rivayete göre beşiktaş'kı futbolcular, kırmızı kart gördükten sonra baba hakkı'ya bakar, o izin verirse sahadan çıkarlarmış.
bir de şöyle bir olay var: beşiktaş sanırım ankara'da bir deplasmana gider ve beşiktaş ilk yeri geride tamamlar.hakkı soyunma odasında "dönüş biletlerinizi yırtarım, burdan istanbul'a yürüyerek gidersiniz" der ve takım çıkıp maçı alır.böyle otoriter ve saygı duyulan efsane bir isimdir baba hakkı.
(bkz: #347411 )
(bkz: #347411 )
(bkz: #347411 )
öncelikle şunu belirtelim, eleştirmek de hizmet etmektir.ancak bizde hakaret etmek, gerçekleri saptırmak, hamaset yapmak da eleştiri adı altında yapıldığından dolayı, insanların eleştiriye karşı cephe almasına neden olmaktadır.örneğin "fikret orman şu yüzden başarısızdır,
1-
2-
3-..." şeklinde yazmakla "fikret çapsızdır, vizyonsuzdur, korkaktır, pısırıktır..." demek aynı şey değildir.eğer misal "vizyonsuz" diyorsan bunun altını doldurman gerekir.
bu girizgahtan sonra şunu söyleyebilirim, "beşiktaş'ı yeterince eleştirmiyoruz!"
bu sene yapılanlara karşı bahanelerimiz elbette var, her zaman da vardı.doğru stad sorunu var, doğru yd'den kalan borç yığınları var, doğru tesisleşme ve kurumsallaşma anlamında ciddi eksiklerimiz var, doğru mantalite gerilemesi var...ancak bazen hem kendimize hem beşiktaş'a haksızlık yapıyoruz.
ben insanlara zaman tanımak gerektiğini düşünüyorum.manchester united'in bir çok yıldız menejer getirip, birçok yıldızla anlaşabilecek potansiyeli varken, moyes'de ısrar etmesinin sebebini anlıyorum.çünkü ferguson gibi çeyrek asırdan fazla bir süredir klube hizmet etmiş bir menejer gitmişti.kaldı ki bu efsanenin manchester'a geldiği ilk sene united ligi 11.sırada, sonraki sene 2. sırada,sonra 11.sorada, sonra 13.sırada, sonra 6. sırada bitirdiğini hatırlayalım.ancak sonraki sene 2. olmuş ve bu tarihten sonra hiçbir zaman ilk 3'den düşmemiştir.takımına çağ atlatmış, ingiltere'nin tartışmasız en iyisi, dünyanın en iyilerinden ve dünyanın marka değeri en yüksek ve en zengin klüplerinden birisi haline getirmiştir.
diğer bir örnek jurgen klopp.2008 de dotmund'un başına gelmiş, ilk sene ligi 6. 2. senesimde 5. bitirmiştir.buna mütakip sonraki iki sezonda şampiyon olmuş ve akabinde şamp.ligi finalinin son dakikalarında robben'in golüyle kupayı münih'e kaptırmışlardır.
ha şunu diyebiliriz, beşiktaş her sezon şampiyonluğun favorisi takımdır.m.united'in 80 li yıllarında ya da dortmund'un 2005'li yıllarındaki gibi "düşmüş bir takım" değildir.puan kayıplarına ve kaçan şampiyonluklara tahammülü yoktur...arkadaşlar ben beşiktaş'ın ligi domine ettiğini en son 2002-2003 sezonu ve 2003-2004 sezonu samsun maçına kadar olan zamandan hatırlıyorum.kaldı ki o zaman da lucescu'nun "göze hoş gelmeyen futbol" oynatmadığı için eleştirildiğini hatırlıyorum.
onun dışında şampiyon olduğumuz 2008-2009 sezonu dahil hiçbir sene yok.
yani biz orta sıra takımı değiliz ancak chp muhalefeti gibi hiçbir zaman 1.liği düşünmeyen ama ilk üçün içinde kalsam yeterci bir anlayışa dönmüşüz.aslında malesef mental olarak çok düşmüşüz.her şeyi denedik; o kadar yıldız futbolcu geldi, del Bosque gibi,Bernd Schuster gibi teknik direktörler geldi yine de başarı sağlanamadı.bu işte yeniden yapılanma zamanının geldiğini gösterendir.
yıllarca yd ekibi gibi sorumsuz yöneticiler tarafından klübün yarınları düşünülmeden atılan adımlara, "çıldırt bizi başgan..." diyerek alkış tutmuş, birkaç yıldızla ağzımızı kapamış, beleş biletlere tav olmuşuz.
artık bu kötü dönemleri arkamızda bırakmaya başlamıza rağmen o zamanki hatalara düşmemek adına, bu gün de yapıcı ve gerçekçi eleştirler yapmak gerekiyor."önder özen fenerli..." tarzındaki eleştiriler oldukça sığ kalmakta.yine de düzgün eleştiriler yapılmalıdır.
