malum medyanın, yayıncı kuruluş dünya yıldızları olan gs'nin ligden kopmasını istememekte haklıdır diye erken ötmeye başladığını gördüğümüz maç. bu kadar korkmayın oğlum bu kadar korkmayın. sadece bir maç daha yeneceğiz. hani daha ligin başı ya. size cevabı şota vermişti hani: "daha 30 hafta var allah aşkına diye". hepinize gününü göstereceğimiz, futbolun güntekin onay'ın dediği gibi kadro saymakla olmadığını öğreteceğimiz maç olacaktır. bu da itlerin ağzından salyalar saçan yazılarından sadece birisi.
yazıyı okuyunca sanki beşiktaş'ı savunuyor gibi de görünüyor terez. bir hikaye vardır hani: anne çocuklarını evde yalnız bırakıp çıkarken tembihler: "sakın dolapların altında fasulyeleri burnunuza sokmayın" diye de eve gelince iki çocuğunun da burunlarında fasulyeleri bulur. o hesap akıllara getiriyorlar ki, sonra kimse şaşırmasın. imparatorlar devri bitti beyler devir halkın iktidarı devridir.
http://amkspor.com/2013/09/20/derbiye-dogru-194687/
atletico madrid ile 2017 yılına kadar sözleşme yenilemiş futbolcudur. seneye almak için sıraya girip, başının üzerinde dans edenler 50 milyon euro'yu hazırlasının ispanyolcasıdır.
bu adama biri türkiye'de futbol hakkında bilgi verirken galiba "sen defans adamısın, en ufak hatan oynadığın büyük takımın gol yemesi demek, hiç uğraşma at kendini yere, hakemler mutlaka faul çalar" demiş. başka açıklaması olamaz. fatih terim'in takımında oynayan eyyamcı, çirkef, hırsız futbolculardan sadece birisidir.
o değil de olimpiyat stadında ki maçlarda beşiktaş taraftarının yaptığı eylemdir. beni öyle mutlu ediyor ki anlatamam. durun yanlış anlamayın, demek istediğim şu. trabzon, tromsö,antep maçlarını doğu tribününden izledim. her üç maçın da 85. dakikasından sonra maç bitmeden tribünden çıkanlar oldu. tabi hepsinin amacı trafik karışmadan o rezil yollardan kurtulmak, ya da arabasıyla gelmeyenler için tıklım tıklım olmamış metroya binmek ya da dolmuşlarda yer bulabilmek. anlaşılır istekler. hoşuma giden şu. daha geçen sene bu takım son dakikalarda 2-0'dan bile maç vermişken, taraftardaki bu kanserin atlatılmışlığı hissi, o rahatlık var ya ömre bedel.
teknik direktör. bir takımın başında 3. seneni geçireceksin, transferler istediğin gibi yapılabilecek, para problemin olmayacak, istediğin her oyuncu şampiyonlar liginde oynarım düşüncesiyle takımına gelmeye sıcak bakacak, ama sen 3. senesini çalıştırdığın takımın, geçen sene şampiyonlar liginde çeyrek final oynamış takımının ilk maçında engin baytar,dany, devşirme sol bek riera ile çıkacaksın ve çok iyi taktik dehası olacaksın. sen kadro kurmayı bilmiyorsun fatih terim. şampiyon olduğun iki seneyi hatırlatalım sana. ilk senesinde 3 temmuz denen olaylarla yöneticileri içerde olan iki takım vardı, 2. şampiyonluğunda da sir samet aybaba ile feda diyen, kulübesinde oyuna girebilecek oyuncusu olmayan bir beşiktaş ve aykut kocaman'ın içerde akhisar'a gol atınca geri yasladığı bir fenerbahçe vardı. bu sene sadece 6+0+4 kuralı yüzünden takıma alamadığın chedjou'yu ve 35(!) milyon euro'ya satarım diye aldığın bruma'yı transfer ettin. bu kibirin senin sonunu getirecek. bu sene işler yolunda gitmemeye devam ederse, seni de ıslıklarsa tribünü terketmeyen gs taraftarı şaşırma. gerçi sen de onların analarına küfür edersin, anlaşırsınız siz.
