aylak adamın baş karakteridir.
her şeye karşı duran,karşı çıkan,karşı olan bir adam...aylak adam...bir adı bile yok.
---------------spoiler---------------
c.,sıradanlığa ,tekdüzeliğe,alışılmışın kolaycılığına hiç mi hiç katlanamıyor.hem farklıyı,hem doğru olanı arıyor.çabasının boşuna olduğunun da farkında üstelik.
---------------spoiler---------------
b.'sini aramakla geçirmiştir ömrünü.onunla tanışmayı birgün farklı bir yola saptığından,birgün farklı düşünceden kaçırmıştır.
---------------spoiler---------------
çevresine bakındı.yoktu.oturma odasını da aradı.oradada yoktu.bunca lüzumsuz eşya vardı da,neden en gereken,bir sigara küllüğü yoktu.kadınlar da böyleydi.dünyada gereğinden çok kadın vardı ama yalnız bir teki yoktu.
---------------spoiler---------------
her şeye karşı duran,karşı çıkan,karşı olan bir adam...aylak adam...bir adı bile yok.
---------------spoiler---------------
c.,sıradanlığa ,tekdüzeliğe,alışılmışın kolaycılığına hiç mi hiç katlanamıyor.hem farklıyı,hem doğru olanı arıyor.çabasının boşuna olduğunun da farkında üstelik.
---------------spoiler---------------
b.'sini aramakla geçirmiştir ömrünü.onunla tanışmayı birgün farklı bir yola saptığından,birgün farklı düşünceden kaçırmıştır.
---------------spoiler---------------
çevresine bakındı.yoktu.oturma odasını da aradı.oradada yoktu.bunca lüzumsuz eşya vardı da,neden en gereken,bir sigara küllüğü yoktu.kadınlar da böyleydi.dünyada gereğinden çok kadın vardı ama yalnız bir teki yoktu.
---------------spoiler---------------
yanardağlarda bulunan silis tozunun solunmasıyla oluşan hastalıktır.
sanırım adına tezahürat yaparken taraftarlarımızın zorlandığıdır.
[ybkz]swh[/ybkz]
[ybkz]swh[/ybkz]
(bkz: sertap erener) in şarkısında bahsettiği muhtemel kişi ki omuzunu vermiştir.
(bkz: bir omuzun oldu sonunda)
(bkz: rengarenk)
(bkz: bir omuzun oldu sonunda)
(bkz: rengarenk)
-aa şu köpeğe bak.küçücük!kaç pille çalışıyor bu?
--şarjlı!
-asfdmlmf?[ybkz]swh[/ybkz]
bir örneğidir.
günlük hayatta;oha falan oldum,yuh yaneee... gibi kullanımları vardır.
--şarjlı!
-asfdmlmf?[ybkz]swh[/ybkz]
bir örneğidir.
günlük hayatta;oha falan oldum,yuh yaneee... gibi kullanımları vardır.
maç sonrası etkilerindendir.
-hadi hayatım,quaresmam gel yatağa...
--ayağım ağrıyor hayatım...başka zaman...
-bu ne be her gün bir yerin ağrıyor.bir ayağın,bir baldırın...
--ne yapayım canım,spor toto süper lig bu...ama kaçacağım buralardan söyleme kimselere,bir yılmaz vural bir de sen biliyorsun...
[ybkz]swh[/ybkz]
--ayağım ağrıyor hayatım...başka zaman...
-bu ne be her gün bir yerin ağrıyor.bir ayağın,bir baldırın...
--ne yapayım canım,spor toto süper lig bu...ama kaçacağım buralardan söyleme kimselere,bir yılmaz vural bir de sen biliyorsun...
[ybkz]swh[/ybkz]
çok esmer olmasın,çok da beyaz olmasın.şöyle çukulata tenli,kumral olsun,yakışıklı olsun.kaşlı gözlü döşü kıllı olsun
hiç kılsız olmasın ama böyle yorgan gibi de olmasın kılları...
onu bunu boşver;
(bkz: nefes alsın yeter)
hiç kılsız olmasın ama böyle yorgan gibi de olmasın kılları...
onu bunu boşver;
(bkz: nefes alsın yeter)
toprak kokusunu özlemiştir betonlaşmış hayatta...
kürk mantolu madonna da maria puder ile raif efendi arasında geçen şu diyalog aşkı anlatmaya yeter diye düşünürüm.
aşk hiç de sizin söylediğiniz gibi basit sempati veya bazen derin olabilen sevgi değildir. o büsbütün başka, bizim tahlil edemediğimiz öyle bir histir ki, nereden geldiğini bilmediğimiz gibi, günün birinde nereye kaçıp gittiğini de bilmeyiz. halbuki arkadaşlık devamlıdır. ve anlaşmaya bağlıdır. nasıl başladığını gösterebilir ve bozulursa bunun sebeplerini tahlil edebiliriz. aşka girmeyen şey ise tahlildir. sonra düşünün, dünyada hepimizin hoşlandığımız birçok kimseler, mesela benim hakikaten sevdiğim birçok dostlarım vardır. şimdi ben bütün bu insanlara aşık mıyım?
ben fikrimde ısrar ederek:
evet! demiştim. en çok sevdiğinize hakikaten ve diğerlerine birer parça aşıksınız!