önder hoca birçok şey söylemekte, bir kısmını yapabilmektedir.benim kendisine dair yapabileceğim en net eleştiri dany transferidir.çünkü sezer ve eneramo transferlerini kendisinin gerçekleştirdiğine inanmıyorum.ancak dany'ye kendisi kefil oldu, sorumluluk aldı.ancak tutmadı.resmen bizim 6 puanımıza sebep olmuştır kendisi.
bunun dışında kendisinin saptamaları çok yerinde, soruna teşhis koyabiliyor ancak çözme konusunda sıkıntıları var.beşiktaş futbol direktörlüğü "yapabilme" konusunda kendisine bir gömlek büyük gelmiştir.takımın sakatlık sorununu çözememiştir.bu konuda epey uğraştığını görüyoruz aslında.bu konuda yapabileceği 2 şey kaldı.birincisi antrenman tesislerinin zeminini yeniden yapmak(ki bunun için sezon sonu bekleniyor), 2.si futbol sağlığı merkezi kurulması.bu konuda da çalıştığını biliyoruz.ancak iyi niyetli olarak çalışabilmek ile "başarmak" farklı şeylerdir.başarması gerekemektedir.eğer önümüzdeki sezonun ilk yarısında da aynı sorunları konuşuyor olursak, kendisine oldukça destek veren birisi olan ben de karşısına geçmeye başlayacağım.
ikinci konu bilic.hocanın kişiliğini çok seviyoruz.ancak beşiktaş mahalle takımı değil, başarılı olabilmesi gerekiyor.ilk devrede oyuncuları motive etme ve oyuna müdahale edebilme konusunda sıkıntıları olduğunu düşünüyordum.ancak bu sezon bunları epey aşmış görünüyor.bu kadar sakatlığa rağmen aynı sistemi oynatmaya çalışıyor ve kısmen başarılı da olabiliyor.takımın gol atma sıkıntısı ise elindeki futbolcu portföyü dikkate alınırsa kendisinin sorunu değil.mümkün olan en ofans oyuncuları oynatıyor.ancak elinde oyuncu eksikliği var ve istediği oyuncular transfer edilemiyor.
kendisinin şu anda eleştirilebilecek tek yönü bence yanına türk ligini tanıyan bir yardımcı almamasıdır.bu da işte rizede, antalyada ve karabükte kaybedilen puanların sebebi.yaptığı hataları tekrarlıyor.
gelelim fikret orman ve yönetime.fikret orman basına demeç vemeyi bilemiyor ve yönetimden herkesine konuşmasına izin veriyor-engel olamıyor.bir bakıyorsun fikret orman konuşuyor, bir bakıyorsun deniz atalay, bir bakıyorsun ahmet nur çebi, ahmet kavalcı,önder özen...herkes farklı birşey söylüyor ve bu da dışarıdan dağınık bir görüntü çiziyor.bunun engellenmesi lazım.ikinci handikap transfer.transfer konusunda yetersiz ve yeteneksiz görüyorum.ronaldinho, lescott bunun en belirgin örnekleri.çarşıya anans alacağım diye çıkıp karpuz alıp dönüyorlar gibi geliyor.gerçi ara transfer dönemi zordur, kabul ediyorum.ara transferde birşeyler yapmak istiyorsan keseyi açman lazım gs gibi.ancak paran olmasıyla transferi yapabilmen farklı şeyler.
stad inşaatı, sponsorluk anlaşmaları, klubün geleceğine yatırım yapması ve şeffaf olması ise artılarından
daha çok yazılabilecek şey var, ancak şimdilik bu kadar yeterli benden.herkes eleştirsin, yeter ki yapıcı olsun.hepimiz beşiktaşlıyız ve takımın menfaati için yeterince tartışabilmek için buradayız.
