(bkz: popüler kültür)
yeni nesin tabiri ile 'trolllük yapmak' tır. hayır hakkı verilerek yapılsa,amacı mizah olsa tamam diyeceğim de iş 'boş konuşmak' olunca yakışmıyor bu sözlüğe...
hiçbir 'ülküleri' olmayan,'biz türküz,çok üstünüz' düşüncesiyle insanların aklını yıkamaya çalışan, tek amaçları 'kavgada adam lazım olursa' olan, sosyal gelişme ile ilgili bir tek düşünce içermediği halde türkiye'yi düzeltebileceğine inanan bir grup insanın işidir.
ayrıca;
5 yaşında çocuğa camiye gidiyorum şarkısı söyletmek eylemini gerçekleştirebilme potansiyeli de oldukça fazladır.
ayrıca;
5 yaşında çocuğa camiye gidiyorum şarkısı söyletmek eylemini gerçekleştirebilme potansiyeli de oldukça fazladır.
tanımı yapabilmek için önce problem doğru şekilde tespit edilmelidir.söz konusu olayda sorun,5 yaşında ki bir çocuğun inançlarının ne olduğu ve neyin doğru neyin yanlış olduğunu kendince belirlemiş olması değildir;bunu o küçük çocuğun mı seçtiği yoksa o seçtirildiği midir. dolayısı ile tanım ve açıklama yapılırken ki 'suçlama' ne islam'a ne de 5 yaşında ki bir çocuğun aklına değildir.
daha evvel popüler kültür başlığında da,farklı bir yönden açıklamaya çalıştığım kültür dayatması kavramı burada da karşımıza çıkıyor;ebeveynler,çocuklarına ahlak,terbiye,adabı-ı muaşeret gibi kavramları tanıtmaya çalışırken bu öğretme(!) yöntemini çokça benimsiyorlar.sonucunda çocuklar kendi seçemediği bir çevresel düzenin,yine kendi seçemediği bir bölümünde 'benliklerini' yok edip ruhsal bir asimilasyon süreci yaşıyorlar. doğduğumuzdan itibaren bu topraklarda olduğumuzdan türklük 'kutsal',islam 'şart',yaşı senden büyük olan ve hayatı boyunca birşey olamamış,yaşlılığı sadece saçlarının beyazlığında yaşamış insanlara sahtekarca bir 'saygı'...
peki sorun toplumun neresinde?
bir çocuk elbette camiye gidebilir,dışarıda 10 saat top oynayacağına veya ip atlayacağına kendi doğrularını yaşama inancına sahip olmaları,gelecekte özgüven sahibi olmalarını da sağlar bir bakıma. ancak her mahallede kesin bulunan ve amacı öğretmekten çok diretmek olan sözde kuran kursları o çocuğun 'mevzuyu' daha iyi anlamasına yardım etmeyecektir. aynı şeyi bağıra bağıra istiklal marşı okutturulan çocuk ve o çocuğu o ruh haline sokanlar için de söylerdim,yanlış anlaşılmaya mahal bırakmadan da söyleyeyim...
sonuç olarak bu şarkıyı 'söyletmek';önce islamın,trafik kuralları gibi yorumlanmaksızın uyulacak birşey olduğunun sanılmasına, yaş ilerledikçe de 'ninja' gibi giyinmeyi 'din' bilmelerine,suratlarını görmedikleri 'şeyhlere' tapmalarına ve islamı metalaştırmaya,çok fazla ileri gidip 'hz.muhammed' ile 'atatürk' ü karşılaştırmaya ve nihayetinde insanları kötü olmaya itebilecek bir faktördür.
daha evvel popüler kültür başlığında da,farklı bir yönden açıklamaya çalıştığım kültür dayatması kavramı burada da karşımıza çıkıyor;ebeveynler,çocuklarına ahlak,terbiye,adabı-ı muaşeret gibi kavramları tanıtmaya çalışırken bu öğretme(!) yöntemini çokça benimsiyorlar.sonucunda çocuklar kendi seçemediği bir çevresel düzenin,yine kendi seçemediği bir bölümünde 'benliklerini' yok edip ruhsal bir asimilasyon süreci yaşıyorlar. doğduğumuzdan itibaren bu topraklarda olduğumuzdan türklük 'kutsal',islam 'şart',yaşı senden büyük olan ve hayatı boyunca birşey olamamış,yaşlılığı sadece saçlarının beyazlığında yaşamış insanlara sahtekarca bir 'saygı'...