bu galatasaray gruptan çıkamaz, bu real madrid çeyrek finali geçemez dedirten maçtır. galatasaray için ayrıca şunu söylemek gerekir. maçın başında baskılı başlayabilir, iyi oynayabilirsin, gol pozisyonuna girer kaçırabilirsin ama arkadaş 1 gol yeyince bu kadar dağılmazsın. maç bitse de gitsek gibi oynamazsın.
büyük takım olmanın ne demek olduğunu da gösterdi bizlere real. kötü oynadığın maçta, pozisyonu bulunca atıcaksın. direğe takıldı, kaleci inanılmaz çıkardı, defans çizgiden mucize çıkardı, hepsi hikaye. benzema'nın attığı madrid'in ikinci golünü bizim ligimizde net gole dönüştürecek oyuncu yok. özellikle büyük maç baskısı altında.
galatasaray şunu anlamalı ki bu türkiye'nin genel futbula bakış sorunlarından da birisi. sen galatasaray evet sen madrid, manchester, juventus bayern gibi takımların dengi değilsin. haddini bileceksin. neymiş de fatih terim cesur kadro sürmüş sahaya da kazanmak için çıkmış da ilk yarım saat süper top oynamış. al sana cesur futbol, al sana riskin faturası.
büyük takım olmanın ne demek olduğunu da gösterdi bizlere real. kötü oynadığın maçta, pozisyonu bulunca atıcaksın. direğe takıldı, kaleci inanılmaz çıkardı, defans çizgiden mucize çıkardı, hepsi hikaye. benzema'nın attığı madrid'in ikinci golünü bizim ligimizde net gole dönüştürecek oyuncu yok. özellikle büyük maç baskısı altında.
galatasaray şunu anlamalı ki bu türkiye'nin genel futbula bakış sorunlarından da birisi. sen galatasaray evet sen madrid, manchester, juventus bayern gibi takımların dengi değilsin. haddini bileceksin. neymiş de fatih terim cesur kadro sürmüş sahaya da kazanmak için çıkmış da ilk yarım saat süper top oynamış. al sana cesur futbol, al sana riskin faturası.
eğer böyle bir durum varsa gerçekten, en çok hector cuper için üzülürüm. adam gerçekten taş gibi takım kurmuştu ve tam kararında bir futbol oynatıyordu. kurt hocaya küme düşme de tattırdılar.
bilic'in veli'nin yerine oğuzhan ile başlayıp golü düşünen bir takım sahaya sürmesini beklediğim maçtır. bellusch'i nin yokluğu ile orta sahalar eşit sayılır. ramon'un sol bekte oynamasıyla atiba'nın kendi mevkisine dönüşüyle de ideale yakın bir orta saha kurmuş oluruz. hem ayağında top tutan, pas oyunu oynayana takımda ortanın ortasındaki oğuzhan hiç de sırıtmayacaktır. olcay sahan'ın da artık eski günlerine dönmesinin ilk ayağının bu maç olması gerekir. sağ kanattaki gökhan töre'den beklediklerimizin aynısını senden de bekliyoruz çocuk. beni bu maç için sevindiren şunu düşünmemdir. eğer maç 80. dakikada berabere giderse golü yemeyi değil golü atmayı ön planda tutacak bir beşiktaş olacağına eminim. oyuncu değişiklikleri de bu yönde olacaktır. eneramo ya da muhammed gibi.
tolga zengin'i hiç konuşamadık oynadığımız maçlarda. bu maç belki de kendisine daha fazla görev düşecek.
ama en sonunda görüş şöyledir ki; bilic'in bebelerinin gerekeni yapacağı maçtır.
tolga zengin'i hiç konuşamadık oynadığımız maçlarda. bu maç belki de kendisine daha fazla görev düşecek.
ama en sonunda görüş şöyledir ki; bilic'in bebelerinin gerekeni yapacağı maçtır.