1-
2-
3-..." şeklinde yazmakla "fikret çapsızdır, vizyonsuzdur, korkaktır, pısırıktır..." demek aynı şey değildir.eğer misal "vizyonsuz" diyorsan bunun altını doldurman gerekir.
bu girizgahtan sonra şunu söyleyebilirim, "beşiktaş'ı yeterince eleştirmiyoruz!"
bu sene yapılanlara karşı bahanelerimiz elbette var, her zaman da vardı.doğru stad sorunu var, doğru yd'den kalan borç yığınları var, doğru tesisleşme ve kurumsallaşma anlamında ciddi eksiklerimiz var, doğru mantalite gerilemesi var...ancak bazen hem kendimize hem beşiktaş'a haksızlık yapıyoruz.
ben insanlara zaman tanımak gerektiğini düşünüyorum.manchester united'in bir çok yıldız menejer getirip, birçok yıldızla anlaşabilecek potansiyeli varken, moyes'de ısrar etmesinin sebebini anlıyorum.çünkü ferguson gibi çeyrek asırdan fazla bir süredir klube hizmet etmiş bir menejer gitmişti.kaldı ki bu efsanenin manchester'a geldiği ilk sene united ligi 11.sırada, sonraki sene 2. sırada,sonra 11.sorada, sonra 13.sırada, sonra 6. sırada bitirdiğini hatırlayalım.ancak sonraki sene 2. olmuş ve bu tarihten sonra hiçbir zaman ilk 3'den düşmemiştir.takımına çağ atlatmış, ingiltere'nin tartışmasız en iyisi, dünyanın en iyilerinden ve dünyanın marka değeri en yüksek ve en zengin klüplerinden birisi haline getirmiştir.
diğer bir örnek jurgen klopp.2008 de dotmund'un başına gelmiş, ilk sene ligi 6. 2. senesimde 5. bitirmiştir.buna mütakip sonraki iki sezonda şampiyon olmuş ve akabinde şamp.ligi finalinin son dakikalarında robben'in golüyle kupayı münih'e kaptırmışlardır.
ha şunu diyebiliriz, beşiktaş her sezon şampiyonluğun favorisi takımdır.m.united'in 80 li yıllarında ya da dortmund'un 2005'li yıllarındaki gibi "düşmüş bir takım" değildir.puan kayıplarına ve kaçan şampiyonluklara tahammülü yoktur...arkadaşlar ben beşiktaş'ın ligi domine ettiğini en son 2002-2003 sezonu ve 2003-2004 sezonu samsun maçına kadar olan zamandan hatırlıyorum.kaldı ki o zaman da lucescu'nun "göze hoş gelmeyen futbol" oynatmadığı için eleştirildiğini hatırlıyorum.
onun dışında şampiyon olduğumuz 2008-2009 sezonu dahil hiçbir sene yok.
yani biz orta sıra takımı değiliz ancak chp muhalefeti gibi hiçbir zaman 1.liği düşünmeyen ama ilk üçün içinde kalsam yeterci bir anlayışa dönmüşüz.aslında malesef mental olarak çok düşmüşüz.her şeyi denedik; o kadar yıldız futbolcu geldi, del Bosque gibi,Bernd Schuster gibi teknik direktörler geldi yine de başarı sağlanamadı.bu işte yeniden yapılanma zamanının geldiğini gösterendir.
yıllarca yd ekibi gibi sorumsuz yöneticiler tarafından klübün yarınları düşünülmeden atılan adımlara, "çıldırt bizi başgan..." diyerek alkış tutmuş, birkaç yıldızla ağzımızı kapamış, beleş biletlere tav olmuşuz.
artık bu kötü dönemleri arkamızda bırakmaya başlamıza rağmen o zamanki hatalara düşmemek adına, bu gün de yapıcı ve gerçekçi eleştirler yapmak gerekiyor."önder özen fenerli..." tarzındaki eleştiriler oldukça sığ kalmakta.yine de düzgün eleştiriler yapılmalıdır.
