istanbul'da bulunan 350'ye yakın avm'nin oluşturduğu cehennem.
sadece şuna bakmak yeterli, sadece metro hattını göz önüne getirin lütfen
sırasıyla;
demirören avm, cevahir avm, profilo avm, esentepe astoria avm, metrocity avm, kanyon avm, isitinye park avm.
gezi parkı da avm olacak.
bunun yanında ali sami yen stadı'nın şimdiki yerine de muhtemelen avm iş merkezi konut karışımı bir inşaat yapılacak.
bunlar 350 avm'den sadece 9 tanesi. evet aynı çizgi üzerinde 9 adet avm'miz olacak.
ya allah bismillah...
şimdiki gezi parkı'nın yerine 1780 yılında III. selim tarafından yaptırılmış olan ve 1940 yılında fransız mimar ve şehir plancısı henry prost denen adamın fikriyle yıkılan kışla.
hükümetin gezi parkı'nın yıkıp "orda zaten topçu kışlası vardı, onu yeniden yapacağız istanbul'un tarihine sahip çıkıyoruz" derken adama sorarlar o zaman;
1- yıkılmaya yüz tutan bizans surları'na neden sahip çıkmıyorsun?
2- istanbul'un altında bulunan ve istanbul'un tarihine ışık tutacak yapılara neden "çanak çömlek" diyorsun?
soruyoruz da kime soruyoruz...
hükümetin gezi parkı'nın yıkıp "orda zaten topçu kışlası vardı, onu yeniden yapacağız istanbul'un tarihine sahip çıkıyoruz" derken adama sorarlar o zaman;
1- yıkılmaya yüz tutan bizans surları'na neden sahip çıkmıyorsun?
2- istanbul'un altında bulunan ve istanbul'un tarihine ışık tutacak yapılara neden "çanak çömlek" diyorsun?
soruyoruz da kime soruyoruz...
sayın recep başbakanın ülkenin malının komple .mına koyarken , kendi malına zarar verenler hakkında soruşturma açılması.
dikili ağaçları kesen zihniyetin koparılan çiçeklere bu kadar hassas olması götlekliktir.
--spoiler--
9. Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel'in eşi Nazmiye Demirel'in cenaze töreninde Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın gönderdiği çelengi kırdığı iddia edilen kişi hakkında, "Mala zarar vermek" suçundan soruşturma başlatıldı.
--spoiler--
bu da haberin tamamı
http://www.haber7.com/guncel/haber/1033034-o-celengi-kiran-kisiye-sorusturma
dikili ağaçları kesen zihniyetin koparılan çiçeklere bu kadar hassas olması götlekliktir.
--spoiler--
9. Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel'in eşi Nazmiye Demirel'in cenaze töreninde Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın gönderdiği çelengi kırdığı iddia edilen kişi hakkında, "Mala zarar vermek" suçundan soruşturma başlatıldı.
--spoiler--
bu da haberin tamamı
http://www.haber7.com/guncel/haber/1033034-o-celengi-kiran-kisiye-sorusturma
karşı cinsin yanında saçmalamaya başladığını anladığı an...
bir yıldırım demirörene bakıyorsun.
bir serdal adalının açıklamalarına bakıyorsun.
bütün bunlara baktıktan sonra bir de fikret ormana bakıyorsun. hakikaten adam gibi adam olduğunu anlıyorsun.
bir serdal adalının açıklamalarına bakıyorsun.
bütün bunlara baktıktan sonra bir de fikret ormana bakıyorsun. hakikaten adam gibi adam olduğunu anlıyorsun.
