confessions

oyunbozan

1. nesil Yazar - - Yazar -

  1. toplam entry 3011
  2. takipçi 0
  3. puan 58374

antu.com

oyunbozan
aykut kocaman'ın gelenekselleşen istifasını bu kez müjde olarak duyurmuşlar saygınıza vefanıza iteleyim sizin. allahcığım yarabbiciğim iyi ki beşiktaşlıyım.

metin olmak

oyunbozan
tümer metin konusunda hep kafamda soru işaretleri olmuştur. bir çok siyah beyaz renklere sevdalı arkadaşım bu soru işaretlerine anlam veremedi. umarım bu kitap cevapları bulmama yardımcı olur.

kitaptan bölüm


--spoiler--

“2006 yılında Fenerbahçe’ye transfer olduktan sonra herkes benim hikâyemi kendince yorumlayarak anlattığında, yazmaya karar verdim. O dönem susmamı gerektiriyordu. Hiçbir yerde konuşmadım; hiç kimseye konuşmadım. Bir gün profesyonel olarak futbol oynamayı bıraktığımda, kendi ağzımdan kendi hikâyemi yayımlama kararıyla... Bugüne kadar susmamı sağlayan, motive edici bir karar oldu bu. Sabah uyanıp gazeteyi açıp, kendimle ilgili bir haber okuduğumda, televizyonda birisinin benim hakkımda konuştuğunu gördüğümde ya da restoranda yemek yerken yan masadaki sohbette adımı duyduğumda susup her seferinde kâğıda kaleme sarıldım. O gazeteciyle ya da yan masadaki kişiyle konuşur gibi yazdım…
Kelimelerin benim hayatımda her zaman önemli yeri olmuştur. Daha Zonguldak’tan dışarı hiç çıkmamış futbol aşığı bir ergen olduğum yaşlarda, odamın duvarları Yusuf Hayaloğlu, Rudyard Kipling şiirleri ve okuyup etkilendiğim yazılarla kaplıydı. O kelimeleri, bir gün kendimi anlatırken kullanacağımı, yazmaya başlayana kadar düşünmemiştim. Önce transferi kendi kelimelerimle yazdım. Sonra ara ara günlük tutar gibi Fenerbahçe’deki günlerimi, yaşadıklarımı, anılarımı yazdım. Sonra Yunanistan’a gittim. Üç buçuk yıl yalnız kaldım. Kelimelerim İngilizceye döndü. Türkçeyi, düşünmek dışında sadece yazmak için kullandım. Daha çok yazdım. Gurbeti yazdım. Yunanistan günlerimi yazdım. Gurbette Beşiktaş maçlarını izlerken, her şeyin çubuklu forma ve Metin Tekin hayaliyle başladığı günleri yazdım.
En sonunda, 2001’de Beşiktaş’a, 2006’da Fenerbahçe’ye gidişimi ya da Yunanistan günlerimi anlatabilmem için, önce, benim nereden geldiğimi anlatmam gerektiğine karar verdim. Bu yüzden de 14 Ekim 1974’ten başladım yazmaya…”


“Kulağıma eğilip, “Neden bu kadar sivrisin? Neden bu kadar farklılaşıyorsun? Biraz daha ortalama adamı oynasana, ortalama adam olsana” dedi. Beni biliyor, tanıyordu. Ortalama olmazsam, sahip olduklarımı kaybedeceğimi düşünüyordu. Bulunduğun yerin ve konumun tadını çıkart, diyordu. Kendince haklıydı belki de ama o’na “Hocam o zaman ben, ben olamam ki” dedim. Ki olamazdım da... Ortalama adamı oynayamazdım, tutamazdım kendimi… Sürekli kendimi kendim gibi olmaktan alıkoyarak başarılı olamazdım.”

--spoiler--


rüya

oyunbozan
tüm uykumu dişlerimi sıkarak geçirmeme sebep olan hadise.

