Anıların sadece bir tanesi için;
(bkz: ortaköy ü beşiktaş a bağlayan anı yolu)
Yüzüne baktım,biraz. Aptallığı gözlerinden akmış, acemi makyajını sağa sola dağıtmıştı. Kim üzdü seni diye soracaktım ki; vazgeçtim.insanların dertlerini biriktirmeyi sevmezdim, onların alıcısı olmuyordu hiç.
Ben kendimi ondan kaza yerinden kaçan suçlu gibi soyutlarken, o sessiz kaldı.
Makyajı sağa ve sola doğru git gide bozuldu.
şimdi karşımda durmuş beni izliyor.Gözlerinin içinde bana ait olan duygularla. Bilmiyor ama çok seviliyor.Bilmiyor ama asla terk edilmeyecek.
Sadece tek istediğim, yanıma izmire gelmesi,kurtarması beni.
Olsun,gelmesin. Bir gün,bir yerden onunda başına düşecek; izmir yolculuk biletleri.
Ben kendimi ondan kaza yerinden kaçan suçlu gibi soyutlarken, o sessiz kaldı.
Makyajı sağa ve sola doğru git gide bozuldu.
şimdi karşımda durmuş beni izliyor.Gözlerinin içinde bana ait olan duygularla. Bilmiyor ama çok seviliyor.Bilmiyor ama asla terk edilmeyecek.
Sadece tek istediğim, yanıma izmire gelmesi,kurtarması beni.
Olsun,gelmesin. Bir gün,bir yerden onunda başına düşecek; izmir yolculuk biletleri.
lomana tresor lualua'nın arena'yı galatasaray'a dar ettiği karşılaşma.
(bkz: oğuzhan özyakup)
Hepimiz yalnızdık Ortaköy'de. Tanıdıklarım bir kazan çorbaya atılan tuz taneleri kadar fazla olsada o yolda yaşadığım yalnızlığı hiç yaşamamıştım ben.
Beşiktaşla Ortaköy arasında ki çırağan caddesi bende ki adı ile Anı olan yolun paha biçilmez bir değeri var o yüzden.
Bir cadde Kabataş Lisesi,Beşiktaş Lisesi,çırağan sarayı ve Yıldız parkı gibi Türkiyenin 4 harikasının size kapılarını açabilir mi? Açmış işte.
Değeri bilin oranın,gidin yürüyün oradaki ağaçları koklayın,verdiğiniz selama karşılık vermesede,çırağan sarayındaki askerlere selam verin ve o yolun değerini bilin değerli istanbullular.
Beşiktaşla Ortaköy arasında ki çırağan caddesi bende ki adı ile Anı olan yolun paha biçilmez bir değeri var o yüzden.
Bir cadde Kabataş Lisesi,Beşiktaş Lisesi,çırağan sarayı ve Yıldız parkı gibi Türkiyenin 4 harikasının size kapılarını açabilir mi? Açmış işte.
Değeri bilin oranın,gidin yürüyün oradaki ağaçları koklayın,verdiğiniz selama karşılık vermesede,çırağan sarayındaki askerlere selam verin ve o yolun değerini bilin değerli istanbullular.
ahmet kaya'nın ölümsüzleştirdiği parçalardan sadece bir tanesi.
Tek bir şiiri ile saatlerce düşünüp,ağlamanıza neden olabilecek üstad,o şiir için;
(bkz: biliyorum sana giden yollar kapalı)
(bkz: biliyorum sana giden yollar kapalı)
önce 1999'da sonra 2008'de mağlup ettiği fenerbahçe'yi yine mağlup edecek takım.
Dün akşam[ybkz]swh[/ybkz] oynanan galatasaray-karabükspor maçında karabükspor adına maçın yıldızı olan futbolcu.
kk partizan basketbol takımının maçlarını oynadığı salon,aynı zamanda avrupa basının tabiriyle rakip takımlar için tam anlamıyla cehennem.
15 kasım 2012 partizan beşiktaş maçı için bir sürü soru işareti ve sorunu barındıran deplasman,birinci sorun uçak bileti,otel rezervasyonları vs. bir sürü işini halletmiş olan beşiktaş taraftarı bilet bulabilecek mi ?,ikinci sorun ilk maçta bazı taraftarlarımızın açtığı kosova ve bosna bayrakları iki taraftar grubunu birbirine düşürecek mi?,olası bir kavga'da sırp polisi müdahele edebilecek mi? büyük bir merakla maç gününü beklemek en iyisi sözlük.
