beşiktaş taraftarının kelle kesme alışkanlığına kurban gitmeye yakın olan adamdır. kabul, muhteşem bir teknik direktör değil ancak, biz, takım her maç kaybettiğinde - üstelik mücadele anlamında ezdiğimiz müsabakalardan sonra- bu adamı, daha doğrusu, bir adamı suçlu ilan edersek, çok fazla hata etmiş oluruz. heybetli ve herşeye kadir olan quaresma, kaptan olduğu halde, beşiktaş'ı siklemeyerek, kendi egosu için birşeyler yaptığında bile, dakikalarca, tribünde ismi yankılanıyorken, biz hata etmekten de öteye gitmiş oluruz aslında...
2-0, skor anlamında yenildiğimiz müsabakadır. neden skor anlamında dedim; çünkü, sahada oynanan oyun olsun, tribünde ki 2500 kişinin; 50.000'i göt edişi olsun, oyuncularımızın; göt verenlere karşı da olsa gösterdiği centilmenlik olsun ciddi şekilde bir ezme durumu var ortada.
açıkçası ; veli'nin, tanju'nun, egemen'in, ernst'in ve necip'in, e biraz da cenk'in, ersan'ın, ekrem'in ve simao'nun ellerinden öperim. milyon dolar verdiğimiz adamlar, isimleri ve egoları için oynarken, bugünkü kadromuz, 'beşiktaş' için oynadığını hissettirdi bana.
şundan eminim; her beşiktaşlı 'taraftarın' görmek istediği manzara, bugünkü manzaraya yakındır. kabul ediyorum, 'takım ruhu' denilemez ancak o ruhu elde etmek adına atılmaya başlanmış adımlar olarak nitelendirilebilir bugünkü durum.
eğer her maç, böyle istekli ve kollektif oynanmaya 'çalışılacak' ise, ben quaresma'yı, almeida'yı ve fernandes'i, beşiktaş forması ile daha fazla görmeme taraftarıyım. benimde içlerinde bulunduğum çoğu beşiktaş taraftarı, iki adam geçme numarasından, tabiri caiz ise çeşitli illüzyonlardan bıkmış ve sadece kollektif futbolun ve iyi pasların süslediği, gerçek mücadeleleri izleme isteyindedir, isteyindeyiz.
not: taraftarımızın, üstünde beşiktaş amblemi bulunan bir pankartın yanmasına izin vermesini, adeta bir fenerli gibi koşarak uzaklaşmasını hoş karşılamadım.
açıkçası ; veli'nin, tanju'nun, egemen'in, ernst'in ve necip'in, e biraz da cenk'in, ersan'ın, ekrem'in ve simao'nun ellerinden öperim. milyon dolar verdiğimiz adamlar, isimleri ve egoları için oynarken, bugünkü kadromuz, 'beşiktaş' için oynadığını hissettirdi bana.
şundan eminim; her beşiktaşlı 'taraftarın' görmek istediği manzara, bugünkü manzaraya yakındır. kabul ediyorum, 'takım ruhu' denilemez ancak o ruhu elde etmek adına atılmaya başlanmış adımlar olarak nitelendirilebilir bugünkü durum.
eğer her maç, böyle istekli ve kollektif oynanmaya 'çalışılacak' ise, ben quaresma'yı, almeida'yı ve fernandes'i, beşiktaş forması ile daha fazla görmeme taraftarıyım. benimde içlerinde bulunduğum çoğu beşiktaş taraftarı, iki adam geçme numarasından, tabiri caiz ise çeşitli illüzyonlardan bıkmış ve sadece kollektif futbolun ve iyi pasların süslediği, gerçek mücadeleleri izleme isteyindedir, isteyindeyiz.
not: taraftarımızın, üstünde beşiktaş amblemi bulunan bir pankartın yanmasına izin vermesini, adeta bir fenerli gibi koşarak uzaklaşmasını hoş karşılamadım.