şimdi gene hikaye anlatıyor dediğinizi duyar gibiyim sevgili arkadaşlar. hayatımda sadece kısa bir süre tanıdığım ama kaybı bende derin izler bırakan bir insandan bahsedeceğim.
ismi josep aliaga. ispanyol kendisi, aynı zamanda adaşım.
geçen yıl mart ayında beyrutta boktan bir binadan bozma hostelde, bir koridora atılmış 3 yatak ve perdeyle çevrilmiş oda demeye bbin şahit isteyen bir alanı paylaşıyorduk, günlüğü 10 dolar olduğu için burda kalmayı tercih emiştik. orda tanıdım ben bu adamı. ispanyol dedim ya adam, inanılmaz sıcak kanlı, ben de sıcak kanlıyımdır, hemen bir muhabbet falan filan derken birbirimize çok ısındık bu adamla.
kaldığım 1 hafta boyunca gündüz etrafı dolaşıyorduk gece ise beyrutun eğlence alemlerine akıyorduk, bu olay 1 hafta boyunca devam etti, benden büyüktü , 30 yaşlarında falandı josep. beyruta o da tatile gelmiş 1 hafta için , ama çok sevmiş 2 aydan beri de ordaymış gidememiş bir türlü.
hakikaten de öyle beyrut, ortadoğunun incisi parisi süper bir yer, israil denen katil devlet her ne kadar da şehri yerle bir etse bile şehir hala çok güzel. zengin ve fakir bir şehir. ilk indiğim andan hostele gidene kadar en az 5 ferrari saydım, porcheları sayamadım bile. ama şehirde tarfik kuralı yok, kırmızı ışığa kimse uymuyor, bi yere gidene kadar kesin kaza yapmış araçlar görüyorsunuz, herkez ışık ihlali yapıyor.
eğlence ayrıntılarına girmeyeceğim, sadece şunu diyim, çok taş bir kızsanız gece klübüne girme garantiniz yok, turist erkekler daha rahat giriyor, etraf sanki milanoda mankenlik ajansının önünde bekleyen kız kalabalığı gibi, esmer ve güzel beyrut kızları. ( 5 dakika duş molası sonra devam edeceğim)
neyse, joseple çok süper anılarımız oldu, dedim ya 2 aydır ordaydı, bi mekana gidiyoruz 10 dakika sonra etrafımızda 3-4 kız muhabbet falan döndürüyor adam, tam bir arsen lüpen yani. gündüzleri kültür gezileri yapıyoruz diğer şehirlere gidiyoruz falan, yolda muhabbet dönüyor, kültürlü bir herif aynı zamanda.
hal böyle olunca ben de kendisini istanbula davet ettim, hemen kabul etti. ben istanbula döndükten 2 hafta sonra atladı geldi buraya 4 günlüğüne. hatta kendisiyle istanbulda salak bir anım var onu da anlatayım göz yaşlarımı silerken. şimdi biz istanbullular olarak taksmde buluşurken yüzde doksanımız burger kingde buluşuruz. ben de öyle dedim, meydanda bulabileceği en iyi yer burger king. neyse buluşma saatinde gittim üzerimde matador kıyafeti sağ elimde mızrak, bekle babam bekle bekle babam bekle 1 saat oldu yok bizim heriz. dedim herhalde burhgerları karıştırdı, yürüdm galatasarayın olduğu burgera orda da yok, çok kızdım ipneye.telefon açıyorum açmıyor telefonu ipne, işin rengi sonradan orataya çıktı, ben bu salağı burgerın dışında beklerken o da beni içerde bekliyormuş, tam 1 saat mal gibi o içerde ben dışarda beklemişiz.
neyse efendim kaldığı 4 gün boyunca yedik içtik gezdik eğlendik, süper eğlendik. bizim josep burayı çok sevdi beyrut gibi. sonra dediki sen bana burda sürekli kalacak bir yer ayarla ben burda kalmak istiyorum artık diye. çok sevindim inanılmaz mutlu oldum. istanbuldan beyruta döndü son bir elveda demek için, eşyalarını falan toplayıp ebn kendisine uzun bir süre kalacak bir oda ayarlayınca hemen gelecekti, 1-2 ay da burda takılacaktı. ben buna aylık 500 tl ye arkadaşımın yanında her şey dahil osmanbeyde bir oda buldum, ucuz uçak bileti aldı1 hafta sonra istanbula geliyor, planlar yapıyoruz ortamların anasını ağlatacaz giye, taksim meydanını tayyipten önce biz yıkacaktık o derece.
sadede geliyorum; öncesinde söylemiştim beyrutta trafik kuralı yok diye, istanbula gelemeden 3 gün önce hostelin önünden karşıya karşıya geçerken araba çarpıyor, oracıkta hayatını kaybediyor. çok uzun
bir süre kendime gelemedim.