Düşüncelerinden uzaklaşmak için nereye gidersin? Bir sahil kasabası, bir bar, binalar ya da kerhaneler. Olabildiğince genel evlerin sıralandığı mahallelerde kaçıncı fahişeyi seçeceksin? Nereden bileceksin? Sarı saçlı olanı tutmayacak gözün, esmer olan da korkutacak seni ve kumralın fiyatı aşacak belki seni.
Ey, kara gözlü çingeneliğim, ne zaman yeşile vurdu gözlerini hüzünlerim?
Nereye atacağım ben şimdi kendimi, bırakıp yazdıklarımı, hangi denizde boğmaya çalışacağım kendimi?
Biliyor muyum? Hiç sanmıyorum.
Neyse, kendim hakkında yazmaktan vazgeçmeliyim artık.
Karanlık yeni bastırıyordu. Kot pantolonlu çingene, cadde üzerindeki kitap tezgahını yavaş yavaş topluyordu. Rasgele atmıyordu torbaya kitapları, bilimkurgu türündekiler en alta, polisiyeler onların üstünde, dramlar onlarında üstündeydi. Onlarca kitabı böylesine düzenli bir şekilde toplamak ona ne kadar zaman kaybettirse de; umursamıyordu. Kitaplar onun için hem eski bir dost hem de yüzemeyen bir ekmek teknesiydi.
Gemiler aslında yüzmedi. Deniz sadece elleriyle oradan oraya fırlattı onları. Gemiler asla icat olmadı, deniz uslandı sadece.
Ekmek teknesinin halatını, iskeleden sökerken yağmurun yaklaştığını hissettirdi hava. ilk önce kararan hava, büyük bir fotoğraf makinesinin flaşına kapılmışçasına aydınlandı, ardından büyük bir çığlık koptu gökyüzünden.
Merhaba tanrım, umarım gözlerim kapalı çıkmamıştır.
Caddenin eski kaldırımlarında yansımasını görebiliyordu. Kaldırımın bir şey yansıttığı yoktu ama o kaldırımda görebilmekteydi kendini. Yıllarca her santimini ezberlemiş, bu kaldırım da belli bir hüznün yansıması vardı ondan, tüm hatları sigara izmaritinden.
Ne kadar çevreci olursan ol, sigara izmaritini kaldırıma atmak yapabildiğin en güzel şey.
Yaşlanmıştı ya da sigaraların içindeki nikotin oranları arttırılmıştı. Büyük bir sarı leke gibiydi, geçmişi. Sigara içen parmaklarda kalan şu sarı lekelerden.
Kitapları toplamayı bitirdiğinde.
Onlarca kitap, onlarca hayat ve ben sadece bu metindeki çingeneyim.
Kitapların olduğu büyük çantayı kapattı hızlıca, yağmura yakalanmak istemiyordu. Caddenin kuytu köşesinde duran tahta sandığa yaklaştı yavaşça, sandığın kapağını açtı ve içerisine bıraktı ekmek teknesini. Sandığı kapattıktan sonra tekrardan kitlemeyi ihmal etmedi hatta bir de açılıp açılmadığını kontrol etti. Her şey tam istediği gibiydi.
Yürüdü, yürüdü ve biraz daha yürüdü.
Yürümek, hüzün toplamak gibi. Onlarca insanın arasında hüzün mıknatısı gibiyim.
Caddenin sonunda seyyar bir kitapçıyla karşılaştı. Onu burada daha önce hiç görmemişti. Kitapçıya yaklaştı. Selamını aldı, selamını verdi. Sonra tanıdık bir cümleye denk geldi;
Abicim, nasıl bir şey arıyordun?
Tanıdık cümleler, tanıdık ağızlar ve tanıdık sigara izmaritleri. Bu kitaplarda da tanıdık kaçak sigara kokusu. Bir yerlerden akraba gibi her şey.
Adamın cevap beklediğini fark etti. Hiç düşünmeden cevapladı;
Yağmur yaklaşıyor, elini çabuk tutsan iyi olur.
Adam, çingenenin ne dediğini anlamamış gibi bir de elindeki listeyi kontrol etti.
Valla abicim, o dediğin bende yok ama istersen getirtelim.
O sırada yağmur geldi ama kitap hiç uğramadı oralara.