önder hoca birçok şey söylemekte, bir kısmını yapabilmektedir.benim kendisine dair yapabileceğim en net eleştiri dany transferidir.çünkü sezer ve eneramo transferlerini kendisinin gerçekleştirdiğine inanmıyorum.ancak dany'ye kendisi kefil oldu, sorumluluk aldı.ancak tutmadı.resmen bizim 6 puanımıza sebep olmuştır kendisi.
bunun dışında kendisinin saptamaları çok yerinde, soruna teşhis koyabiliyor ancak çözme konusunda sıkıntıları var.beşiktaş futbol direktörlüğü "yapabilme" konusunda kendisine bir gömlek büyük gelmiştir.takımın sakatlık sorununu çözememiştir.bu konuda epey uğraştığını görüyoruz aslında.bu konuda yapabileceği 2 şey kaldı.birincisi antrenman tesislerinin zeminini yeniden yapmak(ki bunun için sezon sonu bekleniyor), 2.si futbol sağlığı merkezi kurulması.bu konuda da çalıştığını biliyoruz.ancak iyi niyetli olarak çalışabilmek ile "başarmak" farklı şeylerdir.başarması gerekemektedir.eğer önümüzdeki sezonun ilk yarısında da aynı sorunları konuşuyor olursak, kendisine oldukça destek veren birisi olan ben de karşısına geçmeye başlayacağım.
ikinci konu bilic.hocanın kişiliğini çok seviyoruz.ancak beşiktaş mahalle takımı değil, başarılı olabilmesi gerekiyor.ilk devrede oyuncuları motive etme ve oyuna müdahale edebilme konusunda sıkıntıları olduğunu düşünüyordum.ancak bu sezon bunları epey aşmış görünüyor.bu kadar sakatlığa rağmen aynı sistemi oynatmaya çalışıyor ve kısmen başarılı da olabiliyor.takımın gol atma sıkıntısı ise elindeki futbolcu portföyü dikkate alınırsa kendisinin sorunu değil.mümkün olan en ofans oyuncuları oynatıyor.ancak elinde oyuncu eksikliği var ve istediği oyuncular transfer edilemiyor.
kendisinin şu anda eleştirilebilecek tek yönü bence yanına türk ligini tanıyan bir yardımcı almamasıdır.bu da işte rizede, antalyada ve karabükte kaybedilen puanların sebebi.yaptığı hataları tekrarlıyor.
gelelim fikret orman ve yönetime.fikret orman basına demeç vemeyi bilemiyor ve yönetimden herkesine konuşmasına izin veriyor-engel olamıyor.bir bakıyorsun fikret orman konuşuyor, bir bakıyorsun deniz atalay, bir bakıyorsun ahmet nur çebi, ahmet kavalcı,önder özen...herkes farklı birşey söylüyor ve bu da dışarıdan dağınık bir görüntü çiziyor.bunun engellenmesi lazım.ikinci handikap transfer.transfer konusunda yetersiz ve yeteneksiz görüyorum.ronaldinho, lescott bunun en belirgin örnekleri.çarşıya anans alacağım diye çıkıp karpuz alıp dönüyorlar gibi geliyor.gerçi ara transfer dönemi zordur, kabul ediyorum.ara transferde birşeyler yapmak istiyorsan keseyi açman lazım gs gibi.ancak paran olmasıyla transferi yapabilmen farklı şeyler.
stad inşaatı, sponsorluk anlaşmaları, klubün geleceğine yatırım yapması ve şeffaf olması ise artılarından
daha çok yazılabilecek şey var, ancak şimdilik bu kadar yeterli benden.herkes eleştirsin, yeter ki yapıcı olsun.hepimiz beşiktaşlıyız ve takımın menfaati için yeterince tartışabilmek için buradayız.
takımlarını başarı için tuttuklarından, takımları başarısız olduğunda başkasının takımlarını tutma eğilimdedirler.
bunu duyduğumda gerçek olmamasını diledim.bir hoca bunu nasıl söyleyebilir, nasıl bu kadar pişkin olabilir anlayamıyorum..
(bkz: #347384)
(bkz: #347384)
(bkz: #347384)
(bkz: #347384)
aslında hiç konuşmak istemiyorum ama derbinin futbol yönünden bahsedelim önce.
maç tahmin edildiği gibi galatasaray'ın bastırmasıyla başladı.fenerbahçe ise maçın temposu ve heyecanını düşürmek adına hiçbirşey yapmaya çalışmadı.sanırım böyle bir planları da yoktu zaten, buna çalışmamış öngörmemişlerdi.neticede baskıyı kıracağı yerde kendisi körükledi ve maçın başlarında golü yedi.daha sonra da drograbanın direkten bir topu bulunmakta.ikinci yarıdaki burağın karşı karşıya pozisyonunu kaçırmasıyla birlikte maçın bütün pozisyonları bunlar işte.
fenerbahçe'den böyle bir performans beklemiyordum açıkçası.tabi bence bunda emenikenin saçma sapan hareketleri de etkili oldu.webo değişikliğini ersun hoca neden daha önce yapmadı anlamadım.zaten aradığı kan oydu ve girince de az çok belli etti bunu.neticede fenerbahçe hemen hemen hiç tehlikeli pozisyona giremeden maçı bitirdi.hem de semihin bir sürü basit hatasına rağmen.
