spoiler--
“Ölen insan ıslıklanıyor”
Mehmet Demirkol, “Fransa’da 12 Müslüman öldürüldü. Elif öldü yahu. Bu nasıl bir anlayıştır. Hangi dinde var bu. Açın okuyun kuranı. Biraz mağrur olun ya. Saygı duruşu ıslıklanmaz. Milli marş ıslıklanmaz. Ölen insan ıslıklanmaz ya. Artık yeter. Bir mağdur edebiyatıdır gidiyor. Yeter artık. Onlar bize neden üzülmüyormuş. Bırak onları, sen asil ol. Saygı göreceksen saygı duyacaksın”ifadelerini kullandı.
spoiler--
mehmet demirkol
doğru söylemiş. bu ülke ve insanından utanıyorum. rezil, cahil ve beyinsizler sürüsü çoğu. bu konuda aziz nesin çok az söylemişti.
beşiktaş'ı değerlendirmiş yazar, yorumcu.
beşiktaş'a rahat mı batıyor diye yakınıyor.
bir de ekliyor "beşiktaş'ın 7 kere üst üste şampiyon olması gerekiyor ki; fenerbahçe ve galatasaray rakibimiz beşiktaş desin."
fikret orman'ın gereksiz yere galatasaray hakkında konuşmasından sonra bunları dile getirmiş fenerbahçe'li.
http://www.fanatik.com.tr/video-galeri/besiktas/besiktasa-rahat-mi-batiyor-nedir-640959
beşiktaş'a rahat mı batıyor diye yakınıyor.
bir de ekliyor "beşiktaş'ın 7 kere üst üste şampiyon olması gerekiyor ki; fenerbahçe ve galatasaray rakibimiz beşiktaş desin."
fikret orman'ın gereksiz yere galatasaray hakkında konuşmasından sonra bunları dile getirmiş fenerbahçe'li.
http://www.fanatik.com.tr/video-galeri/besiktas/besiktasa-rahat-mi-batiyor-nedir-640959
rpv için; orta sahadan gelip top kapmasını beklemeyin, şu andan itibaren üzerine oynansın gol kralı olur gibi saçma sapan bir öngörüde bulunmuştur.
--alıntı--
"Dün akşam Ahmet Çakar bahis şikesi dedi. maça bakıyorum; hayır diyemiyorum."
--alıntı--
(bkz: 21 şubat 2016 galatasaray trabzonspor maçı)
"Dün akşam Ahmet Çakar bahis şikesi dedi. maça bakıyorum; hayır diyemiyorum."
--alıntı--
(bkz: 21 şubat 2016 galatasaray trabzonspor maçı)
güzel öttü bugün. ama nedense kendi taraftarı olduğu takımın hakemle kazandığı maçlarından sonra hiç böyle ötmez; direkt maçı değerlendirir. bir de buna tarafsız falan diyen beşiktaşlılar var.
Turk tarihinin ilk trolü hıncal uluç'un izinden giden yorumcu. Hincal, bir zamanlar ciddi gundem olustururdu; sonra azalarak bitti ve artik kimse ciddiye almiyor.
Memo da ayni sonuca dogru depar atıyor. Ntv spor'a dua etsin.
Memo da ayni sonuca dogru depar atıyor. Ntv spor'a dua etsin.
spoiler--
Caner sarı kartı gördü. Avrupa'da olsa Pereira devre arasında çıkarmaz mıydı? Çıkarırdı. Ama burada idare edecek biliyor.
spoiler--
Caner sarı kartı gördü. Avrupa'da olsa Pereira devre arasında çıkarmaz mıydı? Çıkarırdı. Ama burada idare edecek biliyor.
spoiler--
8 mayıs 2016 galatasaray beşiktaş maçında tosic atılmadığı için çok şanslı demeye lafı getirerek aklı sıra milletin algısını bozmaya çalışan yorumcu.hasta fenerli olduğunu bilmeyen yok elbette ama bitime 2 hafta kala beşiktaş'ın geldiği konumu hazmemedemesine hem şaşırdım hem de sinirlendim.
https://twitter.com/Kartal_Bakisi/status/732303084802703361
--alıntı--
Ntvspor'da yayınlanan "Spor Servisi" programında Mehmet Demirkol, Beşiktaş'ın Gökhan Töre için isteyebildiği kadar bonservis ücreti istemesi gerektiğini çünkü Bilic'in Gökhan Töre'ye taktığını ve İngiliz ekiplerinin çok zenginleştiğini dile getirdi.
