an itibarıyla ibrahim kutluay'ın ruhundaki fenerliyi dizginleyemediği maçtır.
"kangur, sakatlandığı için bir adım fazla atmak zorunda kaldı. iyi ki de öyle oldu."
ahlaktan anladığınız bu sizin işte.
adliyelerde duruşma sırasında tarafları ve avukatlarını mahkeme salonuna davet etmekle görevli kimse. duruşmadan arta kalan zamanlarda mahkeme tarafından takip edilen dava dosyalarının intizamını sağlamakla iştigal ederler.
beşiktaş'ın ilgilendiği iddia edilen 1992 doğumlu sol bek. iddia eden ise bizzat kayseri erciyesspor kulübü başkanı.
esasında son derece insani bir şey iken, insanlıktan çıkarabilendir.
http://alkislarlayasiyorum.com/icerik/85370/dunyanin-en-guzel-aglayan-adami
http://alkislarlayasiyorum.com/icerik/85370/dunyanin-en-guzel-aglayan-adami
"70 milyonluk ülkede bir tane sol bek yok" açıklamasıyla ayıp eden hocadır. tamam bu ülkede gerçekten böyle bir eksiklik var ama bunu söylemenin başka yolları da varken çıkıp işini yapmaya çalışan onca sol bek futbolcusuna söver gibi bir açıklama yapmak en hafif ifadeyle terbiyesizliktir. böyle bir şeyi ben söyleyeyim de, koskoca beşiktaş'ın hocası söylemesin.
bunun da ötesinde kadroda öncelikli pozisyonu sol bek olan 3 futbolcu var. bunlardan biri daha uzun süre takımla birlikte olamayacak.[ybkz]swh[/ybkz] diğer ikisini de takımdan göndermenin yollarını arıyoruz.[ybkz]swh[/ybkz][ybkz]swh[/ybkz] bu çocuklar kenarda şans beklerken uğur boral'a forma vermek bile yeterince ayıpken bari böyle açıklamalarla tüy dikmese.
bunun da ötesinde kadroda öncelikli pozisyonu sol bek olan 3 futbolcu var. bunlardan biri daha uzun süre takımla birlikte olamayacak.[ybkz]swh[/ybkz] diğer ikisini de takımdan göndermenin yollarını arıyoruz.[ybkz]swh[/ybkz][ybkz]swh[/ybkz] bu çocuklar kenarda şans beklerken uğur boral'a forma vermek bile yeterince ayıpken bari böyle açıklamalarla tüy dikmese.
maç içinde bazen fazla aceleci ve isabetsiz müdahaleleri olabilmesine rağmen bugünün şartlarında kesinlikle şansı hak eden futbolcudur.
dünyanın en güzel günüdür. doğumgünlerinde bazıları eğlenir, bayramlarda biraz daha fazla kişi seviyeli bir eğlence yaşar ama yılbaşı gecesi herkes manyaklar gibi eğlenir.
bir ara yılbaşıyla ilgili marjinal yorum modası vardı. "yani bişi sölijem de anlamıyorum yani yılbaşı kutlayanları. ne var abi hergün eelenirsin. yılın son günü eelenmek de neyin nesi?"
"hadi oradan değişik" diye seslenirim ben bunu diyene. önceki gün eğlenmiş olsam da, ertesi gün eğlenecek olsam da ben yine gider yılbaşı gecesi eğlenirim birader.[ybkz]swh[/ybkz]
bu itibarla şimdiden iyi seneler sözlük. canınızı yirim sizin.[ybkz]swh[/ybkz]
bir ara yılbaşıyla ilgili marjinal yorum modası vardı. "yani bişi sölijem de anlamıyorum yani yılbaşı kutlayanları. ne var abi hergün eelenirsin. yılın son günü eelenmek de neyin nesi?"
