yılmaz özdil

5 /
assortique
Suya yazı yazan adamlardan bir başkası...

Güdük güdük cümleleriyle taşı gediğine koymaya çalışması takdire şayan. Fakat köşe yazarlığı bu değil. Maalesef değil.

Cumhuriyet gazetesindeki şubesi için: Bekir Coşkun

genckartal301
27 şubat 2014 tarihli köşe yazısıyla yarmıştır resmen. [ybkz]swh[/ybkz]

-kapat, ölümü öp kapat oğlum.


http://www.hurriyet.com.tr/yazarlar/25900508.asp?utm_content=buffercb982&utm_medium=social&utm_source=twitter.com&utm_campaign=buffer

edit: link.
deniztarafindakikale
dün akşam halk arenası programının konuğu olan yazar.

izleyicilerden biri madem o kadar basın özgürlükçüsüsün neden hala hürriyet'tesin sorusuna, "hürriyet'e bu ülkenin ihtiyacı var, bütün muhalif gazetelerin tirajı hürriyet'in yarısı değil, belki çok sert değiliz ama yine de sınırlarda gezen bir gazetecilik yapmaya çalışıyoruz" diyerek makul ve mantıklı bir cevap vermiştir.

yaz kızım anısı ise hem güldürmüş, hem hüzünlendirmiş, hem umutlandırmışdır. kısacası düşündürmüştür. bu ülkede hala onurlu, namuslu ve yasalara bağlı hakimler ve savcılar var.
last director
alıntı--

başbakanın mitinglerine götürüldüler. başbakana katılıyorum, ölümler normaldir, müstahaktır. türkiye layığını bulmuştur.

alıntı--

daha önce de söyledim bu adam beş para etmez bir adam.

#321642

#320840

okuduklarına inanamayanlar için kulak referansı sunayım;

http://tvarsivi.com/player.php?y=418&z=2014-05-14%2017:36:00
şutmesafesişutpozisyonu
doğru söylemiştir. şimdi şunu düşünün. bir insan maden ocağı kapatılacak baskısı ile oyunu bu baskıcı tehdit eden partiye veriyorsa, o zaman o partinin yönetimin elinde oyuncak olmaya mahkumdur. sıkıyorsa kapatsınlar o madenleri, kapatabilirler mi? kesinlikle hayır, ama o kişiler, halk kendi gücünün farkında değil. diyelim kapansın, ne olurdu ? bundan kötü mü olurdu ? toplum olarak her şeye boyun eğmesek, hakkımız için savaşsak sonuç çok farklı olurdu. bu bir örnek , somada madenciler, ordu'da fındık üreticisi vesaire, herkes baskıya boyun eğiyor ve bu şeref yoksunları iktidarda devam ediyor.
soma benim askerliğimi yaptığım yer, ben oradayken sokakta oynayan çocuklar diri diri gömüldü, başbakanın sığındığı yeşil portakal market'ten ordu evi için çok alışveriş yapmışlığım var. kimse böyle bir ölümü hak etmez ama yılmaz özdil burada başka bir şey söylemeye çalışıyor, bu daha başlangıç bu şekilde devam ederse sonumuz toplum olarak karanlık hatta o madenlerden bile karanlık olacak.
pepük
eskiden beridir yazılarının hiç birini beğenmediğim kişi. yazar demeye dilim varmıyor. ne muhalefet yapabiliyor, nede savunabiliyor.
sözcü gazetesinde başlayarak yerini bulmuştur.
kerami pestenkerani
yılmaz özdil analiz yapmaz. yılmaz özdil, hedefinde olan kesim tarafından gerçekleştirilmiş belirli olayları yazımsısına boca ederek okuyucuda tehlikeli bir yargı oluşturmayı amaçlar. yaptığı tıpkı pestenkerani bir futbolcunun iki güzel hareketini youtuba'a ekleyen yayımcıya benzer. okuyucu kitlesinin zekası youtube'dan izleyerek futbolcu alan kulüp yöneticileriyle aynıdır.

yazıları şöyledir örneğin:

talat akif, doğduğunda ne çok sevinmişti annesi ile babası halbuki.

ama o...