--alıntı--
Ntvspor'da yayınlanan "Spor Servisi" programında Mehmet Demirkol, Beşiktaş'ın Gökhan Töre için isteyebildiği kadar bonservis ücreti istemesi gerektiğini çünkü Bilic'in Gökhan Töre'ye taktığını ve İngiliz ekiplerinin çok zenginleştiğini dile getirdi.
--alıntı--
alıntı--
Şampiyonlar Ligi’nde transferde sınır olmaz. Geçen yılın en iyi takımı da olsanız her pozisyona transfer yapabilirsiniz. Sınır yoktur. Gomez’den de iyisi var, Oğuzhan’dan da.
Dolayısıyla bir transfer deliliğine kapılmamak gerekir. Zaten Fikret Orman da, Şenol Güneş de bu minvalde konuşuyor.
O zaman sorun yok...
Bu takımda öncelikle yapılması gereken oyunun çekirdeğini sağlam tutmak. Yani Atiba, Oğuzhan ve Sosa’yı.
Sonrasında tabii ki ilk bakılacak yer savunma...
Beşiktaş O’nu hiç reddetmedi
Gökhan Gönül’ün bir süre önce Beşiktaş’la bir protokol imzaladığı ciddi ciddi konuşuluyor. Tecrübeli oyuncu bunu reddetse de Beşiktaşlı yöneticilerin bunu reddettiğini duymadık. Ahmet Bulut’un açıklamaları ve gelen tekliflerin mahiyetine bakarsak bu iş büyük oranda bitmiş gibi duruyor. Beşiktaş, 1 milyon 750 bin Euro teklif ederken imza parası ve maç başılarla Gökhan yıllığı 2,5 milyon Euro’ya yakın olacak.
Gökhan bu ülkenin en iyi sağ beki mi bilmiyorum. Ama en iyi ve çok yönlü oyuncularının başında geldiği kesin.
Gökhan kazanan olmayı unuttu!
Dezavantajı, 2010-11 sezonunda ligde 3 gol 8 asist yaptığından bu yana performansının eski seviyeye çıkmayışı. Tabii bunda, daha sonra devreye giren Caner’in varlığıyla Fenerbahçe’nin soldan daha fazla gitmeye başlamasının da rolü var. Bu yıl başta yerini Şener’e kaptırması ve sonrasında Pereira’nın savunma ağırlıklı oyuna takılması işini zorlaştırdı. Ancak ligin ikinci yarısında ondan beklenen, onun alışıldık oyunu olduğunda da istenen seviyeye çıkamadı. Genç bir oyuncu olsa Pereira onu kullanamadı diyebiliriz. Bu yaşta sporcu önce kendisinden mesuldür. Aralık’ta Gaziantep’e attığı güzel gol dışında bu yıl ligde sadece 1 asist yapabildi Gökhan. Bu, onun standardının çok altında.
Lider oyuncu olarak lige damgasını vuramadı. Sıradanlaştı. Gökhan da tıpkı Oğuzhan gibi vasat oynama hakkı olmayan oyunculardan. O bir yıldız ve bunu sergilemeli. Lider oyuncu olarak 2.’liklere alışmaya başlayan Fenerbahçe’de bir oyuncudan fazla rolü var. Biraz kazanan olmayı unuttu.
Bu çerçevede eğer Gökhan, Şenol Güneş’in Beşiktaşı’na değil başka bir büyüğe ya da başka bir hocanın yanına gidiyor olsa, ‘bu iş kesinlikle yürümez’ derdim. Onun duygusallığı da bu yükü kaldırmasını çok zorlaştırırdı.
Ancak Şenol Güneş’le bir ihtimal daha var. Güneş ikinci şansların kralı ve Gökhan da yeteneğiyle bu tedrisattan geç de olsa yararlanıp vasatlıktan kurtulabilir. Yeniden Türkiye’nin tartışmasız en iyisi olabilir.
