confessions

saniyede yirmidört kare

5. nesil Yazar - - Yazar -

  1. toplam entry 1454
  2. takipçi 0
  3. puan 32439

yanık kokusu

saniyede yirmidört kare
evdeki herhangi bir şeyin yanması halinde ortaya çıkan kokudur. lakin sadece bir kokudan ibaret değildir. eğer kokunun kaynağı, tüm evi, prizleri, kombiyi, ocağı kokladıktan sonra bulunamıyorsa insana kafayı yedirtir. 'bir şey yanıyor lan! hasiktir bir şey yanıyor laaan!' diye evde panikle dolaşırsınız. ha alev aldı ha alacak, ızdırabını yaa...

eyeliner

saniyede yirmidört kare
bir kadını vezir de eden rezil de eden makyaj zımbırtısı.
benim gibi, boya küpü gibi makyaj yapmaktan hoşlanmayan insanlar için idealdir. makyaj yapmanız mı gerekiyor, hemen alın çok koyu bir göz kalemini, ucunu iyice açın, sivri olsun biraz. sürün kolayca ve çıkın! evet evet göz kalemi, likitlerden değil. likitlerin yaptığını da yapabilen göz kalemleri var çünkü.

sözlük yazarlarının itirafları

saniyede yirmidört kare
komşularımla olan ilişkim gayet güzeldi, hep gülümserdim, kapı önünde uzun muhabbetler ederdim. onlar da düzenli olarak aşurelerini getirirlerdi, sık sık bir sorunum olup olmadığını sorarlardı. iyi insanlardı, yaşanan son olaya kadar. yaz tatili için memlekete gittim, giderken de sevgiliye anahtar bırakıp faturaları arada bir kontrol etmesini, gelen olursa ödemesini rica ettim, o da bir kere eve gelip faturalara baktı; fatura yokmuş. sevgili giderken, alt komşu görmüş hoşbeş etmişler. şükür ki, 'eve erkek geliyor' gibi bir mahalle baskısını ne ev sahibi ne de komşular yapar. komşu, sevgiliye eve gelmesini zahmet etmemesini eğer fatura gelirse beni arayacaklarını söylemiş. bizimki de hay hay demiş, teşekkür etmiş. sonra ben tatil için gittiğim türkiye'nin bi ucundaki şehirden, bir ucuna saçma bir otobüs yolculuğu yaparken sevgiliye eve gidip evi havalandırmasını söyledim. sevgili de eve gidince elektriğin borcundan dolayı kapandığını gördü. ben o sırada hâlâ yoldayım tabi, delirmiş vaziyetteyim, beni neden kimse aramadı ve o elektrik nasıl kesildi diye. neyse ben evime gelmeden faturayı ödedi ve elektriği açtırdı sevgili. ancak içimde bitmek tükenmek bilmeyen bi' sinir kaldı. madem haber vermeyeceksin, neden haber veririm diyorsun da elektrik kesilince ben o gerginliği neden yaşıyorum . -bak aylar oldu hâlâ çok sinirliyim- bu mevzudan sonra ben komşu ile neredeyse selamı sabahı kestim, bayramda el öpmeye bile gitmedim, ki onlar için önemliydi biliyorum, ertesi gün kadın gelip kapıya bayramlaştı benimle, aklı sıra beni utandıracak pehpeh! hiç sormadım da neden faturayı haber vermediniz diye, durumu değiştirmeyecektim çünkü. ama o sinir, o diş bileme hep kaldı bende.

birkaç gün önce elektrik faturası kesilmiş, faturayı yazan arkadaş yukarıda bahsi geçen komşunun da faturasını bizim kapıya bırakmış. geçen dönem borcu da ödenmemiş, buradaki elektrik şirketi de hiç affetmeden hemen kesiyor elektriği. yani bu fatura ödenmezse, kesilecek. belki ihbar kağıdı gelir, belki gelmez bile. velhasılı, iki gündür elim faturaya gidiyor, götürüp vermek için ama sonra geri çekiyorum. resmen hayatımda ilk defa bir şeye bu kadar kinlenip bir insana bu şekil bir pislik yapma dürtüsüne sahibim. iki gündür durup durup bunu düşünüyorum, versem ne olur vermesem ne olur. vermesem içim mi rahatlar, ben çok kötü bir şey olmasa da bence hoş olmayan bir şey yapmış olurum. versem, ama verirken de 'siz benim faturamı vermediniz ama hadi yine iyisiniz ben vereyim bare faturanızı' mı desem de rahatlatsam içimi. tam bir saçmasapan kaos içindeyim, gidip elektrik panolarını falan patlatasım geliyor. alt tarafı bir fatura be kadın, ne kinciymişim arkadaş. potansiyelimden korkuyorum.

californication

saniyede yirmidört kare
sevmek için bir çok nedeni olan dizi. benim nedenlerimden birisi de hank'in karen'e yazdığı şu mektuptur;

sevgili karen,

eğer bunları okuyorsan, bir şekilde postalama cesareti buldum demektir. aferin bana. beni pek tanımıyorsun ama, anlamaya başladın. yazı yazmanın benim için ne kadar zor olduğuna dair konuşup durmaya meyilliyimdir. ama bu, bugüne dek yazdığım en zor şey. bunu söylemenin kolay bir yolu yok. öylece söylüyorum o yüzden:

birisiyle tanıştım. kazara oldu. arandığımı söyleyemem. hazırlıksızdım. kusursuz bir fırtınaya tutulmuş gibiydim. o bir şey söyledi, sonra ben başka bir şey. ardından, bildiğim tek şey, hayatımın kalanını bu konuşmanın tam ortasında geçirmek istediğimdi. geriye içimi yakan o his kaldı. beklediğim kişi o olabilir. kaçığın teki olduğunu söyleyebilirim. bir şekilde gülümsetiyor beni. fena halde nevrotik. dikkat isteyen harika bir uğraş gibi.

