alparslan türkeş

dingoc
ismi her zaman kan ve cinayet çağrıştıran, 60lar da öldürdükleri ve ölüm planlarıyla önce çıkan eski siyasetçi.
ger0nim0
oğlu ahmet kutalmış ın akp den milletvekili adayı olduğunu gördüyse mezarında ters dönmüştür herhalde...
ahh yavrum
bugün itibariyle 15 yıldır aramızda olmayan milliyetçi hareket partisi ve milliyetçi çalışma partisinin kurucu ve eski başkanıdır.

eleştirildiği 60 ihtilali ve 80 öncesi duruşlarının temelindeki asıl duruşun ırkçı veya faşizan değil atatürk çizgisinde bir milliyetçilik anlayışı vardır.

eğer şu an hayatta ve mhp nin başında yer alsaydı eminim ki şu an ki hükümet babasının çiftliğinde at koşturur gibi ülke yönetemez, ülke türk-kürt alevi-sünni laz-çerkez fenerli-galatasaraylı vb kutuplaşmaları yaşamazdı.

not: bu entry le sayısız (-) oy alacağım ama uzun entry yazan bir yazar değilim diğer entrylerimden de görüldüğü üzere o yüzden açıklayacı bir entryden çok araştırmaya teşvik edici bir entry olur inşallah.
gagam koptu sira pencelerimde
dün itibariyle 15 yıldır [ybkz]swh[/ybkz]cehennemde cayır cayır yanan zat.

12 eylül 1980 darbesi'nden önceki dönemde sokaklarda kol gezen şiddetin baş sorumlularındandır. milliyetçi cepheye katılarak ülke içindeki kamplaşmanın giderek artmasına neden olmuş, kendi kamplarında asker eğitir gibi ülkücü katiller yetiştirmiştir.

ha bir de şu var; zaten bundan ne ırkçı olur ne de kafatasçı. kendi ırkının tarihini bile bilmeyen biridir. kendisi için biraz üzücü olacak bunu öğrenmek ama eğer beni duyuyorsa sesleniyorum kendisine:

(b: kaliteli bir ırkçı, kaliteli bir kafatasçı bile olamadın beybi. olabilseydin "ben önce türk sonra müslümanım" derdin. türkiye'deki muhafazakarlık-türkçülük sentezini çözüp siyaset yaptın. ama yemezler koçum. öbür tarafta belki tarih dersi veriyorlardır da öğrenirsin türk ırkının tarihsel sürecini.)
genckartal301
ırkçılığı reddeden bir milliyetçilik anlayışıyla siyaset yapmış olan milliyetçi lider.

şu bir gerçek ki kendisi olmasa dönemin milliyetçi türkleri hüseyin nihal atsız'ın ileri uç kafa tasçı eksenine dahil olacaklardı ve bugün burada ağlayanlar daha fazla dert yanacaktı. 80 dönemine gelirsek bu adama katil derken vuruştukları gezmiş ve çayanları ilahlaştırmak çok büyük bir paradoks. o dönemin şartları maalesef öyleydi ve her iki tarafta kendisine biçilen rolleri başarıyla oynadılar. bana kalsa türkeş de karşı olduğunu komünist sosyalist vesaire grup da o dönem emperyalist güçler tarafından çok güzel şekilde kullanılmışlardır.

son olarak günümüze gelelim bu adam hakkında hiç bir fikrim olmasa bile savcıları öldüren dhkpc, ülkede terör eylemleri yapan pkk ve terörist apo'nun posterlerini meydanlardan dolaştıran adamların türkeş'e lanet okuduğunu görünce kesin bu adam iyi adammış derdim. kusura bakmayın verin eksi oyları ama durum bu. ayrıca şu da var ki öyle solcu tanıdığım insanlar var ki baş tacı edilesiler, bu insanların türkeş hakkında yorumlarını duyunca da evet diyorum yaptığı yanlışları da görüyorum.

sonuç olarak bugün ölüm yıl dönümü. allah rahmet eylesin, günahlarını affetsin.

mrkela
türkiye'nin faşist partisini kuran ve türkiye faşistleri tarafından önder ilan edilen zat-ı hasis.
osmanlı-alman ilişkilerinin her daim iyi olmasının bize getirilerinden biri de nazizmdir. nazizmin avrupa ve osmanlı topraklarında gelişmesi sonucu türkiye'de oluşan faşist güruhun 1950'lerde evrildiği yolun sonucu oluşturulan kadroların başına geçmiş bu zat, önderliği boyunca yüzlerce ölümün, katliamların, toplumsal travmaların baş müsebbibidir.