8 aylıkken eve sıçtı,

1 yaşında gürültüleri komşuları rahatsız etti.

4'ünde kırdığı oyuncağın suçunu kardeşine attı.

kardeşini dövdü.

7'sinde komşu kızını öptü.

12'sinde parkta çocuk dövdü.

görüyorsunuz ki talat akif bu ülke için tehdittir.

keşke anne ve babası ona atatürk'ün kocatepe'deki silüetinin maketini armağan etseydiler.
anonymous
eskisi kadar sevmesem de bugünkü yazısını beğendiğim yazar.

alıntı--

Bi gün durup dururken çıktı, “Amerika’yı Kolomb keşfetmedi, Kolomb Amerika kıtasına geldiğinde Küba’da cami gördü” dedi. “İki rekat da namaz kıldı” demesini bekledik ama, neyse ki onu demedi.
Bi gün Malazgirt’i anlattı, “Romen Diyojen batarya batarya, gülle gülle saldırdı” dedi. 1071’de top icat edilmemişti, daha 250 sene vardı.
Bi gün “İstanbul’un tarihçesini bilmiyorlar” dedi, öğretti, “öyle elinde mercekle Romen Diyojen gibi dolaşılmaz” dedi. Bizans imparatorundan bahsedeyim derken, 1500 senelik karıştırma yapmış, Sinoplu filozofla, Britanyalı roman kahramanı Sherlock Holmes’ü harmanlamıştı.
Bi gün, Osmanlı’yı izah etti, “Bizans’ın hanımları Fatih’i karşılarken, başımızda kardinal külahı görmektense Osmanlı sarığı görmeyi tercih ederiz demişlerdir” dedi. O laf öyle değildi. Söyleyen, Bizanslı hanımlar değildi. Söylendiği zaman da, 1453 değildi.
Bi gün, spor tarihine el attı, “Olimpiyatlara adını veren dağ, Antalya’daki Olimpos dağıdır” dedi. Olimpos dağı, Antalya’da değil, Selanik’te. Bizdeki Olimpos, dağ değil, carettaların yavrulama alanı.
Bi gün, tarih sayfalarına edebi açıdan baktı, “Almanların Goethesi varsa, İspanyolların Sokrates’i var” dedi. Yunan’ı İspanyol yaptı. Sokrates’le Cervantes arasında
iki bin senecik vardı.

*

E, haliyle merak ediyorduk, nerden öğreniyor bunları?

*

Dün anladık…
Tarihçileri sarayına çağırdı.
“Tarihçi” diye sofrasına oturttuğu tiplerden biri, Maraş dondurmacısı gibi kafasında fesle dolaşan Kadir Mısırlıoğlu’ydu.

*

“10 Kasım’da saat 9’u 5 geçe kenefe gidin” diyen… “Mustafa Kemal’in verdiği zararı Yunan yapmazdı” diyen… Mehmet Akif Ersoy’a “sersemin teki” diyen… “Çanakkale harbi, büyük bir harp değildir” diyen… “Van münüt sözü, İstiklal harbinden daha mühimdir” diyen… “Karl Marx’a Das Kapital’i cinler yazdırdı” diyen, Kadir Mısırlıoğlu.

*

Bi tarihi bilgi de ben vereyim.

*

Kafasında fesle dolaşan bu arkadaş, Bakırköy akıl hastanesinde yattı. Cerrahpaşa psikiyatri kliniğinde yattı. Harbi harbi raporludur yani.