şimdi gelelim işin diğer kısmına.
maçın ilk dakikasından itibaren şöyle bir görüntü vardı: fenerbahçeyi hakemi de baskı altına alarak faullerle sindirmeye çalışan bir galatasaray ve "ben bu faullerle sinmem" diyen bir fenerbahçe vardı.nitekim sinmemeleri maça maloldu.
ilk dakikalardan itibaren kasıtlı ve sakatlamaya yönelik fauller, sportmenlik dışı hareketler ve tartışmalar hat safhadaydı.pozisyonları tek tek irdelemeye gerek yok.hepsi o kadar sığ ve o kadar haksız ki.en efendi gördüğümüz -sandığımız adamlar bile bu olaylara dahil oldu (semih ve gönül).ve işin enteresanı birçok maçın arıza adamı meireles bu maşta hiçbir sıkıntı yaşamadan adam gibi oynadı.
şimdi ise esas konuşulması gereken konuya gelelim.adlarını bile anarken tiksindiğim iki adama, melo ve emre.ikisi de itiş kakışla birbirine sarı kart aldırdı.daha sonra daha akıllı davranan melo oldu ve emreyi attırdı.kendisinin atılması ise tamamen hakim eyyamıdır.zaten bu yüzden melo da kendisine anlayışla karşılık vermiştir.
bu maçta melonun yaptığı şey o kadar mide bulandırıcı ki, bundan zevk alan hiçbir taraftar benim gözümde futbolu zerre sevmiyordur.yaptığı hırsızlığı becerebilmiş, bunundan gurur duyar bir vaziyette tribünlere zevk çığlıkları atmış, dilini bir karış çıkarmış, taraftar da kendisini onure etmiş ve ona katılmıştır.o da bunun üzerine dili dışarda emreye dönmüş, eliyle ukala bir biçimde "çık dışarı" işareti yapmıştır.ondan sonra kime yaptığını anlamadığım şekilde birine "topsun" anlamında bir hareket yapmış ve bu kareketlerinden dolayı kart bile görmemiştir.
melo katıksız bir adamdır.bunu bir değil her maçta yapmaktadır ve işin ilginç yanı herkes kendisine sahip çıkmaktadır.misal kendi başkanı sikmeli sokmalı hareketleri için "yöresel bir dans, bence gayet de sempatik" demiştir(gs-beşiktaş maçından sonra yaptığı harketler)artık ya taraftarın,ya yönetimin ya da teknik direktörün bu adama dur demesi gerekmektedir.defalarca kendi takım arkadaşlarını dövmüş, rakip takımlara en sakatlayıcı ve sportmenlik dışı hareketleri yapmaktan çekinmemiş (bu adam pisliklerini oğuzhan a da veliye de yaptı), her fırsatta rakip taraftarları kışkırtmıştır.biliyoruz ki beşiktaş'ın haftalarca saha kapatma ve teknik direktörsüz oynamasına vesile olan olaylar yine kendi kışkırtmasıyla olmuştur.
bu ve bunun gibi insanların yaptıkları sadece bir takımın kazanmasına-kaybetmesine yol açmıyor."fitbolcuların hakkını yiyür" filan da demeyeceğim.bunun gibi adamlar yüzünden taraftarlar birbirini öldürüyor, yaralıyor, cam-çerçeve indiriyor, insanlar nefret doluyor ve futboldan soğuyor ve toplum ayrıştırılıyor.yani futbolun bütün engellemeye çalıştığı kötü durumlar körükleniyor. bir anda o "tutkulu taraftar"lardan "fanatik holiganlar"a dönülüyor.
neticede bu maçta hiç futbol oynanmadı.keşke o kadarla da kalsaydı.ben maçı izleyen bir beşiktaşlı adına kendimi sikecek kadar gerildim.gs ya da fblileri tahmin bile edemiyorum.
bu nefret, bizi bir gün bitirecek olan şey.