spor toto süper ligin 4. haftasında recep tayyip erdoğan stadı'nda saat 20.00'da oynanacak maçtır. kasımpaşa yönetiminin fenerbahçe seyircisine kale arkası için uygun gördüğü 100 liralık bilet fiyatıyla çüş dedirttiği maçtır aynı zamanda. o değil de neden cumartesi oynanmıyor onu da anlayamadım. galatasaray cuma, biz pazar oynuyoruz. neden acaba bu maç pazartesi oynanıyor. bilen aydınlatırsa sevinirim. zira her iki takım da diğer hafta içi maç yapmayacak.
geleceğe dair planlar yaparken önündeki tek engel beşiktaş olan teknik direktördür. neden mi böyle düşünüyorum? bana göre kendisi bu sezonun sonunda gs'den ayrılıp milli takımın başına geçme planları yapıyordu. ama fatih terim için 2. gs dönemi istediği şaşaa ile bitmeli. bunun da tek yolu türkiye'de tek 4 yıldızı olan bir takım bırakmak. yani ilerde gs ile anıldığında sadece 4 kez üst üste şampiyonluk ve uefa kupası değil, bir de 4. yıldız akıllarda kalsın ve ben katmerli efsane olayım istiyor. bu 4. yıldız olayını çok önemsediğini çalışma ofisindeki gs ambleminin üzerine yaptırdığı 4. yıldızdan da anlayabiliriz. ünal aysal ile aralarında çekişme olduğu ise aşikar. sadece ünal aysal aziz yıldırım gibi amatör değil, insanların gözüne sokmuyor ya da sokamıyor ki f. terim'in gs taraftarı gözündeki yerini biliyor ve isterse 11 drogba'lı takım kursun yine de f. terim'i gönderen başkan olursa sonunun ne olacağını kestirebiliyor.
fatih terim ise bu çekişmeden yorulmuş ama yukarıda bahsettiğim o 4 yıldızlı efsaneliği önünde bu fırsat varken tepmek istemiyor. istediğini aldıktan sonra hem daha fazla kazanacağı, hem karizmasında bir şey eksiltmeyeceği, hem milli kahraman olma yolunda milli takımın başına geçmeyi çok istiyor.
şimdi gelelim beşiktaş konusuna. geçen seneki gibi bir lig başlasa fatih terim gs'nin şampiyon olacağına derinden inanır ve bu sene sonu gs'deki görevimi bitireceğim mesajını çok net verir ve takımın da önüne bakmasını ister ve taraftarın da yaptığı seçimi anlamasını isteyebilirdi. ve fakat bu sene önünde çok ciddi gelen ve derin mesajlar veren bir beşiktaş var. planlaması sağlam, kadro derinliği üst düzeyde olan, maçlarını coşkuyla oynayan, başkanından, teknik direktörüne, yıldız futbolcusundan genç futbolcusuna kenetlenmiş, takım olarak oynamayı bilen, kurduğu 4-2-3-1 sisteminde her oyuncunun cuk diye oturduğu bir beşiktaş var. f. terim bu sene geçen seneki kadar şampiyonluğu çantada keklik göremiyor maalesef. şampiyonlar ligi desen zaten bu sene zor, o rakiplerle guruptan çıkmak.
yani şimdi ayrılmaya karar verirse, başarılı olamadığı bir sezonda gitmiş olacak ve kimseyi, özekkilke kendini mutlu edemeden, adına yakışır olmayan bir veda yapmış olacak. geçen sene olsa çoktan daha demirören'le ilk görüşmesinde bu sene sonuna kadar gs ile, sonra milli takımla devam derdi.
bundan sonra yapacağı tek şey ünal aysal'ın 2 yıılık sözleşmesini imzalamak olacak. çünkü bu sene 4. yıldızı beşiktaş zor taktırır ona. (bkz: bu takım bu sene sike sike şampiyon) bunu sen de biliyorsun sinyör terim.
fatih terim ise bu çekişmeden yorulmuş ama yukarıda bahsettiğim o 4 yıldızlı efsaneliği önünde bu fırsat varken tepmek istemiyor. istediğini aldıktan sonra hem daha fazla kazanacağı, hem karizmasında bir şey eksiltmeyeceği, hem milli kahraman olma yolunda milli takımın başına geçmeyi çok istiyor.
