baba

0 /
deniztarafindakikale
hayatımdaki en önemli figür. her erkek kişinin kurulmak istediği makam, taht.

babamı kaybettim artık. nasıl da koyabildim seni kendi ellerimle ebedi istirahatgahına. oysa ki sen beni en fazla yatağıma yatırırdın, uyuyup, büyüyebilmem için. ben seni nasıl koyabildim kara toprağa.

öleceğini bile bile aylardır yanına gidip geldik ama dilimiz varıp da söyleyemedik bir türlü acı gerçeği, helalliğini isteyip, elini öpemedik bir türlü. canını teslim edene kadar mezarını bile ayarlamak için adım atamadık bir türlü. neredeyse son nefesine kadar beşiktaş'ı ve bandırmaspor'u sormak da neyin nesiydi onca acının içinde ?

ben senin ağladığını hiç görmedim babam, ama benim ağladığımı herkes gördü. umurumda da değil. babamı kaybettim ben. tanıdığım en güçlü, en metanetli adamı kaybettim. benim için onca şeyi ilk kez yaptığım insanı kaybettim. ilk beşiktaş maçında beni iki direk arasına götürüp, omuzlarında beşiktaş'ı izlettiren adamı kaybettim ben.

ne güzel de anlatır bu dizeler babasızlığı

baban gider

başı dumanlı dağın gider,
atan gider, sırtın gider,
iki kapılı bu handa,
menzile erişen yolun gider

baban giderse

darda yetişen elin gider,
aklın gider, canın gider,
şu dağlanmış yüreğinde,
çocuk kalan yanın gider

baban giderse

öpülecek elin gider,
bayram gider.
deniztarafindakikale
sağlığındayken kıymeti bilinmesi gereken ailenin direği.

(bkz: sevdiğin birinin gözünün önünde yavaş yavaş ölmesi)

babam ölüyor, yavaş yavaş. ve ben bir çok şeye aah ediyorum. keşke siktiri boktan haybecilerle deplasmanlara gideceğime babamla gitseydim diyorum.

sağlam bir tokatını yeme pahasına "baba ben içki içiyorum, sen de eskilerdensin, gel bir çilingir sofrası kuralım, sana anlatamadıklarımı anlatayım, sana ilk defa seni çok seviyorum baba, seninle gurur duyuyorum diyeyim" diye iç geçiriyorum.

türk parasıyla 5 para etmezlerin yanına koşar adım gideceğime, babamı alıp şöyle bir beşiktaş'a inip sahilde çay içseydim diyorum.

ota, boka çuvalla para saçacağıma eve digitürk alsaydım da, maçlara beraber izleyip, beraber küfür edip, beraber sevinseydik diyorum.

ama geç kaldım işte.

aklıma gelen başıma gelmesin diye aklıma getirmediğim şeyler geldi başına be baba. ben bekarken nedensiz "annem, babam ölecek lan" diye ağladığımı biliyorum. şimdi ise gerçekten ölüyorsun be baba.



huzur tribünde
Zor baba. Her şey zor. Gittiğinden beri her şey daha da zor. karanlığın içinde bıraktın gittin.

2 gündür hiç tanımadığım bir insan hayatta kalsın diye dua ediyordum. Sırf senin yattığın o hastanede, o yoğun bakımda kaldı diye, tesadüfen öğrenip, hiç tanımadığım insanın yaşamasını istedim. Yaşadıklarımız geldi aklıma. Hastane kapısının önünde çaresizce beklemek, doktorların gözüne içine bakıp iyi bir şey söylemelerini beklemek, o 1 gün 1 geceyi aylarca yaşamış gibi hissetmek çok acıydı baba. Bugün öğrendim ki o hiç tanımadığım insanın da ailesi bizim gibi yoğun bakım kapısında yıkılmış. İyi haber alamamış. Ateş işte, düştüğü yeri yakıyor. Paramparça edip, çekip gidiyor.


Zaman geçtikçe şimdiki gibi seni düşünemeyeceğim diye ödüm kopuyor. Ya daha az hatırlarsam diye, ya sesini unutursam diye. Mümkün değil biliyorum, elde değil yine de. Hani sen yoğun bakımda kaldığın gece biz de dışarıda seni bekledik ya uyanacaksın diye. Ben o içime doğan umutla ayakta durdum. Biliyordum, sen güçlüydün, uyanacaktın. Yürüyerek geldiğin o hastaneden, yürüyerek çıkacaktın. 'Durumu ağırlaşmış aşağıya çağırıyorlar' sözünü duyduğum an bile en kötü olan şeyi düşünmemek için dakikalarca direndim. O dakikalar saat oldu. Olduğum yerde kaldım. Annem gitti ya senin yanına. Gelip iyi haberi verecek diye bekledim. Gelmedi baba. Annem gelip bize iyi haberi veremedi. Her akşam eve geldiğimde yerinde otururken görecekmişim gibi oluyor bir de. Ah baba ne kadar acı o koltuğu boş görmek.


değişen bir şey yok işte. Geçer diyorlar ya, geçmez. Zaman diyorlar, yaraya iyi değil, yaraya tuz oluyor. özlem iliklere kadar işliyor sonra.



Gittiğin yer, yattığın yer huzur olsun, huzur dolsun.
deniztarafindakikale
15 nisan 2009 günü, hayatımın anlamı, aşkı, dünyalar güzeli kızımın dünyaya gelmesiyle edindiğim ünvan.

her (vurgula: adam)ın muhakkak yaşaması gereken duyguları içinde barındırır. hele ki beşiktaş'lıysan hali hazırdaki duygusallığın tavan yapar. yavruna bakarken yada onu değişik bir haliyle görünce duygulanır, ağlamaklı olursun. yada ben öyle oluyorum en azından.

baba ünvanını alınca baba'nın değeri de bir başka oluyor tabii. kendi babanın sana davranışları, yaşadıklarınız sık sık geliyor aklına. ve babana duyduğun sevgi, saygı katlanarak artıyor.
keçapepük
Gölgesinde yıllar geçirebileceğim, omzunda saatlerce uyuyabileceğim, sevmekten asla vazgeçmeyeceğim, huzur ve güvenin adresi, ilk aşkımdır...
miglate
20 yıldır ben sıçıyorum o temizliyor,o kazanıyor ben harcıyorum,ben bozuyorum o yapıyor,ben pes ediyorum o destekliyor.hiçbir zaman hiçbir şey eksik etmiyor.
yokluğunda intihar edeceğimdir.
ala rase
yeli doldurulumaz olan. benzenilmeye çalışılan. duvarın. dayanağın. güç aldığın insan. sürekli özlenen. "büyüyünce ben de babam gibi olacam" sözünün öznesi. [ybkz]swh[/ybkz]

hani bir kavga olur. bazıları 2-3 kişidir bazıları 20-30. o kalabalık grubun en önünde bir çocuk olur. kendine güveni tavan olan. bıraksanız dünyayı kurtaracak sanki. işte babamlayken öyleyim ben.

başka bir varlık işte. anlatılmaz olan.
0 /

neden bekliyorsun?


bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?

üye ol