuna ve tribüne yansıyor. Mevcutta sahada yanlış hakem kararına bile tepki vermeyen, oynadığı oyundan zevk almayan bir topluluk var. Tribünde de mutsuz, umutsuz seyirciler. Son tabloda hem sahadakilerin hem tribündekilerin ruhu çekiliyormuş gibi bir görüntü var.
Burada anlatmaya çalıştığım şeyler maddi olanaksızlık değil, transfer politikası değil, teknik-taktik hiç değil. Bir ruh eşi meselesi, bir kan uyumu meselesi bu. Her zaman istikrardan yana olan ben bu sefer kan değişiminden başka çare olmadığını düşünüyorum. Abdullah Avcı’ya da emekleri için teşekkür eder, bundan sonraki kariyerinde başarılar dilerim.
Beşiktaş, kaybederek kazanmayı, direnerek başkaldırmayı öğrenmiş insanların mirasıdır. Mirasa uygun kişilerle buluşmak ümidiyle…
Bugün beraat kararını beklediğimiz dava.
bugün saat 14.00'te Sabiha Gökçen Havaalanı'ndan Beşiktaş taraftarının yolcu edeceği adam gibi adam.
Bizler böyle hoca göndermeye alışık değiliz. Normalde hocalarımız giderken bizden milyonları, milyarları tazminat diye alıp giderler. Sen sadece ceketini alıp gidiyorsun ya bu da hepimize kapak olsun.
İlk geldiğinde kendisine söylemişler, Türkiye'de transferlerin nasıl karşılanıp nasıl uğurlandığını anlatmışlar. kendisi de son röportajında tekrar hatırlattı: Önemli olan seni kaç insanın karşıladığı değil, önemli olan seni kaç insanın uğurlamaya geldiğidir.
Güle güle Comandante
Bizler böyle hoca göndermeye alışık değiliz. Normalde hocalarımız giderken bizden milyonları, milyarları tazminat diye alıp giderler. Sen sadece ceketini alıp gidiyorsun ya bu da hepimize kapak olsun.
İlk geldiğinde kendisine söylemişler, Türkiye'de transferlerin nasıl karşılanıp nasıl uğurlandığını anlatmışlar. kendisi de son röportajında tekrar hatırlattı: Önemli olan seni kaç insanın karşıladığı değil, önemli olan seni kaç insanın uğurlamaya geldiğidir.
Güle güle Comandante
Türkiye liginin bizim için en ideal sol açık adayı.
ethem sancak ve beşiktaş başkanlığı mı?
olmaz, olamaz, olmamalı...
dedikodusu bile endişe verici
kulübün tarihiyle, felsefesiyle, taraftarıyla hiçbir şekilde uyuşmaz
beşiktaş'ıma uzak, allah'a yakın olsun...
olmaz, olamaz, olmamalı...
dedikodusu bile endişe verici
kulübün tarihiyle, felsefesiyle, taraftarıyla hiçbir şekilde uyuşmaz
beşiktaş'ıma uzak, allah'a yakın olsun...
Güntekin Onay'a...
Başarı oranları
Luce %64
Del Bosque %47
Rıza %57
Tigana %49
Ertuğrul %67
Denizli %56
Schuster %40
Carvahal %45
Aybaba %47
Bilic %55 (bütün maçlar deplasmanda oynanmıştır)
Ama derbi kazanamıyor di mi Güntekin Bey? Bir rakibini 10 senedir diğerini de 5 senedir yenemiyorsun zaten ama bundan önce hiç derbi hakkında yazma ihtiyacınız yoktu galiba
Winner değil di mi? Çünkü sen bundan önce her Avrupa maçında eyvah 5 mi yiyeceğiz eyvah 6 mı olur diye izlerken şimdi her maça umutlu çıktığımız için tam bir loser di mi Güntekin Bey?
Oyun okuyamıyor di mi? Euro 2008'de takımını çeyrek final oynatan, en son 5 sene önce gruptan çıktığın Uefa'da son 16'ya kalan adam oyun okuyamıyor, sen okuyorsun evet.