3 gün sonra istanbula gelecek adamın 3 gün sonra ispanyaya cenazesi kalktı.
çok kısa sürede sağlam arkadaşlığımız olduğu bu güzel insanı kaybettim.
kötü bir duygu. allah kimseye yaşatmasın ama hayat da böyle bir şey...
ismi josep aliaga. ispanyol kendisi, aynı zamanda adaşım.
geçen yıl mart ayında beyrutta boktan bir binadan bozma hostelde, bir koridora atılmış 3 yatak ve perdeyle çevrilmiş oda demeye bbin şahit isteyen bir alanı paylaşıyorduk, günlüğü 10 dolar olduğu için burda kalmayı tercih emiştik. orda tanıdım ben bu adamı. ispanyol dedim ya adam, inanılmaz sıcak kanlı, ben de sıcak kanlıyımdır, hemen bir muhabbet falan filan derken birbirimize çok ısındık bu adamla.
kaldığım 1 hafta boyunca gündüz etrafı dolaşıyorduk gece ise beyrutun eğlence alemlerine akıyorduk, bu olay 1 hafta boyunca devam etti, benden büyüktü , 30 yaşlarında falandı josep. beyruta o da tatile gelmiş 1 hafta için , ama çok sevmiş 2 aydan beri de ordaymış gidememiş bir türlü.
hakikaten de öyle beyrut, ortadoğunun incisi parisi süper bir yer, israil denen katil devlet her ne kadar da şehri yerle bir etse bile şehir hala çok güzel. zengin ve fakir bir şehir. ilk indiğim andan hostele gidene kadar en az 5 ferrari saydım, porcheları sayamadım bile. ama şehirde tarfik kuralı yok, kırmızı ışığa kimse uymuyor, bi yere gidene kadar kesin kaza yapmış araçlar görüyorsunuz, herkez ışık ihlali yapıyor.
eğlence ayrıntılarına girmeyeceğim, sadece şunu diyim, çok taş bir kızsanız gece klübüne girme garantiniz yok, turist erkekler daha rahat giriyor, etraf sanki milanoda mankenlik ajansının önünde bekleyen kız kalabalığı gibi, esmer ve güzel beyrut kızları. ( 5 dakika duş molası sonra devam edeceğim)
neyse, joseple çok süper anılarımız oldu, dedim ya 2 aydır ordaydı, bi mekana gidiyoruz 10 dakika sonra etrafımızda 3-4 kız muhabbet falan döndürüyor adam, tam bir arsen lüpen yani. gündüzleri kültür gezileri yapıyoruz diğer şehirlere gidiyoruz falan, yolda muhabbet dönüyor, kültürlü bir herif aynı zamanda.
hal böyle olunca ben de kendisini istanbula davet ettim, hemen kabul etti. ben istanbula döndükten 2 hafta sonra atladı geldi buraya 4 günlüğüne. hatta kendisiyle istanbulda salak bir anım var onu da anlatayım göz yaşlarımı silerken. şimdi biz istanbullular olarak taksmde buluşurken yüzde doksanımız burger kingde buluşuruz. ben de öyle dedim, meydanda bulabileceği en iyi yer burger king. neyse buluşma saatinde gittim üzerimde matador kıyafeti sağ elimde mızrak, bekle babam bekle bekle babam bekle 1 saat oldu yok bizim heriz. dedim herhalde burhgerları karıştırdı, yürüdm galatasarayın olduğu burgera orda da yok, çok kızdım ipneye.telefon açıyorum açmıyor telefonu ipne, işin rengi sonradan orataya çıktı, ben bu salağı burgerın dışında beklerken o da beni içerde bekliyormuş, tam 1 saat mal gibi o içerde ben dışarda beklemişiz.