şeytanla yüzleştim, bildiğin ete kemiğe bürünmemiş ancak kokutucu bir elektrik yayan bir şey sürekli bana saldırmaya çalıştı. ağzımdan içeri girmeye çalışıyor bünyeme zarar veriyor ve ben bir şekilde gel gel odunu bu sefer yiyeceksin kafana naralarıyla kaçmıyordum. ancak nasıl bir korku yaşadığımı anlatamam bildiğin yeni hiç yazılmamış duaları yazıp okumuşum o göt korkusuyla. en sonunda kazandı ve bir toz bulutu halinde ağzımdan içeri girdi. uyandım o saatten sonra erik yemekten başka çarem yoktu. yorumcu arkadaşlar irtibata geçerse sevinirim. ücret konusunda anlaşırız.

hepimiz ayyaşız

oyunbozan
yani kendi adıma konuşacak olursam haftanın 3 günü rakı 4 günü bira içen bir insan olarak hepinizi bilmiyorum ama ben ayyaşım. galiba başbakanın sorunu benimle zaten konuşmalarını dinleyince şahsıma yüklendiğinin açıkça farkına varıyorum. cevap hakkı doğuyor, kullanmıyorum. siz üstünüze alınmayın.

recep tayyip erdoğan

oyunbozan
iktidara taşındığı dönemde ben değiştim artık eskisi gibi değilim diyordu, onun gibi düşünmeyenler çok üstüne gidiyordu bu çocuğun ve üzüldüğünü her defasında beyan ediyordu. hepimize kucak açmıştı, sevmişti bizi, özlemişti tüm seyahatlerinde. sonra bir şey oldu güç gibi daha güçlü bir şey. sevmemeye başladı bizi. aslında hiç sevmiyordu filan diyenler haklılıklarını bir türlü "belki ileride bir gün sever" diyenlere karşı ispatlıyamıyordu. belirli bir güruhu sevmeye başladı, onun gibi düşünmeyenleri cezalandırmaya ve tüm sevdiklerine destek çıkmaya başladı. değişti yine, her 6-7 senede bir değişti gibi. yarın bu ülkede esrar serbest bırakılırsa hiç şaşırmayın. sadece yasaklamak için serbest bırakacağını da unutmayın. bu arada çocuk büyüdü, başbakanlıktan padişahlığa terfi etti. "yazık kimin çocuğuysak" yazık bize vallahi.

akp hükümetinin imf'ye olan borcu tamamen ödemesi

oyunbozan
chp, mhp ve anavatan partilerinin kurduğu koalisyon hükümeti sonrası türkiye büyük bir krizin ortasında kaldı. zaten o kriz geleceğini bas bas bağırıyordu ve buna yönelik olarak kemal derviş'in önderliğinde bir takım önemler ve uzun vadeli planlar yapılarak, hedeflerin arasına krizden kurtuluş ve kemer sıkma politikalarıyla imf ye olan borcun 10 sene içerisinde tamamen kapatılma süreci planlandı. işleyiş güzel başladı, krizlere alışık olan türk halkı kemerlerine yeni delikler açtı ve sıktıkça sıktı. sonra ak parti hükümeti ülke yönetimini oy çokluğuyla tek başına lider olarak "ele geçirdi". geçmişte uygulanması gereken politikaların devam eden süreçte hiçbir uygulama metodu değiştirilmedi ve akıllıca ülke, ekonomik kriz etkilerinden yavaş yavaş uzaklaştı. doğru olanı yaptılar. buraya kadar hepimiz zaten bu yazdıklarımı biliyoruz. bundan sonrasında ne anlatmak istiyorsun diye soruyorsanız uzatmanın alemi yok. son on senenin vergi arttırımlarına bakalım, sırtımıza binen yükün nasıl ağırlaştığını ve buna karşılık olarak gelir düzeyimizin küçük artışlar gösterdiğini görelim. sonra çıkalım meydana yaşasın borcum bitti dedikten sonra kıralım bir soğan, kırılan soğanı banalım bol tuza, açalım yanına da acılı bir şalgam keyfimize bakalım. hikaye bitti. cari açık el sallıyor.