"hadi oradan değişik" diye seslenirim ben bunu diyene. önceki gün eğlenmiş olsam da, ertesi gün eğlenecek olsam da ben yine gider yılbaşı gecesi eğlenirim birader.[ybkz]swh[/ybkz]
bu itibarla şimdiden iyi seneler sözlük. canınızı yirim sizin.[ybkz]swh[/ybkz]
ülkede protesto kültüründen bihaber olunduğu için sonuçları anlaşılamayan ziyaret(!)
karşı gelmek, baş kaldırmak terör değildir. hak aramak, hesap sormak bizatihi haktır. ama işte uyutulan bireyler uyku sersemliğiyle tabi ki olan biteni sinir krizleri içinde takip etmektedirler.
başka ülkelerde üniversite öğrencileri iktidarı düşürürler. ters giden durumlar karşısında ilk tepki her zaman üniversitelerden gelir. ama tabi buralarda bu işler o kadar unutuldu ki, öğrenciler o kadar yoğun miktarlarda afyona maruz bırakıldı ki, şimdi gelinen noktada onları teröristle aynı kefeye koyana bile ses edilmez oldu.
karşı gelmek, baş kaldırmak terör değildir. hak aramak, hesap sormak bizatihi haktır. ama işte uyutulan bireyler uyku sersemliğiyle tabi ki olan biteni sinir krizleri içinde takip etmektedirler.
başka ülkelerde üniversite öğrencileri iktidarı düşürürler. ters giden durumlar karşısında ilk tepki her zaman üniversitelerden gelir. ama tabi buralarda bu işler o kadar unutuldu ki, öğrenciler o kadar yoğun miktarlarda afyona maruz bırakıldı ki, şimdi gelinen noktada onları teröristle aynı kefeye koyana bile ses edilmez oldu.
yoldaştır, başucudur... sövmenin en güzel bir formudur.[ybkz]swh[/ybkz] bu yönüyle can yücel'e benzetirim bu grubu.
geçen sezon ingiltere premier ligi'nde profesyonel futbolcular birliği tarafından yılın 11'ine seçilmiş ancak bu sene o halini mumla aratan defans oyuncusu. 2008 senesiydi sanırım adı beşiktaş ile anılsa da o sene yolu başka bir siyah-beyaz'a, newcastle united fc'ye düşmüş olup kendisi halen bu takımın formasını giymektedir.
arsenal fc'nin 7-3 üstünlüğüyle sonuçlanan karşılaşma.
söyleyecek o kadar çok şey var ki... bir takım eğer başa baş götürdüğü bir maçta 70. dk'dan sonra 4 gol yiyorsa durup bir düşünmek lazım. fabricio coloccini'nin artık bir an önce ya kendine gelmesi ya da yeni bir maceraya yelken açması gerekiyor kanımca. bir defansçının sağından soluna dönmesi 2 gece sürmemeli.
söyleyecek o kadar çok şey var ki... bir takım eğer başa baş götürdüğü bir maçta 70. dk'dan sonra 4 gol yiyorsa durup bir düşünmek lazım. fabricio coloccini'nin artık bir an önce ya kendine gelmesi ya da yeni bir maceraya yelken açması gerekiyor kanımca. bir defansçının sağından soluna dönmesi 2 gece sürmemeli.
şu ara ozan ipek karşılığında bursaspor'a gideceği ve üstüne bursa'ya para verileceği konuşulan sol açık. bence önü çok açık ve böyle bir takastan bursa net bir şekilde karlı çıkar. pedro munitis'i hatırlatıyor biraz sanki.
http://www.hucumhatti.com/2012/09/huseyin-kala.html
http://www.hucumhatti.com/2012/09/huseyin-kala.html
kasımpaşaspor'un 1.7 milyon euro ve hüseyin kala karşılığında bursaspor'dan transfer ettiği söylentileri dolaşan futbolcu.
hayatı aldatmacadan ibaret olanlardır.
hiç kimse her zaman her yerde olamazdı ki. her evi yanana itfaiye, her ağlayana omuz, her yanlışa gidene yol tabelası nasıl olunsundu?..
kimse bilmezdi ki içerde ne oluyor ne bitiyor. ilkokulda "zevzeklik yapma, biraz ciddi ol." iken lise ve devamında "çok neşeli, sıcak ve dışadönük." oldu. "sende bir şeytan tüyü var ama..."lar küfür gibi gelmeye başladığında sezmek gerekirdi bir terslik olduğunu esasında ya da "senin için çok da zor olmasa gerek"ler...
zordu amına koyayım işte, zordu. hala otogarlara giremiyorum lan, nesi kolay? rüştünü ispatlamak için ortaokul tuvaletinde sigaraya başlamak mı o fırtınayı dindirirdi hani o kimsenin görmediği bilmediği, yoksa sonucunda yediği dayaktan ayakta duramayacak hale geleceğini bile bile bir okul çıkışına arkadaşın gözündeki tek damla yaş uğruna tek başına gitmek mi? aynı arkadaştan kazık yediğinde bile gülümsemek miydi yoksa biçilen rol?