neyse efendim kaldığı 4 gün boyunca yedik içtik gezdik eğlendik, süper eğlendik. bizim josep burayı çok sevdi beyrut gibi. sonra dediki sen bana burda sürekli kalacak bir yer ayarla ben burda kalmak istiyorum artık diye. çok sevindim inanılmaz mutlu oldum. istanbuldan beyruta döndü son bir elveda demek için, eşyalarını falan toplayıp ebn kendisine uzun bir süre kalacak bir oda ayarlayınca hemen gelecekti, 1-2 ay da burda takılacaktı. ben buna aylık 500 tl ye arkadaşımın yanında her şey dahil osmanbeyde bir oda buldum, ucuz uçak bileti aldı1 hafta sonra istanbula geliyor, planlar yapıyoruz ortamların anasını ağlatacaz giye, taksim meydanını tayyipten önce biz yıkacaktık o derece.
sadede geliyorum; öncesinde söylemiştim beyrutta trafik kuralı yok diye, istanbula gelemeden 3 gün önce hostelin önünden karşıya karşıya geçerken araba çarpıyor, oracıkta hayatını kaybediyor. çok uzun
bir süre kendime gelemedim.
3 gün sonra istanbula gelecek adamın 3 gün sonra ispanyaya cenazesi kalktı.
çok kısa sürede sağlam arkadaşlığımız olduğu bu güzel insanı kaybettim.
kötü bir duygu. allah kimseye yaşatmasın ama hayat da böyle bir şey...
şimdi sizlere çeşitli yerlerde gözlemlediğim parkların kısa kısa özelliklerini anlatacağım.
taksim gezi parkı, an itibariyle yıkımına devam edilen ağaçları sökülen park. artık istanbul'un göbeğinde kalan son yeşil alanlar da bir bir yok oluyor.
şimdi çıkıp emirgan parkı yıldız parkı var demeyin lütfen. bunlar parktan ziyade saray bahçeleridir yani vatandaş faydalansın diye yapılan şeyler değildir.
avrupa'da mesela londra'da hyde park vardır, muazzam bir yerdir, insanlar rahatlasın diye belediye şezlonglar koymuştur hiç bir ücret talep etmeden. kimse kimseyi rahatsız etmez. spor yapan insan mı ararsınız, bisiklete binen, paten kayan, köpeğiyle frizbi oyanayanlar falan, kriket oynayablar bile vardı.insanın gördükçe içi açılıyor. londrada bunun gibi onlarca park vardır, bu sadece en büyüğüdür.
bir de dönüp kendi yaşadığın şehre bakıyorsun, parkta sevgilinle çekirdek yerken polis gelip rahatsız edebiliyor, sakallı bir amca gelip sizi taciz edebiliyor. ben yaşadığım şehre, londra'daki hyde parkı gördükten sonra küfür etmeye başladım. kendi devletimin bizi insan yerine koymadığını anladım.
new york'taki central park'tan da biraz bahsedeyim. londra'daki hyde parkı düşünün, hee işte, onun içinde baseball sahası olanı, basket sahası olanı, daha güzel bacaklı kızların koştuğu bir yerdir burasıda. isterseniz kasalı bisiklete atlayıp 20 dolara tüm parkı turlayabilirsiniz. yani koca parkı bisikletle 45 dakikada falan dolaşıyorsunuz, o derece muazzam bir yer.
madrid'de ise retiro park vardır. içinde çok güzel bir yapay gölü olan. yurkarda bahsettiiğim şeylerin hemen hepsi burda da vardır.
