forma üzerinde ''beko'' reklamı varken anneye babaya yalvarmaktır ''beko'' buzdolabı alın diye çocukken, o derece sevmektir işte beşiktaşlılık...
çok kolay bir grup değildir
öncelikle yunan deplasmanları türk takımları için her zaman zor geçmiştir. her ne kadar olimpiakos en kötü dönemlerinden birini geçirse de salonlarındaki o muhteşem taraftar desteği baskı yaratır. aynısını pana içinde tekrar etmeye gerek yok zannedersem. bu maçlardan olimpiakosu iç sahada yeneceğimize inanıyorum. deplasmanlardan malesef bir beklentim yok.
barcelona zaten bu seneki şampiyonluk adayım. iç sahada maccabi ve barcelonadan birini kazansak süper olur
keza en büyük korkum fenerinde aynı hesapları yapmasıdır. çok zor bi grup açıkçası takımlar süper...
en az 6 maç kazanmamız lazım...
öncelikle yunan deplasmanları türk takımları için her zaman zor geçmiştir. her ne kadar olimpiakos en kötü dönemlerinden birini geçirse de salonlarındaki o muhteşem taraftar desteği baskı yaratır. aynısını pana içinde tekrar etmeye gerek yok zannedersem. bu maçlardan olimpiakosu iç sahada yeneceğimize inanıyorum. deplasmanlardan malesef bir beklentim yok.
barcelona zaten bu seneki şampiyonluk adayım. iç sahada maccabi ve barcelonadan birini kazansak süper olur
keza en büyük korkum fenerinde aynı hesapları yapmasıdır. çok zor bi grup açıkçası takımlar süper...
en az 6 maç kazanmamız lazım...
dayısı da beşiktaşlıdır. bu ona dayısından geçmiştir...
mübarek cuma günü günaha sokan sokacak olan maçtır... god damn tff
bu medya programa cübbeli ahmet hocayı bağlayacak kadar magazinleşmiş, rasim ozan ve baransu'ya program yaptırcak kadar alçalmıştır...
almayıp bu adamı sahaya 4 kişi çıkılıp oynanması tercih edilmelidir. siyah beyaz formanın beyaz tarafındaki leke olarak kalacaktır...
(bkz: ömer dinçer) e emanettir...
serdar özkan samsunsporlu eski forvet
mehmet batdal dır kendisi...
an itibariyle yazar olduğumu öğrendikten sonraki ilk entrim, sana kısmetmiş sevgili başlık...
içinde bir tutam beyaz bir tutam siyah, bir çarşı kaşığı kadar kırmızı olan, bütün beşiktaşlıları doyuran bir sevgidir...
içinde bir tutam beyaz bir tutam siyah, bir çarşı kaşığı kadar kırmızı olan, bütün beşiktaşlıları doyuran bir sevgidir...
(vurgula: segar bastard )- eski ingliz futbolcu ve hakem
(vurgula: argelico fucks )- eski brezilyalı defans
(vurgula: paul dickov ) - eski iskoç futbolcu ve teknik direktör
geri kalanı için [ybkz]swh[/ybkz]
(vurgula: argelico fucks )- eski brezilyalı defans
(vurgula: paul dickov ) - eski iskoç futbolcu ve teknik direktör
geri kalanı için [ybkz]swh[/ybkz]
mika hakkinenli ve david couldhard 'lı mclaren-mercedes takımının hastası olduğum yarış. artık eski tadı vermiyor. ben bu yarışı izlemeyi şu olaydan sonra bıraktım...
yarışta barrichello baştan sona kadar öndeyken ve michael schumaer peşinde onu kovalarken ( ikiside ferrari takımındaydı ki o zaman schumaer liderdi ve şampiyonluğa oynuyordu ) takım merkezinden barichello'ya son turda yavaşlaması emrediliyor, çünkü schumaer'in daha fazla puan alması gerekmektedir ve barichello finishe 50 metre kala yavaşlıyor schumaer kazanıyor barichello ikinci oluyor.
kupa töreninde her ne kadar schumaer 1. lik kürsüsüne barichello'yu çıkarıp kupasını ona versede ortada hakkı yenmiş bir adam , ipneliği görmüş yüz milyonlarca insan var...
mahallede bisiklet yarışları bile daha centilmen geçerdi...
yarışta barrichello baştan sona kadar öndeyken ve michael schumaer peşinde onu kovalarken ( ikiside ferrari takımındaydı ki o zaman schumaer liderdi ve şampiyonluğa oynuyordu ) takım merkezinden barichello'ya son turda yavaşlaması emrediliyor, çünkü schumaer'in daha fazla puan alması gerekmektedir ve barichello finishe 50 metre kala yavaşlıyor schumaer kazanıyor barichello ikinci oluyor.
kupa töreninde her ne kadar schumaer 1. lik kürsüsüne barichello'yu çıkarıp kupasını ona versede ortada hakkı yenmiş bir adam , ipneliği görmüş yüz milyonlarca insan var...
mahallede bisiklet yarışları bile daha centilmen geçerdi...
artık içimdeki sesin benden başka insanlar tarafından duyulduğu güzel ortam, haykırdığım yer...