şimdi gelelim beşiktaş konusuna. geçen seneki gibi bir lig başlasa fatih terim gs'nin şampiyon olacağına derinden inanır ve bu sene sonu gs'deki görevimi bitireceğim mesajını çok net verir ve takımın da önüne bakmasını ister ve taraftarın da yaptığı seçimi anlamasını isteyebilirdi. ve fakat bu sene önünde çok ciddi gelen ve derin mesajlar veren bir beşiktaş var. planlaması sağlam, kadro derinliği üst düzeyde olan, maçlarını coşkuyla oynayan, başkanından, teknik direktörüne, yıldız futbolcusundan genç futbolcusuna kenetlenmiş, takım olarak oynamayı bilen, kurduğu 4-2-3-1 sisteminde her oyuncunun cuk diye oturduğu bir beşiktaş var. f. terim bu sene geçen seneki kadar şampiyonluğu çantada keklik göremiyor maalesef. şampiyonlar ligi desen zaten bu sene zor, o rakiplerle guruptan çıkmak.
yani şimdi ayrılmaya karar verirse, başarılı olamadığı bir sezonda gitmiş olacak ve kimseyi, özekkilke kendini mutlu edemeden, adına yakışır olmayan bir veda yapmış olacak. geçen sene olsa çoktan daha demirören'le ilk görüşmesinde bu sene sonuna kadar gs ile, sonra milli takımla devam derdi.
bundan sonra yapacağı tek şey ünal aysal'ın 2 yıılık sözleşmesini imzalamak olacak. çünkü bu sene 4. yıldızı beşiktaş zor taktırır ona. (bkz: bu takım bu sene sike sike şampiyon) bunu sen de biliyorsun sinyör terim.
ömer şişmanoğlu'nun kendisinin ve takımının 2. golünü attığı maçtır.
1-1 devam eden maçtır.
17 kişilik kadroda ismail köybaşı'nın da olmasıyla sevindiren maçtır.
bu tartışmayı önce şöyle değerlendirmek gerekir. türkiye'de maalesef benim düşüncem ya da adamımın yaptıkları yanlış evet ama bak seninki de yanlış mantığı ile tartışmalar yürüyor. işi atatürk'e kadar götürmeden akp-chp tartışması da bugün hala burdan yürüyor. dolayısıyla herkes kendi fikrine yakın olan cenahın yanlışlarını konuşmak yerine karşı fikrin yanlışları üzerinden kendini aklama yoluna gidiyor. bu tartışma da bu yönde saçma bir tartışmadır.
atatürk'ün "diktatör müsünüz?" sorusuna verdiği "öyle olsam bunu soramazsın" cevabını bugün tayyip erdoğan kullanmaya çalışıyor ki bu da tartışmanın temelinin ne kadar saçma olduğunu gösteriyor. atatürk'ü şimdilik bir kenara bırakarak tayyip erdoğan'a dönelim:
öncelikle bu adam ülkeyi 1982 anayasası, kurumları, erkleri, yargı sistemi ve bürokrasisi ile yönetiyor. bundan 11 sene önce seçilmeye çalışırken ve seçildikten sonra hükümet olduğunda hep bu sistemi eleştirirdi tayyip erdoğan. peki bu sistem neyi getiriyordu. erklerin gücünü üzerinde toplayan otomatik olarak medya gücünü de arkasına alıyor ve gerçek manada dikte rejimine yakın bir yönetim gösterebiliyordu. yani elde ettiği gücün verdiği güven ile istediğini yapabilen bir sistemi eline geçiriyordu. tayyip erdoğan'ın ilk seçildiği, önce abdullah gül'ün gölge başbakan olduğu tayyip erdoğan'ın yasaklı olduğu zamanı hatırlayalım. ülkedeki bürokrasiye, yargıya, medyaya ağır eleştiriler getiren bir erdoğan vardı. "hükümet oldum ama iktidar olamadım" diyen bir tayyip erdoğan. chp'nin ya da ahmet necdet sezer'in sürekli yargıya taşımasını yerden yere vuran bu sistemin kokuşmuşluğundan dem vuran bir erdoğan vardı.