Bilic'i de gönderin. Yenisini getirin.
Onu da 2 yazı yazıp gönderirsiniz.
Bu takım ne zaman ki televizyondaki yorumcuların, yazılı basının dediklerine kulak asmaz işte o zaman güzel günler görürüz.
Evet Güntekin Bey, Bilic'i de kovun çünkü yerine ya Mourinho ya Ancelotti ya da Klopp gelecek. (Kazara gelseler bile eminim ki onları da eleştirir gönderirsiniz...)
Başarı oranları
Luce %64
Del Bosque %47
Rıza %57
Tigana %49
Ertuğrul %67
Denizli %56
Schuster %40
Carvahal %45
Aybaba %47
Bilic %55 (bütün maçlar deplasmanda oynanmıştır)
Ama derbi kazanamıyor di mi Güntekin Bey? Bir rakibini 10 senedir diğerini de 5 senedir yenemiyorsun zaten ama bundan önce hiç derbi hakkında yazma ihtiyacınız yoktu galiba
Winner değil di mi? Çünkü sen bundan önce her Avrupa maçında eyvah 5 mi yiyeceğiz eyvah 6 mı olur diye izlerken şimdi her maça umutlu çıktığımız için tam bir loser di mi Güntekin Bey?
Oyun okuyamıyor di mi? Euro 2008'de takımını çeyrek final oynatan, en son 5 sene önce gruptan çıktığın Uefa'da son 16'ya kalan adam oyun okuyamıyor, sen okuyorsun evet.
Bilic'i de gönderin. Yenisini getirin.
Onu da 2 yazı yazıp gönderirsiniz.
Bu takım ne zaman ki televizyondaki yorumcuların, yazılı basının dediklerine kulak asmaz işte o zaman güzel günler görürüz.
Evet Güntekin Bey, Bilic'i de kovun çünkü yerine ya Mourinho ya Ancelotti ya da Klopp gelecek. (Kazara gelseler bile eminim ki onları da eleştirir gönderirsiniz...)
Lise yıllarıydı. Kadıköy deplasmanına gittiğimiz zaman yazın 3 puanı bize derdik. Evimiz gibiydi orası. Tam rekor kıracaklarken gidip bozardık serilerini. Psikolojik üstünlük tamamen bizdeydi. En son 17 Nisan 2005'te galip gelmişiz bu deplasmandan.
Tam 10 senedir ezeli rakibimizi o sahada yenemiyoruz.
Cincona karşı 1975-1979 yılları arasında 17 maç galip gelememişiz. En uzun süreli galibiyet göremediğimiz yıllar bunlarmış. Şimdi bu rekoru mu kırmak için çalışıyoruz bilmiyorum ama 30 Nisan 2011'den beri de cincon galibiyeti göremedik.
Tam 4 senedir buna da hasretiz.
Son 2 senedir Bilic ile derbi göremedik diyoruz da durum daha da vahim.
10 senede 1 şampiyonluk gören bu bünye, 10 senede 1 derbi galibiyetini kaldıramaz.
Deplasman yasağı mıdır, stadsızlık mıdır, oyuncu kalitesi midir eksik olan...
Çözüm için ne gerekli onu da bilmiyorum ama bizim de artık psikolojik üstünlüğümüzün olduğu bir evimiz olmalı.
Bu yüzden yetiş ya Vodafone Arena yetiş ya İnönü.
Tam 10 senedir ezeli rakibimizi o sahada yenemiyoruz.
Cincona karşı 1975-1979 yılları arasında 17 maç galip gelememişiz. En uzun süreli galibiyet göremediğimiz yıllar bunlarmış. Şimdi bu rekoru mu kırmak için çalışıyoruz bilmiyorum ama 30 Nisan 2011'den beri de cincon galibiyeti göremedik.
Tam 4 senedir buna da hasretiz.
Son 2 senedir Bilic ile derbi göremedik diyoruz da durum daha da vahim.