Ey, kara gözlü çingeneliğim, ne zaman yeşile vurdu gözlerini hüzünlerim?
Nereye atacağım ben şimdi kendimi, bırakıp yazdıklarımı, hangi denizde boğmaya çalışacağım kendimi?
Biliyor muyum? Hiç sanmıyorum.
Neyse, kendim hakkında yazmaktan vazgeçmeliyim artık.
Karanlık yeni bastırıyordu. Kot pantolonlu çingene, cadde üzerindeki kitap tezgahını yavaş yavaş topluyordu. Rasgele atmıyordu torbaya kitapları, bilimkurgu türündekiler en alta, polisiyeler onların üstünde, dramlar onlarında üstündeydi. Onlarca kitabı böylesine düzenli bir şekilde toplamak ona ne kadar zaman kaybettirse de; umursamıyordu. Kitaplar onun için hem eski bir dost hem de yüzemeyen bir ekmek teknesiydi.
Gemiler aslında yüzmedi. Deniz sadece elleriyle oradan oraya fırlattı onları. Gemiler asla icat olmadı, deniz uslandı sadece.
Ekmek teknesinin halatını, iskeleden sökerken yağmurun yaklaştığını hissettirdi hava. ilk önce kararan hava, büyük bir fotoğraf makinesinin flaşına kapılmışçasına aydınlandı, ardından büyük bir çığlık koptu gökyüzünden.
Merhaba tanrım, umarım gözlerim kapalı çıkmamıştır.
Caddenin eski kaldırımlarında yansımasını görebiliyordu. Kaldırımın bir şey yansıttığı yoktu ama o kaldırımda görebilmekteydi kendini. Yıllarca her santimini ezberlemiş, bu kaldırım da belli bir hüznün yansıması vardı ondan, tüm hatları sigara izmaritinden.
Ne kadar çevreci olursan ol, sigara izmaritini kaldırıma atmak yapabildiğin en güzel şey.
Yaşlanmıştı ya da sigaraların içindeki nikotin oranları arttırılmıştı. Büyük bir sarı leke gibiydi, geçmişi. Sigara içen parmaklarda kalan şu sarı lekelerden.
Kitapları toplamayı bitirdiğinde.
Onlarca kitap, onlarca hayat ve ben sadece bu metindeki çingeneyim.
Kitapların olduğu büyük çantayı kapattı hızlıca, yağmura yakalanmak istemiyordu. Caddenin kuytu köşesinde duran tahta sandığa yaklaştı yavaşça, sandığın kapağını açtı ve içerisine bıraktı ekmek teknesini. Sandığı kapattıktan sonra tekrardan kitlemeyi ihmal etmedi hatta bir de açılıp açılmadığını kontrol etti. Her şey tam istediği gibiydi.
Yürüdü, yürüdü ve biraz daha yürüdü.
Yürümek, hüzün toplamak gibi. Onlarca insanın arasında hüzün mıknatısı gibiyim.
Caddenin sonunda seyyar bir kitapçıyla karşılaştı. Onu burada daha önce hiç görmemişti. Kitapçıya yaklaştı. Selamını aldı, selamını verdi. Sonra tanıdık bir cümleye denk geldi;
Abicim, nasıl bir şey arıyordun?
Tanıdık cümleler, tanıdık ağızlar ve tanıdık sigara izmaritleri. Bu kitaplarda da tanıdık kaçak sigara kokusu. Bir yerlerden akraba gibi her şey.
Adamın cevap beklediğini fark etti. Hiç düşünmeden cevapladı;
Yağmur yaklaşıyor, elini çabuk tutsan iyi olur.
Adam, çingenenin ne dediğini anlamamış gibi bir de elindeki listeyi kontrol etti.
Valla abicim, o dediğin bende yok ama istersen getirtelim.
O sırada yağmur geldi ama kitap hiç uğramadı oralara.
Dönüp,arkasına baktı adam. Uzun ve soğuk geceler geride kalmıştı. Uzun bir ova tüm yeşil gövdesiyle ve utanmaz ağızlı köyleriyle arkasında kalıyordu.Hüzünlenmedi ama sadece manzaraya yakışsın diye,hüzünlenmiş taklidi yaptı. Oysa ki içindeki sevinç o an başka bir zamanda, yerde para bulan çocuğun sevinciyle kafa kafaya gidiyordu. Adımlarını kayalıklara doğru atarken, arkasında bıraktıklarını unutmaya çalıştı. Bazıları hatıraydı, bazıları ses ve koskoca bir hiçlik.