o, sensin karen. bu iyi haber. kötü haber ise, seninle ve korkudan altıma ettiren tüm bu meselelerle tam şu anda, nasıl bir arada olabilirim, bilmiyor oluşum. (vurgula: çünkü, hemen şimdi seninle olmazsam hayatın içinde bir yerlerde kaybolup gideceğimizi hissediyorum.)

dönüşlerle, kıvrımlarla dolu kocaman kötü bir dünya bu. ve insanlar bazı anları yok sayarak, ıskalayarak geçiştirmenin yolunu bulmuşlar. ama bazı anlar her şeyi değiştirebilir.

aramızda neler oluyor, bilmiyorum. üstelik sana, benim gibilere neden yok yere bel bağlaman gerektiğine dair söyleyecek bir şeyim de yok. ama kahretsin, öyle güzel kokuyorsun ki, "yuva" gibi. ve harika kahve yapıyorsun. bunlar ele avuca gelir nedenler, değil mi?

beni ara. belbağlanmaz hank moody'n.

dahi anlamındaki de ayrı yazılır

saniyede yirmidört kare
dilbilgisi derslerinin ilki olması şart koşulması gereken kural. bu ayracı doğru kullanmayı beceremeyen akademisyenlerimiz bile var, utanmadan bir de makale yayınlıyorlar. kusura bakmasınlar, o bağlacın yanlış yazıldığı bir makalenin bana katacağı şeylere inanmam okumayı bırakırım, insanları da ayrı yazanlar ve yazamayanlar diye ayırır beşeri ilişkilerimin kötü yönde etkilenmesine izin veririm.

ayrıca mükemmel bir sitesi vardır;
http://dahianlamindakideayriyazilir.com/

ipad mini

saniyede yirmidört kare
2012 yılında apple tarafından üretilmiş teknoloji harikası tablet. apple'ın ilk ürettiği tabletlere göre boyutları minicik inceciktir. çantaya rahatça sığması, çözünürlüğünün, grafiklerinin ve sesinin efsane olması vazgeçilmez kılar. şu an türkiye'deki fiyatı 800liraya kadar düşmüştür, çünkü yeni modeli ipad 2 retina ekranlısı birkaç gün önce türkiye'de de çıkmıştır.

birkaç olumsuz yanı, 6 ayda şarjın dayanıklılığı azalmıştır. gerçi bu tüm teknolojik alet adevatta normal bir durum olduğunu varsayarsak o kadar da olumsuz değildir. dokunmatik kalem sorunu vardır, çizim yapmak veya yazı yazmak için galaxy tabletlerin mevcut olan bir kalem ucu inceliğinde olan dokunmatik kalemlerinden henüz yoktur.

saian sakulta salkım

saniyede yirmidört kare
türkçe rapin dinamosu. kendi deyimiyle;(vurgula: türkçe sözlü boykot)tur. ağırlıklı olarak türk edebiyatından ve modern edebiyattan etkilenir. otonom piyadedir, özellikle siyasi içerikli şarkılarıyla döneminin en nitelikli müziğini yapan adamdır.

tüm albümleri birer başucu eseridir;

(bkz: başıbozuk)
(bkz: dilimizi diliyor)
(bkz: sıkı dur geliyorum)
(bkz: battle royale)
(bkz: opus magnum provaları)
(bkz: olma)
(bkz: bootleg kofti bootleg)
(bkz: kült ep)

bazı şarkıları yastık altında saklanır;

(bkz: kağıttan bir gemi ve süreyadan bir dize)
(bkz: parmak uçlarını kazıtan kadın)
(bkz: al sevgilim anne ol bununla)
(bkz: al sevgilim kanser ol bununla)
(bkz: çatı katı)
(bkz: boykot)
(bkz: kangren)
(bkz: başıbozuk)

türkçe rap

saniyede yirmidört kare
nedendir bilinmez(!) ama türkiye'de hep yeraltında kalmış müzik türüdür. doğru insanları dinlediğinizde size yepyeni bir dünya açacaktır. doğru insanlar dediklerimse, bu işi hakkıyla yapan, bu işten para kazanamadıkları için gündüz ait olmadıkları bir dünyada para peşinde koşarken, geceleri rap yapan, türk edebiyatını ve dünya edebiyatını yalayıp yutmuş, yaşadığı dönemle ilgili bir fikri olan, isyan eden, söyleyecek sözü olan, söylemezse ölecek olan insanlardır.
söyledikleri şeyse, ne başka bir müzikte, hatta başka bir sanat dalı aracılığıyla söylenmesi zor olduğundan bir nevi hislerinize tercümedir. büyük büyük söver bazen, aşkı da büyük yaşar, katarsislerin en güzelini yaşatır bazen.

rap yazmak, şiir gibidir. şiirin postmodern hale dönüşmesidir. hele ki güzel bir beatle perçinleşirse inanılmaz bir his dünyasına bırakır sizi. sürekli dinlenmesi halinde ciddi manada ufku genişlettiği, tüm hayatı adeta bir şiir gibi yaşamanıza neden olan, günlük hayatta konuşurken istemsiz biçimde kendinizi afilli laflar, yüce konuşmalar içinde bulduğunuz müziğin müzikten çıkıp hayatın ta kendisi olduğudur. şükür ki vardır.
71 /

neden bekliyorsun?


bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?

üye ol