10 senede 1 şampiyonluk gören bu bünye, 10 senede 1 derbi galibiyetini kaldıramaz.
Deplasman yasağı mıdır, stadsızlık mıdır, oyuncu kalitesi midir eksik olan...
Çözüm için ne gerekli onu da bilmiyorum ama bizim de artık psikolojik üstünlüğümüzün olduğu bir evimiz olmalı.
Bu yüzden yetiş ya Vodafone Arena yetiş ya İnönü.
Babam gibi sevmiştim
Öyle benimsemiştim
Bilic'in de dediği gibi: We were that close
evet çok yakındık ama olmadı
ah be adam be ah be
olsaydın şampiyon da kalsaydın
senin gibi karakterlisini çok aramıştık
geç bulduk ve şu an kaybediyoruz
en çok da inönü'yü bir kere bile göremeden gidiyorsun ya o koyuyor
yolun açık olsun comandante...
Öyle benimsemiştim
Bilic'in de dediği gibi: We were that close
evet çok yakındık ama olmadı
ah be adam be ah be
olsaydın şampiyon da kalsaydın
senin gibi karakterlisini çok aramıştık
geç bulduk ve şu an kaybediyoruz
en çok da inönü'yü bir kere bile göremeden gidiyorsun ya o koyuyor
yolun açık olsun comandante...
1 günde 7500'den fazla imza toplanmış.
Umarım daha da artacaktır bu sayı ve yine umarım ki yönetim bunu görür...
Umarım daha da artacaktır bu sayı ve yine umarım ki yönetim bunu görür...
15.haftada lige havlu mu attırdı?
Avrupa'da averaj takımı mı olduk?
Takım rezalet mi top oynuyor?
Hakemlere karşı ezik mi kaldı yoksa bir tek onun mu sesi çıktı?
Sezon başı Uefa Kupası'nı hayal edebiliyor muyduk?
Eğer sen de
'2 sene boyunca takımdaki gelişimi gördüm. Seneye daha da iyi olacağımıza inanıyorum. Daha önce Del Bosque'lerde, Tigana'larda yaptığımız hatayı bu sefer yapmayalım. Tekrardan yeni bir sistem yaratmayalım, başa dönmeyelim.'
diyorsan
Eğer sen de
2 senelik emeği 10 günde yaktırmak istemiyorsan, imzanla destek olabilirsin.
https://www.change.org/p/be%C5%9Fikta%C5%9F-jk-slaven-bilic-tak%C4%B1m%C4%B1n-ba%C5%9F%C4%B1nda-kals%C4%B1n
Comandante Bilic
Avrupa'da averaj takımı mı olduk?
Takım rezalet mi top oynuyor?
Hakemlere karşı ezik mi kaldı yoksa bir tek onun mu sesi çıktı?
Sezon başı Uefa Kupası'nı hayal edebiliyor muyduk?
Eğer sen de
'2 sene boyunca takımdaki gelişimi gördüm. Seneye daha da iyi olacağımıza inanıyorum. Daha önce Del Bosque'lerde, Tigana'larda yaptığımız hatayı bu sefer yapmayalım. Tekrardan yeni bir sistem yaratmayalım, başa dönmeyelim.'
diyorsan
Eğer sen de
2 senelik emeği 10 günde yaktırmak istemiyorsan, imzanla destek olabilirsin.
https://www.change.org/p/be%C5%9Fikta%C5%9F-jk-slaven-bilic-tak%C4%B1m%C4%B1n-ba%C5%9F%C4%B1nda-kals%C4%B1n
Comandante Bilic
Yönetim için:
2004 yılı - Del Bosque geldi. Basın adama 17 maç tahammül edebildi. Adam bizden gittikten sonra rüyamızda bile göremeyeceğimiz bütün kupaları kaldırdı. Sonra 2 yerli teknik adamla Rıza Çalımbay ve kısa süre için Mehmet Ekşi ile günü kurtarma çabaları ve boşa geçen senelerimiz.