Kaleci de antrenörü de çok önemli
Sambade, Beşiktaş’a geldiğinde yaşanan heyecan, kendisine has çalışma metotlarının kalecilik dünyasından aldığı övgülere dayanıyordu. O dönem birçok kalecinin onunla çalışmak istediğini biliyoruz. Giderken bu heyecanın karşılığı olan üzüntü yok. İstenen alınamadı. Şenol hocanın ülke tarihinin en iyi kalecilerinden biri olması seçim yaparken yanılma payının düşük olduğunu gösteriyor.
Fakat birebir çalışma yapan kişinin önemi de çok büyük. Bu isim Cordoba olabilir mi? Bilmiyorum. Çünkü onun metotlarını test etmek mümkün değil. Şenol Güneş Trabzon’da iki harika kaleciyle çalışırken Alper hocanın bundaki rolü büyüktü. Beşiktaş’ın kaleciden önce doğru kaleci antrenörünü bulması lazım. Sonrası gelir. Ospina da alınır, Ospina da yaratılır. Bunun dışında kalecilik meziyetlerinden ziyade alınacak olan kalecinin en önemli özelliğinin ayakları olması şart.
Misal Cordoba ayarında el ve ayaklarını kullanan bir kaleci Beşiktaş’ın hücum gücüne belirgin yüzdeyle katkı yapar. Herkes Tolga’nın zaman zaman yaptığı sakarlıkların sorun olduğunu düşünüyor. Oysa kurtardıkları kat be kat fazlası. Ancak asıl sorun Tolga’nın ayaklarında. Doğru bir pası atamamak Beşiktaş’ın tüm oyununu etkiliyor.
Robben’e itiraz edeni dinlemem
Şu anda Gökhan Töre Beşiktaş’ın bir taraftan da para kazanabilme politikasının en uygun enstrümanı. 2. yarıyı neredeyse onsuz geçirerek şampiyon olduysanız ve bu adam 15 milyon Euro’dan fazla ediyorsa satılabilir. Hele de gitmek istiyorsa. Oğuzhan, Atiba, Sosa ya da Gomez için bunu söylemek imkansız. Yerleri kolay dolmaz. Bir taraftan da Robben ihtimali varsa finansal denge gözetilerek bu iş yapılır. Eğer sağlık durumu müsaitse çok değil 14-15 sezonunda 21 maçta 17 gol 8 asist yapmış bir devi transfer etmek harika bir iştir. Bu transfere futboldan biraz anlayan kimse itiraz edemez. Ben dinlemem. Ama muhasebecilerin ve ortopedistlerin her dediklerini harf ve harf dinlemek lazım. Kazığı ancak buradan yersiniz.
Persie’den sekip Gomez’i buldular ama...
Gomez’e sadece bir futbolcu, bir santrfor maaşı vermek yetmez. Bir de öğretmen maaşı vermek lazım. Çünkü salt pivot oynamanın yeterli olduğunu düşünmeye başlayan bir ülkede bu pozisyona bakışı değiştirdi. Öte yandan transferinin Temmuz’a kalacak gibi görünmesi problem. Gomez kalacaksa sorun yok. Hemen gidecekse sorun ama giderilebilir. Ancak Temmuz’un sonlarında gideceğini açıklaması işi zorlaştırır. Beşiktaş geçen yıl Van Persie’den sekip Gomez’i buldu. Her sene 12’den vurmak kolay değil.
alıntı--
Şampiyonlar Ligi’nde transferde sınır olmaz. Geçen yılın en iyi takımı da olsanız her pozisyona transfer yapabilirsiniz. Sınır yoktur. Gomez’den de iyisi var, Oğuzhan’dan da.
Dolayısıyla bir transfer deliliğine kapılmamak gerekir. Zaten Fikret Orman da, Şenol Güneş de bu minvalde konuşuyor.
O zaman sorun yok...
Bu takımda öncelikle yapılması gereken oyunun çekirdeğini sağlam tutmak. Yani Atiba, Oğuzhan ve Sosa’yı.
Sonrasında tabii ki ilk bakılacak yer savunma...
Beşiktaş O’nu hiç reddetmedi
Gökhan Gönül’ün bir süre önce Beşiktaş’la bir protokol imzaladığı ciddi ciddi konuşuluyor. Tecrübeli oyuncu bunu reddetse de Beşiktaşlı yöneticilerin bunu reddettiğini duymadık. Ahmet Bulut’un açıklamaları ve gelen tekliflerin mahiyetine bakarsak bu iş büyük oranda bitmiş gibi duruyor. Beşiktaş, 1 milyon 750 bin Euro teklif ederken imza parası ve maç başılarla Gökhan yıllığı 2,5 milyon Euro’ya yakın olacak.
