game of thrones dünyasında stark hanesinin ikametgahı olan derebeylik. beşiktaş ile olan benzerliği, su götürmez bir gerçektir bana göre.
beşiktaş'ın tam bir winterfell olduğunu bir kez daha gözler önüne seren kongre.
bir üye çıkıyor ve fikret orman'ın mağlubiyet ertesinde magazin basınında yer almasını eleştiriyor. sonra ortalık fena karışıyor. kürsünün etrafını sarıp adamı indirmeye çalışanlar mı istersin, ana avrat sövenler mi... en son özür dileyip kürsüden inmek durumunda kalıyor konuşmacı.
(vurgula: sonradan izlediğim bir videoya istinaden yukarıda yazdıklarıma düzeltme editi:) inmek zorunda kalmıyor, konuşmasına kaldığı yerden devam edebiliyor ama 4 dakika daha... çünkü o kadar zamanı kalmış oluyor. o 4 dakika içinde de şayet gücendirdiği üyeler varsa özür diliyor ama yine de eleştirilerinin arkasında olduğunu söylüyor galileo hesabı.
ben asıl şunu çok anlamadım; insanlar, konuşmayı yapan üyeyi provokatif buldukları için mi tepki gösteriyorlar orada, yoksa kongre adabıyla bağdaştıramadıkları için mi? tek kongre/genel kurul tecrübesi olan biri olarak[ybkz]swh[/ybkz] öyle bir adap olmadığını düşünüyorum bu tip toplantılarda. insanlar boğaz boğaza gelebiliyorlar normalde de.
bir üye çıkıyor ve fikret orman'ın mağlubiyet ertesinde magazin basınında yer almasını eleştiriyor. sonra ortalık fena karışıyor. kürsünün etrafını sarıp adamı indirmeye çalışanlar mı istersin, ana avrat sövenler mi... en son özür dileyip kürsüden inmek durumunda kalıyor konuşmacı.
(vurgula: sonradan izlediğim bir videoya istinaden yukarıda yazdıklarıma düzeltme editi:) inmek zorunda kalmıyor, konuşmasına kaldığı yerden devam edebiliyor ama 4 dakika daha... çünkü o kadar zamanı kalmış oluyor. o 4 dakika içinde de şayet gücendirdiği üyeler varsa özür diliyor ama yine de eleştirilerinin arkasında olduğunu söylüyor galileo hesabı.
ben asıl şunu çok anlamadım; insanlar, konuşmayı yapan üyeyi provokatif buldukları için mi tepki gösteriyorlar orada, yoksa kongre adabıyla bağdaştıramadıkları için mi? tek kongre/genel kurul tecrübesi olan biri olarak[ybkz]swh[/ybkz] öyle bir adap olmadığını düşünüyorum bu tip toplantılarda. insanlar boğaz boğaza gelebiliyorlar normalde de.
(bkz: haftaya netleşir)
winamp'ın, adı sanı bilinmeyen dosya isimlerini listede gösterme şekli.
tüm beşiktaş camiasına hayırlı olmasını dilediğim teknik direktördür. gerçi şimdilik unknown artist ama olsun, önümüzdeki hafta netleşir muhtemelen.
bu arada bana sorarsanız ben olmalıyım yeni teknik direktör. zira (vurgula: çıksalın winner meslek lisesi)'nde samet aybaba ile aynı sıralarda okuduk. son senemizde çeliktepe cengiz han ile oynadığımız finali de biz aldık mesela samet bey ile beraber.
gözleri cavcaklı bir winner aranıyorsa ben göreve hazırım, büyüklerimin beni bu göreve uygun görmesini bekliyorum sadece.
bu arada bana sorarsanız ben olmalıyım yeni teknik direktör. zira (vurgula: çıksalın winner meslek lisesi)'nde samet aybaba ile aynı sıralarda okuduk. son senemizde çeliktepe cengiz han ile oynadığımız finali de biz aldık mesela samet bey ile beraber.
gözleri cavcaklı bir winner aranıyorsa ben göreve hazırım, büyüklerimin beni bu göreve uygun görmesini bekliyorum sadece.
