saatpili

70-80 zamanlarında "bizde sizin kadar bu ülkeyi seviyoruz "diyen bir grup, yabancı ülke topraklarında askeri eğitim alırken,evlerinde iş yerlerinde yabancı liderlerin kitapları-posterleriyle doluydu,sokaklarda o yabancı liderlerin sloganlarını attılar,onları kendilerine lider seçtiler.kendi memleketlerini bile aydınlatamamış o liderlerin ateşiyle ülkemizi karanlığa gömmek istediler.
zamanın cumhuriyet gazetesinin manşet ettiği ülkücü kişilerin 2 gün içerisinde infaz edildiğini görmezden geldiler.
öğretmen okulunu işgal edenlerin 3 gün süren işkence sonunda,ciğerlerine bisiklet pompasıyala hava verilip patlatıldıktan sonra,camdan atılmasını duyurmadılar.
deniz gezmiş in öğrencisi olmadığı halde odtüde bir katı kendine tahsis edip orada kaldığını,faşitliğini kendi yandaşlarına bile gösterdiğini anlatmadılar.
günümüzde aynı kişileri "fidan" olarak adlandıran gazeteci-yazar-düşünür bozmaları nedense onlarla filistinde askeri kampta eğitildiklerini itiraf etmediler.
senelerce boş yere işkence gören,hapis yatan ülkücülerin kimler tarafından gayri meşru ya zorlandığını kimse araştırmadı.
rahmetlinin solcu hücre arkadaşlarıyla katledilene kadar her sene görüştüğünü ...
hapisten çıktıktan sonra aynı durumda ki ülkücülerin gayri meşruya bulaşmaması için bir vakıf kurup onlara el sanatları,küçük esnaflık kursları verdiğini kimse bilmek istemedi.

hayatını okuyan herkesin ibretlik bir yaşam göreceği son reis Muhsin Yazıcıoğlu nun referandumdan EVET i geçirebilmek için katledildiğini kimse anlamak istemedi

ne kadar sallarsan salla, son damla düşer dona

8 yaşında bir heves uğruna başladığım,günde 3 pakedi nefret ederek tükettiğim.bırakmayı çok istediğim,nalet mi nalet bir icat.
2009 da içmediğim 1 ayın ömrümde ki en güzel 1 ay olduğu.
(bkz: how the u.s. win the wars...) bu cümle "marlboro" pakedini gösteren amerikalı bir binbaşıya ait

ne zaman içsem avrupalının ne kadar aptal olduğunu düşündüğüm milli içeceğimizdir. zira yoğurdu 1000 sene önce selçuklulardan gören avrupa, yy. lar boyunca içine su katmayı akıl edememiştir ve ayranı istanbulun fethinden sonra istanbulda görüp memleketlerine götütmüşlerdir.

bütün sorunları göz ardı ederek bu sezon kombine almayı düşünüyorum

pek az kişinin bildiği-dikkat ettiği bir bilgiyi paylaşmak isterim.
son 1 senedir murat bardakçı rahmetli Başbuğ Atatürkün zamanın ingiliz hükümetiyle anlaşıp saltanatın kalkması karşılığında istanbulu terk etmeleri konusunda anlaştıklarını dile getiriyor. ( rahmetli orta doğuda ki toprakların elden çıkmaması için saltanatın kalmasını hiç istemiyordu.)
asıl giz ingilizlerin neden osmanlı saltanatını kaldırmak istiyor olmasında.
bilindiği gibi roma imparatorluğu 2 ye bölününce doğu roma, bizans adını aldı.her ne kadar isimleri değişik olsa da, tahtları birdi ve birbirlerinin varisleriydiler.

tarihten gelen babalık rolümüzden dolayı kapımızın mazluma açık olduğunun son resmidir. hoş gelmişlerdir

liderliğini referandumda il il gezip HAYIR kampanyası yaptığı halde oy kullanamamış, 12 haziran seçim öncesinde ise a.k.partisi sempatizanları tarafından "oy kullanmayı unutma kemal" diye uyarılan Kemal Kılıçdaroğlu yapmaktadır.