Gökhan bu ülkenin en iyi sağ beki mi bilmiyorum. Ama en iyi ve çok yönlü oyuncularının başında geldiği kesin.
Gökhan kazanan olmayı unuttu!
Dezavantajı, 2010-11 sezonunda ligde 3 gol 8 asist yaptığından bu yana performansının eski seviyeye çıkmayışı. Tabii bunda, daha sonra devreye giren Caner’in varlığıyla Fenerbahçe’nin soldan daha fazla gitmeye başlamasının da rolü var. Bu yıl başta yerini Şener’e kaptırması ve sonrasında Pereira’nın savunma ağırlıklı oyuna takılması işini zorlaştırdı. Ancak ligin ikinci yarısında ondan beklenen, onun alışıldık oyunu olduğunda da istenen seviyeye çıkamadı. Genç bir oyuncu olsa Pereira onu kullanamadı diyebiliriz. Bu yaşta sporcu önce kendisinden mesuldür. Aralık’ta Gaziantep’e attığı güzel gol dışında bu yıl ligde sadece 1 asist yapabildi Gökhan. Bu, onun standardının çok altında.
Lider oyuncu olarak lige damgasını vuramadı. Sıradanlaştı. Gökhan da tıpkı Oğuzhan gibi vasat oynama hakkı olmayan oyunculardan. O bir yıldız ve bunu sergilemeli. Lider oyuncu olarak 2.’liklere alışmaya başlayan Fenerbahçe’de bir oyuncudan fazla rolü var. Biraz kazanan olmayı unuttu.
Bu çerçevede eğer Gökhan, Şenol Güneş’in Beşiktaşı’na değil başka bir büyüğe ya da başka bir hocanın yanına gidiyor olsa, ‘bu iş kesinlikle yürümez’ derdim. Onun duygusallığı da bu yükü kaldırmasını çok zorlaştırırdı.
Ancak Şenol Güneş’le bir ihtimal daha var. Güneş ikinci şansların kralı ve Gökhan da yeteneğiyle bu tedrisattan geç de olsa yararlanıp vasatlıktan kurtulabilir. Yeniden Türkiye’nin tartışmasız en iyisi olabilir.
Kaleci de antrenörü de çok önemli
Sambade, Beşiktaş’a geldiğinde yaşanan heyecan, kendisine has çalışma metotlarının kalecilik dünyasından aldığı övgülere dayanıyordu. O dönem birçok kalecinin onunla çalışmak istediğini biliyoruz. Giderken bu heyecanın karşılığı olan üzüntü yok. İstenen alınamadı. Şenol hocanın ülke tarihinin en iyi kalecilerinden biri olması seçim yaparken yanılma payının düşük olduğunu gösteriyor.
Fakat birebir çalışma yapan kişinin önemi de çok büyük. Bu isim Cordoba olabilir mi? Bilmiyorum. Çünkü onun metotlarını test etmek mümkün değil. Şenol Güneş Trabzon’da iki harika kaleciyle çalışırken Alper hocanın bundaki rolü büyüktü. Beşiktaş’ın kaleciden önce doğru kaleci antrenörünü bulması lazım. Sonrası gelir. Ospina da alınır, Ospina da yaratılır. Bunun dışında kalecilik meziyetlerinden ziyade alınacak olan kalecinin en önemli özelliğinin ayakları olması şart.
Misal Cordoba ayarında el ve ayaklarını kullanan bir kaleci Beşiktaş’ın hücum gücüne belirgin yüzdeyle katkı yapar. Herkes Tolga’nın zaman zaman yaptığı sakarlıkların sorun olduğunu düşünüyor. Oysa kurtardıkları kat be kat fazlası. Ancak asıl sorun Tolga’nın ayaklarında. Doğru bir pası atamamak Beşiktaş’ın tüm oyununu etkiliyor.
