hakkındaki hiçbir haberi, yorumu ve röportajı okumadığım, bahsedilen hiçbir televizyon yayınını izlemediğim, hiçbir dakika düşünmediğim; günü itibariyle, herhangi bir 1. lig takımı dahi olsa karşımızdaki, puan almamızın dahi çok zor olacağını düşündüğüm karşılaşmadır.
bir takımın, sezonda ortalama 1 kere, böyle bir kaza yaşaması çok da anormal karşılanmaz. herkesin kötü olduğu günün, bir maç gününe denk gelme olasılığı vardır doğal olarak. fakat, 2013-2014 sezonunun ilk devresi itibariyle, bunun gibi en az 2-3 maç daha yaşadık ve sahadaki bu ruhsuzluk, samimiyetsizlik, beceriksizlik gerçekten can sıkıcı bir boyuta geldi.
27 aralık 2013 gençlerbirliği beşiktaş maçı
bjk.com.tr--
''iyi bir oyun oynayamadık. Maça kötü başlamadık ama rakip ilk atağında golü buldu ve geri çekildi. Hızlı hücümu iyi oynuyorlar. Birçok top kaybı yaptık. İkinci yarı bazı fırsatlar bulduk. Hayal kırıklığı yaşıyoruz. Bizi yukarı taşıyabilecek üç puanı kaybettik. Sıkı maç olacağını biliyorduk. İç sahada hızlı ve iyi oynuyorlar. Oyuncularıma bunu anlatmıştım ama gerekenleri bir türlü yapamadık.”
bjk.com.tr--[ybkz]swh[/ybkz]
''iyi bir oyun oynayamadık. Maça kötü başlamadık ama rakip ilk atağında golü buldu ve geri çekildi. Hızlı hücümu iyi oynuyorlar. Birçok top kaybı yaptık. İkinci yarı bazı fırsatlar bulduk. Hayal kırıklığı yaşıyoruz. Bizi yukarı taşıyabilecek üç puanı kaybettik. Sıkı maç olacağını biliyorduk. İç sahada hızlı ve iyi oynuyorlar. Oyuncularıma bunu anlatmıştım ama gerekenleri bir türlü yapamadık.”
bjk.com.tr--[ybkz]swh[/ybkz]
Stancu'nun kaçırdığı gol, bir Valencia - Beşiktaş maçında Amokachi'nin kaçırdığı golü hatırlatmıştır.
Ulan nerden nereye geldik!?
Çok duygulandım sanırım...
Ulan nerden nereye geldik!?
Çok duygulandım sanırım...
ayrıca stancu'nun yarım metreden kaçırdığı gol hafızalardan silinmeyeceği müsabaka.
yahu o neydi öyle?
yahu o neydi öyle?
gençlerbirliği'nin anasının ak sütü gibi helal bir 3 puan kazandığı karşılaşma. amele gibi koştuk, başarılı pas ve topla oynama yüzdemiz çok yüksekti gençlere göre. ama bu istatiği defansımızda yaptığımız boş paslara borçluyuz.
beşiktaş'ın sahada dökülerek haklı bir mağlubiyet aldığı karşılaşma. böylece şampiyonluk yarışını geçtim, herhangi bir avrupa kupasına katılma şansını da bitirdi beşiktaş. özellikle hoca hakkında yazılacak çok ağır eleştiriler var. sanırım samet aybaba'nın bile puan olarak gerisine düşmeyi başardığı için tebrik etmememiz daha doğru olacaktır.
spoiler--
Ankara’daki Gençlerbirliği-Beşiktaş maçında KaraKızıl ve Çarşı buluştu, yaklaşık 20 bin kişi “Her yer Taksim her yer direniş” sloganları attı
spoiler--
(bkz: söyleyecek bir şey bulamamak)
beşiktaş futbol takımının beşiktaş taraftarına şahane(!) bir yeni yıl hediyesi verdiği maç.devre arasına moralli girelim dedik ama yalan oldu.gökhan töre manuel fernandes'in vurdum duymazlık rolünü üstlenmiş resmen.takımda iyi oynayan maalesef kimse yoktu.bu oyunla 2.yarıya umutla bakmak hayal.
futbol adına pek bir etki göstermesek dahi beraberliği hak ettiğimiz maç. cidden zaten kazanamayacağız modunda çıkıyoruz sahaya ve bu beni artık deli ediyor. acilen bu psikolojinin düzelmesi gerek.
