uzun yıllar parmalat ailesinin hegemonyasında kalmış, nevio scala'nın önderliğinde italya futbolundaki fonksiyonu bir anlamda "okul" olan kulüp.
zira buffon'lar[ybkz]gianluigi buffon[/ybkz], aspirilla'lar[ybkz]faustino aspirilla[/ybkz], cannavaro'lar[ybkz]fabio cannavaro[/ybkz], giunti'ler[ybkz]federico giunti[/ybkz], crespo'lar[ybkz]hernan crespo[/ybkz], thuram'lar[ybkz]lilian thuram[/ybkz], frey'ler[ybkz]sebastien frey[/ybkz], veron'lar[ybkz]juan sebastian veron[/ybkz], nakata'lar[ybkz]hidetoshi nakata[/ybkz]... daha sayayım mı?
1989 doğumlu olmasına rağmen bugüne kadar banka müfettişi muamelesi görmüş nijerya asıllı italyan gezgin forvet.
şöyle ki, as roma tarafından 4 ayrı takıma kiralandıktan sonra ac parma'ya satılmıştır ancak burada da kutsal varlık sebebi hatırlanıp başka bir takıma kiralanmıştır.
soru: stefano okaka chuka toplam kaç takımın formasını giymiştir? (cevap ters olarak en arka sayfadadır.)
maalesef abd'nin levent kırca'sı olarak kalmış mimik zengini çikolata renkli aktör.
en dikkat çekici kulüp performansının altına her ne kadar istediği kadar şans bulamasa da chelsea fc forması altında imza atmış surinam asıllı hollandalı emekli forvet.
her ne kadar beşiktaş'a gol atmış olsa da tarafımca hep özlenecek olandır. zira kendisi en sevdiğim forvet tipiydi. güçlü, yüksek bitiriciliğe sahip, aynı zamanda estetik.[ybkz]swh[/ybkz]
eddie murphy tarzı triplerini de unutmamak lazım tabi.[ybkz]swh[/ybkz]
her ne kadar beşiktaş'a gol atmış olsa da tarafımca hep özlenecek olandır. zira kendisi en sevdiğim forvet tipiydi. güçlü, yüksek bitiriciliğe sahip, aynı zamanda estetik.[ybkz]swh[/ybkz]
eddie murphy tarzı triplerini de unutmamak lazım tabi.[ybkz]swh[/ybkz]
özellikle 80'lerin sonuna gerek çok yönlü futbolu, gerekse saç modeliyle damgasını vurmuş ve oyunculuk kariyerinin en parlak dönemlerini ac milan'da geçiren surinam asıllı hollandalı futbolcu.
bir dönem newcastle united fc'yi de çalıştırmış olup teknik direktörlük konusunda bir türlü dikiş tutturamamıştır. en son 2010'du sanırım, ingiltere'de sky tv için ingiltere premier ligini yorumluyordu.
bir dönem newcastle united fc'yi de çalıştırmış olup teknik direktörlük konusunda bir türlü dikiş tutturamamıştır. en son 2010'du sanırım, ingiltere'de sky tv için ingiltere premier ligini yorumluyordu.
başkenti (b: paramaribo) olan bir güney amerika ülkesi.
hollanda, uzun yıllar sömürgesi olan bu ülkeden herşeyin en iyisini almış olup futbolcu konusunda da geri durmamıştır.
(bkz: frank rijkaard)
(bkz: ruud gullit)
(bkz: edgar davids)
(bkz: clarence seedorf)
(bkz: patrick kluivert)
(bkz: jimmy floyd hasselbaink)[ybkz]swh[/ybkz][ybkz]swh[/ybkz][ybkz]swh[/ybkz]
hollanda, uzun yıllar sömürgesi olan bu ülkeden herşeyin en iyisini almış olup futbolcu konusunda da geri durmamıştır.