Robben’e itiraz edeni dinlemem
Şu anda Gökhan Töre Beşiktaş’ın bir taraftan da para kazanabilme politikasının en uygun enstrümanı. 2. yarıyı neredeyse onsuz geçirerek şampiyon olduysanız ve bu adam 15 milyon Euro’dan fazla ediyorsa satılabilir. Hele de gitmek istiyorsa. Oğuzhan, Atiba, Sosa ya da Gomez için bunu söylemek imkansız. Yerleri kolay dolmaz. Bir taraftan da Robben ihtimali varsa finansal denge gözetilerek bu iş yapılır. Eğer sağlık durumu müsaitse çok değil 14-15 sezonunda 21 maçta 17 gol 8 asist yapmış bir devi transfer etmek harika bir iştir. Bu transfere futboldan biraz anlayan kimse itiraz edemez. Ben dinlemem. Ama muhasebecilerin ve ortopedistlerin her dediklerini harf ve harf dinlemek lazım. Kazığı ancak buradan yersiniz.
Persie’den sekip Gomez’i buldular ama...
Gomez’e sadece bir futbolcu, bir santrfor maaşı vermek yetmez. Bir de öğretmen maaşı vermek lazım. Çünkü salt pivot oynamanın yeterli olduğunu düşünmeye başlayan bir ülkede bu pozisyona bakışı değiştirdi. Öte yandan transferinin Temmuz’a kalacak gibi görünmesi problem. Gomez kalacaksa sorun yok. Hemen gidecekse sorun ama giderilebilir. Ancak Temmuz’un sonlarında gideceğini açıklaması işi zorlaştırır. Beşiktaş geçen yıl Van Persie’den sekip Gomez’i buldu. Her sene 12’den vurmak kolay değil.
alıntı--
çok yanlı baktığı konular olsada dinlenildeğinde sıkmayan bir spor yorumcusu.. benim için ali ece ve uğur meleke başkadır ancak..
euro 2016'daki durumumuzu değerlendiren spor yazarı.https://www.youtube.com/watch?v=l3Od2brrufI
milli takımın oğuzhan'a göre kurulması gerektiğini söyleyen yorumcu. biz beşiktaşlıyız abartıyoruz, alın buyrun size otorite. dediğimiz gibi en az olcay'ın da cenk ile beraber oğuzhan'la sahada olması gerekiyor ki bu gruba ismail'in de dahil olması akıllıca bir iş olur.
--alıntı--
ispanya nasıl Barcelona'yı milli takıma monte etmişse, biz de elimizdeki en iyi yapı olan Beşiktaş'ı kullanmalıyız.
--alıntı--
ispanya nasıl Barcelona'yı milli takıma monte etmişse, biz de elimizdeki en iyi yapı olan Beşiktaş'ı kullanmalıyız.
--alıntı--
özellikle feda sezonundan beri beşiktaş'ın oynadığı futbolu ve gelişimi her zaman örnek gösteren yorumcu.
euro 2016 avrupa futbol şampiyonası'nı türkiye a milli futbol takımı penceresinden değerlendiren uzunca bir yazı yazmıştır. içerisinin kaynadığını söylüyor.
--alıntı--
Arda Turan ve Fatih Terim arasında uzaklaşma var. Prim ve verilen sözler de işin içine girince sorun büyüyor. İlişkiler açısından tarihin en sorunlu milli takımında Arda neredeyse bağırıyor: İçerisi yanıyor, haberiniz olsun... ‘’Barcelona’da Arda gibi birçok yıldız var. Yıldız kelimesi nereden baktığınıza bağlı. İyi bir bağ ve iyi bir takım özelliklerini taşıyan, arkadaşlık dostluk ortamını yakalamamız lazım. Bizim takımımız öyle bir takım. Sevincin, üzüntünün ve sahadaki yardımlaşmanın size yansıması önemlidir.
Arda, Barcelona’da oynuyor olmanın hazzını ve egosunu milli takımda sürmez. Barcelona’da oynayan futbolcumuz en az oynayan oyuncumuz. Şener, Caner, Cenk... Az süre alan oyuncular bunlar. Gomez varken Cenk’in oynamaması kadar doğal bir şey olur mu? Arda 6 ay oynamadı, yine de koydum. Fransa’ya kalmasaydık bunu bana sormazlar mıydı? Yine de koydum. Ben bir karar alırken ortaya çıkacak bütün dezavantajları göze alarak alıyorum.’’ Prim gerçekten anormal Arda’nın, Terim’den uzaklaşması, Terim’in Euro 2016 öncesi TRT’ye verdiği bu röportajla mı başladı? Yoksa evveli var mı bilmiyorum. Ancak bunun neredeyse küslük denebilecek bu uzaklaşmada rol oynadığı kesin.. Ve kimsenin tabii ‘hayır yok’ demediği prim tartışmasının...