net bir örnek mesela, yök'tür. abdullah gül'ün başbakan olduğunda milli eğitim bakanı olan erkan mumcu yök ve rektörlere adeta savaş açmış, "yök kalkacak" diyordu. sonra yapamadı. peki yök bugün hükümetin sorunu mu? değil. neden çünkü başındaki kişi artık erdoğan'ı rahatsız etmiyor ve üniversiteleri istediği gibi yönetebiliyor. bu da başta sonuna kadar karşı olduğu sistemin şimdi nasıl sorun teşkil etmediğini gösteriyor.
yargı meselesini ele alırsak da durum pek farklı değil. yukarda yök için anlattıklarımla aynı süreç gelişti aslında. iktidarının ilk yıllarında yargı güvenilmez diyen erdoğan iken, bugün aynını söyleyen erdoğan'ın muhalifleri oldu. referandum ile ele geçirilmiş yargı ne güzel de birden devletin en işlevsel kurumu haline geldi erdoğan'ın gözünde.
bu iktidarın ilk yılları ile son yılları arasındaki 180 derece iyiden kötüye evrilen kurumlar ve devlet erkleri medya gücü, bürokrasi, seçim sistemi gibi onlarca kalemde hep aynı süreci yaşadı. medya başta erdoğan için kötüydü şimdi ise tam tersi.
atatürk de dahil hiç bir lider erdoğan kadar güçlü olamamıştır cumhuriyet tarihinde. tüm gücü kendinde toplamamıştır. tüm devlet kademelerini, memurları, savcılarını, yazarlarını, dizi film yapımcılarına varana dek bu kadar elinde, kontrolü altında tutamamıştır.
mevcut sistemde ele geçen bu gücü elinin tersiyle itmek büyük bir olgunluk, demokrasinin iliklerine kadar işlemiş olması, güçten vazgeçebilmek gibi erdemleri gerektirir. erdoğan bu erdemi gösterememiştir. bugün elde ettiği gücü sonuna kadar kullanmak istemektedir.
atatürk ile karşılaştırılması bence talihsizlik. atatürk'ün yaşadığı şartlarla bugünkü şartları olumlu ya da olumsuz karşılaştırmak saçma. bu yanlışı erdoğan'ın icraatlarına bakıp onu 2. atatürk ilan edenler de yapar, o da atatürk gibi diktatör diyenler de.
atatürk'ün "diktatör müsünüz?" sorusuna verdiği "öyle olsam bunu soramazsın" cevabını bugün tayyip erdoğan kullanmaya çalışıyor ki bu da tartışmanın temelinin ne kadar saçma olduğunu gösteriyor. atatürk'ü şimdilik bir kenara bırakarak tayyip erdoğan'a dönelim:
öncelikle bu adam ülkeyi 1982 anayasası, kurumları, erkleri, yargı sistemi ve bürokrasisi ile yönetiyor. bundan 11 sene önce seçilmeye çalışırken ve seçildikten sonra hükümet olduğunda hep bu sistemi eleştirirdi tayyip erdoğan. peki bu sistem neyi getiriyordu. erklerin gücünü üzerinde toplayan otomatik olarak medya gücünü de arkasına alıyor ve gerçek manada dikte rejimine yakın bir yönetim gösterebiliyordu. yani elde ettiği gücün verdiği güven ile istediğini yapabilen bir sistemi eline geçiriyordu. tayyip erdoğan'ın ilk seçildiği, önce abdullah gül'ün gölge başbakan olduğu tayyip erdoğan'ın yasaklı olduğu zamanı hatırlayalım. ülkedeki bürokrasiye, yargıya, medyaya ağır eleştiriler getiren bir erdoğan vardı. "hükümet oldum ama iktidar olamadım" diyen bir tayyip erdoğan. chp'nin ya da ahmet necdet sezer'in sürekli yargıya taşımasını yerden yere vuran bu sistemin kokuşmuşluğundan dem vuran bir erdoğan vardı.