Arkada kalan yemyeşil bir ova, yemyeşil bir hiçlik.Uzakta şehirlerin sesi,özlem gidermeye gelen çantalı prenslerin yolunda ilerleyen garip bir yolcu.Otobüs biletine parası yetmeyen fakir prens. Yürürken tabanları sallıyordu taşları ve bir özlem ayaklanmış geliyordu,arkasında yemyeşil bir hiçlik.
Güneş doğardı elbet ama nerede,ne zaman kim bilirdi?
istenilen yere giderdi insan ama neyle,nasıl,ne zaman kim bilir?
Gitmek kolaydı da, arkada bırakılanlarla da yaşanmıyordu.Yaşatmıyordu hiç bir hatıra insanı.
Arkada kalan yemyeşil bir ova, yemyeşil bir hiçlik.Uzakta şehirlerin sesi,özlem gidermeye gelen çantalı prenslerin yolunda ilerleyen garip bir yolcu.Otobüs biletine parası yetmeyen fakir prens. Yürürken tabanları sallıyordu taşları ve bir özlem ayaklanmış geliyordu,arkasında yemyeşil bir hiçlik.
Güneş doğardı elbet ama nerede,ne zaman kim bilirdi?
istenilen yere giderdi insan ama neyle,nasıl,ne zaman kim bilir?
Gitmek kolaydı da, arkada bırakılanlarla da yaşanmıyordu.Yaşatmıyordu hiç bir hatıra insanı.
Kendi sevgime bile inanmıyorum bazen. Bir insana gerçekten değer versem onun hayatında ki en yakın kişi olup sonra onu yalnız bırakırım yada hayatının en büyük kazığını atarım. Onun bir daha kimseye güvenmemesini sağlayıp ileride onu kimsenin üzmesini için güçlendiririm.
Bunu çok planladım ama hiçbir zaman yapamadım.
Bazılarını çok seviyorum ama şu duygusal yanım yok mu? Onu öldüresim geliyor bu yüzden.
insanları kaybetmek bana göre değil çünkü bir insana alışmam o kadar uzun zaman alıyor ki bu konudada üşeniyorum, evet bu yüzden hiçbir zaman ne en iyi dost ne en iyi sevgili nede en iyi evlat olabileceğim.
Sizi yalnız bırakıp gidenler değerlidir, onlara sövmeyi kesin.
Bunu çok planladım ama hiçbir zaman yapamadım.
Bazılarını çok seviyorum ama şu duygusal yanım yok mu? Onu öldüresim geliyor bu yüzden.
insanları kaybetmek bana göre değil çünkü bir insana alışmam o kadar uzun zaman alıyor ki bu konudada üşeniyorum, evet bu yüzden hiçbir zaman ne en iyi dost ne en iyi sevgili nede en iyi evlat olabileceğim.
Sizi yalnız bırakıp gidenler değerlidir, onlara sövmeyi kesin.
ne zaman canınız sıkılsa, bunalsanız yardımınıza koşan beste, can sıkıntısı halinde bir doz tavsiye ediyorum sözlük.
Kendi içimde özel yaşadığım farklı şeyler var. Benimde engel olmadığım karşılarında susamadığı. Doğuştan verilen hisler duygular gibi.Doğmaktan dahada enteresan geliyor bunu yaşamak bana. Yarım saate geçiyor. Ben yine susuyorum. Anları yaşamakla geçiyor her şey herkes için. Benim için susmakla geçiyor zaman.
Büyütülecek bir şeyde yok aslında, yıllarca susuyorum sadece.
Hakkımı yememelisiniz susmak zor zanaat sabır gerektiriyor.
Büyütülecek bir şeyde yok aslında, yıllarca susuyorum sadece.
Hakkımı yememelisiniz susmak zor zanaat sabır gerektiriyor.
masmavi şimşekler'in hem tribünde,hem sahada kazanacağı karşılaşmadır.
Yokluğuna bir türlü alışamadığım eski basketbolcumuz,ne yazık ki gözlerim hep onu arroyo be sözlük.
daha maçlar oynanmadan bile birçok basketbolseverin beklediği gibi potanın kartalları'nın ''ekstra galibiyet'' olarak düşünebileceği karşılaşmalardan bir tanesi olacak karşılaşma.
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?