2006 yılı - Tigana geldi. Takım yine tam bir şeyler oynuyor, bir sistem oturuyor bu takıma diyorken basın onu da gönderdi. Sonra ne mi oldu? 3 yerli teknik adamla Tayfur Havutçu, Ertuğrul Sağlam ve Mustafa Denizli ile yine günlük planlar ve sonuç kaybolan seneler. Aldığımız kupalardan bahsetmiyorum. Denizli ile 1 şampiyonluk yaşadık ama sistem takımı olmadığımız için bir sene sonrasında gene tepetaklak oldu futbol takımımız.
2010 yılı - Schuster geldi. Hem de İspanya'dan en iyi teknik direktör unvanı ile geldi. Bu sefer Schuster belki bir şey yapar demeden 25 maç sonunda onu da gönderdik. Sonra ne mi oldu? Ne olabilir ki. Tabi ki 2 yerli teknik adam dönemi Tayfur Havutçu ve Samet Aybaba (ki arasında Carvahal dönemi geçirdik onu hiç saymıyorum ) ile yine boşa geçen seneler.
2013 yılı - Bilic geldi. Takımımız 2 senede bence inanılmaz yol katetti. Takımımız kolej havasına büründü, eksik kadroya rağmen(kalite olarak) Arsenal, Tottenham ve Liverpool ile başa baş mücadele etti. Basın o zamanlar 2 maçta bizi şampiyon ilan etti. Hatta UEFA Kupası'nda şampiyonluktan bahsedilmeye başlandı. Yine son 2 maça bakarak Bilic'i sorgulamaya başladılar. Bizim ülkemizin genel özelliği budur. Herkes teknik direktördür, herkes siyasetçidir, herkesin bilgisi olmasa da fikri vardır.
Bilic ilk geldiği senede takımımız 62 puanla seneyi tamamladı. Bu sezon ise 66 puandayız. Takımın omurgasını koruyup yeni oyuncular geldikçe daha da gelişim gösterecek bir takım sistemimiz var. Umuyorum ki bu sefer basın başta olmak üzere içimizdeki İrlandalılar'ı da yenerek doğru yolu bulacağız.
Beşiktaş'ın en güzel yıllarını yaşadığı, rahmetli Başkanımız Sn. Süleyman Seba dönemini hatırlamanızı istiyorum. Şampiyonluğa ambargo koyan Beşiktaş'ın başında Gordon Milne vardı. Gordon Milne ile ilk 2 senemizde şampiyonluk görememiştik. Ama istikrar bizi şampiyonluklara, başarılara götürdü. Gerek Başkanımız'ın gerekse de Milne'nin birlikte çalıştığı o başarılı günler hep istikrarın ürünüydü.
yöneticilerimizden de karar alırken, şunu yapmalarını arzu ediyorum. Kulaklarınızı ve gözlerinizi basına, yorum yapan arkadaşlarınıza, televizyondaki sahte yorumculara kapatın. Önümüzdeki sezonlar için öyle karar verin. Hele ki önümüzdeki sene takım başında kendi evladımız olsun demeyin. Duygusal düşünmeyin, profesyonel karar verin. İSTİKRARın futbolda ne kadar önemli bir faktör olduğunu da asla aklınızdan çıkarmayın. 2 sezondur her maçını deplasmanda oynayan bu takım ve teknik heyete minnettar olmamız gerektiğini düşünüyorum. Bazı rakiplerimiz sahasız oynadıkları sezonlarda neredeyse küme düşecekken, bizleri şampiyonluğa oynatanları lütfen unutmayın.
PS: Şu sıralarda Yönetim Kurulu toplandı, muhtemelen Bilic'in görevine son verilecek ve 2 yılımız çöpe atılacak. Hazır olun Beşiktaşlılar, 10 senede 1 şampiyon oluyoruz ya bu kafayla 20 senede 1 zor şampiyon oluruz!