daha önce kaç defa söylendi bilmiyorum ama beşiktaş taraftarlarından tepki görmesinin nedeni, bursaspor taraftarının 90 dakika boyunca tv yayınına bile gümbür gümbür yansıyan beşiktaş'a küfürlü tezahüratları karşısında, basın toplantısında taraftara methiyeler düzmesidir. hiçbir şey söylemeyebilirdi, o topa girmeyebilirdi. bunu net bir şekilde anlayışla karşılardım. o paralelde bir soru sorulmadı çünkü kendisine. ama o, her şeyini borçlu olduğu eski kulübüne yenildiği bir maç sonrası bel altı vurmayı tercih etti. kendi bileceği iş... ana, avrat, kız, kısrak edilen küfre alkışla cevap veren eski futbolcuma sırt çevirmek de benim bileceğim iş, buna kimse karışamaz. ha bunu büyük bir letafet ile karşılayana da ben ses edemem, o da onun bileceği iş.
yolumuz ayrı, bu kadar basit.
dur ama yine de bir cümle içinde geçsin o müthiş kelime, eksik kalmasın:
"ertuğrul sağlam'ın winner'ı var."
yolumuz ayrı, bu kadar basit.
dur ama yine de bir cümle içinde geçsin o müthiş kelime, eksik kalmasın:
"ertuğrul sağlam'ın winner'ı var."
(bkz: winner)
24 mayıs 2015 galatasaray beşiktaş maçında gs gollerine herkesten fazla sevinen ve sevinçle zıplarken kameralara yansıyan kaleci eskisi.
2015-2016 sezonu için besiktas teknik direktörü olmasını can-i gönülden istediğim efsane. İşte bunlar hep winner...
2014-2015 sezonu biterken artık baygınlık veren kelime.
Kim ulan bu senelik 1 milyona getireceğiniz winner hoca allahaşkına? nerede yaşıyor? Bulup getirelim. tarık akan'in gülşen bubikoglu'na yaptigi gibi kapısına "seni seviyorum" falan yazalım. Yapalım yani bişeyler, böyle oturmakla olmaz zira.
Hay winner'lar siksin cümlemizi.
Kim ulan bu senelik 1 milyona getireceğiniz winner hoca allahaşkına? nerede yaşıyor? Bulup getirelim. tarık akan'in gülşen bubikoglu'na yaptigi gibi kapısına "seni seviyorum" falan yazalım. Yapalım yani bişeyler, böyle oturmakla olmaz zira.
Hay winner'lar siksin cümlemizi.
beşiktaş özelinde "taşıma suyla değirmen dönmez" atasözünün canlı kanlı sağlamasını yapan branşlardır.
tablo çok çok karanlık. fikret orman başkanlığındaki beşiktaş yönetiminden bu konuda artık hiçbir beklentim yok maalesef. onlardan beklentim yok da, ben ne yaptım ki bu sezon taraftar olarak? amacım yönetimin vicdani ibraı değil, cehenneme kadar yolları var ama küme düşen bir şuben varsa çanlar çalıyor demektir usta.
kulüp yönetimi nezdinde basit bir tüketici olarak görülmekten rahatsızsan ve bu doğrultuda "tüketici haklarının" ihlal edildiğini düşünüyorsan hesap soracaksın. kabul et ya da etme, sistem böyle. bugün bir t-shirt aldığın zaman iki gün sonra boyası attığında nasıl satıcının ümüğüne çöküyorsan, aynısını kendi yönetimine yapacaksın ya da ortaya çıkan durumdan şikayet etmeyeceksin. eminim ki rahatsız oldukları şeyler konusunda somut tavır alan ve bunu değiştirmeye çalışanlar vardır ve büyük saygı duyarım bu azınlığa; bu grupla hiçbir problemim olamaz zaten.
benim esas vurgulamak istediğim şu; insanlar, kendi rahatsızlıklarını gidermek için çok çok basit de olsa bir şeyler yapıyor olabilirler. onlara sallamanın veya onların çabasını hafife almanın hiçbir anlamı ve getirisi yok. bunun yerine sen de, seni rahatsız eden bir durum varsa bunu değiştirmeye çalışmalısın.