üzerine fazla konuşulmaması gerektiğini düşündüğüm , hakettiğimiz bir mağlubiyet aldığımız karşılaşma.
teknik, taktik kısmı geçiyorum.
ama ben tek bir noktaya değinmek istiyorum.
(bkz: takım ruhu)
nedir takım ruhu.
kelime anlamından yola çıkacak olursak, ortak bir amaç için ortak çalışma içinde olan en az iki kişiden oluşan gruba verilen addır ve bu ekibi bir arada tutan misyon ve vizyon olmalıdır.
Kısaca misyon; amaç, vizyon da çalışma şekli ve işin vitrinidir.
Ekibin üyeleri bir araya gelerek kendilerinden daha büyük bir bütünü oluştururlar. Bu nedenle ekip üyelerinin birbirlerini tamamlıyor olması gerekmektedir. Bireysellik ekibin içinde ve ekibin hedefleri doğrultusunda eritilmelidir. Bütün bunlarla bir sinerji oluşur ve bu da işin en iyi şekilde ortaya çıkmasını sağlar. Ekibin içinde artık “ben” yoktur ”biz” vardır. Ortaya çıkan iş “ben”im değil “biz”im ürünümüzdür.
benim bu takımda göremediğim ekip ruhudur, takım ruhudur ayrıca.
takım ruhuna örnek verecek olursam kasımpaşaspor maçını örnek gösterebilirim.
sahaya atlayan futbol holiganı fernandes'e saldırdığında oraya giden kaç futbolcu var , kaçı yürüyerek , kaçı koşarak gidiyor ve takım arkadaşını savunuyor.
motta mesela , ne kadar oldu takıma geleli ki oraya koşarak gidip o holigana tekmeyi basıyor ve bunun sonucunda 3 maç ceza alıyor.
ardından almeida aynı hareketten dolayı kart görüyor.
beşiktaş amaçsız bir şekilde ilerliyor yani ortada bir misyon yok.
ayrıca alınan sonuçlara göre de vizyon yok, işin vitrini bunu gösteriyor.
akhisar belediye ile aranda sadece 4 puan fark var.
“Aman bana ne, bu benim işim değil ki” denildiği sürece de bu her zaman böyle olacaktır.
benim takımımdan gördüklerim bunlar ve bu yazıyı yazmamda ki sebep
misyon ve vizyonsuz beşiktaş istemiyorum.
devamını oku
teknik, taktik kısmı geçiyorum.
ama ben tek bir noktaya değinmek istiyorum.
(bkz: takım ruhu)
nedir takım ruhu.
kelime anlamından yola çıkacak olursak, ortak bir amaç için ortak çalışma içinde olan en az iki kişiden oluşan gruba verilen addır ve bu ekibi bir arada tutan misyon ve vizyon olmalıdır.
Kısaca misyon; amaç, vizyon da çalışma şekli ve işin vitrinidir.
Ekibin üyeleri bir araya gelerek kendilerinden daha büyük bir bütünü oluştururlar. Bu nedenle ekip üyelerinin birbirlerini tamamlıyor olması gerekmektedir. Bireysellik ekibin içinde ve ekibin hedefleri doğrultusunda eritilmelidir. Bütün bunlarla bir sinerji oluşur ve bu da işin en iyi şekilde ortaya çıkmasını sağlar. Ekibin içinde artık “ben” yoktur ”biz” vardır. Ortaya çıkan iş “ben”im değil “biz”im ürünümüzdür.
benim bu takımda göremediğim ekip ruhudur, takım ruhudur ayrıca.
takım ruhuna örnek verecek olursam kasımpaşaspor maçını örnek gösterebilirim.
sahaya atlayan futbol holiganı fernandes'e saldırdığında oraya giden kaç futbolcu var , kaçı yürüyerek , kaçı koşarak gidiyor ve takım arkadaşını savunuyor.
motta mesela , ne kadar oldu takıma geleli ki oraya koşarak gidip o holigana tekmeyi basıyor ve bunun sonucunda 3 maç ceza alıyor.
ardından almeida aynı hareketten dolayı kart görüyor.
beşiktaş amaçsız bir şekilde ilerliyor yani ortada bir misyon yok.
ayrıca alınan sonuçlara göre de vizyon yok, işin vitrini bunu gösteriyor.
akhisar belediye ile aranda sadece 4 puan fark var.