(bkz: şov yapma lan )
ilk duyulduğunda, mahalle kahvehanesinin önündeki küçük taburelerde oturup, arkadaşıyla tavla oynayan, hayatı boyunca hiçbir üretkenlik göstermemiş, beyni; yıllardır süre gelen burun akmaları ile sümüğe dönüşüp akmış insan söylemi gibi gelse de, koskoca bir başbakan söylemiştir.
meselem din veya dindarlık değil, din, bireysel bir inançtır. meselem şu; neden empoze edilmek zorunda? neden insanlar kavrama yeteneğini kullanarak o sonuca ulaşmıyor da biz öyle 'yetiştiriyoruz'. neden daha genel bir kavramı, 'saygıyı' öğretmiyoruz. %90'ı müslüman olan ülkede, insanlar yolda hala korkarak yürüyorsa burada eksikliğin 'din' olduğunu nereden çıkarıyoruz?
meselem din veya dindarlık değil, din, bireysel bir inançtır. meselem şu; neden empoze edilmek zorunda? neden insanlar kavrama yeteneğini kullanarak o sonuca ulaşmıyor da biz öyle 'yetiştiriyoruz'. neden daha genel bir kavramı, 'saygıyı' öğretmiyoruz. %90'ı müslüman olan ülkede, insanlar yolda hala korkarak yürüyorsa burada eksikliğin 'din' olduğunu nereden çıkarıyoruz?
o bayıldığınız 'türklük' sıfatına en çok hizmet etmiş adamlara 'mason', insanları en çok düşünen sisteme de 'saçmalık' dendiği sol frame'de, bold harflerle yerini alması; birçok faşist ve sahtekar milliyetçiyi gücendirmiş olsa gerek, dikkat çekmiş olaydır.
bu tarz yaklaşımların ardından, anlıyorum ki, 1 milyon yıllık bir ömrüm de olsa, burun deliğinden sümüğü alıp, diğer burun deliğine geri sokan insanlarla anlaşmaya varamayacağım.
bu tarz yaklaşımların ardından, anlıyorum ki, 1 milyon yıllık bir ömrüm de olsa, burun deliğinden sümüğü alıp, diğer burun deliğine geri sokan insanlarla anlaşmaya varamayacağım.
önce insan, demedikçe, bir halta yaramayacak 'ideolojidir'. insan ayrımcılığının, öncesi,sonrası olmaz.
restoranda verdiği şu ayar ile, dünya ayar listesinde, birinci sıraya yerleşmiş adamdır.
---------------ayırıcı---------------
what you lookin' at? you all a bunch of fuckin' assholes, you know why? you don't have the guts to be what you wanna be! you need people like me! you need people like me so you can point your fuckin' fingers and say "that's the bad guy" . so what that make you? good? you're not good... you just know how to hide, how to lie... me, i don't have that problem. me, i always tell the truth, even when i lie... so say goodnight to the bad guy! the last time, you gonna see the bad guy like this again let me tell you...
make a way for the bad guy, there's a bad guy comin' through! better get outta his way!
---------------ayırıcı---------------
işte bu yüzden montana, adamdır. canı pahasına da olsa; küçücük çocukları öldürmez, kimseyi yarıda bırakmaz.
---------------ayırıcı---------------
what you lookin' at? you all a bunch of fuckin' assholes, you know why? you don't have the guts to be what you wanna be! you need people like me! you need people like me so you can point your fuckin' fingers and say "that's the bad guy" . so what that make you? good? you're not good... you just know how to hide, how to lie... me, i don't have that problem. me, i always tell the truth, even when i lie... so say goodnight to the bad guy! the last time, you gonna see the bad guy like this again let me tell you...
make a way for the bad guy, there's a bad guy comin' through! better get outta his way!