peki sorun toplumun neresinde?
bir çocuk elbette camiye gidebilir,dışarıda 10 saat top oynayacağına veya ip atlayacağına kendi doğrularını yaşama inancına sahip olmaları,gelecekte özgüven sahibi olmalarını da sağlar bir bakıma. ancak her mahallede kesin bulunan ve amacı öğretmekten çok diretmek olan sözde kuran kursları o çocuğun 'mevzuyu' daha iyi anlamasına yardım etmeyecektir. aynı şeyi bağıra bağıra istiklal marşı okutturulan çocuk ve o çocuğu o ruh haline sokanlar için de söylerdim,yanlış anlaşılmaya mahal bırakmadan da söyleyeyim...
sonuç olarak bu şarkıyı 'söyletmek';önce islamın,trafik kuralları gibi yorumlanmaksızın uyulacak birşey olduğunun sanılmasına, yaş ilerledikçe de 'ninja' gibi giyinmeyi 'din' bilmelerine,suratlarını görmedikleri 'şeyhlere' tapmalarına ve islamı metalaştırmaya,çok fazla ileri gidip 'hz.muhammed' ile 'atatürk' ü karşılaştırmaya ve nihayetinde insanları kötü olmaya itebilecek bir faktördür.
bu lafa kim inanır,
ahmet çakar.
hatlar karıştı galiba.
ahmet çakar.
hatlar karıştı galiba.
hayrettin'in yılmaz morgül ve mustafa topaloğlu ile yaptığı versiyonları ile adamı ortadan 7599a bölebilen über parça.
ayrıca;
yapan çocuklara koca bir tebrik koyuyorum,sanat budur!
ayrıca;
yapan çocuklara koca bir tebrik koyuyorum,sanat budur!
marx'ın tüm öğretilerini dikkatle okuyup bir noktasını kaçırmış olan devrim savaşçısıdır.
şöyle ki;
marx sosyalizmin hiçbir zaman küt diye indirilebileceğini,savaşla kazanılabileceğini savunmamıştır. ona göre hegelden alıp geliştirdiği diyalektik - çatışma yaklaşımı sosyalizmi getirebilecek mutlak yöntemdir.yöntem o an var olan sistem ile alternatif sistemin güçleri eşitlendiğinde bir çatışmaya başlayacağı ve sonunda ortak bir yeni düşünce ortaya çıkacağını savunur. 'sönümlenme' terimi ile ifade ettiği kapitalizm'e karşıtlık duygusu ve bilincin ilerlemesi ile ortaya çıkacak olan yeni düşüncenin doğuşu ile birlikte gelişmenin mümkün olduğunu açıklamıştır.
che abimiz ne yapmış?
kendi canını hiçe sayarak bu uğurda mücadele vermiş,taraf toplamaya çalışmış ve marxın çatışmacı yaklaşımının gerektirdiği alternatifi oluşturmaya çalışmış,yanlız alternatif sistem o anki topluma birkaç gömlek üstün gelmiş...tıplı badana fırçası ile resim yapmak gibi. bir uyumsuzluk doğmuş yani kısaca...
dolayısı ile savaşmak ve sonunda onurlu bir adam olarak ölmek zorunda kalmıştır.