gençliğinde İnternet olanakları çok sık olmadığından geçmiş engin ve derin bilgilerini İnternet ortamında paylaşmak isteyen yazarlardır

uludağda karı seyrediyorum karı
masamda sıcak biram, ya rakım nerede?
millet skiyle kayıyor,benim skim kırık
adım orhan veli kanık


dörtlüğünü bana bir çırpıda ezberleten şair

(bkz:)göte girecek yarrak bağdattan kalkıp gelir

çok güzel bir duygu

kısaca dini kurallarının tümü dür. fakat insanımızı yozlaştırmak adına günümüzde bambaşka anlamlara çekilmiştir.

sadece bu eylemi gerçekleştirmek yetmez,bizlerden söğüşlediği paralarıda faiziyle geri ödetmek gerek...

faşist akp hükümetine karşı verilen şehittir

ananın gelinlik amcını skim
ağzını yüzünü gtünden skim

görünce beni yaran koparan,daha önce nasıl aklıma gelmedi dedirten başlık

barcelona ya, man. un. a ,chealse ye koyduktan sonra gözümü diktiğim sıradaki klüptür

ssk iş hanı...

sene yanılmıyorsam 2007. Almanyaya gezmeye gittim,gitmişken orada 1 senedir yüksel lisans yapan avukat arkadaşımı göreyim dedim.neyse başladı beni gezdirmeye. derken isviçredeki bir müşterim aradı,bende dedim ki ben almanyadayım hazırlan hazır gelmişken sana da uğrayıp ödeme alayım. tamam dedi. haydarberg denen yerdeyiz yaklaşık 4 saatlik yol .Aldım avukatı yanıma kiraladım bir araba,novigasyona yükledim adresi gidiyoruz. o zamanlar tabi isviçrenin ayrı vizesi var bende olmayan ama nasıl olsa sınır mınır yoktur,arkadaşın zaten oturumu var diye gidiyorum. neysee sınıra geldik.herkese geç yapan asker bize dur dedi.durduk evrakları istedi ben verdim, arkadaşa bir baktım yanında paso dahi yok. asker benim pasaportu aldı gitti.
ben dedim bizi almayacaklar iyisi mi ben dışarı da bir sigara içim bari isviçreye ayak bastım derim deyip kapıyı açmamla 2 askerin atlaması bir oldu "arabadan inemezsiniz dediler" iyi dedik.
3-5 dakika sonra 3 asker ve bir köpek geldi,bizi indirdiler arabayı aramaya başladılar.bagajı açınca baktılar bom boş dediler valizler nerede? dedim ne valizi bir saatlik işim var halledip geri dönücez.
1-2 dakika sonra elemanın bir geldi "üzgünüm dedi sizin ülkemize girme hakkınız yok, evraklarınızı alman meslektaşımdan alabilirsiniz "
trafiği durdurdu u dönüşü yaptık geldik alman sınırına. geldi polis baktı vizem var almanyaya hoş geldiniz dedi bana, döndü arkadaşa "sen neden geldin " dedi. bu tabi başladı ya ben çıkmadım zaten buradaydım,avukatım yüksek yapıyorum oturumum var falan....10 dakika falan durduk,birde alman tarafında bekleme cebi yok dolayısıyla yol ortasındayız haliyle kuyrukta oldu arkamızda.
en sonunda polis dedi ki " bak başka bir alman olsa seni hayatta içeri almazdı ama ben senin girmene izin veriyorum ,bu kıyağımı da unutma"
bende olsam almazdım bu herifi ülkeme falan diye makaraya başladım ben.

dönüşte ise ana yol yerine ara yollardan gittik ve hayatımın en güzel yerlerini görme imkanım oldu.aynı kartpostallardaki gibiydi.
yinede çok güzel bir gündü...
bakkala gider gibi isviçreye gitmeye kalkan o insanla hala arkadaşım....