---------------ayırıcı---------------
işte bu yüzden montana, adamdır. canı pahasına da olsa; küçücük çocukları öldürmez, kimseyi yarıda bırakmaz.
ikinci yarısını izlemeyeceğim, benim için; mp antalyaspor'un, oynadığı oyunla, kazanmayı hakkettiği maçtır.
her duruma özel, kartal sözlük hizmetidir.
(bkz: öptüm say gömdüm bay)
(bkz: öptüm say gömdüm bay)
alternatif veda cümlelerinin en güzide örneklerindendir. genellikle bu tarz ifadeleri, sesli harfleri yok edip, sessiz harf sayısını arttırarak konuşan "tiky" kızlarımız kullanmaktadır.
##170312 numaralı entrysi ile, gülmekten gebermeme sebep olmuş, süpersonik yazardır.
not: bunu da eksilersen, külahları değişiriz. [ybkz]swh[/ybkz]
not: bunu da eksilersen, külahları değişiriz. [ybkz]swh[/ybkz]
türk olmanın, kendine bir getirisi veya üstünlüğü olduğunu düşünen yazarımızdır. oysa kendisine gayet barışçıl ve iyimser bir ifade ile söylemek isterim; herşeyden önce "insan" olarak düşünmeli ve insanın kendi seçemediği, doğuştan öyle olageldiği özellikleri ile tartmamalı, yargılamamalıyız.
atalarımızız, önce kendi yaşamları ve ailelerinin yaşamları için, sonra gelecek nesiller için verdiği mücedeleden onur duymak, kendini 'asil' hissetmek zaten bir ego meselesi değildir; insanı alçaltmaz, diğer insanlarda olmayan birşeymiş gibi davranmadıkça.
ricam, evet burası serbest bir şekilde düşüncelerimizi paylaştığımız bir platform olabilir, ancak bu düşünceler tabiri caiz ise 'kıç kaldırma amaçlı gazları' içermesin. nitekim türkiye senelerdir bu gazların etkisi ile önyargıları kaldırmıyor, düşünmüyor, üretmiyor ve sürekli tüketiyor ve nihayetinde sürekli geriye gidiyor.
atalarımızız, önce kendi yaşamları ve ailelerinin yaşamları için, sonra gelecek nesiller için verdiği mücedeleden onur duymak, kendini 'asil' hissetmek zaten bir ego meselesi değildir; insanı alçaltmaz, diğer insanlarda olmayan birşeymiş gibi davranmadıkça.
ricam, evet burası serbest bir şekilde düşüncelerimizi paylaştığımız bir platform olabilir, ancak bu düşünceler tabiri caiz ise 'kıç kaldırma amaçlı gazları' içermesin. nitekim türkiye senelerdir bu gazların etkisi ile önyargıları kaldırmıyor, düşünmüyor, üretmiyor ve sürekli tüketiyor ve nihayetinde sürekli geriye gidiyor.
ironi bile diyemeyeceğim, saçmalığa sahip, suçlamadır. ancak bir 'ırkçı' yada daha genel bir ifade ile kendi çıkarlarından başka bir şey düşünmeyen emperyalist bir 'ayrımcı', bir kişinin annesine veya yine daha genel bir ifade ile ailesine hakaret edebilir.
hani küçükken öğretirlerdi ya, "biri sana vurursa öğretmenine git, kötüyle kötü olma" diye, şimdi sen "bu ırkçılık yapıyo a.q kesin orospu çocuğu bu" deyince kötüyle kötü olmuş, onun kadar seviyesizleşmiş olmuyor musun ha güzel arkadaşım?
hani küçükken öğretirlerdi ya, "biri sana vurursa öğretmenine git, kötüyle kötü olma" diye, şimdi sen "bu ırkçılık yapıyo a.q kesin orospu çocuğu bu" deyince kötüyle kötü olmuş, onun kadar seviyesizleşmiş olmuyor musun ha güzel arkadaşım?