şöyle ki;
marx sosyalizmin hiçbir zaman küt diye indirilebileceğini,savaşla kazanılabileceğini savunmamıştır. ona göre hegelden alıp geliştirdiği diyalektik - çatışma yaklaşımı sosyalizmi getirebilecek mutlak yöntemdir.yöntem o an var olan sistem ile alternatif sistemin güçleri eşitlendiğinde bir çatışmaya başlayacağı ve sonunda ortak bir yeni düşünce ortaya çıkacağını savunur. 'sönümlenme' terimi ile ifade ettiği kapitalizm'e karşıtlık duygusu ve bilincin ilerlemesi ile ortaya çıkacak olan yeni düşüncenin doğuşu ile birlikte gelişmenin mümkün olduğunu açıklamıştır.
che abimiz ne yapmış?
kendi canını hiçe sayarak bu uğurda mücadele vermiş,taraf toplamaya çalışmış ve marxın çatışmacı yaklaşımının gerektirdiği alternatifi oluşturmaya çalışmış,yanlız alternatif sistem o anki topluma birkaç gömlek üstün gelmiş...tıplı badana fırçası ile resim yapmak gibi. bir uyumsuzluk doğmuş yani kısaca...
dolayısı ile savaşmak ve sonunda onurlu bir adam olarak ölmek zorunda kalmıştır.
bir kültür bilimci olan raymond williams'ın belirttiği üzre,tanımlanması en zor kavram olan bir kültür yapısıdır. williams amca tam 164 tanıma erişebilmiş ve belirtmiştir.
kültürü genel hatlarıyla ortaya koyabilmek için tarihsel bir izleme süreci gerçekleştirilmelidir.
ilk kullanıldığı zamanlarda,yani yanlış hatırlamıyorsam 16.yy da bir tarım tabiri olarak literatürdeymiş,'iyi mahsülü' veya 'iyi tekniği' belirtiyormuş. sonraları aydınlanma düşünceleri ile birlikte toplumun 'insanlığın ilerleyişi' sistemi üzerine çokça tartışılması ve sosyal bilimlerin doğmasıyla 'zihinsel ve bilimsel ilerleme-gelecek' şeklinde kullanılmaya başlanmıştır.
18.yy gelişmeleri,sanayi devrimi ve fransız ihtilalinin,insanlar arasında ortak bir payda,ortak dertler,ortak düşünceler,ortak yapılar,ortak kurumlar,ortak olgular ve normlar oluşturması ile birlikte kültür;bir toplumun tarihsel gelişim süreci içinde kurulan ortak bağlar şeklinde kullanılmaya başlanmış ve yaklaşık olarak günümüzdeki halini almıştır.
kültür kavramını tanımlamaya çalıştıktan sonra gelelim popüler kültür meselesine...
popüler kültür;günümüzdeki kültür tanımının içinde yer alan değişkenleri(toplumsal olgu,yapı,kurum gibi...) ve bu değişkenlerin toplumdaki karşılığını ve toplumun bu değerlere uyguladığı normları kullanarak kapitalizm'e ve büyük sermaye birikimlerine hizmet etmek amaçlı yapılan eylemler olarak kısaca tanımlanabilir.
birçok örneği verilebileceği de söyleyerek günümüzde en çok kullanılan bir araçtan bahsetmek gerekir bu hususu daha açıklığa kavuşturabilmek için;küreselleşme...
küreselleşme popüler kültürün neden aracıdır peki?
küreselleşme ile birlikte,üretim araçlarının sahipleri ve dolayısı ile ekonomik yönden güçlü olan isimler ve kurumlar kendi 'popüler' ürünlerini başka kültürlere dayatma şansını elde ederler. en basitinden coca cola örnek verilebilir. 1886 yılından beri amerikada üretim yapan bu marka 1965 yılında türkiyeye de ürün pazarlamaya başlamış ve ürününü kültür haline getirmesinin temellerini atmıştır. şimdi ki 'ramazan ayı' reklamlarından görebileceğimiz üzre de pek başarılı olmuşlar hatta kendi kolamızı üretmemizi sağlayacak kadar da bağımlılık yaratmışlardır.
kısaca popüler kültür denilen şey;tarihsel değerlerden yararlanılarak,tüketim amacı ile üretilmiş metalar bütünüdür,milyonlarca insanın emeği üzerinden piyasa kurulup;insana değer biçilmesidir,insanın sevgisinin,saygısının objeleştirilmesidir-tüketim malı haline getirilmesidir.
kültürü genel hatlarıyla ortaya koyabilmek için tarihsel bir izleme süreci gerçekleştirilmelidir.
ilk kullanıldığı zamanlarda,yani yanlış hatırlamıyorsam 16.yy da bir tarım tabiri olarak literatürdeymiş,'iyi mahsülü' veya 'iyi tekniği' belirtiyormuş. sonraları aydınlanma düşünceleri ile birlikte toplumun 'insanlığın ilerleyişi' sistemi üzerine çokça tartışılması ve sosyal bilimlerin doğmasıyla 'zihinsel ve bilimsel ilerleme-gelecek' şeklinde kullanılmaya başlanmıştır.