net bir örnek mesela, yök'tür. abdullah gül'ün başbakan olduğunda milli eğitim bakanı olan erkan mumcu yök ve rektörlere adeta savaş açmış, "yök kalkacak" diyordu. sonra yapamadı. peki yök bugün hükümetin sorunu mu? değil. neden çünkü başındaki kişi artık erdoğan'ı rahatsız etmiyor ve üniversiteleri istediği gibi yönetebiliyor. bu da başta sonuna kadar karşı olduğu sistemin şimdi nasıl sorun teşkil etmediğini gösteriyor.
yargı meselesini ele alırsak da durum pek farklı değil. yukarda yök için anlattıklarımla aynı süreç gelişti aslında. iktidarının ilk yıllarında yargı güvenilmez diyen erdoğan iken, bugün aynını söyleyen erdoğan'ın muhalifleri oldu. referandum ile ele geçirilmiş yargı ne güzel de birden devletin en işlevsel kurumu haline geldi erdoğan'ın gözünde.
bu iktidarın ilk yılları ile son yılları arasındaki 180 derece iyiden kötüye evrilen kurumlar ve devlet erkleri medya gücü, bürokrasi, seçim sistemi gibi onlarca kalemde hep aynı süreci yaşadı. medya başta erdoğan için kötüydü şimdi ise tam tersi.
atatürk de dahil hiç bir lider erdoğan kadar güçlü olamamıştır cumhuriyet tarihinde. tüm gücü kendinde toplamamıştır. tüm devlet kademelerini, memurları, savcılarını, yazarlarını, dizi film yapımcılarına varana dek bu kadar elinde, kontrolü altında tutamamıştır.
mevcut sistemde ele geçen bu gücü elinin tersiyle itmek büyük bir olgunluk, demokrasinin iliklerine kadar işlemiş olması, güçten vazgeçebilmek gibi erdemleri gerektirir. erdoğan bu erdemi gösterememiştir. bugün elde ettiği gücü sonuna kadar kullanmak istemektedir.
atatürk ile karşılaştırılması bence talihsizlik. atatürk'ün yaşadığı şartlarla bugünkü şartları olumlu ya da olumsuz karşılaştırmak saçma. bu yanlışı erdoğan'ın icraatlarına bakıp onu 2. atatürk ilan edenler de yapar, o da atatürk gibi diktatör diyenler de.
"ama beşiktaş hep küçük takımları yendi yaa" diyenlerin hadlerini bileceği, hep dediğimiz takım oyunu oynayan, kulübeden zamanında ve yerinde desteği nasıl aldığımızı gösteren maç olacaktır. tahminim 1-2 alacağız ve olimpiyata kapanamayacak bir puan farkıyla gideceğiz.
kuzey tribününden 3 adet bilet aldığım ve heyecanla beklediğim maçtır.
bir karar vermesi gereken taraftardır. bursa ve eskişehir deplasmanlarından göt zoruyla kurtardıkları 1'er puan iyi mi kötü, şampiyonluğa yeter mi yetmez mi?
genel taraftara bakıyorum, geçen sene de biz orada puan kaybettik ve 10 puan farkla şampiyon olduk modundalar. sorsan beşiktaş akhisar'dan 3 yiyen trabzonu, lige yeni çıkan erciyes'i ve kadrosu yetersiz antep'i yendi. te be pezavenk senin göt zoruyla berabere kaldığın, 1-0'ı korumak için drogba'yı oyundan aldığın bursaspor vojvodina denen geçen seneler kupa 1'i domine eden takımdan 3 yemedi mi?