(bkz: frank rijkaard)
(bkz: ruud gullit)
(bkz: edgar davids)
(bkz: clarence seedorf)
(bkz: patrick kluivert)
(bkz: jimmy floyd hasselbaink)[ybkz]swh[/ybkz][ybkz]swh[/ybkz][ybkz]swh[/ybkz]
an itibarıyla kayserispor forması giyen 1988 doğumlu surinam asıllı hollandalı futbolcu.
ricardo andrade quaresma bernardo'nun gidişiyle tekrar q7 ile ilgili konuşmuş beşiktaş yöneticisi.
bi sus artık be adam!
bi sus artık be adam!
her renkten, her bayraktan dostları olduğunu görmenin beni aşırı derecede duygulandırdığı futbolcu.
madem bu kadar haklıdan yanaydınız, o halde cüneyt çakır'ın matias emilio delgado'yu yine böyle bir kültürel farklılık nedeniyle attığı bir gs derbisi sonrası da bu kadar parçalasaydınız kendinizi?
ha "ibne" manasında birleştirmiş o parmakları, ha "yemiyo mu büzük?" manasına getirmiş. suç ve ceza ilişkisi bakımından bağı ortadan kaldırıyor mu? kaldırmıyor. o halde geçeceksin o işleri. hele ki, futbol müsabakasında gerçekleşen bir hareketle bir sanat dalında icra edileni aynı kefeye koymak ne kadar mantıklı bilemiyorum.
ayrıca farklı toplumların kültürlerini az çok bilirim, herkes rahat olsun. mesela newcastle yöresinde söylenen bir laf vardır: "don't bring coal to newcastle"[ybkz]swh[/ybkz] diye. yani tereciye tere satma manasında... bir beşiktaşlı'yı "galatasaraylı gibi davranma" diye uyarmadan evvel iki kere düşüneceksin!
madem bu kadar haklıdan yanaydınız, o halde cüneyt çakır'ın matias emilio delgado'yu yine böyle bir kültürel farklılık nedeniyle attığı bir gs derbisi sonrası da bu kadar parçalasaydınız kendinizi?
ha "ibne" manasında birleştirmiş o parmakları, ha "yemiyo mu büzük?" manasına getirmiş. suç ve ceza ilişkisi bakımından bağı ortadan kaldırıyor mu? kaldırmıyor. o halde geçeceksin o işleri. hele ki, futbol müsabakasında gerçekleşen bir hareketle bir sanat dalında icra edileni aynı kefeye koymak ne kadar mantıklı bilemiyorum.
ayrıca farklı toplumların kültürlerini az çok bilirim, herkes rahat olsun. mesela newcastle yöresinde söylenen bir laf vardır: "don't bring coal to newcastle"[ybkz]swh[/ybkz] diye. yani tereciye tere satma manasında... bir beşiktaşlı'yı "galatasaraylı gibi davranma" diye uyarmadan evvel iki kere düşüneceksin!
aldığı ceza bana göre normal olan futbolcu. evet engin baytar'a verilen ceza kadar verilmiştir, sebebi de benzer fiillerle aynı ihlalin yapılmasıdır. abartı bir ceza değil kesinlikle bence. tükürmüş, tekerlek yapmış cezasını almış paşa paşa.
fener'in hezeyanlarını ise gayet normal buluyorum. çünkü onların bakış açısıyla örtüşen bir tepki karakteristikleri var:
"herkesin derdi davası fenerbahçe. biz tek, herkes birlik. herkes bize karşı ama biz büyüğüz. off çok büyüğüz... ah, evet büyüğüz... mmm aceyip büyüğüz..."
fener'in hezeyanlarını ise gayet normal buluyorum. çünkü onların bakış açısıyla örtüşen bir tepki karakteristikleri var:
"herkesin derdi davası fenerbahçe. biz tek, herkes birlik. herkes bize karşı ama biz büyüğüz. off çok büyüğüz... ah, evet büyüğüz... mmm aceyip büyüğüz..."
1928'de walt disney tarafından yaratılmış bir çizgi film karakteri.
http://tinyurl.com/7uxkmmy [ybkz]swh[/ybkz]
http://tinyurl.com/7uxkmmy [ybkz]swh[/ybkz]
bugün dünya çapında bilinen bir marka yaratmayı başarmış amerikalı girişken, mickey mouse'un babası.
abd'nin new york şehrinde bulunan meşhur bir cadde.
bu caddeyi bu kadar bilinir yapan ise amerikan sahne sanatlarının, özellikle müzikal ve tiyatroların kalbinin bu caddede atmasıdır. ha ne oldu? walt disney satın aldı burayı ve o ruh, yerini doların yeşiline bıraktı ve belki geçmişle kıyaslandığında şu an güdük kalmış bir kültüre ev sahipliği yapmakta.
bu caddeyi bu kadar bilinir yapan ise amerikan sahne sanatlarının, özellikle müzikal ve tiyatroların kalbinin bu caddede atmasıdır. ha ne oldu? walt disney satın aldı burayı ve o ruh, yerini doların yeşiline bıraktı ve belki geçmişle kıyaslandığında şu an güdük kalmış bir kültüre ev sahipliği yapmakta.
tribününde yer aldığım, hatta o meşhur taş duvarlı yedek kulübesinde oturup nöbetçi golcü pozu verdiğim stadyumdur. yaklaşık 75 bin kişilik bir stat olmasına rağmen artık nasıl bir teknik kullanılmışsa o kadar da haşmetli görünmemektedir tribünleri.