herşey insanlar için miydi üstat? üstü kalsın o halde...
bir gün bakmışsın trilyonluk olmuşsun. bir de erkek evlat vermiş sana doğa ana. 80lerin sonunda maması bile ithal bir bebeği büyüttüğünüzü düşünün. ve aklı keser olduğunda artık işler iyi gitmiyorken sağlayabildiklerinize burun kıvırdığını... hadi güçlü ol bakalım usta! birebir aynı rolü biçtiğin o velet bir gün hatırlasın burun kıvırdığı o günü. hani o da güçlüydü ya... bakalım o günü, o burun kıvırdığı şeyi bir şekilde -yolda yürürken diyelim- hatırladığı an dalağı ne kadar güçlüymüş görelim.
güçlü bir birey yetiştirmek istiyorsanız nasıl deşarj olabileceğinin yollarını da öğretin ona. çünkü ne kadar dik durursa yaslananı o kadar çok olacak. bir gün mazallah bir dükkanın önünden geçerken gördüğü şeyin etkisiyle nefes dahi alamayacak hale gelir. sonra herşeyi kendi başına ta en başından yine yaşamak, kendi başına halletmek ve bugünün tarihine yetişmek zorunda kalır.
hiç kimse her zaman her yerde olamazdı ki. her evi yanana itfaiye, her ağlayana omuz, her yanlışa gidene yol tabelası nasıl olunsundu?..
kimse bilmezdi ki içerde ne oluyor ne bitiyor. ilkokulda "zevzeklik yapma, biraz ciddi ol." iken lise ve devamında "çok neşeli, sıcak ve dışadönük." oldu. "sende bir şeytan tüyü var ama..."lar küfür gibi gelmeye başladığında sezmek gerekirdi bir terslik olduğunu esasında ya da "senin için çok da zor olmasa gerek"ler...
zordu amına koyayım işte, zordu. hala otogarlara giremiyorum lan, nesi kolay? rüştünü ispatlamak için ortaokul tuvaletinde sigaraya başlamak mı o fırtınayı dindirirdi hani o kimsenin görmediği bilmediği, yoksa sonucunda yediği dayaktan ayakta duramayacak hale geleceğini bile bile bir okul çıkışına arkadaşın gözündeki tek damla yaş uğruna tek başına gitmek mi? aynı arkadaştan kazık yediğinde bile gülümsemek miydi yoksa biçilen rol?
herşey insanlar için miydi üstat? üstü kalsın o halde...
bir gün bakmışsın trilyonluk olmuşsun. bir de erkek evlat vermiş sana doğa ana. 80lerin sonunda maması bile ithal bir bebeği büyüttüğünüzü düşünün. ve aklı keser olduğunda artık işler iyi gitmiyorken sağlayabildiklerinize burun kıvırdığını... hadi güçlü ol bakalım usta! birebir aynı rolü biçtiğin o velet bir gün hatırlasın burun kıvırdığı o günü. hani o da güçlüydü ya... bakalım o günü, o burun kıvırdığı şeyi bir şekilde -yolda yürürken diyelim- hatırladığı an dalağı ne kadar güçlüymüş görelim.
güçlü bir birey yetiştirmek istiyorsanız nasıl deşarj olabileceğinin yollarını da öğretin ona. çünkü ne kadar dik durursa yaslananı o kadar çok olacak. bir gün mazallah bir dükkanın önünden geçerken gördüğü şeyin etkisiyle nefes dahi alamayacak hale gelir. sonra herşeyi kendi başına ta en başından yine yaşamak, kendi başına halletmek ve bugünün tarihine yetişmek zorunda kalır.
haram geceler yorumuyla ağzıma sıçmışlıkları vardır.
pazarlığın koşulları nasıl oluşur? her iki tarafta da diğerini memnun edecek bir şeyler bulunmalıdır öncelikle. sonra her iki taraf da kartlarına bakıp (b: bir şeyler uğruna) avantajlarından ödün vererek kart değiş tokuşu yapar.
örnekleyelim; ben domates satıyorum. abdullah sözer de domates almak isteyen birisi olarak tezgahıma geliyor. ben kilosuna 5 lira fiyat çekiyorum. abduş rakamı çok buluyor ve gitmek istiyor. önce bir düşünüyorum "ulan zaten tezgahta pek de bir şey kalmadı. akşam da oldu zaten, yapacağım karı yaptım. ha 3 ha 5, vereyim gitsin" ve diyorum ki, "gel hocam akşam pazarı 4 ver, git". 3 diyor, 3 buçukta anlaşıyoruz. pazarlık sonucu satım gerçekleşti.
