Yayıncı kuruluşa konuşan kalecimiz.
---------------alıntı---------------
istanbul güzel bir şehir. Hava şartları iskoçyadan çok daha iyi. Ayrıca modern tesislere sahibiz. ilk izlenimim gayet olumlu. istanbulda trafik dışında her şeyin çok güzel olduğunu söyleyebilirim. Beşiktaşa gelince... Gelenekleri, büyük ve ateşli taraftarı olan bir kulüpteyim. Yeni deneyimler yaşamak, yeni mücadelelerin içerisinde olmak istiyordum. Bu nedenle Beşiktaşı seçtim, rüyada gibiyim
---------------alıntı---------------
liverpool fc'nin 8 milyon euro gibi bir teklif yaptığı söylenen futbolcumuz.
amerika'nın yer yer protesto edildiği karşılaşma sebebi mi çok açık;
(bkz: 3 ağustos 2012 abd nijerya basketbol maçı)
(bkz: 3 ağustos 2012 abd nijerya basketbol maçı)
potanın perileri'nin 2012 londra olimpiyatları boyu oynadıkları oyunu oynaması halinde kesinlikle kazanacağı karşılaşma.
ibrahim toraman'ın attığı gol ile 1-0 öne geçtiğimiz karşılaşma.
2010 yılında bize attığı golün hatırlatılması üzerine
---------------alıntı---------------
"Bu golü Brezilya'da atsam rakip taraftarlar beni öldürmek isterdi ama Türkler beni ayakta alkışladı. Bir gün onlar için oynarsam, attığım golden sonra nasıl sevineceklerini hayal bile edemiyorum"
---------------alıntı---------------
şeklinde bir açıklama yapmış futbolcu.
---------------alıntı---------------
"Bu golü Brezilya'da atsam rakip taraftarlar beni öldürmek isterdi ama Türkler beni ayakta alkışladı. Bir gün onlar için oynarsam, attığım golden sonra nasıl sevineceklerini hayal bile edemiyorum"
---------------alıntı---------------
şeklinde bir açıklama yapmış futbolcu.
Amerikan asıllı milli basketbolcumuz,2012 londra olimpiyatları boyu potanın perileri'nin şüphesiz en büyük silahlarından birisi.
##218438 çünkü ben beşiktaş taraftarıyım,galatasaraylı bir basketbolcuya hayran olamam,maçını izleyemem değil mi ?[ybkz]swh[/ybkz]
çantalarımı yerleştirdikten sonra dizüstü bilgisayarımı yanıma aldım.Kalitesiz kağıda basılmış biletimin bana oturmamı söylediği yere doğru ilerledim otobüsün iç ışıklandırılmasının altında.
Numaram beşti.
Beş.
Beş?
Beş rakamı hayatım boyunca hiç bir şekilde anlam ifade etmeyen bir rakamdı benim için. Okulda alamadığım bir not. Hayatımda büyük değişiklikler yaratan sayıların içinde değildi ve hiç olmayacaktı, beş. Hayatımı etkileyen sayılar olmuştur mesela; 7.
7; hayatımda otel müdürü olmaya karar verdiğim andır, yedinci yaşım ve kolumu yedi yerden kırmışımdır,hayatım boyunca.
Hem yedi rakamı benim için soyut anlamlara da bürünür.O dik burunluluğuyla kalbimde belli bir yer etmiştir.
Ama beş benim doğumumdan itibaren sadece basit bir sayı olarak kalmıştır hep.Bir sayı, basit ve monoton bir sayı.Onu ayıran tek özellik diğer sayılardan 0dan biraz daha zayıf olması; ki bu onun zayıf olduğu anlamına da gelmiyor.
Yerime oturuyorum.çantamdan bir kitap çıkarıyorum, okumaya koyuluyorum ama bu sefer önsözü bile okuyorum.çünkü önsözü okumaya bile ihtiyacım var,benim.Hayatımda en ufak ayrıntıya dikkat etmem gerek artık, havada uçan sineğin kaç gözü olduğunu bilmezsem ne zevki kalacak ki hayatın,anlamıyorsunuz.
önsözü okuyorum.
Giriş bölümü geldi.
Haydi Paul,göster kendini sen mükemmel bir yazarsın.işte böyle Paul bana o kadını daha fazla anlat.Hayır onun göğüs boyutlarını değil, içini anlat.işte bundan bahsediyordum,bende tam olarak.
Kitap güzel,hayat monoton ve otobüs gereğinden daha fazla yavaş.