22 pound karşılığında[ybkz]swh[/ybkz] rehber nezaretinde müzeyi de içeren stat turuna katılabilirsiniz. bu önemli stadyum ile ilgili anlatacak çok şey var ancak özellikle bir hususu belirtmem lazım ki, bahsettiğim stat turunun son kısmında rehberle vedalaşıp direkt store'a açılan bir kapıdan geçiyorsunuz. tabi rehber "alışveriş yapın" telkinini de ihmal etmiyor. yani bence acaip mantıklı bir strateji. büyük kulüp titri böyle detaylarda gizli olsa gerek.
22 pound karşılığında[ybkz]swh[/ybkz] rehber nezaretinde müzeyi de içeren stat turuna katılabilirsiniz. bu önemli stadyum ile ilgili anlatacak çok şey var ancak özellikle bir hususu belirtmem lazım ki, bahsettiğim stat turunun son kısmında rehberle vedalaşıp direkt store'a açılan bir kapıdan geçiyorsunuz. tabi rehber "alışveriş yapın" telkinini de ihmal etmiyor. yani bence acaip mantıklı bir strateji. büyük kulüp titri böyle detaylarda gizli olsa gerek.
öncelikle şunu söylemeliyim ki, (b: hidden) gibi şaheser bir soundtrack'e sahip dizidir.
dexter'ı teknik olarak inceleyecek olursak, ustaca kurgulanmış bir hikaye karşımıza çıkıyor. kurgu kalitesini bu kadar değerli yapan, biraz da hikayenin derinliğini seyirciye inanılmaz derecede yumuşak vermesi olabilir. bu başarı böylelikle daha da belirgin hale geliyor. yani ana karakter dexter morgan bir defa iç sesiyle sürekli dışardan bir göz gibi seyirciye destek oluyor. bunun dışında bu arkadaş her bölüm kendini keşfetmeye devam ediyor. ve bu yönüyle dinamik kalmayı o kadar iyi başarıyor ki dizi. bunun dışında önemle belirtmem gereken bir husus daha var ise, o da şu ana kadar 2. sezon ortasına kadar izlemiş biri olarak henüz bir (b: filler bölüm)le karşılaşmamış olmam. yani ana hikayesi olan dizilerde genellikle senaryoyu ekonomik kullanmak adına başvurulan bir yöntem çerçevesinde ana hikayeyi geliştirmeden eğlencelik bölümler[ybkz]swh[/ybkz] izlemek bu dizide en azından şu ana kadar olası görünmüyor.
bunun dışında dizi müthiş bir lobi yaratmış kendine şu ana kadar. yani şahsen ben dizinin esas oğlanının seri katil olduğunu, polis teşkilatında adli tıp uzmanı olarak çalıştığını falan izlemeden biliyordum mesela. bence bu gayet önemli bir şey. milyonlar da harcasanız böyle reklam verimi elde edemeyebilirsiniz.
izleyene itici gelebilecek bir-iki hadise var yalnız. hikaye, miami'de geçtiğinden ciddi bir hispanic etki söz konusu. yani memurlardan, kurbanlara, onların yakınlarına kadar devamlı bir ispanyolca iletişim hali söz konusu. beni bozmuyor şahsen ama dizi hakkında konuştuğum başka insanların izlenimleri de işbu entry'nin okuyanı açısından ilgi çekici bulunabilir.
dipnot: ilginçtir, dizide şu ana kadar hep nedense küçük göğüslü kadınlara yer verilmiş. nedenini henüz çözemedim, vurgulamaya değer midir onu da bilemiyorum ama başka dizilerde ideale yakın vücut hatlarına sahip kadınlar tercih edilirken dexter'da bunun sanki özellikle gözetilmiş bir kriter gibi görünmesi ister istemez insanın dikkatini çekiyor.