özet : hakkını ara, hakkını![ybkz]swh[/ybkz]
tablo çok çok karanlık. fikret orman başkanlığındaki beşiktaş yönetiminden bu konuda artık hiçbir beklentim yok maalesef. onlardan beklentim yok da, ben ne yaptım ki bu sezon taraftar olarak? amacım yönetimin vicdani ibraı değil, cehenneme kadar yolları var ama küme düşen bir şuben varsa çanlar çalıyor demektir usta.
kulüp yönetimi nezdinde basit bir tüketici olarak görülmekten rahatsızsan ve bu doğrultuda "tüketici haklarının" ihlal edildiğini düşünüyorsan hesap soracaksın. kabul et ya da etme, sistem böyle. bugün bir t-shirt aldığın zaman iki gün sonra boyası attığında nasıl satıcının ümüğüne çöküyorsan, aynısını kendi yönetimine yapacaksın ya da ortaya çıkan durumdan şikayet etmeyeceksin. eminim ki rahatsız oldukları şeyler konusunda somut tavır alan ve bunu değiştirmeye çalışanlar vardır ve büyük saygı duyarım bu azınlığa; bu grupla hiçbir problemim olamaz zaten.
benim esas vurgulamak istediğim şu; insanlar, kendi rahatsızlıklarını gidermek için çok çok basit de olsa bir şeyler yapıyor olabilirler. onlara sallamanın veya onların çabasını hafife almanın hiçbir anlamı ve getirisi yok. bunun yerine sen de, seni rahatsız eden bir durum varsa bunu değiştirmeye çalışmalısın.
özet : hakkını ara, hakkını![ybkz]swh[/ybkz]
her sene bu zamanlar, özellikle de lige havlu atılıp a'dan z'ye isimlerin tartışılır olduğu dönemde hortlayan zımbırtı. çocuklarının üzerine tartışan anne babalar gibiyiz her sene bu zamanlar.
taraflar aynı şeyi seviyor ve gözetiyorlar ama kavga gürültüden asıl amacı unutuyorlar.
taraflar aynı şeyi seviyor ve gözetiyorlar ama kavga gürültüden asıl amacı unutuyorlar.
yeterli sayıları[ybkz]swh[/ybkz][ybkz]swh[/ybkz] görmesi halinde belli bir iradeyi yansıtacağına inandığım için, desteklediğim ve kendimce yaydığım kampanya.
(bkz: yüklen yüklen yüklen)
(bkz: yüklen yüklen yüklen)
(bkz: yaşayabilme ihtimali)
yılmaz erdoğan'ın meşhur şiiri.
--alıntı--
soğuk ve şehirlerarası
otobüslerde vazgeçtim
çocuk olmaktan
ve beslenme çantamda
otlu peynir kokusuydu babam...
ben seninle bir gün veyselkarani'de haşlama
yeme ihtimalini sevdim.
ilkokulun silgi kokan, tebeşir lekeli yıllarında
(ankara'da karbonmonoksit sonbaharlar yaşanırdı o
zaman) özlemeye başladım herkesi... ve bu hasret öyle
uzun sürdü ki, adam gibi hasretleri özlemeye başladım
sonra...
bizim kemalettin tuğcu'larımız vardı...
bir de camların buğusuna yazı yazma imkanı...
yumurta kokan arkadaşlarla paylaşılan
kahverengi sıralarda, solculuk oynamaya başladık...
ben doktor
oluyordum sen hemşire, geri kalanlar kontrgerilla...
kırmızı boyalarla umut ikliminde harfler yazılıyordu,
pütürlü duvarlara ve türk dil kurumu'na inat bir
türkçe'yle... ağbilerimizden öğrendik, ş harfinden
orak çekiç figürleri türetmeyi...
ankara'ya usul usul karbonmonoksit yağıyordu.
ve kapalı mekanlarda sevişmeyi öneriyordu
haber bültenleri...
oysa ankara'da hiç sevişmedim ben.
disiplin kurulunda tartışılan aşkım olmadı benim...
(sınıfça gidilen pikniklerde kıçımıza batan platonik
dikenleri saymazsak...)
ankara'ya usul usul kurşun yağıyordu... ve belli bir
saatten sonra sokağa çıkmamayı öneriyordu haber
bültenleri... oysa hiç kurşun yaram olmadı benim...
ve hiçbir mahkeme tutanağında geçmedi adım...
çatışmaların ortasında sevimli bir çocuk yüzüydüm
sadece...
sana şiirler biriktiriyordum fen bilgisi defterimde ama
sen yoktun.. ben, senin beni sevebilme ihtimalini
seviyordum, suni teneffüs saatlerinde... okul servisi
seni hep zamansız, amansızca bir lojman griliğine
götürüyordu... ben, senin benimle tunalı hilmi
caddesine gelebilme ihtimalini seviyordum...
ben senin beni sevebilme ihtimalini seviyordum.
yaz sıcağı toprağa çekiyordu tenimin çatlamaya hazır
gevrekliğini... sonra otobüs oluyordum,
kırık yarık yolların çare bilmez sürgünü...
ne yana baksam dağ ve deniz sanıyordum muş
ovasının yalancı maviliğini... otobüs oluyordum bir
süre... yanımızdan geçen kara trenlerle yarışıyordum,
yanağım otobüs camının garantisinde...
otobüs oluyordum... bir ülkeden bir iç ülkeye...