2004 yılı - Del Bosque geldi. Basın adama 17 maç tahammül edebildi. Adam bizden gittikten sonra rüyamızda bile göremeyeceğimiz bütün kupaları kaldırdı. Sonra 2 yerli teknik adamla Rıza Çalımbay ve kısa süre için Mehmet Ekşi ile günü kurtarma çabaları ve boşa geçen senelerimiz.
2006 yılı - Tigana geldi. Takım yine tam bir şeyler oynuyor, bir sistem oturuyor bu takıma diyorken basın onu da gönderdi. Sonra ne mi oldu? 3 yerli teknik adamla Tayfur Havutçu, Ertuğrul Sağlam ve Mustafa Denizli ile yine günlük planlar ve sonuç kaybolan seneler. Aldığımız kupalardan bahsetmiyorum. Denizli ile 1 şampiyonluk yaşadık ama sistem takımı olmadığımız için bir sene sonrasında gene tepetaklak oldu futbol takımımız.
2010 yılı - Schuster geldi. Hem de İspanya'dan en iyi teknik direktör unvanı ile geldi. Bu sefer Schuster belki bir şey yapar demeden 25 maç sonunda onu da gönderdik. Sonra ne mi oldu? Ne olabilir ki. Tabi ki 2 yerli teknik adam dönemi Tayfur Havutçu ve Samet Aybaba (ki arasında Carvahal dönemi geçirdik onu hiç saymıyorum ) ile yine boşa geçen seneler.
2013 yılı - Bilic geldi. Takımımız 2 senede bence inanılmaz yol katetti. Takımımız kolej havasına büründü, eksik kadroya rağmen(kalite olarak) Arsenal, Tottenham ve Liverpool ile başa baş mücadele etti. Basın o zamanlar 2 maçta bizi şampiyon ilan etti. Hatta UEFA Kupası'nda şampiyonluktan bahsedilmeye başlandı. Yine son 2 maça bakarak Bilic'i sorgulamaya başladılar. Bizim ülkemizin genel özelliği budur. Herkes teknik direktördür, herkes siyasetçidir, herkesin bilgisi olmasa da fikri vardır.
Bilic ilk geldiği senede takımımız 62 puanla seneyi tamamladı. Bu sezon ise 66 puandayız. Takımın omurgasını koruyup yeni oyuncular geldikçe daha da gelişim gösterecek bir takım sistemimiz var. Umuyorum ki bu sefer basın başta olmak üzere içimizdeki İrlandalılar'ı da yenerek doğru yolu bulacağız.
Beşiktaş'ın en güzel yıllarını yaşadığı, rahmetli Başkanımız Sn. Süleyman Seba dönemini hatırlamanızı istiyorum. Şampiyonluğa ambargo koyan Beşiktaş'ın başında Gordon Milne vardı. Gordon Milne ile ilk 2 senemizde şampiyonluk görememiştik. Ama istikrar bizi şampiyonluklara, başarılara götürdü. Gerek Başkanımız'ın gerekse de Milne'nin birlikte çalıştığı o başarılı günler hep istikrarın ürünüydü.
yöneticilerimizden de karar alırken, şunu yapmalarını arzu ediyorum. Kulaklarınızı ve gözlerinizi basına, yorum yapan arkadaşlarınıza, televizyondaki sahte yorumculara kapatın. Önümüzdeki sezonlar için öyle karar verin. Hele ki önümüzdeki sene takım başında kendi evladımız olsun demeyin. Duygusal düşünmeyin, profesyonel karar verin. İSTİKRARın futbolda ne kadar önemli bir faktör olduğunu da asla aklınızdan çıkarmayın. 2 sezondur her maçını deplasmanda oynayan bu takım ve teknik heyete minnettar olmamız gerektiğini düşünüyorum. Bazı rakiplerimiz sahasız oynadıkları sezonlarda neredeyse küme düşecekken, bizleri şampiyonluğa oynatanları lütfen unutmayın.