Yanımda bana eşlik edecek yaşlı amca üstünde soluk krem renkli gömleğini kumaş pantolonunun üzerine serbest bırakmış.Pantolon ve gömlek resmen savaşıyorlar, ortalık kir ve kırışlık içinde.
Bana Merhaba! diyor ve elimi sıkıyor.Sonra sıralıyor;
Ailen buralı mı?
Hangi okulda okuyorsun?
Hangi bölüm?
Kardeşin var mı?
Silahımı çıkarıp adamın kafasına boşaltmak istiyorum mermilerimi. Adamın kanlı bedeninin yavaşça koltuğa gömülüşünü ve gömlekle beraber pantolonun barış imzalayışını görmek istiyorum.Olmayan silahımla..
Okuduğum kitabı ona göstermek için çırpınıyorum ama olmuyor. Görmemek için çırpındığını görüyorum ve hala onun hayatından bir şeyler anlatıyor bana,dinlemiyorum ve kitabımın sayfalarında kısa gezintilere çıkıyorum.
Yeşil vadilerde, Paul ile koştururken masmavi gökyüzünden hala o moruğun sesini duyuyorum. Paula soruyorum;
Silahın var mı?
Yok anlamında gülüyor,Paul.
Gerçek hayatıma dönüyorum,otobüsteyim.
Kitap yarım,moruk konuşkan,gömlek savaşta ve otobüs durmuş.
Numaram beşti.
Beş.
Beş?
Beş rakamı hayatım boyunca hiç bir şekilde anlam ifade etmeyen bir rakamdı benim için. Okulda alamadığım bir not. Hayatımda büyük değişiklikler yaratan sayıların içinde değildi ve hiç olmayacaktı, beş. Hayatımı etkileyen sayılar olmuştur mesela; 7.
7; hayatımda otel müdürü olmaya karar verdiğim andır, yedinci yaşım ve kolumu yedi yerden kırmışımdır,hayatım boyunca.
Hem yedi rakamı benim için soyut anlamlara da bürünür.O dik burunluluğuyla kalbimde belli bir yer etmiştir.
Ama beş benim doğumumdan itibaren sadece basit bir sayı olarak kalmıştır hep.Bir sayı, basit ve monoton bir sayı.Onu ayıran tek özellik diğer sayılardan 0dan biraz daha zayıf olması; ki bu onun zayıf olduğu anlamına da gelmiyor.
Yerime oturuyorum.çantamdan bir kitap çıkarıyorum, okumaya koyuluyorum ama bu sefer önsözü bile okuyorum.çünkü önsözü okumaya bile ihtiyacım var,benim.Hayatımda en ufak ayrıntıya dikkat etmem gerek artık, havada uçan sineğin kaç gözü olduğunu bilmezsem ne zevki kalacak ki hayatın,anlamıyorsunuz.
önsözü okuyorum.
Giriş bölümü geldi.
Haydi Paul,göster kendini sen mükemmel bir yazarsın.işte böyle Paul bana o kadını daha fazla anlat.Hayır onun göğüs boyutlarını değil, içini anlat.işte bundan bahsediyordum,bende tam olarak.
Kitap güzel,hayat monoton ve otobüs gereğinden daha fazla yavaş.
Yanımda bana eşlik edecek yaşlı amca üstünde soluk krem renkli gömleğini kumaş pantolonunun üzerine serbest bırakmış.Pantolon ve gömlek resmen savaşıyorlar, ortalık kir ve kırışlık içinde.
Bana Merhaba! diyor ve elimi sıkıyor.Sonra sıralıyor;
Ailen buralı mı?
Hangi okulda okuyorsun?
Hangi bölüm?
Kardeşin var mı?
Silahımı çıkarıp adamın kafasına boşaltmak istiyorum mermilerimi. Adamın kanlı bedeninin yavaşça koltuğa gömülüşünü ve gömlekle beraber pantolonun barış imzalayışını görmek istiyorum.Olmayan silahımla..
Okuduğum kitabı ona göstermek için çırpınıyorum ama olmuyor. Görmemek için çırpındığını görüyorum ve hala onun hayatından bir şeyler anlatıyor bana,dinlemiyorum ve kitabımın sayfalarında kısa gezintilere çıkıyorum.
Yeşil vadilerde, Paul ile koştururken masmavi gökyüzünden hala o moruğun sesini duyuyorum. Paula soruyorum;
Silahın var mı?
Yok anlamında gülüyor,Paul.
Gerçek hayatıma dönüyorum,otobüsteyim.
Kitap yarım,moruk konuşkan,gömlek savaşta ve otobüs durmuş.