*

Sohbet etmişlerdir gari.
- Ben tarihçiyim, siz Napolyon musunuz?
- Hayır, ben asrın lideriyim.

alıntı--

anonymous
alıntı--

The İmam

Demokrasinin iki çeşidi vardır.
Biri, zor ve gerçek olanı.
Öbürü kolayı, oyun olanı.
Topraksızı topraklandırmadan…
İşçiyi sağlama almadan…
Halkı esaslı eğitmeden…
Olmaz.
Birincisi, köklü değişim ister.
Zordur ama, gerçek demokrasidir.
İkincisi, sandık demokrasisidir.
Okuma yazma bilsin bilmesin…
Toprağı, işi olsun olmasın…
Demagojiyle serseme çevrilen halk, elindeki kağıdı sandığa atar.
Böylece…
Kendi kendini yönetmiş sayılır.
Bu, oyundur, kolaydır.
Amerika bu demokrasiyi yayıyor.
Biz de demokrasinin kolayını seçtik.
Çok şeyler göreceğiz daha…

*

Kime ait bu sözler?
“Altı ok” amblemini 1933’te grafik olarak çizen, eğitimbilimci, köy enstitülerinin mimarı, uygulayıcısı İsmail Hakkı Tonguç’a ait.

*

Ne zaman söyledi bu sözleri?
Köy enstitüleri, karşıdevrimciler tarafından kapatıldığında söyledi.

*

Peki, şu sözler kime ait?
“Müslümanlar, 10 Kasım kurtuluş bayramınız kutlu olsun.”

*

Ankara Balgat SGK Camisi’nin imamına ait… Facebook sayfasına Atatürk’ün fotoğrafını koymuş, “müslümanlar, 10 Kasım kurtuluş bayramınız kutlu olsun” yazmış.
Ayrıca… Emin Çölaşan’ın fotoğrafını koymuş, onun altına da “Bizans artığı orospu çocuğu” yazmış.

*

Diyanetten maaş alan bu imam’ın görüşlerini okuyunca, İsmail Hakkı Tonguç’un ne kadar ileri görüşlü olduğu bir kez daha ortaya çıkıyor.

*

Çünkü… Atatürk’ün vefat ettiği günü “bayram” olarak kutlayabilmek için, Emin Çölaşan gibi yurtsevere “bizans artığı orospu çocuğu” diyebilmek için, sadece yobaz olmak yetmez…
Özel eğitim gerekir.

*

Köy enstitülerini kapatıp, onların yerine imam hatipleri monte etmenin, kaçınılmaz neticesidir bu.

*

Atatürkçü, yurtsever, aydın din adamlarımızı elbette tenzih ediyorum, eminim onlar da bana katılacaktır… Emperyalizmin maşası, karşıdevrimin uşağı, silahsız işgalin borazanı, siyasal dinciliğin arka bahçesi haline getirilmeye çalışılan imam hatiplerin, mutlaka ve mutlaka yeniden ele alınması gerekiyor.

*

(Yürek yarası bir örnek vereyim size… İzmir Şirinyer’de, Kızılçullu’da Amerikan koleji vardı. Tee 1891’de kurulmuştu. Tam adı, American Collegiate Institute For Boys’du. Adnan Menderes bu okuldan mezun olmuştu. Cumhuriyet ilan edilince, bu okul ve arazisi, bizzat Mustafa Kemal’in emriyle, Amerikalılardan alındı, el konulmadı, 52 bin lira ödendi, tapusu satın alındı. Köy enstitüsü haline getirildi. Adnan Menderes iktidara gelince, ilk iş, köy enstitülerini kapattı, imam hatipleri açtı. Kızılçullu köy enstitüsü binasını ne yaptı biliyor musunuz? Amerikalılara geri verdi, NATO karargahı yaptı!)

*

Hani CHP ne yapmalı filan diye soruyorsunuz ya… Açıkça, mertçe, kıvırmadan, burdan başlamalı.
Demokrasinin kolay olanını değil…
Zor olanını seçmeli.

alıntı--

anonymous
http://www.sozcu.com.tr/2015/yazarlar/yilmaz-ozdil/paris-985107/
alıntı--



Paris

Kimin kimi öldürdüğüne değil… Para kimin cebine giriyor, daima ona bakmak lazım.

*

Dünyada her gün 88 milyon varil petrol tüketiliyor. 20 sene sonra, her gün 100 milyon varil tüketilecek. Aradaki farkı kim karşılayacak? Nereden gelecek bu değirmenin suyu? Irak’tan…

*

Uluslararası Enerji Ajansı’na göre, dünya petrol talebindeki artışı tek başına Irak üstlenecek. Hani Saddam’dan kurtarıp, özgürlük getirmişlerdi ya… Son damlasına kadar inek gibi sağacaklar o özgür Irak’ı!