PS: Şu sıralarda Yönetim Kurulu toplandı, muhtemelen Bilic'in görevine son verilecek ve 2 yılımız çöpe atılacak. Hazır olun Beşiktaşlılar, 10 senede 1 şampiyon oluyoruz ya bu kafayla 20 senede 1 zor şampiyon oluruz!
Kimse bundan 2 sene öncesini hatırlıyor mu?
Bilic ile neden 3 senelik sözleşme yaptığımızı hatırlayan var mı?
Bizim hiç alışık olmadığımız, günü kurtarmayı düşünmeyen, uzun vadede başarı hedefleyen 3 senelik başlangıç süreli bir plan yapıldı. Bu 3 senenin sonunda ise hedef şampiyonluk olarak belirlendi.
Fakat bu sene başında ne oldu?
Takım Şampiyonlar Ligi'ni kıl payı kaçırdı. Öyle bir top oynamaya başladık ki herkes (ben dahil, Bilic de dahil, başkan da yönetim de dahil) şekerlendik, gaza geldik. Eldeki mevcudiyeti unuttuk, bu işi bu sene bitirdik dedik. Basın da bize alttan alttan gazı verince 15. haftada şampiyon ilan edildik.
Hal böyle iken 32. haftada takımın pili birden bitti, şampiyonluk umudu yitti. Sonucunda hayal kırıklığı da çok büyük oldu.
Ama silkelenip toparlanmamız lazım. 2 yılı bir anda çöpe atmamamız lazım. Seneye 3-4 takviye yetecekken tekrardan yapılanmaya gitmememiz lazım.
Aylarca emeği 10 günde silmeyelim. Rakiplerinize bakın, arkadaşlarınıza sorun. Hepsi inşallah Bilic gider diyecek, diyor da. Neden? Çünkü onlar da görüyor. Takım gelecek için umut vaat ediyor. Tigana'da, Del Bosque'de yaptığımız hatayı bu sefer tekrarlamayalım. Bilic ile 1 sene daha devam edelim o zaman da şampiyonluk gelmezse kan değişikliğine gidelim...
Bilic ile neden 3 senelik sözleşme yaptığımızı hatırlayan var mı?
Bizim hiç alışık olmadığımız, günü kurtarmayı düşünmeyen, uzun vadede başarı hedefleyen 3 senelik başlangıç süreli bir plan yapıldı. Bu 3 senenin sonunda ise hedef şampiyonluk olarak belirlendi.
Fakat bu sene başında ne oldu?
Takım Şampiyonlar Ligi'ni kıl payı kaçırdı. Öyle bir top oynamaya başladık ki herkes (ben dahil, Bilic de dahil, başkan da yönetim de dahil) şekerlendik, gaza geldik. Eldeki mevcudiyeti unuttuk, bu işi bu sene bitirdik dedik. Basın da bize alttan alttan gazı verince 15. haftada şampiyon ilan edildik.
Hal böyle iken 32. haftada takımın pili birden bitti, şampiyonluk umudu yitti. Sonucunda hayal kırıklığı da çok büyük oldu.
Ama silkelenip toparlanmamız lazım. 2 yılı bir anda çöpe atmamamız lazım. Seneye 3-4 takviye yetecekken tekrardan yapılanmaya gitmememiz lazım.
Aylarca emeği 10 günde silmeyelim. Rakiplerinize bakın, arkadaşlarınıza sorun. Hepsi inşallah Bilic gider diyecek, diyor da. Neden? Çünkü onlar da görüyor. Takım gelecek için umut vaat ediyor. Tigana'da, Del Bosque'de yaptığımız hatayı bu sefer tekrarlamayalım. Bilic ile 1 sene daha devam edelim o zaman da şampiyonluk gelmezse kan değişikliğine gidelim...
şahsım adına taşıdığımı söyleyebileceğim his.
Evet hoşgeldin skora dayalı yorum yapan Beşiktaş'ımın taraftarı.
