otobüs şavaşları ve kitapların kaybedişi

ssm
çantalarımı yerleştirdikten sonra dizüstü bilgisayarımı yanıma aldım.Kalitesiz kağıda basılmış biletimin bana oturmamı söylediği yere doğru ilerledim otobüsün iç ışıklandırılmasının altında.

Numaram beşti.

Beş.

Beş?

Beş rakamı hayatım boyunca hiç bir şekilde anlam ifade etmeyen bir rakamdı benim için. Okulda alamadığım bir not. Hayatımda büyük değişiklikler yaratan sayıların içinde değildi ve hiç olmayacaktı, beş. Hayatımı etkileyen sayılar olmuştur mesela; 7.

7; hayatımda otel müdürü olmaya karar verdiğim andır, yedinci yaşım ve kolumu yedi yerden kırmışımdır,hayatım boyunca.

Hem yedi rakamı benim için soyut anlamlara da bürünür.O dik burunluluğuyla kalbimde belli bir yer etmiştir.

Ama beş benim doğumumdan itibaren sadece basit bir sayı olarak kalmıştır hep.Bir sayı, basit ve monoton bir sayı.Onu ayıran tek özellik diğer sayılardan 0’dan biraz daha zayıf olması; ki bu onun zayıf olduğu anlamına da gelmiyor.

Yerime oturuyorum.çantamdan bir kitap çıkarıyorum, okumaya koyuluyorum ama bu sefer önsözü bile okuyorum.çünkü önsözü okumaya bile ihtiyacım var,benim.Hayatımda en ufak ayrıntıya dikkat etmem gerek artık, havada uçan sineğin kaç gözü olduğunu bilmezsem ne zevki kalacak ki hayatın,anlamıyorsunuz.

önsözü okuyorum.

Giriş bölümü geldi.

Haydi Paul,göster kendini sen mükemmel bir yazarsın.işte böyle Paul bana o kadını daha fazla anlat.Hayır onun göğüs boyutlarını değil, içini anlat.işte bundan bahsediyordum,bende tam olarak.

Kitap güzel,hayat monoton ve otobüs gereğinden daha fazla yavaş.

Yanımda bana eşlik edecek yaşlı amca üstünde soluk krem renkli gömleğini kumaş pantolonunun üzerine serbest bırakmış.Pantolon ve gömlek resmen savaşıyorlar, ortalık kir ve kırışlık içinde.

Bana “Merhaba!” diyor ve elimi sıkıyor.Sonra sıralıyor;

“Ailen buralı mı?”

“Hangi okulda okuyorsun?”

“Hangi bölüm?”

“Kardeşin var mı?”

Silahımı çıkarıp adamın kafasına boşaltmak istiyorum mermilerimi. Adamın kanlı bedeninin yavaşça koltuğa gömülüşünü ve gömlekle beraber pantolonun barış imzalayışını görmek istiyorum.Olmayan silahımla..

Okuduğum kitabı ona göstermek için çırpınıyorum ama olmuyor. Görmemek için çırpındığını görüyorum ve hala onun hayatından bir şeyler anlatıyor bana,dinlemiyorum ve kitabımın sayfalarında kısa gezintilere çıkıyorum.

Yeşil vadilerde, Paul ile koştururken masmavi gökyüzünden hala o moruğun sesini duyuyorum. Paul‘a soruyorum;

“Silahın var mı?”

Yok anlamında gülüyor,Paul.

Gerçek hayatıma dönüyorum,otobüsteyim.

Kitap yarım,moruk konuşkan,gömlek savaşta ve otobüs durmuş.

neden bekliyorsun?


bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?

üye ol