şimdi gelelim ortadoğu'nun incisi beyrut. üniversitenin de içinde olduğu aslında üniversite bahçesi de olan çok güzel bir parkı vardır, halka açıktır bu park, yani 3 yaşındaki çocuğunu alıp gidip orda oyun oynayabilirsin, botanik bahçe gibi envaye çeşit ağaç, kimse içtiği kolanın kutusunu yerde bırakmıyor. parkta temizlik görevlisi yok elde süpürgeyle, adamlar zaten parkı kendileri temiz tutuyor.
kağıthane parkı, yanından kanalizasyonun boşaltıldığı, her yağmurda taşan kağıthane dersi geçiyor. gel de otur. hava güzel olduğu zamen antreman yapmaya gidiyoruz 3 kişi. park tinerci istilasında allah'tan yanaşamıyorlar, yalnız yakalasalar ölüm tehliken var.
maçka parkı'ndan da bahsedeyim biraz, aslında hepiniz biliyorsunuz, tinerci yuvası olmuş durumda, ağaç diplerinde kullanılmış prezervatifler falan, iğrenç bir görüntü.
istanbul'da bundan sonra bir park kültürümüz olmayacak. zaten yoktu. çocuklarımız parkta spor yapıp sevgilileriyle dolaşmak yerine avm mcdonalds'larında kuyruğa girip genç türkcell zamazingosu kovalıyacaklar.
ancak parkta 2 kişi frizbi oynamanın ne derece mükemmel bir şey olduğunu, böyle basit bir şeyden ne derece zevk alınabileceğini tadamıyacaklar.
elveda gezi parkı, artık yarım saat gecikecek arkadaşımı beklerken üzerine oturup sigara içebileceğim bir bankın olmayacak...
taksim gezi parkı, an itibariyle yıkımına devam edilen ağaçları sökülen park. artık istanbul'un göbeğinde kalan son yeşil alanlar da bir bir yok oluyor.
şimdi çıkıp emirgan parkı yıldız parkı var demeyin lütfen. bunlar parktan ziyade saray bahçeleridir yani vatandaş faydalansın diye yapılan şeyler değildir.
avrupa'da mesela londra'da hyde park vardır, muazzam bir yerdir, insanlar rahatlasın diye belediye şezlonglar koymuştur hiç bir ücret talep etmeden. kimse kimseyi rahatsız etmez. spor yapan insan mı ararsınız, bisiklete binen, paten kayan, köpeğiyle frizbi oyanayanlar falan, kriket oynayablar bile vardı.insanın gördükçe içi açılıyor. londrada bunun gibi onlarca park vardır, bu sadece en büyüğüdür.
bir de dönüp kendi yaşadığın şehre bakıyorsun, parkta sevgilinle çekirdek yerken polis gelip rahatsız edebiliyor, sakallı bir amca gelip sizi taciz edebiliyor. ben yaşadığım şehre, londra'daki hyde parkı gördükten sonra küfür etmeye başladım. kendi devletimin bizi insan yerine koymadığını anladım.
new york'taki central park'tan da biraz bahsedeyim. londra'daki hyde parkı düşünün, hee işte, onun içinde baseball sahası olanı, basket sahası olanı, daha güzel bacaklı kızların koştuğu bir yerdir burasıda. isterseniz kasalı bisiklete atlayıp 20 dolara tüm parkı turlayabilirsiniz. yani koca parkı bisikletle 45 dakikada falan dolaşıyorsunuz, o derece muazzam bir yer.
madrid'de ise retiro park vardır. içinde çok güzel bir yapay gölü olan. yurkarda bahsettiiğim şeylerin hemen hepsi burda da vardır.
şimdi gelelim ortadoğu'nun incisi beyrut. üniversitenin de içinde olduğu aslında üniversite bahçesi de olan çok güzel bir parkı vardır, halka açıktır bu park, yani 3 yaşındaki çocuğunu alıp gidip orda oyun oynayabilirsin, botanik bahçe gibi envaye çeşit ağaç, kimse içtiği kolanın kutusunu yerde bırakmıyor. parkta temizlik görevlisi yok elde süpürgeyle, adamlar zaten parkı kendileri temiz tutuyor.