Elemelerin son iki maçında Burak gibi oynamayan, sakat isimlerin primlerinin kesilmesi sonrası Arda’nın kendisini görevli hissetmesi normal. Bu kopuşta Arda’nın Terim’den aldığı söylenen sert cevap da rol oynamış olabilir. TFF Euro 2016 için 90 milyon TL prim ayırdı. Bunun nasıl dağıtılacağı muamma.. Ve bu muamma sorun yaratıyor. Katılım için ilan edilen 500 bin Euro benim de karşı çıktığım anormal bir prim. Ancak söz verilmiş ve bazıları primlerini almış.
Bu depresyon mantıklı değil Para konusu ve verilen sözler, doğru idare edilmeyince sorun büyüyor. Hem de Fransız gazetelerine yansıyacak kadar. La Provence’ın haberinde Afrika ülkelerinde sıklıkla rastlanan prim konusunun Türkiye ile kupaya taşındığına vurgu yapılıyor. L’Equipe ise ‘Türk gibi güçlü’ deyişiyle kelime oyunu yapıyor: ‘Türk gibi zayıf’ Yakışmıyor.. Ve Arda’nın Slovenya maçında oyundan alındıktan sonra su şişelerini atarak sert tepki vermesi. İngiltere maçı basın toplantısında Terim’in ‘Görüşürüz’ deyişine cevap vermeyişi.
Hırvatistan maçında Terim’in uyarısına verdiği aşırı tepki.. Ve son olarak İspanya maçı öncesindeki basın toplantısında yüzüne yansıyan, soruduğumda ‘hayır’ demediği depresyon... ‘Evet mutsuzum...’ 17 yaşında kendi lakabıyla dalga geçebilen, her türlü eleştiriye açık ve neşeli bir yıldızın Ozan’ın saçıyla dalga geçildiği için böyle ağır bir depresyona girmesi mantıklı değil. Toplantı boyunca bir kez bile Fatih Terim’e bakmayışı, neredeyse sırtını dönüşü de... Maçtaki formamızdan belli Bunlar rastgele olamaz. Bu sessiz bir çığlıkla ilan edilen yardım çağrısı gibi. Arda neredeyse bağırıyor: ‘İçerisi yanıyor. Haberiniz olsun.’
Bu çerçevede Arda’yı, İspanya maçında sahada tutmak, neredeyse onu cezalandırmak, protestoya davetiye çıkarmak.. Ve Terim de, ‘Benle ya da bensiz devam edecek bu takım diyor...’ Hatıra fotoğrafı sırasındaysa, ‘Gelin girin bir daha bulamazsınız bu fotoğrafı’ diyor. Basın toplantısında yine soruyorum. ‘Kayıtlardan çıkardım ne değimi diyor’ ama ‘Kalacağım’ demiyor. Yaptığı açıklama bir düzeltme değil, tekrarlama... Yani: İspanya karşısına asla yan yana gelmeyecek bir şort, konç ve şortla çıktık sahaya..
Ve bu aslında kampın içerisindeki ruh halini de anlatıyor. Belki de ilişkiler açısından tarihin en sorunlu milli takımının, Terim dönemine denk gelmiş olması şaşırtıcı olan. Benim olduğum yerde bu tip sorunlar olamaz diyen Fatih Terim’in... Birbirinin yüzüne bakmayan her an patlayacak kadar elektrik yüklenmiş bir ekip. Şu an şansımız yüzde 2 Bunu atlatabilir miyiz? Kime sorsam, ‘İçerisi darmadağın toparlanmaz’ diyor. Diğer taraf da topçuların ne kadar paragöz olduklarını anlatıyor sürekli. Kuşkusuz onların da cevapları olacak. Her şey bittikten sonra. Peki biz buraya bunun için mi geldik? Hayır. İspanya maçı günü içerisi biraz değişti.