spoiler--

Bugün için adı ülkücü-faşist hareket ile özdeşleşmiş olan, nam-ı diğer “başbuğ” Alparslan Türkeş, her ne kadar 1944’te Turancılık davasından yargılanmış ve kısa bir süre “içerde” kalmış olsa da, 60’lı yıllara kadar faşist hareket içinde tanınan veya bilinen biri değildi. Oysa onun hayatına kısa bir bakış bile, Türkiye’deki faşist hareketin nasıl ve ne amaçla örgütlendiğinin anlaşılmasını sağlayacak çarpıcı örneklerle doludur. Henüz genç bir subay olan Türkeş, 1950’lerin başında Türk Silahlı Kuvvetleri tarafından ABD’ye gönderilir ve burada 2,5 ay kalarak “özel harp, gayri nizami harp, gerillaya karşı mücadele ve gerilla savaşları” konusunda eğitim görür. Ardından 1956 yılında, bu kez NATO Türk Temsil Heyeti üyesi olarak ABD’ye bir kez daha gider ve Türkiye’nin ilk “özel harp, kontr-gerilla” uzmanlarından biri olarak 27 Mayıs darbesine kadar Genel Kurmaydaki NATO Dairesini yönetir. Açıkçası ne bu eğitim için Türkeş’in seçilmiş olması ve ne de henüz 50’li yıllarda Türkiye ve benzeri ülkelerden seçilmiş subaylara bu tür eğitimler verilmesi basit bir tesadüf değildir. Nitekim ilerleyen yıllarda kendisinin ve başına geçtiği faşist partinin üstleneceği rol dikkate alındığında, bu eğitimin işlevi daha iyi anlaşılacaktır.
50’li yıllar dünya arenasında “Soğuk Savaş” döneminin başladığı ve emperyalist kampta yer alan (NATO üyesi) tüm ülkelerde sonradan Gladio, SüperNATO, Özel Harp Dairesi vb. adlarla ortaya çıkarılacak olan kontr-gerilla/iç savaş aygıtlarının devlet içinde örgütlendiği ve faşist hareketlerle işbirliğine girdiği yıllardır. Bu örgütlenmelerde faşist hareketten seçilen unsurların yahut örneğin Avrupa’da Nazi artığı subayların kullanılması neredeyse klasikleşmiş bir uygulamaydı. Bu örgütlenmelerin amacı şöyle ifade ediliyordu: “Komünizm tehlikesine karşı sağcı eylemlerle solcu hükümetleri yıpratmak, otoriter yönetimleri güçlendirmek, komünistlerin iktidara gelmesini önlemek; bu amaçla gerekirse silahlı eylem, sabotaj ve suikastlar düzenlemek; bir Sovyet işgali durumunda özel savaş yöntemleriyle gerilla mücadelesi yürütmek ve propaganda faaliyetleri yapmak.”
NATO ülkelerinde adları pek çok cinayete, suikasta, toplu katliama karışan bu iç savaş aygıtları için, ABD Savunma Bakanlığı tarafından 1967 yılında Kontr-gerilla Operasyonları adıyla basılan ve Türkçeye de “ST 31-15” yani Sahra Talimnamesi 31-15 başlığıyla çevrilen elkitabında, bu örgütlenmelerin çalışma yöntemleri hakkında şunlar yazıyordu: “Adam öldürme, bombalama, silahlı soygun, işkence, kötürüm hale getirme, adam kaçırmak suretiyle tedhiş ve olayları tahrik, misilleme ve rehinelerin alıkonması, kundakçılık, sabotaj, propaganda ve yalan haber yayma, zorbalık, şantaj”. Ayrıca bir not olarak şu ifade ekleniyordu: “Bir gayri nizami kuvvetin yeraltı unsurları kaide olarak kanuni statüye sahip değillerdir.” Bu cümlelerden, burjuvazinin devrimci sınıf hareketine karşı nasıl bir yol ve yöntem izlediğini anlamak mümkündür

spoiler--

yukarıdaki spoilerdaki son tırnaklı cümleye bir örnek de vererek bitirmek istedim girdimi;http://www.bianet.org/bianet/siyaset/111379-30-yil-once-maras-katliaminda-neler-olmustu

neden bekliyorsun?


bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?

üye ol