karar vermesi gerek dedim ya şundan; iki başaltı takım deplasmanda 1 puan iyi derler, sonra gelir madrid'i burada yeneriz, 3 puan, juventus'la deplasmanda en az beraberlik ki o da drogba gününde olmazsa yoksa kesin fark da hadi beraberlik de yeter, kopenhag zaten içerde dışarda 6 puan, juventus'u da burada yendik mi tamamdır. etti sana 13 puan, çıktık guruptan, gelsin sıradaki.
en son da yabancı sınırı olayı, fikret başkan 5+0+3 devam etmeli dedi bugün. zannedersin takımlarında 10 tane oynatacağı yabancı aldılar da birileri "engel" oluyorlar. fenerbahçe'ye küresel komplo kuruldu,bitirildi sıra bunlarda. riera, dany, amrabat'ı elit avrupa kulüplerine kaptırmayan başkanlarının taşaklarını yalasınlar gitsinler.
genel taraftara bakıyorum, geçen sene de biz orada puan kaybettik ve 10 puan farkla şampiyon olduk modundalar. sorsan beşiktaş akhisar'dan 3 yiyen trabzonu, lige yeni çıkan erciyes'i ve kadrosu yetersiz antep'i yendi. te be pezavenk senin göt zoruyla berabere kaldığın, 1-0'ı korumak için drogba'yı oyundan aldığın bursaspor vojvodina denen geçen seneler kupa 1'i domine eden takımdan 3 yemedi mi?
karar vermesi gerek dedim ya şundan; iki başaltı takım deplasmanda 1 puan iyi derler, sonra gelir madrid'i burada yeneriz, 3 puan, juventus'la deplasmanda en az beraberlik ki o da drogba gününde olmazsa yoksa kesin fark da hadi beraberlik de yeter, kopenhag zaten içerde dışarda 6 puan, juventus'u da burada yendik mi tamamdır. etti sana 13 puan, çıktık guruptan, gelsin sıradaki.
en son da yabancı sınırı olayı, fikret başkan 5+0+3 devam etmeli dedi bugün. zannedersin takımlarında 10 tane oynatacağı yabancı aldılar da birileri "engel" oluyorlar. fenerbahçe'ye küresel komplo kuruldu,bitirildi sıra bunlarda. riera, dany, amrabat'ı elit avrupa kulüplerine kaptırmayan başkanlarının taşaklarını yalasınlar gitsinler.
fikret orman'ın "transfer bütçemizi aştık" sözünden sonra takıma kazandırılan sol bek. bize de şunu gösterdi ki türkiye'de kimse brezilya ligini izlemiyor. adam büyük kulüplerde oynamış kısa süreli de olsa ama kimse tanımıyor.
hakkında yapılacak yorumların olumsuz olması normal. hatta bana göre olumsuz olması sevindirici. çünkü geçen seneye kıyasla öyle bir duruma geldi ki takım beklentiler arttı. bu da bir başarıdır. istatistiklerine bakılınca hayatı boyunca 1 gol 1 asist yapmış biri. yani holebas'tan beklediğimiz ya da geçen sene hilbert'in yaptığı ofans katkısını yapamayacak gibi duruyor. ama bence bu sene hilbert'in ileri çıkışlarına muhtaç olduğumuz kadar muhtaç değiliz sol bekin hücuma katkısına. geçen sene veli ile oynayan necip ya da bazı maçlarda toraman'ın hücuma katkıları neredeyse yoktu. bu sene aynı pozisyonda oynayan atiba ise top bizdeyken hep ileriyi düşünen bir oyuncu çünkü arkasında veli gibi rakip ortasahayı deli edercesine her topun dibinde biten bir adam var.
tabi ki beklentimiz bu takıma daha duyulmuş, yaptıkları yapacaklarının teminatı olan bir sol bek alsak şahane olurdu. ama belli ki bilic ve önder özen ismail'e çok güveniyorlar ve bu sene onu takıma adapte edip sol bek pozisyonuna seneye transfer yapmak ya da 5'e inecek yabancı sayısını ismail varken yabancı ile doldurmak istemiyorlar ki bence bu da çok mantıksız bir hamle değil.