Oyuncular birbirleriyle konuşmaya başladılar. Biraz biraz sıcaklık doğdu, maç konuşuldu takımda. Ama 34’deki golle her şey yine bitti. Kontak attı. Sabah kimse kahvaltıya inmedi. Herkes birbirinden uzaklaştı. Elemelerin son 2 maçına girerken şansımız yüzde 2 civarındaydı. Boğa’nın gözünden vurmayı başardık. Şimdi hâlâ şans var. Ama içerisi düzelmezse olmaz. Mümkün değil. Kinciler Sosyal medya devrimiyle bir kavram herkesin hayatına girdi. Kinciler. Batı’da tartışılan, üzerinde çalışılan ama bizde normal insan muamelesi görüp haber olabilen sosyopatlar. Her şeyden nefret eden hasta ya da suça yatkın insanlar. Tedaviye muhtaç olan ya da cezalandırılması gerekenler. Bunları haber yapıp nefretlerini normalleştirmek nefret suçuna katkıda bulunmak ve toplumun dibine dinamit koymaktır. Bundan yazılı, elektronik ve görsel medya olarak vazgeçmezsek sonuçları çok ağır olacak. Demedi demeyin... Bunlar normal insanlar değil. Onlara hizmet edip reklamlarını yapmayın.
--alıntı--
--alıntı--
Arda Turan ve Fatih Terim arasında uzaklaşma var. Prim ve verilen sözler de işin içine girince sorun büyüyor. İlişkiler açısından tarihin en sorunlu milli takımında Arda neredeyse bağırıyor: İçerisi yanıyor, haberiniz olsun... ‘’Barcelona’da Arda gibi birçok yıldız var. Yıldız kelimesi nereden baktığınıza bağlı. İyi bir bağ ve iyi bir takım özelliklerini taşıyan, arkadaşlık dostluk ortamını yakalamamız lazım. Bizim takımımız öyle bir takım. Sevincin, üzüntünün ve sahadaki yardımlaşmanın size yansıması önemlidir.
Arda, Barcelona’da oynuyor olmanın hazzını ve egosunu milli takımda sürmez. Barcelona’da oynayan futbolcumuz en az oynayan oyuncumuz. Şener, Caner, Cenk... Az süre alan oyuncular bunlar. Gomez varken Cenk’in oynamaması kadar doğal bir şey olur mu? Arda 6 ay oynamadı, yine de koydum. Fransa’ya kalmasaydık bunu bana sormazlar mıydı? Yine de koydum. Ben bir karar alırken ortaya çıkacak bütün dezavantajları göze alarak alıyorum.’’ Prim gerçekten anormal Arda’nın, Terim’den uzaklaşması, Terim’in Euro 2016 öncesi TRT’ye verdiği bu röportajla mı başladı? Yoksa evveli var mı bilmiyorum. Ancak bunun neredeyse küslük denebilecek bu uzaklaşmada rol oynadığı kesin.. Ve kimsenin tabii ‘hayır yok’ demediği prim tartışmasının...
Elemelerin son iki maçında Burak gibi oynamayan, sakat isimlerin primlerinin kesilmesi sonrası Arda’nın kendisini görevli hissetmesi normal. Bu kopuşta Arda’nın Terim’den aldığı söylenen sert cevap da rol oynamış olabilir. TFF Euro 2016 için 90 milyon TL prim ayırdı. Bunun nasıl dağıtılacağı muamma.. Ve bu muamma sorun yaratıyor. Katılım için ilan edilen 500 bin Euro benim de karşı çıktığım anormal bir prim. Ancak söz verilmiş ve bazıları primlerini almış.
Bu depresyon mantıklı değil Para konusu ve verilen sözler, doğru idare edilmeyince sorun büyüyor. Hem de Fransız gazetelerine yansıyacak kadar. La Provence’ın haberinde Afrika ülkelerinde sıklıkla rastlanan prim konusunun Türkiye ile kupaya taşındığına vurgu yapılıyor. L’Equipe ise ‘Türk gibi güçlü’ deyişiyle kelime oyunu yapıyor: ‘Türk gibi zayıf’ Yakışmıyor.. Ve Arda’nın Slovenya maçında oyundan alındıktan sonra su şişelerini atarak sert tepki vermesi. İngiltere maçı basın toplantısında Terim’in ‘Görüşürüz’ deyişine cevap vermeyişi.