köpeğin kuduz olmuşsa başkalarını ısırmasını bekleyemezsin.götürüp dere kenarında vurursun.yoksa gün gelir seni de ısırır.
bu iş böyledir.
maç tahmin edildiği gibi galatasaray'ın bastırmasıyla başladı.fenerbahçe ise maçın temposu ve heyecanını düşürmek adına hiçbirşey yapmaya çalışmadı.sanırım böyle bir planları da yoktu zaten, buna çalışmamış öngörmemişlerdi.neticede baskıyı kıracağı yerde kendisi körükledi ve maçın başlarında golü yedi.daha sonra da drograbanın direkten bir topu bulunmakta.ikinci yarıdaki burağın karşı karşıya pozisyonunu kaçırmasıyla birlikte maçın bütün pozisyonları bunlar işte.
fenerbahçe'den böyle bir performans beklemiyordum açıkçası.tabi bence bunda emenikenin saçma sapan hareketleri de etkili oldu.webo değişikliğini ersun hoca neden daha önce yapmadı anlamadım.zaten aradığı kan oydu ve girince de az çok belli etti bunu.neticede fenerbahçe hemen hemen hiç tehlikeli pozisyona giremeden maçı bitirdi.hem de semihin bir sürü basit hatasına rağmen.
şimdi gelelim işin diğer kısmına.
maçın ilk dakikasından itibaren şöyle bir görüntü vardı: fenerbahçeyi hakemi de baskı altına alarak faullerle sindirmeye çalışan bir galatasaray ve "ben bu faullerle sinmem" diyen bir fenerbahçe vardı.nitekim sinmemeleri maça maloldu.
ilk dakikalardan itibaren kasıtlı ve sakatlamaya yönelik fauller, sportmenlik dışı hareketler ve tartışmalar hat safhadaydı.pozisyonları tek tek irdelemeye gerek yok.hepsi o kadar sığ ve o kadar haksız ki.en efendi gördüğümüz -sandığımız adamlar bile bu olaylara dahil oldu (semih ve gönül).ve işin enteresanı birçok maçın arıza adamı meireles bu maşta hiçbir sıkıntı yaşamadan adam gibi oynadı.
şimdi ise esas konuşulması gereken konuya gelelim.adlarını bile anarken tiksindiğim iki adama, melo ve emre.ikisi de itiş kakışla birbirine sarı kart aldırdı.daha sonra daha akıllı davranan melo oldu ve emreyi attırdı.kendisinin atılması ise tamamen hakim eyyamıdır.zaten bu yüzden melo da kendisine anlayışla karşılık vermiştir.
bu maçta melonun yaptığı şey o kadar mide bulandırıcı ki, bundan zevk alan hiçbir taraftar benim gözümde futbolu zerre sevmiyordur.yaptığı hırsızlığı becerebilmiş, bunundan gurur duyar bir vaziyette tribünlere zevk çığlıkları atmış, dilini bir karış çıkarmış, taraftar da kendisini onure etmiş ve ona katılmıştır.o da bunun üzerine dili dışarda emreye dönmüş, eliyle ukala bir biçimde "çık dışarı" işareti yapmıştır.ondan sonra kime yaptığını anlamadığım şekilde birine "topsun" anlamında bir hareket yapmış ve bu kareketlerinden dolayı kart bile görmemiştir.
melo katıksız bir adamdır.bunu bir değil her maçta yapmaktadır ve işin ilginç yanı herkes kendisine sahip çıkmaktadır.misal kendi başkanı sikmeli sokmalı hareketleri için "yöresel bir dans, bence gayet de sempatik" demiştir(gs-beşiktaş maçından sonra yaptığı harketler)artık ya taraftarın,ya yönetimin ya da teknik direktörün bu adama dur demesi gerekmektedir.defalarca kendi takım arkadaşlarını dövmüş, rakip takımlara en sakatlayıcı ve sportmenlik dışı hareketleri yapmaktan çekinmemiş (bu adam pisliklerini oğuzhan a da veliye de yaptı), her fırsatta rakip taraftarları kışkırtmıştır.biliyoruz ki beşiktaş'ın haftalarca saha kapatma ve teknik direktörsüz oynamasına vesile olan olaylar yine kendi kışkırtmasıyla olmuştur.