çocukluğuma yaklaştıkça büyüyordum...
zap suyunun sesini başına koyuyordum şarkılarımın
listesinin... korkuyordum... sonra iniyordum otobüsten...
çarşıdan bizim eve giden, ömrümün en uzun, ömrümün
en kısa, ömrümün en çocuk, ömrümün en ihtiyar yolunu
koşuyordum... çünkü sonunda annem oluyordum babam
kokuyordum sonunda...
soğuk ve şehirlerarası otobüslerde vazgeçtim,
çocuk olmaktan...
ve beslenme çantamda
otlu peynir kokusuydu babam...
ben seninle birgün van'daki bir kahvaltı salonunda...
ben seninle (sadece bilmek zorunda kalanların bildiği)
bir yol üstü lokantasında...
ben seninle, ağrı dağına mistik ve demli bir çay
kıvamında bakan doğubeyazıt'ın herhangi bir toprak
damında...
ben seninle herhangi bir insan elinin terli
coğrafyasında olma ihtimalini sevdim...
ben senin,
beni sevebilme ihtimalini sevdim !
--alıntı--
--alıntı--
soğuk ve şehirlerarası
otobüslerde vazgeçtim
çocuk olmaktan
ve beslenme çantamda
otlu peynir kokusuydu babam...
ben seninle bir gün veyselkarani'de haşlama
yeme ihtimalini sevdim.
ilkokulun silgi kokan, tebeşir lekeli yıllarında
(ankara'da karbonmonoksit sonbaharlar yaşanırdı o
zaman) özlemeye başladım herkesi... ve bu hasret öyle
uzun sürdü ki, adam gibi hasretleri özlemeye başladım
sonra...
bizim kemalettin tuğcu'larımız vardı...
bir de camların buğusuna yazı yazma imkanı...
yumurta kokan arkadaşlarla paylaşılan
kahverengi sıralarda, solculuk oynamaya başladık...
ben doktor
oluyordum sen hemşire, geri kalanlar kontrgerilla...
kırmızı boyalarla umut ikliminde harfler yazılıyordu,
pütürlü duvarlara ve türk dil kurumu'na inat bir
türkçe'yle... ağbilerimizden öğrendik, ş harfinden
orak çekiç figürleri türetmeyi...
ankara'ya usul usul karbonmonoksit yağıyordu.
ve kapalı mekanlarda sevişmeyi öneriyordu
haber bültenleri...
oysa ankara'da hiç sevişmedim ben.
disiplin kurulunda tartışılan aşkım olmadı benim...
(sınıfça gidilen pikniklerde kıçımıza batan platonik
dikenleri saymazsak...)
ankara'ya usul usul kurşun yağıyordu... ve belli bir
saatten sonra sokağa çıkmamayı öneriyordu haber
bültenleri... oysa hiç kurşun yaram olmadı benim...
ve hiçbir mahkeme tutanağında geçmedi adım...
çatışmaların ortasında sevimli bir çocuk yüzüydüm
sadece...
sana şiirler biriktiriyordum fen bilgisi defterimde ama
sen yoktun.. ben, senin beni sevebilme ihtimalini
seviyordum, suni teneffüs saatlerinde... okul servisi
seni hep zamansız, amansızca bir lojman griliğine
götürüyordu... ben, senin benimle tunalı hilmi
caddesine gelebilme ihtimalini seviyordum...
ben senin beni sevebilme ihtimalini seviyordum.
yaz sıcağı toprağa çekiyordu tenimin çatlamaya hazır
gevrekliğini... sonra otobüs oluyordum,
kırık yarık yolların çare bilmez sürgünü...
ne yana baksam dağ ve deniz sanıyordum muş
ovasının yalancı maviliğini... otobüs oluyordum bir
süre... yanımızdan geçen kara trenlerle yarışıyordum,
yanağım otobüs camının garantisinde...
otobüs oluyordum... bir ülkeden bir iç ülkeye...
çocukluğuma yaklaştıkça büyüyordum...
zap suyunun sesini başına koyuyordum şarkılarımın
listesinin... korkuyordum... sonra iniyordum otobüsten...