Hırvatistan maçında Terim’in uyarısına verdiği aşırı tepki.. Ve son olarak İspanya maçı öncesindeki basın toplantısında yüzüne yansıyan, soruduğumda ‘hayır’ demediği depresyon... ‘Evet mutsuzum...’ 17 yaşında kendi lakabıyla dalga geçebilen, her türlü eleştiriye açık ve neşeli bir yıldızın Ozan’ın saçıyla dalga geçildiği için böyle ağır bir depresyona girmesi mantıklı değil. Toplantı boyunca bir kez bile Fatih Terim’e bakmayışı, neredeyse sırtını dönüşü de... Maçtaki formamızdan belli Bunlar rastgele olamaz. Bu sessiz bir çığlıkla ilan edilen yardım çağrısı gibi. Arda neredeyse bağırıyor: ‘İçerisi yanıyor. Haberiniz olsun.’
Bu çerçevede Arda’yı, İspanya maçında sahada tutmak, neredeyse onu cezalandırmak, protestoya davetiye çıkarmak.. Ve Terim de, ‘Benle ya da bensiz devam edecek bu takım diyor...’ Hatıra fotoğrafı sırasındaysa, ‘Gelin girin bir daha bulamazsınız bu fotoğrafı’ diyor. Basın toplantısında yine soruyorum. ‘Kayıtlardan çıkardım ne değimi diyor’ ama ‘Kalacağım’ demiyor. Yaptığı açıklama bir düzeltme değil, tekrarlama... Yani: İspanya karşısına asla yan yana gelmeyecek bir şort, konç ve şortla çıktık sahaya..
Ve bu aslında kampın içerisindeki ruh halini de anlatıyor. Belki de ilişkiler açısından tarihin en sorunlu milli takımının, Terim dönemine denk gelmiş olması şaşırtıcı olan. Benim olduğum yerde bu tip sorunlar olamaz diyen Fatih Terim’in... Birbirinin yüzüne bakmayan her an patlayacak kadar elektrik yüklenmiş bir ekip. Şu an şansımız yüzde 2 Bunu atlatabilir miyiz? Kime sorsam, ‘İçerisi darmadağın toparlanmaz’ diyor. Diğer taraf da topçuların ne kadar paragöz olduklarını anlatıyor sürekli. Kuşkusuz onların da cevapları olacak. Her şey bittikten sonra. Peki biz buraya bunun için mi geldik? Hayır. İspanya maçı günü içerisi biraz değişti.
Oyuncular birbirleriyle konuşmaya başladılar. Biraz biraz sıcaklık doğdu, maç konuşuldu takımda. Ama 34’deki golle her şey yine bitti. Kontak attı. Sabah kimse kahvaltıya inmedi. Herkes birbirinden uzaklaştı. Elemelerin son 2 maçına girerken şansımız yüzde 2 civarındaydı. Boğa’nın gözünden vurmayı başardık. Şimdi hâlâ şans var. Ama içerisi düzelmezse olmaz. Mümkün değil. Kinciler Sosyal medya devrimiyle bir kavram herkesin hayatına girdi. Kinciler. Batı’da tartışılan, üzerinde çalışılan ama bizde normal insan muamelesi görüp haber olabilen sosyopatlar. Her şeyden nefret eden hasta ya da suça yatkın insanlar. Tedaviye muhtaç olan ya da cezalandırılması gerekenler. Bunları haber yapıp nefretlerini normalleştirmek nefret suçuna katkıda bulunmak ve toplumun dibine dinamit koymaktır. Bundan yazılı, elektronik ve görsel medya olarak vazgeçmezsek sonuçları çok ağır olacak. Demedi demeyin... Bunlar normal insanlar değil. Onlara hizmet edip reklamlarını yapmayın.
--alıntı--
--alıntı--
Bircok futbolsever günlerdir fikrimi sorup duruyor. Söyleyeyim, ''bence Gökhan Gönül Wiel'den daha iyi bek.''
--alıntı--
Bircok futbolsever günlerdir fikrimi sorup duruyor. Söyleyeyim, ''bence Gökhan Gönül Wiel'den daha iyi bek.''
--alıntı--
--alıntı--
Beşiktaş bu ligin ağası. Beşiktaş'ın ne yapacağı ligin kaderini belirler.
--alıntı--
Beşiktaş bu ligin ağası. Beşiktaş'ın ne yapacağı ligin kaderini belirler.
--alıntı--
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?