bu ve bunun gibi insanların yaptıkları sadece bir takımın kazanmasına-kaybetmesine yol açmıyor."fitbolcuların hakkını yiyür" filan da demeyeceğim.bunun gibi adamlar yüzünden taraftarlar birbirini öldürüyor, yaralıyor, cam-çerçeve indiriyor, insanlar nefret doluyor ve futboldan soğuyor ve toplum ayrıştırılıyor.yani futbolun bütün engellemeye çalıştığı kötü durumlar körükleniyor. bir anda o "tutkulu taraftar"lardan "fanatik holiganlar"a dönülüyor.
neticede bu maçta hiç futbol oynanmadı.keşke o kadarla da kalsaydı.ben maçı izleyen bir beşiktaşlı adına kendimi sikecek kadar gerildim.gs ya da fblileri tahmin bile edemiyorum.
bu nefret, bizi bir gün bitirecek olan şey.
köpeğin kuduz olmuşsa başkalarını ısırmasını bekleyemezsin.götürüp dere kenarında vurursun.yoksa gün gelir seni de ısırır.
bu iş böyledir.
bir forvette olması gereken bütün özelliklere sahip olup yine de gol atamayan futbolcudur.şimdi dünya kupası gazına gol atıyor ama yönetimin yerinde olsam kesinlikle sözleşmesini uzatmazdım.o fiyata çok canavar forvetler bulunabilir.
(bkz: michael eneramo)
#347120
futbolculuğu bir yana, maalesef karakteri beşiktaş kaptanlığına yakışacak düzeyde olmayan futbolcudur.haklı veya haksız, geçmişte i.üzülmezle yaşanan tatsız olay, deli ibrahimimizin kariyerini bitirmiştir.
hadi bu olayı geçtik diyelim, her futbolcu yaşabilir.ancak sorunları şiddetle çözme kültürü bilinç altına yerleşmiş gibi görünmekte.sezer öztürk'ü odaya çekip dövmek nedir kardeşim.kaptan olabilirsin ve birisi takıma uymayacak hareketlerde bulunmuş olabilir.kaptan olarak uyarırsın, olmadı işi yönetime devreder çıkarsın aradan.zaten senin bir kaptan olarak takım arkadaşlarına söz geçirememen sana takımda duyulan saygının yeterince olmadığını gösterir.kaldı ki kendisi yıllarca "ben kaptanım, sözleşme pazarlığı yapmam" tarzı açıklamalarda bulunarak yıllarca paraları cukka etmiştir.önder özen'in sinirlenip engellediği durum da budur aslında.geldiğinde yaptığı ilk icraat, yine hamasi açıklamalarla sözleşmeyi ve ilk 11 deki yerini garantilemiş görünen toraman'ın bu davranışına son vermesi olmuştur.şu anda bilic'e göz kırparak önder özen'i hedef göstermesi de bu yüzdendir.
yıllarca beşiktaş'a "beşiktaşın çocuğu" kavramı çok zarar vermiştir.kulüpler geçmişteki konumlarından çok farklı artık.borsada hisseleri satılıyor ve kar-zarar düsturuyla hareket ediyorlar.bu da şirketler gibi profesyonel yönetilmelerini gerektiriyor.elbette ki bütün geleneklerimizden ve duruşumuzdan vazgeçelim anlamında söylemiyorum bunu.ancak önüne gelen "beşiktaşın çocuğu"na milyonları akıtıp, sonra başarısızlıkları bunun arkasına saklama dönemi artık bitmiştir.bence bunun en son halkası toraman'dır.bu mantalitenin yanlışlığından dolayı da önder özen'in mantalitesine sahip çıkıyoruz zaten.ya da en azından benim için tam da bunu ifade ediyor önder hoca.biliyorum ki geleceğe umutla bakabiliyorsak, bu günü idare edebiliriz.
hadi bu olayı geçtik diyelim, her futbolcu yaşabilir.ancak sorunları şiddetle çözme kültürü bilinç altına yerleşmiş gibi görünmekte.sezer öztürk'ü odaya çekip dövmek nedir kardeşim.kaptan olabilirsin ve birisi takıma uymayacak hareketlerde bulunmuş olabilir.kaptan olarak uyarırsın, olmadı işi yönetime devreder çıkarsın aradan.zaten senin bir kaptan olarak takım arkadaşlarına söz geçirememen sana takımda duyulan saygının yeterince olmadığını gösterir.kaldı ki kendisi yıllarca "ben kaptanım, sözleşme pazarlığı yapmam" tarzı açıklamalarda bulunarak yıllarca paraları cukka etmiştir.önder özen'in sinirlenip engellediği durum da budur aslında.geldiğinde yaptığı ilk icraat, yine hamasi açıklamalarla sözleşmeyi ve ilk 11 deki yerini garantilemiş görünen toraman'ın bu davranışına son vermesi olmuştur.şu anda bilic'e göz kırparak önder özen'i hedef göstermesi de bu yüzdendir.