*

Şii bölgelerindeki yataklarda 115 milyar varil rezerv bulunuyor. Kuzey Irak’ta 45 milyar varil rezerv olduğu tahmin ediliyor. Ne demek bu? En az beş-altı nesile yetecek kadar petrol geliri demek… Doğalgaz rezervlerini saymıyorum bile, varın siz hesap edin.

*

Kuzey Irak’ın kendi başına petrol ihraç etmesine izin vermeyen Şii Bağdat yönetimi, 10 sene içinde, Irak’ın günlük üretimini 10 milyon varile çıkarmayı hedefliyordu. Bunu başarırsa… Petrol gelirinde Suudi Arabistan’la kafa kafaya gelecekti. Petrol piyasasında Suudilerin Katar’ın Kuveyt’in borusu eskisi kadar ötmeyecekti.

*

Zart diye IŞİD çıktı ortaya!

*

Ne idüğü belirsiz, ne zaman, nerede, kimler tarafından kurulduğu belirsiz, toplama katiller sürüsü… Suriye’de dehşet dengesi kurdu, Tahran-Bağdat-Şam hattını kopardı, Şii Bağdat’ın Suudi Arabistan’a rakip olmasını güçleştirdi. Tesadüf işte… Sadece Kuzey Irak’a dokunmadı, tampon bölge gibi kuzeyle güneyin arasına girdi, Irak’ı ikiye böldü, hatta, Barzani’nin Kerkük’ü almasına vesile oldu. IŞİD, sadece Suudilere ve Barzani’ye yaradı.

*

Akp’den önce şıpıdık terlikle dolaşan Barzani’nin, şu anda, Katar emiri kadar, Dubai şeyhi kadar petrolü var. Exxon Mobil, Chevron, Hunt Oil, Addax, Heritage Oil, Oryx Petroleum, BP, Shell, Total gibi dünya devleriyle anlaşma imzaladı.

*

Peki, kuzeyde bunlar olurken, güneyde neler oluyor?

*

Rus petrol devi Lukoil, 20 milyar varil rezerviyle, dünyanın henüz delinmemiş en büyük petrol alanı Batı Kurna-2’de üretime başladı. Çin devlet şirketi PetroChina, güneyde petrol sahaları satın aldı, 10 bin Çinli işçiyi bölgeye taşımak için, kendi havaalanını inşa etti. PetroChina’nın satın aldığı bölge, eskiden Exxon Mobil’e aitti, Amerikalılar sepetlendi, onların yerine Çinliler oturdu.

*

(Parantez açalım, fantastik bir film senaryosu uyduralım… Arap baharı ayaklarıyla Libya petrolüne oturan Batı bloğu, gözünü Suriye’ye dikmişti. Kuzey Irak’ın petrolünü Akdeniz’e akıtmak için, Kuzey Suriye’de koridor açılacaktı. Müdahale an meselesiyken, Rusya hamle yaptı, zurt diye Ukrayna’ya daldı. Ukrayna’da çarşı karışınca, Suriye geri planda kaldı, Esad rahat nefes aldı. Batılı ülkeler, Rusya’ya ambargo uygulamaya kalktı. Sadece bir kişi itiraz etti… Fransız petrol devi Total’in ceo’su Christophe de Margerie, Batı’nın Rusya’ya ambargo uygulamasına karşı çıktı. “Oyun kuralları”nın dışına çıkmıştı. Kendi ülkesinin kararını bile sallamamıştı. Total dediğin zurna değildi, dünyanın en büyük 11’inci şirketiydi, 130 ülkede faaliyet gösteriyordu. Total ceo’sunun görüşü, pekçok ülke liderinden önemliydi. Ve o da, Putin’in yanında saf tutmuştu. Sonra ne oldu biliyor musunuz? Geçen sene ekim ayında Moskova’ya gitti, Putin’le görüştü. Paris’e dönmek üzere Vnukova havalimanına geldi, özel uçağına bindi, havalanmak üzere pistte hızlanırken, haşırt, önlerine kar küreme aracı fırladı, burnundaki dört metrelik kar küreme kepçesi uçağa çarptı, tekerlekleri yerden kesilmiş olan uçak, piste çakıldı, alev alev sürüklendi. Total ceo’su, pilotlar, hostes, uçakta dört kişi vardı, hepsi öldü. Batı bloğunda yeralıp, Putin’i destekleyen tek kişi, kendisini en güvenli hissettiği yerde, Putin’in başkentinde, tuhaf bir kazayla can vermişti. Talihsizlik işte!)