sayesinde, uzun süredir üstünde düşündüğüm nisa suresi 34.ayet hakkında, cevaplar bulduğum, kendi alanında, tarihçi ve bilimcidir. öncelikle, aklımda asla tutamayacağım, türkçeye 'dövmek' olarak geçen arapça kelimenin başka anlamlarını gündeme getirmiştir. kendisi ve açıklaması hakkında ekşide yaptığım araştırmada rastladığım şu entryde, bazı kavramların aklıma yerleşmesine yardımcı oldu diyebilirim;
http://www.eksisozluk.com/show.asp?id=20699554
not: uzun bir metindir, okumanız tavsiyedir.
http://www.eksisozluk.com/show.asp?id=20699554
not: uzun bir metindir, okumanız tavsiyedir.
yakınlar zamanda, açmak istediğim kasap dükkanı ismidir. telifini de alacağım.
insanı yıkıma sürükleyen, tüm huzurunu bozan, iğrenç durumlardır. üstüne birde, film izlerken tezahür ettiyse iki kat daha kötü olabiliyor.
ilk olası sorun, çekirdeği, çöp için ayırdığınız tabak,kase,poşet vb. alana ulaştıramamak, çoğunu bacağın üstüne, geri kalanını da yere atmış olmaktır. eğer film internetten ve partlı sistemden izleniyorsa, bir sonraki part'a geçerken bu dağınıklığı fark edersiniz. önce bacağınızın üstündekileri çöpe atarsınız, sonra yerdekileri almak için eğildiğinizde, elinizdeki çekirdek torbası yan dönmüş ve içindeki onca caaaanım çitlenmemiş taze çekirdek yere dökülmeye başlar. onu kurtarayım derken çöpü biriktirdiğiniz kase de bacağınızın üstünden yere kaymaz mı... al sana rezillik, yarım saat onları toplamakla uğraşırsın, sonra gelde filmi izle.
ikinci olası sorun, yine aynı mizansen yani film + çekirdek ikilisi ile ilgilidir. ağzınıza götürdüğünüz çekirdeğin kabuğu çok yumuşaksa, çekirdek yerine kabuğunun azına dolma sorunu ortaya çıkacaktır. bu noktada başımıza gelebilecek iki rezalet var;
birincisi, film izlemeye daldığınız için, ağızda ki tüm kabuklar "ttppppüüü" ses efektiyle, basıçlı havayla fırlatılabilir ve heyecanla film izlediğiniz monitöre "şlap" diye yapışabilir. filmi durdurmak için "boşluk" duşuna basmaya yeltediğinizde ya çöp yada çekirdek poşedinden sızıntılar olacak ve durum az evvel bahsettiğim gibi mahvolacaktır.
ikincisi, kabukların, sert bir diş hareketiyle, ince ince parçalara bölünüp, adeta ok gibi damağınıza ve dişinizin arasına kaçması sorunudur. bir kaç dakika diliniz ile çıkartmaya çalışıp sonra el müdahalesine girişirsiniz ancak o çekirdekler oradan ayrılmayı kabul etmez. "neyse ya filmi izleyeyim" diye düşünüp bir kaç dakika daha harcarsınız. daha sonra "öperim lan böyle aşkın ıstırabını" diyerekten elinizde kalan çekirdekleri yere, çöpleri ise bir alt katınızda bulunan balkona asılan tertemiz çamaşırların üzerine doğru rüzgara savurursunuz.
en son sorunsal, çekirdeğin bitmesi veya birinin gelip, çekirdeğinizin önemli bir kısmını almasıyla oluşur. suratınızda, dondurması "fııyyyyyt-blunk" diye kayıp yere yapışmış küçük çocuk ifadesiyle filme bakmaya çalışırsınız. ama içinizde bir yan hep buruk kalacaktır. sonra bakkala gitmeye karar verirsiniz. yola çıktığınızda size araba çarpar, bunu duyan anneniz kalp krizi geçirir. babanız kardeşinize telefonda haber verirken merdivenden düşer. kardeşinizin üstüne, 2050 yılında dünyaya çarpması hesaplanan bir asteroid düşer. eee neyse bu biraz fantazi oldu...