-boş akbil
-otobüste düğmesine bastığın halde açılmayan kapı
-sen durakta beklerken durmayan otobüs
-ani frende üzerine düşen amcalar, teyzeler, ablalar...
not: ayakkabı numarası 43 olan, 6 durak sonunda 15 yolcusu olan otobüs şoförüyüm
-otobüste düğmesine bastığın halde açılmayan kapı
-sen durakta beklerken durmayan otobüs
-ani frende üzerine düşen amcalar, teyzeler, ablalar...
not: ayakkabı numarası 43 olan, 6 durak sonunda 15 yolcusu olan otobüs şoförüyüm
fenerli çocuktur...
olası bir galibiyette maç fazlasıyla liderlik koltuğuna oturacağız maçtır...
dj'lik kendini dinletmektedir.
ortamdaki dinleyici kitlesine göre müzik çalmaktır.
müzikle beraber ortamdaki insanları da takip etmektir. çaldığın müzik istersen o yılın en hit parçası güneyi kasıp kavuran dillerden düşmeyen bir parça olsun, eğer ortamdaki saati ve ritmi, milletin kafa durumunu ve dinleyici kitlesini iyi göremezsen boş salona çalarsın.
taktik 1: ortamda farklı insanlar ve farklı müzik zevklerine sahip insanlar muhakkak olacaktır. burda yapacağın şey gözüne mekanda eğlenceli bir grup kestirip onların eğlenmesini sağlamandır. diğerleri de eğlenen insanları görüp eğlenmeye çalışacaktır. eğer bu gruba müzik eşliğinde sahnede dans ettirebilirsen diğer insanları da ayaklandıracak ve herkes oturmaya mı geldik havasına girecektir.
unutmayın, insanlar önce mekana girerler, içerdeki müzikten ziyade insanların eğlenip eğlenmediğine bakarlar, eğer eğlenceli bir ortam varsa içerde ilgilerini çeker ve eğlenceye dahil olurlar. ne çaldığın önemli değildir, ajdar da çalma ama, çok zorda kalırsan demet akalın çal...
taktik 2: yanına illaki 2 liseli kız gelip çeşitli demet serdar coverları isteyecektir. kulak asma, müziklerde çok sert geçişler de yapma.
herkes çılgınca dans ederken bir anda slow bir müzik çalıp sevgilileri dans ettirip sevgilisi olmayan erkekleri göt gibi ortada bırakma... unutma kalabalığın çogunluğunu sevgilisi olmayan erkekler oluşturur...
taktik 3: ülkemizde herkes kolbastı uzmanı olduğu için kolbastı çalıp insanları saçma sapan kolbastı oynatma, ortamda zaten 3 tane isveçli erasmus var, onları da kaçırma...
taktik 4: bence yol yakınken bu işe hiç girme , kendine 16 gb ipod al ve kendi kendini eğlendir, bunlar zahmetli işler...
ortamdaki dinleyici kitlesine göre müzik çalmaktır.
müzikle beraber ortamdaki insanları da takip etmektir. çaldığın müzik istersen o yılın en hit parçası güneyi kasıp kavuran dillerden düşmeyen bir parça olsun, eğer ortamdaki saati ve ritmi, milletin kafa durumunu ve dinleyici kitlesini iyi göremezsen boş salona çalarsın.
taktik 1: ortamda farklı insanlar ve farklı müzik zevklerine sahip insanlar muhakkak olacaktır. burda yapacağın şey gözüne mekanda eğlenceli bir grup kestirip onların eğlenmesini sağlamandır. diğerleri de eğlenen insanları görüp eğlenmeye çalışacaktır. eğer bu gruba müzik eşliğinde sahnede dans ettirebilirsen diğer insanları da ayaklandıracak ve herkes oturmaya mı geldik havasına girecektir.
unutmayın, insanlar önce mekana girerler, içerdeki müzikten ziyade insanların eğlenip eğlenmediğine bakarlar, eğer eğlenceli bir ortam varsa içerde ilgilerini çeker ve eğlenceye dahil olurlar. ne çaldığın önemli değildir, ajdar da çalma ama, çok zorda kalırsan demet akalın çal...
taktik 2: yanına illaki 2 liseli kız gelip çeşitli demet serdar coverları isteyecektir. kulak asma, müziklerde çok sert geçişler de yapma.
herkes çılgınca dans ederken bir anda slow bir müzik çalıp sevgilileri dans ettirip sevgilisi olmayan erkekleri göt gibi ortada bırakma... unutma kalabalığın çogunluğunu sevgilisi olmayan erkekler oluşturur...
taktik 3: ülkemizde herkes kolbastı uzmanı olduğu için kolbastı çalıp insanları saçma sapan kolbastı oynatma, ortamda zaten 3 tane isveçli erasmus var, onları da kaçırma...
taktik 4: bence yol yakınken bu işe hiç girme , kendine 16 gb ipod al ve kendi kendini eğlendir, bunlar zahmetli işler...
kullanmam için önce iphone'a sahip olmam gereken aplikasyon, sam okazyon ...
bazen birini hayatınızdan çıkarırsınız (bkz: kırmızı kart )
annemim '' valla gerizekalı bu çocuk '' deyip ayarı vermesiyle son bulan güzel eylem...
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?