kağıthane parkı, yanından kanalizasyonun boşaltıldığı, her yağmurda taşan kağıthane dersi geçiyor. gel de otur. hava güzel olduğu zamen antreman yapmaya gidiyoruz 3 kişi. park tinerci istilasında allah'tan yanaşamıyorlar, yalnız yakalasalar ölüm tehliken var.
maçka parkı'ndan da bahsedeyim biraz, aslında hepiniz biliyorsunuz, tinerci yuvası olmuş durumda, ağaç diplerinde kullanılmış prezervatifler falan, iğrenç bir görüntü.
istanbul'da bundan sonra bir park kültürümüz olmayacak. zaten yoktu. çocuklarımız parkta spor yapıp sevgilileriyle dolaşmak yerine avm mcdonalds'larında kuyruğa girip genç türkcell zamazingosu kovalıyacaklar.
ancak parkta 2 kişi frizbi oynamanın ne derece mükemmel bir şey olduğunu, böyle basit bir şeyden ne derece zevk alınabileceğini tadamıyacaklar.
elveda gezi parkı, artık yarım saat gecikecek arkadaşımı beklerken üzerine oturup sigara içebileceğim bir bankın olmayacak...
itü'de veya odtü'de makina mühendisliği okuyun, sonra ebenizin .mını görün...
temel atma töreninde dualar eşliğinde ayrıca 1000 küçükbaş hayvan keilmesi gereken köprü.
akan kanın herkesin alnına tek tek sürdükten sonra kalan kanının da temele harç olarak katılması gerekirdi.
işte o zaman ülkeye gericilik şeriat yobazlık tam manasıyla kara bir bulut gibi çökerdi...
not: çobanım
akan kanın herkesin alnına tek tek sürdükten sonra kalan kanının da temele harç olarak katılması gerekirdi.
işte o zaman ülkeye gericilik şeriat yobazlık tam manasıyla kara bir bulut gibi çökerdi...
not: çobanım
kimse açık ve net bir şekilde açıklayamıyor ama
burada ulu önderimiz atatürk ve ismet inönüyü kastetmiştir...
tarihi araştırmalara (!) göre atatürk aşırı derecede alkol sigara kullanırmış. sabahlara kadar içki içtiği olurmuş masada aynı zamanda memleket meselelerini tartışırken.
ismet paşa da eşlik edermiş.
iki tane ayyaş lafı yakışmadı...
tutup birisi de size 2 tane bilmem ne dese dava açmayın bi zahmet...
burada ulu önderimiz atatürk ve ismet inönüyü kastetmiştir...
tarihi araştırmalara (!) göre atatürk aşırı derecede alkol sigara kullanırmış. sabahlara kadar içki içtiği olurmuş masada aynı zamanda memleket meselelerini tartışırken.
ismet paşa da eşlik edermiş.
iki tane ayyaş lafı yakışmadı...
tutup birisi de size 2 tane bilmem ne dese dava açmayın bi zahmet...
unkanını şişhaneye bağlayan köprünün adı. küçük bir köprüdür. bir yavuz sultan selim köprüsü bir fatih sultan mehmet köprüsü gibi büyük değildir.
nitekim boyu da önemli değildir işlevi önemlidir.
sizi geçiyor mu? geçiriyor...
nitekim boyu da önemli değildir işlevi önemlidir.
sizi geçiyor mu? geçiriyor...
birileri padişahlara oğlancı dedikçe, başka padişahlar da cesaret alıp, atatürk'e ''ayyaş'', '' sarhoş'' deme cüretini gösteriyorlar.
hatta bazıları da padişahlara yaranmak için atatürk'ü ''dikatör ve kadın düşkünü'' olarak gösteren belgeseller çekme cesaretini buluyorlar.
başkasının hassas olduğu noktalara dokunursan karşındaki de de senin hassas olduğun noktalara öyle bir dokunur ki, elinden gelen tek şey sinirden küfür etmektir.