18.yy gelişmeleri,sanayi devrimi ve fransız ihtilalinin,insanlar arasında ortak bir payda,ortak dertler,ortak düşünceler,ortak yapılar,ortak kurumlar,ortak olgular ve normlar oluşturması ile birlikte kültür;bir toplumun tarihsel gelişim süreci içinde kurulan ortak bağlar şeklinde kullanılmaya başlanmış ve yaklaşık olarak günümüzdeki halini almıştır.
kültür kavramını tanımlamaya çalıştıktan sonra gelelim popüler kültür meselesine...
popüler kültür;günümüzdeki kültür tanımının içinde yer alan değişkenleri(toplumsal olgu,yapı,kurum gibi...) ve bu değişkenlerin toplumdaki karşılığını ve toplumun bu değerlere uyguladığı normları kullanarak kapitalizm'e ve büyük sermaye birikimlerine hizmet etmek amaçlı yapılan eylemler olarak kısaca tanımlanabilir.
birçok örneği verilebileceği de söyleyerek günümüzde en çok kullanılan bir araçtan bahsetmek gerekir bu hususu daha açıklığa kavuşturabilmek için;küreselleşme...
küreselleşme popüler kültürün neden aracıdır peki?
küreselleşme ile birlikte,üretim araçlarının sahipleri ve dolayısı ile ekonomik yönden güçlü olan isimler ve kurumlar kendi 'popüler' ürünlerini başka kültürlere dayatma şansını elde ederler. en basitinden coca cola örnek verilebilir. 1886 yılından beri amerikada üretim yapan bu marka 1965 yılında türkiyeye de ürün pazarlamaya başlamış ve ürününü kültür haline getirmesinin temellerini atmıştır. şimdi ki 'ramazan ayı' reklamlarından görebileceğimiz üzre de pek başarılı olmuşlar hatta kendi kolamızı üretmemizi sağlayacak kadar da bağımlılık yaratmışlardır.
kısaca popüler kültür denilen şey;tarihsel değerlerden yararlanılarak,tüketim amacı ile üretilmiş metalar bütünüdür,milyonlarca insanın emeği üzerinden piyasa kurulup;insana değer biçilmesidir,insanın sevgisinin,saygısının objeleştirilmesidir-tüketim malı haline getirilmesidir.
mutfağa çay yapmak amacı ile,bakkala çerez alma amacı ile ve tualete [ybkz]swh[/ybkz] birşeyler karıştırma amacı ile 3 kişinin gitmesi en çok görülenidir.
geçen çıktığı kral çıplak adlı programda fenomen olduğunu söyleyerek insanlarda bir yaptırıma sebep olmaya çalışan kişiye uygulanması gereken cezadır. ulan iki düşünür ismi söyleyeni kuramcı,düşünür gibi görseydik okulda felsefe hocalarına tapardık be!
1 farkla kazanmamıza rağmen,futbol adına beni tatmin edemeyen maçtır. son haftalarda ki ruhsuzluk gene hakim,bireysellik ön planda oldukça bir zamanların kollektif futbolunu daha çok ararız gibi geliyor.