şimdi gelelim carlos arroyo mevzuuna. biz galatasaray ile neden pazarlık yapıyoruz? neden indirime gidelim? açıklamasını bilen varsa ben de bilmek isterdim açıkçası.
örnekleyelim; ben domates satıyorum. abdullah sözer de domates almak isteyen birisi olarak tezgahıma geliyor. ben kilosuna 5 lira fiyat çekiyorum. abduş rakamı çok buluyor ve gitmek istiyor. önce bir düşünüyorum "ulan zaten tezgahta pek de bir şey kalmadı. akşam da oldu zaten, yapacağım karı yaptım. ha 3 ha 5, vereyim gitsin" ve diyorum ki, "gel hocam akşam pazarı 4 ver, git". 3 diyor, 3 buçukta anlaşıyoruz. pazarlık sonucu satım gerçekleşti.
şimdi gelelim carlos arroyo mevzuuna. biz galatasaray ile neden pazarlık yapıyoruz? neden indirime gidelim? açıklamasını bilen varsa ben de bilmek isterdim açıkçası.
takvim'in haberine göre yönetimin transfer etmek üzere olduğu futbolcu. şayet futbolcu fenerbahçe ile bonservis problemini çözerse tez elden sözleşme imzalanacakmış.
bir taraftar olarak kendisini beşiktaş forması altında görmek istemememin birçok sebebi var:
1- (vurgula: kendisini bir fener taraftarı olarak görüyor.) ha diyeceksiniz ki, kadroda "küçükken" başka takımı tutan hiç mi futbolcu yok? muhakkak vardır ama bay ve bayan şentürk gibi hiçbiri bangır bangır ne kadar büyük fenerli olduklarının duyurusunu yapmamışlardır.
2- (vurgula: yıllarca fener forması giymiş bir futbolcudur.) adı bir yerde artık "fenerli semih"tir ve bu durumdan henüz kurtulmuşken futbol takımımızın yeniden bir arka bahçe hüviyetine bürünmesi, en son isteyeceğim şey olur. uğur boral dediler, ses etmedik ama bu seferki güldürmez, uyandırayım.
3- (vurgula: karakterli bir futbolcu değildir.) renkli bir tornadan çıktığı için midir artık nedir, özellikle birkaç olayında kendisini ele veren bariz bir karaktersizliği var.
4- (vurgula: takıma büyük bir katkısı olacağına inanmıyorum.) hem tembel bir futbolcu olması, hem yıllar içinde kendini pek de geliştirememiş olması nedeniyle esasında yetenekli olsa da bu kadroya pek bir katkısı olabileceğine inanmıyorum.
bir taraftar olarak kendisini beşiktaş forması altında görmek istemememin birçok sebebi var:
1- (vurgula: kendisini bir fener taraftarı olarak görüyor.) ha diyeceksiniz ki, kadroda "küçükken" başka takımı tutan hiç mi futbolcu yok? muhakkak vardır ama bay ve bayan şentürk gibi hiçbiri bangır bangır ne kadar büyük fenerli olduklarının duyurusunu yapmamışlardır.
2- (vurgula: yıllarca fener forması giymiş bir futbolcudur.) adı bir yerde artık "fenerli semih"tir ve bu durumdan henüz kurtulmuşken futbol takımımızın yeniden bir arka bahçe hüviyetine bürünmesi, en son isteyeceğim şey olur. uğur boral dediler, ses etmedik ama bu seferki güldürmez, uyandırayım.
3- (vurgula: karakterli bir futbolcu değildir.) renkli bir tornadan çıktığı için midir artık nedir, özellikle birkaç olayında kendisini ele veren bariz bir karaktersizliği var.
4- (vurgula: takıma büyük bir katkısı olacağına inanmıyorum.) hem tembel bir futbolcu olması, hem yıllar içinde kendini pek de geliştirememiş olması nedeniyle esasında yetenekli olsa da bu kadroya pek bir katkısı olabileceğine inanmıyorum.
1966 doğumlu, yeşil-siyah renklere sahip, maçlarını 15000 kişilik denizli atatürk stadı'nda oynayan ve sezon itibarıyla ptt 1. futbol liginde mücadele eden futbol takımı.
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?