*

(Filler tepişirken çimenler ezilir.
Bu defa, filler tepişirken gergedan ezilmişti.)

*

(Üç ay sonra… Libya petrolüne oturan Batı bloğunun, Libya harekatını yürüten merkezi Paris’te, Charlie Hebdo basıldı.)

*

(Paris’e mesaj mıydı acaba?
Çalma kapımı, çalarlar kapını mıydı?)

*

(Işid görünümlü iki tetikçi saldırmıştı. Peki gerçekten öyle miydi? Kuklaların, kuklacıyı tanıması mümkün müydü?)

*

(Enteresan ötesi iki açıklama geldi. İran cumhurbaşkanı, İslam adına başvurulan terörizmi kınadı. Hizbullah lideri Nasrallah ise “radikal İslamcılar, Hazreti Muhammed’e hakaret eden karikatüristlerden daha fazla zarar veriyor” dedi. Yani… Şiiler, Sünni kökenli terörizmi kınıyordu. Charlie Hebdo baskını yüzünden, Işid’e destek veren Sünni İslam ülkeleri zor durumda kalmıştı.)

*

(Sonrası malum, Almanya, İngiltere, İtalya, elli kadar Batılı ülkenin başbakanı, Paris’te protesto yürüşüne katıldı. ABD ise, şaşırtıcıydı, sadece büyükelçisiyle katıldı. ABD adalet bakanı Paris’teydi, buna rağmen katılmadı. Acaba… Hakikaten katılmadı mı, yoksa, Fransa’nın tepkisi yüzünden katılamadı mı? Yoksa hakikaten, onca başbakan karikatüristler öldürüldü diye mi yürüdü zannediyordunuz?)

*

(Charlie Hebdo’dan sonra bazı sürprizler oldu… Fransa, Rusya’yla 1 milyar 200 milyon euroluk anlaşma imzalamıştı, iki adet helikopter gemisi satacaktı, 210 metre uzunluğundaki gemiler 70’er adet helikopter taşıyabiliyordu, ismi helikopter gemisiydi ama aslında indirme-çıkarma gemisiydi, güvertesinde 16’şar helikopter taşırken, kargosunda 55’er adet tank taşıyabiliyordu. Şak… Paris bu anlaşmayı iptal etti, bu sene teslim etmesi gereken gemileri vermedi.)

*

(Aynı şekilde, Charlie Hebdo’dan 10 gün sonra… Rusya enerji bakanlığı, taahhütlerini yerine getirmeyen, imzalanmış sözleşmelere uymayan Total’i uyardı. Çünkü, Total’in ceo’su değişince, Total’in Rusya’ya bakışı da değişmişti. Eski ceo zamanında yatırım üstüne yatırım yaparken, yeni ceo gelince, yeni yatırımları boşver, yaptığı anlaşmaları bile iptal etmişti. Total artık Rusya’nın yanında değildi.)

*

(Ve, 14 gün önce… Mısır’da tatil yapan Rus turistlerin bulunduğu Rus yolcu uçağı, Şarm El Şeyh’ten Sankt Petersburg’a gitmek üzere havalandı, 20 dakika sonra patlama oldu, Sina’ya düştü, 224 kişi hayatını kaybetti, bavulların arasına bomba konulduğu ortaya çıktı. Sıradan Rus vatandaşları hedef alınmıştı.)

*

(14 gün sonra… Paris’te silahlar patladı, canlı bombalar patladı. 152 kişi hayatını kaybetti. Sıradan Fransız vatandaşları hedef alınmıştı. Acaba gene… Çalma kapımı, çalarlar kapını mıydı?)