ilk olası sorun, çekirdeği, çöp için ayırdığınız tabak,kase,poşet vb. alana ulaştıramamak, çoğunu bacağın üstüne, geri kalanını da yere atmış olmaktır. eğer film internetten ve partlı sistemden izleniyorsa, bir sonraki part'a geçerken bu dağınıklığı fark edersiniz. önce bacağınızın üstündekileri çöpe atarsınız, sonra yerdekileri almak için eğildiğinizde, elinizdeki çekirdek torbası yan dönmüş ve içindeki onca caaaanım çitlenmemiş taze çekirdek yere dökülmeye başlar. onu kurtarayım derken çöpü biriktirdiğiniz kase de bacağınızın üstünden yere kaymaz mı... al sana rezillik, yarım saat onları toplamakla uğraşırsın, sonra gelde filmi izle.
ikinci olası sorun, yine aynı mizansen yani film + çekirdek ikilisi ile ilgilidir. ağzınıza götürdüğünüz çekirdeğin kabuğu çok yumuşaksa, çekirdek yerine kabuğunun azına dolma sorunu ortaya çıkacaktır. bu noktada başımıza gelebilecek iki rezalet var;
birincisi, film izlemeye daldığınız için, ağızda ki tüm kabuklar "ttppppüüü" ses efektiyle, basıçlı havayla fırlatılabilir ve heyecanla film izlediğiniz monitöre "şlap" diye yapışabilir. filmi durdurmak için "boşluk" duşuna basmaya yeltediğinizde ya çöp yada çekirdek poşedinden sızıntılar olacak ve durum az evvel bahsettiğim gibi mahvolacaktır.
ikincisi, kabukların, sert bir diş hareketiyle, ince ince parçalara bölünüp, adeta ok gibi damağınıza ve dişinizin arasına kaçması sorunudur. bir kaç dakika diliniz ile çıkartmaya çalışıp sonra el müdahalesine girişirsiniz ancak o çekirdekler oradan ayrılmayı kabul etmez. "neyse ya filmi izleyeyim" diye düşünüp bir kaç dakika daha harcarsınız. daha sonra "öperim lan böyle aşkın ıstırabını" diyerekten elinizde kalan çekirdekleri yere, çöpleri ise bir alt katınızda bulunan balkona asılan tertemiz çamaşırların üzerine doğru rüzgara savurursunuz.
en son sorunsal, çekirdeğin bitmesi veya birinin gelip, çekirdeğinizin önemli bir kısmını almasıyla oluşur. suratınızda, dondurması "fııyyyyyt-blunk" diye kayıp yere yapışmış küçük çocuk ifadesiyle filme bakmaya çalışırsınız. ama içinizde bir yan hep buruk kalacaktır. sonra bakkala gitmeye karar verirsiniz. yola çıktığınızda size araba çarpar, bunu duyan anneniz kalp krizi geçirir. babanız kardeşinize telefonda haber verirken merdivenden düşer. kardeşinizin üstüne, 2050 yılında dünyaya çarpması hesaplanan bir asteroid düşer. eee neyse bu biraz fantazi oldu...
86. dakikada gün doğdu ile, manyağa bağlamış taraftarımızdır. bu çılgınlar gösterdi ki, beşiktaş tribünün kadını,erkeği yok; beşiktaş taraftarı her zaman 'farklı' olarak algılanacak.
çeşitli kesimlerden insanlar barındırması ile, minyatür türkiye olmuş platformdur.
charlie chaplin başlığı altına yazdığı entry ile çok güldürmüş yazardır.
eski kafalı biri olarak, sadece pes06 da ve inter ile katılıp, adriano ile 45 metreden atacağım gollerin damga vurabileceği organizasyondur. çok ciddiyim sözlük. birde eşli yaparsak, şutmesafesişutpozisyonu ile bizi hiç kimsenin durdurabileceğini sanmam.
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?