ata demirerin avrupa yakasında,dolaylı yoldan şahikaya söylediği şarkıdır. çokta leziz olmuştur bakınız;
http://tinyurl.com/bv7qbo2
http://tinyurl.com/bv7qbo2
muhtemelen hiçbir zaman doğalgazı sonuna kadar açamayacak olmamızın üzerine;
(bkz: iyi iyi burası sıcakmış)
ayrıca belki yırtarım bahanesi ile;
(bkz: selamün aleyküm)
(bkz: iyi iyi burası sıcakmış)
ayrıca belki yırtarım bahanesi ile;
(bkz: selamün aleyküm)
platonikliğin en can alıcı evresidir. bu evrede kişi sevdiği kişinin fotoğrafına saatlerce bakarak kendi zihninde bambaşka bir "o" kavramı yaratır.böylece artık sevilen kişi ile gerçek birşey olsa bile memnun,mutlu olunmayacaktır. siz siz olun sözlükcüğüm bu evreye girmeden finali yapın.
ilk okulda,bir kız arkadaşa hitaben,doğal ortam ayısı olarak değiştirdiğim sözdür.
çok kırıcı olduğumu düşünmüyorum zira o kaşları yüzünden conan demediğime dua etsin.
çok kırıcı olduğumu düşünmüyorum zira o kaşları yüzünden conan demediğime dua etsin.
folklorik olarak sana saygım var ama sana tapamam totem şeklinde ifade ettiğim sembolleştirme-simgeleme yöntemidir.
sadece kadınlar tarafından görülebilen,asla kontrol edilemeyen bir takım işaretler,davranışlar bütünüdür.
bunca yıldır erkeğim hala anlamadım.
bunca yıldır erkeğim hala anlamadım.
1963 doğumlu amerikalı gitaristtir. oluşturduğu heavy metal solo ve ritm metodları ile insanda parmak bırakmayan bir insandır. arkadaş senin egzersizler mi tuhaf,benim teller mi kesmek için yapılmış yoksa parmaklar mı hasarlı anlayamadım.
aylık asgari ücretin brüt 830 tl civarı olduğu ülkemde;formanın 90 lira ,futbol maç biletinin en az 60 lira olması gibi sebeplerden ötürü meydana gelen olaylardır.
'korsan' diye etiketliyoruz,bilinmektedir etik değil...onu satan adamlara kızamıyorum,bir ara içinde bulunduğum bir piyasaydı,insanlar gerçek anlamda 'aç' kalıyor... 'ne yapsın' diyorum...
alan adama da kızamıyorum... herkesin 90 lira ayıracak bütçesi yok ki arkadaş, ne yapsın adam,aşkını yaşayamasın mı? 30 lira veriyor akıyor bir tanesinden işte... koskoca beşiktaş batmaz ya bundan!
her toplumsal değerin,kültürün,aşkın endüstriyel olarak kullanılması,emperyalizm'e hizmet etmesi asıl ağlanıcak halimize gülmemiz gereken nokta.
kendi şirketlerinin meşruiyetini sağlayabilmek için,beşiktaşı kullanıp,milyon dolarlar kazanan şerefsizlerin yaptığı asıl aşağılık olandır.
optik başkanın bir sözlü var bu beşiktaştan çıkar bekleyenler için ama neyse...
'korsan' diye etiketliyoruz,bilinmektedir etik değil...onu satan adamlara kızamıyorum,bir ara içinde bulunduğum bir piyasaydı,insanlar gerçek anlamda 'aç' kalıyor... 'ne yapsın' diyorum...
alan adama da kızamıyorum... herkesin 90 lira ayıracak bütçesi yok ki arkadaş, ne yapsın adam,aşkını yaşayamasın mı? 30 lira veriyor akıyor bir tanesinden işte... koskoca beşiktaş batmaz ya bundan!
her toplumsal değerin,kültürün,aşkın endüstriyel olarak kullanılması,emperyalizm'e hizmet etmesi asıl ağlanıcak halimize gülmemiz gereken nokta.
kendi şirketlerinin meşruiyetini sağlayabilmek için,beşiktaşı kullanıp,milyon dolarlar kazanan şerefsizlerin yaptığı asıl aşağılık olandır.
optik başkanın bir sözlü var bu beşiktaştan çıkar bekleyenler için ama neyse...
bilgisayarımın,mayın tarlası ile birlikte,full grafik çalıştırdığı nadir oyunlardandır. çözünürlüğün muhtelif yerlerine koyuyorum sözlük.
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?