“Aman bana ne, bu benim işim değil ki” denildiği sürece de bu her zaman böyle olacaktır.
benim takımımdan gördüklerim bunlar ve bu yazıyı yazmamda ki sebep
misyon ve vizyonsuz beşiktaş istemiyorum.
--alıntı--
Hakem vurmadan önce bana "tamam oyna" dedi. Olup biteni anlamıyoruz. Kasımpaşa maçındaki olaylar... Bugünkü golüm de %100 goldü. Jimmy 'haklısın goldü' dedi.
--alıntı-- [ybkz]swh[/ybkz]
Hakem vurmadan önce bana "tamam oyna" dedi. Olup biteni anlamıyoruz. Kasımpaşa maçındaki olaylar... Bugünkü golüm de %100 goldü. Jimmy 'haklısın goldü' dedi.
--alıntı-- [ybkz]swh[/ybkz]
futbolcuların, rûhunu ve becerilerini katamadığı; slaven bilic'in taktik ve mental yönetmenliğini gösteremediği karşılaşma.
o kadar boş ve gereksiz top oynadık ki, yaptığım tanımı dahi açmaya hevesim kalmadı.
o kadar boş ve gereksiz top oynadık ki, yaptığım tanımı dahi açmaya hevesim kalmadı.
beşiktaşımızın 1-0 kaybettiği maç.
#322358
gökhan töre`nin yerini mustafa pektemek`in aldığı maç. bu arada baraj kurulmadan düdük çalmadan attığımız gol tabiki sayılmadığı maç.
gençlerbirliğinin 2. yarının başında çok fena bir gol kaçırdığı maç.
son derece zevksiz bir ilk yarının geride kaldığı maç. 3 tane pozisyon vardı: 2 bizden, 1 gençlerbirliği'nden. rakibinki gol olurken, biz ise saçmaladık.
ayrıca, çok merak ediyorum, gerçekten, 4-2-3-1 oynamak gibi bir zorunluluk var da ben mi haberdar değilim? gökhan töre de olcay şahan da saçmaladı fazlasıyla, forvet arkasında oynarken. bunda, rakibin, o bölgeyi kalabalık tutmasının da payı var tabii. mehmet özdilek bu anlamda iyi çalışmış dersine, orası kesin. ama, 4-4-2'ye dönerek, kanat organizasyonlarına ağırlık vermemek, hiç akıl kârı değil. uğur boral'ın bindirmelerinden ve etkili ortalarından faydalanmak gerekiyor. hem, gençler'in bekleri de yeterince vasat. hugo almeida da, filip holosko'nun desteğiyle daha verimli oynayabilir.
edit: 4-1-3-2 ney lan!
ayrıca, çok merak ediyorum, gerçekten, 4-2-3-1 oynamak gibi bir zorunluluk var da ben mi haberdar değilim? gökhan töre de olcay şahan da saçmaladı fazlasıyla, forvet arkasında oynarken. bunda, rakibin, o bölgeyi kalabalık tutmasının da payı var tabii. mehmet özdilek bu anlamda iyi çalışmış dersine, orası kesin. ama, 4-4-2'ye dönerek, kanat organizasyonlarına ağırlık vermemek, hiç akıl kârı değil. uğur boral'ın bindirmelerinden ve etkili ortalarından faydalanmak gerekiyor. hem, gençler'in bekleri de yeterince vasat. hugo almeida da, filip holosko'nun desteğiyle daha verimli oynayabilir.
edit: 4-1-3-2 ney lan!
yıllık beşiktaş kanserinin devam ettiği maçtır. olur da bir gün kansere yakalanırsak eğer sebebimizsin kartalım.
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?