*

(Neyse… Sakın ola ciddiye alınmasın. Uydurduğumuz fantastik bir film senaryosuydu, gerçek değildi, kapatalım parantezi.)

*

Demem o ki…

*

Bu yaşanan hadiselerin etnik kökenle, mezheple filan uzaktan yakından alakası yoktur.
45 milyar varil petrolü ver…
Danimarkalılar bile Kürt olur.
Arjantinliler bile Sünni olur!

*

CIA, FSB, MI6, DGSE, Mossad coğrafyasına İETT’yle girmek, intihardır.

*

“Misak-ı milli” denilen kavram, akıldır. Akıl yoksa… Bir koyayım üç alayım, Şam’da namaz kılayım filan derken, anca şehit tabutu alınır.



alıntı--
anonymous
bugünkü yazısıyla emine erdoğan'ın 90 yıllık enkazı kaldırdık lafına ayarı vermiştir.

http://www.sozcu.com.tr/2016/yazarlar/yilmaz-ozdil/90-yillik-enkaz-oyle-mi-1116866/
anonymous
http://www.sozcu.com.tr/2016/yazarlar/yilmaz-ozdil/mallari-boykot-1260691/

--alıntı--

Malları boykot
4 Haziran 2016

İşler ne zaman boka sarsa…
Hemen boykot çağrısı yapılıyor.
Fransız malını boykot.
İtalyan malını boykot.
Amerikan malını boykot.
Şimdi, Alman malını boykot.
*
Bırakın bu işleri kardeşim…
Ne mal olduğunu bildiğimiz politikacıları boykot edin!
*
Malı götüren…
Hırsız politikacıyı almayın mesela.
Pahalıya mal olan…
Rüşvetçi politikacıyı boykot edin.
*
Ahlaksız, namussuz, şerefsiz politikacıyı evinize sokmayın.
Yalancı, dönek, yalaka, yavşak politikacıyı mecliste barındırmayın.
*
Vatan, millet, bayrak diyor, mitinglerinde yerli diyor, milli diyor.
Rüşveti dolar'la alıyor!
Din, iman, Kuran, ezan diyor, paramı faizsiz bankaya yatırdım diyor.
Çalarken euro'yla çalıyor!
*
Bunları boykot edin.
*
devletin malı deniz diyenleri…
mal varlığını gizleyenleri…
malın gözü olanları alkışlamayın.
Mal mal bakanlardan olmayın.
*
Alman malı otomobile binin.
Milletin kıçında don yokken, milletin parasıyla Alman malı otomobile binen politikacıyı boykot edin.
*
Seçtiğiniz, hayatınıza dahil ettiğiniz politikacılar, Alman malı gibi sağlam olsun, Amerikan malı gibi güvenilir olsun, Fransız malı gibi ömür boyu garantili olsun, İtalyan malı gibi şık olsun… Aldıktan sonra pişman olmayın, üç gün sonra tuttuğunuz yeri elinizde kalmasın, kendinizi kazıklanmış gibi, dolandırılmış gibi, keriz gibi hissetmeyin.
*
Bize çadır devleti muamelesi yapmasınlar istiyorsanız…
Haysiyetli, dirayetli bir ülkede yaşamak istiyorsanız…
Dürüst, namuslu, yurtsever, Atatürkçü siyasetçiyi tercih edin.
*
Ne mal olduğunu bildiğimiz politikacıları boykot edin.

--alıntı--
beady eye
beşiktaş yönetiminin stad için inönü'nün ismi yerine sponsor şirket ismini tercih etmesini eleştirmiş ortalama gerizekalı fenerli ulusalcı.
no more bets
eleştirenler tarafından yazı şekli nedeniyle eleştirilen gazetecidir. yazdıgı yazılarda tezkip yayınlanma oranı çok azdır. türkiye'de insanların az okudugunu bildiğimize göre kısa cümlelerle anlatması gerekeni anlatabilen gazetecidir.
5 /

neden bekliyorsun?


bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?

üye ol