benim ramon'dan beklentim en az serdar'ın sağı kapattığı kadar kapatması ve basit oynaması. kademe anlayışını oturtsun, rakip sağ açık yardırarak gelirken bize güven versin, sağ tarafımız otoban olması yeter. yukarıda da dediğim gibi sağdan bindirme de şimdilik yapmayacak gibi görünüyor, yapmasın.
umarım, uğur boral'la yumuşak karnımız olan bu mevkiyi en iyi şekilde kapatır. bu takımın güven veren bir sol beke çok ihtiyacı var artık. hem futbol gerçekleri olarak hem de psikolojik olarak.
hakkında yapılacak yorumların olumsuz olması normal. hatta bana göre olumsuz olması sevindirici. çünkü geçen seneye kıyasla öyle bir duruma geldi ki takım beklentiler arttı. bu da bir başarıdır. istatistiklerine bakılınca hayatı boyunca 1 gol 1 asist yapmış biri. yani holebas'tan beklediğimiz ya da geçen sene hilbert'in yaptığı ofans katkısını yapamayacak gibi duruyor. ama bence bu sene hilbert'in ileri çıkışlarına muhtaç olduğumuz kadar muhtaç değiliz sol bekin hücuma katkısına. geçen sene veli ile oynayan necip ya da bazı maçlarda toraman'ın hücuma katkıları neredeyse yoktu. bu sene aynı pozisyonda oynayan atiba ise top bizdeyken hep ileriyi düşünen bir oyuncu çünkü arkasında veli gibi rakip ortasahayı deli edercesine her topun dibinde biten bir adam var.
tabi ki beklentimiz bu takıma daha duyulmuş, yaptıkları yapacaklarının teminatı olan bir sol bek alsak şahane olurdu. ama belli ki bilic ve önder özen ismail'e çok güveniyorlar ve bu sene onu takıma adapte edip sol bek pozisyonuna seneye transfer yapmak ya da 5'e inecek yabancı sayısını ismail varken yabancı ile doldurmak istemiyorlar ki bence bu da çok mantıksız bir hamle değil.
benim ramon'dan beklentim en az serdar'ın sağı kapattığı kadar kapatması ve basit oynaması. kademe anlayışını oturtsun, rakip sağ açık yardırarak gelirken bize güven versin, sağ tarafımız otoban olması yeter. yukarıda da dediğim gibi sağdan bindirme de şimdilik yapmayacak gibi görünüyor, yapmasın.
umarım, uğur boral'la yumuşak karnımız olan bu mevkiyi en iyi şekilde kapatır. bu takımın güven veren bir sol beke çok ihtiyacı var artık. hem futbol gerçekleri olarak hem de psikolojik olarak.
ntvspor'da 90+ programında ilk hafta beşiktaş-trabzonspor maçı hakkında konuşulurken mehmet demirkol atiba için çok iyi oynadı, bulana getirene helal olsun türü konuşurken "trabzonspor da uzun zamandır, hatta 4 yıldır ciddi ciddi ilgileniyormuş, izliyormuş bu oyuncuyu" demesi üzerine:
"artık daha yakından izlerler" diyerek bana kahkaha attıran büyük beşiktaş futbolcusudur.
"artık daha yakından izlerler" diyerek bana kahkaha attıran büyük beşiktaş futbolcusudur.
bilet fiyatları açıklanmış ve yarın satışa çıkacak maçtır.
kuzey kale arkası: 40tl
doğu tribün: 80tl
batı tribün:100tl
batı vıp: 250tl
biraz pahalı geldi özellikle son maçlardaki şeker gibi fiyatlardan sonra. umarım 80.000 kişinin gelmesine engel olmaz.
kuzey kale arkası: 40tl
doğu tribün: 80tl
batı tribün:100tl
batı vıp: 250tl
biraz pahalı geldi özellikle son maçlardaki şeker gibi fiyatlardan sonra. umarım 80.000 kişinin gelmesine engel olmaz.
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?