Ya madem inanmıyordun bu takım deplasmanda 6 galibiyet üst üste aldığında niye inanmadığını yazmadın?
madem inanmıyordun neden uefa'da liverpool çıksın diye dua ettin?
Siz gidin Anadolu takımı tutun, senede 4 hoca değiştirin, ligi de 5-14 sıraları arasında bitirin.
Ben son 15 yılda görmediğim abi kardeş ortamını yaratan, taraftara bu kadar uyan, takımda iyi-kötü bir sistem yaratan bir adam bulmuşken asla vazgeçmeyeceğim.
Comandante Bilic ulAn
Evet hoşgeldin skora dayalı yorum yapan Beşiktaş'ımın taraftarı.
Ya madem inanmıyordun bu takım deplasmanda 6 galibiyet üst üste aldığında niye inanmadığını yazmadın?
madem inanmıyordun neden uefa'da liverpool çıksın diye dua ettin?
Siz gidin Anadolu takımı tutun, senede 4 hoca değiştirin, ligi de 5-14 sıraları arasında bitirin.
Ben son 15 yılda görmediğim abi kardeş ortamını yaratan, taraftara bu kadar uyan, takımda iyi-kötü bir sistem yaratan bir adam bulmuşken asla vazgeçmeyeceğim.
Comandante Bilic ulAn
Hiçbir şekilde risk alınmayacak bir maç olacağı için tek çaremiz atiba hutchinson.
göbeğe de oğuzhan-veli.
göbeğe de oğuzhan-veli.
Aynı yerde Fener formasıyla aynı küfürleri yerken neden sahayı terk etmiyorsun peki?
Zamanında kı.ıyla topu tutarken, taraftara el hareketi çekip gol sevinci yaşarken kimse bir şey demedi. Şimdi de kimse demesin yok efendim üzerinde Milli forma var küfür edemezsin falan diye. Küfür Milli formaya değildi, küfür direk şahsınaydı ve bence hak etti bunu.
Umarım bir daha Milli takım forması göremez.
tanım; hak ettiği küfürü duyan volkan'ın yaptığı hareket
Zamanında kı.ıyla topu tutarken, taraftara el hareketi çekip gol sevinci yaşarken kimse bir şey demedi. Şimdi de kimse demesin yok efendim üzerinde Milli forma var küfür edemezsin falan diye. Küfür Milli formaya değildi, küfür direk şahsınaydı ve bence hak etti bunu.
Umarım bir daha Milli takım forması göremez.
tanım; hak ettiği küfürü duyan volkan'ın yaptığı hareket
gidemeyeceğim karşılaşma. Maça gitmek isteyene Doğu Alt tribün biletimi (vurgula: ücretsiz) aktarabilirim passolig zavazingosu üzerinden.
Telefonuma babamı Babamgida diye kaydetmeme neden olan futbolcu.
15 senedir böyle kayıtlı.[ybkz]swh[/ybkz]
15 senedir böyle kayıtlı.[ybkz]swh[/ybkz]
Şimdi Bilic'i eleştirenler için, tek maçlık skorlarla karar alanlar için aşağıdaki istatistiklere özellikle bakmalarını rica ediyorum. Ne zaman Beşiktaş'a sistem getirecek bir hoca geldiyse hepsini bu basın yedi bitirdi. Alın size örnekleri:
2004 yılı - Del Bosque geldi. Bu basın adama 17 maç tahammül edebildi. Adam bizden gittikten sonra rüyamızda göremeyeceğimiz bütün kupaları kaldırdı. Sonra 2 yerli teknik adamla günü kurtarma çabaları ve boşa geçen seneler.
2006 yılı - Tigana geldi. Takım yine tam bir şeyler oynuyor, bir sistem oturuyor bu takıma diyorken hoooppp basın onu da gönderdi. Sonra ne mi oldu. 3 yerli teknik adamla yine günlük planlar ve sonuç kaybolan seneler.