dexter'ı teknik olarak inceleyecek olursak, ustaca kurgulanmış bir hikaye karşımıza çıkıyor. kurgu kalitesini bu kadar değerli yapan, biraz da hikayenin derinliğini seyirciye inanılmaz derecede yumuşak vermesi olabilir. bu başarı böylelikle daha da belirgin hale geliyor. yani ana karakter dexter morgan bir defa iç sesiyle sürekli dışardan bir göz gibi seyirciye destek oluyor. bunun dışında bu arkadaş her bölüm kendini keşfetmeye devam ediyor. ve bu yönüyle dinamik kalmayı o kadar iyi başarıyor ki dizi. bunun dışında önemle belirtmem gereken bir husus daha var ise, o da şu ana kadar 2. sezon ortasına kadar izlemiş biri olarak henüz bir (b: filler bölüm)le karşılaşmamış olmam. yani ana hikayesi olan dizilerde genellikle senaryoyu ekonomik kullanmak adına başvurulan bir yöntem çerçevesinde ana hikayeyi geliştirmeden eğlencelik bölümler[ybkz]swh[/ybkz] izlemek bu dizide en azından şu ana kadar olası görünmüyor.
bunun dışında dizi müthiş bir lobi yaratmış kendine şu ana kadar. yani şahsen ben dizinin esas oğlanının seri katil olduğunu, polis teşkilatında adli tıp uzmanı olarak çalıştığını falan izlemeden biliyordum mesela. bence bu gayet önemli bir şey. milyonlar da harcasanız böyle reklam verimi elde edemeyebilirsiniz.
izleyene itici gelebilecek bir-iki hadise var yalnız. hikaye, miami'de geçtiğinden ciddi bir hispanic etki söz konusu. yani memurlardan, kurbanlara, onların yakınlarına kadar devamlı bir ispanyolca iletişim hali söz konusu. beni bozmuyor şahsen ama dizi hakkında konuştuğum başka insanların izlenimleri de işbu entry'nin okuyanı açısından ilgi çekici bulunabilir.
dipnot: ilginçtir, dizide şu ana kadar hep nedense küçük göğüslü kadınlara yer verilmiş. nedenini henüz çözemedim, vurgulamaya değer midir onu da bilemiyorum ama başka dizilerde ideale yakın vücut hatlarına sahip kadınlar tercih edilirken dexter'da bunun sanki özellikle gözetilmiş bir kriter gibi görünmesi ister istemez insanın dikkatini çekiyor.
2010 altın küre ödülleri en iyi erkek dizi oyuncusu ödülünün sahibi, broadway tozu yutmuş amerikalı oyuncu. kimlerin arasından sıyrılıp ödül aldığını görünce aldığı ödül biraz daha anlam kazanıyor sanki;
http://tinyurl.com/cdwlf8u
http://tinyurl.com/cdwlf8u
michael c hall tarafından canlandırılan esaslı seri katil.
özellikle adana, iskenderun yöresinde ve ankara'da yaşıtlarıyla zaman geçirmiş herkesin timberland'den rahatlıkla ayırt edebileceği ayakkabı.
kendimi bir ayakkabıyla bu kadar tamamlayabileceğimi tahmin bile edemezdim ayağıma bir kez geçirene kadar. arkadaşlarım bile beni karakterize eden bir karikatürümü falan yapsalar ayağıma muhakkak dexter çizerler artık, o derece.
bana hem takımla hem de şort mayoyla, çoraplı ya da çorapsız zerre sırıtmadan kullanabildiğiniz bir ayakkabı daha söyleyebilirseniz tüm krallığımı veririm.[ybkz]swh[/ybkz]
edit akbayram: biraz reklam gibi olmuş ama zaten benden gayrı kimse o kadar müptelası olmaz bu ayakkabının, sanmıyorum.
kendimi bir ayakkabıyla bu kadar tamamlayabileceğimi tahmin bile edemezdim ayağıma bir kez geçirene kadar. arkadaşlarım bile beni karakterize eden bir karikatürümü falan yapsalar ayağıma muhakkak dexter çizerler artık, o derece.
bana hem takımla hem de şort mayoyla, çoraplı ya da çorapsız zerre sırıtmadan kullanabildiğiniz bir ayakkabı daha söyleyebilirseniz tüm krallığımı veririm.[ybkz]swh[/ybkz]
edit akbayram: biraz reklam gibi olmuş ama zaten benden gayrı kimse o kadar müptelası olmaz bu ayakkabının, sanmıyorum.
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?