yıllarca beşiktaş'a "beşiktaşın çocuğu" kavramı çok zarar vermiştir.kulüpler geçmişteki konumlarından çok farklı artık.borsada hisseleri satılıyor ve kar-zarar düsturuyla hareket ediyorlar.bu da şirketler gibi profesyonel yönetilmelerini gerektiriyor.elbette ki bütün geleneklerimizden ve duruşumuzdan vazgeçelim anlamında söylemiyorum bunu.ancak önüne gelen "beşiktaşın çocuğu"na milyonları akıtıp, sonra başarısızlıkları bunun arkasına saklama dönemi artık bitmiştir.bence bunun en son halkası toraman'dır.bu mantalitenin yanlışlığından dolayı da önder özen'in mantalitesine sahip çıkıyoruz zaten.ya da en azından benim için tam da bunu ifade ediyor önder hoca.biliyorum ki geleceğe umutla bakabiliyorsak, bu günü idare edebiliriz.
"1)staddaki işçiler seçim dolayısıyla izinliydi.bir kısmı memleketine gitti.bu nedenle 2-3 gün çalışmalar yavaşladı
2)kulelere kameralar kuruldu.nisan ayı içerisinde 24 saat canlı yayına başlanması bekleniyor
3)yeni açık ihalesini alan obitaş firması vinci kurmaya başladı.gelecek hafta vinç kurulunca gözle görülür hızlanma olacak
4)kapalıda çalışmalar devam ediyor.2. kat tribünü yapılıyor
5)eski açıkda çalışmalar hızlandı.kazık işlemleri bitti betonlamalar var
6)numaralı tribünde hafriyat kaldırılmaya devam ediliyor.nisan ayı sonunda tamamı kalkmış olur diye tahmin ediyorum.son bi kaç gündür gözle görülür kaldırma var
7)koltular sipariş edildi.siyah renkte olacak açılır kapanır olacak
elimden geldikçe ara ara yazıp sizleri bilgilendirecem"
kayynak:https://eksisozluk.com/entry/41739425
2)kulelere kameralar kuruldu.nisan ayı içerisinde 24 saat canlı yayına başlanması bekleniyor
3)yeni açık ihalesini alan obitaş firması vinci kurmaya başladı.gelecek hafta vinç kurulunca gözle görülür hızlanma olacak
4)kapalıda çalışmalar devam ediyor.2. kat tribünü yapılıyor
5)eski açıkda çalışmalar hızlandı.kazık işlemleri bitti betonlamalar var
6)numaralı tribünde hafriyat kaldırılmaya devam ediliyor.nisan ayı sonunda tamamı kalkmış olur diye tahmin ediyorum.son bi kaç gündür gözle görülür kaldırma var
7)koltular sipariş edildi.siyah renkte olacak açılır kapanır olacak
elimden geldikçe ara ara yazıp sizleri bilgilendirecem"
kayynak:https://eksisozluk.com/entry/41739425
güzel bir düz beyaz forma-siyah şort kombinasyonuna sahip olmasını beklediğim formalardır.bir de umarım vodafone yazısı kırmızı ve logolu olmaz.şurada konsept bir tasarım yapılmış, gerçi nike ama:http://www.herayak.com/besiktas-2014-forma-tasarimlari.html
tabi bu başlık açılır da şu sitenin reklamı yapmadan geçilir mi?tabi ki hatır:http://www.besiktasformalari.com/
tabi bu başlık açılır da şu sitenin reklamı yapmadan geçilir mi?tabi ki hatır:http://www.besiktasformalari.com/
beşiktaş'ın puan kaybına tahammülü olmadığından mutlak kazanması gereken maçtır.çünkü önünde artık konya,fener,sivas,kasımpaşa,elazığ ve gençlerbirliği maçları kadı.özellikle bundan sonraki 4 maçı oldukça zorlu olacak.
oy kullanmayı alışkanlık haline getirin.- ya da + farketmez.bir yazının yeteri kadar kişi tarafından okunduğuna dair önemli bir veridir oy.
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?