2010 yılı - Schuster geldi. Hem de İspanya'dan en iyi teknik direktör ünvanı ile geldi. Bu adam bu takıma belki bir şey yapar demeden 25 maç sonunda onu da yediler. Sonra ne mi oldu, ne olabilir ki tabi ki 2 yerli teknik adam dönemi (Carvahal'i saymıyorum) ve yine boşa geçen seneler.
2013 yılı - Bilic geldi. Takım 1 senede bence inanılmaz yol katetti. Takım kolej havasına büründü, bu kadar eksik kadroya rağmen Arsenal ve Tottenham ile başabaş mücadele etti. Basın nasıl 2 maçta bizi şampiyon ilan ettiyse yine 2 maçta Bilic'i sorgulamaya başladı. Yok efendim Necip'ten sağ bek olur muymuş yok Kerim niye ilk 11. Ya yedekte Dani Alves'ler, Neymar'lar var da adam mı oynatmıyor??? Eldeki kadro bu yani kapasite bu şimdilik. O yüzden sabredeceğiz, zamanla iyi adamlar geldikçe takımdaki gelişmeyi de göreceğiz.
Yani arkadaş bu sefer YE MEZ LER. Yine birkaç sene daha kaybedemem. Basının gazına gelip de yine kendi kendimizi bitirmeyelim. Lütfen!!!
PS: (vurgula: Gordon Milne geldiği zaman ilk 2 senesinde hiç başarısı yoktu. Ama sonra Beşiktaş en güzel yıllarını onunla birlikte çalıştığı 7 senede yaşadı. Anlayana...)
2004 yılı - Del Bosque geldi. Bu basın adama 17 maç tahammül edebildi. Adam bizden gittikten sonra rüyamızda göremeyeceğimiz bütün kupaları kaldırdı. Sonra 2 yerli teknik adamla günü kurtarma çabaları ve boşa geçen seneler.
2006 yılı - Tigana geldi. Takım yine tam bir şeyler oynuyor, bir sistem oturuyor bu takıma diyorken hoooppp basın onu da gönderdi. Sonra ne mi oldu. 3 yerli teknik adamla yine günlük planlar ve sonuç kaybolan seneler.
2010 yılı - Schuster geldi. Hem de İspanya'dan en iyi teknik direktör ünvanı ile geldi. Bu adam bu takıma belki bir şey yapar demeden 25 maç sonunda onu da yediler. Sonra ne mi oldu, ne olabilir ki tabi ki 2 yerli teknik adam dönemi (Carvahal'i saymıyorum) ve yine boşa geçen seneler.
2013 yılı - Bilic geldi. Takım 1 senede bence inanılmaz yol katetti. Takım kolej havasına büründü, bu kadar eksik kadroya rağmen Arsenal ve Tottenham ile başabaş mücadele etti. Basın nasıl 2 maçta bizi şampiyon ilan ettiyse yine 2 maçta Bilic'i sorgulamaya başladı. Yok efendim Necip'ten sağ bek olur muymuş yok Kerim niye ilk 11. Ya yedekte Dani Alves'ler, Neymar'lar var da adam mı oynatmıyor??? Eldeki kadro bu yani kapasite bu şimdilik. O yüzden sabredeceğiz, zamanla iyi adamlar geldikçe takımdaki gelişmeyi de göreceğiz.
Yani arkadaş bu sefer YE MEZ LER. Yine birkaç sene daha kaybedemem. Basının gazına gelip de yine kendi kendimizi bitirmeyelim. Lütfen!!!
PS: (vurgula: Gordon Milne geldiği zaman ilk 2 senesinde hiç başarısı yoktu. Ama sonra Beşiktaş en güzel yıllarını onunla birlikte çalıştığı 7 senede yaşadı. Anlayana...)
Chedjou ile arasındaki fark biraz topla oynamayı sevmesidir.
Yoksa 2'si de büyük takım topçusu falan değil
ancak Anadolu takımlarına karşı iyi oynarlar
Yoksa 2'si de büyük takım topçusu falan değil
ancak Anadolu takımlarına karşı iyi oynarlar
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?