şimdi soğuk bir su için ve sakin olun...
hatta bazıları da padişahlara yaranmak için atatürk'ü ''dikatör ve kadın düşkünü'' olarak gösteren belgeseller çekme cesaretini buluyorlar.
başkasının hassas olduğu noktalara dokunursan karşındaki de de senin hassas olduğun noktalara öyle bir dokunur ki, elinden gelen tek şey sinirden küfür etmektir.
şimdi soğuk bir su için ve sakin olun...
en belirgin özelliği düşünme yetisini kaybetmiş olup acayip saçmalamasıdır.
aynı zamanda padişahlardaki en belirgin özellikleri sayarken '' oğlancılık '' yazacak kadar kıt görüşlere sahip insan.
bir laf vardır insanın fikri neyse zikri de o olur diye...
aynı zamanda padişahlardaki en belirgin özellikleri sayarken '' oğlancılık '' yazacak kadar kıt görüşlere sahip insan.
bir laf vardır insanın fikri neyse zikri de o olur diye...
son olarak letonya ile maç yapmış takım.
bakıyorum da bu takım 90 lı yılların başına döndü. o dönemlerde yediğimiz ne kadar boktan gol varsa hepsini şu an karbon kopya yiyiyoruz. 20 yıl öncesine döndük. büyük takım yensek sokaklara dökülecek durumdayız. önümüzdeki büyük turnuvalara katılmaktan çok çok uzağız.
2002 yılında 16 yaşındaydım. büyük bir heyecanla dünya kupasını izledim.
2008 yılında 22 yaşındaydım. gene heyecanım büyüktü, büyük bir zevkle avrupa kupasını izliyordum.
2014 yılında 28 yaşında olacağım , dünya kupasında takımı izleyemeyeceğim.
2016 yılında 30 yaşında olacağım, artık maç izlesem ne olur izlemesem dediğim yıllar olacak.
kucağımda çocuk, poposuna vurup gaz çıkartacağım yıllarda heyecanım kalmaz büyük ihtimalle.
milli takımı komple kapatalım, o şerefsizlere harcanan parayı olimpiyatlara katılacak sporculara harcayalım. bir cirit atmada gülle atmada madalya alalım ben buna razıyım...
bakıyorum da bu takım 90 lı yılların başına döndü. o dönemlerde yediğimiz ne kadar boktan gol varsa hepsini şu an karbon kopya yiyiyoruz. 20 yıl öncesine döndük. büyük takım yensek sokaklara dökülecek durumdayız. önümüzdeki büyük turnuvalara katılmaktan çok çok uzağız.
2002 yılında 16 yaşındaydım. büyük bir heyecanla dünya kupasını izledim.
2008 yılında 22 yaşındaydım. gene heyecanım büyüktü, büyük bir zevkle avrupa kupasını izliyordum.
2014 yılında 28 yaşında olacağım , dünya kupasında takımı izleyemeyeceğim.
2016 yılında 30 yaşında olacağım, artık maç izlesem ne olur izlemesem dediğim yıllar olacak.
kucağımda çocuk, poposuna vurup gaz çıkartacağım yıllarda heyecanım kalmaz büyük ihtimalle.
milli takımı komple kapatalım, o şerefsizlere harcanan parayı olimpiyatlara katılacak sporculara harcayalım. bir cirit atmada gülle atmada madalya alalım ben buna razıyım...
allah başımızdan eksik etmesin dediğimiz kızıdr.
şaka lan şaka sakin olun...
şaka lan şaka sakin olun...
göt korkusundan takılan küpe cinsi...
asfaltta yumurta pişiren esnaf olmazsa olmazdır...
bugün alakasız bir şekilde aklımdan geçen kadın, acaba ne yapıyordur ne ediyordur diye düşünmüştüm. şu an başlığı görünce şok oldum. allah rahmet eylesin mekanı cennet olsun.
not: içimemi doğmuş ne? yarabbim beni çok sevdiğini biliyorum , amin...
not: içimemi doğmuş ne? yarabbim beni çok sevdiğini biliyorum , amin...
31 çekmekten iyidir...
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?