beşiktaş aşkı

0 /
nouma
karşı apartmandaki fener bayrağına kızıp da evde bayrak bulamayınca, beşiktaşlı nevresimleri balkona astırdığı görülmüştür
dingoc
herkesin kendi içinde yaşadığıdır. farklı metodlar, farklı uygulamalara örnek teşkil eder her bünyede. ama giderek yozlaştığı veya karşılıksız olma özelliğini yitirdiği de aşikardır.
dingoc
bu aşkın tarifi yok ki, seni sevmek yaşam biçimi derken aslında tarif ettiğimiz eylemdir. herkesin yöntemi, metodu farklıdır ya, sevdiği öz aynıdır. sevmek sözü az kalsa da eylemin kendisi için, kul dili buna yeter
simsiyah
en masum sevgilerden biridir. canınızın yanmadığı karşılığını aldığınız sevgidir. "gelecekse tüm acılar biz hazırız senden gelsin" derkende sevgimizin sonuçlarında nelere katlanabileceğimizi anlatmışızdır her daim.
dingoc
başka bir kişinin, sizde yer alan modelini anlamasını asla ve asla beklememeniz gereken aşk. beşiktaş aşkı kesinlikle kişiye özeldir. onun için yaptığınız işler, onun uğruna feda ettikleriniz, onun yoluna harcadıklarınızı hiç kimse anlayamaz. bu kişi sizin en yakınınız anne, baba veya sevdiceğiniz bile olsa anlamasını beklememelisiniz.
reira
çoğu kişinin anlayamayacağı, ama yüreğinde büyüten insanların asla vazgeçmeyeceği aşktır. karşılıksızdır. çünkü bu aşk, şampiyonluklardan da, kişilerden de daha önemlidir. bu aşk armayadır.

(bkz: beşiktaşım sevmişiz seni)
miglate
dünyanın en yorgun insanı olmama rağmen beni kayışdağından şirinevlere getirecek kadar büyük bir aşktır.
last director
'99 yılında ondan bana kalan iki şey vardı. biri ömrümün ilk yedi yılını kapsayan ve beraber geçirdiğimiz o yılların yaşandığı şehir, diğeri ise tuttuğunu bildiğim takım, beşiktaş.

o yüzden sıkı sıkı bağlandım ben de hem o şehre hem beşiktaş'a.

aldığım her formanın arkasına plaka kodunu yapıştırdım, [ybkz]swh[/ybkz], çocukluğumu atlatırken gizlediğim tüm kederlerimi beşiktaş üzerinden atıyordum adeta. gol yediğinde ağlıyor, gol attığında ağlıyordum.

2002-2003 sezonunda bir türkiye kupası maçında, mutfakta küçük televizyonda karıncalı trt'den izlediğim maçta, sonradan oyuna giren ilhan mansız'ın uzaktan attığı o muazzam şutun gol olduğu an... barcelona maçında, "odana git yarın okul var" diyen abime inat, gizli gizli odamın kapısının önünde çömelip kulağımı kapıya dayayarak içerideki televizyon sesini dinlediğim o maçta, ilk gol sonrası kendimi tutamayıp içeriye koştuğum an... 2002 - 2003 sezonunda galatasaray derbisinden sonra evde sevinirken forma elimde zıplaya zıplaya farkında olmadan da atletimi yırttığım o an...

ve

diyarbakır'da saffet sağdan gelen ortaya kayarak yaptığı vuruşla topu ağlarımıza gönderdiği o an... samsunspor maçında oyunlar oynandığı o an... gene bir türkiye kupası maçında yasin sülün ve fazlı'nın seri penaltılarda atışları kaçırdığı o an...

hep ağladım...

sevincime, kederime, hüznüme, mutluluğuma her şeyime ortak ettim beşiktaş'ı...

o formayı giyen, o forma için emek veren herkese bu yüzden saygı duydum, güvendim, inandım...

işte böyle bir şeydi benim için beşiktaş aşkı...
0 /

neden bekliyorsun?


bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?

üye ol