maria hiç beklemediğim bir cevap vermişti:
şu halde niçin beni kıskanmadığınızı söylüyorsunuz?
söyleyecek bir şey bulamayarak bir müddet düşündüm, sonra izah etmeye çalıştım:
içinde hakikaten sevmek kabiliyeti olan bir insan hiçbir zaman bu sevgiyi bir kişiye inhisar ettiremez ve kimseden de böyle yapmasını bekleyemez. ne kadar çok insanı seversek, asıl sevdiğimiz bir tek kişiyi de o kadar çok ve kuvvetli severiz. aşk dağıldıkça azalan bir şey değildir.
maria gözlerini sabit bir noktaya dikip uzun uzun daldıktan sonra:
benim beklediğim aşk başka! dedi. o bütün mantıkların dışında, tarifi imkansız ve mahiyeti bilinmeyen bir şey. sevmek ve hoşlanmak başka, istemek, bütün ruhuyla, bütün vücuduyla, her şeyiyle istemek başka.. aşk bence bu istemektir. karşı koyulamayan bir istemek!
o zaman onu yakalamış gibi kendimden emin bir edayla:
bu söylediğiniz bir an meselesidir. dedim. içinizde mevcut olan sevgi, alaka, sarih olarak bilinmeyen bazı vesilelerle, zamanı tayin edilemeyecek olan bir anda, birdenbire birikir, yoğunlaşır; nasıl tatlı tatlı ısıtan güneş ışığı bir zaman sonra bir noktada toplanıyor ve yakmaya başlıyorsa, kuvvetini fevkalade arttıran bu sevgi de sizi sarar ve tutuşturur. onu dışarıdan birdenbire gelen bir şey zannetmek doğru değildir. o, içimizde zaten mevcut olan hislerin bizi şaşırtacak kadar şiddetlenivermesinden ibarettir.
aşk hiç de sizin söylediğiniz gibi basit sempati veya bazen derin olabilen sevgi değildir. o büsbütün başka, bizim tahlil edemediğimiz öyle bir histir ki, nereden geldiğini bilmediğimiz gibi, günün birinde nereye kaçıp gittiğini de bilmeyiz. halbuki arkadaşlık devamlıdır. ve anlaşmaya bağlıdır. nasıl başladığını gösterebilir ve bozulursa bunun sebeplerini tahlil edebiliriz. aşka girmeyen şey ise tahlildir. sonra düşünün, dünyada hepimizin hoşlandığımız birçok kimseler, mesela benim hakikaten sevdiğim birçok dostlarım vardır. şimdi ben bütün bu insanlara aşık mıyım?
ben fikrimde ısrar ederek:
evet! demiştim. en çok sevdiğinize hakikaten ve diğerlerine birer parça aşıksınız!
maria hiç beklemediğim bir cevap vermişti:
şu halde niçin beni kıskanmadığınızı söylüyorsunuz?
söyleyecek bir şey bulamayarak bir müddet düşündüm, sonra izah etmeye çalıştım:
içinde hakikaten sevmek kabiliyeti olan bir insan hiçbir zaman bu sevgiyi bir kişiye inhisar ettiremez ve kimseden de böyle yapmasını bekleyemez. ne kadar çok insanı seversek, asıl sevdiğimiz bir tek kişiyi de o kadar çok ve kuvvetli severiz. aşk dağıldıkça azalan bir şey değildir.
maria gözlerini sabit bir noktaya dikip uzun uzun daldıktan sonra:
benim beklediğim aşk başka! dedi. o bütün mantıkların dışında, tarifi imkansız ve mahiyeti bilinmeyen bir şey. sevmek ve hoşlanmak başka, istemek, bütün ruhuyla, bütün vücuduyla, her şeyiyle istemek başka.. aşk bence bu istemektir. karşı koyulamayan bir istemek!
o zaman onu yakalamış gibi kendimden emin bir edayla:
bu söylediğiniz bir an meselesidir. dedim. içinizde mevcut olan sevgi, alaka, sarih olarak bilinmeyen bazı vesilelerle, zamanı tayin edilemeyecek olan bir anda, birdenbire birikir, yoğunlaşır; nasıl tatlı tatlı ısıtan güneş ışığı bir zaman sonra bir noktada toplanıyor ve yakmaya başlıyorsa, kuvvetini fevkalade arttıran bu sevgi de sizi sarar ve tutuşturur. onu dışarıdan birdenbire gelen bir şey zannetmek doğru değildir. o, içimizde zaten mevcut olan hislerin bizi şaşırtacak kadar şiddetlenivermesinden ibarettir.
tam bir fuck buddy örneğidir.erkekte bundan korkar ve o kadar yakın olmasından şikayet eder,sevmez...
(bkz: amı olanın imanı olmaz)
''sabah sabah hiç çekilmez.ne o 1 seda , 2 seda , 3 seda ...'' diye espri yapılması muhtemel konudur.
sadakat erdem değildir aslında,sevgiden kör olmaktır.hep kaçacağın şeye eninde sonunda yakalanmaktır.
sadakatle başlayan her şey ihanetle biter...
sadakatle başlayan her şey ihanetle biter...
kanka bu kız[ybkz]swh[/ybkz] sana göre değil ile başlayan durumdur.
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?