Yönetim için:
2004 yılı - Del Bosque geldi. Basın adama 17 maç tahammül edebildi. Adam bizden gittikten sonra rüyamızda bile göremeyeceğimiz bütün kupaları kaldırdı. Sonra 2 yerli teknik adamla Rıza Çalımbay ve kısa süre için Mehmet Ekşi ile günü kurtarma çabaları ve boşa geçen senelerimiz.
2006 yılı - Tigana geldi. Takım yine tam bir şeyler oynuyor, bir sistem oturuyor bu takıma diyorken basın onu da gönderdi. Sonra ne mi oldu? 3 yerli teknik adamla Tayfur Havutçu, Ertuğrul Sağlam ve Mustafa Denizli ile yine günlük planlar ve sonuç kaybolan seneler. Aldığımız kupalardan bahsetmiyorum. Denizli ile 1 şampiyonluk yaşadık ama sistem takımı olmadığımız için bir sene sonrasında gene tepetaklak oldu futbol takımımız.
2010 yılı - Schuster geldi. Hem de İspanya'dan en iyi teknik direktör unvanı ile geldi. Bu sefer Schuster belki bir şey yapar demeden 25 maç sonunda onu da gönderdik. Sonra ne mi oldu? Ne olabilir ki. Tabi ki 2 yerli teknik adam dönemi Tayfur Havutçu ve Samet Aybaba (ki arasında Carvahal dönemi geçirdik onu hiç saymıyorum ) ile yine boşa geçen seneler.
2013 yılı - Bilic geldi. Takımımız 2 senede bence inanılmaz yol katetti. Takımımız kolej havasına büründü, eksik kadroya rağmen(kalite olarak) Arsenal, Tottenham ve Liverpool ile başa baş mücadele etti. Basın o zamanlar 2 maçta bizi şampiyon ilan etti. Hatta UEFA Kupası'nda şampiyonluktan bahsedilmeye başlandı. Yine son 2 maça bakarak Bilic'i sorgulamaya başladılar. Bizim ülkemizin genel özelliği budur. Herkes teknik direktördür, herkes siyasetçidir, herkesin bilgisi olmasa da fikri vardır.
Bilic ilk geldiği senede takımımız 62 puanla seneyi tamamladı. Bu sezon ise 66 puandayız. Takımın omurgasını koruyup yeni oyuncular geldikçe daha da gelişim gösterecek bir takım sistemimiz var. Umuyorum ki bu sefer basın başta olmak üzere içimizdeki İrlandalılar'ı da yenerek doğru yolu bulacağız.
Beşiktaş'ın en güzel yıllarını yaşadığı, rahmetli Başkanımız Sn. Süleyman Seba dönemini hatırlamanızı istiyorum. Şampiyonluğa ambargo koyan Beşiktaş'ın başında Gordon Milne vardı. Gordon Milne ile ilk 2 senemizde şampiyonluk görememiştik. Ama istikrar bizi şampiyonluklara, başarılara götürdü. Gerek Başkanımız'ın gerekse de Milne'nin birlikte çalıştığı o başarılı günler hep istikrarın ürünüydü.
yöneticilerimizden de karar alırken, şunu yapmalarını arzu ediyorum. Kulaklarınızı ve gözlerinizi basına, yorum yapan arkadaşlarınıza, televizyondaki sahte yorumculara kapatın. Önümüzdeki sezonlar için öyle karar verin. Hele ki önümüzdeki sene takım başında kendi evladımız olsun demeyin. Duygusal düşünmeyin, profesyonel karar verin. İSTİKRARın futbolda ne kadar önemli bir faktör olduğunu da asla aklınızdan çıkarmayın. 2 sezondur her maçını deplasmanda oynayan bu takım ve teknik heyete minnettar olmamız gerektiğini düşünüyorum. Bazı rakiplerimiz sahasız oynadıkları sezonlarda neredeyse küme düşecekken, bizleri şampiyonluğa oynatanları lütfen unutmayın.
PS: Şu sıralarda Yönetim Kurulu toplandı, muhtemelen Bilic'in görevine son verilecek ve 2 yılımız çöpe atılacak. Hazır olun Beşiktaşlılar, 10 senede 1 şampiyon oluyoruz ya bu kafayla 20 senede 1 zor şampiyon oluruz!
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?