celal kolot

oyunbozan
bıkkınlık verdi. mit tarafından hatta amerika tarafından beşiktaş'ı karıştırması için yetiştirilmiş ve kulübün içine sokulmuş gibi geliyor bana. inanın komplo teorisinin ötesinde sonuçlar alabiliriz

leyla ile mecnun

oyunbozan
100. bölümlerini de beğenmedim. alıştığım için mi soğuyorum ilk iki sezonu mumla arattığı konusunda görüş birliği yaptığım insan sayısının azlığından bencil mi davranıyorum? bilmiyorum.

taksim gezi parkı

oyunbozan
medyada dev sitelerin hala gündemine gelmemiştir. duyarsızlaştırma ve önemsizleştirme operasyonu devam ediyor ve cidden başardılar!

gerçi metro inşasında yüz yıllık çıkan tarihi eserlerde üç beş çer çöp tarzı bir şey demişlerdi, yerin üstünde diktin mi büyüyen ağacı neylesinler.

onaltıdokuz

oyunbozan
vapurdan geçerken görünüyormuş. istanbul da ufku açık herhangi bir yerden baktığınızda kendisinden önce onlarca kulenin çatır çatır gözümüze battığını düşünürsek bırakın görünsün ya. asıl orada inşaatına yeni başlanan nish marin projesine göz atsınlar blok yüksekliğine takacaklarına istanbul'un en eski çınarlarını barındıran halkın gezip yürüyüş yaptığı ve en önemlisi hala plajının bile olduğu arsanın üzerine blok yığınları geliyor. söylemek istediğim hedef şaşırtıyorlar ve kişisel menfaatten dolayı bu projenin üstüne geliyorlar. buyurunuz hükümet yetkilileri açık adres veriyorum oradaki çınarların akıbeti ne olacak? o plajı ne hakla kurda kuşa yem ediyorsunuz? ve o arsa toki arsası toki'nin kuruluşuna bu denli ters düşen bir zihniyet ile zengini daha çok zenginleştiriyorsunuz bunu artık kanıksadık ancak o güzelim sahili hiç ederken hiç mi vicdanınız sızlamayacak?

kule yüksekliğiyle külhanbeyliği yapan başbakanımız doğa tahribatına son verme hususunda tek bir cümle kurmamakta, istanbul'un siluetini elli kilometre ötedeki blokları düşünerek değil, boğazın manzarasından çok, yapıların göze battığı o 3km yakınlıktaki kuleleri düşünsünler.

gel bir de beni traşla

onaltıdokuz

oyunbozan
akp hükümeti tarafından sadece başbakanın gözüne battığı için traşlanacak proje. bu adam istanbul büyük şehir belediyesinden ruhsatı aldı ve bu arsanın üzerine bu projeyi yerleştireceğim dedi. dünya reklam, pazarlama giderlerine yönelik harcamalar yaptı. üstüne binlerce müşterisine projesini anlattı ve yüzlerce kişiyi ev sahibi yaptı. işin tuhaf tarafı kesinlikle istanbul siluetini filan bozduğu yok. bir hava fotoğrafı çekildi ve projenin üstüne gidildi sonra başbakandan yani yüzlerce kuleye, iş merkezine göz yuman başbakandan itiraz geldi, ne dedi? "firmanın sahibi benim yakın arkadaşım ben ona aylar önce traşla dedim ama o yapmadı firmanın sahibine küstüm gereğini yapacağız" yahu sen nasıl haylaz nasıl nazlı bir çocuksun? neye küsüyorsun bu ülkenin lokomotif sektörünün altına nasıl böyle bir dinamit yerleştiriyorsun? boğazdan geçerken gördüğümüz kuleler istanbul siluetini bozmuyor mu? yangın atasım geliyor üstüne yangın. işin özünü bilenlerden duyduğuma göre farklı rantlar dönüyor bu işin içinde, izleyip nasıl bir firmanın sektörde hiç edildiğini göreceğiz.

oğuzhan özyakup

oyunbozan
ya kardeşim gibi seviyorum bu çocuğu böyle evime geliyormuş kadehlerimizi tokuşturup şarkılar söylüyor, koltuklarda uyuya kalıyoruz gibi. hani ne bileyim bakkala filan gitme sıramız var bulaşık sıramız var öyle bir yakın hissediyorum ebleği.
94 /

neden bekliyorsun?


bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?

üye ol