çarşıdan bizim eve giden, ömrümün en uzun, ömrümün
en kısa, ömrümün en çocuk, ömrümün en ihtiyar yolunu
koşuyordum... çünkü sonunda annem oluyordum babam
kokuyordum sonunda...
soğuk ve şehirlerarası otobüslerde vazgeçtim,
çocuk olmaktan...
ve beslenme çantamda
otlu peynir kokusuydu babam...
ben seninle birgün van'daki bir kahvaltı salonunda...
ben seninle (sadece bilmek zorunda kalanların bildiği)
bir yol üstü lokantasında...
ben seninle, ağrı dağına mistik ve demli bir çay
kıvamında bakan doğubeyazıt'ın herhangi bir toprak
damında...
ben seninle herhangi bir insan elinin terli
coğrafyasında olma ihtimalini sevdim...
ben senin,
beni sevebilme ihtimalini sevdim !
--alıntı--
gazla çalışan türk futbolcusunu ancak gazı bittiği yere kadar taşıyabilecek kapasite ve dirayette, sıkıyı sevmeyen ve bunu kendi ağzıyla da ifade eden bir teknik direktör. plan? program? sergen'in yaradılışına ters olan bu kavramlar olmaksızın futbolda günlük olmayan başarılar beklemek, hayalcilikten başka bir şey değildir.
#401727
tamam futbol, türkiye'de takip edilme anlamında birincil spor dalı ama amatör branşların göz ardı edilmesi bana göre bir yönetimin başarısız olduğunun esaslı bir kanıtıdır. nitekim fikret orman başkanlığında amatör branşlar göz göre ihmal edildi, sonuç da ortada işte.
he ben taraftar olarak yeterince katkı sağlıyor muyum? hayır elbette ama benim eskiden 4x zamanım varken ve buna mukabil engelli basketboldan voleybola kadar amatör branşları yerinde takip edebiliyorken artık x kadar zamanım varsa, seçme şansımı genellikle futboldan yana kullanıyorum. 2014-2015 sezonunda gittiğim hentbol maçı sayısı 1, basketbol maçı sayısı 2 ama işte dediğim gibi zaman yaratamıyorum artık eskisi kadar.
bir izleyici olarak bu anlamda bir seçme şansım olması gerektiğini düşünüyorum. amma ve lakin sen eğer koca bir kulübü yönetme iddiasındaysan bu tip bir lüksün, şansın, bahtın olamaz.
tamam futbol, türkiye'de takip edilme anlamında birincil spor dalı ama amatör branşların göz ardı edilmesi bana göre bir yönetimin başarısız olduğunun esaslı bir kanıtıdır. nitekim fikret orman başkanlığında amatör branşlar göz göre ihmal edildi, sonuç da ortada işte.
he ben taraftar olarak yeterince katkı sağlıyor muyum? hayır elbette ama benim eskiden 4x zamanım varken ve buna mukabil engelli basketboldan voleybola kadar amatör branşları yerinde takip edebiliyorken artık x kadar zamanım varsa, seçme şansımı genellikle futboldan yana kullanıyorum. 2014-2015 sezonunda gittiğim hentbol maçı sayısı 1, basketbol maçı sayısı 2 ama işte dediğim gibi zaman yaratamıyorum artık eskisi kadar.
bir izleyici olarak bu anlamda bir seçme şansım olması gerektiğini düşünüyorum. amma ve lakin sen eğer koca bir kulübü yönetme iddiasındaysan bu tip bir lüksün, şansın, bahtın olamaz.
http://www.milliyet.com.tr/gunes-patron-hurma-direktor-besiktas-2062139-skorerhaber/
görüldüğü üzere bir milliyet haberidir, çok da kaale alınmamalıdır. beşiktaş taraftarının sevgilisi(!) olduğu, beşiktaş'ı düşman bellediği sağır sultan tarafından bile bilinen birinin beşiktaş'a sportif direktör olması ihtimal dahilinde değil.
bir "süleyman hurma"mız olsun isterdim ama süleyman hurma'nın kendisini asla istemem.
görüldüğü üzere bir milliyet haberidir, çok da kaale alınmamalıdır. beşiktaş taraftarının sevgilisi(!) olduğu, beşiktaş'ı düşman bellediği sağır sultan tarafından bile bilinen birinin beşiktaş'a sportif direktör olması ihtimal dahilinde değil.
bir "süleyman hurma"mız olsun isterdim ama süleyman hurma'nın kendisini asla istemem.
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?