Galatasaray bayan basketbol takımı'nın maçlarını fırsat buldukça takip etmenize yol açar,şehrinize geldiğinde ilk işiniz gidip ev sahibi tribününe bir bilet almak olur,sonra salona girdiğinde rakip tribünde oturduğunuz için attığı sayılara sadece gülümseyebilirsiniz,yada kendi taraftarına gittiği için hiç ''ışıl alben oley oley'' tezahüratına eşlik edemezsiniz,ama yine de mutlu bir gün geçirebilirsiniz.
ilk yarısı 39-27 üstünlüğümüz ile biten karşılaşma
Bayan voleybol takımımızın maçlarının bitmek bilmemesinden dolayı sürekli yarım yamalak izlemek zorunda kaldığım potanın perisi.
(bkz: shameless)
Kazanmamız halinde gruptan çıkmayı garantileyeceğimiz maç.
Can sıkıntısından yazmaya başladığım hikayelerin genel adı,bak bu birincisi;
Sigaranın yanan tarafını aya doğru tuttu adam ve dedi ki;
Senin hakkında konuşurken tüm Dünya hakkında konuşurmuş gibi hissediyorum. Dünya krizleri, ekonomik batışlar, iç savaşlar, terörizm, nükleer savaşlar, açlık, şehirlere göre suç analizleri bunların hepsini buluyorum teninde. Bunların hepsi senin samimiyetinin yanında sikik hadiselere dönüyor.
Ayın üzerinde dönüp durdu sigaranın alev almış ucu.Döndükçe sarı lekeler bıraktı Ayın üzerinde.
Sen benim 11 Eylül felaketimsin. ikiz kuleler nasıl yıkıldıysa birden bire; ben de öyle toza ve dumana dönüştüm sayende.Benim ki daha büyük felaket,benim ki daha büyük bir acı ve benim ki kuşkusuz ki yenilgi.Neyse, bunları siktir et.Kendinden bahset bana.
Ay sarıya dönüştü. Adam sigarasını bitirip yeni bir tane yakmak için siyah sigara paketine doğru uzandı.
insanlar sürekli bir şeylerde arıyor huzuru.Kimi Tanrıyla sakinleştiriyor kendini. Kimi uyuşturucu ile kimi müzik ile kimi kitaplarla.işte bunların hepsini topla sen çıkıyorsun, karşıma.
Yeni bir sigarayı aleve verirken, son cümlesini mırıldandı;
Bilmiyorum,gelsen mutlu mu olurum,zannetmiyorum ama en azından huzurlu ölürüm amına koyayım.
Sigaranın yanan tarafını aya doğru tuttu adam ve dedi ki;
Senin hakkında konuşurken tüm Dünya hakkında konuşurmuş gibi hissediyorum. Dünya krizleri, ekonomik batışlar, iç savaşlar, terörizm, nükleer savaşlar, açlık, şehirlere göre suç analizleri bunların hepsini buluyorum teninde. Bunların hepsi senin samimiyetinin yanında sikik hadiselere dönüyor.
Ayın üzerinde dönüp durdu sigaranın alev almış ucu.Döndükçe sarı lekeler bıraktı Ayın üzerinde.
Sen benim 11 Eylül felaketimsin. ikiz kuleler nasıl yıkıldıysa birden bire; ben de öyle toza ve dumana dönüştüm sayende.Benim ki daha büyük felaket,benim ki daha büyük bir acı ve benim ki kuşkusuz ki yenilgi.Neyse, bunları siktir et.Kendinden bahset bana.
Ay sarıya dönüştü. Adam sigarasını bitirip yeni bir tane yakmak için siyah sigara paketine doğru uzandı.
insanlar sürekli bir şeylerde arıyor huzuru.Kimi Tanrıyla sakinleştiriyor kendini. Kimi uyuşturucu ile kimi müzik ile kimi kitaplarla.işte bunların hepsini topla sen çıkıyorsun, karşıma.
Yeni bir sigarayı aleve verirken, son cümlesini mırıldandı;
Bilmiyorum,gelsen mutlu mu olurum,zannetmiyorum ama en azından huzurlu ölürüm amına koyayım.
yakın zaman içinde ankara 19 mayıs stadı'nda beşiktaş ile hazırlık maçı yapacağını duyurması için dualar ettiğim takım.
Duyduğuma göre kendi sahalarında çok iyi top oynayan romen temsilcisi.
Almeida'nın golü ile 6-1 oldu.
4-1 devam eden karşılaşma.
Gol bir yana gözlerim quaresma'yı arıyor lan,hadi be affedin şu adamı nolur lan.
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?